Bayram Namazları Dolayısıyla Ezan Okunmaz, Kamet Getirilmez.
Bayram namazı için ezan okumak ve kamet getirmek sözkonusu değildir. Çünkü Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem’in bayram namazını ezan okumaksızın ve kamet getirilmeksizin kılmış olduğu sabittir.
İbn Abbas ve Câbir Radıyallahu anhuma'dan şöyle dedikleri rivâyet edilmiştir: "Ramazan bayramı günü de, kurban bayramı günü de (namazdan önce) ezan okunmuyordu."804
Câbir b. Semura Radıyallahu anh'dan şöyle dediği rivâyet edilmiştir: "Rasûlullah Sallallahu aleyhi vesellem ile birlikte iki bayram namazını bir değil, iki değil (pek çok defa) ezan okunmadan, kamet getirilmeden kıldım."805
İbnu'l-Kayyim der ki: Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem musallâya vardı mı ezan okunmaksızın, kamet getirilmeksizin; "es-salâtu câmia: topluca namaza" diye seslenilmeksizin namaza başlardı. Sünnet olan bunlardan herhangi birisinin yapılmamasıdır.806
İbn Hazm der ki: İmam gelir, ezan ve kamet okunmadan öne geçer, insanlara açıktan Kur'ân okuduğu iki rekât namaz kıldırır.807
Bayram Namazından Önce Ya da Sonra Namaz Kılınır mı?
Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem’in bayram namazından önce de, sonra da namaz kıldığı sabit değildir.
İbn Abbas Radıyallahu anh'dan şöyle dediği rivâyet edilmiştir: Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem ramazan bayramı günü çıktı. İki rekât namaz kıl(dır)dı, ondan önce de, ondan sonra da namaz kılmadı. Beraberinde Bilal de vardı.808
İbnu'l-Kayyim der ki: Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem’in kendisi de, ashabı da musallâya geldikleri vakit bayram namazından önce de, sonra da namaz kılmazlardı.809
İbn Hacer der ki: Hulâsa bayram namazından önce ya da sonra namaz kılındığı hususunda sünnette sabit bir rivâyet -onu cuma namazına kıyas edenlerin kanaatine muhalif olarak- sabit değildir. Mutlak olarak nafile kılmaya gelince bu hususta özel bir delille menedici herhangi bir rivâyet te sabit olmamıştır. Bundan tek istisnâ bu işin bütün günlerde sözkonusu olan kerahet vaktinde yapılmaya kalkışılması olabilir.810
Bu hüküm müslümanın bayram namazını musallâda kılması halinde sözkonusudur. Şâyet yağmur, rüzgar ve daha başka herhangi bir mazeret dolayısıyla mescidde kılınacak olursa, ilim ehlinin bu husustaki sözlerinden sahih olana göre; müslümanın iki rekât tahiyyetü'l-mescid kılacağıdır. Çünkü bu durumdaki kişinin hükmü, bayram namazından başka bir sebeple mescide giren kimsenin hükmü gibidir. Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
Bayram Namazı Kaza Edilir mi?
Kimi ilim adamının kanaatine göre bayram namazı kaçırılacak olursa vakti geçtiğinden ötürü kaza edilmez. Çünkü nafilelerin kazası olmaz ve bayram namazı cemaat ile kılınır.
Başkaları da şöyle demektedir: Bayram namazına yetişemeyen bir kimsenin, kılınış şekline uygun olarak kazasını yapması sünnettir. Çünkü Enes böyle yapmıştır. Ayrıca bu, diğer namazlar gibi bir namazın kaza edilmesinden ibarettir.
Bu görüşü kabul edenler şöyle derler: Şâyet imama selâm vermeden önce yetişecek olursa, kılındığı şekliyle kazasını yapar. Eğer yalnızca hutbeyi yetişir ve imamın selam vermesinden sonra gelirse, yine kılındığı şekil üzere iki rekât olarak kazasını yapar. Bunlardan, dört rekât olarak kazasını yapar diyenler de vardır. Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
el-Muğnî’de şöyle demektedir: Bayram namazını yetişemeyen kimsenin onu kaza etmek yükümlülüğü yoktur. Çünkü bayram namazı bir farz-ı kifayedir ve yeteri sayıda kimseler bu namazı kılmışlardır. Eğer kaza etmeyi arzu ederse serbesttir. Dilerse onu ister bir selam ile, ister iki selam ile dört rekât olarak kılabilir.
İsterse de nafile namazı gibi iki rekât olarak da kılabilir. Dilediği takdirde bayram namazı nasıl kılınıyorsa öylece (fazla) tekbir ile de kılabilir. Yine arzu ederse tek başına yahutta cemaat ile birlikte kılmakta da serbesttir.811
İbn Hacer, Buhârî'deki "bayram namazını kaçırırsa iki rekât namaz kılar bahsi" şeklindeki başlık ile ilgili olarak şunları söylemektedir: Bu başlıkta iki hüküm vardır. Birisi bayram namazını cemaat ile birlikte kılmayı -ister mecburiyetten, ister isteği ile olsun farketmez- (kazasını yaparak) onu telafi etmenin meşruiyeti; (diğeri) aslı gibi iki rekât olarak kaza edileceğidir.812
Bayram Namazı Hutbesi
İmam namazı bitirip selâm verdikten sonra hazır bulunanlara iki hutbe verir. Yüzünü onlara döner, onlar da yerlerinde otururlar. Her iki hutbeye de Allah'a hamd ile başlar. Hutbelerin başında tekbir getirmesinde de bir sakınca yoktur. Hutbeyi ayakta verir. İki hutbe arasında hafifçe oturur. Eğer ramazan bayramı ise cemaate fıtır sadakasını vermelerini emreder. Onlara bu sadakanın vücubunu, sevabını, hangi türden ne kadar verileceğini, kimlerin vermesi gerektiğini, bu sadakanın verilmesi gereken zamanı anlatır. Kurban bayramında ise kurbandan, kurban kesmenin faziletinden, nelerin kurban olarak kesileceğinden, kurbanın kesilme vaktinden, kurban edilmeye engel kusurlardan, kurban etinin dağıtılmasından, kurban kesilirken neler söyleneceğinden sözeder.
Her iki hutbede de bulunmak gerekmez. Hazır bulunanlardan dileyen hutbeleri dinleyebilir. Efdal olan budur, dileyen de gidebilir. İmamın, Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem’in yol gösterici uygulamasına uyarak hanımlara öğüt vermesi ve onlara yapmaları gerekenleri hatırlatması müstehabtır.
Buhârî, Muslim ve başkalarında sabit olduğuna göre Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem ramazan ve kurban bayramı günleri musallaya çıkardı. İlk yaptığı iş, namaz kılmak olurdu. Sonra namazı bitirir, yüzü insanlara dönük ayağa kalkardı. İnsanlar ise saflarında otururlardı. Onlara öğüt verir, tavsiyelerde bulunur, emirler buyururdu...813
İbnu'l-Kayyim der ki: Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem namazı tamamladı mı namazdan çıkardı. Yüzünü insanlara dönüp ayağa kalkar, insanlar da saflarında otururlardı. Onlara öğüt verir, tavsiyelerde bulunur, emirler buyurur, nehiyler verirdi. Bütün hutbelerine "elhamdulillah" diyerek başlardı. Tek bir hadiste dahi onun bayram hutbelerine tekbir ile başladığı tesbit edilmiş değildir. Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem bayram namazına gelen kimselere hutbeyi dinlemek üzere oturmak yahut ayrılıp gitmek hususunda ruhsat vermiştir.814
İbn Kudame de şöyle demektedir: Hülasa iki bayramda da okunan iki hutbe namazdan sonradır. Bu hususta müslümanlar arasında bir görüş ayrılığı olduğunu bilmiyoruz. Bundan tek istisnâ Umeyye oğullarından gelen rivâyettir. Her iki hutbe de sünnettir. Hutbelerde hazır bulunmak da, onları dinlemek de vacib değildir. Hatibin ayakta hutbe vermesi müstehabtır.815
Musallâya Çıkmak ve Musallâdan Dönmek
Sabah namazından sonra bayram dolayısıyla tekbir getirmek, tekbirin ecrini elde etmek için imama yakın bulunmak, namazı beklemek, başkalarının omuzları üzerinden geçmemek ve kimseye eziyet vermemek şartı ile imama yakın olmak müstehabtır.
Yürüyerek sükûnet ve vakar ile namaza çıkıp gitmesi, bir yoldan gidip, diğerinden dönmek suretiyle farklı yollardan gidip gelmesi müstehabtır.
Bayram namazı ve bayram namazına gitmek hususunda Peygamber efendimizin uygulamalarını anlatırken İbnu'l-Kayyim şunları söylemektedir:
Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem (bayram namazına gitmek üzere) yayan çıkardı. Bayram gününde bir yoldan gidip, bir diğerinden dönmek suretiyle farklı yoldan gider gelirdi. Bir görüşe göre her iki yolda bulunanlara selam vermek için, bir diğer görüşe göre her iki kesim onun bereketine nail olmak için, bir diğerine göre her iki yolda ihtiyacı bulunanların ihtiyaçlarını görmek için, bir başka açıklamaya göre diğer geniş ve dar yollarda İslâmın şiarlarını açıkça ortaya koymak için, bir başka açıklamaya göre onlara İslâmın ve müslümanların gücünü İslâm şiârlarının dimdik ayakta tutulduklarını göstermek suretiyle münafıkları öfkelendirmek için, bir başka açıklamaya göre yerlerin tanıklıklarının artması için böyle yapardı. Çünkü mescide ve musallaya giden bir kimsenin bir adımı onun derecesini yükseltirken, diğeri onun bir günahını kaldırır ve bu evine dönene kadar böyle sürüp gider. Bir diğer görüşe göre -ki en sahih olan budur- bütün bu sebepler dolayısıyla ve onun herbir uygulamasında görülen daha başka hikmetler dolayısıyla böyle yapardı."816
Yine İbnu'l-Kayyim şunları söylemektedir: İbn Ömer sünnete ileri derecede uyan birisi olmakla birlikte güneş doğmadıkça (bayram namazı için) evinden dışarı çıkmazdı, evinden musallâya kadar giderken tekbir getirirdi.817
Cuma ve bayram aynı güne gelirse:
Bayram ve cuma aynı güne rastlarsa bayram namazını kılanlardan cuma namazı düşer. Fakat imamın cuma namazını kılması gerekir. Böylelikle o namazda bulunmak isteyenler ile bayram namazını kılmamış olanlar cumada hazır bulunurlar.
Sahih olan görüşe göre bayram namazına katıldığı için cumaya gelmeyen kimselerin öğle namazı kılmaları icab eder. Her durumda evlâ olan, fazileti elde etmek, her ikisinin de ecrini kazanmak maksadıyla hem bayram, hem de cuma namazlarını kılmaktır.
İbnu'l-Kayyim der ki: Bayram ve cuma aynı güne denk geldiği takdirde bayram namazı ile yetinip, cumaya gelmeme ruhsatını (Peygamber -Sallallahu aleyhi vesellem-) vermiştir.818
5. Kusûf (Güneş Tutulması) Namazı
Güneş ve ay yüce Allah’ın âyetlerinden (kudretinin ve birliğinin delil ve belgelerinden) iki âyet, yüce kudretinin görünür delillerindendir. Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: "Onun âyetlerinden bir kısmı da gece ile gündüz, güneş ve aydır. Güneşe de secde etmeyin, aya da. Eğer yalnız ona ibadet ediyorsanız, onları yaratan Allah'a secde ediniz." (Fussilet, 41/37)
Güneş ve ay tutulması görülen olaylardandır. Bu sefer gafil nefisler yaratıcının azametine, kudretiyle kâinatta dilediği gibi nasıl tasarruf ettiğine dikkat eder.
Güneşin tutulması (Kusûf), ışığının gitmesi ya da eksilmesi, görünürde kararmaya doğru değişiklik göstermesi demektir. Ay tutulması (husûf) ise aydınlığının kısmen ya da tamamen gitmesi demektir.
Kusûf (güneş tutulması), Allah’ın âyetlerindendir. Allah onunla kullarını korkutur ve onların ibret almalarını ister. Onlardan kimlerin Allah'a dönüp tevbe edeceğine bakar.819 Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: "Halbuki biz âyetleri ancak korkutmak için göndeririz." (el-İsra, 17/59) Güneşin tutulduğu bir sırada Rasûlullah Sallallahu aleyhi vesellem hızlıca, dehşetle elbisesini sürükleyerek mescide çıkıverdi. İnsanlara namaz kıldırdı, onlara güneş tutulmasının Allah’ın âyetlerinden bir âyet olduğunu, Allah’ın bununla kullarını korkuttuğunu, bunun insanlara bir azabın inmesine sebeb olabileceğini, onlara bildirdi ve bu hususları izale edecek hususu onlara buyurdu. Bunun için böyle bir şey olduğu vakit namaz kılmalarını, dua edip, mağfiret dilemelerini, sadaka vermelerini, köle azad etmelerini ve bunun dışında böyle bir azabı bertaraf edecek diğer salih amelde bulunmalarını -insanların bu hali geçinceye kadar- emretti. Bununla yüce Allah’ın gözetimini iyice bellemeye bir hazırlık, hallerin değişmesi esnasında ve korkuya sebep bir olayın meydana gelmesi sırasında ona sığınmayı öğretmek sözkonusudur.
Kusûf namazının hükmü ve delili:
İslam bize pek üstün edepler öğretmiş, başımıza beklenmedik bir iş geldiği her seferinde Allah'a sığınmamızı, O'ndan yardım ve imdat istememizi öğretmiştir. Güneş ve ay tutulmaları (kusûf ve husûf) yüce Allah’ın kudretine delil teşkil eden pek büyük iki olaydır. İnsanlar bunları gördükleri vakit, zarar görürler korkusu ile tedirgin olur.
Bundan dolayı Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem bu korkuyu giderecek hususları emretmiştir. Namaz kılmayı, dua etmeyi, Allah'tan bağışlanma dilemeyi, sadaka vermeyi, köle azad etmeyi emretmiştir.
Kusûf namazı ilim ehlinin ittifakı ile erkekler ve kadınlar için müekked bir sünnettir. el-Muğni'de şunları söylemektedir: Kusûf namazı müekked bir sünnettir. Çünkü Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem bu namazı kıldığı gibi, kılınmasını da emretmiştir. Güneşin tutulması sebebiyle bu namazın meşruiyeti hususunda ilim ehli arasında bir görüş ayrılığı olduğunu da bilmiyoruz.820
Muğire b. Şube'den şöyle dediği rivâyet edilmiştir: Rasûlullah Sallallahu aleyhi vesellem döneminde İbrahim'in öldüğü gün güneş tutuldu. Rasûlullah Sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurdu: "Şüphesiz güneş ve ay Allah’ın âyetlerinden iki âyettir. Bunlar herhangi bir kimsenin ölümü ya da hayatı dolayısıyla tutulmazlar. Bunları (tutulmalarını) gördüğünüz vakit bu tutulma bitinceye kadar Allah'a dua ediniz, namaz kılınız."821
Bu namazın meşruiyetinin hikmeti:
Güneş, kâinattaki canlıların hayatının varlığına bağlı olduğu, yüce Allah’ın en büyük nimetlerindendir. Onun tutulması hadisesinde bir gün gelip yok olabileceğinin hissettirilmesi sözkonusudur. Hatta bununla şu anlatılmaktadır: Bütün kâinat herşeye gücü yeten, bir anda onu yok etme imkânına sahip, mutlak bir ilâhın yönetimindedir. Böyle bir durumda namaz kılmanın anlamı bu güçlü ve karşı konulamaz mutlak ilâhın önünde zilleti ve itaatle boyun eğmeyi ifade eder. İşte bu katıksız tevhidi ve güneş, ay ve bunun dışında çeşitli varlıklardan oluşan birtakım putlara ibadeti terketmeyi getiren İslâmın güzelliklerindendir.822
Kusûf namazının kılınış şekli:
Kusûf namazı iki rekâttir. İlim adamlarının bu husustaki iki görüşünden sahih olanına göre açıktan okunur. Her rekâtte iki kıyam, iki Ruku’ ve iki secde vardır. Birinci rekâtte Fatiha ile uzunca bir sure okur. Sonra uzunca bir Ruku’ yapar, sonra başını kaldırarak "semiallahu limen hamideh Rabbenâ ve lekel hamd" ifadesini doğrulduktan sonra söyler. Sonra Fatiha'yı okur, sonra bir öncekinden biraz daha kısa bir başka uzun sûre okur. Sonra Ruku’a varır ve Ruku’unu uzun tutar. Ancak birincisinden biraz daha kısa olmasına bakar. Daha sonra başını kaldırır ve "semiallahu limen hamideh Rabbenâ ve lekel hamd" der. Sonra uzunca iki secde yapar. Fakat iki secde arasında uzun oturmaz. Daha sonra ikinci rekâti, birinci rekât gibi kılar. Arkasından teşehhüd getirip, selam verir.
Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem’in zevcesi Âişe Radıyallahu anha'dan şöyle dediği rivâyet edilmiştir: Rasûlullah Sallallahu aleyhi vesellem hayatta iken güneş tutuldu. Rasûlullah Sallallahu aleyhi vesellem mescide çıktı, ayakta durup tekbir aldı. İnsanlar da arkasında saf tuttu. Rasûlullah Sallallahu aleyhi vesellem uzunca Kur'ân okudu, sonra tekbir getirip uzunca bir rukû’ yaptı, sonra başını kaldırıp "semiallahu limen hamideh Rabbenâ ve leke'l-hamd" dedi. Sonra yine ayakta durdu ve birinci kıraatten biraz daha kısa uzunca Kur'ân okudu. Sonra tekbir getirdi. Uzunca bir Ruku’ yaptı; fakat bu birinci Ruku’dan daha kısa idi. Sonra "semiallahu limen hamideh Rabbenâ ve leke'l-hamd" dedi. Sonra secdeye vardı. (Ravilerinden Ebu't-Tahir sonra secdeye vardı, ifadesini zikretmedi). Sonra ikinci rekâtte de birincisi gibi yaptı ve nihayet dört Ruku’ ve dört secde yaptı. Namazını bitirmeden güneş açıldı. Sonra kalkıp insanlara hutbe verdi. Allah'a lâyık olduğu vechile övgüde bulunduktan sonra dedi ki: “Şüphesiz güneş ve ay Allah’ın âyetlerinden iki âyettir. Bunlar herhangi bir kimsenin ölümü ya da hayatı dolayısıyla tutulmazlar. Siz bu olayı gördüğünüz vakit hemen namaza koşunuz..."823
İmam Muslim'in rivâyeti üzere Câbir Radıyallahu anh'dan şöyle dediği nakledilmiştir: Rasûlullah Sallallahu aleyhi vesellem döneminde, Rasûlullah Sallallahu aleyhi vesellem’in oğlu İbrahim'in öldüğü gün güneş tutuldu. İnsanlar: Olsa olsa güneş İbrahim'in ölümü dolayısıyla tutuldu, dediler. Bunun üzerine Peygamber kalktı, insanlara dört secde ile altı Ruku’lu bir namaz kıldırdı..."824
İbn Abbas’ın rivâyet ettiği hadiste de şöyle denilmektedir: Rasûlullah Sallallahu aleyhi vesellem güneş tutulduğunda dört secdeli ve sekiz Ruku’lu bir namaz kıldırdı.825
Buhârî ve ondan başka hadisde ilim ehli kimseler şöyle demektedir: Bu hadisleri olayın birden çok tekrarlanmış olma hali dışında hepsinin caiz olduğunun açıklandığı şeklinde yorumlanmasına imkân yoktur. Halbuki olay birden fazla tekrarlanmamıştır. Çünkü bütün bu rivâyetler oğlu İbrahim'in öldüğü günde güneşin tutulması sırasında Peygamber efendimizin kıldığı namaz ile ilgilidir. İşte o vakit sadece iki Ruku’ yaptığına dair haberleri tercih etmek icab eder. Çünkü daha sahih ve daha meşhur olanlar bunlardır.826
Şeyhu'l-İslam İbn Teymiye de şöyle demektedir: Kusûf namazının kılınışı hususunda çeşitli rivâyetler gelmiştir. Fakat Rasûlullah Sallallahu aleyhi vesellem’in sünnetini bilen ilim ehline göre yaygın olan Buhârî ve Muslim'in çeşitli yollardan rivâyet ettikleri Malik, Şafiî ve Ahmed gibi ilim ehlinin çoğunun müstehab kabul ettiği, Peygamber efendimizin onlara iki rekât namaz kıldırdığı herbir rekâtte iki defa Ruku’a vardığıdır. Kıyamda uzunca Kur'ân okur, sonra kıraatten daha kısa uzunca bir Ruku’ yapar, sonra ayağa kalkar yine birinci kıraatten nisbeten daha kısa uzunca bir kıraat yapar. Sonra birinci Ruku’udan nisbeten daha kısa bir Ruku’da bulunur. Sonra uzunca iki secde yapar. Sahih'de Peygamber'den sabit olduğuna göre o bu namazda Kur'ân'ı açıktan okumuştur.827
Kusûf Namazına Dair Bazı Hükümler
1. Kusûf namazının -Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem’in uygulaması dolayısıyla- cemaatle kılınması sünnettir. Tek tek kılınması da caizdir. Çünkü o bir nafile namazdır. Fakat cemaatle kılınması daha faziletlidir.
el-Muğni'de şöyle denilmektedir: İmamın izni ile de, onun izni olmaksızın da yolculukta ve ikamet halinde kılınması meşrudur.828
2. Kusûf namazı için "es-salâtu camia (topluca namaza)" diye seslenilmesi meşrûdur. Çünkü Abdullah b. Amr Radıyallahu anh'dan şöyle dediği rivâyet edilmiştir: Rasûlullah Sallallahu aleyhi vesellem döneminde güneş tutulunca "es-salâtu camia" diye seslenildi.829 Ancak kusûf namazı için ezan okumak da, kamet getirmek de meşru değildir. el-Muğni'de şöyle denilmektedir: Kusûf dolayısıyla ezan okumak da, kamet getirmek de sünnet değildir. Çünkü Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem bu namazı ezan okunmadan ve kamet getirilmeden kılmıştır. Ayrıca bu namaz beş vakit namazdan birisi olmadığından ötürü diğer nafilelere benzemektedir.
Kadınların bu namazı kılmaları meşrûdur. Çünkü Ebu Bekir'in kızı Esmâ'dan şöyle dediği rivâyet edilmiştir: Güneş tutulduğu sırada Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem’in hanımı Âişe'nin yanına gittim. İnsanların ayakta namaz kılmakta olduklarını gördüm, o da ayakta namaz kılıyordu. Ben: İnsanlara ne oluyor, diye sordum, eliyle semaya işaret etti ve: Subhanallah, dedi. Ben bir âyet (mi) dedim, o eliyle: Evet diye işaret etti...830
3. Kusûf namazının mescidde kılınması sünnettir. Çünkü Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem bu namazı mescidde kılmıştır. Âişe Radıyallahu anha'dan şöyle dediği rivâyet edilmiştir: Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem hayatta iken güneş tutuldu, mescide çıktı ve insanlar onun arkasında saf tuttu...831
4. Kusûf namazının vakti güneşin ya da ayın tutulmasının başlamasından itibaren başlar. Tutulma bitinceye kadar devam eder. Çünkü Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem, Câbir Radıyallahu anh’ın rivâyet ettiği hadiste şöyle buyurmaktadır: "...Siz bu kabilden bir şey gördüğünüz vakit açılıncaya kadar namaz kılınız..."832
5. Tutulma geçtikten sonra, Kusûf namazının -kılınma mahalli (zamanı) geçtiğinden ötürü- kazası yapılmaz. Çünkü bu namazdan maksat ârızî olarak çıkan bu durumun son bulması ve nimetin tekrar eski haline dönmesidir. Bu da husule gelmiştir. Çünkü Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur: "...Sizin bu haliniz açılıncaya kadar namaz kılınız, Allah'a dua ediniz."833
Şâyet namaz esnasında tutulma bitecek olursa, namazını çabucak bitirir, fakat kesmez. Çünkü yüce Allah: "Amellerinizi de boşa çıkarmayın." (Muhammed, 47/33) diye buyurmaktadır. Şâyet tutulma tamamlanmadan önce selam verecek olursa, bir Kusûf namazı daha kılmaz. Fakat zikir ve dua ile uğraşır. Çünkü Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem iki rekâtten fazla namaz kılmamıştı.
Eğer tutulma bittikten sonra bulut olursa yine namaz kılar. Çünkü aslolan tutulmanın devam etmekte olduğudur. Şâyet tutulmanın bulut ve benzeri halle birlikte devam edip etmediğinde şüphe edecek olursa, namaz kılmaz. Çünkü aslolan bunun olmamasıdır.
6. Eğer güneş tutulmakta iken batar yahutta güneş doğarken ay tutulmuş ise namaz kılmaz. Çünkü her ikisinden yararlanma zamanının geçmesi dolayısıyla namazın teşrî’ kılınmasına neden olan illet ortadan kalkmış olmaktadır.
7. Bu namazın namaz kılmanın yasak olduğu vakitlerde kılınması caizdir. Çünkü tutulma gerçekleştiği takdirde, namaz kılma emri mutlak olarak verilmiştir.
8. Ayakta Kur'ân okumayı uzunca tutması sünnettir. Ruku’ ve sücudu da uzatması sünnettir. Çünkü bu Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem'den sabit olmuştur.
9. Kusûf namazı için gusletmek sünnet değildir. Çünkü Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem ve ashabı bu namaz için gusletmedikleri gibi, bunu kılmak için ellerini çabuk tutmuşlardır. Gusül ise tutulmanın bilinmesi zamanından itibaren bu namazın çabucak kılınabilmesinin müekked bir sünnet olması ile bağdaşmamaktadır.
10. İmamın namazdan sonra öğüt vermesi, insanları gaflet ve aldanıştan sakındırması, onlara çokça dua edip, mağfiret dilemeyi emretmesi sünnettir. Nitekim bütün bu hususlar Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem'den sabit olmuştur.
11. Güneş tutulması ile cenaze namazı birarada bulunacak olursa, önce cenaze namazı kılınır. Çünkü onun için korkulur. Eğer farz namazın son vakti ile birlikte güneş tutulması sözkonusu olursa farz namaz kılmakla başlanır. Çünkü onun hükmü daha güçlüdür. Şâyet namazın ilk vaktinde görülürse küsuf namazı kılmakla başlanır, çünkü geçeceğinden korkulur. Eğer Kusûf namazı ile vitir birarada bulunur ve ikisinin de geçeceğinden korkulursa bu sefer Kusûf namazı kılmakla başlanır. Çünkü o daha çok pekiştirilmiş bir hükümdür.834
12. Tutulma dışındaki başka alâmetler dolayısıyla namaz kılınmaz. Çünkü Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem'den olsun, onun halifelerinden olsun böyle bir şey nakledilmiş değildir. Ancak İmam Ahmed şöyle demektedir: Sürekli zelzele dolayısıyla namaz kılınır. Çünkü Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem Kusûfu onun Allah’ın kendisi vasıtasıyla kullarını korkuttuğu bir âyet (alâmet ve belge) olmakla gerekçelendirmiştir. Zelzele ise daha çok korkutucu bir şeydir. Bir defalık sarsıntıda ise namaz kılabilecek kadar bir süre devamı sözkonusu değildir.835
13. Yüce Allah'ı zikretmek, dua etmek, tekbir getirmek, mağfiret dilemek, sadaka vermek, köle azad etmek, güç yetirildiği kadarıyla yüce Allah'a yakınlaşmaya çalışmak da müstehabtır. Çünkü Âişe Radıyallahu anha'dan rivâyete göre Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur: "...Bunların tutulduklarını gördüğünüz vakit tekbir getiriniz, Allah'a dua ediniz, namaz kılınız ve sadaka veriniz..."836
Ebu Musa'dan rivâyete göre Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur: "Allah’ın gönderdiği bu âyetler hiç şüphesiz herhangi bir kimsenin ölümü ya da hayatı (doğumu) dolayısıyla olmazlar. Fakat yüce Allah bunları kendileriyle kullarını korkutmak için gönderir. Bunlardan herhangi birisini görecek olursanız, hemen O'nu anmaya, O'ndan mağfiret dilemeye koşunuz."837
Esmâ Radıyallahu anha'dan şöyle dediği rivâyet edilmiştir: Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem güneş tutulması sırasında köle azad etmeyi emretmiştir.838 Çünkü bu Allah tarafından bir korkutmadır. O halde bunu kullarının üzerinden açması için yüce Allah'a itaat etmeye koşmak gerekir.
Dostları ilə paylaş: |