Tez özetleri Astronomi ve Uzay Bilimleri Anabilim Dalı


İstanbul Büyükçekmece – Küçükçekmece Göller Arası Bölge’de Yerleşime Uygunluk



Yüklə 1,46 Mb.
səhifə18/30
tarix27.10.2017
ölçüsü1,46 Mb.
#16754
1   ...   14   15   16   17   18   19   20   21   ...   30

İstanbul Büyükçekmece – Küçükçekmece Göller Arası Bölge’de Yerleşime Uygunluk


1999 yılında yaşanan 17 Ağustos İzmit (Gölcük) ve 12 Kasım Düzce depremleri Türkiye’nin en önemli metropolü olan İstanbul’da büyük bir deprem olabileceği gerçeğini gözler önüne sermiştir. İstanbul’da meydana gelecek büyük bir deprem sonucunda ortaya çıkacak can ve mal kaybı yanında ekonomik ve sosyal zararları, boyutları açısından, tüm ülkeyi etkileyeceği açıktır. Birinci derece deprem bölgesinde yer alan İstanbul, tarihinde büyük depremler geçirmiştir. 2000 yıllık geçmişi boyunca İstanbul, en az 14 kere, maksimum şiddeti dokuzun üzerinde olan depremler yaşamıştır. Deprem geçmişine bakıldığında, ortalama olarak her 100 yılda bir İstanbul’un depreme maruz kaldığı görülmektedir. Avcılar, 17 Ağustos 1999 Gölcük depreminin merkezinden yaklaşık 100 km. uzaklıkta olmasına rağmen İstanbul’un depremden en fazla etkilenen ilçesi olmuştur.

17 Ağustos 1999 Gölcük depreminden sonra İstanbul’un göllerarası bölgesinin zemininin dinamik özelliklerinin belirlenmesi, yerbilimleri açısından önem kazanmıştır. Bu doğrultuda yapı yeri seçimi ve bundan daha önemlisi depreme dayanıklı olarak projelendirilmeleri amacına yönelik olarak bölgesel zeminlerin dinamik özellikleri ve bu zeminlerin depremler sırasındaki olası davranışlarını ortaya koyacak haritaların hazırlanması gereklidir.

Kuvaterner, Üst Miyosen, ve Oligosen yaşlı birimlerin yüzeylendiği göllerarası bölgenin zemin büyütme özelliğinin belirlenmesi, yerleşime uygunluk amaçlı çalışmalarda en önemli adımı oluşturmaktadır. Yerleşime uygunluk amaçlı çalışmalarda sıvılaşma ve stabilite, dikkat edilmesi gereken diğer önemli faktörlerdir. Göllerarası bölgede mevcut yapılaşmanın büyük bir kısmı tepe düzlüklerinde ve az eğimli arazide olduğundan bu çalışmada zemin büyütmesi dikkate alınarak yerleşime uygunluk değerlendirmesi yapılmıştır. Bununla beraber alüvyon alanlarda sıvılaşma ve eğimin %5’den fazla olduğu alanlarda da stabilite analizi yapılmadan yerleşim değerlendirmesinin yapılması risk oluşturacaktır.

Tez kapsamında Avcılar, Esenyurt, Yakuplu, Beylikdüzü (Kavaklı), Kıraç, Gürpınar, Büyükçekmece Belediye alanlarında yapılan çalışmalardan elde edilen sondaj SPT-N darbe sayılarından, sismik ve mikrotremor verileri kullanılarak göllerarası bölgenin zemin büyütmesi değerlendirilmiştir. Sondajlardan elde edilen Standart Penetrasyon darbe sayısından (SPT-N) eşdeğer kayma dalgası hızı (Vs30), Imai (1978), İyisan (1994), Lee (1990) ve Ohta ve Goto (1978) tarafından türetilen ampirik bağıntılar ile elde edilmiş ve sismik ölçüm sonuçları ile karşılaştırılmıştır.

Standart Penetrasyon darbe sayısından hesaplanan zemin büyütme değerleri 1.35 - 3.55 arasında değişim gösterirken mikrotremorlardan elde edilen zemin büyütme değerleri 1 - 6.5 arasında değiştikleri görülmüş olup daha büyük değerler elde edilmiştir.

Sondajlardan (SPT-N) aynı yöntemlerle elde edilen sismik hızların (Vs30) değerleri 196 - 432 m/sn arasında değişirken, sismik ölçümlerden elde edilen (Vs30) değerleri 179 - 700 m/sn arasında değişmektedir. Zemin hakim titreşim periyodunun (T0) sondajlardan 0.29 - 0.60, sismik ölçümlerden (T0) 0.24 - 1.20 arasında değişim gösterdikleri saptanmıştır.

Çalışma alanında Bakırköy formasyonunun yüzeylendiği alanların büyük bir kısmında düşük zemin büyütmesi ve zemin hakim titreşim periyodu, özellikle alüvyonun hakim olduğu alanlarda ise yüksek zemin büyütmesi ve zemin hakim titreşim periyodu değerleri elde edilmiştir.

Site Safety Evaluation In The Region Between Istanbul Buyukcekmece – Kucukcekmece Lakes

17 August Izmit (Gölcük) and 12 November Düzce earthquakes happened in 1999, brought out that there can be a big earthquake in Istanbul, which is the most important metropol of Turkey. As a result of a big earthquake in Istanbul, this will effect the whole country because of the economical and social damages besides the loss of life and the goods. Throughout the 2000 years of Istanbul’s history, there were minimum 14 earthquakes with maximum intensities over IX. When we look at the history of the earthquakes, Istanbul is exposed to an earthquake approximately every 100 years. Although Avcılar is 100 km. far away from Gölcük earthquake center, it was the most affected town in the 17 August 1999 Gölcük earthquake.

After the 17 August 1999 Gölcük earthquake, determination of the soil dynamic properties between Büyükçekmece and Küçükçekmece lakes become very important in geology. To examine this place, it’s necessary that maps that show selection of areas for construction and more important than that, maps geared towards the aims of projections of stability in earthquakes for local soil dynamic properties and their probable behaviour during the earthquakes should be prepared.

The most important thing in the aim of works of land-use is; the determination of the soil amplification properties of the place between Büyükçekmece and Küçükçekmece lakes faced with Quarternary, Upper Miocene and Oligocene units. Liquefaction and slope stability are the other important methods in works of land-use. As a majority of current structuring in the place between the Büyükçekmece and Küçükçekmece lakes in on the plain area and on minor-slope areas, soil amplification has been taken into consideration evaluating appropriateness for properness of localization. In accordance with this, liquefaction in alluvial areas and in areas where there is more than %5 slope considering localization evaluation without stability analysis displays risks.

In the content of this thesis, the soil amplification between Büyükçekmece and Küçükçekmece lakes are evaluated using the number of blows obtained from Standard Penetration Tests (SPT-N), seismic and microtremor datas which were gained by the works which were made in the areas of Avcılar, Esenyurt, Yakuplu, Beylikdüzü (Kavaklı), Kıraç, Gürpınar and Büyükçekmece municipalitys. The shear wave velocities (VS30) from the number of blows obtained from Standard Penetration Tests (SPT-N) of boreholes are compared with Imai (1978), İyisan (1994), Lee(1990) and Ohta and Goto (1978) emphirical and seismic measurement results.

The soil amplification datas calculated from the number of blows obtained from Standard Penetration Tests differ between 1.35 - 3.55 but the numbers of blows obtained from Standard Penetration Tests calculated from the microtremors differ between 1 - 6.5 and as we can see the datas received, are bigger.

Shear wave velocities (VS30) measurements differ between 196 – 432 m/sn, seismic measurements (VS30) values differ between 179 - 700 m/sn which are calculated by the same methods of the boreholes (SPT-N). Site characteristic period (T0) differs between 0.24 - 1.20 of seismic measurements and 0.29 - 0.60 from the boreholes.

In the working areas, high amplification and site characteristic period is gained in especially alluvial areas but in the big part of the faced areas of Bakırköy formation there is less soil amplification and site characteristic period.




DEMİRYÜREK Ercan ,

Danışman : Yrd. Doç. Dr. Hasan EMRE

Anabilim Dalı : Jeoloji Mühendisliği

Mezuniyet Yılı : 2006

Tez Savunma Jürisi : Yrd. Doç. Dr. Hasan EMRE (Danışman)

Prof. Dr. Osman YILMAZ

Prof. Dr. Hüseyin ÖZTÜRK

Prof. Dr. Fikret SUNER

Doç. Dr. Sabah YILMAZ ŞAHİN

Soğucak (İskilip-Çorum) Cu-Pb Cevherleşmeleri Ve Kökeni

Bu çalışma 2003-2006 yılları arasında İstanbul Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, Jeoloji Mühendisliği Anabilim Dalı, Maden Yatakları-Jeokimya programında Yüksek Lisans Tezi olarak hazırlanmıştır.

İnceleme alanında başlıca iki farklı kaya grubu mevcuttur. Bunlar, çalışma alanının tabanını oluşturan; andezit, riyolitik tüf, aglomera, volkanik kumtaşı ve lav akmalarından oluşan Bayat formasyonu’na ait volkanik kayalar ile konglomera, kumtaşı, silttaşı, jips, çakıl, kum, kil ve silt içeren; Kızılırmak formasyonu, Bozkır formasyonu ile Alüvyondan oluşan sedimanter birimlerdir.

En yaşlı birim olan Bayat formasyonuna ait Eosen yaşlı volkanitler üzerine diskordan olarak kırmızı renkli, çakıltaşı, kumtaşından oluşan Üst Miyosen yaşlı Kızılırmak formasyonu gelmektedir. Kızılırmak formasyonu ile uyumlu ve geçişli, aynı yaşlı çoğunlukla jipslerden oluşan Bozkır formasyonu, çalışma alanında görülen ikinci sedimanter birimi oluşturmaktadır. İnceleme alanındaki en genç birim ise Kuvaterner yaşlı Alüvyonlardır.

İnceleme alanındaki volkanitlerde, özellikle ağsal damar/damarcıklı, silisifiye/silisifiye breşik zonlarda izlenen Cu-Pb cevherleşmeleri ve kökeninin araştırılması amacıyla gerçekleştirilen bu çalışmada, cevherleşmenin oluşumunu açıklama yönünde jeokimyasal kayaç numuneleri alınmış ve mineralojik-petrografik amaçlı ince kesitler hazırlanıp, MTA MAT Dairesi labaratuvarlarında incelenmiştir. Silisifiye zonlarda yapılan 3 adet yarmadan, yatay oluk yöntemiyle alınan toplam 49 adet jeokimya örneği üzerinde Cu-Pb-Zn-Mo-Au-Bi-Sb-As kimyasal analizleri yapılmıştır. Kimyasal analizlere göre genel olarak örneklerdeki Cu oranı 21-1015 ppm aralığındadır. Pb oranı ise 50-5200 ppm aralığında tespit edilmiştir. X-Ray difraktometre ve Sıvı kapanım çalışmaları, İstanbul Üniversitesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü Maden Yatakları-Jeokimya Anabilim Dalı XRD ve Sıvı Kapanım Labaratuvarlarında gerçekleştirilmiştir. Sıvı kapanım çalışmaları sonucunda kapanımların oluşum sıcaklığının 227 oC ve NaCl eşdeğeri tuzluluk oranının %11 olduğu tespit edilmiştir. Bu değerler benzer yatak tipleriyle karşılaştırıldığında elde edilen verilerin epitermal sistemi karakterize ettiği görülmüştür.

Cu-Pb Mıneralızatıon Near Soğucak (Iskilip-Çorum) And Its Genesıs

This study was prepared as Master Thesis in Mineral Deposits-Geochemistry Programme of the Geological Engineering Department of the Science Institute of Istanbul University during 2003-2006.

There are two main rock groups in the study area. They consist of volcanic units such as andesite, rhyolitic tuff, aglomerate and volkanic sandstone all of which constitute the basement of the study area and overlying conglomerate, sandstone, siltstone, gypsum, gravel, sand, clay as sedimantary units.

The Kızılırmak formation of Upper Miocene age comprising red pebblestone and sandstone, uncomformably overlies Eocene volcanic units of the Bayat formation. The gypsiferous Bozkır formation of Upper Miocene age that is concordant and transitive with Kızılırmak formation. Bozkır formation is the second sedimantary unit of the study area. The youngest unit in the study area is Quaternary alluvial deposits.

In order to study copper-lead mineralization which occurs as veins or veinlets in silicified and brecciated zones and elucidate its genesis, collected rock samples were examined in polished and thin sections at MTA laboratories. A total of 49 rock samples collected through 3 trenches cut in silicified zones were chemically analyzed for Cu-Pb-Zn-Mo-Au-Bi-Sb-As. Genarally, Cu proportion was identified between 21-1015 ppm and Pb was identified between 50-5200 ppm. XRD and Fluid inclusions studies were achieved at XRD Labratory and Fluid Inclusions Labrotory of Istanbul University. Homogenization temperature (Th) was identified as 226oC and Salinity (wt% NaCl equivalent) was identified as 11%. When these results were compared with similar ore deposits types it was seen that identified data characterized epithermal system.


KARSLIOĞLU Özge ,

Danışman : Prof. Dr. M. Namık Yalçın

Anabilim Dalı : Jeoloji Mühendisliği

Programı (Varsa) :

Mezuniyet Yılı : 2007

Tez Savunma Jürisi : Prof. Dr. M. Namık YALÇIN (Danışman)

Prof. Dr. İzver Özkar ÖNGEN

Prof. Dr. Hüseyin ÖZTÜRK

Prof. Dr. Mehmet SAKINÇ

Doç. Dr. Timur USTAÖMER




Kellwasser Eventi”Nin Olası Etkilerinin Jeokimyasal Yöntemlerle Araştırılması

Kellwasser Eventi, Geç Devoniyen’de meydana gelmiş, birçok canlı türünün ortadan kalkmasına, özellikle denizel faunanın da % 80’lere varan oranlarda zarar görmesine sebep olmuş bir biyotik krizdir. Alt Kellwasser (Geç Fameniyen) ve Üst Kellwasser (Frasniyen/Fameniyen) olarak anılan iki farklı evrede gerçekleşen eventin Türkiye’deki olası etkilerinin incelenmesi için Doğu Toroslar’da Adana (Feke) yöresinde, aynı döneme ait birimleri içeren bir istifte, 46 m. kalınlığında bir kesit ölçülmüştür. Aksu olarak adlandırılan bu kesitin 26–42. metreleri arasındaki 16 metrelik kesimi, Kellwasser seviyelerinin dünya üzerindeki birçok örneğinde olduğu gibi, başlıca koyu renkli kireçtaşı ve şeyllerden oluşan bir litoloji sunmaktadır.

İçerdiği konodont zonu rhenanaya göre Alt Kellwasser Eventi’nin etkilerinin beklendiği kesitte, mineralojik, petrografik ve farklı jeokimyasal özellikler kesit boyunca incelenerek, litoloji, deniz seviyesi, redoks koşulları ve biyolojik üretimdeki değişimler saptanmaya çalışılmıştır.

Litostratigrafik olarak Gümüşali formasyonu’na karşılık gelen Aksu kesiti, şelf ortamında çökelmiş kırıntılılar ve kireçtaşlarından oluşmaktadır. Makrolitolojik, mineralojik ve petrografik verilere göre tabanda ince bir şeyl seviyesi ve üzerine gelen kuvarsitik kumtaşları ile başlayan kesitin, 3–26 metreleri arasında yumrulu kireçtaşları çökelmiştir. 26. metreye kadar başlıca kalsit, kuvars ve kil minerallerinden oluşan ve şeyl-kireçtaşı ardalanmasıyla devam eden kesitin, 26–38 metreleri arası koyu gri-siyah şeyllerin baskın olduğu, kuvars ve kil minerallerince zengin şeyl-silttaşı ardalanmasını içermektedir. 38–42. metreler arasında başlıca bileşeni kuvars olan silttaşı ve kumtaşları çökelmiş, 42. metrede yeniden başlayan kireçtaşları, 43–45. metreler arasında kumtaşlarıyla kesintiye uğradıktan sonra, 46. metrede kesiti sonlandıran litoloji olmuşlardır.

Dünya üzerinde küresel ölçekte meydana gelmiş büyük eventler, deniz seviyesi, redoks koşulları ve biyolojik üretimdeki değişimler sonucunda gerçekleşmiştir. Bu değişimlerin Aksu kesitindeki etkilerinin saptanması için büyük ölçüde iz element analizlerinden yararlanılmıştır.

Deniz seviyesi değişimlerinin yorumlanmasında karasal kırıntılı girdisine işaret eden, alüminyumla normalize edilmiş titanyum ve zirkon elementlerinin değerleri kullanılmıştır. Bu değerler kesit boyunca aynı anda 35,5–37 arası ve 41. metrelerde artış göstermekte ve iki farklı kesimde deniz seviyesi alçalımına işaret etmektedirler.

Aksu kesitinde, redoks koşullarının belirlenmesi için V/Cr, U/Th ve Ni/Co, V/V+Ni element oranları ve tek başlarına molibden, uranyum, vanadyum elementleri miktarları kullanılmıştır. Bu değerlere göre Aksu kesitine ait altı farklı seviye (12, 16,9, 28, 34, 36 ve 40. metreler), disoksik ve anoksik özellik göstermektedir.

Biyolojik üretimdeki değişimlerin saptanması için, iz elementler baryum ve fosforun yanı sıra organik karbon izotop değerleri de kullanılmış ve bu değerlerin doğru yorumlanabilmesi için Rock-Eval piroliz analizi sırasında elde edilen verilerden (TOC ve S2) de yararlanılmıştır. Biyolojik üretime ait tüm göstergeler, birbirleriyle uyumlu olarak 36,3., 37. ve 41. metrelerde bir artışa işaret etmektedirler.

Aksu kesiti boyunca değişimleri incelenen tüm bu göstergelere göre, Alt Kellwasser Eventi’nin etkilerinin görüldüğü seviye, kesitin 36. ve 41. metreleri arasında yer almaktadır. Litolojik olarak 36-38 metreler arası şeyl; 38-41 metreler arası kumtaşı-silttaşı-şeyl ardalanmasından oluşmaktadır. Eventin etkilerinin izlendiği seviye, kuvars ve kil minerallerince zengindir. Aksu kesiti boyunca saptanan iki farklı deniz seviyesi düşüşü ise, bu metreler arasına karşılık gelmektedir. Redoks göstergelerine göre 36. ve 40. metrelerde disoksik ve anoksik koşullar etkili olmuştur. Tüm biyolojik üretim göstergeleri ise, 36,3., 37. ve 41. metrelerde aynı anda artarak, uyumlu bir değişim göstermektedirler.
 

Geochemical Investigatıon Of Possible Effects Of Kellwasser Event İn The Upper Devonian Sequence İn Feke (Adana) Region

The Kellwasser Event is a biotic crisis which occurred during Late Devonian and caused mass extinction of numerous animal groups and massive demises of marine fauna by ~80 %. The event occurred during two phase, which are called as Lower Kellwasser (Late Frasnian) and Upper Kellwasser (Frasnian/Famennian) Events. To investigate the possible effects of these events, a 46 meter thick section was measured in Eastern Taurus Adana (Feke) region. The section was named as Aksu section and it consists of between 26-42 meters, along a 16 meter thick interval dark colored limestones and shales as in the so many profiles in the world, where the Kellwasser Event is studied.

According to rhenana zone the section is considered as probably affected by Lower Kellwasser Event. The changes in lithology, sea level, redox conditions and biological productivity were investigated by using mineralogic, petrographic and different geochemical proxies.

The Aksu section consists of clastics and limestones, which were deposited in a shelf environment and represent a part of the Gümüşali formation. According to macrolithologic, mineralogic and petrographic data, the section starts with a thin shale level. Nodular limestones deposited between 3 to 26 meters of the section include calcite, quartz and clay minerals. Between 26-38 meters, where the dark gray-black shales are deposited, quartz and clay minerals are the dominant constituents. Between 38-42 meters siltstone and sandstones were deposited, which have quartz as the main mineralogical component. Limestones which were appearing again at 42nd meter were interrupted by sandstones between 43-45 meters. The section ends again with limestones at 46 meter.

The big events which were occurred in a global scale are the results of changes of sea level, redox conditions and biological productivity. To determine the effects of these changes along Aksu section, trace element analyses are used as the main data source.

For the interpretation of sea level changes, Al-normalized Ti and Zr values were used as the indicators of detrital input. These values are increasing at 35,5-37 and 41st meters of the section and indicating two different intervals of sea level fall.

To determine the redox conditions the element ratios V/Cr, U/Th, Ni/Co, V/V+Ni and amounts of the elements Mo, U, V were used. According to these values at six different intervals (12, 16,9, 28, 34, 36 and 40th meters) disoxic and anoxic conditions were recognized.

To determine the changes on biological productivity the trace elements Ba and P2O5 were used together with organic carbon isotope ratios. To ensure reliability of isotope measurements TOC and S2 values obtained by Rock-Eval pyrolysis analysis were considered. All these proxies of biological productivity exhibite a synchronical change at 36,3, 37 and 41st meters.

All these respective proxies indicate that the interval between 36 and 41 meters, is the most probable interval, where effects of the Lower Kellwasser Event can be observed. This interval is represented between 36-38 meters by shale and between 38-41 meters by sandstone-siltstone-shale intercalation, rich in quartz and clay minerals. Indications for a sea level fall are determined here at two intervals, namely at 35,5-37 meters and at 41st meter. According to the redox proxies at 36 and 40th meters disoxic and anoxic conditions prevailed. All of the biological productivity proxies were increasing syncronically within these intervals at 36,3, 37 and 41st meters.

KUŞKU İbrahim ,

Danışman : Prof.Dr. Süleyman DALGIÇ

Anabilim Dalı : Jeoloji Mühendisliği

Programı :

Mezuniyet Yılı : 2007

Tez Savunma Jürisi : Prof.Dr. Süleyman DALGIÇ (Danışman)

Prof.Dr. Okay GÜRPINAR

Doç.Dr. Ali Malik GÖZÜBOL

Yrd.Doç.Dr. İ.Halil ZARİF

Yrd.Doç.Dr. Okan TEZEL

İstanbul Metrosu, Aksaray - Yenikapı Güzergahının Mühendislik Jeolojisi İncelemesi

İstanbul Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü yüksek lisans tezi olarak hazırlanan bu çalışma ile İstanbul Metrosu ikinci aşama kazıları kapsamındaki Aksaray – Yenikapı güzergahında tünel içi ve yüzey deformasyonların kaya kütlesi, örtü kalınlığı, kazı kesiti, kazı kademesi, yüzey yükleri ve destek sistemi özellikleri ile ilgili nedenleri araştırılmıştır.

Aksaray – Yenikapı istasyonlarını birleştirecek olan LRTS hattında L, M, Kesişen B1 (KB1) ve B1 tünelleri kumtaşı, siltaşı ve kiltaşı ardalanmasından oluşan Karbonifer yaşlı Trakya formasyonu içerisinde, ortalama 8 - 12 metrelik çok sığ örtü yükü altında açılmaktadır. Bu nedenle, tünel ekseninde ve yakın dolayındaki deformasyon değerlerinin araştırılması, can ve mal güvenliği için önem kazanmıştır.

Elde edilen verilere göre fay ve buna bağlı süreksizlik düzlemlerinin yüzey deformasyonlarını önemli ölçüde etkilediği görülmüştür. Tünel kazı çalışmaları sırasında kullanılan parçalı kazı yöntemi, deformasyonların gelişimini etkilemekte ve 4. kademe kazılarıyla dairesellikten uzaklaşan kazı kesitiyle deformasyonlar ani artışlar göstermektedir. Bununla birlikte birbirine yaklaşık paralel açılan B1 tünel kazıları birbirini etkileyerek deformasyonların artmasına neden olmaktadır. Tünel tavanına enjeksiyonlu kaya bulonu yerine uygulanan boru sürenler ve ayna zemin çivileri yüzey deformasyonu değerlerini 7 – 8 mm ile sınırlamıştır. Tünel güzergahında kesit alanlarının değiştiği bölgelerde yüzey deformasyonu değerlerinin arttığı saptanmıştır. Ayrıca, L ve M tipi tünel eksenlerinde, stabilite şartları sağlanana kadar yıkılmayan donatılı beton duvar uygulaması çalışmaları olumlu yönde etkilemiş ve yüzey deformasyonlarını minimuma indirmede etkin bir parametre olarak saptanmıştır. Kazı çalışmaları sırasında gelişen deformasyonlarda etkin yüzey yükleri tünel kesitinin gerilmelerin az olduğu yönde deformasyona uğramasını sağlamaktadır. Deformasyonların, yüzey yapılarından oluşan yüklerle ilişkilendirilmesi sonucunda destek sistemlerinin oluşturulmasında yapılacak bir yanlışlıkta ve/veya eksiklikte incelemeye konu LRTS hattı gibi sığ tünellerde deformasyon değerlerinin kaya kütlesi özelliklerine bağlı kalmaksızın artış göstereceği belirlenmiştir.


 

 

Engıneerıng Geologıcal Investıgatıon Of Yusufpaşa – Aksaray Lıne In İstanbul Subway

The rock mass of inner tunnel and surface deformations, cover thickness, cross-section of the excavation, grade of the excavation, surface weights and properties of support systems of Aksaray – Yenikapı line of Istanbul Subway has been investigated in this study as the Thesis of Master of Science in the Institute of Science of Istanbul University

On the LRTS line that will be conjoined in Aksaray - Yenikapı metro stations L,M, KB1 and B1 tunnels are being excavated under average 8–12 m thickness of very shallow


overburden thickness and through Trakya Formation (Carboniferous age) which consist of sandstone, siltstone and claystone consecutively. Therefore, for the security of people and property around the excavation, it is vitally important to investigate the values of deformation along the tunnel axes and its vicinity.

According to the data obtained, surface deformations are highly effected by fault and discontinuity planes related to the fault. Partial excavation method effects development of deformations and the deformations drastically increase with cross-section of the excavation of 4th grade excavations that is getting away from circularity. Together with that, excavations of approximately parallel B1 tunnels increase deformations by effecting each other. The forepoles and face soil nails applied on the tunnel ceiling instead of rock bolts with injection limited the surface deformation values within 7-8 mm. In the segments of the tunnel route where cross-sections change, it has been determined that the surface deformation values increase. Also, in L and M types tunnel cross-sections, equipped wall application that is not destructed till stability gained, has been beneficial and found as a valid parameter to minimize the surface deformation values. A mistake or any lack in forming the support systems after evaluating the relations between the loads of surface structures and deformations it has been determined that the deformation values will rise without depending to the rock mass properties in such shallow tunnels as the LRTS line in this study.



Yüklə 1,46 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   14   15   16   17   18   19   20   21   ...   30




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin