Türk edebiyatı, Türk yazını veya Türk literatürü; Türk diliyle üretilmiş sözlü ve yazılı metinlerdir. Türklerinİslamiyeti kabullerine kadar farklı Türk dil ve alfabeleri kullanılırken, İslamiyetin etkisiyle Farsça ve Arapçakullanılmaya başlanmış, Osmanlı döneminde Türkçenin Arap alfabesiyle yazıldığı Osmanlıca eserler verilmiştir. Özellikle saray çevresinde, Fars edebiyatının etkisiyle üretilen bir edebiyat anlayışı ağır basmıştır. Zaten okuryazarlığın olmadığı ya da oldukça az olduğu halk arasında, sarayın Divan Edebiyatı etkili olamamış, Anadolu'da sözlü gelenek uzun bir süre devam etmiştir.
Türk edebiyatının tarihi yaklaşık 1500 yıl öncesine dayanmaktadır. Bilinen en eski Türk yazıları 8. yüzyıldankalma Orta Moğolistan'daki Orhun Irmağı vadisinde bulunan Orhun Yazıtları'dır.[1] Türklerin İslam'ı kabul ettikten sonraki edebiyat metinleri lügatlar, fıkıh eserleri, peygâmberler tarihi, şecere türü yapıtlardır. 15. yüzyılda Dede Korkut Kitabı ile başlayan destan türüne ek olarak, mektuplar, menakipler, tarihler, tezkireler nesir türünün biçimleridir. Türk halk edebiyatı, aşık ve tekke kollarıyla eski çağlardan beri süregelir. Halk edebiyatının bilmece, destan, masal, efsane, hikâye, atasözü, fıkra, menkıbe, deyim, oyun biçimleri vardır. Tekke edebiyatının nefes, ayin, ilahi, naat, mevlid, münacat kalıplarıyla gelen kolları günümüze ulaşmıştır. Halk edebiyatı yanında klasik edebiyat denilen Divan edebiyatı gelişmiştir. Batı'da roman türünün yaygınlaşmasıyla Türk edebiyatı da telif ve tercümelerle 1800'lerden başlayarak bu yöne eğilmiştir.[2]
Türkiye'de Cumhuriyet döneminin ilk devrinde Milli Edebiyat hâkimdir. Halk diliyle yazan ve Genç Kalemler dergisinde toplanan yazarlar eserlerinde Türklüğü, vatanı, kurtuluş mücadelesini anlatmışlar; kendilerinden önceki bireye dönük Edebiyat-ı Cedidecileri eleştirmişlerdir. Bu devrin en önemli yazarlarına örnek olarak Yakup Kadri Karaosmanoğlu ve Halide Edip Adıvar verilebilir. Milli Edebiyat'ın milliyetçi görünümü sonraki devirdeAnadoluculuk ve halkçılık olarak edebiyata yansımıştır.[3] Bu dönemde Beş Hececiler ve Yedi Meşaleciler grupları kurulmuştur.[4] Daha sonra II. Dünya Savaşı ve savaşın siyasal etkileriyle toplumculuk ve köycülük akımları güçlenmiştir.[5] Âşık ve tekke edebiyatı, modernleşmenin etkisiyle gücünü kaybetmiştir. Divan edebiyatından ise Dil Devrimi, Türkçe'nin ön plana çıkarılması ve değişen edebiyat akımlarıyla, Osmanlı'ya ait bir tür olarak vazgeçilmiştir.
Modern Türk edebiyatı öykü, roman, eleştiri, deneme, şiir ve tiyatro eserleri gibi hemen her türde örnekler içermektedir. Genellikle modernist bir çizgide seyretmekte olsa da postmodernizmin etkileri de yoğun olarak görülmektedir.[6]
Konu başlıkları
[gizle]
1 Selçuklular dönemi
2 Osmanlılar dönemi
2.1 Halk edebiyatı
2.1.1 Âşık edebiyatı
2.1.2 Halk hikâyeleri
2.1.3 Anonim / Yazanı bilinmeyen türler
2.2 Divan edebiyatı
2.3 Tekke edebiyatı
3 Batı uygarlığı etkisinde gelişen Türk edebiyatı
3.1 Tanzimat edebiyatı
3.2 Edebiyat-ı Cedide
3.3 Milli Edebiyat
4 Türkiye Cumhuriyeti Dönemi Türk Edebiyatı
4.1 Roman ve Öykü
4.2 Şiir
4.3 Tiyatro
4.4 Araştırma, Derleme
5 Türk edebiyatında roman
6 Türk edebiyatında öykü
7 Türk edebiyatında şiir
8 Türk edebiyatında masal
8.1 Türk masal kaynakları
9 Türk edebiyatında mizah
10 Türk Cumhuriyetleri ve Türk Toplulukları Türk Edebiyatları
10.1 Türk Cumhuriyetleri Türk edebiyatı
10.1.1 Azerbaycan Türk edebiyatı
10.1.2 Kazakistan Türk edebiyatı
10.1.3 Kıbrıs Türk edebiyatı
10.1.4 Kırgızistan Türk edebiyatı
10.1.5 Özbekistan Türk Edebiyatı
10.1.6 Türkmenistan Türk Edebiyatı
10.2 Türk Toplulukları Türk edebiyatı
11 Kaynaklar
12 Dipnotlar
| Selçuklular dönemi [değiştir]
Mevlana'nın Divan'ı Kebir 'inden bir nüsha.
Türkiye topraklarında gelişen edebiyatın ilk ürünleri Selçuklu dönemine aittir. Ancak bu dönemden günümüze ulaşabilenler XIII. yüzyıla aittir.[7] Farsça mesnevisi ile tanınan Mevlana Celaleddin Rumi'nin (1207-1273) az sayıda Türkçe beyitleri vardır. Oğlu Sultan Velet'in (1266-1312) Farsça İbtidaname, Rebapname mesnevilerinde Türkçe beyitler yer alır, bunlar dışında Türkçe şiirleri de vardır. Eski AnadoluTürkçesinin en eski şairi olarak bilinen Ahmet Fakih (ö.1221) kaside biçiminde yazılmış dinsel öğütleri içeren Çarhname adlı yapıtla hac yolcularının uğradığı kentleri, buradaki camileri konu edinen Kitabu evsafı mesacid üş-şerife mesnevisinin sahibidir. Yusuf ile Zeliha mesnevisinde bu Kur'an kıssasını dinsel, ahlâksal yönüyle işleyen Şeyyad Hamza'nın hece vezni ile yazmış olduğu şiirleri de vardır.Gazellerinde aşk, içki, eğlence temalarını işleyen Dehhani din dışı edebiyatın Anadolu'da gelişen Divan Edebiyatı'ndaki ilk temsilcisidir. Bu dönemde Battalname, Saltukname dinsel-destansı halk edebiyatıürünleri oluşmuştur. Ancak bunların yazıya geçirilmiş çeşitlemeleri daha sonraki Osmanlı dönemine aittir. Dönemin en önemli şairi Yunus Emre'nin (1240/1241-1320/1321) halk diliyle söylenmiş ve çoğu hece vezniyle olan ilahileri tasavvuf konularını coşkun bir lirizmle işliyordu. Onun tarih boyuncaAlevi-Bektaşi şiirini etkileyen yapıtı XX. yüzyılda yeniden dikkat çekti ve yansıttığı insan sevgisi bakımından yeni bir gözle değerlendirildi.[6]
Dostları ilə paylaş: |