The miracle of allah



Yüklə 0,9 Mb.
səhifə8/14
tarix30.07.2018
ölçüsü0,9 Mb.
#64213
1   ...   4   5   6   7   8   9   10   11   ...   14

Dev evren bir kıyametle kendi karadeliğine çökeceği zaman (Schwarzschild yarıçapına kadar olan bölgede) bu gravitik eşdeğer çekim dalgalarını yine bu evrende bırakır. Fakat Schwarzschild kritik yarıçapının altında kalan enerji, bu evrene değil; tekilliğe "Kaçak" olarak yol alır.

Dolayısıyla evrenin sürekli açılıp kapandığını söyleyen (Yaratılış-kıyamet-yeniden yaratılış-yeniden kıyamet-üçüncü yaratılış-üçüncü kıyamet...) pulsativ evren modelleri sürekli enerji kaçırarak, sonunda enerjisiz kalırlar.

Dolayısıyla pulsativ evren modeli açmaza düşmüştür. Oysa sunduğumuz nedensel olmayan modelim (Aiberg Cosmo-Osmos), enerjinin yitmesini önlemekle Schwarzschild kaçak ışımasının, geleceğimizden geçmişimize hiç kaybedilmeden nakledilmesini (Transmision) sağlamaktadır.

Fakat bu mekanizma yeniden "Burada" yaratılıştan bağımsızdır. Yani gelecekten geçmişe nakledilen ikmal ile kayıp yine evrende kalmaktadır.

Evren gelecekte yok edileceği için geçmişte yaratılmıştır. (*)

(*) Bu ileri bilgileri bu bandın dördüncü cildinde açacağız.

KESİM : 65

ENTROPİNİN İFLASI

TERMODİNAMİK DELİNİYOR

Evrenimiz, genişlemekte ve genişlerken de kararmakta, soğuyup donmaktadır. Bu nedenle evren, buz tutmamak için ışık, alev, bir pırıltı, biraz ısı adına ne bulursa, bir enerji oburu gibi yutmaktadır. Çünkü "Canlı bir varlık olan evren" de, uzun bir ömür sürmekte, her canlı gibi "Rızık" almaktadır. Evrenin rızkı enerji olduğundan insanın da rızkı enerjidir. Yediğimiz her şey "Joule, kalori" denen iş ve hareket enerjisine dönüşür.

Aç bir varlık rızkını yer, rızkı onu yemez. İşte evrende de böyle tek yollu bir gidiş vardır. Bu gidişi kısaca hatırlayalım:

Sıcak uçtan soğuk uca akarak termik dengelenme yapmak, bu tek yöne gidişin en genel tanımıdır. Bir metali bir ucundan ısıtırsanız, soğuk ucu da kendiliğinden ısınır. Buna termik (Isıl) dengelenme deniyor. Daha önceki ciltlerimizde termodinamik hakkında açıklamalar sunmuştum:

Termodinamik, duran (Statik) bir şeyin, bir ucunun ısıtılmasıyla, bu ısı akımının soğuk tarafa koşması sonucu ortaya çıkan hareket (Dinamizm) akışının ismidir.

Hareket ise, bir düzensizlik yaratır. Bu düzensizliğin ölçümüne "Entropi" deriz (Termodinamik ikinci yasa). Böylece ısı dengesinden hareket doğar; hareketten de hayat doğar.

Kozmik "En sıcak uç", evrenin patladığı (Trilyarlarca kez trilyarlar santigrat değerindeki ısının yer aldığı) "Big-Bang Aknoktası"dır. Güneşin sıcaklığı altı bin derece olduğuna göre, verdiğimiz değerin gerçek bir cehennemden farksız olmadığını düşünebiliriz.

Evrenin en soğuk kozmik ucu ise (eksi) -273,16 santigrat derece olup, buna sıfır Kelvin derece, ya da MUTLAK SOĞUK DERECE denmektedir.

Kısaca evrenin patladığı sonsuz (Cehennemi) sıcaklıklardan, en soğuk derece olan mutlak soğuğa doğru (Zemherir) soğuması söz konusudur. Çünkü evren genişlemekte olduğundan ısıtmak güçleşmektedir. Bir sobanın bir odayı ısıtması yeterlidir. Ama bu oda genişliyorsa, örneğin bir kapalı spor salonunu ısıtıyorsa yetersizdir. Hele bu bir kent büyüklüğündeyse, göğü ısıtmak imkansızlaşır.

Evrenimizdeki bu ısı ölümü ve düzensizliği daima mutlak soğuk dereceye doğru soğumaktadır.

Termodinamik yasalar düzeyinde ısı düzensizliğinin ölçümünü "Entropi" ile ölçeriz.

Enerjinin her çeşidi zorunlu olarak sıcaktan soğuğa akar. Fakat tek istisna enerji çeşidi çekimdir. Çekim entropisinde ısı hareketlerinin düzensizliği yoktur. Çekim "Sıcak uçtan soğuk uca" değil; bundan bağımsız olarak tek yönlü bildiğimiz doğrultuda akar. Elmayı yere düşürür, havaya düşürmez.

Karadelikler bulunana kadar "Çekim entropisi" DOKUNULMAZ ilan edilmişti. Ne var ki karaboşluklar bu ilkeyi de yerle bir etmiştir!..

KESİM : 66

İNDİRGENEMEZ YÜZEY ENERJİSİ

KARABOŞLUK ENERJİLERİ

Karadeliklerde entropi düzenlidir. Yani evrenin tümünün tersine hiç bir ısı düzensizliği yoktur.

Oysa karadeliklerin yuttuğu cisimlerin "Entropisi düzensiz" olduğundan, onları da düzene sokar ve bu arada Anti-Entropi (Entropi kaybı) oluşturur.

Böylece karaboşluk entropisine, tutsak cisim entropisi eklendiğinde termodinamik yasaya TERS düşen bir anormallik ortaya çıkar. Bundan kaçınmak için karadeliklerin de bir entropisi bulunması gerektiği önerilmek zorundadır.

Sibernetik dille konuşulursa, normal bir cismi yutan karadelik, onu evren dışına yolladığından, bir "BİLGİ KAYBI" oluşur; ki bu kayıp, entropik düzensizliğin nedeni olur. İşte bu bilgi kaybını karaboşluğun çekim enerjisinden alarak, başka bir enerji türüne dönüştürmek üzere asla kullanamayız. Bu nedenle "Termodinamik ikinci yasayı korumak için" karadelik entropisini kabulleniriz.

(Dönmeyen ve yüksüz) karadeliklerin olay ufukları, küresel olup, içeriği ve tutarı olan toplam madde niceliğinin göstergesi, bu olay ufkunun toplam yüzeyidir. Çünkü madde miktarı ve yüzeyin alanı kütlenin karesiyle artar. Sözgelimi, on güneş kütlesindeki bir karadeliğin olay ufkunun yüzey alanı 10.000 km2'dir. Bu yüzey ne yutarsa yutsun, yuttuğuyla orantılı olarak genişler, asla büzülmez. İster bir tek atom, ister bir başka birleştiği karaboşluk olsun, yüzey daima büyür, toplam entropi de asla azalmaz. Karaboşluk birleşmelerinde entropi azalması söz konusu olamaz!.. Sadece bir istisna olarak, TAM 2,95 güneş kütleli bir "En küçük" sayılan karadelik geçici bir "SIZINTI" bırakır. Bu son derece özel bir durumdur. Çünkü "Karaboşluğun çapı" ile orjinal "Olay ufku" çapı birbiriyle eşittir.

Bu özel durumda, karaboşluk, "Dağılmamak için" çekim dalgası (Gravitation radyasyonu) sızdırmak zorundadır. Böylece bir istisna olarak, enerji kaybeder. Çünkü tüm karadeliklerde (ve de küresel elektrik yüklenmiş cisimlerde, dinamonun armatür halkasında olduğu gibi) gravitation enerjisi karaboşluğun içinde değil; yüzeyindedir.

Karar kılarak yuvarlanmış bir su damlasının "Yüzey gerilim enerjisi" neyse, bu durum "özel karadelik"de de aynıdır. Her ikisi de fazla enerji aldıklarında, yüzeylerini arttıramayacaklarından, dağılmak üzere salınım (Ossilasyon) yaparlar.

Ancak karaboşluk, dağılmamak (Gerisin geriye evrenimize çıkmak için, olay ufkunu aşmamak) üzere, limitini korumak için bir salınım (Enerji) bırakır. Bu istisna, yalnızca yüzey alanının sıfır olduğu 2,95 güneş kütleli karadelik için geçerlidir. Bu özel istisna dışında, asla karadeliklerden çekim ossilasyonu salınmaz.

* Böylece "Yüzey enerjisi" asla azaltılamaz. Bu olguya "İNDİRGENEMEYEN KARADELİK YÜZEY ENERJİSİ" denir. Belli bir alana sahip olarak bir kez karadelik oluştu mu, yüzeyde depolanmış indirgenemeyen enerji, orada sonsuza (Zamanın sonuna) kadar kalır. İşte karadeliğin enerjisi, bu yüzeyde yer alır. Yüzey enerjisi, aynı zamanda "Kaçış hızının, ışık hızına eşleştiği" SCHWARZSCHİLD IŞlMASI'dır.

* Dönen bir karadelikte, bundan başka, dönme hızıyla orantılı bir dönme enerjisinin de katkısı vardır. (Ama bu enerji karadelik dönmesinin yavaşlayıp-hızlanmasına bağlı olduğundan, entropinin karadelikte bu enerjiden oluşmadığını anlarız.)

Üçüncü bir enerji türü de yüklü (Elektrik Şarjlı) karaboşluktaki elektrik enerjisi olup, karadelik entropisiyle ilgisi yoktur. Çünkü yük nötral olunca elektrik enerjisi ortadan kalkar.

Öyleyse bir karaboşluğun entropisi yalnızca onun indirgenemez yüzey enerjisinden oluşur.

* "Hawking analizi" sonucu bir karadelik girdabının, dönme yönüne düz ve ters yakalanan "Bir çift cismin radyant enerjilerinin birbirine ters iki akıntı yaptığı" anlaşılmıştır. Dönen girdaba ters yönde giren bir tutsağın orada terk ettiği radyant enerji, birleşmek üzere karaboşluğa akarken; tutulma diskinin girdabına "Düz yönde" giren tutsak ise yutulmayıp, karaboşluğun içinden, öndekinden daha fazla enerji yüklenerek fırlamaktadır. Bu katma enerji, karaboşluk kütlesinden karşılanan bir kütle azalması olup, bunun sürekli olması halinde, en sonunda karaboşluğun patlayıp açılmasını ve yok olmasını gerektirir. Özellikle kütlesi çok küçük olan mini kara noktalarda, tünel, karanoktayı imha eder.

* Schwarzschild ışıması evren dışına; fakat Aiberg ışıması "Evrenin yaratılışının başına" (Parite ile) aktarılır.

* Bu sekme ve sızıntılara ek olarak, "Kuazarların, aynı zamanda karadelik odaklarındaki ışıma olduğunu" da hesaba katarak, karaboşlukların "çoğunlukla yutmalarına karşın; az bir sızıntı kaçırdıkları" bulunmuştur.

KESİM : 67

FUSİON İLE BÜYÜYEN RİSK

KARA NİKAH

Karaboşluklar, bir atomdan küçük ve bir evrenin kendisi olacak kadar büyük, türlü çaplarda çeşitlenmiştir. Bir hiyerarşileri (Küçükten büyüğe doğru dizilmeleri) olmakla birlikte, onların hiyerarşisi evren hiyerarşisi gibi tümden gelimli (Künnes) değil; tüme varmaya çalışan (Hûnnes) bir işleve sahiptir. Milyarlarca karadelik tek bir kozmik karadelik içinde toplanmak ve bütünleşmek eğilimi gösterir. Karadelikler "Hûnnes"in yani birlenmenin en genel sembolüdür. "Hûnnes" aslına dönmek, çokluktan tekliğe bütünleşmek ve bu uğurda ÖLMEK demektir. Nasıl ki, "Bir ölüyü bir daha öldüremezsek" ya da "Yanmış bir kağıdı" bir daha yakamazsak, evren var olduğu sürece, karadelikler yok edilemez, küçültülemez, parçalanamaz. Tam tersine onlar bizi yok ederler, parçalarlar ve büyürler. Ne bulurlarsa yuttuklarından, iyice semirir ve güçlenirler. Semirdikçe de daha çok sömürürler. Dev güneşleri yutarak yolları boyunca ilerlerler. Sonunda birbirlerine rastlayarak akıl almaz bir dehşetli etkileşme ile birleşirler. Bu birleşmeler sonucu içinde bulundukları "Galaksi"yi de yutarlar.

Kıyamete çeyrek kala, bütün madde karadeliklere dönüşmüş olur. Bunlar da aralarında birleşerek hep "Hûnnes'e=Birlenmeye" yönelirler. Sonunda hepsi, bir tek "KIYAMET KARADELİĞİ" olarak evreni tümüyle yutarlar.

Bu "Final" ile evren, kara kabiri olan tekilliğe, ardında hiç ağlayanı, yas tutanı olmamak üzere gömülür. İşte bu kıyamet senaryosu Enbiya-104. ayetteki yaratılışın senaryosuyla "İadeli" ve aynıdır: Evren yaratıldığı aknoktanın tersine, karanoktada yok olur. Önce yutulan yıldızlar kimliğini kaybeder, sonra atomlara bölünür. Bu kez atomlar da bileşenlerine bölünerek atomik kimliklerini kaybederler. Böylece evren enerjiye dönüşüp, geleceğinin sonuna ve/veya geçmişteki aknoktasında yaradılış patlamasının en başına iade edilir. (Nedensellik ilkesini Kur'an'a dayanarak evren dışında sınırlayan öğretimiz, bir şeyin en sonunun aynı şeyin en başına nakil olunduğunu benimsemiştir.)

Karadeliklerin indirgenemeyen yüzey çekim enerjisi, onların küçülmelerini önler. (Bundan mini-karanoktalar ve mutlak soğuk derecedeki karadelikler muaftır.)

Böylece küçülmeyen, tam tersine onları büyüten, birbirleriyle birleştiren "Hunnes" işlevi bir mezarcı görevini üstlenmiştir. Birbirine rastlayan karadelikler kütlelerini, olay ufuklarını birleştirip, dev boyutlara erişirken, toplam entropileri de azalmaz. Karadelikler yöresinde "Uzay-zaman" sonsuz bir kuyu (Tekillik) olarak büküldüğünden, karadelik birleşmeleri, aynı zamanda bu kuyuların birleşmeleridir. Onların rastgele kaynaştığı kümelerin de yani çoğul sistemlerin tek bir karadelik içinde erimeye gitmesine KARA FUSİON denmektedir. Fusion'un anlamı iç-içe erimek, çekirdek birleşmesi demektir. Ayetlerde "Sevakib" diye zikredilmiştir.

Karadelik fusionu denen bu rastgele kaynaşmalardan ortaya çıkacak yeni karadeliğin tanımlanmasında; birleşmeye katılan karadelik sayısı, çekim, dönme, elektrik enerjileri gibi faktörler rol oynar. (Bu birleşmelerin disiplinize edilmesi için en basit örnek: İkili=bineer (İki karadelik) çiftinin birleşmesini kıstas (Ölçüt) olarak kullanırız.)

Karadelikler birleştiğinde, olay ufku ardında kaldığı için, "Görünmeyen çekimsel Schwarzschild ışıması" ortaya çıkar. En sonunda tüm karadelikler birleştiğinde bütün evrene eşdeğer en genel Schwarzschild ışıması (Tüm karadeliklerin bir tek kozmik karadelik olarak birleşmelerinden) ortaya çıkar.

Dolayısıyla, Evren'in % 98'i karadelikte kalırken, geriye kalan % 2'si Schwarzschild ışıması biçiminde evrenimizin dışına yayılır. (Aslında bu % 2'lik ışıma, kıyamette en sondan en başa, "Ölümden-doğuma" nakledilen Schwarzschild ışımasıdır.)

Bu ışımanın içinde milyonlarca ışık yılı süren patlamalar oluşur. Böyle patlamalardan biri de, bizi yaratan Big-Bang idi. Big-Bang'ın enerji tutarı (Patlama şiddeti, enerji sakınımı yasası uyarınca) Schwarzschild ışımasına eşittir.

ONİKİNCİ BÖLÜM

KARABOŞLUKLARIN TASNİFİ

"GÖKLERİN NİCE NİCE KAPILARI VARDIR Kİ, ASLA GÖREMEZSİN..."

KESİM : 68

AIBERGSCHE DIAGRAMM

KARABOŞLUKLARIN TASNİFİ

Bu bölüme kadar, karadeliklerden ve onların türleri, çeşitleri olduğundan zaman zaman söz etmemize rağmen, bir açıklama getirmedik. Oysa karadeliklerin beş kategoride tasnifi yapılabilir. Bu orijinal tasnif tarafımca ilk ve tek olarak yapılmıştır:

1. KRONOLOJİK TASNİF

Zamanda en önce yaratılan "Karanoktalar" ve daha sonra bir yıldız çökmesinden oluşan karadelikler.

2. HİYERARŞİK TASNİF

Küçükten büyüğe doğru, yani karanoktalardan evren birleşik karadeliğine kadar, yıldız artığı ve galaktik dev karadelikler.

3. YOĞUNLUKLU TASNİF

Yoğunluğuna göre seyreltik ve sıkışık karaboşluklar.

4. KLASİK TASNİF

Dönen, dönmeyen, elektrik yüklü, yüksüz, türlü siyah delikler.

5. TEKİLLİĞE GÖRE TASNİF

Biçimi nokta, halka, disk, orbital biçimi olan tekillikler ile bunlara ek olarak görünen karadelikler (Çıplak tekillikler) türleri ve gök yarıkları.

***


Kronolojik tasnif, mini karanoktalar ile sonradan bir yıldız çökmesinden olan büyük karadelikleri "Zaman" içinde ayırmaktadır. Karadelikler, yalnızca yıldız çökmeleri sonucu oluşmamışlardır: Evrenin ilk patlamasında yani 20 milyar yıl önceye dayanan "Karanoktalar" da vardır.

Dolayısıyla karanoktalar, dolaysız, dönüşümsüz ve ilk olarak zaman içinde önce yaratılmışlardır.

Karanoktalar, aynı zamanda "Hiyerarşik tasnifin" de en küçük birimleri olduğundan, bunları şimdiki kesimde ele alacağız.

Daha sonra ise çap ve büyüklük sırasına göre sonradan olan, yıldız artığı diğer karaboşlukları inceleyeceğiz.

KESİM : 69

KRONOLOJİK-HİYERARŞİK TASNİFİN TABANI

"MİNİ KARANOKTALAR"

Karadeliklerin keşfi "Onların yıldız artığı" olmalarının fark edilmesiyle olmuştur. Fakat Zig-Zag öğretisinin mensuplarından ve karadelik kozmogonisi konusunda en önemli uzman olan Müslüman İngiliz Profesör Hawking, "Maddenin nasıl yaratıldığı" üzerine zihin yorarken, evreni yaratan büyük patlamanın kudret etkinliklerinin, magnetik aşırı şiddet olaylarının her boy "Mini karanokta" oluşturmaya elverişli olduğunu bulmuş ve "MADDENİN NEREDEN GELDİĞİNİ" bize açıklayarak, Kozmogoni (Yaratılış) biliminin EN BÜYÜK KEŞFİNİ gerçekleştirmiştir.

Büyük patlama, bütün evren çapında inanılmaz kudretli bir "Dev süpernova" (Hypernova) 'dır. Bu yaratıcı patlamanın şiddeti ve kudreti, bir santimetrenin on trilyonda birinden (Bir protondan) küçük "Mini-mini noktacıklar" oluşturmaya elverişliydi.

Büyük patlamanın enerji miktarındaki dalgalanmalar ve gel-git (Osilasyon) dolayısıyla, Schwarzschild ışıması ile birlikte "Mini karanoktalar" ortaya çıkmıştır. Bunlar dolaysız ve yıldız artığı olmadan (Direkt ve dönüşümsüz) yaratıldıklarından zaman içinde en başta var edilmişlerdir.

"Hawking karanoktaları" bir atomdan küçük (olabileceği gibi, bundan büyük, fakat mutlaka nokta olan) türlü boylarda ortaya çıkmıştır. Bunlar karaboşluk tasnifinin en küçük üyeleridir. Onlar da karadelik olduklarından, bir atomdan da küçük olsalar bile, önlerine çıkan bir trilyon atomu bir lokmada kendilerine yem yaparlar.

Mini karanoktaları bu konudaki tek uzman olan Profesör Stephen Hawking bulmuştur.

Hawking yaradılışı (Kozmogoniyi) araştırırken, yaradılış patlamasının "Bir atomdan binlerce kez küçük karanoktacıkları" oluşturabileceğini matematikle ispatladı. Hawking'in en baştaki amacı, evrenin oluşumu üzerine "Başlangıç noktasına" bir çözüm getirmekti. Matematikçi arkadaşı Penrose ile düet oluşturarak, zamanın bir başlangıcı olduğunu ortaya koydu. Çünkü "Karadeliklerin oluşumu yalnızca yıldız çökmelerine" bağlanıyordu. Oysa evrenin başlangıcında ortaya çıkan muazzam güçler sonucu, ufacık karanoktalar yaratılması gerekiyordu. Bu karanoktalardan çoğu "Bir protondan küçük"; fakat Himalaya dağları kadar ağırdır.

İşte bu "Mini karanoktalardan" en az 200 milyar tane yaratılması gerekiyordu.

Böylece Hawking, yaradılışı (Kozmogoni) relativite teoremiyle bağdaştırmış, daha sonra inanılmaz bir şeyi fark etmişti: "Karadeliklerin hep yuttuğu" ve "Çekim dalgası dışında hiç bir şey yayımlamadığı" sanılırken, bu mini karanoktaların bir "İstisna sızıntısı" olduğunu hesaplarında fark etti.

Bu mini karanoktalar, uzay ve zamanı daha küçük dilimlere ayırarak, bir sızıntı biçiminde iade edebiliyorlardı. Her şey bu mini karanoktalara akıyor; fakat karşılığında bir "Ters akıntı" da evrene geri fırlıyordu.

Oysa "Dönüşsüz tekillik" bunu yapmamalıydı. Demek ki karanoktalar ve karadelikler, zamanın dışında kalıyordu.

Öyleyse sabit yıldız bozunumları artığı diğer karaboşluklar çözümlenemezdi. Çünkü bu çözüm, evrenin ömrünü aşmaktadır. Orta büyüklükte bir karadelik en az on milyar yaşındadır. Daha büyüğü ise evrenden de yaşlıdır. Öyleyse EVRENİN ÖNCESİNE ışık tutabilecek tek şansımızdı!..

Bu konuya girmeden önce, mini karanoktaların yapısına değinelim:

Yaradılışın ilk patlamasındaki etkinlikler, gravitation denen çekime karşı genişleyebilecek kadar kudretli olduklarından, türlü biçim ve çaplarda karanokta olabilecek biçimde madde sıkışmak zorundadır. Erken dönemde oluşan bu karaboşluklar, "Kendi bileşenlerinden birinin boyutlarından küçük olması" beklenmediğinden, bir atom boyutundan başlayarak (Noktalı bir harfin noktası kadar) boy-boy olabilirler. Ağırlıkları da kabaca gramın on milyonda birinden onbinlerce tona kadar değişebilir. Bunlar saniyede bin km hızla hareket ederek, gezen ve boşlukta saniyede milyon kez çevrelerinde dönerek, milyon yılda dönmeleri giderek yavaşlar ve sonunda dururlar (Pulsarların nötron yıldız olmaları gibi). Herhangi bir nedenle başlayan dönmeleri (Spinleri) normal olarak milyon yıl sürer. İlk oluştukları yerden itibaren gezgindirler.

Karanoktalar, elektrik yüklü de olabilirler. Bir karaboşluğun yüzeyi ne kadar küçükse o kadar aç ve oburdur. Karanoktalar bu nedenle pek çok madde tarafından "Ancak" yavaşlatılabilirler.

Karanoktacıklar, "Hawking ışıması" denen bir sızıntı yapmaktadırlar. Bu sızıntı, parçacık ışıması ve nötrino akımları olup, karadeliklerin kütle kaybetmelerine neden olur. Bu kayıp en sonunda karanoktanın içeriğini boşaltıp, "Patlayarak serbest kalmasına" neden olur.

"Ay" kadar kütlesi olan bir karanoktanın, içini boşaltıp patlayarak açılması için geçen süre 16-20 milyar gibi, neredeyse, evrenin ömrüne eşit çok uzun bir dönemi kapsar.

Fakat "Onbin ton ağırlığındaki atomdan küçük bir karanokta" için bu süre kısalır ve bir milyon yılı bulur. Böylece sırası geldikçe, mini karanoktalar patlayarak açılmaktadır. Halen de bu patlamalar sürmektedir. Patlayıp açılma (Karanoktanın tünelinin karanoktayı imhası) süreci; karanoktanın kütlesiyle orantılıdır.

Karadelikler ve karanoktalar da sırası gelince "İmha" olacaklardır. Çünkü karadeliğin yönetmeni "TÜNEL" sürecidir. Tüneller, Kıyamete çok az kala, karadelikleri de imha edeceklerdir.

Karanoktaiarı da imha ederek patlatan kendi "Tünelleri"dir. Dolayısıyla karanoktalar "Radyoaktif dezentegrasyonun benzeri" imha sürecine yenilirler.

İLERİ BİLGİLER - 37

KARA MUSİBET

"Mini karanoktaların varlığını" Kur'an'da "Şıhab, Nuhas, Şuvaz kelimeleri" şifreleri vermektedir. Bunların "Ayrı ayrı isim" almasının nedeni, bir kısmının kozmik ışın primer ve sekonderi; bir kısmının ise "Mini karanokta" olmasındandır.

Mini karanoktalar, ayette "Zerre ağırlığınca ve BUNDAN KÜÇÜK hiç bir şey olmasın ki, Allah'tan saklı değildir" sırrına da girerler.

Elektrik yüklü olduklarından, kozmik ışınlardaki "Enerjetik protonlar" olan nuhaslar gibi davranırlar. Bu nedenle karanokta olması gereken bazı gizemli izler, kozmik ışın fotoğraflarında yakalanmıştır.

Mini karanoktaların kütlesi arttıkça, "Yük değeri ve alan duyarlığı" da artmaktadır.

Bu karanoktaların "Olay ufukları", kozmik ışınların "Parçacık olay ufku" kadardır (10^-16 cm olup mikroskop bile göremez).

Fakat, eğer, bunlardan biri dünyaya düşerse, türlü anormalliklere neden olduktan sonra, dünyayı boydan boya geçerek, dünyanın öbür ucundan çıkarak, daha güçlü bir çekim alanı olan "Güneş"e giderler.

Çünkü dev dünya kütlesi bile onları frenlemeye yetmez. Eğer onlardan biri dünya merkezince yakalanmış olsaydı, şimdi hayat olmazdı. En azından bir dizi afetler, korkunç tufanlar baş gösterirdi. (Hatta bazı karanokta uzmanları, Nuh tufanını bile böyle bir kazaya yorumlamışlardır. Elbette bunun böyle olduğunu kimse söyleyemez.)

Karanoktacıkların, dünyayı delip-geçmesi ve öbür ucundan çıkarak, yollarına devam ederek, güneş tarafından yakalanmaları sırasında türlü sürpriz kazalar oluşur. Örneğin bazı paranormal uzay kazaları, krater izi bırakmayan meteor gibi dünya felaketleri oluşabilir. Bazı amaçlarımız, kozmik ışınların en şiddetlisinden bile kat kat dehşetli gücü olan "Mini parçacıklar" kaydetmektedirler.

Oysa kozmik ışınlar, ne kadar güçlü olursa olsun hızla törpülendiğinden (Yan ürüne dönüştüğünden) kalıcı değildir. Fakat öyle parçacıklar vardır ki bunların "Kozmik geçişini" bütün dünya almaçları aynı anda kaydedebilmektedir. 1957 yazında 8 km2 bir alan içinde 1500 sayıcıyı (Almaç, detektör) aynı anda etkileyen tek bir tanecik kaydedildi. Bu tanecik, orta boy bir atom bombasının 50 milyar katı kadar (10^18 eV gücünde) inanılmaz bir enerji taşıyordu!

Elektrik yüklü olduğu için, bir simyager gibi önüne çıkan bütün atomları tarumar ederek geride muazzam bir atom enkazı ve madde kalıntısı bırakmıştı. Belki de bu inanılmaz türden bir "ŞIHAB" idi. Fakat Sibirya'daki "Tunguska felaketi" tam anlamıyla, bir karanokta geçişine benzemektedir. Milyonlarca hektar çam ormanı, binlerce sürülük ren geyiği kavrularak kül oldu. Olayın şiddeti Kanada'yı bile aydınlattı. Bunun sorumlusunun bir meteor (Göktaşı) olması halinde mutlaka bir krater açması gerekiyordu. Ortada krater olmayışının sonucunda, Tunguska'ya düşen "Görünmez mini minnacık nesnenin" tek açıklaması, onun mini bir karanokta olduğudur!

Dünya onu kendi içinde tutmaktan acizdir. Bu enerjetik elektrik yüklü karanoktalar çok miktarda madde tarafından yavaşlatılabildiklerinden, dünyanın tüm kütlesi, çapı, çekim değeri ve yoğunluğu frenleme etkisi uygulayamaz. Dolayısıyla, Tunguska felaketini hazırlayan "Mini karanokta" dünyanın içinden geçerek, öte taraftan çıkıp, güneş çekimine yönelerek, güneşe doğru yol almak zorunda kalır.

İstatistiksel fiziko-matematik hesaplara göre, 200 milyarı aşkın karanoktacıklardan (Henüz patlayarak açılmamış olanların) en az sekiz tanesi "Güneş tarafından yakalanmış" olmalıdır.

Güneşe düşen bir karanokta, eğer onu delip geçemeyecek kadar küçükse, "Tam güneş merkezine" yerleşip kalır. Tıpkı, bir ulu çınar ağacını için için kemirerek yere deviren "Kurtçuklar" gibi, güneşi yiyip bitirmeye başlarlar.

Güneşin bırakamadığı, yani "Karadeliklerce" yenilmiş bir takım noksan "Işınlar" tespit edilmiştir. Bunlar, güneş tayfının (Spektral analizinin) metrik radyasyon gamında "Eksik bölgeler" oluşturmakla kendilerini belli ederler. Bu demektir ki, bir karanoktanın körlettiği ve soğurduğu o ışınlar dünyaya ulaşamadığından, tayfta "Karanlık bölge" olarak gözlenirler.

Bu karanlık tayf çizgilerinin biri hariç, diğerlerinin nedenini biliyor ve açıklayabiliyoruz. Birini ise bugüne kadar açıklamak mümkün olmamıştır. İŞTE BU AÇIKLANAMAYAN kayıp ışımanın nedeni ÇOK MUHTEMEL OLARAK, "Minikaranoktacıklar" olmalıdır.

Aksi halde güneşin bazı enerjetik radyasyonlarının üretim ve iletim noksanlığı açıklanamaz!..

Güneşin beklenen ömrü 50 milyar yıl daha sürecektir. Ne var ki, "Merkezindeki bir karanoktacık" onu içeriden "On milyon yılda" yutup, söndürebilecek güçtedir. "Güneşin söndürüleceğini" bildiren ayet uyarınca, böyle bir risk Kur'an'da haber verilmiştir.

Eğer bu karanoktacıklar, güneş merkezinde "Birden fazla ise" o oranda "Dar vakitler" içindeyiz, demektir!..


Yüklə 0,9 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   4   5   6   7   8   9   10   11   ...   14




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin