Üzerinde çok durduğu ve tekrarladığı âyet-i kerîme, hadîs-i şerîfler, kelâm-ı kibârlar ile bazı sözlerinin ve fikirlerinden alınan örnekler üzerinde durulmasının yararlı olacağını düşünüyoruz.
Âyet-i Kerîmeler:
“Bismi’llâh...” ﻦﻤﺣﺮﻠﺍ “öyle bir nimet veren ki kullardan verilmesine imkân ve ihtimal düşünülemeyen nimetleri veren,” ﻡﻴﺣﺮﻠﺍ “kullarının da verebileceği nimetleri veren” “Allah’ın ismiyle başlarım.”
“El-hamdülillâh...” “Bütün öğmek, öğülmek, öğüş, öğülüş, cömertlik, kerem, yardım, şükür ve ululuk Allah’a mahsustur...”
“Allah’a şükür...” “Nimeti, güzellikleri, iyilikleri veren ve öğülmeye, cömertliğe lâyık olan Allah’a hamd olsun...”
“Lâ havle ve lâ kuvvete illâ bi’llâh...” “Allahü Teâlâ’dan (C.C.) başka güç ve kuvvet sahibi yoktur.”
ﻡﻴﻈﻌﻠﺍﻞﻀﻓﻠﺍﻮذ ﷲﺍﻮ “Allahü Teâlâ’nın (C.C.) fazlı geniştir.”
“Ve’llahü gafûru’r-rahîm...” “Allahü Teâlâ rahmet edici ve bağışlayıcıdır.”
ﻦﻴﻓﺮﺳﻤﻠﺍ ﺐﻴﺣﻴ ﻻ ﷲﺍﻦﺇ “İnn’Allah’a lâ yuhıbbü’l-müsrifîne...” “Allah (C.C.) israf edenleri, saçıp savuranları sevmez.”
...ﺎﺳﻔﻧ ﷲﺍ ﻒﻠﻜﻴ ﻻ “Allahü Teâlâ, kişiye taşıyabileceği yükü yükler ...” Kişiye taşıyabileceği yükü yükle
Hz. İbrahim, Hz. Musa, Hz. Yusuf, Hz. İsa (A.S.) ... kıssaları…
Hadîs-i Şerîfeler
“Bugünkü işini yarına bırakma!”
“Aklı olmayanın dini de yoktur.”
“Az sadaka çok belayı def eder.”
“Bir mü’min, aynı yılan deliğinde iki defa sokulmaz.”
“Temizlik imandandır.” “Temizlik imanın yarısıdır.”
“Çöplükte (gübrelikte) yetişen yeşilliğe (güle) aldanmayınız!” (Hadis)
“Namaz müminlerin miracıdır.”
* * *
Hak acıdır, müşkil olur tutması,
Acı devâ, ağır olur yutması,
İster isen nâs içinde olmayı,
Acı tatlı içlerinde durmayı,
Hakı, Hakk’ı gözle bâri, az ve az,
Kışa göre eyle işin, yaza yaz.
Varsa aklın gel görünme gözlere,
Eğri, doğru ne olursa, sen karışma sözlere.
Âdet olmuş çoklucayı görürler,
Ümit edip, örtünür, seni ararlar. (S. M. Sezen. Şiir Defteri, s. 107).
A. AHLÂK
-
KELÂM-I KİBÂRLAR VE ÇOK
TEKRARLADIĞI SÖZLERİ
“Allah sabırlı olanlarla beraberdir.”
“Sabırlı ol, sabrın sonu selâmettir.”
“Bekleyen derviş, muradına ermiş.”
“Tekkeyi bekleyen, çorbayı içer.”
Sabret, bitmeyen iş olmaz.
“İnsan, hakikaten ‘Çok sabredeyim,’ diyor. Ama, mutlaka hoşa gitmeyecek bir dolunum (dolduruluşa gelme) karşısında söz atmak icap ediyor. O da dargınlığa sebep oluyor.” (S. M. Sezen, Y. Hac İntibaları Defterleri, s. 71).
“Acele işe şeytan karışır.”
Acele eden ecele gider.
Arkandan kovalayan mı var, niye acele ediyorsun? Yavaş, yavaş yap işini. Acele giden başının üzerine yuvarlanır.
Çayın suyu tükenmez.
Yol yürümekle bitmez.
Yol yürümekle aşınmaz.
Kendisine hayrı olmayanın başkasına da (hayrı) yararı yoktur.
Canının kıymetini bilmeyen, başkasına da acımaz.
Canına acımayanın başkasına da merhameti olmaz!
“Dıyrana gelmeyen porsuk harmana gelmez.”
“Pire yüzünden yorgan yakılmaz.”
Boşuna hışırlaşma, hışırlaşmanın yararı yok!
İnatlaşmadan fayda gelmez. İnatlaşmanın âlemi yok.
İnadın karşısında, inat etmenin yararı yoktur.
Yontulmayacak olanla uğraşma!
Körlüğünde ısrar edene, vasfını belirtmekte beis yoktur.
“Sinek küçük, ama mide bulandırır.”
“Zararın neresinden dönülürse kârdır.”
Bela başından eksik olmuyor.
Bunda da bir hayır vardır.
Tedbirini al, gerisini Allah’a bırak ve işin sonunu bekle! Sonunda yine sen kazanırsın.
“Tedbir senden, takdir Allah’dan.”
Helâl kazançtan verilen sadaka, muhakkak yerini bulur.
Kaybolan, helâl mal sahibini bulur.
Allahü Teâlâ, kul hakkından başkasını bağışlar... Kul hakkına dikkat ediniz!
Allâhü Teâlâ’nın (C.C.) verdiği nimeti yok edemezsin! Kıskanç ve hasûd olma!
Karşınızdaki kişinin (muhatabın) şahsına göre muamelede bulunun.
Düşmanının zarar vermemesı için, dostunla alakayı kesmiş gibi görün.
Kurt sürüye açıktan saldırmaz... Düşman geldim demez... “Kurt dumanlı havayı sever.”
Zayıf olan, her zaman ezilmeye müsaittir. “Düşenin dostu olmaz.” “Sakla samanı gelir zamanı.” “Görünen köy klavuz istemez.” “Güneş balçıkla sıvanmaz.” Gerçekler ve hakikatler kimseden saklanamaz.
Dikkat etmelisiniz! Ayağınızın altına karpuz kabuğu koyarak kaydırırlar.
“Son pişmanlık fayda vermez.”
“Sütten ağzı yanan, yoğurdu üfleyerek yer.”
“Kendi düşen ağlamaz.”
Kötüyü büyütmeye çalışma. Allâhü Teâlâ’nın (C.C.) ver-mediğine sen mi vereceksin? Allâhü Teâlâ’nın (C.C.) acımadığına sen mi acıyacaksın?
“Besle kargayı, oysun gözünü.”
“Vermemiş ma’but, neylesin mahmuttt...”
Çingenenin duâsı kabul olsaydı, başkalarına el açmaz, ken-dine duâ ederdi.
Mahşerde amel kazanılmaz! İşini zamanında yap!
Tedbiri elden bırakma!
Yaz boyu, kış yiyeceğini biriktirmekle vaktini geçiren karın-cadan ibret al!
Ağustos böceği gibi küçük, nağmesi gibi büyük ol!
Yerinde konuş da, âlem seni dinlesin, ünün cihâna yayılsın!
Yellenmekle (oss...kla) boya boyanmaz... Eşyaya bakımını yaparken acı, kullanırken değil! “Aç ayı oynamaz.” derler.
“Kendine güvenmeyen yiğit meydana çıkmaz.” “Diyrana dayanmayan porsuk harmana gelmez.” Olacak oğlak, bilmem nesinden belli olur.
“Mal canın yongasıdır.” “Az sadaka çok belayı defeder.” “Az veren maldan, çok veren candan.”
Tok olan açın halinden anlamaz.
Gözü aç olan doymayacağını sanır.
Üşümeyen elbisesini giymez.
Az malın değeri fazladır.
“Her derdin bir dermanı vardır.”
Aramayan, derdine derman bulamaz.
“Arayan mevlâsını, isteyen belasını bulur.”
Arayan belasını bulur.
“Su testisi su yolunda kırılır.”
Topal karga bir sıçrar, iki sıçrar, sonunda yakayı ele verir.
“Allâhü Teâlâ (C.C.) namerde muhtaç etmesin!”
“Allâhü Teâlâ (C.C.) kötüye kul etmesin!”
“Zora dağ dayanmaz.”
Gayretin elinden hiçbir şey kurtulamaz.
Zahmetsiz iş yoktur.
Sırta ağır gelen yük, kaşıkla taşınır.
“Çöplükte yetişen yeşilliğe (güle) aldanmayınız!” (Hadis)
Ailesi ahlâksız olan, güzel görünümlü kızdan gelin olmaz.
Kötü ile düşüp kalkan da kötü olur.
Zararını-kârını bilmeyenle düşüp kalkılmaz. “Kendi düşen ağlamaz.”
Haram lokmanın acısı sonradan çıkar.
Pislikte yaşayan, gül kokusundan kaçar.
Pis suda yaşayan, temiz suda can verir.
“Yalancının mumu yatsıya kadar yanar.”
Buz üzerine yazı yazılmaz, ömrü kısa olur.
Buz üzerinde gezilmez.
“Yaş tahtaya basılmaz.”
Selin önüne geçilmez. Selin önünde durulmaz.
Sele karşı kürek çekilmez.
Derinliğini bilmediğin çaydan geçme!
“Dibini görmediğin suya dalma!”
“Dibi görünmeyen kuyuya inilmez.”
Karanlık kuyuya inilmez.
Ayağın yere bassın.
Ayağını sağlam yere bas.
Ayağının altına karpuz kabuğu koyup kaydırırlar.
Karpuz kabuğuna basma, kayıp düşersin.
Tuttuğun kulpa iyi sarıl, yoksa ayağını kaydırırlar.
Haddini aşma, doğru yoldan şaşma!
“Davulun sesi uzaktan koyu gelir.”
Sen kendine bak, dedikoduya kulak asma.
İşine git, elâlemin dedikodusundan sana ne?
Elâlemin ağzına kilit vuramazsın.
Elâlemle düğüne, bayrama gidilir.
* * *
Nâsın çoğu dal feslidir,
Ayak mestleri seslidir,
Ağzı, duman nefeslidir,
Gelin bu derde yanalım.39
Şimdi burada, yukarıda özet halinde verilmeye çalışılan söz-lere ek olarak; yine sık sık tekrarladığı, açıklamalarını yaptığı bazı âyet-i kerîmeler, hadîs-i şerîfeler ve kelâm-ı kibârlar üzerinde, örnekler de vererek biraz durmak istiyoruz:
2. HASET
Çok Tekrarladığı Sözleri:
Allâhü Teâlâ’nın (C.C.) verdiği nimeti yok edemezsin!
Kıskanç ve hasûd olma!40
Haset etmekle elindeki, nimeti alabilecek mi?
Hasedinden kahrolacak. Hasedi yiyecek, kendini.
Gözü başkasının cebinde olan, kendi değerini bilmez.
Haset etmekle kimsenin malı azaltılmaz. Haset etmekle kimsenin malı azalmaz.
* * *
Peygamber’imiz (s.a.) bir hadîsinde:
ﺐﻃﺣﻠﺍ ﺮﺎﻧﻠﺍ ﻞﻜﺎﺘ ﺎﻤﻜ ﺖﺎﻧﺳﺣﻠﺍ ﻞﻜﺎﻴ ﺪﺳﺣﻠﺍﻦﺎﻓ !ﺪﺳﺣﻠﺍﻮ ﻡﻜﺎﻴﺇ
“Hasedden sakının! Çünkü ateş odunu nasıl yerse haset de, iyilikleri öyle yer;” buyurulmuştur.41
Haset, din kardeşine verilen bir ni’metin ondan alınmasını istemektir. Ondan ni’metin alınmasını istemeyerek, o ni’metin ken-disine de verilmesini dilemeye gıpta derler. Haset haramdır. Gıpta da ise beis yoktur. Ancak kâfirle, fâsıka haset etmek mübah gö-rülmüştür.
Haset bir hastalıktır. İnsan nefsinin bir hastalığıdır.
Haset, bir kimseye; dünya ile ilgili veya dinî nimetin ulaşmamasını istemektir.
Var olan dinî nimetlerin yok olmasını istemek veyahut âhiretine zarar vermeyen dünya varlıklarının yok olmasını iste-mektir.
Bu haset gönülde olabilir, buna sevgi duyulabilir. Bu duygu yaşatılır. İsteyerek olmasa da kalbde bu duygu yerleşir ve redde-dilmeyebilir.
Haset gönüle yerleştikten sonra, bu duygu ve inançla kişi hareket edecek, fiiliyata dökülecek olursa, bu haset haramdır.
Ancak, kalbindeki duyguya uygun hareket etmeyip, haset kalbde olur, fiiliyata dökülmez veya sözle de bir eser meydana getirmezse, haram olmasında ulemâ ihtilâf eylemişlerdir. Bu konu-da, İmam Gazâlî haram demiştir.
Hasedin haram kılınması Allah’ın takdir ve hikmetine karşı gelmeyi ve kullarından bazılarının niçin ötekilerden üstün tutuyor diye ona itirazı tazammun ettiğindendir.
Ancak haset etmek hatırına gelip de, nefsini zorlayarak hasedi defeden kimse bu fiilinden dolayı günahkâr olmaz. Bilakis nefsiyle mücâhade ettiği için mükâfat alma ihtimali de vardır.
Fakat, haset ettiği kimsenin ni’meti elinden gitsin diye bilfiil çalışırsa Allah’a âsî ve bâgî (azgın) olur.
Hasetle mücâhede, onu yapmamak ve yapmaya niyet etmemekle olur. Peygamber’imiz (s.a.):
ﺪﺳﺣﻠﺍﻮ ﺓﺮﻴﻃﻠﺍ ﻮ ﻦﻈﻠﺍ ﺪﺣﺍ ﻦﻬﻧﻤ (ﻡﻠﺳﻴﻻ) ﻦﻮﺟﻧﻴ ﻻ ﺚﻼﺜ
“Üç şey vardır ki, bunlardan hiç bir kimse âzâde kalmaz: teşe’üm (uğursuz sayar), zan ve haset edersen bir daha yapma, zanda bulunursan tahakkuk ettirme, hasetlik çekersen (nimetin elden gitmesini) dileme.” buyurulmuştur.42
Gıpta, dünya işleri için câiz, âhiret umuru için ise istenendir. Resûlüllah (s.a.): :ﻦﻴﺘﻧﺜﺍ ﻰﻓ ﻻﺇ ﺪﺳﺣ ﻻ
ﺮﺎﻬﻧﻠﺍﻮ ﻞﻴﻠﻠﺍ ﺀﺎﻧﺁ ﻪﺑ ﻡﻮﻘﻴ ﻮﻬﻓ ﻦﺁﺮﻘﻠﺍ ﻪﻠﻠﺍ ﻩﺎﺘﺁ ﻞﺟﺮ
ﺮﺎﻬﻧﻠﺍﻮ ﻞﻴﻠﻠﺍ ﺀﺎﻧﺁ ﻪﻧﻤ ﻕﻓﻧﻴ ﻮﻬﻓ ﻻﺎﻤ ﻪﻠﻠ ﺍ ﻩﺎﺘﺁ ﻞﺟﺮ ﻮ
“Haset ancak iki kişi hakkında câizdir: (Biri) Allah kendisine Kur’an (öğretmeyi) ihsân ederek gece gündüz onunla meşgul olan ve (diğeri) Allah kendisine mal vererek, gece gündüz ondan infakta bulunan adamdır;” buyurdular.43
Yani böylelerine gıpta ederek onlar gibi olmaya çalışmak câiz hatta matluptur. Zaten buna haset demek mecazdır.
Hasedi kalpten söküp atacak yegâne ilâç, hasetlik çeken kimsenin onunla hiçbir kimseye gerek dünya, gerekse âhiret hususunda bir zarar getiremiyeceğini; bilhakis her iki dünyada da kendisinin sorumluluk altında kalacağını düşünmesidir.
Ayrıca, hasetlik çekmekle kimsenin nimeti de elinden gitmez.
Hasetlik çekenler dünyada kalp huzuru ve rahat yüzü göremedikleri gibi, âhirette de Allah’ın huzuruna her nimet-ten mahrum, tam bir müflis olarak çıkarlar. Aklı başında bir insan bu cihetleri düşünürse, hasetliğin ne olduğunu kolayca an-lar.44
3. GAZAP VE ZULÜM
Kelâm-ı Kibârlar ve Çok Tekrarladığı Sözler:
“Öfkeyle kalkan zararla oturur.”
“Keskin sirke küpüne zarar verir.”
Öfkelenmenin ne yararı var ki? Kafanı çalıştır!
Boş yere debelenme! Boş yere, öfkelenmenin faydası yok.
“Zâlimin zulmü, yanına kâr kalmaz.”
“Alma, mazlûmun âhını” derler.
“Kendisine merhamet etmeyene, merhamet edilmez.”
“Kendisine acımayana acınmaz.”
Allahu Teâlâ’ya güç geleceğinden korkmasaydım zâlimin ve haksızın cezasını derhal, bu dünyada iken verirdim.
Merhametsizin kendisine de merhameti olmaz. Merhamet-size acınmaz.
Kendisine hayrı olmayanın başkasına da (hayrı) yararı yoktur.
Kendine merhameti yok ki, başkasına yâr olsun.
“Keskin sirke küpüne zarar verir.”
Canına acımıyor ki, başkasına acısın.
Canının kıymetini bilmeyen, başkasına da acımaz.
Canına acımayanın başkasına da merhameti olmaz!
* * *
Resûlüllah (s.a.):
ﺐﻀﻐﻠﺍﺪﻧﻋ ﻪﺳﻓﻧ ﻚﻠﻤﻴ ﻯذﻠﺍﺪﻴﺪﺸﻠﺍﺎﻤﻧﺇ
“Kuvvetli kimse pehlivan olan değildir. Kuvvetli ancak kız-dığı zaman kendine mâlik olandır.” buyurdular. (Müttefekun aleyh)
Şedîdden kasıt, mânevî kuvveti fazla olup nefsine hâkim olabilendir. Çünkü nefis, kalabalık düşman masabesindedir. Onu, arzularına uymaktan menedebilen kimse, yalnız başına bir düşman ordusunu kahru perişan eden kuvvetli bir kahramana benzer. Hadîs-i şerif, nefisle mücadele etmenin düşmanla muharebeden daha zor olduğuna işaret ediyor.
Gazap, intikam almak için nefsin vücud haricine hareket etmesidir.
Gazap, insanda maddî varlığından kaynaklanır. Her ne zaman bir şey hakkında münâza ve münakaşa edilirse; onun ateşi derhal parlar ve ayaklanır; gözler ve yüz kıpkırmızı kan kesilir. Çünkü insanın cildi, ayna gibidir; altında ne varsa onu gösterir. Ancak bu hâl kızdığı şahsa galebe çalabilecek kimselere nisbet-ledir. Kendinden büyük veya kudretli olanlara karşı insanın kanı cildden kalbe doğru çekilir ve korkudan renk sararır. Kızılan şahıs akran ve emsalden olursa kan kimi çekilir, kimi yayılır; cild dahi kâh sararır. Gazap insanın içini dışını değiştirir. Elleri ayakları da titremeye başlar.
Gazaplanan kimsenin iç âlemi de böyledir. Kalp, kin ve hırsla dolar. Dil küfür ve sövmenin çeşitlerini savurur. Bunun neticesinde de kavga, döğüş ve ölüm meydana gelir.
İbni Asâkir’in neklettiği hadîs-i şerifte: “Gazap şeytandandır. Şeytan ateşten yaratılmıştır. Ateşi su söndürür. Binâaenaleyh biri-niz gazaplandı mı hemen yıkansın.” buyrulmuştur. Diğer bir hadîs-i şerifte de; “Zulüm kıyamet gününde (sahibine) karanlıklar olacak-tır;” buyurulmuştur.
* * *
Söylesen, ger Hak için bir sözünü,
Töhmet ile karalarlar yüzünü.
Haksız olanlar, hak söze küserler,
Hak deyenin hak dilini keserler.
Hak acıdır, müşkil olur tutması,
Acı devâ, ağır olur yutması. (S. M. Sezen. Şiir Defteri, s. 107).
Bu mısralarda da özetlendiği gibi; Allah için doğruyu konu-şan, Hak için bir söz söyleyen kimseler, akla hayale gelmeyen, herhangi bir sebeple töhmet altında ve bir yük altında bırakılırlar. Çünkü bu toplumun iyiliği için yapılan müdahaleler ve doğru sözler haksızın, zalimin oyununu bozar ve hilesini ortaya çıkarır. Böylece haksız yoldan çıkar sağlayanlayanların şimşekleri adâletli davrana-na yönelir.
Bu durumda, kötülükle mücadelede bazı küsenler, darılanlar olacaktır. Bu küsenler ve darılanlar çıkarı ortadan kalkanlar ve haksız olanlardır. Bunlar hak söze küsenlerdir.
Buna rağmen, büyük bir zarar da gelse; kim olursa olsun, ne derlerse desinler, hiç aldırmadan kötülüğe engel olmaktan ve ger-çeği söylemekten vazgeçilmemelidir.
Resûlüllah (s.a.) buyuruyor:
ﻪﻧﺎﺳﻠﺑﻓ ﻊﻃﺘﺳﻴ ﻡﻠ ﻦﺎﻓ ﻩﺪﻴﺑ ﺮﻴﻐﻴﻠﺍ ﺎﻓ ﺍﺮﻜﻧﻤ ﻡﻜﻧﻤ ﻯﺃﺮ ﻦﻤ
ﻦﺎﻤﻴﻻﺍﻒﻌﻀﺃ ﻚﻠذﻓ ﻪﺑﻠﻘﺑﻓ ﻊﻃﺘﺳﻴ ﻡﻠ ﻦﺎﻓ
“Sizden bir kimse bir kötülük gördüğünde eliyle değiştirsin (o kötülüğü kaldırsın). Eğer gücü yetmezse diliyle (o kötülüğü gidermeye çalışsın). Ona da güç yetiremezse kalbiyle (buğzetsin). Bu buğzetme ise, imanın en zayıfıdır.”
“Haklı-haksız” deyenin ve bu uğurda gayret gösterenin zarara uğratılmak isteneceği, çevreden de, bilerek ya da bilmeden bazı haksız kişilerin yanında yer alanların olabileceği düşünülerek tedbirler alınmalıdır ve mücadeleden kaçınılmamalıdır.
4. BOŞ SÖZLER VE BOŞ VAADLER
Bazıları boş sözler konuşurlar. Konuştukları tutarsız ve at-masyondur. Sözünün nereye varacağını bilmezler. Sonunda da bu sözlerinin cezasını çekerler, karşılığını pahalı öderler.
Kişi verdiği sözü tutmalı, ahdini yerine getirmeli, boş vaadde bulunmamalıdır.
ﻦﻮﻠﻌﻔﺘ ﻻﺎﻤ ﻦﻮﻠﻮﻘﺘ ﻡﻠ ﺍﻮﻧﻤﺁ ﻦﻴذﻠﺍ ﺎﻫﻴﺃ ﺎﻴ
“Yapmayacağınız şeyi niçin söylüyorsunuz?” (Saf suresi, 3.)
Bu durumda; müminler, vermiş oldukları sözleri ve yapmış oldukları yeminleri yerine getirmeye teşvik edilmektedir. Ayrıca, müminlerin yapmadıkları şeylerde “yaptık” demeleri nehyedilmek-tedir.
Bir sonraki âyet-i kerîmede de, “Ey müminler! Şunu iyi bilin ki, işlemediğiniz bir şeyi, yapmadığınız bir işi söylemeniz, Allah’ın indinde büyük bir buğzoldu.” buyrulmaktadır.
Ömrünü, bu âyet-i kerîmede belirtilen düstur doğrultusunda geçirmiştir. Yapmayacağı ve yapamayacağı şeylerle ilgili hiçbir vaadde bulunmamıştır. Eğer, böyle bir vaadde bulunmak zorun-da kalmışsa, sonuna kadar yapılması için var gücüyle çalışmış-mıştır.
Bu bakımdan boş vaadlerde bulunanlar, bol keseden atanlar, bu amaçla yalan söyleyenlerle, yine bütün gücüyle müca-dele etmiştir. Bu kimselere de değer vermemiştir.
Yalan söyleme ihtimali olan birine, hiç çekinmeden, “Ga-zeten de hangi yalanlar var? Bana yalanlarını anlatma, doğruları söyle!” deyerek, daha konuşmasının başında boş vaadlarda bulun-masını, yalan söylemesini önlemek isterdi.
B. SOSYAL PRENSİPLER
-
KELÂM-I KİBÂRLAR VE ÇOK
TEKRARLADIĞI SÖZLER
Emek
“Ne ekersen onu biçersin.”
“Cefayı çekmeyen sefâyı süremez.”
“Lokma çiğnenmeden yutulmaz.”
Boş lakırdı karın doyurmaz.
Tok açın hâlinden anlamaz.
Çalış, yeter ki, namerde muhtaç olma!
“Her yokuşun bir inişi vardır.”
Çekmeyince zor zahmet, erişilmez menzile,
Ekmeyince, biçmeyince hâsılât girmez ele. (S. M. Sezen. Şiir Defteri, s. 90).
Taşıma su ile değirmen dönmez.
Fırsat
“Demir tavında dövülür.”
Tutkal zamanında yapışır.
İşini hemen gör!
Fırsat kolla, işini tam yap!
Bu fırsat bir daha ele geçmez.
“Çubuk yaş iken eğilir.” Çubuk yaş iken doğrulur.
Yalan, gerçek fikir düzme,
Gerçeği yalana bozma.
Elinde var iken fırsat,
Kaçırma çâresine bak. (S. M. Sezen. Şiir Defteri, s. 90).
Emrinde çalışan kişiye sahip olduğunu hatırlat ve hissettir ki görevini bilsin, işini itinalı ve çabuk yapsın.
Görevi olmayan, yükümsüz kişi verimli olmaz, tembel alışır.
İşsizlik kişiyi tembelliğe sevk eder.
İşi ehline ver ki sıkıntı çekmiyesin.
“Kişiye taşıyabileceği yükü yükle ...” ki işini rahatça yapabilsin.
Kefil olacaksan, bâri büyük sorumluluklar altına girme... Sorumluluğu alabilecek kimseye kefil olmayın!
Borcu sahibine bırak ki sorumluluğunu hissetsin (bilsin); kendisi de zahmete katlansın.
Eşeğe yükünü sağlam vur ki doğru yürüsün. Yükü hafif olan eşek sahibini yorar. Ağır yükü omuzundan (sırtından) atmak isteyen hedefine zamanında varır.
Yükü hafif olan başka nasip arar.
“Har vurup harman savrulmaz.”
Keyfî israf yapılmaz.
“Sermaye kediye yüklenmez.”
Sermaye yerinde kullanılmalı.
Günlük ihtiyaç için sermaye kullanılmaz.
“Damlaya damlaya göl olur.”
“Sakla samanı, gelir zamanı.”
Et pazardan gelsin.
Sermaye pazar harçlığı olmaz.
Eşek ölür semeri kalır,
İnsan ölür eseri kalır.
-
İŞE UYUM SAĞLAMA
Dostları ilə paylaş: |