Türk ceza kanunu



Yüklə 3,39 Mb.
səhifə26/90
tarix27.10.2017
ölçüsü3,39 Mb.
#15890
1   ...   22   23   24   25   26   27   28   29   ...   90



Kişinin hatırasına hakaret


MADDE 130.

(1) Bir kimsenin öldükten sonra hatırasına en az üç kişiyle ihtilât ederek hakaret eden kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır. Ceza, hakaretin alenen işlenmesi hâlinde, altıda biri oranında artırılır.

(2) Bir ölünün kısmen veya tamamen ceset veya kemiklerini alan veya ceset veya kemikler hakkında tahkir edici fiillerde bulunan kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.


765 Sayılı Türk Ceza Kanunu

Madde 178 – Bir kimse, bir ölünün naaş ve kemikleri hakkında hakaret yapar veya tahkir maksadıyla veya meşru olmayan diğer bir maksatla birinin naaşını yahut kemiklerini alırsa, üç aydan bir yıla kadar hapis ve beşbin liradan yirmibeşbin liraya kadar ağır para cezasıyla cezalandırılır.

Bunların dışında, her kim bir ölünün naaşını tamamen veya kısmen alır veya ruhsat almaksızın bir naaşı mezardan çıkarır yahut kemiklerini alırsa, iki aydan altı aya kadar hapis ve beşbin liradan yirmibeşbin liraya kadar ağır para cezası ile cezalandırılır.

Eğer bu cürüm kabristanda veya ölü gömülmeye veya muhafazasına mahsus diğer yerlerde görevli olan yahut kendilerine naaş ve kemikler tevdi olunan kimseler tarafından işlenirse, yukarıda yazılı cezalar bir misli artırılarak hükmolunur.


GEREKÇE

Madde metninde, bir bağımsız suç olarak ölünün hatı­rasına hakaret suçu düzenlenmiştir. Genel olarak hakaret suçu ancak hayatta bulunan kişilere karşı işlenebilir. Çünkü, onur ve şeref, ancak yaşayan kişiler açısından söz konusudur. Ölen bir kişinin ancak hatırasına hakaretten, saygı­sızlıktan söz edilebilir.

Ölen kimsenin hatırasına hakaretin cezalandırılabilmesi için bunun en azından üç kişiyle ihtilat ederek işlenmesi gerekir. Bu suçun alenen veya basın ve yayın yoluyla işlenmesi, daha ağır cezayı gerektiren nitelikli un­surlar olarak belirlenmiştir.

Maddenin ikinci fıkrasında, bir ölünün kısmen veya tamamen ceset veya kemiklerini alan veya ceset veya kemikler hakkında tahkir edici fiil­lerde bulunan kişinin cezalandırılması öngörülmüştür.









Soruşturma ve kovuşturma koşulu


MADDE 131.

(1) Kamu görevlisine karşı görevinden dolayı işlenen hariç; hakaret suçunun soruşturulması ve kovuşturulması, mağdurun şikâyetine bağlıdır.

(2) Mağdur, şikâyet etmeden önce ölürse, veya suç ölmüş olan kişinin hatırasına karşı işlenmiş ise; ölenin ikinci dereceye kadar üstsoy ve altsoyu, eş veya kardeşleri tarafından şikâyette bulunulabilir.


765 Sayılı Türk Ceza Kanunu

Madde 488 – Bu fasılda beyan olunan cürümlerden dolayı takibat icrası kendisine tecavüz olunan şahıs tarafından şikayetname verilmesine bağlıdır.

Eğer kendisine tecavüz olunan kimse şikayetname vermezden evvel vefat eder veya bu cürümler ölmüş bir adamın hatırasına karşı irtikab olunursa bundan dolayı müteveffanın karısı ve usul ve furuu veya kardeş ve kız kardeşleri ve usul ve furuu derecesinde sıhri akrabası ve doğrudan doğruya veresesi bulunan kimseler tarafından şikayetname verilebilir.

Adli veya siyasi veya mülki veya askeri bir heyet veya siyasi bir parti, yahut amme menfaatine hadim bir cemiyet veya müessese aleyhinde vukubulan tecavüz ve hakaret fiillerinden dolayı takibat yapılması heyet reislerinin veya parti veya cemiyet mümessillerinin taleblerine bağlıdır.


GEREKÇE

Madde ile hakaret suçlarında kovuşturmanın, mağdu­run şikâyetine bağlı olduğu hükmü getirilmektedir. Ancak, kamu görevlisine karşı görevinden dolayı işlenen hakaret suçunun soruşturması ve kovuştur­ması şikâyete tabi kılınmamıştır.

Maddenin ikinci fıkrasına göre, mağdur şikâyetten önce vefat ederse, ölenin ikinci dereceye kadar üstsoy ve altsoyunun, eş ve kardeşlerinin şikâ­yette bulunabilecekleri açıklanmış, bunlar dışındakilere şikâyet hakkı tanın­mamıştır. Ölmüş olan kişinin hatırasına hakaret edilmesi hâlinde de, ölenin ikinci dereceye kadar üstsoy ve altsoyu, eş veya kardeşleri tarafından şikâ­yette bulunulabilir.






DOKUZUNCU BÖLÜM

Özel Hayata ve Hayatın Gizli Alanına Karşı Suçlar




Haberleşmenin gizliliğini ihlâl


MADDE 132.

(1) Kişiler arasındaki haberleşmenin gizliliğini ihlâl eden kimse, altı aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır. Bu gizlilik ihlâli haberleşme içeriklerinin kaydı suretiyle gerçekleşirse, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

(2) Kişiler arasındaki haberleşme içeriklerini hukuka aykırı olarak ifşa eden kimse, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(3) Kendisiyle yapılan haberleşmelerin içeriğini diğer tarafın rızası olmaksızın alenen ifşa eden kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır.

(4)Kişiler arasındaki haberleşmelerin içeriğinin basın ve yayın yolu ile yayınlanması hâlinde, ceza yarı oranında artırılır.



765 Sayılı Türk Ceza Kanunu

Madde 195 – Bir kimse kendisine gönderilmiş olmıyan bir mektup veya telgrafı veya kapalı bir zarfı kasten açar veya başka bir şahsın, posta ve telgrafla vakı açık muhabere varakası münderecatını anlamak için usül ve nizam hilafında eline geçirecek olursa kendisinden otuz liradan yüz liraya kadar ağır cezayi nakti alınır. Eğer fail bu evrak muhteviyatını ifşa ve telgraf ve telsiz muhaberat ve telefon mükalematı mahremiyetini ihlal ederek bir zarar husulüne sebep olursa bir aydan üç seneye kadar hapis olunur.

Madde 197 – Bir kimse kendisine gönderilmiş olan bir mektup veya telgrafı gönderenin rızası hilafında neşir ve işaa eder ve bu yüzden bir zarara sebep olursa otuz liradan yüz liraya kadar ağır cezayi nakdiye mahküm olur.




GEREKÇE

Madde metninde, kişiler arasındaki haberleşmenin gizliliğinin ihlâli suç olarak tanımlanmaktadır.

Söz konusu suç, belirli kişiler arasındaki haberleşmenin içeriğinin öğ­renilmesiyle işlenmektedir. Kişiler arasındaki haberleşmenin ne suretle ya­pıldığının suçun oluşumu açısından önemi yoktur. Bu haberleşme, örneğin mektupla, telefonla, telgrafla, elektronik posta yoluyla yapılabilir. Bu suç açısından önemli olan, haberleşmenin belirli kişiler arasında yapılmasıdır. Söz konusu suçu, bu haberleşmenin tarafı olmayan kişi işleyebilir.

Haberleşmenin gizliliğinin sadece dinlemek veya okumak suretiyle ihlâl edilmesi, bu suçun temel şeklini oluşturmaktadır. Ancak, bu gizlilik ihlâlinin, haberleşme içeriklerinin yani konuşulanların veya yazılanların kayda alınması suretiyle yapılması, bu suçun nitelikli şekli olarak tanımlan­mıştır. Örneğin telefon konuşmalarının ses kayıt cihazıyla kayda alınması hâlinde, suçun bu nitelikli hâli gerçekleşmektedir.

Kişiler arasındaki haberleşme içeriklerinin belli bir suça ilişkin soruş­turma kapsamında Anayasa ve kanunların belirlediği koşullar çerçevesinde öğrenilmesinin veya kayda alınmasının hukuka uygun olduğu muhakkaktır.

Maddenin ikinci fıkrasında, kişiler arasındaki haberleşme içeriklerinin hukuka aykırı olarak ifşa edilmesi, ayrı bir suç olarak tanımlanmıştır. Ha­berleşme içerikleri hukuka uygun bir şekilde veya birinci fıkrada tanımlanan suçun işlenmesi suretiyle öğrenilmiş olabilir. İkinci fıkrada tanımlanan suç, haberleşme içeriklerinin ifşasıyla, yayılmasıyla, yani yetkisiz kişilerce öğre­nilmesinin sağlanmasıyla oluşur. Fıkra metninde bu ifşanın hukuka aykırı olması açıkça vurgulanmıştır. Bu bakımdan örneğin kişiler arasındaki tele­fon konuşmalarına ilişkin kayıtların, savcılık veya mahkemeye verilmesi, duruşmada açık bir şekilde dinlenmesi veya okunması hâlinde, söz konusu suç oluşmayacaktır. Buna karşılık, henüz soruşturma aşamasında iken, kişi­ler arasındaki konuşma içeriklerinin, hukuka uygun bir şekilde kayda alın­mış olsalar bile, örneğin televizyonlarda veya gazetelerde yayınlanması hâ­linde, bu suç oluşacaktır.

Maddenin üçüncü fıkrasında, kişinin kendisiyle yapılan haberleşmele­rin içeriğini diğer tarafın rızası olmaksızın alenen ifşa etmek suretiyle ha­berleşmenin gizliliğini ihlâl etmesi ayrı bir suç olarak tanımlanmıştır. Bu suçun oluşabilmesi için, ifşanın alenen yapılması gerekir. Bu bakımdan, örneğin kişi kendisine gönderilen mektubu gönderenin bilgisi ve rızası dı­şında bir başkasına okutması hâlinde, bu suç oluşmayacaktır. Buna karşılık, mektubun gönderenin bilgisi ve rızası dışında alenen okunması, başkaları tarafından okunmasını temin için bir yere asılması veya basın ve yayın yolu ile yayınlanması hâlinde, söz konusu suç oluşacaktır.

Dördüncü fıkrada, kişiler arasındaki haberleşmelerin içeriğinin basın ve yayın yolu ile yayınlanması hâlinde, ikinci veya üçüncü fıkralara göre verilecek cezanın belli oranda artırılması öngörülmüştür.




AÇIKLAMA:

AİHS ve TC Anayasa’ sının 20, 21 ve 22 maddelerine uygun olarak yapılan düzenleme ile , özel hayata ve haberleşmenin gizliliğine müdahale niteliğindeki eylemler yaptırıma bağlanmıştır (TC AY m 22-Herkes, haberleşme hürriyetine sahiptir. Haberleşmenin gizliliği esastır. )

765 Sayılı TCK 195. maddesinden çok kapsamlı ve farklıdır.

Yeni hükümde haberleşmenin gizliliğinin ihlal edilmesi cezai yaptırıma bağlanırken, ihlalin nasıl yapılacağını veya ihlale konu olacak haberleşme aracını saymayarak değişen sosyal yaşam, gelişen teknolojiye uygun bir alan bırakmıştır.

Haberleşme mektup, telefon, telgraf, e-posta yoluyla yapılmış olabilir. Bu suç açısından önemli olan, haberleşmenin belirli kişiler arasında yapılmasıdır.

Birinci fıkradaki suçu söz konusu haberleşmenin tarafı olmayan kişiler işleyebilir.

“Dolaylı dinleme mümkündür. Telefonu dinlenen kişinin kim olduğu bellidir ve onun telefonu dinlenmektedir. Bu kişinin kim ile konuşacağının önceden bilinmesi mümkün değildir. Bu nedenle telefonu dinlenen kişinin görüştüğü kişilere ilişkin bilgilerin kaydı mümkündür. Elbetteki dinleme işleminin hukuka uygun olması gerekir. Tesadüfen elde edilen veri, telefon dinleme yolu ile delil elde edilmenin mümkün olduğu durumlarda yeni bir soruşturma başlatmaya yeterlidir ve bundan hareketle yeni bir soruşturma başlayabilir. Eğer dinleme yolu ile tespit edilen suç ,dinleme yolu ile soruşturma konusu yapılabilecek suçlardan değil ise bu veri yeni bir soruşturmanın başlangıcında kullanılamaz.”

Haberleşmenin gizliliğini sadece dinlemek, okumak vb. davranışlarla ihlal edilmesi suçun temel şeklini oluşturmaktadır.

Haberleşme içeriğinin kayda alınması, suçun nitelikli halleri sayılmıştır. (Örneğin;yapılan telefon görüşmelerini kaydedilmesi)

(2) İki kişi arasındaki haberleşmeyi üçüncü bir kişi hukuka aykırı ifşa etmesi yaptırım altına alınmıştır. Bu fıkrada suçun oluşumu için ifşa yeterlidir.

(3) İki kişi arasındaki haberleşmeyi bu kişilerden birisinin hukuka aykırı olarak ifşa etmesini düzenlemiştir. Burada suçun oluşabilmesi için iki kişi arasındaki haberleşme ,haberleşmenin taraflarından birisi tarafından diğer tarafın rızası olmaksızın, alenen ifşa edilmesi gerekir. Bu nedenle bir kişinin kendisine gönderdiği elektronik postayı gönderinin rızasını almadan bir başkasına okutma eylemi suç teşkil etmez. Bu eşlemin suç teşkil edebilmesi için söz konusu postanın başkalarının okuması bir yere asılması, herkese yüksek sesle okunması gibi eylemler gerekir.

132/4 suçun basın yayın yolu ile işlenmesini bir artırım nedeni olarak saymıştır.

Bu suçunun HUKUKA UYGUNLUK NEDENLERİ NELERDİR?



Kanunlarda öngörülen durumlarda belirlenen yöntemle, haberleşmenin dinlenmesi ve denetlenmesi hukuka uygunluk nedenidir (CMK m 135).

Mağdurun rızasının da bir hukuka uygunluk nedeni olduğu belirtilmiş ise de en az iki kişi tarasında gerçekleşen haberleşmede tarafların rızası gerekeceği düşüncesindeyiz..


Yüklə 3,39 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   22   23   24   25   26   27   28   29   ...   90




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin