Günahlar; Kur'ân ve Sünnetin metni ve selefin icma ile büyük ve küçük olarak ikiye ayrılır. Kur'ân'da: "Size yasak edilen büyük günahlardan kaçınırsanız, kusurlarınızı örter ve sizi şerefli bir yere yerleştiririz." (Nisa: 31) buyurulur.
Diğer ayetlerde de şöyle buyurulur: "Göklerde olanlar ve yerde olanlar Allah'ındır ki o, kötülük yapanlara işlerinin karşılığını verir; iyi davrananlara, ufak-te-fek kabahatleri bir yana büyük günahlardan ve hayâsızlıklardan kaçınanlara işlediklerinden daha iyisiyie karşılığını verir. Doğrusu Rabbinin bağışı boldur. Sizi yerden varederken ve siz annelerinizin karınlarında cenin halinde iken sizleri çok iyi bilen O'dur. Kendinizi temize çıkarmayın. O, sakınanı çok iyi bilir." (Necm: 31-32)
Peygamberimiz de şöyle buyurur: "Beş (vakit) namaz, cumaya kadar cuma, Ramazana kadar Rama-zan,büyük günahlardan sakınüdığı takdirde, aralarında işlenen günahları için keffarettirler." (Müslim: Tahare/16)
Adam öldürmek anne-babaya itaatsizlik etmek, yalan yere yemin etmek, yalan yere şahitlik yapmak büyük günah örneklerindendir. Alimler ayette geçen "lemen" kelimesinin küçük günahların olduğunu açıklamışlardır. İslam, müminleri büyük küçük günahlardan sakındırmış, onların takva ile ahiret yolculuğuna azık edinmelerini istemiş, haramlardan kaçınmalarını, ne kadar küçük olursa olsun hiçbir günahı işlemede gevşeklik göstermemelerini istemiştir. Kur'ân'da: Kim fenalık yaparsa cezasını görür, kendisine Allah'tan başka ne dost ve ne de yardımcı bulur. (Nisa: 123) buyurmuştur.
Hadisi şerifte Peygamberimiz şöyle buyuruyor: "Günahkar bir günah işlediği zaman kalbinde siyah bir leke meydana gelir. Tevbe edip Allah'dan affını isterse kalbi cilalanır (parlar). Tevbe etmezse o leke artar hatta kalbini kaplar.". İşte bu durum şu ayette geçen kalbin paslanmasıdır: "Hayır, hayır; onların kazandıkları kalplerini paslandırıp körletmiştir." (Mutaffifin: 14)
Allah'a ortak koşmak ve küfre düşmek müstesna, günah işleyen, bu günahını, haramlığına delil varsa ve icma da edilip bu haramhk kesin bir şekilde sabit olmuş ise helal kabul etmedikçe kafir olmaz, ancak o ameli günahkarlardan sayılır. Tahavî şöyle der: "Kıble ehlinden olan hiç kimseyi helal kabul etmedikçe işlediği günah sebebiyle küfre nisbet etmeyiz. Günah işleyene de, imanla beraber günah zarar vermez, demeyiz.". Muhammed ümmetinden büyük günah esleyenler, cehenneme girecekler, tevhid ehli olarak, tevbe etmeyerek ölürlerse ve kendilerinin durumunun Allah'ın elinde olduğunu, dilerse affedeceğini, fazlı kereminden mağfiret edeceğini dilerse ilahî adaleti gereği cehennemle azab edeceğini bilirse cehenneme girseler bile ebedî kalmayacaktır.
Onlann cehenneme girdikden sonra çıkmaları da Allah'ın rahmeti ve şefaat edebileceklerin şefaati ile olur. Sonra onları cennetine gönderir. Bu da Allah'ı Rab olarak tanıyanlara Allah'ın bir lutfudur. Bunlar, Allah'ın hidayetinden mahrum kalan, O'nun korumasına nail olamayanlar gibi değildirler. Ey Allah'ım! Ey İslâmı ve ehlini koruyan Allah'ım! Bizi İslâm üzere sabit kıl ki sana onunla kavuşalım.. Nevevî şöyle der: "Hakikat şu ki, ehli sünnet, öncekiler ve sonrakilerden hak üzere olanların görüşü; tevhid ehli olarak ölen her halükarda cennete girer. Eğer çocuk veya deli gibi günahsız biriyse veya şirk ve benzeri günahlardan tevbe etmiş ve tevbesinden sonra hiç günah işlememiş biriyse cehenneme girmeden direk cennete gireceklerdir. Fakat cennete gelişleri yani sırattan geçişleri farklı olacaktır. Günahı olup da tevbe etmeyenin durumu, Allah'ın dileme-sindedir. Dilerse onu affeder ve hemen cennete koyar. Dilerse muradettiği kadar azablandırdıktan sonra cennete sokar. Tevhid üzere Ölen, ne kadar günah işlerse işlesin cehennemde ebedî kalmayacaktır. Nitekim küfür üzere Ölen de, dünya da ne kadar iyilik de bulunursa bulunsun, cennete giremeyecektir. Bu konuda doğru olanın özeti budur. Kitab, sünnet ve icma da bunu gösterir. (Nevevî Şeru'l Müslim 1/217)
Ahirette cezanın düşme sebepleri
Ahirette günahkarların cezaları Kur'ân ve Sünnetten beyan edilene göre şu sebeblerle düşer: 89
1) Nasuh tevbe
Bir daha tevbe edilen günahı işlememek kastolunanj tevbedir. Kur'ân'da bu konuda şu ayetler vardır: "Onların j ardından namazı bırakan, şehvetlerine uyan bir nesil I geldi. İşte bunlar azgınlıklarının karşılığını görecekler-1 dir. Ancak tevbe eden, inanıp yararlı iş yapanlar bunun dışındadır. Bunlar, hiçbir haksızlığa uğratılmadan! cennete gireceklerdir." (Meryem: 59-60)
"Ancak tevbe edenler, İslah olanlar ve gerçeği or-j taya koyanlar müstesna; işte onların tevbesini kabulj ederim. Ben, tevbeleri daima kabul ve merhamet ede-| rim." (Bakara: 160)
Tevbeyi daha geniş olarak gelecek başlık altında ince-| leyeceğiz. 90
2) İstiğfar
İstiğfar, bazen tek başına, bazen tevbe ile beraber söylenir. Tek başına şu ayette olduğu gibidir: "Allah'daı mağfiret dileyin Allah bağışlar ve merhamet eder.'] (Bakara: 199)
Tevbe ile beraber de şu ayette geçer: "Rabbinizdei mağfiret dileyin ve O'na tevbe edin ki, belli bir süreye] kadar sizi güzelce geçindirsin ve her fazilet sahibine faj ziletinin karşılığını versin." (Hûd: 3)
Tevbe ve istiğfar tek başına kullanıldıkları zaman dij gerinin manasını da içine alırlar.
Yanyana kullanıldıklarında ise; istiğfar: Geçmiş zi manda işlenen günahın şerrinden korunmayı istemek, Tevlbe, gelecekte işlemekten korktuğu kötü amellerin şerrinden korunmayı istemek ve dönmek, demektir. Burada iki günah var:
a) Geçmişte işlenen günah; ki bundan istiğfar edilir ve şerrinden korunma istenir.
b) Gelecekte nefsinin şerrinden ve kötü amellerinden korunmak için O'na dönüş.
Aynı şekilde günahkar; kendisini yok olmaya götüren, esas gideceği yere götürmeyen bir yola girmiş kimsegibi-dir. Bu kişi sırtını o yola ters çevirmesi ve kurtuluşunun olduğu yola dönmesi gerekir. Burada iki iş var: Birşeyden ayrılmak, diğerine dönmek. İstiğfar; ayrılığa, tevbe de dönüşe tahsis edildi. Fakat tek başına kullanıldıklarında diğerinin manasını da içine alırlar. Bu ayette belki de bunun için bu sırada gelmiştir: "Rabbinizden mağfiret dileyiniz ve O'na tevbe edin." (Hûd: 3)
Tevbe; batıldan ayrıldıktan sonra doğru yola dönmektir. Aynı şekilde istiğfar; "zararı gidermek" tevbe; faydayı temin etmektir. Mağfiret; Allah'ın kişiyi günah şerrinden koruması, tevbe; bu korumadan sonra Allah'ın sevdiği şeyin meydana gelmesidir.
Umumî şekliyle istiğfar; yapılan bir günahdan veya ameldeki bir noksanlıkdan dolayı Allah'ın mağfiretini iste-mekdir. İstiğfar, kurtuluşu ve hayırlara kavuşmayı hızlandırır. Kur'ân'da: Dedim ki: "Rabbinizden bağışlanma dileyin. Doğrusu O; çok bağışlayandır.". Size gökten bol bol yağmur indirsin. Sizi mallar ve oğullarla desteklesin." (Nûh: 10-12) 91
Dostları ilə paylaş: |