Ne sonuç çıkar tüm bunlardan? Şu sonuç çıkar: Kapitalizmde demokratik siyasal reformlar uğruna mücadele, bu sorunları üreten sınıfsal-iktisadi temele karşı mücadeleden ayrı ele alınamaz. Marksist ve devrimci açıdan bu sorun başka türlü konulamaz...
Nadir: Şimdi burada daha önemli bir karışıklık var. Sen ısrarla yığınların yaşam ve çalışma koşullarını ilgilendiren iktisadi ve demokratik hak ve istemlerden sözediyorsun. Oysa Temmuz yoldaş bu tartışmayı, programın teorik olarak kapitalizm koşullarında gerçekleşebilir olan iktisadi önlemleri de kapsayacağını varsayarak yürütüyor. Daha önce “millileştirmeler”e ilişkin örnekler sanıyorum bunun için verilmişti.
Cihan: Fakat bu bizim tartışmamız değil ki! Bizim böyle bir tartışmamız olamaz, bunu daha önce de ifade ettim. Bu burjuva sosyalizminin, bu burjuva, küçük-burjuva yurtseverliğinin programatik alanı. Biz böylesi bir tartışma alanına girmiyoruz.
Demokrasi uğruna mücadelede yığınların eğitilmesi, bu mücadele içinde belli araçlarla, yöntemlerle mevzilerle donatılması, devrimci iktidar mücadelemizin olmazsa olmaz koşuludur. İktisadi-sosyal haklar ve demokrasi uğruna mücadele, işçi sınıfını burjuvaziye karşı silahlandırmanın ve iktidara hazırlamanın(159)bir aracıdır. Oysa sözü edilen burjuva millileştirmeler, sadece işçi sınıfını aldatmaya, yanıltmaya, kollektif kapitalizmi ya da devlet kapitalizmini ona sosyalizm olarak yutturmaya hizmet eden araçlardır. Bu işçi sınıfının bilincini ilerletmez, tersine bulandırır ve karartır. Onu düzen içi alternatiflerin, kapitalizmi islah etme hayallerinin ya da milli kapitalizm türünden burjuva reformist programların eklentisi haline getirir.
Sadece iktidar yürüyüşünün özel bir evresinde, devrimci durum koşullarında, “üretimin denetlenmesi” çağrısı ya da büyük sanayi işletmeleri ile bankaların millileştirilmesi gibi istemler, büyük kapitalist mülkiyete ve üretime el koymanın bir ilk adımı olarak, amaca uygun düşebilir. Ama siz bunu sınıf mücadelesinin durgun dönemlerinde gündeme getirdiniz mi, yalnızca işçiler içerisinde burjuva-reformist yanılsamalar yaratmaya hizmet edersiniz. Bu yığınları devrimci mücadeleden, devrimci hedeflerden alıkoyar, neticede burjuvaziye yarar. Komintern programının strateji ve taktiklere ayrılmış açıklamalı bölümü, tam da bu örnek üzerinden, buna, bu kritik yaklaşım sorununa önemle işaret ediyor.
Tüm bu nedenlerledir ki, yığınların yaşam ve çalışma koşullarının iyileştirilmesine yönelik iktisadi, sosyal ve kültürel istemler ile millileştirmeler türünden burjuva milliyetçi iktisadi önlemleri birbirine karıştırmamak gerekir. Örneğin, yığınları ezen pahalılığa ya da vergi adı altında alınan haraca karşı çıkmak, işçi sınıfının ücret artışı taleplerini savunmak, başka bir takım iktisadi ve sosyal istemler ileri sürmek, bunlar tümüyle başka şeyler. Bunlar yığınların ekonomik-sosyal haklar mücadelesi dediğimiz alan kapsamına giren istemler. Bunlar uğruna mücadele yığınları mücadeleden alıkoymuyor, tam tersine, daha ileri mücadelelere itiyor. Yeter ki bu mücadeleler devrimci bir önderlik altında yürütülüyor ve doğru devrimci bir perspektifle yönlendiriliyor olsun. Bilindiği gibi, başta yoksulluk ve işsizlik olmak üzere, toplumsal ve kültürel yoksunluklar her zaman emek(160)çi yığınları ezip bunaltmakla kalmaz, daha da kötüsü, onları fiziki ve ahlaki olarak çürümeye sürükler. Nitekim marksist parti programlarında bu istemlerin “işçi sınıfını (ve emekçileri) fiziki ve zihinsel çürümeden koruma” amacı çerçevesinde tanımlanması boşuna değil.
Bu karışıklık nereden doğuyor, anlayamıyorum. Ben konuşmalarımda hiçbir biçimde millileştirmeler anlamında iktisadi istemlerden söz etmedim. Yığınların ekonomik istemleri dedim de, bankaların, bilmem nelerin millileştirilmesi türünden sorunları tek kelimeyle anmadım. Yığınların bildiğimiz ekonomik mücadeleleri, pahalılığa karşı, düşük ücretlere karşı, kötü çalışma ve yaşam koşullarına karşı kısmi ekonomik istemlerdir burada sözkonusu olan. Bunun millileştirmeler vb. sorunlarla ne alakası var?
Bizim böyle bir tartışmamız yok, marksistler açısından program çerçevesinde böyle bir tartışma hiçbir zaman olmamıştır. Bunu yığınların iktisadi ve demokratik siyasal istemler uğruna mücadelesiyle karıştırmak akıl alacak şey değil
Temmuz: Bunlar karıştırmaktan gelmiyor yoldaş, devrimci çalkantı döneminin sorunları olarak 1917 programında. Lenin’in önerdiği taslak programda somut olarak yer alıyor .
Cihan: Rusya’da olayların kendine özgü tarihi seyrinin gündeme getirdiği özel bir geçiş evresine yanıt veren bir taslak programın kendine özgü formülasyonlarına, niye bu kadar takılıyorsun ki? Genel bir program yapısı üzerine yapılan bir tartışmada bunun esasa ilişkin bir önemi ya da yararı yok. Bu çok özel, çok kendine özgü bir durum. Biz Rus devrim tarihinin bu özel ve özgün durumu üzerinden, devrimci sürecin kritik anlarında gösterilebilecek büyük tarihi esnekliğe ilişkin yaratıcı davranışın bir başka örneğini görüyoruz. Bu bize programatik esneklik denilen durum hakkında son derece öğretici bir başka örnek sunuyor. Yanısıra, devrimci durum anlarında, mevcut iktidarın devrilmesini ve proletaryanın iktidarı başarıyla ele(161)geçirmesini kolaylaştıran isabetli taktiklerin örneklerini görüyoruz burada. Şubat Devrimi sonrası Rusya’sını gözönüne getirmeye çalışalım. Savaşın yarattığı muazzam bir yıkım var. Ne diyor Bolşevikler, işçilere hangi çağrıyı yapıyorlar? Halkın başta ekmek olmak üzere temel ihtiyaçlarını güvenceye alabilmek için, üretimi ve dağıtımı derhal kendi denetiminize alın! Yani bunlar yığınların o günkü en acil istemlerine yönelik olarak ileri sürülmüş taktik şiarlar ve aslında, iktidarı ele geçirmeyi, yığınları bu hedefe yöneltmeyi kolaylaştıracak adımlar oluyor. Bankaların ve büyük işletmelerin millileştirilmesi talebi, burada, devrimci bir kaynaşma içindeki silahlı yığınları büyük kapitalist mülkiyete el koymaya yöneltme işlevi görüyor.