ETKİLENİLEN EDEBİ AKIMLAR
KLASİSİZM(17.YÜZYIL-FRANSA)
Batıda “1660 Ekolü” diye bilinir. Daha çok şiir ve tiyatro alanında görülmüştür. Ya da Klasik akıma bağlı olanlar daha çok şiir ve tiyatro yazarlarıdır.
Klasisizm akımı, Rönesans döneminde, burjuvaların ortaya çıkıp saraylara(monarşik ortama) girdiği ve yeni kültürü taşıdıkları bir zamanda ortaya çıkmıştır. Akılcılığı öne çıkaran filozof Descartes, bu akımın felsefi öncüsüdür. Bu yüzden bu akımda akıl, sağduyu ön plana çıkmıştır. Duygular denetim altına alınmıştır. Akıma göre insan aklının kabul etmediği hiçbir şey doğru değildir. Bu yüzden insan duygularına, tutkularına, ihtiraslarına bağlı olmamalı, onlara karşı rasyonel bir irade gücü göstermelidir.
Akımın kurucusu Boileau(Bovalo)’dur. Klasisizm’de konular, mitoloji ve tarihten alınır. Çünkü klasikler en mükemmel sanatın eskide olduğunu düşünmüşlerdir. Klasikler için önemli olan “akıl, sağduyu ve tabiat” ifadesindeki tabiat insan tabiatıdır, gerçek tabiat değildir. Çünkü temel konu, aklın ışığında insanı, ideal(mükemmel, erdemli) insanı bulmak ve anlatmaktır. Örneğin cimri, cömert, riyakâr, içten insan her dönemde vardır. O, klasiktir. Akıma adına veren klasisizm “her dönemde olmak” anlamını buradan alır.
Klasik sanatçılar, nesnel bir üslupla yazmışlar, kişiliklerini eserlerde gizlemişlerdir. Bu yüzden kişisel duyguları anlatmaktan uzak durmuşlardır. Onlar eserlerinde klasik tipler yaratmış, izleyiciyi bu soyut, evrensel veya klasik tipe çevirmişlerdir.
Klasikler mükemmel anlatımı öne çıkarmışlardır. Sanatsallıktan uzak anlatımı kusur olarak görmüşler, kuralcı ve disiplinli bir anlayışla eser yazmışlardır. Onların dili, en mükemmel dil olmalıdır. Süslü anlatımdan uzak durmuşlar, anlaşılır ancak kusursuz bir anlatımı seçmişlerdir. Anlaşılır bir dil için dilin milli olması da şarttır.
Klasik tiyatroda konular tarihten ve mitolojiden alınmıştır. Üç birlik kuralına(olay-yer-zaman birliği) uymuşlar, kişiler tanrı, yarı tanrı veya üst zümredendir. Kaba-saba sözlere ve çirkin olaylara sahnede yer vermemişler, trajedi veya komedi yazmışlardır.
KLASİK SANATÇILAR
BOİLEAU: L’art Poetika(Şiir sanatı) eseriyle bilinir. Klasisizmin öncüsü kabul edilir.
FENELON: Telemaque adlı romanıyla bilinir. Bu roman Tanzimat’ta çevrilen ilk romandır. Yusuf Kâmil Paşa çevirmiştir.
RACİNE(RASİN): Yunan trajedi yazarı Euripides(Öripid)den etkilenmiş bir trajedi yazarıdır. Eserlerinde tutkularına esir olmuş tipleri anlatır. Davacılar adlı eseriyle ünlüdür. Andromak, Berenice(Berenis), Bajazet(Beyazıt), İphigenie(İfijeni), Phaidra(Fedra) diğer eserleridir.
LA FONTAİNE: Fabllarıyla ünlüdür.
CORNEİLLE(KORNEY): Klasik trajedi yazarıdır, eserlerinde ideal insanı anlatmıştır. Aşk, onur, tutku gibi konuları işlemiştir. Le Cid, Horace, Cinna eserlerinden bazılarıdır.
MOLİERE(MOLYER): Töre ve karakter komedyası türünün oluşmasını sağlayan komedi yazarıdır. Toplumun gülünç ve kusurlu yanlarını anlatmıştır. Eserlerinin bir kısmı Tanzimatçı yazar Ahmet Vefik Paşa tarafından uyarlanmıştır. Hastalık Hastası, Kibarlık Budalası, Cimri, Bilgiç Kadınlar, Scapin’in Dolapları, Tartuffe, Gülünç Kibarlar, Kadınlar Mektebi, Kocalar Mektebi, Zorla Evlenme(Zoraki Nikâh), Zoraki Hekim gibi eserleri vardır.
LA BRUYERE(LÖ BRÜYER): Ahlakçı yazardır. Karakterler adlı eseri ünlüdür.
MADAM DE LA FAYETTE(MADAM DÖ LÖ FAYET): Batıda ilk psikolojik roman sayılan Cleve Prensesi adlı romanı yazmıştır.
LA ROCHEFOUCAULT(LÖ ROŞEFUKO): Özdeyişler adlı eseriyle öne çıkmıştır.
BOSSUET: Hitabet ve polemikteki üslupçu anlayışıyla klasik sayılmış bir vaizdir.
Not: Tanzimatçılardan Şinasi, Ahmet Vefik Paşa, Direktör Ali Bey, Yusuf Kâmil Paşa klasik akıma yakın sayılırlar. Kısmen klasiktirler.
ROMANTİZM(18.YÜZYIL-FRANSA)
Klasisizm nasıl monarşik(kralcı) kültürden doğmuşsa Romantizm de özgürlük, eşitlik, demokrasi arayışından doğmuştur. Çünkü Romantizm, 1789 tarihli Fransız İhtilali’nin açtığı özgürlük ortamından doğmuştur. Burjuva(kent soylu) aydınların özgürlük, eşitlik, haklar konusundaki sivilleşmesinin ürünüdür. Böylece Romantizm’in Klasisizm’e bir tepki olarak doğduğunu görürüz. Fransa’da doğan akım daha sonra bütün Avrupa’ya yayılmıştır.
Romantik sanatçı, Klasisizm’in sıkı kuralcılığına başkaldırıdır. Akılcılığın kuruluğuna karşı duyguların, hayalin, melankolinin isyanıdır. Klasisizm’de sanat yapıtının itici gücü akıl, Romantizm’de ise duygudur.
Victor Hügo, Romantizm’in babasıdır. Akımın ilkelerini Cromwell adlı oyununun ön sözünde(mukaddimesinde, girişinde) izah etmiştir. Hernani adlı oyunu da bu akım doğrultusunda başarılı bir başka eseridir.
Romantizm, Fransız İhtilali sonrasında ortaya çıktığı için ulusçuluk etkisinde gelişmiş, konularını da milli kaynaklardan, milli tarihten ve halkın günlük yaşamından almıştır. Yapıtlarda milli destanlar, Hristiyanlık mucizeleri öne çıkmıştır.
Sanatçılar klasik edebiyattaki ideal(soyut, evrensel) insan yerine somut insanı anlatmışlardır. İnsanın hem olumlu hem de olumsuz yönleri olabileceğini göstererek onun zıtlıklarla dolu olduğunu vurgulamışlardır. Böylece iyi-kötü, güzel-çirkin gibi zıtlıklar ele alınmıştır. Yine de romantikler tam olarak ideal insandan kurtulamamışlardır. Çünkü iyileri hep iyi, kötüleri hep kötü olarak ele almışlar, iyileri eserin sonunda ödüllendirmişler, kötüleri cezalandırmışlardır. Yani tam olarak gerçekçi olamamışlardır.
Romantik sanatçılar, eserlerde kişiliklerini gizlememişler, tabiat tasvirleriyle dolu anlatılarında hüzün, melankoni, kötümserlik, kuşku gibi kişisel durumlarını anlatmışlardır. Melankoni, bu çağda bir hastalık gibi yaygınlaşmıştır.
Romantikler, konunun biçimden daha önemli olduğunu düşünmüşlerdir. Klasiklerin üslupçu tutumundan kaçınmışlardır. Dağınık bir anlatım eserlerde göze çarpmaktadır. Romantizm bütün edebi türleri etkisi altına almıştır.
Victor Hügo, kuralcı tiyatrolar olan trajedi ve komediyi bırakmış onun yerine dram tiyatrosunu öne sürmüştür. Çünkü dram tiyatrosu ne trajedi gibi acı dolu ne de komedi gibi gülünç doludur. Acı-gülünç zıtlığı romantik bir zıtlık olarak dram tiyatrosunu oluşturmuştur. Dram tiyatrosunda kurallar serbesttir. Üç birlik kuralına uyulabilir de uyulmayabilir de. Kaba saba sözler gösterilebilir de gösterilemez de. Oyuncuların mitolojiden seçilmesi gibi bir zorunluluk yoktur. Kısaca dram yazarı yazdığında özgürdür.
ROMANTİK SANATÇILAR:
1.VİCTOR HÜGO: Fransız romancı, şair ve oyun yazarıdır. Sefiller, Notre Dame’ın Kamburu, Deniz İşçileri gibi romanları vardır. Cromwell piyesinde Romantizm’in ilkelerinden bahsetmiştir. Hernani de başarılı bir piyesidir.
2.JEAN JACK ROUSSEAU: Romantik sanatçı, düşünce adamı. Tabiat düşüncesini savunmuştur. Uygarlığın insanı bozduğunu düşünür. Eserleri, Bilimler ve Sanatlar Üstüne Söylev, Emile ya da Eğitim Üzerine, Toplum Sözleşmesi, İtiraflar
3.ALEXANDER DUMAS PERE: Romantizm’in popülist yazarıdır. Oğlu da aynı adı taşıdığı için adına Pere(baba) eklenmiştir. Üç Silahşorlar, Monte Cristo Kontu, Demir Maske, Siyah Lale gibi romanlar yazmıştır. Oğlu Alexander Dumas Fils ise “Kamelyalı Kadın” eserinin yazarıdır.
4.ALFRED DE MUSSET: Bir Zamane Çocuğunun İtirafları adlı otobiyografik romanı ile bilinen Fransız yazardır. Dünya edebiyatında ıstırabın romantik şairi olarak bilinir.
5.LAMARTİN: İstanbul’u ziyaret etmiş, Türk dostu diye bilinen romantik Fransız şairdir. Göl şiiri meşhurdur. Şiir eserleri Sırdaşlıklar, İçekapanışlar’dır. Romanları: Graziella, Raphael.
6.CHATEAUBRİAND(ŞATOBİRYAN): Kızılderililerin hayatından etkilenerek yazdığı “Atala” ve kendi yaşamını anlattığı “Rene” romanları Romantizm’in ilk romanlarıdır. Şiirlerinde doğa tutkunluğu ön plandadır. Fransız’dır.
7.SHELLEY: İngiliz Edebiyatının en büyük lirik-romantik şairlerindendir. Karısı meşhur Mary Shelley’dir. Frankenstein romanını yazmıştır.
8.GOETHE: Alman romantizminin kurucusudur. Şiir, roman ve tiyatro yazdı. Lirik ve felsefi bakışa sahiptir. Faust, Genç Werther’in Acıları, Doğu-Batı Divanı gibi eserleri vardır.
9.SCHİLLER: Alman romantiği… İnsanın Estetik Eğitimi Üzerine Mektuplar adlı eseri ünlüdür. Sanatın insanın yabancılaşması ve bölünmüşlüğü olduğunu savunur. Bazı dramaları şunlardır: Wilhelm Tell, Don Carlos, Haydutlar, Maria Stuart.
10.ALFRED DE VİGNY: Fransız romantik. Tabiat ve insanların umursamazlığı üzerine karamsar şiirler yazmıştır.
11.PUŞKİN: Rus romancı ve şair. Şiirlerinde romantiktir. Diğer eserlerinde gerçekçidir.
12.LORD BYRON: Shelley’le birlikte İngiliz edebiyatında romantik ihtilalcilerdendir. Adaletsizliğe karşı çıkmış, aristokrasiden hoşlanmamıştır.
13.KEATS: İngiliz romantik şair.
TÜRK EDEBİYATINDA ROMANTİKLER:
Namık Kemal, Ahmet Mithat Efendi, Recaizade Mahmut Ekrem(şiirde), Abdülhak Hamit Tarhan.
3.OLAY ÇEVRESİNDE OLUŞAN METİNLER
ANLATMAYA BAĞLI METİNLER
Anlatmaya bağlı eserler roman ve öyküdür. Divan edebiyatında anlatmaya bağlı eser yalnızca mesneviler, destanlar ve halk hikâyelerinde göze çarpar. Roman ve (modern) öykü Tanzimat’ta ortaya çıkmıştır.
Roman ve öyküler ya tarihi konuları ya da sosyal konuları ele almışlardır. Tarihi konular geçmişin başarılarına sığınma kaygısı taşırken sosyal konular doğu-batı çatışmasından kaynaklanan yozlaşmalar, yanlış evlilikler, zoraki evlilikler, eğitim, köy-kent karşılaştırması, kız çocuklarının okutulması gereği, mirasyedilik, kadın hakları, esaret veya cariyelik, mürebbiyeler, yasak aşklar çerçevesinde kalmıştır.
İlk romanlar roman tekniği bakımından acemiliklerle doludur:
-Uzun ve gereksiz betimlemeler. Mekân ve kişi tasvirleri uyumsuzdur.
-Yazarın kendini belli edecek derecede araya girip kurgu akışını bozması. Meddah anlatma geleneğinin romanın anlatımına karışması.
-Tesadüflere aşırı yer vererek romanın kurgusal gerçekliğini bozmak.
-Eser sonunda kıssadan hisse verme zorunluluğu.
Romanlarda tip öne çıkmıştır. Yani iyiler hep iyi, kötülerse hep kötüdür. İyiler ödüllendirilmiş, kötülerse cezalandırılmıştır. Bu durum Tanzimat’ın birinci döneminde henüz romana dair gerçekçiliğin oturmadığının göstergesidir.
Tip olarak ikisi çok öne çıkmıştır. Yanlış batılılaşmayı temsil eden, ne kendi kültürüne bağlı kalabilmiş ne de Batılı olabilmiş tip olarak “alafranga züppe” tipi ile onun karşısında savunulan ideal tip(alaturka tip) öne çıkmıştır. Alafranga tip yanlış batılılaşma bağlamında Cumhuriyet romanına kadar devam edecektir. Bu konudaki ilk eser de Ahmet Mithat Efendi’nin Felatun Beyle Rakım Efendi romanıdır.
Romanlarda mekân genelde İstanbul’dur. Fakat Kırım, Antalya gibi istisnai mekânlar da göze çarpar.
Eserler genel olarak acı veren ve duygusal eserlerdir.
İlk eserlerin hepsi romantizmden ikinci dönem Tanzimatçılar realizmden ve natüralizmden etkilenmiştir.
Ahmet Mithat Efendi, Şemsettin Sami, Nabizade Nazım halka, diğer romancılar daha çok aydın kesime hitap etmişlerdir.
İkinci dönem romancıları roman tekniği ve gerçekçiliği bakımından daha başarılıdır. İlk Tanzimatçılar roman ve öykü türünün ilk örneklerini verdikleri için acemice davranmışlardır.
Roman ve öykünün yazılmasında tercüme ve adapte eserler etkili olmuştur.
Telemak Tercümesi(ilk çeviri roman)
|
Yusuf Kâmil Paşa Fransız Klasiklerinden Fenelon’dan çevirmiştir. Bu eser, ahlak kitabı olarak görüldüğünden okullarda okutulmuştur.
|
Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat(İlk yerli roman)
|
Şemsettin Sami yazmıştır. İsmine bakıldığında Leyla ile Mecnun gibi eski tarz bir aşk öyküsü üslubu görülür. Teknik bakımdan kusurlu bir romandır.
|
İntibah(İlk edebi roman)
|
Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat edebi bakımdan kusurlu olduğu için ilk edebi roman olarak bu romanı saymışlardır. Konusu sosyal olduğu için ilk sosyal roman da denir. Namık Kemal yazmıştır.
|
Cezmi(İlk tarihi roman)
|
Kırım ve İran’da geçen tarihi bir konu işlenir. Namık Kemal yazmıştır.
|
Sergüzeşt
|
İkinci Tanzimatçılardan Samipaşazade Sezai’nin yazdığı, teknik bakımdan oldukça iyi, realist romandır.
|
Araba Sevdası(İlk realist roman)
|
İkinci Tanzimatçılardan Recaizade’nin yazdığı ilk realist romandır.
|
Karabibik(Köy gerçekçiliğine değinen ilk roman)
|
İkinci Tanzimatçılardan Nabizade Nazım yazmıştır.
|
Zehra(İlk psikolojik roman denemesi)
|
İkinci Tanzimatçılardan Nabizade Nazım yazmıştır.
|
Felatun Beyle Rakım Efendi
|
Ahmet Mithat Efendi’nin yazdığı alafranga züppe tipini ilk işleyen romandır.
|
Letaif-i Rivayat(İlk öykü denemesi)
|
Ahmet Mithat Efendi’nin öyküleridir.
|
Kıssadan Hisse
|
Ahmet Mithat Efendi’nin yazdığı diğer öykülerdir.
|
Küçük Şeyler(Batılı anlamda ilk olgun öykü)
|
İkinci Tanzimatçılardan Samipaşazade Sezai yazmıştır.
|
GÖSTERMEYE BAĞLI METİNLER(tiyatro)
Tanzimat’a kadar Türk tiyatrosu Karagöz, Orta Oyunu, Meddah gibi tüluata dayalı olarak vardır. Modern anlamda tiyatroyu önce azınlıklar sergilemişler, özellikle Beyoğlu çevrelerinde Avrupai tiyatrolar sergilenmiştir. Türk kadının sahneye çıkamaması, ekonomik yük gibi sebeplerle Türk modern tiyatrosu zamanında gelişememiştir. Türk kadının sahneye çıkışı, 1919 yılındaki “Yamalar” adlı oyunla olmuştur. İlk kadın oyuncu da Afife Jale’dir.
OKUMA PARÇASI(Vikipedi)
Tanzimat döneminde oynanan ilk oyunlar, daha çok Avrupa kentlerinde moda olan melodram, duygulu komedi, romantik trajedi, tarihsel oyunlar ve kolay beğenilir vodvillerdi. Bu yüzden de izleyicilerin yaşam biçimine oldukça aykırıydı. Daha önce Karagöz ve ortaoyunu ile koşullanmış olan izleycinin kısa zamanda tiyatro kültürü ve görgüsü edinebilmesi kolay değildi. Üst localardaki izleyicilerin aşağıya su dökmeleri, sahneye portakal fırlatmaları sık rastlanan olaylardandı. Ayrıca salonda sigara dumanından göz gözü görmez, ıslıktan ve gürültüden geçilmezdi. Bunda seçilen oyunların kendi yaşamlarına yabancı, ağır bir dille ve bozuk bir şive ile oynanmasının da payı vardı. Önce bu türden oyunların çevirilerini sahneleyen tiyatro adamları, halkı ısındırmak için uyarlama ve öykünme yoluna da gittiler. Bu arada Şinasi, Namık Kemal, Direktör Âli Bey, Ahmed Midhat Efendi, Ebüzziya Tevfik, Teodor Kasap, Ahmed Vefik Paşa ve Abdülhak Hamid gibi ilk Türk oyun yazarları da yazdıkları ve uyarladıkları oyunlarla Güllü Agop, Mardiros Mınakyan, Tomas Fasulyeciyan ve Ahmed Fehim (1856-1930) gibi tiyatro adamlarının çabalarına destek oldular.
Bu dönemin oyunlarında genellikle vatan ve özgürlük aşkı, evlilik ve aile düzeninin eleştirilmesi, inançlar ve boş inançlar, batıya açılmanın getirdiği sorunlar irdelendi. Batılı biçimlere yerli içerik bulmaya çalışan Tanzimat tiyatrosunun ahlakçı, öğretici bir tutumu olmakla birlikte, eğlendiriciliği de elden bırakmadığı görülür. Özellikle müzikli oyunlar Dikran Çuhacıyan'ın kurduğu Opera Tiyatrosu'nda büyük ilgi görmeye başlayınca, bu türün Güllü Agop tarafından da ele alınmasına yol açmıştır. Çuhacıyan'ın sahneye koyduğu Leblebici Horhor Ağa adlı müzikli oyun büyük başarı kazanmıştı. Güllü Agop'un temsilleri arasındaysa Ahmed Midhat Efendi'nin Çengi ile Zeybekler adlı oyunları yer aldı. Müzikli oyunların çoğu yabancı yapıtlardan uyarlanmaktaydı.
Bu sırada ortaoyunundan, batı tiyatrosunun etkisiyle kendine özgü bir tiyatro türedi. Tuluat olarak bilinen bu tür sahnede metinsiz ve suflörsüz oynanıyordu. Bu işe ilk başlayan eski bir ortaoyunu ustası olan Kavuklu Hamdi'dir. Tuluat tiyatrosunun Kavuklu Hamdi'den sonra ikinci büyük sanatçısı Abdürrezzak'ı, Ali Rıza Efendi, Hakkı Efendi ve Kel Hasan izledi. İsmail Dümbüllü, Münir Özkul ve Ferhan Şensoy'la da zamanımıza kadar geldi. Abdülmecid'den sonra II. Abdülhamid'in baskı dönemi ve sansürün olumsuz etkisiyle oyun yazarlarının, oyuncularının siyasal ve ekonomik baskı altında kalmaları, bu dönemin ikinci yarısında oyun seçiminde belli bir zevksizliği de getirmiştir.
Tanzimat döneminde Gedikpaşa Tiyatrosu'nda oynayan Namık Kemal'in Vatan yahut Silistre oyunu seyircilerin özgürlük duygularını coşturup olaylara yol açınca, Namık Kemal ve bazı arkadaşları sürgüne gönderildi. Bundan böyle izin alınmadan oyun oynatılması kuralı kondu. Ayrıca vatan, dinamit, hürriyet, adalar, birader, Makedonya, Girit, Kıbrıs ve burun gibi sözcükler de sakıncalı görüldüğü için yasaklandı. Gene aynı tiyatroda oynayan Ahmed Midhat Efendi'nin Çerkez Özdenleri (1884) adlı oyunu sarayın kuşkusunu çektiği için, tiyatro bir gecede yıktırıldı. Bundan sonra uzunca bir süre sansür, sürgün ve jurnalcılık yüzünden doğru dürüst tiyatro çalışması yapılmadı.
GELENEKSEL TÜRK TİYATROSU VE MODERN TÜRK TİYATROSU KARŞILAŞTIRMASI
Geleneksel
|
Modern
|
Sadece güldürmek esasına dayalıdır.
|
Güldürmek yanında farklı düşünceler ve duygular vermek.
|
Belli konular, şive taklitleri, yanlış anlamalara dayalı bir üslupla verilir.
|
Konuları daha geniştir. Tahlil ve tasvirler de yer alır.
|
Edebi akımların etkisi görülmez.
|
Edebi akımlardan etkilenmiştir.
|
Kahramanlar tip’tir.
|
Karakterlere de tipler kadar yer verilir.
|
Yazılı metinleri yoktur.
|
Yazılı metinleri vardır.
|
Sahne, dekor, kostüm gibi özellikleri yoktur.
|
Tiyatro binaları kurularak dekor, kostüm gibi özelliklere riayet edilmiştir.
|
Olay örgüsünde ayrıntı yoktur.
|
Olay örgüsünde ayrıntılara yer verilir.
|
TANZİMAT TİYATROSU YAZARLARI
1.İlk tiyatroyu Şinasi yazmıştır. Şair Evlenmesi adlı bu tiyatroda görücü usulü ile evlenmenin sakıncaları anlatılmaktadır. Töre komedyası olarak kaleme alınmıştır.(1860)
2.Birinci Tanzimat döneminin en verimli yazarı Namık Kemal’dir. Onun 1873’te yazdığı ve ilk oynanan tiyatro eseri sayılan Vatan Yahut Silistre eseri vatan ve kahramanlık temalarını işler. Bu eser 600’den fazla kez sahnelenmiş ancak bu eser yazarın sürülmesine sebep olmuştur. Namık Kemal daha sonra Celalettin Harzemşah, Zavallı Çocuk, Akif Bey, Gülnihal, Kara Bela gibi oyunlar yazmıştır.
3.Namık Kemal, tiyatro ile ilgili görüşlerini Celalettin Harzemşah piyasinin ön sözünde yazmıştır. Ona göre tiyatro hem eğlence veren hem de bir şeyler öğreten bir türdür.
4.Ahmet Mithat Efendi, yazdığı yedi tiyatroyu da romanlarında olduğu gibi halka bir şeyler öğretmek ve onları eğlendirmek maksatlı yazmıştır. Eyvah’da çok eşliliği eleştirir, Açıkbaş’ta yine alafrangalık üzerinde durur.
5.Recaizade Ekrem, Afife Anjelik, Vuslat gibi tiyatrolarında romantik aşkı, Çok Bilen Çok Yanılır’da da bir töre komedisini ele alır.
6.Bütün Tanzimat döneminin en verimli yazarı Abdülhak Hamit Tarhan’dır. Yaklaşık 25 oyun yazmıştır. Oyunları oynanmak için değil okunmak içindir.
7.Bir devlet adamı ve diplomat olan Ahmet Vefik Paşa, Bursa’da bir tiyatro binası yaptırmış, Moliere’den çeviri ve adaptasyonlar yapmıştır.
8.Direktör Ali Bey, Vefik Paşa’nın izinden giderek Moliere’den Ayyar Hamza ve Letafet piyeslerini uyarlamıştır.
TANZİMAT DÖNEMİNİN İKİNCİ DÖNEMİ
1.İkinci Abdülhamid’in baskısı altında gelişen bir edebiyattır.
2.Birinci Tanzimatçıların toplum için sanat anlayışı bırakılarak “sanat sanat içindir.”anlayışına dönülmüştür.
3.Konular bireyseldir: Aşk, ölüm, karamsarlık, doğa, felsefi ve metafizik düşünceler.
4.Hece ölçüsü denenmekle birlikte aruzun egemenliği devam etmiştir.
5.Kulak için kafiye anlayışı uygulanmaya başlanmıştır.
6.Divan şiirinin beyit usulü kırılmıştır.
7.Öykü ve romanda Batı tekniği yakalanabilmiştir.
8.Romantizm şiirde devam etse de diğer türlerde yerini realizm ve natüralizme bırakmıştır.
9.Gazetecilik gerilemiştir.
10.Bu dönem Servet-i Fünun şiirinin hazırlayıcısı işlevi görmüştür.
11.Yeniliklere karşı olmamakla birlikte İkinci Tanzimatçılardan Muallim Naci, eski tarz şiiri(divan şiiri) devam ettirmiştir.
TANZİMAT ŞAİR VE YAZARLARI
BİRİNCİ DÖNEM TANZİMATÇILAR
İbrahim Şinasi, Namık Kemal, Ziya Paşa, Ahmet Mithat Efendi, Direktör Ali Bey, Şemsettin Sami, Ahmet Vefik Paşa
1.İBRAHİM ŞİNASİ
Tanzimat Edebiyatı’nın kurucu babasıdır. İlk yerli gazete olan Tercüman-ı Ahval’i çıkardı. İlk makaleyi yazdı, ilk tiyatro metnini yazdı, noktalama işaretlerini ilk defa o kullandı, ilk fabl çevirisini yaptı(Eşek ile Tilki), Batı’dan ilk şiir çevirisini yaptı, ilk folklorik(halk bilimi) eserini yazdı. Şinasi, sade bir dil kullanmaya çalışmış, akım olarak klasisizmi takip etmiştir.
ESERLERİ:
Durub-ı Emsal-i Osmaniye: Osmanlı Atasözleri derlemesidir. İlk folklorik çalışmadır.
Müntehebat-ı Eşarım: Seçme şiirlerim anlamına gelen eserde Şinasi’nin şiirleri vardır.
La Fontaine’den Çeviriler: Edebiyatımızda ilk fabl çevirileri.
Tercüme-i Manzume: Fransız edebiyatından yaptığı şiir çevirileri. Eser ilk şiir çevirisi olarak kayda geçmiştir.
Şair Evlenmesi: İlk yazılan tiyatro metnidir. Klasik akıma uygun olarak üç birlik kuralına uygun yazılmıştır. Töre komedisidir. Orta oyunu ve meddah tarzından da etkiler taşır. Tek perdelik bir töre komedisi olan eser görücü usulü ile evliliğin sakıncalarını anlatmaktadır.
Kamus-ı Osmani: Osmanlıca sözlük.
2.ZİYA PAŞA
Toplumcu şair, düşünür ve devlet adamı. Eski-yeni arasında ikilemde kalmış, bu yüzden Namık Kemal tarafından eleştirilmiştir. Şiir ve inşa makalesinde/eleştirisinde halk dilini savunurken Harabat ön sözünde yeniden divan edebiyatı ve dilini savunmuştur. Bu yüzden Namık Kemal tarafından eleştirilmiştir.
Şiirleri metafizik-felsefi içerikli ya da zamanın yolsuzluklarına, adaletsizliklerine hicivlerle doludur.
Bağdatlı Ruhi’nin terkib-i bendi’ne en güzel nazireyi yazmıştır. Onun terci-i bend ve terkib-i bend’deki beyitleri özlü söz tadında günlük hayatımıza kadar girmiştir:
Nush ile uslanmayanı etmeli tekdir
Tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir
Ali Paşa için yazdığı hiciv nitelikli şiiri Zafername nazım-nesir karışık yazılmıştır.
Moliere’den Tartuffe piyesini hece ölçüsü ve sade bir dille Türkçeye çevirmiştir.
Dostları ilə paylaş: |