İMAN 2
Giriş 2
Tevhid Akidesi 4
İmanın Rükünleri 4
Allah'a İman 5
Allah'ın Varlığının Delilleri 6
Tevhid'in Çeşitleri 8
2. Ulûhiyet Tevhidi 9
Yüce Allah'ın İsimleri "Esma-İ Hüsna" 10
Yüce Allah'ın Sıfatları 12
Tevhıd Akidesinden Doğan Neticeler 14
Meleklere İman 15
Cinler 19
İblis Ve Şeytanlar 21
Semavi Kitaplara İman 22
Kur'an-I Kerım'ın Özellikleri 23
Tevratın Tahrifi 24
İncil'in Tahrifi 25
Barnaba İncili 27
Kur'an'ı Kerım'de Mesih 28
Ahiret Gününe İman 30
Kıyametin Büyük Alametleri 35
Kıyamet Günü Ve Olayları 38
Ba's (Yeniden Dirilme): 40
Haşr 42
Şefaat 42
Arz Ve Hesap 44
Mizan 46
Sırat 46
Kaza Ye Kadere İman 51
İmanın Hakikati 52
Allah'ın Dinine Girmenin Şekli 54
Rıddet 55
Günahlar 57
Peygamberlere İman 59
Mucize 66
Hz. Muhammed (Sav)'İn Mucizeleri 67
Kaza Ve Kadere İman 70
Kader Başka Bir Kaderle Giderilir 72
Kadere İman Ve Sebeblere Yapışmak 72
Tevbe 78
İMAN
Giriş
Bütün hamdler Allah'a mahsustur? O'na hamd eder O'n~ dan yardım bekler ve mağfiret dileriz. Allah kime hidayet ederse, işte o, Hakk'a ulaşmıştır? Kimi de hidayetten mahrum ederse artık onu doğruya yöneltecek bir dors bulamazsın. Şahadet ederim ki Allah'dan başka İlah yokdur. Yine şehadet ederim ki Muhammed O'nun kulu ve Rasülüdür. Allah; ona âline ashabına ve kıyamete kadar, doğru yolda giden herkese salat ve selam etsin.
"Şüphesiz göklerin ve yerin yaratılmasında, gece ile gündüzün birbiri peşinden gelmesinde, insanların faydasına olan şeyleri denizde taşıyarak yüzüp giden gemilerde, Allah'ın gökten indirdiği bir su ile ölmüş olan toprağı diriltmesinde, yeryüzünde her çeşit canlıyı yaymasında, rüzgârlan ve yer ile gök arasında emre amade bekleyen bulutlan döndürmesinde elbette düşünen bir topluluk için pek çok deliller vardır". (Bakara: 164)
Allah Teâlâ'nın kitabından apaçık bir ayet bu... İnsan aklını, yaratma ve idare etme konusunda bu kâinatın güzelliklerine çekiyor. Böylece insan, devamlı yenilenen bir duyguyla evrenin manzalaralarını temaşa ediyor. Kalbi imanla aydınlanıyor.
Bu ayet, Cenab-ı Hakk'ın şu sözünden sonra gelir: "İlahınız tek bir ilahtır. Ondan başka İlah yoktur. O Rahman'dır, Rahim'dir." (Bakara: 163). Dolayısıyla, gözün, aklın ve kalbin açılmasını sağlayan en isabetli delili teşkil eder. Göz açılır; bu evrenin garipliklerini müşahede eder. Akıl açılır; düşünür ve idrak eder, sonra kalbde, kainatın Yaratıcısının bahşettiği iman ve hidayetle aydınlığa kavuşur.
İşte bu iki ayet; kâinat, insan ve hayat felsefesine ışık tutuyor. Bu felsefe, bir çok araştırmacının derinliklerine daldığı, tabîat ve insan yaratıldığından beri devamlı olarak zihinleri meşgul eden şu sorulardan oluşuyor:
Nereden geliyoruz? Nereye gidiyoruz? Ve niçin yaratıldık? Eski ve yeni felsefeler bu sorulan cevaplamaya çalıştılar fakat cevapları yetersiz kaldı.
Bilakis İslâmi bu sorulan gayet net ve açık bir biçimde cevaplandırdı. Kur'an'ı Kerim bu konuda bir çok ayetler serdetti. Ve insan aklını, bu kainatta Allah'ın, bir Yaratıcının varlığını gösteren emareleri anlamaya davet etti. Zira bu mahlûkat, Halik' (Yaratıcı) sız kalamazdı.
"Haydi siz, akşama ulaştığınızda, sabaha kavuştu-ğımıı/fla, gündü/ün sonunda ve öğle vaktine eriştiğinizde -Allah ki göklerde ve yerde hamd O'na mahsustur- teşbih edin. Ölüden diriyi, diriden de ölüyü O çıkarıyor, yer yüzünü ölümün ardından O canlandırıyor.
İste siz de böyle çıkarılacaksınız. Sizi topraktan yaratması O'nun (varlığının) delillerindendir. Sonra siz -her tarafa- yayılan birer insan oluverirsiniz. Kaynaşmanız için size kendinizden eşler yaratıp da aranızda sevgi ve merhamet peyda etmesi de O'nun delillerindendir. Doğrusu bunda iyi düşünen bir kavim için ibretler vardır. O'nun delillerinden biri de, gökleri ve yeri yaratması, lisanlarınızın ve renklerinizin değişik olmasıdır. Şüphesiz bunda bilenler için dersler vardır. Geceleyin uyumanız, gündüzün Allah'ın lütfundan -nasibinizi-aramanız da O'nun delillerindendir. Gerçekten bunda işiten bir kavim için ibretler vardır. Yine O'nun delillerindendir ki, size korku ve ümit vermek üzere şimşeği gösteriyor, gökten su indirip ölümün ardından arzı onunla diriltiyor. Doğrusu bunda, aklını kullanan bir kavim için dersler vardır. Göğün ve yerin O'nun buyruğu ile durması da O'nun delillerindendir. Sonra sizi bir çağırdı mı hemen topraktan çıkıverirsiniz. Gökler ve yerde olanlar hep O'nundur. Hepsi ona boyun eğmiştir. İlkin mahlûkunu yaratıp sonra bunu tekrarlayan O'dur, ki bu, O'nun için pek kolaydır. Göklerde ve yerde bulunan en yüce sıfatlar O'nundur. O mutlak güç ve hikmet sahibidir.". (Rum: 17-27)
"O sizi bir tek nefisten yaratandır. Sizin için bir kalma yeri, birde emanet olarak konulacağınız yer vardır. Böylece biz, anlayan bir toplum için ayetleri ayrın* tılı bir şekilde açıkladık.". (Enam: 98)
Nitekim Kur'an'i Kerim insan nefsindeki fıtrî sese -kulak vermeye- dikkat çekiyor: "-Rasülüm- Sen yüzünü hanif olarak dine, yani Allah insanları hangi fıtrat
üzere yaratmış ise o fıtrata çevir. Allah'ın yaratışında değişme yoktur. İşte dosdoğru din budur; fakat insanların çoğu bilmezler.". (Rum: 30)
İşte iman, nefİsde ayrılmaz fıtrî bir sestir. Fakat bu te-miz-ı pak ses bazen bazı kötü duyguları susturuyor (engelliyor.). Bazende sahibi bu fıtrî sesi susturuyor. Bu da genellikle rahavet hallerinde oluyor. Ama insanoğlu sıkıntılı hadiselerle karşılaşınca tekrar asıl fıtratına dönüyor. "İnsana bir zarar dokunduğu zaman bize yalvarıp sonra kendisine tarafından bir nimet verdiğimiz zaman "Bu bana bilgimden dolayı verilmiştir" der. Hayır o bir imtihandır, fakat çokları bilmezler.". (Zümer: 49)
Sağlam fıtrata kainatın yaratıcısı sorulduğunda hemen, O'nun yalnızca Allah olduğunu söyler. "Andolsun ki onlara "Gökleri ve yeri yaratan, güneşi ve ayı buyruğu altında tutan kimdir?" diye sorsan, mutlaka, "Allah" derler. O halde nasıl (haktan) çevrilip döndürülüyorlar." (Ankebut: 61)
İkinci soruya gelince; Bu gidiş nereye?.. Materyalizm bu soruya saçma cevaplar verdi. İnsan hayatının doğum ve ölüm çığlıkları arasında sahnede oynayan bir oyun olduğunu savundu. Rahimler çocuk oluşturur, yeryüzü bitirir. Bundan ötesi yoktur. Kur'an'ı Kerim bu durumu şöyle tasvir etmiştir. De ki Allah sizi diriltir, sonra öldürür. Sonra şüphe götürmeyen Kıyamet gününde sizi bir araya toplar. Fakat insanların çoğu bunu anlamazlar." (Casiye: 26)
"Ey İnsanlar! Eğer yeniden dirilmekte şüphede iseniz, şunu bilin ki, biz sizi topraktan sonra nutfeden, sonra pıhtilaşmış kandan, sonra hilkati belli-belirsiz
bîr lokma et parçasından yarattık. Sonra (kudretimizi) açıkça gösterelim, diye dilediğimiz bir süreye kadar rahimlerde bekletiriz; sonra sizi bir bebek olarak dışarı çıkartırız. Sonra güçlü çağınıza ulaşmanız için (sizi büyütürüz). İçinizden kimi vefat eder; yine içinizden kimi de ömrün en verimsiz çağına kadar götürülür; ta ki her şeyi bilen bir kimse olduktan sonra bir şey bilmez hale gelsin. Sen, yeryüzünü de kupkuru ve Ölü bir halde görürsün; fakat biz, üzerine yağmur indirdiğimizde o, kıpırdanır, kabarır, ve her çeşitten iç açıcı bitkiler verir. Çünkü: Allah hakkın ta kendisidir, O, ölüleri diriltir, yine O, her şeye hakkıyla kadirdir. Kendisinde şüphe olmayan kıyamet vakti de gelecek. Allah, kabir-lerdeki kimseleri diriltip kaldıracaktır." (Hacc: 5-7)
Bu giriş kısmında Kur'an'i Kerim'in bu iki soruya verdiği cevaptan sonra sıra üçüncü soruya geldi.
İnsan niçin yaratıldı?
Bu hayattaki görevi nedir?
Bu görevin gerekleri nelerdir?
Kur'an, Allah Tealânın insanı yaratırken abes yere yaratmadığını beyan etmiştir: "Sizi sadece boş yere yarattığımızı ve sizin hakikaten huzurumuza geri getirilmeyeceğinizi mi sandınız? Mutlak Hakim ve Hak olan Allah çok yücedir. O'ndan başka İlah yoktur. O, bereketli Arşın sahibidir.". (Mümînun: 115-116)
O takdirde Allah'ın kendisi sebebiyle yarattığı insanın bir görevi olmalıdır. İşte bu görevde şöyle anlatılmaktadır:
"Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler, diye yarattım. Ben onlardan rızık istemiyorum. Beni doyurmalarını da istemiyorum. Şüphesiz rızık veren, güç ve kuvvet sahibi olan ancak Allah'tır.". (Zari-yat: 56-58)
"Bu ayetler, çok Önemli evrensel gerçeklerden bir gerçeği içeriyor. O gerçek olmadan ne ferd ne de ümmetin ayakta kalması mümkün değildir. Bu gerçek te "İbadet Görevi" nde kendini gösterir. Kim bu ibadet görevini yerine getirirse yaratılış gayesini gerçekleştirmiş olur, kimde yapmazsa bu gayeyi yok etmiş sayılır. Allah'a ibadette ise emirlerini yerine getirmek ve yasaklarından kaçmmakla mümkündür." (Kitabu Teysiri'l Azizil Hamid 47)
İbn-i Teymiyye'ye ibadetin ne olduğu sorulduğunda şöyle cevap vermiştir:
"İbadet; Allah'ın hoşlandığı ve razı olduğu açık-gizli, söz-iş her şeyin genel adıdır... Namaz, Zekat, Oruç, Hac, doğru konuşma, emaneti (ehline) vermek ana babaya iyilik, akraba ziyareti, sözleri yerine getirmek, iyiliği emir, kötülükden alıkoyma, cihad, komşuya yetime, fakire, yolda kalmışlara ve hayvanlara iyilik, dua, zikir, Kur'an okumak... vs. ibadetler.". (el-Şuhudiyye, 38)
Allah'a ibadetin gereği olarak kul; bütün işlerini Allah'ın dilediği şekilde düzenler ve hayat çizgisini o-nun emirleri doğrultusunda çizer. (el-İbade Fil-İslam, 50-53)
Bundan sonra, sıra bu görevin gereklerine geliyor. O da şudur: Her insan kıyamet gününde, işlediklerinden dolayı hesap verecektir. İtaat etmişse cennetlik, isyan etmişse cehennemlikdir. Alemlerin Rabbi olan Allah Tealâ'nın adaleti böyledir.
"Yoksa kötülük işleyenler ölümlerinde ve sağlıklarında kendilerini, inanıp iyi ameller işleyen kimseler ile bir mitutacağımızı sandılar? Ne kötü hüküm veriyorlar. Allah, gökleri ve yeri hak ile yarattı. Böylece herkes kazancına göre karşılık görür. Onlara haksızlık edilmez.". (Casiye: 21-22)
Kullar, bedbahtlar ve mutlular olmak üzere ikiye ayrılırlar:
Behbaht (şakî olanlar) Allah'a isyan edenlerdir. Onlar mahlûkatm en kötüsüdürler. Artık yaptıkları işlerden dolayı cehennem onlara müstahaktır.
"Şüphesiz ayetlerimizi inkâr edenleri yakında bir ateşe sokacağız; onların derileri pişip acı duymaz hale geldikçe, onların derilerini başka yerilerle değiştiririz ki acı duymaya devam etsinler. Allah daima üstün ve hakimdir. (Nisa: 36)
Andolsun biz cin ve insandan bir çoğunu cehennem için yaratmışız. Zira onların kalbleri vardır, ama onlarla gerçeği kavramazlar, gözleri vardır, lakin onlarla göremezler, kulakları vardır, fakat onlarla işite-mezler. İşte onlar hayvanlar gibidir, hatta daha da sapıktırlar. Onlar gaflete düşenlirin ta kendileridir". (Araf: 179)
Mutlulara (Saidlere) gelince; onlar iman edip amel-i salih işleyenlerdir: "İman edip iyi davranışlarda bulunanlara gelince, onlar için konak olarak Firdevs Cennetleri vardır. Orada ebedi kalacaklardır. Oradan hiç ayrılmak istemezler.". (Kehf: 107- 108)
Kulun Allah ve Rasülünün çağrılarına uyması onlara itaat etmesiyledir: "Ey İnsanlar! Hayat verecek şeylere sizi çağırdığı zaman, Allah ve Rasülüne uyun. Ve bilin ki Allah kişi ile onun kalbi arasına girer ve mutlaka O'nun huzurunda toplanacaksınız.". (Enfal: 24)
("Öldükten sonra dirilip) bize kavuşmayı beklemeyenler dünya hayatına razı olup onunla rahat bulanlar ve ayetlerimizden gafil olanlar var ya!.. İşte onların, kazanmakta oldukları yüzünden varacakları yer, ateştir. İman edip güzel işler yapanlara gelince, imanları sebebiyle Rabbleri onları nimet dolu cennetlerde altlarından ırmaklar akan (köşklere) erdirir. Onların oradaki duası, "Ey Allah'ım seni noksan sıfatlardan tenzih ederiz!" (sözleridir) Orada birbirlerine sağlık dilekleri ise "selâm"dır. Onların dualarının sonuda şudur: "Hamd; Alemlerin Rabbi Allah'a mahsustur." (Yunus: 7-10)
Bu giriş kısmından sonra, gelecek bölümlerle tevhid inancının meselelerini anlatacağım. Bu konular, Yermük Üniversitesinde İslâm Kültürünü okuturken ele aldığım konulardır. Şüphesiz ki bu bilgiler, yalnızca öğrencilerin değil her müminin bilmesi gereken konulardır. Zira her insan yaratılış gayesini idrak etmek zorundadır. Her işimizde Allah Tealâ'nın bizlere doğruluğu ve başarıyı ilham etmesini dilerim. Şüphesiz ki O; duaları işiten ve kabul edendir. 1
Dostları ilə paylaş: |