TÜRKLER
CİLT 5
ORTA ÇAĞ
YENİ TÜRKİYE YAYINLARI
2002
ANKARA
YAYIN KURULU
DANIŞMA KURULU
KISALTMALAR
İÇİNDEKİLER
TÜRKLER
YAYIN KURULU
DANIŞMA KURULU
KISALTMALAR
TÜRKLER 1
B. İhşîdîler 57
İhşîdîler / Doç. Dr. Nadir Özkuyumcu [s.39-59] 57
C. Eyyûbîler 99
Eyyûbîler / Prof. Dr. Ramazan Şeşen [s.60-76] 99
Önasya'da Bir Türk Devleti: Eyyûbîler (1175-1250) / Yrd. Doç. Dr. Muammer Gül [s.77-85] 126
Türkiye Selçuklu Devleti-Eyyûbî Münasebetleri / Yrd. Doç. Dr. Emine Uyumaz [s.86-96] 144
Mısır Memlûkleri (1250-1517) / Prof. Dr. Kâzım Yaşar Kopraman [s.99-126] 163
Yakın Doğu Türk-İslam Tarihinin Akışını Değiştiren Bir Meydan Savaşı: Ayn Calud / Yrd. Doç. Dr. Süleyman Özbek [s.127-133] 214
Orta Doğu'da Hâkimiyet Mücadelesi (1382-1447) Memlûk-Timurlu Münasebetleri / Yrd. Doç. Dr. Cüneyt Kanat [s.134-143] 225
Ortazaman Türk Hukukî Müesseseleri / Prof. Dr. Fuat Köprülü [s.235-248] 435
B. Devletlere Göre Teşkilât ve İdarî Yapı 461
Ülüş Sisteminden Merkezî Devlete: Selçuklu Devlet Telâkkisinin Teşekkülü (1038-1064) / Dr. Osman Özgüdenli [s.249-264] 461
Büyük Selçuklu Veziri Nizâmü'l-Mülk ve Tarihî Rolü / Prof. Dr. Mehmet Altay Köymen [s.265-270] 493
Bir Kaynak Olarak Nizâmü'l-Mülk'ün Siyâsetnâmesi / Ali Ertuğrul [s.271-278] 504
Eski Türkler ve Selçuklularda İstihbaratçılık / Yrd. Doç. Dr. Hamit Pehlivanlı [s.279-285] 519
Gaznelilerde Devlet Teşkilâtı / Dr. Güller Nuhoğlu [s.286-308] 532
Memlûkler Döneminde İdarî Yapı / Dr. Bahattin Keleş [s.309-319] 586
Memlûk Sistemi / Dr. Süleyman Kızıltoprak [s.320-336] 607
İlk Müslüman Türk Devletlerinde Toplum ve Ekonomi / Prof. Dr. Kemal Çiçek [s.339-351] 636
A. Toplum 657
Büyük Selçuklularda Devlet-Toplum İlişkisi / Prof. Dr. Omid Safi [s.352-363] 657
Alp Arslan Zamanı Türk Beslenme Sistemi / Prof. Dr. Mehmet Altay Köymen [s.364-376] 681
Fergana'da Yerleşim Yerleri / Gülnisa Aynakulieva [s.377-387] 713
X-XII Yüzyıllarda Merv / Prof. Dr. Yegen Atagarriyev [s.388-393] 736
Memlûkler Döneminde Sosyal Yapı / Dr. Bahattin Keleş [s.394-398] 746
Tarihî Süreçte Türk Kadınları / Yrd. Doç. Dr. Abdurrahman Kurt [s.399-405] 756
Memlûk Toplumunda Kadın / Doç. Dr. Samira Kortantamer [s.406-412] 769
B. Ekonomi 785
Başlangıcından Türkiye Cumhuriyeti'ne Kadar Türk Devletlerinin Sikkeleri / Prof. Dr. Oğuz Tekin [s.413-422] 785
Bahri Memlûklerle Venedikliler Arasındaki Ticarî Antlaşmalar / Doç. Dr. Maria Pia Pedani [s.423-430] 801
Memlûklerde Ticaret / Dr. Bahattin Keleş [s.431-445] 816
XIII-XV. Yüzyıllarda Yakın Doğu'nun Sosyo-Ekonomik Hayatında Tüccarlar / Altan Çetin [s.446-459] 847
İlk Müslüman Türk Devletlerinde "Düşünce" / Prof. Dr. Hanifi Özcan [s.463-481] 875
Kur'an ve Hadis Kültürünün Kutadgu Bilig'deki İzleri / Prof. Dr. Cemal Sofuoğlu [s.482-488] 906
Müslüman Türklerde Tasavvuf / Prof. Dr. Mehmet Demirci [s.489-497] 924
Türklerin İslamlaşma Sürecinde Mezheplerin ve Tarikatların Yeri / Doç. Dr. Saffet Sarıkaya [s.498-508] 938
Türk Düşünce Tarihinde Selçuklular Devrinin Yeri ve Önemi / Yrd. Doç. Dr. Ramazan Biçer [s.509-517] 961
Türk Kültür Tarihinde Ebu Mansur Muhammed Mâtüridî'nin Yeri ve Etkisi / Yrd. Doç. Dr. Ahmet Vehbi Ecer [s.518-526] 977
Büyük Türk Düşünürü Fârâbî (870-950) / Yrd. Doç. Dr. İbrahim Hakkı Aydın [s.527-534] 996
İbni Sînâ (980-1037) Hayatı ve Felsefesi / Yrd. Doç. Dr. H. Ömer Özden [s.535-544] 1010
Ahmet Yesevî: Hayatı, Eserleri, Fikir ve Tesirleri / Doç. Dr. Ahmet Turan Yüksel [s.545-551] 1028
Şâh-I Nakşbend ve Türk Dünyasındaki Etkileri / Yrd. Doç. Dr. M. Necmeddin Bardakçı [s.552-560] 1043
Buhara'dan Bursa ve Bosna'ya Dervişâne Bir Yürüyüş / Prof. Dr. Mustafa Kara [s.561-568] 1058
Türk Ahlâkı / Prof. Dr. Hüsameddin Erdem [s.569-582] 1076
B. Bilim 1103
İlk Müslüman Türk Devletlerinde Bilim / Prof. Dr. Esin Kahya - Yrd. Doç. Dr. Hüseyin Gazi Topdemir [s.583-613] 1103
Ortaçağ Bilim Tefekküründe Türklerin Yeri / Prof. Dr. Aydın Sayılı [s.614-622] 1161
İlk Müslüman Türklerde Düşünce ve Bilim / Prof. Dr. Alparslan Açıkgenç [s.623-644] 1174
İbni Sînâ'nın Hekimliği ve Tabâbetin Gelişmesine Etkileri / Prof. Dr. Arslan Terzioğlu [s.645-661] 1214
İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi / Türkiye 1214
Bîrûnî / Abdullah Duman [s.662-680] 1245
Türkistan Coğrafyasında Yetişen Ünlü Din Bilginleri / Yrd. Doç. Dr. Ahmet Yıldırım [s.681-690] 1289
Türkler ve Mantık Bilimi / Prof. Dr. Abdülkuddüs Bingöl [s.691-701] 1310
Türklerin Hadis İlmine Katkısı / Prof. Dr. Kemal Sandıkçı [s.702-709] 1331
Türklerin İslâm Hukukuna Katkıları: Serasî Örneği / Dr. Âdem Yerinde [s.710-720] 1347
Nizâmiye Medreseleri ve Büyük Selçuklularda Eğitim / Dr. Ahmet Ocak [s.721-727] 1367
Yerli ve Yabancı Kaynaklar Işığında Selçuklu Hastaneleri ve Tababetin Avrupa'ya Tesirleri / Prof. Dr. Arslan Terzioğlu [s.728-741] 1383
Türk Tıbbında Müzikle Tedavi / Dr. Haşmet Altınölçek [s.742-747] 1409
Memlûkler Dönemi (1250-1517) İlmî Hareketine Genel Bir Bakış / Prof. Dr. İsmail Yiğit [s.748-756] 1421
İlk Müslüman Türk Devletlerinde Dil ve Edebiyat / Prof. Dr. Ahmet B. Ercilasun [s.759-783] 1438
A. Dil 1495
Karahanlılarda Dil ve Edebiyat / Prof. Dr. Halil İbrahim Şener [s.784-792] 1495
Hârizm Türkçesi / Prof. Dr. Nuri Yüce [s.793-803] 1511
Harezm Türkçesi ve Harezm Türkçesi İle Basılan Eserler / Doç. Dr. Gülden Sağol [s.804-813] 1534
Kıpçak Dili ve Edebiyatı / Prof. Dr. Recep Toparlı [s.814-821] 1554
Türkçeye Hizmet Eden Devlet Adamları ve Mutasavvıf Şairlerden Birkaç Örnek / Prof. Dr. Abdurrahman Güzel [s.822-837] 1573
Sözlükçülük Tarihinde Farsça-Türkçe İlk Çeviri Sözlüklerinin Ortaya Çıkması / Dr. Cemile Alikızı Sadıkova [s.838-844] 1609
B. Edebiyat 1623
Dede Korkut'un Tarihî Şahsiyeti ve Yaşadığı Kültür Ortamı / Prof. Dr. Kâmil Hüseynoğlu Nerimanov [s.845-852] 1623
Alkış ve Kargışlar / Mahmut Seyfeli [s.853-862] 1637
Eski ve Ortaçağ'da Türk Sözlü Edebiyatı / Doç. Dr. Miras Hamzaoğlu İdelbayev [s.863-871] 1658
Gazneliler ve Selçuklular Döneminde Edebî Gelenek / Yrd. Doç. Dr. Sadık Armutlu [s.872-879] 1676
Bir Milletin Rûhî Serencâmı: Türk Tasavvuf Edebiyatı / Yrd. Doç. Dr. Bilâl Kemikli [s.880-890] 1696
Edebî Şerh Geleneğimiz İçerisinde "Tasavvufî Şiir Şerhleri" / Yrd. Doç. Dr. Ömür Ceylan [s.891-895] 1715
Türk Edebiyatı'nda Gül ve Bülbül / Yrd. Doç. Dr. Gencay Zavotçu [s.896-902] 1727
İslâmiyet Sonrasında İlk Farsça Şiirlerde Türkler / Prof. Dr. Adnan Karaismailoğlu [s.903-913] 1740
Ortaçağ Türk ve İran Edebi Metinlerinde Türk Kavramı / Yrd. Doç. Dr. Şerife Yağcı [s.914-920] 1760
Eski Arapça Kaynaklarda Türkler / Yrd. Doç. Dr. Yakup Civelek [s.921-935] 1777
YIRMIALTINCI BÖLÜM, TOLUNOĞULLARI, İHŞÎDÎLER, EYYÛBÎLER
A. Tolunoğulları
Tolunoğulları / Doç. Dr. Nadir Özkuyumcu [s.15-38]
Celal Bayar Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi / Türkiye
Giriş
1. Kaynaklar ve Araştırmalar
A. Kaynaklar
Tolunoğulları ile ilgili kaynaklar, genel İslâm tarihi kitaplarıdır. Bunların istisnâsı X. asırda yaşadıkları bilinen Belevî’nin “Siretu Ahmed b. Tolun”u1 ve İbn Zülâk’ın “Tarihu Mısır ve Fedâiluhâ”2 isimli eserleridir. Yine aynı yüzyılda yaşayan Kindî’nin (350/961) “Kitabu’l-Vulât ve Kitabu’l-Kudât”3 isimli eseri özellikle Tolunoğulları idarecileri hakkında doyurucu bilgiler vermesi yönüyle önem arzetmektedir. Bunlardan başka Taberî’nin (310/922) “Tarihu’l-Ümem ve’l-Mülûk”4 isimli eseri ile bu esere zeyller yazan Urîb b. Said el-Kurtubî’nin (369/979-980) “Sılatü Tarihi Taberî”5si ile Muhammed b. Abdülmelik el-Hemezânî’nin (521/1127) “Tekmiletü Tarihi Taberî”6 adlı eserleri, özellikle Tolunoğulların’nın hilâfet merkezi ile olan münâsebetlerine ve mücadelelerine dâir önemli bilgileri ihtivâ etmektedir. Mes‘ûdî’nin (345/956) “Mürûcu’z-Zeheb ve Meâdinu’l-Cevher”i7 değişik konularda bazı bilgiler vermektedir. Makrizî’nin (845-1442) “Hıtat”8 adlı eseri ise Tolunoğulları hakkında oldukça değerli malûmâtı hâvîdir. İbnü’l-Esîr’in (630/1232) “el-Kâmil fi’t-Tarih”i9 ise değerli bir kaynak olması yanında, konumuz olan döneme ait ayrıntılı bilgileri ihtivâ etmektedir. İbn Tağriberdî’nin (874/1449) “Nücûm”unu10 da, bu konuda dikkatle incelenmesi gereken bir eser olarak kaydetmek gerekir.
B. Araştırmalar
Tolunoğulları ile ilgili günümüzde pek çok araştırma yapılmıştır. Gerek Türk dünyasında, gerekse İslâm ve batı âleminde bu konuda ciddî ilmî eserler kaleme alınmıştır. Bunların en kapsamlısı bir doktora tezi olan son dönem Azerbaycan kurtuluş hareketinin liderlerinden rahmetli Ebulfez Elçibey’in “Tolunoğulları Devleti (868-905)”11 isimli çalışmasıdır. Elçibey bu kitabında, ilk olarak, faydalandığı kitaplar hakkında bilgi vermekte, daha sonra Abbasîler döneminde Türkler’in İslâm’ı kabul sürecini anlatmakta ve Türk komutanların ordudaki faaliyetlerine dikkat çekerek, hilâfet merkezindeki etkilerini ve nihayet bu arada onlara halifeler tarafından ıkta olarak verilen valilikler konusunu ele almaktadır. Tolunoğulları döneminde Mısır’ın siyasî tarihi ile ekonomik, sosyal ve dinî hayatı sırasıyla incelenen konulardır. Kazım Yaşar Kopraman,12 Erdoğan Merçil,13 Mustafa Fayda,14 İbrahim Kafesoğlu,15 Hakkı Dursun Yıldız,16 Hasan İbrahim Hasan,17 Fhilip K. Hitti,18 C.E. Basworth,19 Nadir Özkuyumcu20 gibi pek çok araştırıcının çalışmaları da burada zikredilebilir.
2. Ahmet B. Tolun’un Mısır Valisi Oluncaya Kadarki Hayatı
Soyu, Ailesi, Görev ve Faaliyetleri
Ahmed b. Tolun Orta Asya Türkleri’nden Oğuzlar’dan21 olup, Samânîler yoluyla Abbasîler’in hizmetine girmiştir. Babası Tolun,22 Buhârâ23 Emiri Nuh b. Esed es-Samânî24 tarafından 815-816 da25 Abbasî halifesi Me’mun’a bağışlanmıştır.26
Halife Me’mun, kardeşi Emin ile halifelik mücâdelesine girdiğinde, ona karşı Türkler’den oluşan bir ordu kurdu. Bu ordunun içinde Ahmed’in babası Tolun da bulunmaktaydı. Onun Abbasîlerin hizmetine girmesi 818 yılındadır.27 Diğer komutanların himâyesinde kısa bir zaman içerisinde önemli komutanlar arasında yerini aldı. Tolun, Me’mun’un ölümünden sonra da ordudaki görevinde kaldı.28 Tolun kelimesinin anlamını Arap Kaynakları “el-Bedru’l-Kâmil” şeklinde vermekte olup, Türkçede ise “Dolunay” anlamındadır.29
Ahmed, Tolun’un câriyelerinden olan Kâsım’dan30 20 Eylül 835’de Bağdat’ta doğdu. Aynı anneden Musa,31 Hebsiyye ve Semâne32 adlarında kardeşleri oldu. Babası Tolun 854-855’de vefat etti.33
Ahmed daha sonra 850’de ailesi ile birlikte Sâmerrâ’ya göç etti ve ilk eğitimini burada aldı. Yeteneği ve askerî alandaki başarıları ile dikkati çeken Ahmed,34 halife Mütevekkil’in özel askerî birliğinin komutanı olan babası Tolun’un35 yerine 841-855’de aynı göreve tayin edildi.36
Tolun’un ölümünden sonra Ahmed’in annesi Kâsım Abbasî Sarayı’nda etkili Türk komutanlarından Bayık Bey ile evlendi. Daha sonra onun himâyesine giren37 Ahmed’in önü bu sayede açılmış oldu. Bu arada yine önde gelen Türk komutanlarından Yarcûh et-Türkî’nin kızı Hatun ile evlenen Ahmed,38 kendisine ikinci bir dayanak daha edinmiş oluyordu. Ahmed’in Hatun’dan 856-857 yılında Abbas isimli bir oğlu ve Fatıma adında bir kızı oldu. Oğlundan dolayı Ebu’l-Abbas künyesini aldı.39
Ahmed babasının ölümünü takiben, halife Mütevekkil’in veziri Ubeydullah b. Yahya b. Hakan’dan Tarsus şehrine gönderilmesini ve orada Bizans’a karşı savaşmak istediğini bildirdi. O da Ahmed’in bu talebini kabul etti ve 856 yılı ortalarında (hicrî 242 yılı başlarında) Tarsus’a gönderildi.40 Ahmed burada hem Bizans’a karşı cihad etti hem de çeşitli İslâmî ilimlerde tedrisâtta bulundu.41 Tarsus’ta yedi yıl kalarak 863’de Bağdat’a döndü.42 Gerek Tarsus’taki başarıları gerekse Bağdat’a dönerken Urfa’da halife Müsta‘în’e ait bazı eşyaları eşkiyâların elinden kurtarması,43 onun şöhretini ve halife nezdindeki itibarını arttırdı. Bu arada halife ona Meyyaz isimli bir câriye verdi. Bu cariyeden Humâraveyh doğdu.44 Tolunoğlu Ahmed’in önemli bir görevi de, halife Müsta‘în ile halifeliği ondan almak isteyen kardeşi Mu’tezz arasında meydana gelen halifelik mücâdelesinde ortaya çıkmaktadır. Ahmed’in annesi ile evlenen Bayık Bey’in halife Mustâ‘în’in yanında yer alması, onu da taraf hale getirmiştir. Ancak Mustâ‘în mücadeleyi kaybeder ve Vâsıt’a sürgüne gönderilir, Ahmed’de ona koruyucu olarak tayin edilir. Kısa bir süre sonra da, Müsta‘în’i Mu’tezz’e teslim ederek Sâmerrâ’ya döner (866).45
1. Bölüm: Siyasî Tarih
A. Ahmed B. Tolun Dönemi
1. Mısır’a Gönderilmesi
Türkler’in Abbasî ordusunda önem kazanmaları ve halifeler ile halifelik mücâdelesi verenler arasında belirleyici olmaları, bazı olumsuzluklarla beraber, olumlu neticeler de doğurmuştur. Halife Mu’tezz kendisine suikast tertiplemek isteyen Türk komutanı Küçük Boğa’ya karşı, daha önce, kendisine karşı Musta‘în ile birlikte hareket eden Bayık Bey’i yanına almak zorunda kalmıştır. Bayık Bey, Küçük Boğa’yı 868’de46 öldürünce, halife Mu’tezz onu Mısır valiliğine tayin etmiştir.47 Dönemin bir özelliği olarak, herhangi bir bölgenin valiliğine atanan komutanlar, buradaki etkilerini kaybetmemek için hilâfet merkezinde kalıp, yerlerine nâibler göndermekteydiler. Mısıra ilk Türk vali tayini 834’de Aşnas ile olmuştur. Bu tarihten sonra 969’da Fâtimîler’in Mısır’ı işgaline kadar Enbise b. İshak (852-867) hariç, bölgenin valileri hep Türklerden atanmıştır. Aşnas (834-844), İtah (848-849) ve diğerleri Mısır’a tayin edilen valilerdir. Ancak onların hiç biri Mısır’a gitmemiş, nâibleri yoluyla burayı idare etmişlerdir.48 Bayık Bey de aynı şekilde ve üvey oğlu Ahmed b. Tolun’u Mısır’a nâib olarak göndermiştir.49 Ahmed de yanına aldığı Türkler’den oluşan bir ordu ile 15 Eylül 86850’de Mısır’a girmiştir.
2. Ahmed B. Tolun’un Girdiği
Dönemde Mısır’ın Durumu
Ahmed b. Tolun Mısır’a girdiğinde Divânu’l-Berîd’in (Posta Teşkilatı) başında doğrudan halifeye bağlı olan Şukayr el-Hâdim, daha önce halife Mu’tezz’in annesi Gabîhe’nin özel hizmetindeydi,51 Divânu’l-Harac’ın (Maliye Teşkilatı) başında Ahmed b. Muhammed b. Mudebbir et-Tûrkî,52 Divânu’l-Kazâ’nın (Kadılık Teşkilatı) başında Bekkar b. Kuteybe,53 Divânu’ş-Şurta’nın başında da Bulğayâ54 bulunmaktaydı. Yani, Mısır valisinin değil, halifenin atadığı kişilerdi. Esasen bu durum Mısır gibi geliri ve halkı çok olan bölgelerde, Hz. Ömer devrinden beri başvurulan bir uygulamaydı. Halifeler böyle bir uygulamayı hem askerî ve hem de malî gücü elinde tutan valilerin merkeze karşı isyanlarını önlemek için tercih etmekteydiler.55 Yani, Ahmed b. Tolun sadece siyasî ve askerî açıdan vali nâibi idi.
Mısır’da, Abbasîler’in ilk yıllarından sonra, özellikle de hilâfet mücadeleleri sırasında siyasî ve toplumsal açıdan istikrarsızlık hakimdi. Esasen bu durum ülkenin geneli için de söz konusuydu. Ahmed b. Tolun bölgeye geldiğinde, Nil Nehri’nin batı yakasından İskenderiye dahil Akdeniz sahili boyunca Trablusgarb ve Berka’ya kadar olan Yukarı Mısır’da muhtelif isyancı gruplar vardı. Becce bölgesinde Hıristiyan ahâlî kendi başına buyruk olarak yaşamak istediklerinden isyan etmişlerdi.56 Harac işlerinin başında bulunan İbn Müdebbir idârî açıdan çok güçlü bir konumdaydı ve Ahmed ile de iyi geçinmeye niyeti yoktu.57 Malî işlerden sorumlu olmasına rağmen paranın kendisine verdiği güç ve hilâfet merkezindeki yakınları sayesinde Mısır’da tek yetkili gibi hareket etmekteydi.
Bu olumsuzlukların yanında siyasî ve idârî açıdan dağınıklık içinde bulunması, yani karşısında birleşik bir gücün olmaması, kendisini Mısır’a nâib olarak gönderen Bayık Bey’in hilâfet merkezindeki güçlü konumu, seçme Türk askerlerinden oluşan güçlü bir ordusunun olması58 ve nihâyet şahsî becerileri, yeteneği, ileri görüşlülüğü Ahmed’i avantajlı konuma getirmekteydi.
Ahmed Mısır’a geldikten bir müddet sonra, ilk olarak, tepki çekmeyeceği bir idârî değişiklik yaparak 22 Haziran 869 Çarşamba günü Şurta Emirliği’ne (Polis Teşkilatı Başkanlığı’na) Bulğayâ’nın yerine Türk Bozan’ı tayin etti.59 Böylece o, ordudan sonra ikinci silahlı birlik olan Polis Teşkilatı’nın başına kendi adamını getirmekle durumunu biraz daha sağlamlaştırmış oluyordu.
Ahmed b. Tolun için en büyük ve güçlü tehlike Harac Emiri ve kendisi gibi bir Türk olan Ahmed b. Muhammed b. Müdebbir idi. Çünkü İbn Müdebbir, Abbasî sarayındaki yakınları ve özellikle kardeşi İbrahim el-Müdebbir vasıtası ve Mısır’ın Berîd Emiri Şukayr el-Hâdim’in de desteğiyle Ahmed b. Tolun’un Mısır’dan alınmasını istemişti.60 Ancak Ahmed bundan haberdar olunca,61 durumu Bayık Bey’e bildirmiş ve o da halife Mu’tezz’e baskı yaparak İbn Müdebbir’i görevinden aldırmıştır.62 İbn Müdebbir görevden alınmasından kısa bir süre sonra Temmuz 869’da Muktedî’nin halife olmasıyla Mısır’a yeniden Harac Emiri olarak tayin edilir, fakat yine kısa bir süre sonra bu defa Bayık Bey tarafından görevinden alınarak yerine Muhammed b. Hilâl atanır. İbn Müdebbir ise Ahmed b. Tolun tarafından hapsedilir.63
İbn Müdebbir sorununu bu şekilde halleden Tolunoğlu Ahmed, bu defa Mısır’daki isyanların bastırılması işine yönelir. Ahmed bu isyanları yaklaşık dört yılda, 872’ye kadar, çok kanlı bir şekilde bastırmıştır.64
Bu isyanlar sırasında, 870 yılında, Tolunoğlu Ahmed’in önünü açan ve onun gücünü daha da arttıracak olan bir gelişme oldu. Bu gelişme, ileride Ahmed’in bağımsızlık yolundaki en büyük desteği haline geldi. Suriye-Filistin bölgesi valisi İsa b. Şeyh eş-Şeybânî, Bağdat’ta meydana gelen karışıklıklardan istifade ile, vergilerini hilâfet merkezine göndermeyi bırakmış,65 burada bağımsız bir hükümdar gibi hareket etmeye başlamıştı. Ayrıca Mısır’dan İbn Müdebbir ile halifeliğe gönderilen 750 bin dinar vergiye de el koymuştu.66
Halife Muktedî, İsa b. Şeyh’in isyanı karşısında, vergileri getirmesi durumunda onu affedeceğini bildirmesine rağmen, o bu çağrıya uymamış, neticede İsa’nın itaat altına alınması içinde 869 sonlarında Ahmed b. Tolun’a, büyük bir ordu ile onun üzerine gitmesini emretmiştir.67 İşte bu gelişme Ahmed’in Mısır’daki gücünü artırıp, civar beldeleri kendine bağlamasına zemin hazırlamıştır. Ahmed, İsa b. Şeyh ile savaşmak üzere 24 bini Türk, 40 bini zenci (Sudan’lı), 7 bini Arap, diğerleri de Rum ve başka milletlerden olmak üzere toplam 100 bin kişilik bir ordu kurmuştu.68 Ahmed Aralık 869-Ocak 870’de sefere çıkmaya hazır olduğunu bildirmesine rağmen,69 gerek hilâfet merkezindeki karışık durum gerekse Yukarı Mısır’daki isyanlar sebebiyle Suriye-Filistin bölgesine gidemez. Bu durum da kurduğu büyük ordu ile isyanları bastırır ve Yukarı Mısır’ı tamamen kendine bağlar.70
Ahmed isyanları bastırdıktan sonra yerine kardeşi Musa’yı bırakarak, 11 Mayıs 870’de Suriye seferine çıkar.71 Ancak, hilâfet merkezinde ortaya çıkan karışıklık sebebiyle bu seferini bir müddet tehir eder. Çünkü halife Muktedî, Büyük Boğa’nın oğlu Musa’ya, askerlerini Bayık Bey’e teslim etmesini,72 Bayık Bey’e de Musa’yı ve bir diğer Türk komutan Müflih’i öldürmesini emreder.73 Bayık Bey ise Musa’yı öldürmek istemez ve onunla birlik olarak74 halifeyi öldürmeyi planlarken75 halife Muktedî de, diğer Türk komutanlarından bazılarıyla anlaşır ve Bayık Bey öldürülür (15 Haziran 870).76 Bundan sonra Yarcûh et-Türkî Muktedî tarafından Mısır valiliğine tayin edilir.77 Fakat bu defa Bayık Bey taraftarları Muktedî’yi 21 Haziran 870’de öldürüp,78 yerine Mu’temid’i halife yaparlar. Yeni halife Yarcûh et-Türkî’yi görevinden almayınca o da damadı Ahmed b. Tolun’u Mısır’daki görevinde bırakır.79 Bu arada halife Mu’temid Ahmed b. Tolun’a bir mektup yazarak Suriye seferini iptal ettiğini ve Mısır’a dönmesini emreder. Böylece Suriye seferi gerçekleşmeden son bulur. Ahmed de 4 Temmuz 870 Salı günü Fustat’a döner.80
Ahmed Suriye seferinden döndükten sonra, Mısır’ın vergisi olan 2 milyon 100 bin dirhemi 871’de oğulları Abbas ve Humâreveyh ile yeni halife Mutemid’e, bağlılığının bir işareti olarak gönderir.81 Bu arada kardeşi Musa’yı da Şurta (Polis) Teşkilatı’nın emirliğine getirir.82
Abbas ve Humâreveyh Bağdat’tan dönerken babalarına Yarcûh et-Türkî’nin bir mektubunu getirirler. Buna göre Ahmed, Aşağı Mısır’ın idaresi yanında, Yukarı Mısır ile Berka ve civârını da kendi uhdesine alacaktır.83 Vakit geçirmeden 13 Ağustos 871’de önce İskenderiye’yi İshak b. Dinar’dan teslim alır, sonra da Ahmed b. İsa’yı Berka Emirliği’nden uzaklaştırarak, buralara kendi adamlarını tayin ederek 6 Eylül 871’de Fustat’a döner.84 Böylece Mısır’ın tamamı Ahmed b. Tolun’un hakimiyeti altına girer.
Bu arada halife Mu’temid’in emriyle İbn Müdebbir 22 Aralık 870’de hapisten çıkarılmış ve Muhammed b. Hilâl azledilerek, yeniden Mısır’ın Harac Emirliği’ne getirilmiştir. Ayrıca Berid (Posta) Emiri Şukayr el-Hâdim de aynı tarihlerde görevine iâde edilmiştir.85 Ancak her ikisi de Ahmed’in gücü arttığı için Mısır’da fazla kalamayıp Temmuz-Ağustos 871’de buradan ayrılmak zorunda kalmışlardır. Kendisinden Mısır haracını isteyen, harac işinin başka birinin uhdesinde olduğunu belirterek cevap veren Ahmed, aslında halifeye bu yetkinin de kendisine verilmesini hatırlatmış oluyordu. Bu durumdan rahatsız olan İbn Müdebbir ise Halife Mu’temid’den Şam bölgesi Harac Emirliği’ne tayin edilmesini istemiş, neticede yukarıda belirtilen tarihte Mısır’dan ayrılmasıyla, Harac işleri de Ahmed b. Tolun’a verilmiştir.86 O da bu göreve güvendiği adamlarından Ahmed b. Muhammed eş-Şücâ’yı atamıştır. Bu arada Posta Teşkilâtının başına da Ahmed b. Hüseyn el-Ahvazî’yi getirmiştir.87
3. Hilafet Merkezi ile Arasının Açılması ve Bağımsızlık
Halife Mu’temid, 871’de, Şam, Kınnesrin ve civarının valiliğini kardeşi Muvaffak’a vermiştir. Şam’da Muvaffak adına yönetim yine bir Türk olan Amaçur’un elinde bulunmaktaydı. Amaçur, Ahmed b. Tolun’un güçlenmesinden ve Şam bölgesini elinden almasından korktuğu için, Muvaffak’tan, Ahmed’in Mısır’dan alınmasını ister. Esasen Ahmed’in halife Mu’temid’e sadece bir defa vergi göndermiş olması ve topladığı vergileri Mısır’da istediği gibi tasarrufta bulunması daha önce Muvaffak’ın dikkatini çekmiş ve onu kızdırmıştı.88 Muvaffak Ahmed’i acele olarak Saray’a çağırdığında ise, Ahmed onun niyetini çoktan anlamış durumdaydı. Bu gelişme üzerine o, bazı hediyeler ile Ahmed b. Muhammed el-Vâsıtî’yi Samerra’ya kendi valisi ve kayınpederi olan Yarcüh’a gönderdi.89 Ahmed’in bu davranışı, Muvaffak’ı tanımadığı, Mısır’ın gerçek hakiminin Yarcüh ve ona niyâbeten kendisi olduğunu vurgulamak anlamına gelmekteydi, ki gerçek de buydu. Fakat bu gelişme Yarcüh’un Samerra’da öldürülmesi sonucunu doğurdu (18 Temmuz 872 Cuma).90
Yarcüh’un öldürülmesi Tolunoğlu Ahmed ile hilâfet merkezinin arasındaki ipleri iyice gerdi. Büyük bir ihtimalle, halife Mu’temid kardeşi Muvaffak’ın etkisiyle Afrika, Mısır, Şam, Cezire, Musul ve Ermeniye’nin valiliğini, Yarcüh’un öldürülmesinden sonra 874-875’de veliahti olan oğlu Cafer’e verdi.91 Türk komutanlarından olan Musa b. Boğa’yı da ona yardımcı olarak atadı.92
Kaynaklar, Cafer’in Ahmed b. Tolun’u azlettiğine veya yerinde bıraktığına dair herhangi bir bilgi vermemektedir. Ancak Musa b. Boğa’nın Cafer’in yanına yardımcı olarak verilmesi, bu bölgelerde onun adına Musa b. Boğa’nın görev yapması şeklinde yorumlanabilir. Esasen gelişmeler de bunu doğrular mâhiyettedir. Çünkü, bu sırada Ahmed daha önce oluşturduğu 100 bin kişilik orduyu toplayarak, onlara, kendisine dost olanlarla dost, düşman olanlarla düşman olacaklarına dâir yemin ettirmiştir.93 Bu gelişme artık Ahmed’in hilâfet makamıyla irtibatını kestiği anlamını taşımaktaydı. 874 Ahmed’in Mısır’da bağımsızlık yolunda ilk adımı attığı tarih oldu. Daha sonra Mısır’ın tamamında hakimiyetini tam olarak sağlamlaştırma faaliyetlerine başladı. Berka ve Trablusgarb civârına müteaddit askerî seferler yaparak, bu bölgelerde daha önce sindirdiği isyancıları kesin olarak itaat altına aldı.94 Böylece, Mısır’ın tamamında tek başına hakimiyet kurmuş oldu.95
Dostları ilə paylaş: |