TOPRAKLIK VE MENGÜÇ CADDELERİ SAĞLIKLAŞTIRMA PROJESİ
ANALİTİK ETÜDÜ
5226 ve 3386 sayılı yasalar ile değişik 2863 Sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yasası kapsamında, Konya Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kurulunun 15.09.1989 tarih ve 551 sayılı Kararı ile belirlenen “Karatay İlçesi Mevlana Külliyesi ve Çevresi Tarihi ve Kentsel Sit Alanı” içinde yer alan Konya Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kurulunun ........tarih ve .......sayılı Kararı ile onaylanmış olan “Koruma Amaçlı İmar Planı” kararları ile uyumlu olarak hazırlanmış olan Topraklık ve Mengüç Caddelerinin Sağlıklılaştırma Projesi, söz konusu caddelerde yer alan tescilli ve tescilsiz taşınmaz kültür varlıklarının sokağa bakı veren cepheleri ile birlikte avlu duvarları, müştemilat, çeşme vb. mimari elemanların özgün sokak dokusu ve kentsel mobilya ile birlikte korunması, sağlıklaştırılarak yaşatılması ve çağdaş yaşama katılmasının sağlanmasının yanı sıra sokak dokusunu tanımlayan tüm öğelerin korunması ve belgelenmesine yönelik rölöve, restitüsyon, restorasyon, kentsel tasarım projelerini içermektedir.
TOPRAKLIK VE MENGÜÇ CADDELERİ SAĞLIKLAŞTIRMA PROJESİ HEDEFLERİ ve TEMEL İLKELER
Proje alanımız Karatay ilçesinde Mevlana külliyesi yakın çevresinde yer alan Topraklık Caddesi, Mengüç Caddesi ve Selimiye caddeleri ile tanımlanmış olan ve koruma imar planına konu olan imar adasındaki iki ana caddeyi içermektedir. Proje alanında yer alan Topraklık caddesi Mevlana Külliyesinden girişte sadece cadde sağ tarafı olarak proje alanında yer alırken, Mengüç caddesinin Koruma İmar Planı sınırları dışında bırakılmış olan sol tarafı da içermekte olduğu tarihi tescilli yapılar nedeniyle ve algılama bütünlüğünün de sağlanması kaygısıyla proje kapsamında değerlendirilmiştir.
Proje alanımız; konut kullanımlarının yaygın olduğu, ancak Mevlana Külliyesine yakınlığı nedeniyle yoğun bir ticari baskı altında, ticaret merkezleri ile sarılmış, kentsel sit alanı niteliğini taşımaması halinde çok hızlı bir yenilenmeyle karşılaşması kaçınılmaz ve bu niteliğinden dolayı da özellikle geceleri güvenlik sorunları yaşamakta olan, bu nedenle de yapı sahiplerince büyük ölçüde düşük gelir gruplarına kiralama yolu ile terk edilmiş ve giderek sosyal çöküntü alanlarına dönüşmekte olan bir bölgedir.
Bölgenin gelişiminin izlenmesinde Mevlana Külliyesinin özel bir önemi bulunmaktadır. Proje hedefimiz yılda yerli ve yabancı 1,5 milyon turistin ziyaretine konu olan Mevlana Külliyiyesinin ziyaretçi potansiyelini geliştirilmesi, ziyaret sürelerinin uzatılarak genelde saatlik ve tek merkezli olan turizm hareketliliğini Müzenin çok yakınındaki alana da kaydırarak ziyaret süresini ve buna bağlı turizm gelirlerinin arttırılmasıdır. Bölgenin rekreatif fonksiyonlarının arttırılması, yaya ve araç trafiğinin güçlendirilmesini sağlamak proje hedeflerimiz arasında yer almaktadır.
Proje alanımız, Konya merkezinde tarihi evlerinin bir arada var oldukları son imar adası niteliğini taşımaktadır. Bu açıdan bakıldığında, anılan alanın içine girdiği sosyal çöküntü halinin ivedilikle giderilmesi özel bir önem arzetmektedir. Bu ise, anılan alanda Yeni ekonomik faaliyetlerin canlandırılarak, bölgenin mevcut turizm potansiyelinden yararlanma düzeyinin arttırılması ile mümkün görülmektedir.
Konya'da tarihi evlerin artan rant baskısı ve populist yerel politikalar nedeniyle korunamaması, koruma bilincinin bölgede giderek zayıflamasını ve tescilli yapıların da kendi kaderlerine terk edilerek zaman içinde yok olmalarına seyirci kalınmasını gündeme getirmektedir. Proje alanımızda yer alan tescilli yapıların tamamının Kültür ve Turizm Bakanlığı kaynaklarından yararlanarak restorasyon ve onarımının yapılması proje nihai hedefi olmakla birlikte, söz konusu alanın sınırlarını oluşturan caddelerde yapılması planlanan sağlıklaştırma çalışmalarının yapı sahiplerine yeni bir ufuk açması da beklenen sonuçları arasında yer almaktadır.
Sokak iyileştirme çalışmalarının temel ekseninde sadece bazı sivil mimari örneklerinin dış cephe iyileştirilmesi çalışmaları değil, özünde, kaybolmakta olan kent kimliğinin çağdaş ihtiyaçları da gözetir şekilde yeniden yaşatılması esprisi yer almaktadır. Projemiz bu gerçeklikten hareketle yol dokusunda da değişiklik yapılmasını önermekte olup, mevcur asfalt kullanımı yerine paket taş kullanımı ile bir taraftan gelewneksel yaol dokusunun yörede canlandırılmasını amaçlarken, öte yandan da sit alanı olarak ilan edilmiş tarihi adanın fiziki sınırlarının farklılaştırılarak, görünürlüğünün ve hissedilirliğinin arttırılması amaçlanmıştır.
Yüksek kiracılık oranına sahip ve ticari alanların gece insansızlaşmasına bağlı olarak özellikle geceleri artan güvenlik sorunları ile karşılaşılan bölgede aydınlatma, basit bir ihtiyaçtan daha özel bir anlama haiz olmaktadır. Yol boyu yaya aydınlatması güvenlik sorunlarına neden olan karanlık ve gizlenme olanaklarının ortadan kaldırılması problemine yönelik olarak düşünülmüş olmakla birlikte, yörede gelişmesi beklenen dipğer turistik fonksiyonlarında yörede yer seçmelerini kolaylaştıracak bir etmen olarak görülmüştür.
Bu noktada Projemiz;
-
Topraklık ve Mengüç Caddelerinin Sağlıklılaştırma Projesi, Konya Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kurulunun ........tarih ve .......sayılı Kararı ile onaylanmış olan “Koruma Amaçlı İmar Planı” kararları doğrultusunda hazırlanmıştır.
-
Çevre ve yörenin doğal, kültürel, mimari, tarihi, ekonomik, estetik, görsel değerlerini ve özgün kimliğini koruyarak ön plana çıkaran bir projelendirme anlayışıyla hareket edilmiştir.
-
Proje alanımızın giderek artan bir sosyal çöküntü alanı haline dönüşmekte olduğu gözetilerek, yapıların turizme yönelik fonksiyon değişiklikleri önerileri proje kapsamında değerlendirilmiştir.
-
Projemiz; yasal, yönetsel, ekonomik ve teknik yönlerden uygulanabilir ve uygulama sürecinde yer alan eylemlerin tasarımını içermektedir.
-
Projelendirme sürecinde çevreye uyumlu tasarımlarla çevre kalitesini yükseltmek amaçlanmıştır.
-
Proje alanımızda yanlızca trafik yolları kullanımı ile tretuar kullanımları yer almaktadır. Proje alanında yer alan yer alan yolların çevresindeki alanlar ile işlevsel bütünlüğü korunarak çağdaş kullanımlara olanak verilirken, geleneksek mimari dokunun gelişmesi amaçlanmıştır.
-
Proje alanımızın özel sorunu olan güvenlik ihtiyacının yaya aydınlatmaları desteğinde geliştirilmesi planlanmıştır.
-
Proje alanımızın Mevlana Müze ziyaretçileri için Konya tarihi evleri ile de buluşma imkanı yaratması önceliklerimiz arasında yer almıştır.
-
Proje alanı ile kent bütünü ve çevresi arasında yaya ve taşıt ulaşımında, işlevsel, mekansal bütünlük ve süreklilik koruma imar planı esas alınarak sağlanmıştır.
-
Elektrik ve telefon direklerinin, reklam panolarının, altyapı hatlarının ve benzerlerinin yaratacağı karmaşıklığın giderilmesi yönünde düzenlemelere proje kasamında yer verilmiştir.
-
Temiz su, pis su, atık, çöp,yangın vb. altyapı sistemlerinin yeterliliği ve etkililiği ilgili belediyesince calışma öncesi koşullarda sağlamış olup, proje kapsamında farklı çözüm önerileri geliştirilmemiştir.
-
Topraklık ve Mengüç Caddelerinin Sağlıklılaştırma Projesi kapsamında Koruma amaçlı imar planı veya uygulama imar planı hükümlerine aykırı olarak yeni yapı veya yapılaşma koşulu oluşturulmamıştır.
KONYA GENEL TARİHÇE
Konya, M.Ö. 7000'li yıllardan itibaren çeşitli medeniyetlere sahne olmuş, tarihi açıdan önemli bir merkezdir.
Konya, Asya ile avrupa arasında köprü oluşturan Anadolu'nun ortasında coğrafi olarak konumlanmış olduğundan en eski ticaret yolları üzerinde yer almış ve bu nedenle de değişik dönemlerde çeşitli akın ve istilalarla karşılaşmıştır. Etilerin M.Ö 7000 yıllarında Anadolu'da ortaya çıkmalarına ilşkin izler Konya' da da görülmektedir. M.Ö. 1200 yıllarına kadar hüküm süren Eti (Hitit) imparatorluğunun yıkılması ile Friglerin hakimiyetine geçen bölge, Mö. 556 da Lidya tarafından ele geçirilmiş, Bir süre Medler ile Lidyalıların istilasına uğrayan Konya, M.Ö. 546'da İran Hükümdari Keyhüsrev tarafından ele geçirilerek burad sertablık kurulmuştur. Büyük İskender tarafından M.Ö. 334 yılındaİranilerden alınan Konya, İskenderin M.Ö. 323 yılındaki ölümü üzerine 323-309 tarihleri arasında Saltanat Naipliği olarak idare edilmiş, Konya'nın 309 yılında İskenderin komutanlarından Antigon tarfından krallık gasp edilmesi üzerine M.Ö. 276 ya kadar hüküm süren Romanın bölünmesi ile sonuçlanan iç savaş döneminden sonra gene Roma komutanlarının birinin yönetimine bırakılmıştı. M.Ö. 200 yılına kadar süren bu dönem sonunda Konya M.Ö. 200 -191 yılları arasında Selefküslerin istilasına uğradıysa da, toparlanan Roma imparatorluğu tarafından geri kazanılmış ve M.S. 395 yılına kadar Romanın bir vilayeti olarak kalmış, Romanın bölünmesinin ardından ise, Bizans'a devredilmiştir.
Hristiyanlığın ilk çağlarında Kudüsten kaçarak Anadolu'ya sığınan hristiyanlardan bir bölümü de Konya'ya yerleşmiştir. İsa'nın havarilerinden olan Sen Pol, incilin propagandasını yapmak üzere Konya'ya gelince, kaçak hristiyanların bir bölümü de ona katılmış ve bu dönemde Konya'da hristiyan kültürünün izleri oluşmuştur. Konya'nın tarihsel adının bu dönemde yöredeki hristiyanlığa ait resimlerin “İcon” ların çokluğu nedeniyle “İconium” olduğu söylense de Konya adının Hititlerden sonraki adı olan “Kuvanaa” isminden günümüze geldiği sanılmaktadır.
İslamın ortaya çıkışı ve Anadoluya yayılmaya başlamasıyla birlikte eski çağlardan beri Likonya olarak adlandırılan bölge olan Konya bölgesi yeni savaşlara sahne olmuştur.
Büyük Selçuklu Hükümdari Alpaslan ile Bizans İmparatorı Romen Diyojenin 1071'de Malazgirtte sonuçlanan savaşından Romen diyojenin malup çıkması üzerine Bizansin Anadoludaki hakimiyeti zayıflamış, Alp Arslanın yerine geçen Melikşah'ın Anadolunun fethi için görevlendirdiği Kutulmuşoğlu Süleyman İznik'e kadar gelmiştir. Melikşahtan sonra Selçuk Devleti de bölünmüş, kurulan dört ayrı devletten biri olan Anadolu Seçuki Devletinin ilk hükümdarı olan Süleyman tarafından önce İznik alınmış ve hükümet merkezi yapılmış, ardından Konya 1088'de Anadolu Selçuklu Devletinin başkenti olmuştur. Anadolu Selçuklu Devleti 1077'den 1308 yılına kadar 238 yıl varlığını sürdürmüştür.
Konya Selçuklular döneminde en ihtişamlı dönemini yaşamış olup,bu dönemde Anadolunun pek çok bölgesinde de görülen camiler, medreseler, mektepler, kervansaraylar, su yolları darüşşifalar Konya nın günümüze yansıyan en önemli tarihi yapılarını oluşturmuştur. Uzun süren refah dönemi sonunda zayıflayan Selçuklular1303-1327 yılları arasında İlhanlıların hakimiyetine geçmiş, İlhanlılarında zayıflamalarının ardından Anadolu'da pek çok küçük devlet kurulmuştur. Bu arada Konya'da kurulan Karamanoğulları devleti 1256-1487 tarihları arasında iki asırdan fazla süre hüküm sürmüştür.
1331 de Osmanoğullarından 1. Murat'a yenilen KaramanoğullarıOsmanoğullarının yumuşak davranışlarından istifade ederek varlıklarını sürdürmüşler se de, irili ufaklı pek çok istila ve savaş bu dönemde yaşanmış, 1465 yılında Osmanlı padişahı Fatih Sultan Mehmet tarafından Karamanoğulları Beyliği ortadan kaldırılmış ve Konya Osmanlı İmparatorluğu sınırları içine alınmıştır. Fatih Sultan Mehmet, 1470 yılında 4'üncü Eyalet olarak Karaman eyaletini kurmuş, merkezini de Konya şehri yapmıştır.
17'inci yüzyılda Karaman eyaletinin sınırları genişlemiş, Tanzimat döneminde de ismi değişerek Konya Eyaleti adını almıştır. Konya şehrinin nüfusu o tarihlerde 1.825 olup, Türkiye'nin 11'inci ve dünyanın da 69'uncu büyük şehriydi.
Mondros Ateşkes Antlaşmasından sonra, Konya İtalyanlar tarafından işgal edilmiş ise de, 20 Mart 1920 tarihinde işgalden tamamen kurtarılmıştır.
KONYA DA BELEDİYE TEŞKİLATININ KURULUŞU
Konya’da ilk mahalli teşkilatın 1830 yılında Çarşı Ağalığı (İhtisap Ağalığı) adı altında kurulduğu belirtilmektedir. Bu teşkilatın 1876 yılında belediye teşkilatı haline dönüştürülmesiyle Konya İlk belediyesine sahip olmuştur.
Konya Belediyesi’nin kuruluş tarihiyle ilgili olarak bazı kaynaklarda 1868 yılı verilmektedir.Belediye Başkanı olarak Muhasebeci Rahmi Bey’in adı geçmekte olup görevden ayrılış tarihi 1869’dur. 1869 -1876 yılları arasında herhangi bir belediye başkanı kaynakta belirtilmediğinden, Belediye’nin kuruluş tarihini 1876 olarak kabul etmek daha doğru olacaktır.
Seyyahlar 1800 ve daha sonraki yıllarda Konya nüfusunu 15.000 - 20.000 arasında göstermiştir. 1853 yılında Konya’ya gelmiş olan Jeolog P.D. Techihatchef şehrin nüfusunun 22.500, 1890 yılında ise Seyyah M.Gine 44.000 olduğunu yazmaktadır.
1868 yılı salnamesi Konya nüfusunu 16.732 Sille ve Hatunsaray ile birlikte 17.649 olarak göstermektedir. 1884 salnamesine göre nüfus 40.795’tir. 1894 salnamesine göre ise, 9.265 hanede 42.318 Müslüman, 1566 Ermeni, 899 Rum olmak üzere toplam 44.762’dir
Seyyahnamelerin ve salnamelerin verdiği rakamlar Konya nüfusunun uzun yıllar 20.000 – 40.000 arasında olduğunu, fazla bir değişiklik göstermediğini, şehrin çeşitli nedenlerle gelişemediğini belirtmektedir.
KARATAY İLÇESİ, MEVLANA KÜLLİYESİ VE ÇEVRESİNDE TARİHSEL GELİŞİM
Karatay ilçesinde yer alan ve bu gün müze olarak kullanılmakta olan Mevlana Dergahının yeri, Selçuklu Sarayının gül bahçesi iken bahçe, Sultan Alaadin Keykubat tarafından Mevlana'nın babası Sultanü'l Ulema Bahaeddin Veled'e hediye edilmiştir. Sultanü'l Ulema 12 ocak 1231 yılında vefat edince türbedeki bugünkü yerine defnedilmiştir. Bu defin gül bahçesinde yapılan ilk defindir. Sultan'ül Ulema'nın ölümünden sonra kendisini sevenler Mevlana'ya müracaat ederek babasının mezarının üzerine bir türbe yaptırmak istediklerini söylemişlerse de Mevlana "Gök Kubbe'den daha iyi türbe mi olur? “ diyerek bu isteği reddetmiştir. Ancak kendisi 17 Aralık 1273 yılında vefat edince Mevlânâ'nın oğlu Sultan Veled mevlana'nın mezarının üstünde türbe yaptırmak isteyenlerin isteklerini kabul etmiştir. "Kubbe-i Hadra" Yeşil Türbe denilen türbe dört fil ayağı (Kalın sutun) üzerine 130.000 Selçuki Dirhemine mimar Tebrizli Bedreddin'e yaptırılmıştır. Bu tarihten sonra inşaat faaliyetleri hiç bitmemiş, 19.y.y. ın sonuna kadar devam etmiştir. Mevlevi Dergahı ve türbe 1926 yılında "Konya Asar-ı Atıka Müzesi" adı altında müze olarak hizmete başlamıştır. 1954 yılında ise müzenin teşhir tanzimi yeniden elden geçilmiş ve müzeni adı "Mevlana Müzesi” olarak değiştirilmiştir. Müze alanı bahçesi ile birlikte 6.500 m2. İken, yeni istimlak edilerek Gül bahçesi olarak düzenlenen bölümlerle birlikte 18.000 m2. ye ulaşmıştır. Müzenin avlusuna "Dervişan Kapısı" ndan girilir. Avlunun Kuzey ve Batı yönü boyunca Derviş hücreleri yer almaktadır. Güney yönü, Matbah ve Hürrem Paşa Türbesinden sonra, Üçler Mezarlığına açılan Hamuşun (Susmuşlar) kapısı ile son bulur. Avlunun doğusunda ise Sinan Paşa, Fatma Hatun ve Hasan Paşa Türbeleri yanında Semâhâne ve Mescit bölümleri ile Mevlana ve aile fertlerinin mezarlarının da içerisinde bulunduğu ana bina yer alır. Avluda Yavuz Sultan Selim'in 1512 yılında yaptırdığı üzeri kapalı Şadırvan ile Şeb-i Aruz (Düğün Gecesi) havuzu ve avlunun kuzey yönünde yer alan selsebil adı verilen çeşme bulunmaktadır.
Yılda Turizm il müdürlüğü verilerine göre 1.5 milyon yerli yabancı turist tarafından ziyaret edilmekte olan Mevlana müzesi ile kentsel sit alanı bitişiktir. Mevlana Müze ziyaretçilerinin diğer turistik hareketlerden en önemli farkı bölgeye yapılan ziyaretin tek merkezli ve adeta saatlik bir ziyaret niteliğinde olmasından kaynaklanmaktadır. Bu yapı ise bölgede yaratılan turizm gelirinin neredeyse müze giriş ücretinden ibaret kalması anlamındadır ki, bu da; Konya'nın turizm gelirlerinden hak ettiği payı alamaması anlamındadır.
KONYA ŞEHİR DOKUSU:
Likonyanın en önemli merkezi olarak tarihte yerini bulan ve Selçukluların başkenti olan Konya, aynı zamanda Mevlevi tarikatının doğduğu ve geliştiği coğrafyası nedeniyle farklı dönemlerde sanat ve kültürel gelişmelere beşiklik etmiştir. Bu önemi nedeniyle pek çok seyyah tarafından ziyaret edilen Konya şehrinin tarihteki gelişmesi konusunda elimizde farklı seyahatnameler delil teşkil etmektedir.
14. yüzyılda Konya'yı ziyaret eden İbni Battuta'nın Konya tanımı şöyledir; “ Konya büyük bir beldedir. Tarzı bina tesisi gayet latif ve dilperiz ve meyah ve enhar ve besaatin ve fevakihi ve firdir...Sokakları, caddesi vâsi ve çarşılarının tertibi bediîdir. Her san'at ehli, bir mahallei mahsus işgal eder”(1)
Aynı yüzyılda Hamdullah Mustafi adlı kişi tarafından yazılmış olan “Nüzhetülkulûp” isimli eserde ise, Konya'daki surdan ve sur içindeki saraydan söz edilmekle birlikte, günümüzde bu sur ve saray mevcut değildir.
16i yüzyılda Konyanın nüfusu çoğalmış ve şehir dış kale çevrelerinden çıkarak büyümüştür. Bu asırda Konyadan bahseden Arp seyyah Gazzi; ”Konya güzel bir Şehirdir. Ağaçları, çeşitli bahçeleri, büyük zengin çarşıları, geniş evleri, güzel türbeleri, şirin mesçitleri vardır... Karaman memleketi arsasında buna benzer ikinci bir şehir yoktur.” denmektedir.(2)
1650 yılında Konya'ya gelen Evliya Çelebi Konya hakkında oldukça ayrıntılı bilgi vermektedir. “ Camilerin en eskisi Alâddin evvel camiidir. Darülkuralları, darülhadisleri, yüz yetmiş sübyan mektebi, tekkeleri vardır. Üçyüzkırk kadar bağlı, bahçeli, akarsulu sarayları vardır. Bedesteni ile beraber, bin dokuz yüz dükkanı vardır. Peçevi şehrinin Baruthane mesiresi, Kırımın sudak bağı, İstanbulun yüz yetmişten ziyade bahçe ve gülistanları, Tebrizin Şahıcıhan bağı, bu Konya'nın Meram mesiresinin yanında bir çimenzar bile değildirler” (3)
İkinci Mahmut zamanında, Türk ordusuna hizmet etmiş olan Maraşal von Moltke ise Konya hakkında şöyle yazmaktadır; ”Burasını, zamanın yıkıcı tesirinden ziyade insanları, kendi sekenesi harap etmiştir. Burada bir devrin mebanisi, mutlaka, bir evvelki devrin enkazı ile meydana getirilir.”(4)
Clement Huart ise “Konia” adlı esrinde şehrin yollarından şöyle bahsetmektedir; “Şahrin en eski tarafları ve şimal cihetinde, bir daha geri dönmeyecek olan mazinin temaşasiyle uyumuş olan, şarkı daha iyi hatırlatan ve bazı yerlerinde bir kaç kapı açılmış kerpiçten duvarlar arasında gayrı muntazam uzun sokaklar var.” (5)
1800 yılında Konyanın nüfusunun 15- 20.000 arasında olduğunu, 1853'te 22.500 e ulaşan nüfusun 1890 da 44.000'e vardığını gene seyahhaların anlatımlarından öğrenmekteyiz. Régis Delbeuf adlı seyyah 1901 de Konya nüfusunu 52.000 olduğunu belirtmektedir.
Konya evleri konusunda günümüze uzanan en ayrıntılı çalışma 1951 yılında basımı yapılmış olan Celile BERK'in Doçentlik tezidir. Söz konusu çalışmanın bir bölümünde 1950 lerin Konyası hakkında kentsel dokuyu anlatan betimlemeler yer almaktadır. “Uzun bir kara yolculuğu esnasında karşılaşılan ıssız, yeknesak kurak manzara, oldukça yorucudur. Lakin uzakta Konya, çölde hissedilen serap gibi etrafındaki yeşillikleri, bunların arasındaki minareleri, ortada yükselen Alaeddin tepesi ile içleri açacak kadar güzeldir.(...) Şehrin içine giden yol, iki tarafındaki ağaçların üstte bir tonoz teşkil etmeleri ile gölgelikli, serin ve ferahtır. Asfaltın bittiği yerde Atatürkün abidesini geçtikten sonra Konya Lisesi,askeri binaları, Halkevi, Orduevi ve şehrin istasyona doğru yeni inkişaf etmeye başlayan kısmındaki modern binaları geçerek Aleaddin tepesi eteklerine gelinir.(...) Bu tepeden Konya ve etrafı çok güzel seyredilebilir. (...) Şehir daha ziyade Aleaddin tepesinin doğu tarfındadır. Bu tarafta, tepeden hükümet meydanına kadar geniş bir yol uzanır. Bu günkü Konya'nın ana caddesi budur. (..)Meydanın arka tarafını, muntazam bloklar halinde çarşı teşkil eder. Parselman itibariyle, burası hiç de şarkı andırmaz. Çarşı tarafının arka tarafında ise eski Konya'nın merkezini teşkil eden müze (Mevlânanın Türbesi) ve etrafındaki en eski mahalleler sıralanır.Çarşının bir yanından, kuzey – güney istikametinde uzanan İstanbul caddesi de şehrin eskidenberi en önemli yollarından biridir.”(6)
Celile Berk'in çarşının parselasyonuna ilşkin yorumu, Konya'nın tarihi ile ilgili çalışmalar yapan Sn M. Sabri Doğan'ın “Konya'nın Belediyecilik ile ilgili Fıkraları” adlı makalesindeki bir fıkra ile de onaylanmaktadır.
“Zaman, zaman Konya'yı ve Konyalıyı derinde etkilemiş olaylar olmuştur. Bunlardan birisi de halkı derinden yaralayan 1868 Konya Çarşı yangınıdır. Anlatacağımız fıkra bu yangından sonra yaraların sarılması sırasında geçen gerçek bir olaydan fıkralaştırılmıştır. Buna göre; Yağcı Mehmet Efendi Hoca'nın 1284 yangınında dükkânı yanar. Yanan dükkân yerlerinin ölçülüp biçilmesi ve sınırlarının tespiti için Vali Esat Paşa, Nafıa mühendisini vazifelendirir. Mühendis dükkân yerlerini ölçerken, zengine fakire göre bir ölçü tutturur. Sıra Yağcı Mehmet Efendi Hoca'nın yerine gelir. Mühendis ölçüyü yine kıt tutar. Mühendisin adil olmayan ölçüsüne karşı Yağcı Mehmet Efendi Hoca;
-Bana bak, mühendis efendi! Zenginlerin dükkân yerleri ölçülürken Nafıanın arşını uzuyor da, fakirlerinkinde kısalıyor mu?” (7)
Bu anlatımdan da anlaşılacağı üzere, yangın sonrasında yapılan ölçümler sırasında fıkradaki gibi zengin fakir ayırımına bağlı olması düşünülemiyecek olan yangın sonrası parselasyon çalışmalarında, mevcut durumun aynen korunması değil, belli bir şehircilik anlayışı ile yeni bir parselasyon düzeninin oluşturulması hedeflenmiştir.
Konya' kent dokusunda günümüzde de izleri sürülebilen bir kentsel fonksiyonun oldukça ayrıksı bir özelliğine Sn. Berk dikkati çekmektedir. “Şehrin mahallelerinde ne bir kahvehaneye ne de bir eğlence yerine rastlanır. Bu gün dahi (1950 lerden bahsediliyor)gazino ve kahvehaneler oldukça tenhadır.”(8) Konya genelinde eğlence ve rekreasyon alanlarının son derece sınırlı olmasının görüldüğü gibi kent kültürü ile yakın bir ilşkisi bulunmaktadır.
Özelemek gerekirse; Konya da kent dokusunun zaman içinde geçmiş medeniyetlerin izlerini silerek gelişmesi olgusunun günümüze dek uzanan geçmiş içinde en yoğun kentsel kültürel uzantı olduğun, İkinci Mahmut zamanında, Türk ordusuna hizmet etmiş olan Maraşal von Moltke'nin ”Burasını, zamanın yıkıcı tesirinden ziyade insanları, kendi sekenesi harap etmiştir. Burada bir devrin mebanisi, mutlaka, bir evvelki devrin enkazı ile meydana getirilir.” sözlerinin günümüz Konyasında da hala geçerli olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Konya nın kentsel sliuetini 1950 lerde dahi oluşturan cami minareleri günümüz Konyasında kentsel rant beklentileri nedeniyle geniş ve düz bir coğrafyaya sahip olmasına karşın dikine büyüyen kentte kaybolmuş durumdadır. Konya evlerinin son örnekleri de kaybolmaya yüz tutmuş durumdadır. Kent merkezinde Konya kentsel dokusunun son örneklerinin yer aldığı sit alanı içinde dahi çarpık ve yüksek katlı yapılaşma tehdidi sürmektedir. Konya'da çok yakın zamanda dahi popülist politikalarla tescilli yapların büyük bir bölümünün ortadan kaldırılması için özel bir çaba gösterilmiştir. 1928 ve 1941 yıllarında Türk Tarih Kurumunca yapılmış olan tesciller ve sonrasında Kültür Bakanlığı'nca oluşturulan envanterler zaman içinde tescilden düşürülmüş, son olarak ta, 1984 yılında çıkarılan imar affına binaen kentsel sit alanı sınırları daraltılarak bu gün olduğu sınırlara çekilmiş olmakla birlikte, kentte yoğun yurt içi ve yurt dışı turist kapasitesinin varlığına rağmen, kentte Konyayı Konya yapan tarihi ve kültürel değerlerin tahribinin önlenmesi konusunda ciddi önlemler ve kamuoyu yaratma çabaları geliştirilmemiş durumdadır.
Proje alanımız, Konya kent merkezinde kalan üçgenimsi yapıya sahip tek ve son sit alanını çevreleyen ana akslardan ikisini içermektedir. Bu nedenle, yapılan çalışmada önceden yapılmış hataların tekrarlanmaması, bölgenin kent dokusunun ayrıntılı olarak incelenerek, yapılacak çalışmanın ada iç bölgelerinde yapılacak düzenlemelerle birleştiğinde “Konya Kültürel Kimliğini” vurgulamaya yardımcı olmasına özen gösterilmesine öncelik verilmiştir.
Projemizin kendisi için belirlemiş olduğu misyon gereğince kent dokusunu vurgulayan ana ögeler üzerinde ayrıntılı bir dökümantasyon çalışması yapılmasına ihtiyaç duyulmuştur. Bu nedenle Konya analitik etüdlerinde sokak dokusunu oluşturan ve daha önceden çalışılmış, dökümante edilmiş hemen hemen tüm ögeler inceleme alanımızda değerlendirilmeye çalışılmıştır.
1-ÖNDER, Mehmet, Seyahatnamelerde Konya, Yeni Kitabevi,1948
2-ÖNDER, Mehmet, Seyahatnamelerde Konya, Yeni Kitabevi,1948
3-Evliya Çelebi Seyahatnamesi ııı. Cilt
4- Von Moltke, Briefe aus der Türkei (1835-1839) Berlin, 1911
5- Clement Huart, Konia, La Ville des Derviches Toutneurs,Paris,1897
6-Celile Berk, Konya Evleri, İstanbul Teknik Üniversitesi, Mimarlık Fakültesi 18 Ekim 1950 tarihli Doçentlik imtahanında kabul edilen Doçentlik çalışması, istanbul, 1951, s: 18-19
7-M. Sabri Doğan,” Konya'nın Belediyecilik ile ilgili Fıkraları”, Konya Makaleler, www.konya.bel.tr
8-Celile Berk, Konya Evleri, İstanbul Teknik Üniversitesi, Mimarlık Fakültesi 18 Ekim 1950 tarihli Doçentlik imtahanında kabul edilen Doçentlik çalışması, istanbul, 1951, s: 38
Dostları ilə paylaş: |