Turizm ve otel iŞletmeciLİĞİ ÖĞrencileri İÇİn hukuka giRİŞ



Yüklə 1,25 Mb.
səhifə6/24
tarix21.11.2017
ölçüsü1,25 Mb.
#32425
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   24

Radyo ve TV Üst Kurulu: Anayasada 1993 yılında yapılan değişiklikle özel radyo ve televizyonların yayın yapmalarına izin verilmiş, bunların denetimi amacıyla, kamu tüzel kişiliğini haiz Radyo ve TV Üst Kurulu oluşturulmuştur.




  • Devlet Planlama Teşkilatı: Ekonomik, sosyal ve kültürel kalkınmayı, özellikle sanayi ve tarımın yurt düzeyinde dengeli ve uyumlu biçimde hızla gelişmesini ve ülke kaynaklarının dökümü ve değerlendirmesini yaparak verimli şekilde kullanılmasını planlamak için kurulmuş bir örgüttür.


  • Milli Güvenlik Kurulu: Anayasanın 118. maddesine göre, Devletin milli siyasetinin tayin, tespit ve uygulanması ile ilgili kararların alınması ve gerekli eşgüdümün sağlanması için Bakanlar Kuruluna görüş bildirmek amacı ile oluşturulmuş bir Kuruldur.

Millî Güvenlik Kurulu

MADDE 118. – (Değişik: 3.10.2001-4709/32 md.) Millî Güvenlik Kurulu; Cumhurbaşkanının başkanlığında, Başbakan, Genelkurmay Başkanı, Başbakan yardımcıları, Adalet, Millî Savunma, İçişleri, Dışişleri Bakanları, Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri Komutanları ve Jandarma Genel Komutanından kurulur.

Gündemin özelliğine göre Kurul toplantılarına ilgili bakan ve kişiler çağrılıp görüşleri alınabilir.

(Değişik: 3.10.2001-4709/32 md.) Millî Güvenlik Kurulu; Devletin millî güvenlik siyasetinin tayini, tespiti ve uygulanması ile ilgili alınan tavsiye kararları ve gerekli koordinasyonunun sağlanması konusundaki görüşlerini Bakanlar Kuruluna bildirir. Kurulun, Devletin varlığı ve bağımsızlığı, ülkenin bütünlüğü ve bölünmezliği, toplumun huzur ve güvenliğinin korunması hususunda alınmasını zorunlu gördüğü tedbirlere ait kararlar Bakanlar Kurulunca değerlendirilir.

Millî Güvenlik Kurulunun gündemi; Başbakan ve Genelkurmay Başkanının önerileri dikkate alınarak Cumhurbaşkanınca düzenlenir.

Cumhurbaşkanı katılamadığı zamanlar Millî Güvenlik Kurulu Başbakanın başkanlığında toplanır.

Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliğinin teşkilatı ve görevleri kanunla düzenlenir.




  • Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurulu: Atatürkçü düşünceyi, Atatürk ilke ve devrimlerini, Türk kültürünü, tarihini ve dilini bilimsel yoldan araştırmak, tanıtmak ve yaymak ve bu doğrultuda yayınlar yapmak amacı ile Anayasanın 134. maddesine göre kurulmuş bir Kurumdur.

Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu

MADDE 134. – Atatürkçü düşünceyi, Atatürk ilke ve inkılâplarını, Türk kültürünü, Türk tarihini ve Türk dilini bilimsel yoldan araştırmak, tanıtmak ve yaymak ve yayınlar yapmak amacıyla; Atatürk’ün manevî himayelerinde, Cumhurbaşkanının gözetim ve desteğinde, Başbakanlığa bağlı; Atatürk Araştırma Merkezi, Türk Dil Kurumu, Türk Tarih Kurumu ve Atatürk Kültür Merkezinden oluşan, kamu tüzelkişiliğine sahip “Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu” kurulur.

Türk Dil Kurumu ile Türk Tarih Kurumu için Atatürk’ün vasiyetnamesinde belirtilen malî menfaatler saklı olup kendilerine tahsis edilir.

Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumunun; kuruluşu, organları, çalışma usulleri ve özlük işleri ile kuruluşuna dahil kurumlar üzerindeki yetkileri kanunla düzenlenir.


  1. İdare Hukuku: Devlet yönetiminde görev alan organların temel ilişkilerini, görev ve yetkilerini, güncel işlerin yapılışını düzenleyen hukuk dalıdır. “İdare” sözcüğü hem işlemi yapan örgütü hem de örgüt tarafından yapılan kamusal hizmeti ifade etmek anlamında kullanılmaktadır. Bu nedenle İdare bir yandan “Organ”, diğer yandan ise işlev ya da görev olarak düşünülmektedir.


Organ anlamında İdare: Geniş anlamda, Devletin Yasama ve Yargı organları dışında kalan örgütü (teşkilatı) ifade etmektedir. Dar anlamda ise İdare Yürütme organı içinde Hükümetin dışındaki tüm birimleri ifade etmektedir.
Ancak dar anlamdaki tanımda yer alan Hükümet ve onun dışındaki birimleri birbirinden ayırmak her zaman kolay olmamaktadır. İster görev ölçütleri, isterse örgüt ölçütleri bakımından ele alınsın, bu ayırımın net ve kesin olmadığı görülmektedir. Örneğin, yasama ve yargı organlarının da zaman zaman idari işleri yürüttükleri, yasamanın bütçe yasası hazırlaması, yargının yaş düzeltme, tapuda isim düzeltme gibi görevleri yaptıkları bilinmektedir.
Türk hukukunda bu ayırım organ bazında yapılmaktadır. Yargı organının yaptığı bütün işler yargı, yasama organının yaptığı bütün işler yasama olarak kabul edilmektedir.
Böylece örgüt olarak İdare, devletin yasama ve yargı dışında kalan kamu hizmetlerini icra eden organ olarak tanımlanmaktadır.

Kamu hizmetlerini yerine getiren organların:




  • Kurulması,

  • Personel ihtiyacının karşılanması

  • Kamu hizmetlerinin görülmesi için gerekli hukuksal altyapının oluşturulması

  • Hizmetlerin görülmesinde kullanıl alacak tüm taşınır/taşınmazların alınması, harcanması gibi kamusal nitelik taşıyan işler İdare Hukukunun konusunu oluşturmaktadır.


Ancak İdare, kamu hizmetlerini görürken sadece İdare Hukuku kurallarından yararlanmaz. Gerektiğinde daha önceki bölümlerde belirtildiği

gibi özel hukuk kurallarından da yararlanır. Örneğin Devletin taşınmaz kiralamada 6570 sayılı Taşınmaz Kiraları Hakkındaki Kanunu uygulaması gibi.


Buna rağmen, idare hukukunda eşitlik ilkesi değil astlık – üstlük ilkesi geçerlidir. Yönetimin alt kademeleri yasalar aykırı olmadığı sürece üstün talimatlarına uyma zorunluluğu vardır.
Bu açıklamalardan anlaşılacağı üzere, İdare Hukukunun konusunu başlıca üç başlık altında işlemek mümkündür.


  • İdare Örgütü

  • İdare Personeli

  • İdarenin İşlemleri



  • İdare Örgütü: Yönetimin merkezden veya yerinden yapılması esasına göre ikiye ayrılır;



  • Genel Yönetim: Ülke genelini kapsayan yönetim örgütü olup üçe ayrılır; Merkez, Taşra ve Yurtdışı teşkilatları


Merkez Örgütü: İdare kuruluşunun Merkez örgütü, Bakanlıklardan oluşmaktadır. Halen T.C. Hükümeti 9 Devlet Bakanlığı ve 15 icracı Bakanlık olmak üzere toplam 24 Bakanlıktan oluşmaktadır. Bakanlıklarda en üst derece amir Bakandır. Bakanın hukuksal, parasal ve siyasi sorumluluğu vardır. Bakanlıklarda Bakandan sonra Müsteşar ve Yardımcıları, Genel Müdür ve Yardımcıları, Daire Başkanı, Şube Müdürü ve şef gibi kadroları içeren icra birimleri ve Danışma ve Destek hizmetleri başlığı altında kurul başkanlığı, müşavirlik gibi birimler bulunmaktadır.
Taşra Örgütü: Bakanlıkların yurtiçindeki hizmet birimlerine “taşra teşkilatı ya da örgütü” denilmektedir. Ülkenin bir merkezden idaresindeki güçlükler dikkate alınarak yeterli sayıda taşra örgütü kurularak hizmetlerin daha etkin şekilde ulaştırılması hedeflenmiştir.
Taşra örgütü bölge ve il teşkilatı şeklinde de kurulabilmektedir. Anayasamıza göre Türkiye, coğrafi durum ve ekonomik koşullar dikkate alınarak kamu hizmetlerinin gereklerine göre, İllere, İller İlçelere, İlçeler Bucaklara ve kasabalara ayrılmıştır.
Bu tür bölünmeye “Mülki Teşkilat” denilmektedir. Taşra teşkilatının başında Mülki Amirler; Valiler, Kaymakamlar, Bucak Müdürleri görev yaparlar. Bakanlıkların taşra teşkilatlarının başında ise Bölge ve İl Müdürleri görev yaparlar.
Yurtdışı Örgütü: İdarenin yurtdışında sürekli ya da geçici görev yapan, bazıları dış temsilcilik, diplomatik temsilcilik ve konsolosluk statüsünde birimleri bulunmaktadır. Dışişleri Bakanlığı bünyesinde yer alan personelin dışında çeşitli Bakanlıkların ihtisas birimleri yurt dışında görev yaparlar.
Örneğin Kültür ve Turizm Bakanlığının yurtdışındaki Kültür ve Tanıtma Müşavirlik ve Ataşelikleri bu kapsamdaki birimlerdir. İdarelerin yurtdışında örgüt kurabilmeleri için Kuruluş (Teşkilat) Yasalarında bu yolda bir hüküm bulunması gerekir.
Yurtdışı teşkilatının kurulması ve görevleri 14.12.1983 tarih ve 189 sayılı KHK ile düzenlenmiştir. Ayrıca Başbakanlık tarafından çıkarılan bir Yönetmelik ve ilgili Bakanlıkların yönetmelikleri de uygulamadadır.


  • Yerel Yönetimler: İl, Belediye ve Köylerde oturan halkın bölgesel ihtiyaçlarını karşılamak üzere kamu hizmeti gören yerel yönetim örgütleri bulunmaktadır. Yerel yönetim örgütleri parasal ve yönetsel özerkliğe sahip tüzel kişiliklerdir. Karar organları halk tarafından seçilir. İl Özel İdaresinin başı Vali, Belediyelerin Belediye Başkanı, Köy topluluğunun ise Muhtardır.




  • İdare Personeli: İnsan kaynakları ile ilgili olarak gerek Genel İdare (Merkezi Yönetim) gerekse Yerel Yönetimler devamlılık arz eden kamu hizmetlerini sürekli statüde istihdam ettikleri personel eliyle yerine getiriler. Bu şekilde istihdam edilen personele Memur denilir.




  • İdarenin İşleri (İdarenin Hukuksal İşlemleri): İdare, görevleri ile ilgili olarak çok sayıda hukuki işlemleri gerçekleştirmektedir. Memur atamaları, görevden almalar, işten el çektirme, imar planları yapma, vergi, resim, harç toplama vb. Gibi çok sayıda hukuki işlem İdare tarafından yapılmaktadır. Bu işlemlerden bir kısmı “hukuksal bir sonuç doğurmak üzere” yapılır, bir kısmı ise “doğmuş bir sonucu belirlemek üzere” yapılır.


Yapıcı İdare işleminde henüz var olmayan bir hukuksal sonuç yaratılır. Örneğin Tüzük, Yönetmelik yapılması gibi
Belirtici İdare İşleminde doğmuş bir hukuksal sonucun açıklanması söz konusudur.
İdarenin Denetimi

İdarenin bütün eylem ve işlemleri genelde kamusal olduğu için idarenin denetimi de bir zorunluluktur. İdarenin Denetimi iki şekilde yapılmaktadır.




  • Yargı dışı denetim: Yargı dışı denetim idarenin işlemlerinin hukuka uygun yapılıp yapılmadığı ve görevlerinin en yararlı şekilde yerine getirilip getirilmediğinin tespiti için yapılır. Yargı dışı denetimin çeşitli yöntemleri vardır:




  • Yönetsel Denetim: Bakanlık müfettişleri ile Danıştay, Sayıştay ve Yüksek Denetleme Kurulu gibi kurumlar tarafından yapılan denetimdir.

  • Siyasal Denetim: TBMM tarafından veya yerel yönetimlerdeki karar organlarınca yapılan denetimdir. Genellikle Soru, Gensoru, Meclis Araştırması ve Soruşturması biçiminde gerçekleştirilir.

  • Kamuoyu Denetimi: Halkın seçimlerde kullandığı oy ile ya da toplumsal örgütlenme biçimi ile idarenin işleyişinin denetlenmesidir. Örneğin, yazılı ve sözlü basın, açık oturumlar, mitingler bu alandaki önemli denetim araçlarıdır. Modern toplumlarda çıkarlar çeşitli baskı grupları tarafından temsil edilir, bu çıkar grupları ayni zamanda önemli birer denetim organı gibi görev yaparlar.




  • Yargısal denetim: İdarenin bütün eylem ve işlemlerinin yargı denetimine tabi olması, daha önce de belirtildiği gibi Anayasalarımızın amir hükmü ve yönetimin “hukuk devleti” olmasının temel koşullarından birisidir. Türkiye’de 1924 Anayasasının yürürlüğe girdiği tarihten bu yana idarenin denetimi yargı tarafından sürdürülmektedir. Yargı denetimi, diğer denetim biçimlerine göre daha objektif, yansız ve hukuka uygun yapılmaktadır. Ülkemizde Yönetsel denetimin Makam talimatı çerçevesinde ve amaç dışı kullanıldığının örnekleri yaygın olarak basın organlarında yer almaktadır. Siyasal denetimin de siyasi partiler arasındaki yarış nedeniyle objektif kriterlerden uzaklaştığı zamanlar olmaktadır. Soru ve Gensoru önergeleri genellikle çoğunluk (iktidar) partisinin oyları ile ret edilmektedir. Bu nedenle de yargı denetiminin en etkili ve güvenli denetim türü olduğu söylenebilmektedir.


Anayasanın “İdarenin her tür iş ve eylemleri yargı denetimine tabidir” hükmü uyarınca, denetimler konularına göre farklı organlar tarafından yapılmaktadır.

Örneğin;



  • İdarenin Mali Denetimi Sayıştay

  • Yönetsel eylem ve işlemleri ise İdare mahkemeleri, vergi mahkemeleri, Danıştay ve Askeri Yüksek İdare mahkemesi tarafından yapılmaktadır.




  1. Uluslararası Kamu Hukuku: Egemen ve bağımsız devletler ile uluslararası kuruluşların birbirleriyle olan ilişkilerini düzenleyen hukuk dalına Uluslararası Hukuk ya da Devletler Genel (Kamu) Hukuku denilmektedir. Egemen ve bağımsız devletlerin yanı sıra sınırlı bağımsızlığa sahip ya da henüz devlet sayılmayan toplulukların aralarındaki ilişkiler de uluslararası kamu hukuku kurallarına göre sürdürülmektedir.


Uluslararası Hukukun ana kaynakları:


  • Uluslararası andlaşmalar

  • Uluslararası gelenek kuralları

  • Hukukun genel ilkeleri

  • Uluslararası yargı yerlerinin kararları

Uluslararası hukuk egemen devletlerin birbirleriyle ilişkilerini düzenlerken onların iç hukuktaki mutlak egemenliklerine sınırlamalar getirmektedir. Egemen devletler uluslararası hukuk kuralları gereği ilişkilerinde eşitlik ilkesine uymak durumundadırlar. Oysaki iç hukukta devletin bireylere karşı üstün iradesi, kamu gücü (otoritesi) söz konusudur.


Devletler arasında imzalanan andlaşmaların sürekli artış gösteren sayılarına karşın, aralarındaki bütün ilişkileri kapsamaktan uzaktır. Bu nedenle ikinci kaynak olarak belirtilen Uluslararası Gelenek Kuralları daha yaygın kullanım alanı bulabilmektedir.
Uluslararası hukukta yaptırım iç hukuktaki yaptırımlar kadar etkili ve belirgin değillerdir. Bunun başlıca nedeni dünyamızda henüz devletler üstü bir irade ya da gücün oluşturulamamış olmasıdır.
Avrupa Birliği çerçevesinde hedeflenen “siyasi birlik” bu tür bir yapıyı hedeflemekle birlikte Avrupa Birliği Anayasasının bazı ülkeler tarafından ret edilmesi, son olarak İrlanda da yapılan halk oylamasının sonuçsuz kalması siyasi birlik önündeki engelin devam ettiği anlamını taşımaktadır.
Uluslararası hukuk açısından diğer önemli bir husus, hak sahipliği alanındaki genel yaklaşımdır. Klasik anlayışa göre uluslararası hukukta hak sahibi devletlerdir. Ancak, son yıllardaki gelişmeler sonucu belirli alanlarda bireylere sınırlı hakların tanınmaya başladığını göstermektedir. Bireylerin devletle ilişkilerinde ortaya çıkan hukuki sorunları Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine götürebilme hakkı bunun en belirgin örneğidir.


  1. Ceza Hukuku: Kamu hukukunun bu dalı toplumun düzenini bozan davranışlar (suçlar) ve bunlara verilen cezaları kapsamaktadır. Ceza Hukuku “Kanunsuz suç ve ceza olmaz” ilkesinin sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Bu ilkenin anlamı eylemi suç sayan düzenlemenin yasa ya da yasa gücünde kararname olması gerektiğidir.

Ceza Hukukundaki diğer önemli bir husus suçu ve cezayı tayin eden kanunların her kes tarafından bilindiğinin varsayılmasıdır. Türk Ceza Kanununda “Kanunu bilmemek mazeret sayılmaz” ilkesi bu amaçla konulmuştur.


Buna göre suçun ve cezanın Kanunla belirtilmesi şarttır. Diğer bir ifade ile, Ceza hukukunda gelenek hukukunun yeri yoktur. Bu husus 5237 Sayılı yeni Türk Ceza Kanunun 2. maddesinde açıkça ifade edilmiştir.

Kanunun açıkça suç saymadığı bir fiil için kimseye ceza verilemez ve güvenlik tedbiri uygulanamaz. Kanunda yazılı cezalardan ve güvenlik tedbirlerinden başka bir ceza ve güvenlik tedbirlerine hükmolunamaz. İdarenin düzenleyici işlemleri ile suç ve ceza konulamaz. Kanunların suç ve ceza içeren hükümlerinin uygulanmasında kıyas (örnekseme) yapılamaz. Suç ve ceza içeren hükümler, kıyasa yol açacak biçimde geniş yorumlanamaz” Kanunu bilmemenin mazeret sayılmayacağına ilişkin hüküm ise 4. maddede zikredilmektedir.

Ceza kanunlarını bilmemek mazeret sayılmaz.”
Türkiye’de Ceza Hukukunun Gelişimi

Ülkemizde uygulanan ilk ceza hukuku 1926 tarihli ve 765 sayılı Türk Ceza Kanunudur.



765 Sayılı Yasada zaman içerisinde çok sayıda değişiklik yapılmış, 1985 yılına gelindiğinde mevcut yasa ve yapılan değişiklikler ülke gündeminde yoğun olarak yer almaya başlamıştır. Bu gelişmenin temel nedeni,


  • İnsan hak ve özgürlüklerinin anlam ve öneminin toplum tarafından kavranmaya başlaması

  • Türkiye’nin uluslararası platformlarda yerini alması

  • Avrupa Birliğine üyelik isteğinin ön plana çıkmasıdır.


Söz konusu gelişmelerin sonucu olarak Ceza alanında 1985 yılından başlayarak çeşitli kanun değişiklikleri ve uyum yasaları çıkarılmış ancak dünyada ve Türkiye’de yaşanan gelişmeler çerçevesinde yeni bir Ceza Yasasına duyulan ihtiyaç 1 Haziran 2005 tarih ve 5237 Sayılı yeni Türk Ceza Kanunu ile karşılanmıştır. 5237 Sayılı Kanun kendinden önceki 765 sayılı kanunu yürürlükten kaldırmıştır.


  • Yeni Ceza Yasasının getirdiği bir takım yenilikleri aşağıdaki gibi sıralamak mümkündür.

  • Yasanın “bireyi” ön plana çıkarması ve hukuki düzenlemeleri birey ekseninde belirlemesi (bu gelişme bir taraftan insan hak ve özgürlüklerinin ülkemizde gün geçtikçe daha iyi kavranması, vatandaş odaklı bir hukuk sisteminin benimsenmeye başlaması, diğer yandan ise Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine Türkiye’nin taraf olması ve Avrupa Birliğine üyelik başvurusu yapılarak müzakere sürecine girilmiş olmasının sonucu olmuştur.)

  • Eski yasada olmayan bazı hususların yeni yasada yer alması ve eski yasadaki bazı hususların da yeni yasada farklı şekilde ele alınması. Örneğin, eski yasada suçlar “cürüm ve kabahat” diye ikiye ayrılıyordu. Cürüm ağır suçları, Kabahat ise hafif suçları tanımlamaktaydı. Cürümler için öngörülen cezalar 2004 yılında kaldırılan

    • İdamdan başlıyor, suçun ağırlık derecesine göre

    • Ağır Hapis,

    • Ağır Para cezası,

    • Kamu Hizmetlerinden Men, şeklinde sıralanıyordu.


Hafif suçlarda (kabahat) öngörülen cezalar ise;


  • hafif hapis,

  • hafif para cezası,

  • meslek ve sanattan geçici olarak men edilme şeklinde uygulanıyordu.


Yeni Yasa ile bu ayrım suç ve ceza türleri olarak kaldırılmıştır. Yeni yasa cürüm ve kabahat ayrımını kaldırırken, kabahatlerden bir kısmını “özel hükümler” içine almıştır.


  • Böylece yeni Ceza Yasası “Genel Hükümler” ve “Özel Hükümler” diye iki kitap şeklinde hazırlanmıştır. Yeni Yasa suçlara verilen cezalarda da değişiklik yapmıştır. Cezaları “Hapis ve Adli Para Cezaları” olarak iki kategoride düzenleyen yasa bunları;



  • Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası (İdam cezası yerine)

  • Müebbet hapis cezası

  • Süreli hapis cezası (1 aydan az, 20 yıldan fazla olamaz)

  • Kısa süreli hapis cezası (1 yıl ve daha az hapis cezaları)




  • Suç ve ceza kavramlarını ve çeşitlerini yeniden tanımlamış, “uzlaşma” yolunu getirmiş, “şahsi dava” yoluna son vermiştir.




  • Eski yasada bulunmayan bazı fiiller suç haline getirilmiş (eziyet, soykırım, organ ve doku nakli)




  • Suça teşebbüs müessesesi yeniden düzenlenmiştir. Tam teşebbüs ve eksik teşebbüs ayırımı kaldırılmıştır, bu konuda hâkime takdir hakkı verilmiştir




  • Sadece cezalandırmayı esas alan yaklaşım bırakılmış, suçlunun iyileştirilmesi (ıslah edilmesi) ve topluma yeniden kazandırılması yaklaşımı benimsenmiştir.

  • Yasa daha sade ve açık bir dille yazılmıştır.




  • Yasa uygulayıcılarına daha geniş takdir yetkisi tanımıştır.

Ceza kanunları yukarıda belirtildiği gibi kamu düzeni ve özgürlükleri korumayı amaçlamaktadır. Ancak bu amacın gerçekleşmesi uygulanacak yaptırımların etkinliğine bağlıdır. Yaptırımların sosyal içerikli olması ceza yasalarının toplumsallığı için ince ve önemli bir ölçüttür.


Ceza yasaları demokratik hukuk devleti anlayışına ve devletin, bireylerin Anayasal haklarının azami ölçüde gözetilmesine uygun olmalıdır.
Birey odaklı ceza yasalarının yapılması bu açıdan önem taşımaktadır.

5237 Sayılı TCK’nin 1. maddesi bu hususu vurgulamaktadır.
Ceza Kanununun amacı; kişi hak ve özgürlüklerini, kamu düzen ve güvenliğini, hukuk devletini, kamu sağlığı ve çevreyi, toplum barışını korumak, suç işlenmesini önlemektir. Kanunda bu amacın gerçekleştirilmesi için ceza sorumluluğunun temel esasları ile suçlar, ceza ve güvenlik tedbirlerinin türleri düzenlenmiştir.”
Ceza hukuku ile ilgili kurallar, ceza yasası dışındaki çeşitli yasalarda da yer almaktadır. Bu yasaların en bilinenleri; Terörle Mücadele Yasası ve Kaçakçılıkla Mücadele yasasıdır.
Bu alanda ayrıca, belirli statüdeki kişilere uygulanan özel yasalarda vardır. Örneğin Askeri Ceza Kanunu bu tür özel bir yasadır.
Bu bölümde, belli bir statüde bulunan kişilere görevleri nedeniyle ya da görev yerlerindeki kusurlu tutum ve davranışları nedeniyle uygulanan cezalara da bakmakta yarar vardır. Memur, asker, öğrenci gibi statüleri bulunan kimselere verilen cezaya genelde “disiplin cezası” denilmektedir.
Ceza Kanunu toplum düzenini bozan davranışlar cezalandırılırken, Disiplin Cezaları belirli statüdeki kişilerin bulundukları kurumların düzeninin bozan davranışlarını cezalandırmaktadır.
Ancak, bazı durumlarda görülen bir davranış hem toplum düzenini hem de kurumsal düzeni bozabilir. Bu gibi durumlarda ilgili hakkında hem ceza hem de disiplin kovuşturması yapılmaktadır.
Disiplin cezaları mahkemeler tarafından değil, kişinin bağlı olduğu İdare ya da amirleri tarafından verilir.
Daha çok kamu görevlileri için söz konusu olan disiplin cezaları, düzen bozucu davranışın ağırlık derecesine göre;


  • Uyarma,

  • Kınama

  • Aylıktan kesme,

  • Kademe İlerlemesini durdurma

  • Devlet memuriyetinden çıkarma şeklinde uygulanmaktadır.


Bir kişiye disiplin cezası verebilmek için ceza yasasına göre mahkum edilmiş olması gerekmemektedir. Ceza mahkemesinin suçsuz bulduğu bir kişi ayni eyleminden dolayı disiplin cezasına çarptırılabilir. Ayni şekilde, bir eyleminden dolayı mahkemece suçlu bulunan bir kişiye ayrıca disiplin cezası verilmesi gerekmeyebilir. Kişinin hem ceza mahkemesince mahkum edilmesi hem de disiplin cezası alma olasılığı da vardır. Kamu personeli için öngörülen Disiplin cezaları 657 sayılı Devlet Memurları Kanununda yer almaktadır.


  1. Yargılama Hukuku: Mahkemelerin yargı görevini yerine getirirken uyguladıkları yol ve yöntemlerle ilgili hukuk kuralları yargılama hukuku içinde yer alır. Yargılama Hukuku, her biri ayrı yasalarla düzenlenmiş üç bölümde incelenir




  • Medeni Yargılama Hukuku: Medeni Yargılama hukuk davalarında uygulanır ve ana kaynağı “Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunudur.” Özel hukuk ilişkilerinden doğan uyuşmazlıkların çözülmesi yollarını medeni yargılama hukuku belirler. Medeni yargılama hukukunun kaynağı olan Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda:




  • Bir hukuk davasının nerede ve nasıl açılacağını

  • Sav ve savunmaların nasıl yapılacağı

  • Hangi kanıtların nasıl ileri sürüleceği

  • Davanın nasıl sonuçlandırılacağı gösterilmiştir.

Mahkemelerin kuruluş yasasına göre hukuk uyuşmazlıklarını çözen mahkemeler “ilk derece mahkemeleri” ve “üst mahkemeler” olmak üzere ikiye ayrılır. Sulh hukuk ve asliye hukuk mahkemeleri ilk derece mahkemeleridir. Adli yargının üst mahkemesi ise Yargıtay’dır.




  • Ceza Yargılama Hukuku: Ceza davalarında uygulanan Ceza Yargılama Hukukunun ana kaynağı ” Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunudur.” Ceza Yargılama Hukuku;



Ceza davalarında mahkeme süreci savcılarla başlar. Ceza devlet adına verildiğinden davanın da devlet adına açılması gerekir. Yasalarımızda bu görev savcılara verilmiştir. Ceza mahkemeleri de hukuk mahkemelerinde olduğu gibi iki derecelidir.


Yüklə 1,25 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   24




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin