Tkip kuruluş Kongresi Belgeleri



Yüklə 1,03 Mb.
səhifə11/78
tarix30.07.2018
ölçüsü1,03 Mb.
#64277
növüYazı
1   ...   7   8   9   10   11   12   13   14   ...   78

Fakat yine de biz kopuşun o ilk evresinde ortaya derli toplu bir program koyamazdık. Yakaladığımız düşünce sistemini geliştirmek, olgunlaştırmak, çeşitli sorunlara uygulamak, özetle(41)belli bir teorik-ideolojik gelişme süreci yaşamak zorundaydık. Programımızı ancak bu tür bir düşünsel gelişmeden süzüp çıkarabilirdik. Çıkış safhasında ortaya koyabileceklerimiz konusunda Platform Taslağı'mız zaten yeterli bir fikir vermiyor mu? Ki ben bu taslağı bir başlangıç metni olarak bugünkü bakışaçımla bir hayli anlamlı ve başarılı da buluyorum. Kaldı ki bir program formu denemeye kalksaydık, ortaya çıkaracağımız metin Platform Taslağı'ndan çok daha kapsamlı ve çok daha güçlü olurdu. Böyle bir ihtiyaç duymadığımız için böyle bir şeyi de zorlamadık.

Yeni olgulara yeni programatik yorumlar

Temmuz: Türkiye kapitalizmi açısından çok sorunumuz olduğunu düşünmüyorum. Ama dünya kapitalizminin ikinci emperyalist savaş sonrası süreçleri açısından bakıldığında şunları söyleyebilirim. 1900’lerin başında kapitalizmin ve emperyalist dönemin temel eğilimlerini ve çelişkilerini görmek, buradan hareketle teorik bir bakışla hala bu evrede olduğumuzu tespit etmek bir şey. Bu sınırlar içinde kolaylık var. Ama 20. yüzyılın başında kapitalizmin yaşadığı dönüşüm ve emperyalizm aşamasına ulaşması ile o dönem marksistlerinin o sorun üzerinde yoğunlaşması sözkonusu. Bunun siyasi sonuçları açısından açıklıkları var. Şimdi bugünün dünyasına dönüp baktığımızda, globalleşme üzerinden, MAİ sözleşmesi üzerinden, emperyalist tekellerle ulusların bugünkü ilişkisi üzerinden, Amerika’da Japon sermayesinin veya Avrupa’da Amerikan sermayesinin yatırım düzeyi üzerinden, emperyalist devletler ile emperyalist tekeller arasındaki ilişkinin nasıl bir mahiyet kazandığı, emperyalist rekabetin kızışacağı ve çatışmalı bir gelişme seyri izleyeceği, ama bunun biçimlerinin ne olacağı (bugün kurmaya çalıştıkları kurumlardan hareketle) üzerinden vb. bakıldığında, fazlasıyla zor bir alanda olduğumuzu fark ediyoruz. Ve yanlış(42)şeyler söylememek için, deyim uygunsa köşe taşlarını tutarak bir şeyler söylemeye çalışıyoruz.

Cihan: Sorulan sorunun yanıtı demin kullandığın tanımda var. Program köşe taşlarını ve temel yasaları verir. Emperyalizmin temel işleyiş yasaları değişmiştir demediğimiz sürece, programı etkileyecek önemli bir sonuç ortaya çıkmayacaktır.

Temmuz: Bizim bugün kalkıp devrimci şiddet sorununu gerekli kapsamda incelememiz, aslında önderlik planında başından itibaren sahip olduğumuz bir açıklığı bütün parti üyelerine mal etmek, programı anlaşılır hale getirmek olacaktır. Devrimci şiddet sorunu çerçevesinde bakıldığında, programda bir satır olarak geçecek bir meselenin bütün parti üye ve taraftarlarına mal edilmesi görevidir bu. Ama sorun dünya kapitalizminin ikinci emperyalist savaş sonrası gelişmeleri olduğunda, bu alandaki teorik gelişme ihtiyaçları şu anki birikimimiz açısından ne ifade ediyor? Aslında somut olarak tartıştığımızda daha rahat göreceğiz; bu sorunun devrimci şiddet sorununa benzemeyen yönleri var. Yoksa program bugüne kadarki ideolojik-teorik gelişmenin sonuçlarından hareketle süzülür, köşe taşları konulur. Bu bir program oluşturmak için fazlasıyla sağlam bir zemindir. Buna ilişkin bir itirazım yok.

Cihan: Programda kapitalizmin emperyalist aşamasının bu safhasına ilişkin neyi koyacağız sorununu tartıştığımızda, bizim nerede zayıf olduğumuz ya da bu sorunda bulanıklık taşıyıp taşımadığımız da somut olarak oıtaya çıkar. Bir ihtiyacın genel kapsamını vurgulayarak programda bu konuda ne kadar zorlanacağımızı söylemek çok mümkün değil, birinci nokta bu.

İkincisi, bence burada yapılan tartışmada şöyle bir göz yanılması da var: Nasıl olur, ortada yüz yıllık bir gelişme var, bizim programımız bunun sonuçlarını içermek zorunda değil mi, diye düşünülüyor. Ben de diyorum ki, biz bu gelişmeleri, özellikle ikinci emperyalist paylaşım savaşı sonrasının gelişmelerini ve bunun ortaya çıkardığı yeni olguları hesaba kat(43)masaydık, bunun Türkiye’nin kendine özgü yapısında yarattığı değişimi ortaya koymasaydık, acaba EKİM olabilir miydi? Bu ülkede emperyalizme bağımlılık varsa önce ulusal bağımsızlık mücadelesi verilir, önce bağımsızlık kazanılır, sonra sosyalist devrime geçilir, denilmiyor mu? Bu, bu ülkenin 40 yıllık bilinci değil mi? Bu, geleneksel halkçı hareketlerin kuru bir formül olarak tekrarladıkları 30-35 yıllık bir önyargı değil mi? ‘87 yılına kadar bizim bilincimiz de bu değil miydi?

Devrimci Demokrasi ve Sosyalizm kitabına dönüp bir yeniden bakın,“Emperyalizme ve kapitalizme karşı demokratik devrim!" arabaşlıklı bölümü yeniden inceleyin. Bu ne anlatıyor? İkinci emperyalist savaş sonrası dönemde dünya çapında yayılan ve hızlanan bir kapitalist gelişme yaşanıyor. Savaş öncesine kadar kapitalist gelişme sömürge, yarı-sömürge ülkelerde hammaddelerin yağmasına ve mamul malların ihracına dayanıyor, her ülkeye öyle kapsamlı bir sermaye ihracı gerçekleşmiyor. Emperyalist sermayenin geri ülkelere belli bir güçle akmasının ikinci emperyalist savaş sonrasına denk geldiğini, sadece Türkiye tarihi üzerinden değil birçok başka bağımlı ülke tarihinden de biliyoruz. Poulantzas’ın Geçiş Süreci kitabı Portekiz’de, İspanya’da, Yunanistan’da bunun tam da böyle olduğunu anlatıyor. Kitap Yunanistan’da, İspanya'da, Portekiz’de faşizmden bugünkü siyasal düzenlere geçişi anlatırken, kendince bunun arkasındaki iktisadi-toplumsal değişimi vermeye çalışıyor.

Biz TDKP şahsında bütün bir geleneksel sol hareketle tartışırken ne demiştik? Savaş sonrası kapitalist gelişme, geri ve bağımlı ülkelerin emperyalizmle ilişkilerinde köklü bir değişime yol açmıştır. Artık emperyalizmin ülkedeki dayanakları daha çok ticari faaliyet içerisindeki komprador burjuvazi, artı feodal, yarı-feodal sınıflar olmaktan çıkmıştır; bu egemenlik artık dosdoğru, kapitalist üretim içerisinde gelişip serpilen işbirlikçi tekelci burjuvazi dediğimiz burjuva sınıfa ve onun temsil(44)ettiği kapitalist iktisadi ilişkilere dayalı hale gelmiştir. Emperyalizme bağımlılığın iktisadi ve sosyal temelinin değiştiği bir durumda, emperyalizme karşı mücadele anti-kapitalist bir perspektife oturmak zorundadır. Yoksa emperyalizme karşı mücadele burjuva ya da küçük-burjuva milliyetçi bir bakışaçısı olarak kalır. Türkiye kapitalizminin kendine özgü yanını kavramasaydık eğer, geleneksel anlayıştan ve programdan farkımızı nasıl ortaya koyacaktık, devrim anlayışımız nasıl değişecekti? Bizim farklı bir devrim anlayışı ortaya koyduğumuz, ama Türkiye’nin gerçeklerine birilerinin 30 yıldır baktığı şekilde baktığımız iddia edilebilir mi? Eğer böyle olsaydı, emperyalizme karşı mücadele meselesinde farklı bir bakışı biz nasıl gerekçelendirebilirdik ki?


Yüklə 1,03 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   7   8   9   10   11   12   13   14   ...   78




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin