Türk Dili Tarihi Ahmet B. Ercilasun Akçağ Yayınları / 603 Araştırma İnceleme / 50



Yüklə 2,38 Mb.
səhifə42/218
tarix03.01.2022
ölçüsü2,38 Mb.
#36460
1   ...   38   39   40   41   42   43   44   45   ...   218
İlteriş Kagan kazganmasar yok erti er ser,

İlteriş Kağan kazanmasa, var olmasaydı,



Bilge Tonyukuk kazganmasar ben yok ertim erser,

Bilge Tonyukuk kazanmasa, ben olmasaydım,



Kapgan Kagan Türk sir bodun yirinte

Kapgan Kağan'ın muzaffer Türk milleti'nin yerinde



Bod yeme bodun yeme kişi yeme idi yok erteçi erti.

Boy da, millet de, insan da hiç olmayacaktı.



İlteriş Kagan Bilge Tonyukuk kazgantuk üçün

İlteriş Kağan, Bilge Tonyukuk kazandığı için



Kapgan Kagan Türk sir bodun yorıdukı bu.

Kapgan Kağan'ın muzaffer Türk milletinin yürümesi (yaşa­ması) bundandır. (T II Kl-3)

698'deki Bolçu savaşında Tonyukuk, Kapgan Kağan'ın, Altay dağla­rında beklenilmesi buyruğuna karşı gelerek Köktürk ordusunu Batı Türkis­tan'a yürütmüş ve birçok zaferler kazanmıştı. Ancak Kapgan'a karşı geldiği için 701 yılında görevden alınmıştı (Giraud 1999: 74, 95). Tonyukuk'un

TÜRK DİLİ TARİHİ 133

sitemi, hatta öfkesi bunadır. "İlteriş Kağan ve ben olmasaydım ne Türk mil­leti olurdu ne de Kapgan Kağan" demesi bundandır. Anıtlarda Bilge ve Köl Tigin'in adı zikredilerek yapılmış tek bir sitem yoktur. 1925'te Çin heyetine verilen ziyafette Tonyukuk'un da bulunması onun, Kapgan zamanında göz­den düşmüş olmasına karşılık Bilge Kağan zamanında gözde olduğunu gösterir. Nitekim Bilge Kağan, hükümdarlığının ilk dönemindeki karışıklık­lar üzerine, kayınpederi Tonyukuk'u yeniden göreve çağırır ve ona plânla­macılık görevini verir (Taşağıl 2002: 686). 722 yılı civarında Çin sarayında yapılan bir müzakerede, Köktürklerin başındaki üç devlet adamı değerlendi­rilir ve Tonyukuk'un "çok cesur, yaşlı, bilgili, tecrübeli biri olarak Çin için tehlikeli" olduğu ifade edilir (Taşağıl 2002: 687-688). Demek ki Tonyukuk 716-725 yılları arasında aktif olarak görev başındadır. Bir hatıra ve tarih niteliği taşıyan anıtını bu tarihten sonra dikmiş olmalıdır.

Bengü taşı diktiren ve üzerindeki yazıları yazdıran doğrudan doğruya Bilge Tonyukuktur. Bengü taşta Türk milletinin Çin tutsaklığından kurtuluşu ve İlteriş Kağan zamanı ile Kapgan Kağan'ın ilk yıllarında Köktürklerin Oğuzlarla, Kırgızlarla, Türgişlerle ve Çinlilerle yaptığı savaşlar anlatılmakta; bütün bu olaylarda Tonyukuk'un rolü bilhassa belirtilmektedir.

Bilge Tonyukuk tahminen 645-650 yıllarında Çin'de doğmuş (Sertkaya 1995: 115); Köktürklerin 679'da başlayan ve 682'de İlteriş'le başarıya ula­şan istiklâl hareketlerinin liderlerinden biri olmuş; İlteriş'in kağanlığı ile Kapgan'ın kağanlığının ilk yıllarında başvezirlik ve başkomutanlık yapmış; Bilge Kağan döneminde, 716-725 yılları arasında başmüşavir ve stratejist olarak görevde bulunmuş; tahminen 725-726 yıllarında uçup gitmiş (vefat etmiş) büyük bir devlet ve siyaset adamıdır. Türk istiklâlini sağlamak ve Türk devletini büyütmek için kağanlarla omuz omuza çarpışmış kahraman bir asker (alp), Türk devletinin politikasına uzun zaman yön vermiş akıllı ve hikmet sahibi (bilge) bir devlet adamıdır.

Bilge Tonyukuk, Türk hatıra edebiyatının ilk temsilcisi ve ilk Türk ta­rihçisidir. İki parça hâlindeki 62 satırlık bengü taşında, içinde bulunduğu olayları sade ve sanatsız bir şekilde, halk diliyle anlatır. Zaman zaman ay­rıntılar üzerinde durmakla beraber genellikle vak'aları sözü uzatmadan, ana çizgileriyle verir; yeri geldikçe milletin ders alması için öğütlerde bulunur; bazen de atasözlerine ve deyimlere başvurur.

Köl Tigin bengü taşı 21 Ağustos 732 tarihinde Bilge Kağan tarafından diktirilmiştir (Sertkaya 1995: 323; Tekin 1995: 12). Köktürklerin birinci dönemdeki şevket devrini, daha sonra nasıl zayıflayıp Çin'e tutsak oldukla­rını, Çin esaretinden nasıl kurtulduklarını ve nihayet Köl Tigin'in kahra­manlıklarla dolu hayatını anlatır. Köl Tigin, İlteriş Kağan'ın oğlu ve Bilge Kağan'ın kardeşidir. Amcaları Kapgan Kağan'ın ölümünden sonra Köl Tigin tertiplediği bir ihtilâlle Kapgan'ın oğullarını mağlûp ederek 716'da ağabeyi

134 Ahmet B. ERCİLASUN

Bilge'yi Türk tahtına oturtmuştur. Bilge Kağan çağında Türk orduları baş­komutanı olan ve Büyük Okyanus'tan Afganistan'daki Demir Kapı'ya, Ti­bet'ten Sibirye bozkırlarına kadar uzanan geniş alandaki pek çok kavim üze­rine yapılan 20'yi aşkın seferi idare eden; düşman orduları içine dalıp daima ön safta vuruşan Köl Tigin Türk tarihinin en büyük kahramanlarından biri­dir. Dokuz Oğuzlarla yapılan bir savaşta, 27 Şubat 731 tarihinde 47 yaşında iken kuş olup uçmuştur (vefat etmiştir).

71 satırdan oluşan Köl Tigin bengü taşının yazarı Bilge Kağandır. O-laylar Bilge Kağan tarafından anlatılmaktadır. Bengü taş ve barkın duvarları üzerine yazıyı bizzat yazan veya yazılmasına nezaret eden, Köl Tigin'le Bilge'nin yeğeni Yollug Tigindir. Muhtemelen Bilge Kağan metni daha önce hazırlayıp Yollug Tigin'e vermiş (Tekin 1995: 13-14), hatta belki de Bilge Kağan tarafından nutuk olarak irat edilen metin Yollug Tigin tarafından not edilmiş; sonra da taşlar üzerine kazınmıştır.

Köl Tigin bengü taşı, Türk edebiyatının san'atkârane üslûpla yazılmış ilk eseridir. Muharrem Ergin'in belirttiği "yalın ve keskin üslûp, hükümdarâne eda ve ihtişamlı hitap tarzı" anıtta hemen kendini hissettir­mektedir. "Teŋri teg teŋride bolmış Türk Bilge Kagan " diye başlayan ilk satırdan itibaren âdeta göklerden gelen muhteşem bir sesleniş asırları delip geçerek ruhumuzu titretir. "Üze kök teŋri asra yagız yir kılındukda ikin ara kişi oglı kılınmış " cümlesiyle başlayan satırları okuyunca semavî bir yücelik benliğimizi sarar. Köl Tigin'in ölümü üzerine Bilge Kağan'ın söyledikleri ise trajik bir çığlıktır. "Görür gözüm görmez gibi, bilir aklım bilmez gibi oldu... Gözden yaş gelse önleyerek, gönülden feryat gelse bastırarak düşün­ceye daldım... İki şad ve kardeşlerimin, oğullarım, beylerim ve milletimin gözü kaşı perişan olacak diye düşündüm" ifadeleri, lirik ve trajik unsurların iç içe girdiği şaheser bir üslûbu yansıtmaktadır. Bilge Kağan, Türk milleti için olduğu kadar kendisi için de çok büyük bir mana ve değer ifade eden kahraman kardeşi Köl Tigin'in ölümü üzerine gözünden yaşlar dökmek, haykırıp feryat etmek istemekte; fakat işgal ettiği kağanlık mevkii, bütün yakınlarının, beylerinin ve milletinin üzerindeki sorumluluğu buna mani olmaktadır. Böyle bir trajik hâlin birkaç kelime içinde bu kadar veciz şekilde anlatılması, edebiyatımızın ilk yazılı örnekleri için çok yüksek bir edebî değer ifade eder.

Fuat Köprülü 1926'da yayımlanan "Türk Edebiyatı Tarihi"nde Köl Tigin ve Bilge Kağan anıtlarını şu şekilde değerlendirmektedir:



"Üslûp bazı yerlerde biraz kuru, muttarit, hatta ekseriyetle 'tahkiye'de dürüst bir mantık tertibinden mahrumdur. Lâkin buna rağmen, bazı parça­larda eda o kadar canlı ve ahenkli, o kadar samimî ve derin tahassüslere mâkestir ki (duygulanmaları yansıtır ki), işte buralarda çok kuvvetli 'maşerî

TÜRK DİLİ TARİHİ 135



bir lirizm,, 'destanı bir ruh' kendini kuvvetle hissettiriyor; burada, hatta alelâde nakil ve hikâyenin fevkinde (üstünde) 'bediî bir gaye' de takip edil­mektedir: Kısa lâkin kat 'î ve vâzıh cümleler, tasvirlerinde sahtelikten tama­men uzak sade ve kuvvetli bir ifade, birbiriyle ahenktar bir surette telif edil­miş fiiller, arada ifadeyi yeknesaklıktan kurtarmak için fiillerin değiştirilme­si, tekrarlar, hülâsa bütün bu gibi beyan incelikleri, bu kitabeleri alelâde bir lisan ve tarih vesikası şeklinden kurtarıyor...Göktürkçenin bu kadar munta­zam ve güzel, imlâsı mazbut bir nesir lisanı olabilmesi için, herhâlde uzun tekâmül devirleri geçirdiği muhakkaktır. "(Köprülü 1926: 43).

Nihal Atsız "Türk Edebiyatı Tarihi"nde Köl Tigin bengü taşını şöyle değerlendirmektedir:



"Cümlelerin bazan kısa, bazan uzun oluşu; mânâya kuvvet vermek için bazan aynı kelimenin birbirine yakın yerlerde tekrarlanması, yani bir nevi 'tekrir' sanatı yapılması; bazan ise aksine olarak, mânâsı birbirine yakın kelimelerin aynı cümlede veya birbiri ardınca gelen cümlelerde kullanılması bu yazıta oldukça yüksek bir edebî değer verdirmektedir. Yuluğ Tigin bu yazıtta Bilge Kağan ağzından Türk milletine hitap ederken ne kadar lirik ve romantik ise tarihî vak'aları anlatmakta da o kadar realisttir. Bu yazılarda yalan, mübalega, boşuna öğünme yoktur. Türk milletinin bütün ahlâkî safi­yeti, bütün değerleri ve kusurları apaçık göze çarpmaktadır. " (Atsız 1992: 121).

Bilge Kağan bengü taşı 24 Eylül 735 tarihinde, oğlu Teŋri Kağan tara­


fından diktirilmiştir (Tekin 1995: 12-13). Bilge Kağan anıtının büyük bölü­
mü Köl Tigin anıtındaki metinle aynıdır. Sadece Köl Tigin'in bulunmadığı
olaylar Bilge Kağan anıtında farklıdır; bunlar da çok azdır. Talât Tekin'e
göre "anıtın güney yüzündeki yazıtın 10.-15. satırları ile batı yüzündeki altı
satırı okunabilen küçük yazıt anıtı diktiren Tengri Kağana aittir." (Tekin
1995: 13). " '

Bilge Kağan bengü taşında da Bumın ve İstemi Kağan zamanlarındaki şevket devri, Çin'e nasıl tutsak olunduğu, Çin esaretinden nasıl kurtulunduğu, Bilge Kağan'ın savaşları ve Türk milleti için yaptıkları anlatı­lır.

İlteriş Kağan'ın oğlu, Kapgan Kağan'ın yeğeni, Tonyukuk'un damadı ve Köl Tigin'in ağabeyi olan Bilge Kağan 698-716 yılları arasında 19 yıl şadlık, 716-734 yılları arasında 19 yıl kağanlık yapmış olan bir devlet ada­mıdır. Türk tarihinin en büyük hükümdarlarından biri ve Türk hitabet edebi­yatının ilk büyük ismidir. Türk edebiyatının ilk isimleri olan Tonyukuk hatı­ra türünün, Bilge Kağan ise hitabet türünün ilk örneklerini vermişlerdir.

136 Ahmet B. ERCİLASUN

Tonyukuk, Köl Tigin ve Bilge Kağan bengü taşlarındaki ilk edebî me­tinlerimizi Muharrem Ergin, "Orhun Abideleri" adlı eserinde mükemmel bir şekilde değerlendirmektedir:

"Türk adının, Türk milletinin isminin geçtiği ilk Türkçe metin.. İlk Türk tarihi.. Taşlar üzerine yazılmış tarih.. Türk devlet adamlarının millete hesap vermesi, milletle hesaplaşması.. Devlet ve milletin karşılıklı vazifeleri.. Türk nizamının, Türk töresinin, Türk medeniyetinin, yüksek Türk kültürünün bü­yük vesikası.. Türk askerî dehasının, Türk askerlik san'atının esasları.. Türk gururunun ilâhî yüksekliği.. Türk feragat ve faziletinin büyük örneği.. Türk içtimaî hayatının ulvî tablosu.. Türk edebiyatının ilk şaheseri.. Türk hitabet san'atının erişilmez şaheseri.. Hükümdarâne eda ve ihtişamlı hitap tarzı.. Yalın ve keskin üslûbun şaşırtıcı numunesi.. Türk milliyetçiliğinin temel kita­bı.. Bir kavmi bir millet yapabilecek eser.. Asırlar içinden millî istikameti aydınlatan ışık.. Türk dilinin mübarek kaynağı.. Türk yazı dilinin ilk, fakat harikulâde işlek örneği.. Türk yazı dilinin başlangıcını milâdın ilk asırlarına çıkartan delil.. Türk ordusunun kuruluşunu en az 1250 sene öteye götüren vesika.. Türklüğün en büyük iftihar vesilesi olan eser.. İnsanlık âleminin sosyal muhteva bakımından en mânalı mezar taşları.. Dünyanın bugün belki de en büyük meselesi olan Çin hakkında 1250 sene evvelki Türk ikazı.. " (Er­gin 1970: Ön Söz).

Kök Türk bengü taşlan üzerinde en çok çalışanlardan biri olan Talat Tekin'in değerlendirmesi de şöyledir:



"Orhon yazıtları yalnızca siyasî ve askerî olayların oluş sırasıyla hikâ­ye edildiği kuru bir harp tarihi değildir. Tam tersine, bu yazıtların özellikle Bilge Kağanın beylerine ve halkına seslendiği ve onları Çinlilerin entrikala­rına ve anayurdu bırakıp uzak diyarlara gitmelerinin doğuracağı felâketlere karşı uyardığı bölümleri son derece etkili bir anlatım gücüne ve güzelliğine sahiptir. Bu bakımdan Orhon yazıtlarının Türkçenin en eski ve en güzel hi­tabet örnekleri olduğu söylenebilir." (Tekin 1995: 15).

Îhe-Nûr yazıtı 6 satırlık küçük bir yazıttır. 730 civarında dikildiği tah­min edilmektedir (Sertkaya 1995: 324).

Hangiday yazıtı, Hangiday dağında kaya üzerine yazılmıştır ve 4 satır­dır.

"Köktürk alfabesi, Köktürk yazısı" gibi kullanımlar bazen yanlış anla­malara yol açmakta ve bu alfabeyle yazılmış bütün metinler sadece Köktürklerden kalmış sayılmaktadır. Oysa Köktürk harfli metinler sadece Köktürklerden kalmış değildir. Bulgar Türklerinden, Avarlardan, Uygurlar-

TÜRK DİLİ TARİHİ . 137

dan, Kırgızlardan, Türgişlerden, Oğuzlardan, Peçeneklerden ve Kıpçak-Kumanlardan da Köktürk harfli yazıtlar kalmıştır. Köktürk harfli anıt ve yazıtların bulunduğu alan Moğolistan ve Sibirya içlerinden Romanya, Maca­ristan ve Bulgaristan'a dek uzanmaktadır. Yazıtların Moğolistan'dan sonra en yaygın olarak bulundukları alan Güney Sibirya'da Yenisey ve kollarının suladığı alandır. Bu bölgedeki Köktürk harfli metinler bilim dünyasında ilk tanınan metinlerdir ve Yenisey Yazıtları olarak anılırlar. Moğolistan'da bulunan antlardan bir kısmı ise Uygurlardan kalmıştır. Uygurlan bu anıtlara belgü ve bitig dedikleri için onları da Uygur Bitigleri olarak adlandırmak doğru olur. Bu çalışmada Köktürk bengü taş ve yazıtları dışındaki metinler Uygur Bitigleri, Yenisey Yazıtları, Diğer Yazıtlar başlıkları altında ele alınacaktır.




Yüklə 2,38 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   38   39   40   41   42   43   44   45   ...   218




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2025
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin