Trevanian Şibumi



Yüklə 1,6 Mb.
səhifə3/33
tarix22.08.2018
ölçüsü1,6 Mb.
#74291
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   33

OLAY YERİ KUDÜSTE BİR KAHVEHANE... BOMBA ONUNLA BİRLİKTE ORADA BULUNAN ALTI ARABİ ÖLDÜRMÜŞ. İKİ ÇOCUK KÖR OLMUŞ...

32

«Tamam, yeter. Önemli değilmiş. Hafif taramaya geri dön.»



BUGÜN İÇİN ANA ŞİRKETE ZARAR VEREBİLME KATSAYISI 0,001

KATSAYI DÜŞÜKLÜĞÜNÜN NEDENİ EŞİT.

BU ADAM ŞİMDİ ÖLÜ... PARANTEZ KEMİK KIRIKLARI PARANTEZ AKCİĞER YIRTILMASI

YARİV, CHAİM

DOĞUM EKİM 11.1952... YERİ ELATH, İSRAİL... ÖKSÜZ / KİBUTZ'DA BÜYÜMÜŞ (Ayrıntılar mevcut)... MÜNİH BEŞLİSİNE KATILIŞ... EYLÜL 7.1972... BUGÜN İÇİN ANA ŞİRKETE ZARAR VEREBİLME KATSAYISI 0,64+...

KATSAYININ ORTA DÜZEYDE OLUŞU NEDENİ EŞİT: BU ADAM AMACA BAĞLI FAKAT LİDER TİPİ DEĞİL...

ZARMİ, MEHEMİAH

DOĞUM HAZİRAN 11,1948... YERİ ASHDOD, İSRAİL...

KİBUTZ / ÜNİVERSİTE / ORDU YETİŞTİRMESİ (Ayrıntıları mevcut)...

AKTİF GERİLLA VİRGÜL BAĞIMLI DEĞİL (Yapmış olduğu veya olabileceği eylem listesi mevcut)...

MÜNİH BEŞLESİNE KATILMIŞ... EYLÜL 7.1972...

BUGÜN İÇİN ANA ŞİRKETE ZARAR VEREBİLMEK KATSAYISI 0,96+...

KATSAYI YÜKSEKLİĞİNİN NEDENİ EŞİT:

BU ADAM AMACA BAĞLI VE LİDER TİPİ:

DİKKAT! DİKKAT! DİKKAT! DİKKAT! BU ADAM GÖRÜLDÜĞÜ YERDE ÖLDÜRÜLMESİ GEREKEN BİRİ.

Şibumi


33/3

STERN, HANNAH

DOĞUM NİSAN 1.1952... YERİ SKOKIE, ILLINOIS, ABD... ÜNİVERSİTE / SOSYOLOJİ VE ROMANS DİLLERİ / AKTİF OKUL EYLEMCİSİ (NSA VE CIA dosyaları mevcut)... TEKRARLAMA! TEKRARLAMA! TEKRARLAMA!

Diamond masanın üstünden gözlerini kaldırdı. «Ne oluyor?» diye sordu.

«Bir yanlışlık var efendim. Şişko önce söylediğini düzeltecek.»

«Neymiş?»

«İki dakikaya kalmaz öğreniriz efendim. Şişko veri alıyor.»

Bayan Swiven makina odasından salona girdi. «Münih Beşlisi üyelerini telefonlarını istedim efendim,» dedi.

«Hazır olur olmaz getir buraya.»

«Başüstüne efendim.»

Başyardımcı dikkati kendi üzerine çekmek için elini havaya kaldırdı. «İşte geliyor, efendim. Şişko hatasını düzeltiyor. Starr'ın Roma eylemiyle ilgili raporuna dayanarak düzeltiyor. O rapordaki verileri daha yeni sindirmiş.»

Diamond masanın üstüne yansıtılan bilgiyi okudu.

DAHA ÖNCE YARİV, CHAİM'İN ANA ŞİRKETE ZARAR VEREBİLME KATSAYISINA İLİŞKİN VERİLEN RAKAMIN DÜZELTİLMESİ... DÜZELTİLMİŞ KATSAYI EŞİT 0,001 BU KİŞİ ÖLDÜRÜLMÜŞTÜR...

DAHA ÖNCE ZARMİ, NEHEMİAH'IN ANA ŞİRKETE ZARAR VEREBİLME KATSAYISINA İLİŞKİN VERİLEN RAKAMIN DÜZELTİLMESİ DÜZELTİLMİŞ KATSAYI 0,001...

KATSAYI DÜŞÜKLÜĞÜNÜN NEDENİ EŞİT: BU KİŞİ ÖLDÜRÜLMÜŞTÜR...

34

Diamond arkasına yaslanıp kafasını salladı. «On sekiz saatlik bir gecikme...» diye söylendi. «Bir gün bu yüzden canımız yanacak.»



«Şişko'nun suçu değil, efendim. Dünyadaki nüfus patlamasıyla bizim bilgi patlamasının doğal sonucu. Bazen bana öyle geliyor ki insanlar hakkında çok fazla şey biliyoruz!» Başyardımcı kendi düşüncesine kıkır kıkır güldü. «Bu arada, konuşma üslûbundaki değişikliğe dikkat ettiniz mi, efendim?» «Hangi değişikliğe?»

«Eskiden BU ADAM derken, şimdi artık BU KİŞİ demeye başladı. Ana şirketin kadın ve erkek elemanlara eşit hak tanıyan bir tüzel kişi olma yoluna girdiğini anlamış Şişko.» Başyardımcının sesinden, duyduğu gurur belli oluyordu.

Diamond enerjisiz bir sesle, «Harika bir şey!» diye söylendi. Bayan Swiven elinde beş resimle makine odasından girip resimleri Diamond'un çalışma masası üstüne koydu, sonra platform'dan aşağıya inip elinde not bloknotu, emir almak üzere hazır bekledi.

Diamond resimleri karıştırdı. Münih beşlisi üyeleri arasından, hayatta olarak bilinen tek kişiyi, Hannah Stern'i bulmaya çalıştı. Bulduğu surata baktı, başını salladı, kaderci bir tavırla içini çekti. Ah, bu CIA salakları!

Başyardımcısı konsolun taburesinde dönüp gözlüklerini düzelterek ona baktı. Tedirgindi. «Ne oldu, Efendim?» diye sordu.

Diamond gözlerini kısmış, karşısındaki duvar boyu pencereden gözüken Washington Anıtına bakıyordu. Anıtın tepesinde her gün bu saatta bir bulut dolaşır, sivri beyaz sütun sanki bulutun ırzına geçmeye niyetleniyormuş gibi gözükürdü. Diamond parmak eklemlerinden birini üst dudağına vurdu. «Starr'ın eylem raporunu okudun mu?» diye sordu.

«Bir göz attım. Daha çok imlâ yanlışları açısından.» «O israilli gençlerin yolculuğu nereye doğruydu?» Bay Diamon'un böyle yüksek sesle düşünmesi Başyardımcıyı her zaman huzursuz etmişti. Sorulan sorulara Şişko'nun yardımı olmadan cevap vermeyi sevmezdi. «Hatırladığıma göre Londra'ya gidiyorlardı.» dedi.

35

«Tamam. Niyetleri Heathrow Havaalanına Filistinli gerillaları uçak kaçırmadan önce avlamaktı. Pekâlâ. Madem ki Münih Beşlisi ¦¦¦kilıi Londra'ya gidiyordu, Roma'da ne diye indiler? 414 uçuş numaralı uçak zaten Roma ve Paris'e uğrayıp Londra'ya gidiyor değil miydi?»



«Efendim bunun birçok nedeni olabilir...» «Sonra neden İngiltere'ye uçağın Filistinlilerce kaçırılacağı tarihten altı gün önce gidiyorlar? Neden Londra'da gözönünde o kadar uzun süre beklemeye razı oluyorlar. Evlerinde bekleseler daha güvende olmazlar mıydı?» «Ama belki de...»

«Sonra da... neden üstlerinden Pau'ya uçak biletleri çıkıyor?» «Pau'ya mı efendim?»

«Starr'ın eylem raporunda var. Otuz ikinci sayfanın sonunda başlayıp otuz dördün ortasına kadar süren bölüm. Kurbanların üstlerinden ve çantalarından çıkan eşyaların tanımı. Listeyi İtalyan polisi hazırlamış Pau'ya iki uçak bileti de var o listede.»

Başyardımcı Pau'nun nerede olduğunu bilmediğini belli etmek istemiyordu. İlk fırsatta Şişko'ya sormak üzere bunu zihninin bir kenarına not etti. «Bunlar ne anlama geliyor, efendim?» diye sordu.

«CIA'nın bir kere daha Domuzlar Körfezi'nde ve Watergate olayındaki gibi çuvalladığı anlamına geliyor. Bir kere daha berbat ettiler ortalığı.» Diamond'un çenesi kasıldı. «Bu ülkenin kafasız seçmenleri CIA yozlaşıyor, ya da ahlâksızlaşıyor diye boş yere üzülüyorlar. Bu kuruluş bu ülkenin mahvına, kötülüğünden değil, beceriksizliğinden sebep olacak.» Tekrar masasına dönüp Hannah Stem'in resmini eline aldı. «Şişko tam bu Hannah Stern'i anlatırken geri gidip düzeltmelere başladı,» dedi. «Şimdi kaldığı yerden devam etsin. Biraz da derinlik ver taramaya.»

Hem verileri, hem elindeki fotoğrafın yarattığı etkiyi dikkate alan Diamond, Bayan Stem'in terör hareketlerine katılan kalabalığın en uçlarında yer alan ve çok rastlanan türden biri olduğuna karar vermekteydi. Genç, zeki, orta-sınıf bir Amerikalı, amaçlara bağlı. Bu tipi iyi tanırdı Diamond. Liberallik moda olsa, iyi bir liberal olurdu

36

bu kız. Her yaptığı işte öz-saygı arayan biri olmalıydı. Kendi sağduyu noksanlığını saplantısızlık diye göstermeye çalışan biri. Üçüncü dünyadaki açlığı merak eden, ama üniversite bahçesinde elinde bol protein tüketen koskocaman köpeğiyle gezen, bu yolla da tüın canlılara olan sevgisini kanıtlamaya kalkan tip.



İsrail'e ilk defa bir yaz tatilinde, amcasını ziyaret için gitmişti. Kendi deyimiyle bu yolculuğun asıl nedeni, «Yahudiliğimin bilincine varmak,» oluyordu. Bu sözler NSA'nın kız hakkındaki raporundan alınmaydı.

Diamond bu cümleyi okurken içini çekmeden edemedi. Galiba Bayan Stern'de de demokrasinin yarattığı o ünlü saplantı vardı. «Tüm insanlar ilginç yaratılmıştır,» saplantısı.

Şişko'ya göre Bayan Stem'in katsayısı oldukça düşüktü. Çünkü Şişko onu, evleninceye kadar kendi varlığına iyi bir neden bulmaya çalışan tipik bir Amerikalı genç kız olarak nitelendiriyordu. Kızın kişiliğinde kent gerillalarına özgü psikolojik bozukluklardan eser olmadığı gibi, şiddet eylemlerinde cinsel bir zevk bulacak tipde hiç değildi. Ayrıca ün kazanma meraklısı gibi de görünmüyordu. Bu merak nice modası geçmiş artistleri, o güne kadar gözden kaçmış sosyal suç tutkularına yönelten bir meraktı.

Yoo, hayır, Hannah Stem'in resminde ve verilerinde, üzerine olağanüstü dikkat çekecek hiçbir şey yoktu. Yainız iki noktanın dışında. Birincisi, bu kız Asa Stem'in yeğeni oluyordu. İkincisi ele, Münih Beşlisinin hayatta kalmış tek üyesi oydu.

Diamond, Bayan Swiven'e döndü. «Starr'la o Arab'a... Yani bay Haman'a on dakikaya kadar sinema salonunda bulunmalarını söyle.»

«Peki efendim.»

«Muavin de oraya gelsin.» Sonra Başyardımcıya döndü. «Sfiı Şişko üzerinde çalışmaya devam et. Bu Asa Stern denilen lıder'le ilgili derin tarama istiyorum. Bilgi verecek tek kişi o. Ona en yakın kişilerin listesini çıkar. Aile, dost, birlikte iş yaptıkları, ortaklan, tanıdıkları, aşkları, falan, filan.»

«Bir saniye, efendim.» Başyardımcı önce kompütere iki soru verdi, sonra bir açıklama maddesi ekledi. «Şey... efendim, en yakın-

larınm listesi dediğiniz aşağı yukarı...m... üç yüz yirmi yedi kişilik bir liste olacak. Haklarında kısa veriler de gelecek. Bunlara baktıktan sonra ikinci derece yakınlara, yani dostların dostlarına falan geçmemiz gerekecek Oradan önümüze otuz beş milyon isini gelmesi gerekiyor. Herhalde bir öncelik seçimi yapmamız şart efendim.»

Başyardımcının hakkı vardı. Önemli bir karardı bu. Şişko'dan liste istemenin bin türlü yolu vardı çünkü.

Diamond, Asa Stern'le ilgili şimdiye kadar bildiklerini aklından geçirdi. İçgüdüsünü gıdıklayan bir satır vardı orada: Meslek veya paravan meslek... Çiftçi, Gazeteci, Ozan, Tarihçi. Demek adam tipik bir terörist değildi. Daha beter bir şeydi. Romantik bir vatansever.

«Listeyi duygusal açıdan iste,» dedi. «Aşk, sevgi, dostluk falan... bu tür ilişkilere yönel. En yakınlardan en uzağa doğru yapsın taramayı.»

Başyardımcı içine dolgun bir soluk çekerken gözleri parıldıyor-du. Parmak uçlarını birbirine sürttü. İşte bu seferki, sanat gerektiren bir görevdi. Aşk, sevgi, dostluk, güven... böyle kaypak kavramlar kazık gibi metodlarla öğrenilecek şeyler değildi. Hiçbir kompüter, hatta Şişko bile böyle konularda direkt cevap veremezdi. Sorular non-frekans sayılarıyla, non-sekitör ilişkileriyle sorulmak zorundaydı. Yani en basit anlamıyla, ölçülebilir bir neden olmaksızın yapılmış hareketler, belirli bir mantık olmadan girişilmiş eylemler, belki sevgi, dostluk, güven gibi nedenlere dayanan şeyler olabilirdi. Ama bunların listesini çıkarırken de çok dikkatli davranmak şarttı. Çünkü aynı hareket ve eylemlerin nedeni nefret, delilik veya şantaj da olabilirdi pekâlâ. Zaten sevgi için motivasyon içgüdüsünü saptamak hiçbir zaman kolay değildi. Hele sevgiyi şantajdan ayırmak hemen hemen olanaksızdı.

Enfes... leziz bir görevdi bu. Çok da güçtü. Şişko'ya ilk sorulan yazdırırken Başyardımcının omuzları bir öne bir arkaya oynuyordu. Danseder gibi.

Bayan Swiven çalışma odasına döndü. «Sinema salonunda sizi bekliyorlar efendim.»

«İyi. O telefonları da getir. Ne var, Tanrı aşkına, Bayan Swiven?»

38

«Bir şeyim yok efendim. Sırtım kaşınıyor, o kadar.»



«Daha neler!»

Darryl Starr, Arap'la birlikte derhal sinema salonuna gitmesi için emir geldiği anda, işlerin ters gittiğini sezmişti. Salona girip de kendi patronunun asık bir suratla orada oturmakta olduğunu görünce korkularının gerçek olduğunu anladı. Uluslararası Görev Bağlantı Muavini, Starr'a kafasıyla kısa bir selâm verdi, Arab'a homurdanmakla yetindi. Son günlerde uğradığı dertlerin çoğundan, petrol zengini Arap şeyhlerini sorumlu tutuyordu. Bu sorunlardan biri de Bay Diamond'un CIA'nın göbeğine yerleşmesi ve her yapılana burun kıvırmasıydı.

Petrolcü Araplar batıya şantaj yapmak, onları İsrail'e yaptıkları yasal ve duygusal yardımlardan alıkoymak için ilk defa petrol boykotu uyguladıklarında, Muavin'le birlikte CIA'nın diğer ileri gelenleri kafa kafaya vermişler ve NE385/8 Planını önermişlerdi. Bu planın bir adı da «6 Saniye Savaşı» idi. Plana göre CIA'nın desteklediği dindar İslam Maoist Falanj kuvvetleri Arap devletlerini hırstan ve açgözlülükten kurtarabilmek için tüm petrol tesislerinin yüzde seksenini bir dakika bile sürmeyen bir harekât sonucu işgal ediverecekti. Tabii korkuya kapılıp güneyde Rodezya'ya, kuzeyde İskandinavya'ya kadar kaçmış olabilecek Arap ve Mısır askerlerini derleyip toplamak sonradan belki üç ay kadar sürebilirdi ya... neyse

Altı Saniye Savaşı için gerekli kararlar konusunda ne ABD Baş-kanı'nı ne de kongreyi yormamak gerektiğinde herkes hem fikirdi. Hele seçim yılında! Eylemin birinci aşaması gerçekleştirilmiş, siyah ve müslüman Afrika liderlerinin birçoğu bir cinayet salgını sonucu hayata veda etmiş, bir kısmını kendi ailesinden kimseler öldürmüştü. Tam ikinci aşama için hazırlık dönemindelerken birden her şey donduruldu. CIA'nın yaptıklarına ait bazı bilgiler dışarı sızmış, Kon-gre'nin çeşitli komisyonlarına ulaşmıştı. CIA ajanlarının listesi Fransa, İtalya ve yakındoğunun sol basını eline geçti, uluslararası CIA iletişimi işlemez oldu, kompüterlerinin hafıza bankalarında birçok bandın silinmiş olduğu keşfedildi. Hele bu sonuncusu bir felâketti. Çünkü CIA, seçimle gelmiş Amerikan yetkililerini hep haklarında topladığı bilgilerle kontrol etme âdetindeydi.

39

yt

Ve derken günün birinde Bay Diamond'la az sayıdaki yardımcıları Merkeze gelip yazılı emir ve yetki belgelerini gösterdiler. Bu belgelere göre petrol üreten ülkelerle direkt veya teğet ilişkisi olan her konuda Ana Şirket tüm yetkilere sahipti. O güne kadar ne Muavin, ne de diğer CIA'cılar Ana Şirket'in adını bile duymuş değillerdi. Onlara hemen durum anlatıldı. Ana Şirket, batı dünyasının enerji ve istihbaratını etkili biçimde kontrol eden büyük ve uluslararası petrol, haberleşme ve ulaşım şirketlerinin bir konsorsiyumuydu. İşte bu Ana Şirket düşünmüş, taşınmış, sonunda kendi kârlarını iki yıl içinde üç katına çıkartmaya yardımcı olan petrolcü dostlarına zarar verilmesini uygun bulmamış, ve CIA'nın bu gibi işlere burnunu sokup bilir bilmez ortalığı karıştırmasına engel olmaya karar vermişti.



CIA'da hiç kimsenin aklından Bay Diamond'a veya Ana Şirkete karşı gelmek gibi bir fikir geçmedi. Ülkenin en baş yöneticilerini bile kontrol altında tutan bir gruptu çünkü bunlar. Hem direkt yardım yoluyla, hem de bazı adayları kamu önünde karalayacak ya da yüceltecek yöntemler uygulamak, Amerikan halkının «Gerçek» diye bildiği şeye yeni şekiller vermek yoluyla.

Ömrü skandallarla dolu olan CIA gibi bir kuruluşun, tundralara bile boru hattı döşeyebilen böyle bir güce karşı ne şansı olabilirdi ki? Hükümetin güneş enerjisi, ya da rüzgâr, gel-git, jeotermal enerji gibi konulardaki bilimsel araştırma bütçesini sıfıra yaklaştırmayı başaran, böylece kendilerine rakip yaratmaktan kurtulan bu örgüte kim karşı gelebilirdi? Amerikan Silâhlı Kuvvetlerindeki adamları kanalıyla bu ülke halkına atom artıklarını topraklarında barındırmayı bile kabul ettirmiş bir kuruluştu bu. O öldürücü artıkları! En ufak bir falsoda felâketten kurtuluş yoktu. Falso'nun olmamasına... hiçbir zaman olmamasına da olanak var mıydı ki?

Ana Şirket CIA'yı devralırken hükümetten hiçbir ciddi engelle karşılaşmadı. Zaten seçim yılı olduğu için böyle konularla kim uğraşırdı! Seçimden sonraki üç yıllık sakin dönemden de pek ürkmeye gerek yoktu. Çünkü Amerikan tipi temsilî hükümette genel anlayış, ülkeyi yönetecek zekâ, ahlâk ve kültüre sahip bir insanın kendini oy dilenecek kadar alçaltmasına karşıydı. Yani kısaca ifade etmek gere-

40

kirşe, Amerikan politikasında seçimi kazanabilen hiç kimse, kazanmaya lâyık değildi.



Yalnızca kısa bir süre için, çok kısa bir süre için tedirginlik geçirdi Ana Şirket. O da, bir grup saf ve genç senatörün bir Meclis araştırması istemesi olayında ortaya çıktı. Araştırmanın konusu, Arapların sahip olduğu milyonlara bir göz atıp, uzak bir ihtimal bile olsa, Amerika İsrail'e yardıma devam ettiği takdirde bunların ülke ekonomisine tehlikeli biçimde şantaj yapacak durumda olup olmadığını anlamaktı. Ama Kuveyt hükümeti bu araştırma sürdürülürse derhal paralarını geri çekip bankaları iflâs ettireceğini belirtince tehlike ortadan kalktı. Senato komisyonu verdiği raporda ülkenin şantaja karşı güçlü olup olmadığını kesin şekilde bilemeyeceklerini, çünkü araştırmalarına devam etmeye olanak bulamadıklarını belirttiler.

Muavin bu olaylar sonucu kuruluşun kontrolünü elinden nasıl kaçırdığını kara kara düşünürken salonun arka kapıları açıldı. Diamond, peşinde Bayan Swiven'la birlikte girip hızlı adımlarla öne doğru yürürken Muavin onu selâmlamak üzere ayağa kalktı. Sekreterin elinde Şişko'nun verdiği fotoğraflar vardı? Münih Beşlisi'nin resimleri.

Starr, Diamond'un gelişini farkettiğini ancak belli edecek biçimde ağırlığını poposundan kaldırdı ama, homurdanarak hemen tekrar yerine yerleşti. Arap ise, Bayan Swiven'in gelişine tepki olarak yerinden fırladı, sırıttı, Avrupa kurallarına uygun biçimde eğilerek selâm verdi. Hoş kadın, diye düşündü kendi kendine. Oldukça dolgun. Cildi kar gibi. Balkonları da zengin.

Diamond ötekilerden uzak bir yere otururken, «Projeksiyoncu yerinde mi?» diye sordu.

Starr, «Evet efendim,» dedi. «Filmi tekrar mı izlemek istiyorsunuz?»

«Siz salakların tekrar izlemesini istiyorum.»

Muavin kendisinin sıradan bir ajanla aynı sınıfa sokulmasından hoşnut değildi. Hele bir Arapla! Ama artık ıstıraplarını sessizce çekmeyi öğrenmişti. Yüksek rütbelilerin ilk öğrenmesi gereken şey!

41

Starr, «Filmi tekrar görmek istediğinizi söylememiştiniz ki!» dedi. «Projeksiyoncunun bobini tersine sardığını hiç sanmıyorum.»



«O halde sondan başa doğru, tersinden göstersin. Önemi yok.»

Starr iletişim düğmesine basıp gerekli emirleri verdi, duvardaki ışıklar karardı.

«Starr?»

«Efendim?»

«Puroyu söndür.»

...Asansörün kapısı ölü Japonun kafasına doğru bir açılıp bir kapanıyordu. Derken adam canlandı, duvarın yukarısına doğru kaydı. Avu-cundaki delik yokoldu, eli sırtındaki kurşunu söküp çıkarır gibi bir hareket yaptı. Geri geri koşup bir yığın okul çocuğunun arasına daldı. Çocuklardan bir tanesi yüzer gibi bir hareketle yerden havaya yükseldi, karnındaki kırmızı leke emilircesine yokoldu. Japon, camlı giriş kapılarına vardığında başım eğdi, yerlerdeki cam kırıkları toplanıp yerlerine yerleşerek sağlam bir cam oluşturdular. İkinci Japon yerden fırlayıp bir otomatik silâhı havada yakaladı, sonra ikisi birlikte geri geri koşmaya koyuldular. Kamera onları bırakıp yerde yatan İsrailli genci buldu. Görünmez bir vantuz delikanlının kafa parçalarım bir araya toplayarak yerine yerleştirdi, yerdeki kırmızı göl toplandı, kalçasının içine doğru emildi. Genç yerden fırlayıp geri geri koştu, çantasının yanından geçerken çanta yerden onun eline doğru uçuverdi. Kamera tekrar döndü, ikinci İsrailliyi buldu. Bulduğu anda, gencin yokolmuş yanağı eski yerine oturmaktaydı. O dizüstü otururken göğsündeki kanlar göğsünün içine çekildi, haki renkli gömleğinin yırtıkları kendi kendine yamalandı. İki genç geri geri yürüdüler. Biri dönüp gülümsedi. İlerdeki birini görebilmek için parmak uçlarına yükselmeye çalışan İtalyan ailenin arasına girdiler. Daha sonra geri geri, kontrol turnikesine vardılar. İtalyan görevli elindeki âletle pasaportlarındaki damgayı sildi. Kızıl saçlı bir kız önce başını iki yana salladı, sonra gülümseyerek teşekkür etti.

«Dur! diye haykırdı Diamond. Daha önce onun bağırdığını hiç duymayan Bayan Swiven neye uğradığını şaşırmıştı.

42

Ekrandaki kız olduğu gibi dondu. Işık biraz solduruldu ve film karesinin yanması böylece önlendi.



«Şu kızı görüyor musun, Starr?»

«Elbette görüyorum.»

«Onun hakkında ne biliyorsan anlat.»

Starr bu garip soru karşısında şaşaladı. Başının bir tür derde girdiğinin farkındaydı. Her zamanki gibi saf delikanlı numarasından medet umdu.

«Şeyy... bir kere esaslı memeleri var, bu kesin. Poposu biçimli. Beli ve kollan benim zevkime göre fazla ince ama, babamın dediği gibi etin lezzetlisi kemiğe yakın olanıdır.» Starr susup güldü. Bu gülüşe Arap da hemen katıldı. Söylenenleri anladığını kanıtlama çaba-sındaydı.

«Starr?» Diamond'un sesi monoton ve gergindi. «Senden bir ricada bulunacağım. Şu önümüzdeki birkaç saat boyunca olanca çabanı harcayıp böyle eşekleşmemeni istiyorum. Senden beni eğlendirmeni isteyen olmadı. Cevaplarım cıvık şakalarla süslemene de gerek yok. Burada olup bitenler hiç komik değil. Tam CIA'nın ününe lâyık bir biçimde sen de çuvalladın, Starr. Bunu iyice anlıyor musun?»

Bir sessizlik oldu. Muavin itiraz edip etmemek arasında kararsızdı. Sonunda etmemeye karar verdi.

«Starr? İyice anladın mı?»

Hafif bir iç çekişi, sonra alçak bir ses. «Anladım efendim.»

Muavin öksürüp boğazını temizledi en yetkili sesiyle konuştu.

«Eğer kuruluşun yapabileceği herhangi bir...»

Diamond, «Starr, kızı tanıdın mı?» diye sordu.

Bayan Swiven elindeki dosyadan genç kızın resmini çıkarıp Starr'la Arabın oturduğu tarafa seğirtti.

Starr loş ışıkta resmi daha iyi görebilmek için kıpırdadı. «Evet efendim.»

«Kim peki?»

«Ekrandaki kız.»

«Tamam. Adı Hannah Stern. Amcası Asa Stern. Yani Münih Beşlisi'nin kurucusu. Komando ekibinin üçüncü üyesi oydu işte.»

43

«Üçüncü mü?» diye sordu Starr. «Ama... bize uçakta onlardan yalnızca iki kişi olacak dendiydi.»



«Kim dedi bunu?»

«Şu adamdan aldığım istihbarat raporunda yazıyordu.»

Arap, «Doğru, Bay Diamond,» diye atıldı. «Bizim istihbarat ajanlarımız...»

Diamond gözlerini yummuş, başım iki yana sallıyordu.

«Starr? Bana bu eylemi Arapların istihbarat raporuna dayanarak hazırladığını mı söylemeye çalışıyorsun?»

«Şey, biz... evet efendim.» Starr'ın sesi iyiden iyiye sönüktü. Böyle ifade edilince yaptığı iş gerçekten çok salakça görünüyordu. Siyaseti İtalyanlara yaptırmak, ya da endüstri ilişkilerini İngilizlere bırakmak gibi bir şey.

Muavin, «Bence yapılan hata Arap dostlarımızın yanlış bilgilerinden doğuyorsa, sorumluluğun büyük kısmını onlar paylaşmalı,» deyiverdi.

Diamond, «Yanılıyorsun,» diye karşılık verdi. «Ama sanırım yanılmaya alışmışsın sen. Onlar hiçbir sorumluluğu almak zorunda değil. Petrol onların.»

Arap temsilci gülümseyerek başını salladı. «Siz de tıpkı amcam başkan gibi düşünüyorsunuz. O da sık sık der ki...»

«Pekâlâ» diye ayağa kalktı Diamond. «Siz üçünüz hazır bekleyin. Bir saata kalmadan sizi çağıracağım. Aşağıda istediğim bazı veriler birikiyor. Yaptığınız hatayı onarmam hâlâ mümkün olabilir.» Peşinde Bayan Swiven'le yürüyüp salondan çıktı.

Muavin boğazını temizledi, bir şey söylemeye hazırlandı, sonra susmanın daha bir güçlülük ifadesi olduğunu düşündü. Starr'a gözlerini dikip uzun uzun baktı. Arab'a kısaca göz attı, dönüp çıktı.

Starr koltuktan kalkarken. «Eee ahbap.» dedi. «Bari hâlâ boğazımızdan lokma gidecek haldeyken bir şeyler yiyelim. Galiba işler iyice sarpa saracak.»

Arap kıkırdayıp başını salladı. Birlikte yürüdüler.

Boş salona bir süre ekrandan gülümseyen Hannah Stern'in yüzü

44

hâkim oldu. Projeksiyoncu filmi sarmaya başladığında kahverengi bir amip gelip o yüzü yaladı yuttu.



ETCHEBAR

Hannah Stern, Turdets meydanını çevreleyen ağaçlar altındaki çay bahçelerinden birinde, bir masaya oturmuştu. Dalgın gözleri önündeki kahveye bakıyordu. Çok koyu, telveli bir kahveydi önündeki. Meydan çevresindeki beyaz binalardan yansıyan güneş göz kamaştırıyordu. Ağaçların altındaki gölgelik ise hem kara, hem de soğuktu. Arkasında kalan gazinodan oyun oynayan dört Bask erkeğinin sesleri gelmekteydi. Durmadan duyulan sözler, Bai, passo, passo, alla Jainkoa, passo, alla Jainkoa diye tekrarlamakta, hele bu sonuncusu akla gelebilen her ton ve vurguda söylenmekteydi. Oyuncular bu sözle blöf yapıyor bu sözle birbirlerine sinyal veriyor, yalan söylüyor, kötü şanslarından ötürü Tanrı'ya yakınıyor, ya da karşısına böyle budala bir oyun arkadaşı verdiği için Tanrı'ya sitem ediyorlardı besbelli.

Son yedi saattan beri Hannah Stern çok çeşitli ruhsal durumlardan geçmişti. Önce gerçeğin kâbusu, sonra bir hayal dünyasına kaçış, sonra da bir zihin karmaşıklığı ve baş dönmesi. Duygusal bir şokun etkisindeydi ama ruhu şok alanından uzaklaşmıştı. Şimdi sinir yapısı parça parça olmak üzereydi. Buna karşın kendini çok sakin hissediyordu. Hattâ uykulu denilebilecek durumdaydı.

Gerçek, hayal, önemli şeyler, önemsiz şeyler, şimdi, sonra, ağaçlığın serinliği, boş meydanın sıcağı, Avrupa'nın en eski dilinde konuşan insanların sesi... hepsi birbirine umutsuzcasına dolaşmış, düğüm olmuştu. Başka birinin başına geliyor olmalıydı bunlar. Han-


Yüklə 1,6 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   33




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin