1.3. HOÇO UYGUR DEVLETİ
Güneybatıya giden 15 Uygur boyundan bir kısmı Tibetlilere bağlandı. Asıl büyük grup ise Beş Balık, Karaşar, Hoço ve Turfan şehirlerine yerleşerek Hoço Uygur Devletini kurdular. Orhun bölgesindeki son Uygur kağanının yeğeni Meŋli'yi 856'da kağan seçtiler. Beş Balık yazlık, Hoço kışlık başkentleri oldu. Kâşgarlı Mahmud'a göre (DLT I: 379) Beş Balık Uygurların en büyük şehridir. Ayrıca Yaŋı Balık adlı bir şehirleri daha vardır. Kâşgarlı (DLT I: 113) Can Balık ve Sülmi'yi de Uygur şehirleri olarak sayar. Uygur hükümdarları, eski bir Basmıl unvanı olan İdikut < ıduk kut (mukaddes kut) unvanıyla anılıyorlardı. Bu sebeple başkente de İdikut şehri denilmişti.
Tibet'e karşı Çin, Hoço Uygur Devletini hemen tanıdı. Uygurlar hâkimiyetlerini doğuda Hami'ye, batıda Kâşgar'a dek genişlettiler. Hint-Avrupa kavimleri olan Tohrılar (Toharlar) ile Soğdaklar eskiden beri bu bölgede yaşıyorlardı; fakat aynı zamanda burası eski bir Uygur (Kao-çe/Tölis) yurdu idi. Köktürkler ve Orhun Uygur Kağanlığı döneminde de buraya birçok Uygur göçmüştü. 840 göçünden sonra gelen kalabalık Uygurlarla Turfan, Hoço, Beş Balık, Hami ve Kâşgar'da Türk çoğunluğu sağlanmış ve Doğu Türkistan dediğimiz ülke tam anlamıyla bir Uygur devleti olmuştu. Güneyde Tibet'le, batıda Kartuklarla sınırdaş idiler. 870'lerin başında kağanları muhtemelen
228 Ahmet B. ERCİLASUN
Buku Cin idi. Kansu Uygurlarının 911'de Tun-huang'ı almalarıyla Hoço Uygur Devleti bağımsız oldu. 940'larda kağanları Alp Arslan Kutlug Köl Bilge'dir. 948'de Bögü Kağan tarafından idare ediliyorlardı. 981-983 arasında ise Beş Balık tahtında Arslan Han oturuyordu (Kafesoğlu 1996: 128-129; Çandarlıoğlu 2002: 32-33; Golden 2002: 133-134).
M.S. 2. yüzyıl başlarında Kuşanları yöneten kudretli hükümdar Kanişka, M.Ö. 6. yüzyılda ortaya çıkan Burkancılığı himayesine almış; bu dinin Hindistan'dan çıkıp Orta Asya ve Çin'e yayılmasına vesile olmuştu. Bu sırada Budizm'in Mahâyâna (büyük sal) mezhebi doğmuş ve eski mezhep de Hînayâna (küçük sal) adını almıştı. Her iki mezhep de milâdın ilk yüzyıllarında Doğu Türkistan'a girmişti. Türklerin, Köktürk hükümdarı Tapar Kagan (572-581) çağından beri Burkancılıkla ilgilendiklerini hem Çin kaynaklarından hem de Bugut yazıtından biliyoruz. Tapar Kağan zamanında Türk ülkesinde Burkan mabetleri inşa edilmiş ve Nirvâna-sûtra gibi kitaplar Türkçeye çevrilmişti. Batı Köktürkleri de Burkancılığa ilgisiz kalmamışlardı. Bir Batı Köktürk katunu (kağan eşi) 591'de bir Burkan manastırı vakfetmişti. Bu kayıtlardan Köktürklerin ilk döneminde çok az da olsa Burkancılığa ilgi duyulduğu; ancak bunun hanedan üyeleriyle sınırlı kaldığı anlaşılıyor. İkinci dönemde Bilge Kağan'ın Burkancı eğilimine Tonyukuk'un engel olduğunu biliyoruz. 720'lerde Fergana civarındaki bir Türk hükümdarı da teb'asıyla birlikte Burkancı olmuştu (Ş. Tekin 1976: 21-24).
630'larda Uygurları yöneten Alp İlteber'in adı Pusa, "Bodisatva" anlamına geliyordu. Bodisatva ise "Buda adayı" demekti. Taşıdığı isme göre Pusa, belki de Burkan dininde idi. Ancak 762'de Uygur hükümdarı Bögü Kağan'ın Mani dinine resmen girdiğini biliyoruz. 840 göçünden önce Doğu Türkistan'da bulunan Uygurlardan bir kısmının Burkan dinine girdiğini tahmin edebiliriz. 840 göçüyle gelenlerin bir kısmı ise Manici idi. Daha büyük çoğunluğun eski Türk dininde olması muhtemeldir. Burkancılık 9. yüzyıldan itibaren yeni ülkelerinde Uygurlar arasında yayılmaya başladı. 10. yüzyıl başlarından kalma Burkancılıkla ilgili Uygurca eserlerden anlaşıldığına göre 900'lerde bu din Uygurlar arasında epeyi yayılmıştı. Ancak Manicilik de henüz devam ediyordu. Maniciliğin gittikçe azalarak 12. yüzyıla dek sürdüğü tahmin edilmektedir. 10. yüzyılın ikinci yarısından itibaren hem Kansu, hem Hoço Uygurları arasında hâkim din Burkancılık idi. 11. yüzyılın ikinci yarısında Kâşgarlı Mahmud, Uygur şehirlerinde Burkan evlerinin (mabetlerinin) bulunduğunu ve Müslümanların İli ırmağını geçerek Uygur şehirlerini tahrip ettiğini anlatın bir şiiri aktarır. Müslüman Karahanlılar ile Burkancı Uygurlar arasındaki bu savaşın ne zaman olduğunu bilmiyoruz; ancak DLT'nin yazıldığı tarih olan 1070'lerden önce vuku bulduğu kesindir. 11. yüzyılın ilk yarısında veya ortalarında cereyan etmiş olabilir. Şiirin bazı dörtlükleri şöyledir.
TÜRK DİLİ TARİHİ 229
Kimi içre oldurup Gemi içre oturup
Ila suwın keçtimiz; ili suyunu geçtik;
Uygur tapa başlanıp Uygurlara yönelip
Mıŋlak ilin açtımız. (DLT III: 235) Mıŋlak elini açtık.
Beçkem urup atlaka, Beçkem vurup atlara,
Uygurdakı tatlaka, Uygurdaki tatlara,
Ogrı yawuz ıtlaka Hırsız, kötü itlere
Kuşlar kibi uçtımız. (DLT I: 483) Kuşlar gibi uçtuk.
Kelŋizleyü aktımız, Seller gibi aktık,
Kendler üze çıktımız, Kentler üstüne çıktık,
Furhan ewin yıktımız, Burkan evini yıktık,
Burhan üze sıçtımız. (DLT I: 343) Burkan üstüne sıçtık.
Bu şiirden Müslüman Karahanlılar ile "Tat" denilen Uygurlar arasında savaşlar olduğunu; Uygurların Burkan dininde olup şehirlerinde Burkan mabetleri bulunduğunu; Karahanlıların Uygur şehirlerini ve Burkan mabetlerini tahrip ettiğini öğreniyoruz. Yine bu şiirden İli ırmağının Karahanlılar ile Uygurlar arasında sınır olduğunu tahmin edebiliriz. Aslında DLT'de Küsen ve Tarım maddelerinde, Tarım ırmağı yakınlarındaki Küsen, diğer adıyla Küçe şehrinin Uygur sınırında olduğu kayıtlıdır. Şu hâlde kuzeyde yukarı İli ve onun güneyinde Tarım ırmaklarının Karahanlı-Uygur sınırı olduğunu düşünebiliriz. Demek ke 11. yüzyılda Uygurların batı sınırı Karahanlılar lehine değişmiş ve bir hayli doğuya kaymıştır. Yine DLT'deki bir kayıttan (DLT I: 28) anlaşıldığına göre Uygurlar, Çomullar ile Tangutlar arasındadır; yani Karahanlılar ile Uygurlar arasında da Çomullar vardır. Şiirde "Tat" denilen Uygurlar Kâşgarh'ya göre "en katı kâfirlerdir." (DLT I: 113). Böylece 11. yüzyılın ikinci yarısında Uygurların "kâfir" Burkancılar olduğunu Kâşgarlı'dan öğrenmekteyiz.
Hoço Uygurları arasında Burkancılık 14. yüzyıl sonlarına dek devam etmiştir. Bunu, 14. asırda Uygurcaya çevrilen Burkan eserlerinden anlıyoruz. Müslümanlığın da yine bu yüzyılda Uygurlar arasında yayılmaya başladığını ve 15. yüzyılda Hoço Uygurları arasında hâkim din hâline geldiğini tahmin edebiliriz. Kansu Uygurlarının Burkancılıkta devam ettiklerini ise yukarıda görmüştük.
230 Ahmet B. ERCİLASUN"
Hoço Uygurları arasında çok az da olsa Hristiyanlığın Nesturi mezhebine bağlı bulunanlar da vardı. Turfan yakınlarındaki Bulayık'ta bulunan Uygurca Hristiyan metinlerinden bunu anlıyoruz (Tezcan 1978: 305).
Hoço Uygur Devleti 1120'lerin ortalarında Kara Hıtay hâkimiyeti altına girdi (Grousset 1980: 167). Cüveynî'ye göre Kara Hıtayların Hoço'daki yöneticisi Şavkem, idikuta ve Uygur halkına çok eziyet etmekteydi. Halk da ondan nefret ediyordu. İdikut Barçuk'un emriyle halk Şavkem'i yakalayıp hapsetti; Kara Hıtaylara başkaldırdı ve elçiler göndererek Çengizlilere bağlılıklarını bildirdi (Öztürk 1988: 110). Böylece Hoço Uygur Devleti 1209'da gönüllü olarak Çengizlilere tâbi oldu. Çengiz'in Nayman, Harezmşah ve Tangut seferlerinde idikut Barçuk, ordusuyla hep Çengiz Han'ın yanında yer aldı. Çengiz Han da kızını onunla nişanladı (Öztürk 1988: 110-111).
Uygurlar 1260'a kadar Çengizlilerin merkezî devletine, Karakurum'a; 126=ta Çağatay Hanlığına bağlı oldular (Grousset 1980: 313-314). 1368'de Çinlilerin Ming hanedanı tarafından Hoço Uygur Devletine son verildi.
Dostları ilə paylaş: |