2.1. KÖKTÜRK YAZILI METİNLERİ
2.1.1. KÖKTÜRK BENGÜ TAŞLARI
Köktürklerin ikinci döneminden kalmış olan bengü taş ve yazıtlar şunlardır:
-
Çoyr
-
Hoytu Tamir
-
Ongin (Işbara Tamgan Tarkan)
-
İhe-Huşotu (Köl İç Çor)
-
İhe-Aşete (Altun Tamgan Tarkan)
-
Bayın Çokto (Tonyukuk)
-
Birinci Orhun (Köl Tigin)
-
İkinci Orhun (Bilge Kagan)
-
İhe-Nûr
lO.Hangiday (Sertkaya 1984: 67-85; Ercilasun 1985: 57).
Tarihi bilinen ve bugüne ulaşan en eski Türk yazıtı Çoyr yazıtıdır. Bir Köktürk erinin İlteriş'e katıldığını anlatan yazıt 687-692 yıllan arasında dikilmiştir; 6 satırdan oluşmaktadır (Sertkaya 1995: 318).
Hoytu Tamir bölgesinde bulunmuş olan metinler diğerlerinden farklı olarak, taş üzerine kazınarak değil, kayalar üzerine boya ile yazılmıştır. 34 parçadan oluşur; yayımlanmış olan 21 parça yazıtta toplam 42 satır vardır. Metinlerde Tarduşlarm başı Köl İç Çor'un Türgişlerle savaşması ve Beş Balık'a yapılan seferden bahsedilmektedir. Louis Bazin ve Osman Sertkaya Hoytu Tamir metinlerini 753-756 tarihlerine, dolayısıyla Uygurlara ait kabul
TÜRK DİLİ TARİHİ 131
etmekte ise de biz bu yazıların 717-720 tarihleri arasında yazıldığını tahmin etmekteyiz (Ercilasun 1985: 59; Sertkaya - Harcavbay 2001: 313-346).
719-720 tarihlerinde dikilmiş olan 19 satırlık Ongin anıtı, Bilge Işbara Tamgan Tarkan adlı bir beyin ve babası İl İtmiş Yabgu'nun, İlteriş ve Bilge Kağan zamanlarında Türk milleti için nasıl çalıştıklarını ve düşmanla savaştıklarını anlatır. Bu anıtta "kağana bağlılık" fikri veciz bir şekilde işlenmiştir. Işbara Tamgan Tarkan, kardeşlerine ve oğullarına "babamız İlteriş Ka-ğan'dan ayrılmadı ve yanılmadı; biz de semavî Bilge Kağan'dan ayrılmayalım, şaşırmayalım" diyerek öğüt vermektedir. Metinde keskin bir üslûp ve kahramanca bir eda vardır. Meselâ Bumın Kağan'in fetihleri, "ecdadımız Yamı (Bumın?) Kağan, dört bir yanı kısmış, yığmış, yaymış, basmış" şeklinde dört fiille, en kısa, veciz ve kesin bir ifadeyle anlatılmıştır (Ercilasun 1985: 59; Sertkaya 1995: 318).
Köl İç Çor anıtı 723-725 yılları arasında dikilmiştir; 29 satırdır. Tarduşların başı olan Işbara Bilge Köl İç Çor'un savaşlardaki yiğitliğini anlatmaktadır. Işbara Bilge Köl İç Çor, Bilge Kağan zamanında Tarduşlar üzerine şad olarak tayin edilmiştir ve bu husus Bilge Kağan anıtında da yer almaktadır. Köl İç Çor'un savaşlardaki yiğitliğini anlatan satırlar, Köl Tigin bengü taşındaki tasvirlere çok benzemektedir. Köl İç Çor da Köl Tigin gibi "atma binip boğa gibi hücum etmekte ve düşman erlerini mızraklamaktadır." Bengü taşın sonunda, Karluklarla yapılan savaşta Köl İç Çor'un öldüğü ifade edilmektedir. Satırlardaki pek çok eksik yerlere rağmen Köl İç Çor'un yoğ merasiminde şehzadelerin ve birçok kavmin temsilcilerinin bulunduğu anlaşılmaktadır (Ercilasun 1985: 59; Sertkaya 1995: 319).
İhe-Aşete yazıtı, Altun Tamgan Tarkan adına, tahminen 724 yılında dikilmiş 10 satırlık küçük bir yazıttır (Sertkaya 1995: 319).
Umumî olarak "Orhun Abideleri" diye adlandırılan Tonyukuk, Köl Tigin ve Bilge Kağan bengü taşlan, Köktürk edebiyatının en uzun ve en mükemmel örnekleridir.
Tonyukuk bengü taşı 725-726 yılları arasında dikilmiştir. 725 yılında Çinlilerin gönderdiği elçilik heyetine verilen ziyafette Tonyukuk da vardı (Sertkaya 1995: 115-116). Çin kaynaklarında Tonyukuk'la ilgili en son haber budur (Kafesoğlu 1996: 117). O hâlde 725'te Tonyukuk, yaşlı bir devlet adamı olarak görev başındadır; ancak daha sonra kendisinden bahsedilmediğine göre kısa zaman sonra ölmüş olmalıdır. Tonyukuk bengü taşının son satırında Türk Bilge Kagan Türk sir bodunug Oguz bodunug igidü olurur (Türk Bilge Kağan, muzaffer Türk milletini, Oğuz milletini besleyerek tahtta oturmaktadır) denildiğine göre Tonyukuk anıtının, Bilge Kağan'ın hükümdarlık dönemi olan 716-734 tarihleri arasında dikildiği muhakkaktır. 725
132 Ahmet B. ERCİLASUN
yılında görev başında bulunduğuna göre anıtını bu tarihle ölüm tarihi arasında dikmiş olmalıdır. Bu da tahminen 725-726 yılları olabilir. T. Tekin, Tonyukuk anıtının 720-725 yıllan arasında dikildiğini tahmin etmektedir (Tekin 2000: 15). Çeşitli bilginlerin tarihlendirme tahminlerini kaydeden Osman Sertkaya kendi görüşü olarak 732-734 yıllarını verir. Ona göre Köl Tigin anıtında Tonyukuk'tan ve hizmetlerinden bahsedilmemiş olması yüzünden Tonyukuk anıtta yazılanlara cevap vermiştir (Sertkaya 1995: 113-128). Ahmet Caferoğlu da Tonyukuk'un, Köl Tigin anıtında yazılanlara cevap verdiği fikrinde idi (Caferoğlu 1958: 104-105). Oysa Tonyukuk'un zımnen muhatap aldığı kişi Bilge Kağan değil, kendisini göreyden alan Kapgan Kağandır; sitemi Bilge'ye değil Kapgan'adır. Şöyle diyor:
İlteriş Kagan kazganmasar yok erti er ser,
İlteriş Kağan kazanmasa, var olmasaydı,
Bilge Tonyukuk kazganmasar ben yok ertim erser,
Bilge Tonyukuk kazanmasa, ben olmasaydım,
Kapgan Kagan Türk sir bodun yirinte
Kapgan Kağan'ın muzaffer Türk milleti'nin yerinde
Bod yeme bodun yeme kişi yeme idi yok erteçi erti.
Boy da, millet de, insan da hiç olmayacaktı.
İlteriş Kagan Bilge Tonyukuk kazgantuk üçün
İlteriş Kağan, Bilge Tonyukuk kazandığı için
Kapgan Kagan Türk sir bodun yorıdukı bu.
Kapgan Kağan'ın muzaffer Türk milletinin yürümesi (yaşaması) bundandır. (T II Kl-3)
698'deki Bolçu savaşında Tonyukuk, Kapgan Kağan'ın, Altay dağlarında beklenilmesi buyruğuna karşı gelerek Köktürk ordusunu Batı Türkistan'a yürütmüş ve birçok zaferler kazanmıştı. Ancak Kapgan'a karşı geldiği için 701 yılında görevden alınmıştı (Giraud 1999: 74, 95). Tonyukuk'un
TÜRK DİLİ TARİHİ 133
sitemi, hatta öfkesi bunadır. "İlteriş Kağan ve ben olmasaydım ne Türk milleti olurdu ne de Kapgan Kağan" demesi bundandır. Anıtlarda Bilge ve Köl Tigin'in adı zikredilerek yapılmış tek bir sitem yoktur. 1925'te Çin heyetine verilen ziyafette Tonyukuk'un da bulunması onun, Kapgan zamanında gözden düşmüş olmasına karşılık Bilge Kağan zamanında gözde olduğunu gösterir. Nitekim Bilge Kağan, hükümdarlığının ilk dönemindeki karışıklıklar üzerine, kayınpederi Tonyukuk'u yeniden göreve çağırır ve ona plânlamacılık görevini verir (Taşağıl 2002: 686). 722 yılı civarında Çin sarayında yapılan bir müzakerede, Köktürklerin başındaki üç devlet adamı değerlendirilir ve Tonyukuk'un "çok cesur, yaşlı, bilgili, tecrübeli biri olarak Çin için tehlikeli" olduğu ifade edilir (Taşağıl 2002: 687-688). Demek ki Tonyukuk 716-725 yılları arasında aktif olarak görev başındadır. Bir hatıra ve tarih niteliği taşıyan anıtını bu tarihten sonra dikmiş olmalıdır.
Bengü taşı diktiren ve üzerindeki yazıları yazdıran doğrudan doğruya Bilge Tonyukuktur. Bengü taşta Türk milletinin Çin tutsaklığından kurtuluşu ve İlteriş Kağan zamanı ile Kapgan Kağan'ın ilk yıllarında Köktürklerin Oğuzlarla, Kırgızlarla, Türgişlerle ve Çinlilerle yaptığı savaşlar anlatılmakta; bütün bu olaylarda Tonyukuk'un rolü bilhassa belirtilmektedir.
Bilge Tonyukuk tahminen 645-650 yıllarında Çin'de doğmuş (Sertkaya 1995: 115); Köktürklerin 679'da başlayan ve 682'de İlteriş'le başarıya ulaşan istiklâl hareketlerinin liderlerinden biri olmuş; İlteriş'in kağanlığı ile Kapgan'ın kağanlığının ilk yıllarında başvezirlik ve başkomutanlık yapmış; Bilge Kağan döneminde, 716-725 yılları arasında başmüşavir ve stratejist olarak görevde bulunmuş; tahminen 725-726 yıllarında uçup gitmiş (vefat etmiş) büyük bir devlet ve siyaset adamıdır. Türk istiklâlini sağlamak ve Türk devletini büyütmek için kağanlarla omuz omuza çarpışmış kahraman bir asker (alp), Türk devletinin politikasına uzun zaman yön vermiş akıllı ve hikmet sahibi (bilge) bir devlet adamıdır.
Bilge Tonyukuk, Türk hatıra edebiyatının ilk temsilcisi ve ilk Türk tarihçisidir. İki parça hâlindeki 62 satırlık bengü taşında, içinde bulunduğu olayları sade ve sanatsız bir şekilde, halk diliyle anlatır. Zaman zaman ayrıntılar üzerinde durmakla beraber genellikle vak'aları sözü uzatmadan, ana çizgileriyle verir; yeri geldikçe milletin ders alması için öğütlerde bulunur; bazen de atasözlerine ve deyimlere başvurur.
Köl Tigin bengü taşı 21 Ağustos 732 tarihinde Bilge Kağan tarafından diktirilmiştir (Sertkaya 1995: 323; Tekin 1995: 12). Köktürklerin birinci dönemdeki şevket devrini, daha sonra nasıl zayıflayıp Çin'e tutsak olduklarını, Çin esaretinden nasıl kurtulduklarını ve nihayet Köl Tigin'in kahramanlıklarla dolu hayatını anlatır. Köl Tigin, İlteriş Kağan'ın oğlu ve Bilge Kağan'ın kardeşidir. Amcaları Kapgan Kağan'ın ölümünden sonra Köl Tigin tertiplediği bir ihtilâlle Kapgan'ın oğullarını mağlûp ederek 716'da ağabeyi
134 Ahmet B. ERCİLASUN
Bilge'yi Türk tahtına oturtmuştur. Bilge Kağan çağında Türk orduları başkomutanı olan ve Büyük Okyanus'tan Afganistan'daki Demir Kapı'ya, Tibet'ten Sibirye bozkırlarına kadar uzanan geniş alandaki pek çok kavim üzerine yapılan 20'yi aşkın seferi idare eden; düşman orduları içine dalıp daima ön safta vuruşan Köl Tigin Türk tarihinin en büyük kahramanlarından biridir. Dokuz Oğuzlarla yapılan bir savaşta, 27 Şubat 731 tarihinde 47 yaşında iken kuş olup uçmuştur (vefat etmiştir).
71 satırdan oluşan Köl Tigin bengü taşının yazarı Bilge Kağandır. O-laylar Bilge Kağan tarafından anlatılmaktadır. Bengü taş ve barkın duvarları üzerine yazıyı bizzat yazan veya yazılmasına nezaret eden, Köl Tigin'le Bilge'nin yeğeni Yollug Tigindir. Muhtemelen Bilge Kağan metni daha önce hazırlayıp Yollug Tigin'e vermiş (Tekin 1995: 13-14), hatta belki de Bilge Kağan tarafından nutuk olarak irat edilen metin Yollug Tigin tarafından not edilmiş; sonra da taşlar üzerine kazınmıştır.
Köl Tigin bengü taşı, Türk edebiyatının san'atkârane üslûpla yazılmış ilk eseridir. Muharrem Ergin'in belirttiği "yalın ve keskin üslûp, hükümdarâne eda ve ihtişamlı hitap tarzı" anıtta hemen kendini hissettirmektedir. "Teŋri teg teŋride bolmış Türk Bilge Kagan " diye başlayan ilk satırdan itibaren âdeta göklerden gelen muhteşem bir sesleniş asırları delip geçerek ruhumuzu titretir. "Üze kök teŋri asra yagız yir kılındukda ikin ara kişi oglı kılınmış " cümlesiyle başlayan satırları okuyunca semavî bir yücelik benliğimizi sarar. Köl Tigin'in ölümü üzerine Bilge Kağan'ın söyledikleri ise trajik bir çığlıktır. "Görür gözüm görmez gibi, bilir aklım bilmez gibi oldu... Gözden yaş gelse önleyerek, gönülden feryat gelse bastırarak düşünceye daldım... İki şad ve kardeşlerimin, oğullarım, beylerim ve milletimin gözü kaşı perişan olacak diye düşündüm" ifadeleri, lirik ve trajik unsurların iç içe girdiği şaheser bir üslûbu yansıtmaktadır. Bilge Kağan, Türk milleti için olduğu kadar kendisi için de çok büyük bir mana ve değer ifade eden kahraman kardeşi Köl Tigin'in ölümü üzerine gözünden yaşlar dökmek, haykırıp feryat etmek istemekte; fakat işgal ettiği kağanlık mevkii, bütün yakınlarının, beylerinin ve milletinin üzerindeki sorumluluğu buna mani olmaktadır. Böyle bir trajik hâlin birkaç kelime içinde bu kadar veciz şekilde anlatılması, edebiyatımızın ilk yazılı örnekleri için çok yüksek bir edebî değer ifade eder.
Fuat Köprülü 1926'da yayımlanan "Türk Edebiyatı Tarihi"nde Köl Tigin ve Bilge Kağan anıtlarını şu şekilde değerlendirmektedir:
"Üslûp bazı yerlerde biraz kuru, muttarit, hatta ekseriyetle 'tahkiye'de dürüst bir mantık tertibinden mahrumdur. Lâkin buna rağmen, bazı parçalarda eda o kadar canlı ve ahenkli, o kadar samimî ve derin tahassüslere mâkestir ki (duygulanmaları yansıtır ki), işte buralarda çok kuvvetli 'maşerî
TÜRK DİLİ TARİHİ 135
bir lirizm,, 'destanı bir ruh' kendini kuvvetle hissettiriyor; burada, hatta alelâde nakil ve hikâyenin fevkinde (üstünde) 'bediî bir gaye' de takip edilmektedir: Kısa lâkin kat 'î ve vâzıh cümleler, tasvirlerinde sahtelikten tamamen uzak sade ve kuvvetli bir ifade, birbiriyle ahenktar bir surette telif edilmiş fiiller, arada ifadeyi yeknesaklıktan kurtarmak için fiillerin değiştirilmesi, tekrarlar, hülâsa bütün bu gibi beyan incelikleri, bu kitabeleri alelâde bir lisan ve tarih vesikası şeklinden kurtarıyor...Göktürkçenin bu kadar muntazam ve güzel, imlâsı mazbut bir nesir lisanı olabilmesi için, herhâlde uzun tekâmül devirleri geçirdiği muhakkaktır. "(Köprülü 1926: 43).
Nihal Atsız "Türk Edebiyatı Tarihi"nde Köl Tigin bengü taşını şöyle değerlendirmektedir:
"Cümlelerin bazan kısa, bazan uzun oluşu; mânâya kuvvet vermek için bazan aynı kelimenin birbirine yakın yerlerde tekrarlanması, yani bir nevi 'tekrir' sanatı yapılması; bazan ise aksine olarak, mânâsı birbirine yakın kelimelerin aynı cümlede veya birbiri ardınca gelen cümlelerde kullanılması bu yazıta oldukça yüksek bir edebî değer verdirmektedir. Yuluğ Tigin bu yazıtta Bilge Kağan ağzından Türk milletine hitap ederken ne kadar lirik ve romantik ise tarihî vak'aları anlatmakta da o kadar realisttir. Bu yazılarda yalan, mübalega, boşuna öğünme yoktur. Türk milletinin bütün ahlâkî safiyeti, bütün değerleri ve kusurları apaçık göze çarpmaktadır. " (Atsız 1992: 121).
Bilge Kağan bengü taşı 24 Eylül 735 tarihinde, oğlu Teŋri Kağan tara
fından diktirilmiştir (Tekin 1995: 12-13). Bilge Kağan anıtının büyük bölü
mü Köl Tigin anıtındaki metinle aynıdır. Sadece Köl Tigin'in bulunmadığı
olaylar Bilge Kağan anıtında farklıdır; bunlar da çok azdır. Talât Tekin'e
göre "anıtın güney yüzündeki yazıtın 10.-15. satırları ile batı yüzündeki altı
satırı okunabilen küçük yazıt anıtı diktiren Tengri Kağana aittir." (Tekin
1995: 13). " '
Bilge Kağan bengü taşında da Bumın ve İstemi Kağan zamanlarındaki şevket devri, Çin'e nasıl tutsak olunduğu, Çin esaretinden nasıl kurtulunduğu, Bilge Kağan'ın savaşları ve Türk milleti için yaptıkları anlatılır.
İlteriş Kağan'ın oğlu, Kapgan Kağan'ın yeğeni, Tonyukuk'un damadı ve Köl Tigin'in ağabeyi olan Bilge Kağan 698-716 yılları arasında 19 yıl şadlık, 716-734 yılları arasında 19 yıl kağanlık yapmış olan bir devlet adamıdır. Türk tarihinin en büyük hükümdarlarından biri ve Türk hitabet edebiyatının ilk büyük ismidir. Türk edebiyatının ilk isimleri olan Tonyukuk hatıra türünün, Bilge Kağan ise hitabet türünün ilk örneklerini vermişlerdir.
136 Ahmet B. ERCİLASUN
Tonyukuk, Köl Tigin ve Bilge Kağan bengü taşlarındaki ilk edebî metinlerimizi Muharrem Ergin, "Orhun Abideleri" adlı eserinde mükemmel bir şekilde değerlendirmektedir:
"Türk adının, Türk milletinin isminin geçtiği ilk Türkçe metin.. İlk Türk tarihi.. Taşlar üzerine yazılmış tarih.. Türk devlet adamlarının millete hesap vermesi, milletle hesaplaşması.. Devlet ve milletin karşılıklı vazifeleri.. Türk nizamının, Türk töresinin, Türk medeniyetinin, yüksek Türk kültürünün büyük vesikası.. Türk askerî dehasının, Türk askerlik san'atının esasları.. Türk gururunun ilâhî yüksekliği.. Türk feragat ve faziletinin büyük örneği.. Türk içtimaî hayatının ulvî tablosu.. Türk edebiyatının ilk şaheseri.. Türk hitabet san'atının erişilmez şaheseri.. Hükümdarâne eda ve ihtişamlı hitap tarzı.. Yalın ve keskin üslûbun şaşırtıcı numunesi.. Türk milliyetçiliğinin temel kitabı.. Bir kavmi bir millet yapabilecek eser.. Asırlar içinden millî istikameti aydınlatan ışık.. Türk dilinin mübarek kaynağı.. Türk yazı dilinin ilk, fakat harikulâde işlek örneği.. Türk yazı dilinin başlangıcını milâdın ilk asırlarına çıkartan delil.. Türk ordusunun kuruluşunu en az 1250 sene öteye götüren vesika.. Türklüğün en büyük iftihar vesilesi olan eser.. İnsanlık âleminin sosyal muhteva bakımından en mânalı mezar taşları.. Dünyanın bugün belki de en büyük meselesi olan Çin hakkında 1250 sene evvelki Türk ikazı.. " (Ergin 1970: Ön Söz).
Kök Türk bengü taşlan üzerinde en çok çalışanlardan biri olan Talat Tekin'in değerlendirmesi de şöyledir:
"Orhon yazıtları yalnızca siyasî ve askerî olayların oluş sırasıyla hikâye edildiği kuru bir harp tarihi değildir. Tam tersine, bu yazıtların özellikle Bilge Kağanın beylerine ve halkına seslendiği ve onları Çinlilerin entrikalarına ve anayurdu bırakıp uzak diyarlara gitmelerinin doğuracağı felâketlere karşı uyardığı bölümleri son derece etkili bir anlatım gücüne ve güzelliğine sahiptir. Bu bakımdan Orhon yazıtlarının Türkçenin en eski ve en güzel hitabet örnekleri olduğu söylenebilir." (Tekin 1995: 15).
Îhe-Nûr yazıtı 6 satırlık küçük bir yazıttır. 730 civarında dikildiği tahmin edilmektedir (Sertkaya 1995: 324).
Hangiday yazıtı, Hangiday dağında kaya üzerine yazılmıştır ve 4 satırdır.
"Köktürk alfabesi, Köktürk yazısı" gibi kullanımlar bazen yanlış anlamalara yol açmakta ve bu alfabeyle yazılmış bütün metinler sadece Köktürklerden kalmış sayılmaktadır. Oysa Köktürk harfli metinler sadece Köktürklerden kalmış değildir. Bulgar Türklerinden, Avarlardan, Uygurlar-
TÜRK DİLİ TARİHİ . 137
dan, Kırgızlardan, Türgişlerden, Oğuzlardan, Peçeneklerden ve Kıpçak-Kumanlardan da Köktürk harfli yazıtlar kalmıştır. Köktürk harfli anıt ve yazıtların bulunduğu alan Moğolistan ve Sibirya içlerinden Romanya, Macaristan ve Bulgaristan'a dek uzanmaktadır. Yazıtların Moğolistan'dan sonra en yaygın olarak bulundukları alan Güney Sibirya'da Yenisey ve kollarının suladığı alandır. Bu bölgedeki Köktürk harfli metinler bilim dünyasında ilk tanınan metinlerdir ve Yenisey Yazıtları olarak anılırlar. Moğolistan'da bulunan antlardan bir kısmı ise Uygurlardan kalmıştır. Uygurlan bu anıtlara belgü ve bitig dedikleri için onları da Uygur Bitigleri olarak adlandırmak doğru olur. Bu çalışmada Köktürk bengü taş ve yazıtları dışındaki metinler Uygur Bitigleri, Yenisey Yazıtları, Diğer Yazıtlar başlıkları altında ele alınacaktır.
2.1.2. UYGUR BİTİGLERİ
Uygurlar çağma ait bitigler şunlardır:
1. Taryat (Terh - yanlış olarak Terhin)
-
Tes
-
Şine-Usu
-
Somon-Sevrey
-
Suci
-
Karabalgasun bitigleri
-
Ar Hanin
-
Gürbelcin
-
Somon-Tes
lO.Mutrın Temdeg.
Taryat bitigi, 1969-1970 yıllarında, Arhangay aymağı (eyaleti), Taryat bölgesinde, Terh ırmağı civarında bulunmuştur. Hâlen üç parça hâlinde Ulaan Baatar'daki Tarih Müzesindedir. 29+1 satırdan oluşur. İkinci Uygur kağanı Moyun Çor tarafından 753 tarihinde diktirilmiştir. Yazarı Bilge Kutlug Tarkan Seŋün'dür. Bazı satırları Şine-Usu yazıtı ile ayrıdır. Bitigde Moyun Çor ile babası Köl Bilge'nin savaşları anlatılmaktadır (Ercilasun 1985: 60; Sertkaya vd. 2001: 229).
Tes bitigi 1976'da Hövsgöl aymağı (eyaleti), Övörbulag mevkiinde bulunmuştur. Hâlen Ulaan Baatar Tarih Müzesindedir. 22 satırdır. 757 yılı
138 Ahmet B. ERCİLASUN
civarında Moyun Çor tarafından diktirildiği tahmin edilen bitigde Uygurların atalarından bahsedildiği sanılmaktadır (Ercilasun 1985: 60; Tika 2003: 355).
Şine-Usu bitigi, 1909 yılında Arhangay ile Bulgan aymagları sınırında, Mogoyn Şine-Usu bölgesinde bulunmuştur. Hâlen iki parça olan bitig, Uygur anıtlarının en büyüğüdür; 51 uzun satırdan oluşur. Bazı yerleri Taryat bitigi ile ayrıdır. Şine-Usu bitigi, 760 yılında Teŋride Bolmış İl İtmiş Bilge Kagan (Moyun Çor) adına dikilmiştir. Şine-Usu bitiginde 740'lardan Moyun Çor'un öldüğü 759 tarihine kadar geçen olaylar anlatılır. Uygurların Köktürklerle nasıl ölüm kalım savaşına giriştiklerini ve Köktürklerin Uygurlar tarafından yok edildiğini anıtın daha ilk satırlarından öğreniriz. Bitigde daha sonra Karluklarla, Sekiz Oğuzlarla, Dokuz Tatarlarla, Çiklerle, Kırgızlarla ve Basmıllarla yapılan savaşlar anlatılmıştır. Moyun Çor bitigi üslûp ve hikâye ediş bakımından Köktürk bengü taşlarına benzer. Ancak Köl Tigin ve Bilge Kağan bengü taşlarındaki yüksek heyecan, millî şuur ve lirizm bu anıtta yoktur. Bitigde Köktürklerden Türk (Kı)bçak olarak bahsedilmesi (Klyaştornıy 1986: 153) Köktürk tarihi ve Kıpçaklar açısından çok önemlidir. Ayrıca Köktürklerden "üç tuglug (tuğlu) Türk bodun" şeklinde bahsedilmesi de ilgi çekicidir (Orkun 1936: 163-185); Ercilasun 1985: 60-61; Sertkaya vd. 2001:237).
Somon-Sevrey bitigi, Güney Gobi'de, Somon-Sevrey mevkiinde bulunmuştur. 7 satırdan oluşur. Üzerinde 7 satırlık Soğdakça bir metin daha vardır. Bitigde Bögü Kağan'ın 762'de Çin'e yaptığı seferden bahsedilir (Ercilasun 1985: 61; Sertkaya 1995: 328).
Suci bitigi, Kuzey Moğolistan'da Ar-Aşatu dağı, Dolon-Huduk civarında bulunmuştur. 11 satırlık anıt, Boyla Kutlug Yargan adına dikilmiştir. Metinde geçen Kırkız oglı men (Kırgız oğluyum) ibaresi anıtın bir Kırgız adına dikildiği konusunda şüphe bırakmıyor. Ancak ilk satırdaki Uygur yirinte Yaglakar kanta keltim (Uygur yerinden, Yaglakar Han'dan geldim) ibaresi, Kırgız oğlu Boyla Kutlug Yargan adına dikilse de anıtın Uygur döneminden kaldığını göstermektedir. Sertkaya'ya göre Uygur Yaglakar hanedanından bir kağan, Boyla Kutlug Yargan'ı Kırgızlara elçi olarak göndermiştir; dolayısıyla anıt Uygurlara aittir ve 745-780 arasında dikilmiş olmalıdır (Sertkaya 2001: 309). Anıtta Boyla Kutlug Yargan'ın, Kutlug Baga Tarkan'ın "öge buyruk"u (müşaviri) olduğu, ününün gün doğusundan gün batısına dek yayıldığı, sayısız at sürülerine sahip bulunduğu anlatılır. Sonunda oğullarına, tarkana hizmet etmeleri öğütlenir (Orkun 1936: 155-159; Ercilasun 1985: 61).
Karabalgasun bitigleri, Uygurların başkenti Karabalgasun (Bugünkü Moğolcada Harbalgas) civarında bulunmuş üç ayrı anıttır. Karabalgasun,
TÜRK DİLİ TARİHİ 139
Arhangay aymağına bağlı Hutunt sumda, Köktürk bengü taşlarının 28 km güneybatısındadır.
Birinci Karabalgasun bitigi 5 satırdır; bugün parçalanmış hâldedir.
İkinci Karabalgasun bitiği Hotont sumdaki Serentey ırmağı kıyısında bulunmuş, 1976'da Ulaan Baatar Tarih Erstitüsüne götürülmüştür. 12 satırdır (Sertkaya vd. 2001: 199-219).
Aynı bölgede bulunan üçüncü Karabalgasun bitiği 1896'dan beri bilinmektedir. Tahminen 810 yıllarında dikilmiştir. Şu anda 9 parça halindedir. Parçalarda Türkçe yanında Soğdakça ve Çince metinler de vardır. Türkçe bitigin başındaki bu Teŋriken Ay Teŋride Kut Bulmış Alp Bilge Teŋri Uygur Kaganıŋ bitigi" ibaresi okunabilmekte, asıl metin ise çok yıprandığından okunamamaktadır (Orkun 1936: 8; Orkun 1938; 31-47; Ercilasun 1985: 61; Sertkaya vd. 2001:222).
Ar Hanin bitigi, Bulgan aymağında Hişig Önder sumdadır; 3 satırdır (Tika 2003: 343).
Gürbelcin bitigi Hugunu-han dağında, Gürbelcin mevkiindedir; 1929'da bulunmuştur. Kaya üzerine yazılmış 3 satırdan oluşur. Her satırda Teŋri kulı bitidim yazmaktadır. Hüseyin N. Orkun bu ibarenin kendisine, Kâşgarlı Mahmud'da geçen Kulbak adlı zahidi hatırlattığını belirtir. (Orkun 1938: 163). Gerçekten de Kâşgarlı'daki Kulbak maddesiyle bu bitig arasındaki benzerlik son derece ilgi çekicidir. Kâşgarlı Mahmud, "Kulbak" maddesinde şöyle diyor: "Bir Türk tapganının, din ulusunun adıdır. Balasagun dağlarında bulunurdu. Anlattıklarına göre bir gün sert bir kaya üzerine Teŋri kulı Kulbak diye yazar; yazı, apak meydana çıkar; bir de bir ak kaya üzerine bu yazıyı yazar; yazı kara olarak belirir. İzleri bugüne kadar durmakta imiş." (DLT I 1941: 474-475). Bizce bu benzerlik tesadüf olamaz. Gürbelcin bitiginde aynı cümlenin üç defa alt alta kaya üzerine yazılmasının bir anlamı olmalıdır. Kâşgarlı'nm Türk din ulusu Kulbak hakkında anlattıkları bunu izah eder. Kulbak, kaya üzerine iki defa (aslında birçok defa) Teŋri kulı Kulbak yazıyor ve Hugunu-han dağında bulunan kaya üzerinde üç defa alt alta Teŋri kulı bitidim yazılıyor. Kâşgarlı'nm dediği gibi izleri bugüne kadar da duruyor. Gürbelcin bitiginde üç defa tekrar edilen cümleyi bizce Kulbak yazmıştır. Ancak Kâşgarlı Mahmud muhtemelen Karabalgasun'u bilmediği için Karabalgasun yerine, Karahanlıların yazlık başkenti olan ve bugün Kırgızistan'da bulunan Balasagun şehrinin adını yazmıştır. Kaldı ki Balasagun ile Balgasun aynı kelimedir. Asıl biçim balgasun olup balasagun''da g ile s yer değiştirmiştir; balgasun kelimesi içinde "şehir" anlamına gelen balık kelimesi vardır. Gürbelcin bitiginin bulunduğu yer Karabalgasun'a çok yakındır. Bizce Gürbelcin bitigi, "Kulbak'ın bitigi"dir.
140 Ahmet B. ERCİLASUN
Somon-Tes bitigi tek satırdır.
Mutrın Temdeg yazıtı, üzerinde kutlug yazılı, bakırdan bir mühürdür (Tika 2003: 346-347).
Dostları ilə paylaş: |