Türk edebiyatının islamiyet'ten önce ve îslamî dönem genel tasnifi içinde; Türk Halk Edebiyatı kendine has yerini almaktadır. Bu edebiyat



Yüklə 1,6 Mb.
səhifə34/34
tarix12.12.2017
ölçüsü1,6 Mb.
#34567
1   ...   26   27   28   29   30   31   32   33   34

Küçük yaşlarda medrese eğitimine başlayan ve bu arada tasavvufa da ilgi duyan Niyazî-i Mısrî, Malatya'daki Halvetî şeyhlerinden Hüseyin Efendi-

433

ye intisap etmiş ve halvete gü-imiştir. Şeyhinin de iznini alarak Diyarbakır, Bağdat ve Kerbela yoluyla Mısır'a geldi ve yirmi bir yaşlannda Kahire'de bir Kadirî şeyhine bağlandı. Tahsil ve terbiyesini Mısır'da tamamladığı için Mısrî lakabım aldı ve bu isimle şöhret buldu.



Gördüğü bir rüya üzerine Mısır'dan îstanbul'a geldi, oradan da Bursa'ya geçerek Ulucami'de vaazlar verdi. Bir ara Uşak, Kütahya ve Elmalı'ya gitti. Elmah'da Sinan Ümmî ile tanıştı. 1665 yılında Sadrazam Fazıl Ahmet Paşanın daveti üzerine Edime'ye gitti. Şeyhi Uşaklı Mehmet Efendinin vefaü üzerine Halvetiyye'nin Mısriyye kolunu kurdu. Kendine ve tarikatına atılan iftiralar neücesinde 1673'te Rodos'a, ardından da Gelibolu'ya ve 1667'de de Limni Adasına sürüldü. 15 yıl sürgün hayatı yaşadıktan sonra affa uğrayarak Bursa'ya döndü. Ancak Bursa kadısının şikayeti üzerine tekrar Limni'ye gönderildi, îki ay sonra 1692 yılında burada vefat etti.

Arapça ve Türkçe çok sayıda manzum ve mensur eseri bulunan Niyazî-i Mısrî aruzla yazdığı şiirlerde Nesîmî ve Fuzulî; hece ile yazdıklannda ise Yunus Emre etkisinde kalmıştır. Eserlerinden bazıları şunlardır: Divan, Risa-le-i Vahdet-i Vücüd, Sure-i Yusuf Tefsiri, Şerh-i Nutk-ı Yunus Emre, Şerh-i Esma-i Hüsna, Mektubat, Divan-ı İlahiyat, Risaletü't-Tevhid, Es'ile ve Ecvibe,461 Risale-i Devriye462.. vb'lendu. 463

Uyan gafletten ey naim Hakk'a yalvar seherlerde Döküp acı yası daim Hakk 'a yalvar seherlerde

Kapısında durup her bar Yüzün dergahına tut var Yürekten kıl demadem zar Hakk 'a yalvar seherlerde

Gel ey miskin-i biçare Dolaşıp gezme avare Dilersen derdine çare Hakk'a yalvar seherlerde

Açılır bab-ı Sübhanî Çekilir han-ı Sultanî Dökülürfeyz-i Rabbani Hakk 'a yalvar seherlerde

461 Güzel, A., Sual ve Cevab Yoluyla Tasavvufun TariE, Türk Kültürü Araştırmaları, I., Kafesoğlu

Annğanı, Ankara 1985, a. 289-306. ws Güzel, A., Niyazi-i Mısii'nin Gözden Kaçan Bir Eseri(Risale-i Devriye), Türk Kültürü Araştırmaları

434

Sihirlirdi açılır gül Amnçün zar olur bülbül Uyanıp derd ile ey dil Hakk'a yalvar seherlerde



Seherde kaücuban her gah Yüzün yere şurup kıl ah Ere lütfü zona nagah Hakk'a yalvar seherlerde

Seherde uykudan uyan Niyazi durma derde yan Ola kim erişe derde derman Hakk'a yalvar seherlerde

21. OĞLANLAR ŞEYHÎ İBRAHİM EFENDİ (1591-1655)

Eğridereli zengin bir tüccarın oğlu olarak dünyaya geldi. Genç yaşta îs-tanbul'a gelerek Halveti şeyhlerinden Eğrikapı zaviyesi şeyhi Hakikîzade Osman Efendiye intisap etti. Yedi yıl kadar süren sülük devresinden sonra Aksaray'daki Gavsi tekkesine halife oldu. Daha sonra Oğlanlar Tekkesi adım alan bu dergahta ölene kadar irşad görevinde bulundu. Çağdaşı Aziz Mahmud ve Hüseyin Lamekanî'den feyz aldı. Halifesi Kütahyalı Sunullah Gaybî, İbrahim Efendinin sözlerim kaydederek Sohbetname adlı eseri oluş-turdu. Bu eser onun hayatı ve düşünceleri için tek başvuru eseri oldu. Tasavvufname veya Vahdetname adıyla anılan eserim 20 yaşlannda yazdı. Bundan başka şiirlerim topladığı Divan'ı bulunmaktadır. En güzel şiiri de tasavvuf tariflerinden oluşan TasavvufManzumesi'du. Bundan başka Müfid ü Muhtasar adlı tasavvuf? mahiyette bir manzum eseri daha vardır.

Hak nefesin menbaı adem durur bilürüz Adem olan bu deme hemdem durur bilürüz.

Vele kad kerremnaya bu ayet-i kübraya însan-ı kamil ism-i a 'zam durur bilürüz

Bir vücüddur dil alem hayatidur bu bir dem Ademde sırr-ı alem adem durur bilürüz

Müşkil işdür arife bu güci fetheylemek Bu ukdeyi halleden kıdem durur bilürüz

Ucb u kibre yar olmak anasırun işidür Anasıra yar olan pür-gam durur bilürüz

Adem cümle esyaya bil can mesabesinde Adem cümle esyaya Hatem

435

durur bilürüz



Her nefes çünki Hak'dür cana beden tuzakdur Ruhanî mi'rac iden mahrem durur bilürüz

Sol can içinde Hak bil genci gizlenmiş durur Ol can ile ibrahim ebsem durur bilürüz

Her gevherin kanım İnsan içinde iste Bu remzin beyanım Kur'an içinde iste

Dem bu demdür dem bu dem Gel ödeme ol hemdem Nîdügün ism-i a'zam irfan içinde iste

Talih isen gevhere Sal sözini bu bahre Dürr-i girim mayeyi Umman içinde iste

Ak kara gördüm diyü Düşte kalup aldanma Günmanı ko nurum iyon içinde iste

Dil tahtınım hanım Canlarun cananım Saadet çevganını Meydan içinde iste

Derviş sen bu sözleri Akl ile bilemezsin Gerçeklerim remzini irfan içinde iste464

H. XVIII. Yüzyıl Dinî-Tasavvufi Türk Edebiyatı Mutasvvıflanndan Birkaç Örnek

XVIII. yüzyıl Dinî-Tasavvufî Türk Edebiyatı açısından bir duraklama dönemidir. Devletin bütün kurumlannda olduğu gibi bu edebiyat içinde de bir iniş gözlemlenmektedir. Şeyh Galip hariç, geçmiş yıllar ayannda yeni eserler verilmez olur. Büyük ve yaygın tarikat çevrelerinde verilen eserler geçmişi tekrarlayan popüler eser olmaktan ileri gidemezdi. istanbul, Bursa

436

gibi kültür çevrelerinde Yunus tarzı ilahî geleneği sürdürülür. Cönk ve mecmualarda Yunus ve onu takip edenlerin ilahîlerinin yanısıra Alevî-Bektaşî nefesleri dikkat çekici ölçüde çoğalır.



Bursalı ismail Hakkı, Gülşenî tarikati şeyhlerinden Sezaî, Keşanlı Şeyh Zatî, Üsküdarlı Şeyh Zekaî, Diyarbekirli Ahmet Mürşidî ve Erzrumlu ibrahim Hakkı bu asırda dikkat çeken başlıca isimlerdir.

Bunlardan başka Mahvî, Mehmet Nasühî, Mehdî, Hasan Senaî, Mustafa Azbî, Mustafa Nuzülî, Kul Şükrü, Derun Abdal, Kasım Dede, Şeyh Halil Kaygulu vd. sayabiliriz.

22. ERZURUMLU İBRAHİM HAKKI

ibrahim Hakkı, 1703 yılında Erzurum'un Hasankale kazasında doğdu. Erzurum'da okudu ve mensup olduğu medeniyetin bütün dillerim ve ilimlerim öğrendi. Kayın babası ve şeyhi olan ismail Fakirullah'ın dergahına yerleşmiş ve onun yerine şeyh olmuştur. 1772'de Tillo'da ölmüştür.

Araştırmacı ve mutasavvıf bir kişiliğe sahiptir. On beş eseri vardır. En tanınmışları; îlahîname adlı Divan'ı ve Marifetname isimli kitabıdır.

Failatün/Failatün/Failün

Merhaba ey aşk-ı bakî merhaba / Pür-vefasm pür-vefasın pür-vefa

Gel salın gönlümde ey can-ı cihan Dil-rübasın dil-rübasın dil-rüba

Çarh-ı dilde mihr ü mühimsin benim Mehlikasın mehlikasın mehlika

Evvel ahir yar-ı ganmsın benim Can-fezasın can-fezasm can-feza

Mübteda-yı cümle eşyaya iyan Müntehasın mümtehasın mümteha

Senden oldu har ü gül hem hak ü zer Kimiyasm kimiyasın kimiyĞ

Vasıl eylersin kulu Mevlasına Reh-nümasın reh-nümasın reh-nümö

Halktan bigane olmuş aşıka Aşinasın aşinasın aşina

Hakkı Hak'dan gafil olmazsın müdam Pür-safasın pür-safasın pür-safö.

437


İlahi

Hak serleri hayr eyler Zannetme ki gayr eyler Arif anı seyr eyler Mevla görelim neyler Neylerse güzel eyler

Sen Hakk'a tevekkül kıl Teslim ol ve rahat biti Her işine razı ol Mevla gürelim neyler Neylerse güzel eyler

Hep işleri faiktır Birbirine layıktır Neylerse muvafıktır Mevla görelim neyler Neylerse güzel eyler

Sen adli zulüm sanma Teslim ol oda yanma Sabr eyle sen usanma Mevla görelim neyler Neylerse güzel eyler

Dilden gamı dür eyle Canınla huzur eyle Tevfîz-i umur eyle Mevla görelim neyler Neylerse güzel eyler

Hakk'ın olıcak işler Boştur gam u teşvişler Ol hikmetim işler Mevla görelim neyler Neylerse güzel eyler

Bil kadî-i hacatı Kıl ana münacdtı Terk eyle muradatı Mevla görelim neyler Neylerse güzel eyler

Bir işi murad etme Olduysa inad etme Hak'tandır o reddetme Mevla görelim neyler Neylerse güzel eyler.

438


Sen halk île yarılma Bu nefs üe hem kalma Kalbinden ırağ olma Mevla görelim neyler Neylerse güzel eyler

Hiç kimseye hor bakma İncitme gönül yıkma Sen nefsine yan çıkma Mevla görelim neyler Neylerse güzel eyler

Mü'min işi reng olmaz Akil huyu ceng olmaz Arif dili teng olmaz Mevla görelim neyler Neylerse güzel eyler

Gönlüm hakk'aperg eyle Takdirim der eyle Tedbirim terk eyle Mevla görelim neyler Neylerse güzel eyler

Hoş sabr-ı cenülimdir Takdîr-i kefilimdir Allah ki vekîlimdir Mevla görelim neyler Neylerse güzel eyler

Hallak-ı rahîm oldur Rezzdk-ı kerîm oldur Fa'al-i hakîm oldur Mevla görelim neyler Neylerse güzel eyler

Ceh mutu vü geh mani Geh zar ü geh nafi Gen dafi vü geh rahi Mevla görelim neyler Neylerse güzel eyler

Her kuluna her anda Geh kahr ü geh ihsanda Her anda o bir şanda Mevla görelim neyler Neylerse güzel eyler


439

Geh bay eder geh miskin Geh hurrem ü geh gamgîn Geh şuh u gehi sengtn Mevla görelim neyler Neylerse güzel eyler

Geh abdin eder &rif Geh eymen ü geh harif Her kalbi odur s&rif Mevl& görelim neyler Neylerse güzel eyler

Geh kalbim, boş eyler Geh hulkunu hoş eyler Geh ışkını düş eyler Mevla görelim neyler Neylerse güzel eyler

Her dilde anın adı Her canda onun yadı Her kuladır imdadı Mevla görelim neyler Neylerse güzel eyler

Naçar olıcak yerde Nagah açar ol perde Derman eder ol derde Mevla görelim neyler Neylerse güzel eyler

Az ye az uyu az iç Ten mezbelesinden geç Dil gülşenine gel göç Mevla görelim neyler Neylerse güzel eyler

Geçmişle geri kalma Müstakbele hem dalma Hal ile dahi olma Mevla görelim neyler Neylerse güzel eyler

Her dem anıfîkr eyle Zırekliği koy şöyle Hayranlığı bul böyle Mevla görelim neyler Neylerse güzel eyler

440


Gel hayrete dal bir yol Kendin unutanı bul Koy gafleti hazır ol Mevla görelim neyler Neylerse güzel eyler

Her sözde nasihat var

Her şeyde ne ztnet var

Her işte ganîmet var

Mevla görelim neyler

Neylerse güzel eyler

Hep remz ü işarettir Hep remz ü beşarettir Hep ayn-ı iyanettir Mevla görelim neyler Neylerse güzel eyler

Her söyleyeni dinle Ol söyledeni anla Hem eyle kabul-i canla Mevla görelim neyler Neylerse güzel eyler

Bil elsine-i halkı Aklam-ı Hak ey Hakkı Öğren edeb ü hulkı Mevla görelim neyler Neylerse güzel eyler

Vallahi güzel etmiş Billahi güzel etmiş Tallahi güzel etmiş Allah görelim n 'etmiş N'etmişse güzel etmiş465

23. ÜSKÜDARLI HAŞÎM

Haşim Baba unvanıyla da tanınan Üsküdarlı Haşim, Celveüyye tarikatı-nin Haşimiyye kolunun kurucusudur. 1718 yılında Üsküdar'da dünyaya gelmiş olup Babası Celvetî tarikatı Bandırmalızade tekkesinin şeyhi Yusuf Nizamettin Efendi (ölm. H. 1166)dir. Haşim Celvetî kültürü içinde yetişmekle birlikte Bektaşîliğe meyledip Mısır Kasru'l-ayn'daki Kaygusuz Abdal Bektaşi tekkesi şeyhi Hasan Baba (ölm. 1756)ya intisap etti. Bu muhabbetle Hacı Bektaş'ta bulunan Bektaşi asitanesine giderek orda dört yıl kaldı. Bir ara dedebabalık yapmışsa da Bektaşilerin karşı çıkması üzerine bu görevinde fazla kalmamıştır. Çok yönlü kişiliğinden dolayı değişik çevrelerde bulun-

441

muş; ancak ne Bektaşilere Bektaşîliğim, ne de Celvetilere Celvetiliğini kabul ettirebilmiştir. Vefatından sonra mensupları Haşimiyye adıyla bir tarikat nisbet ettirmişlerdir. Bandmnalızade tekkesi de bu tarikatın asitanesi olarak faaliyet göstermiştir.



Oı'van'ındaki 198 şiirinden 186'sı aruz vezniyledir. Bu sebeple Haşim bir aruz şairidir. Ancak diğer mutasavvıflar gibi Haşim'in de aruzda başarılı olduğunu söyleyemeyiz. Şiirdeki diğer estetik unsurlarda da Dinî-Tasavvufî Türk Edebiyatmın klasik kabullerinden ayrılmamıştır. Şiirlerinin tamamı din ve tasavvuf konusundadır.

Üsküdarlı Haşim, Üsküdarlı Haşim Baba, Haşim Baba, Üsküdarî mah-laslanyia tanınır. Divan, Varidat, Anka-yı Maşrık, Devriyye-i Ferşiyye başlıca eserleridir.466

Failatün/ Failatün/ Failatün/ Failün

Zat-ı Hak sırr-ı müsemma zahir üye ism-i ışk Aşikarı oldı anunçün rah-ı Hak'da bî-riy&

Aşık u ma 'şük ışkun vahdetine Haşima îrmeyince zahir olmaz sırr-ı tevhid-i Huda467

Mefa'îlün/ Mefatlün/ Mefa'îlün/ Mefallün/

Cemalün sem 'ine perv&ne-veş yanmak diler gönlüm Visalün zevkine canö irüp yanmak diler gönlüm

Görüp her yüzde nüruni seni sanmak diler gönlüm Cemalün sem 'ine pervane- veş yanmak diler gönlüm

Duyaldan vasf-ı pakini seni benden cüda kıldı Visalünsüz saf& bulmaz anunçün çok cefa kıldı

îrilüp zat-ı pakini gidüp kendin hafö kıldı Cemalün sem'ine perv&ne-veş yanmak diler gönlüm

Visalün zevkini arzu idüp terk-i cihan itdi Huzür-ı pake irmek içün aceb kendin nihdn itdi

Gülistan-ı cemalünçün dua bunca figan itdi Cemalün sem 'ine pervane-veş yanmak diler gönlüm

Dulun zat-ı şerifîimi görenler gördiler Hakk'ı Anunçün zat-ı pakini görenler gördiler Hakk'ı

Cemalün pertevim cana bulanlar buldılar Hakk'ı Cemalün sem 'ine pervane-veş yanmak diler gönlüm

442Kerem ıssı kerem île cemalim Hasım'e göster Gartb derd-mend nedür kapanda cümleden ahkar

Firökun n&nna yanmış zülal-ı vuslatım ister Cemalim sem 'ine pervane-veş yanmak diler gönlüm

,468

L XIX. Yüzyıl Dinî-Tasavvufî Türk Edebiyatı Mutasavvıflanndan Birkaç Örnek



XIX. yüzyıl bir önceki yüzyıldan farklı değildir. Bu yüzyılda da mutasavvıf şairler eskiyi tekariamaktan öteye geçememişlerdir. Kuddusî, Turabî, Mihrabî, Bitlisli Müştak Baba, Adile Sultan, Vasıf-ı Melamî, Aynî Baba gibi mutasavvıflar bu yüzyılın belli başlı şahsiyetlerin! oluştururken Dertli, Seyranî gibi aşıklar da verdikleri eserlerle bu zümreye dahil oluyorlardı.

24. TURABÎ

Asıl adı Ali olan Turabî (? -1868)nin Ankaralı olduğu söylenmektedir. Kırşehir'de bulunan Hacı Bektaş dergahmda şeyhlik etmiştir. Basılmış bir Divan'ı bulunmaktadır.

Eski sebaktan geçiben Gel, çevir evrak dediler Rıhlet-i bang etti soda Dinle, hey ahmak! dediler

Gitti ömür zayi, heba Derdine yok sonra deva Ya n'olacak ruz-ı cezü Haline bir bok! dediler

Sende nedir bu semelik Satma bana, gel dedelik Sırtına bir elli çelik Urmalı mutlak! Dediler

Doğru yürü Hak yoluna Rah ede Allah kuluna Kul reh-i Hak'da buluna işte bu elyak! dediler

Cah-ı cihan minnet imiş Ahın hem hasret imiş Yok yere bir gayret imiş Çektiğin alçak dediler.

443

Hak diyeyim dinle beni Bitmedin ah sen de seni Ateş-i hicr ile teni Bilme?, isen yok! dediler



Kılsa vefa ahde güzel İşte karib oldu ecel Ya ne bu beyhude emel Vay gidi torlak! dediler

Gerçi bahayimce imiş Laklöka söz çokça imiş Men aref'f bellememiş Mayesi bî-pak! dediler

Menzilim buldu bulan Var yürü sen böyle dolan Gördü seni arif olan Kupkuru, kavrak! dediler

Ben dedim: Ey ehl-i himem Bende kamu derd ü elem Eyle bana lütfü kerem!... Bu söze Hak! Hak! dediler

Bab-ı tevekkülde sofa Bul anı, ver çekme cefa işte bu teslim ü rıza Boynuna gel tak! dediler

Dünyayı bir yana koyun Han-ı kanaatte doyun Varlığım cümle soyun Kalmalı çıplak! dediler

Pîryedine ermedi bu Aklı sere dermedi bu Aşka boyun vermedi Ölse de hortlak! dediler

Münkariz oldu bu işin Rifatini buldu eşin Dünya için bu gidişin Sur'ati kıvrak! dediler

Vah sana vah, basma taş Dünya için bu ne telaş Hak yoluna can ile baş Vermeli, korkak! dediler

444


Terk-i cihan olmaz isen Ölmeden ön ölmez isen Bunda seni bilmez isen Basma tokmak! dediler469

Sidk ile güş eyle cevap işte budur rah-ı savap Mahlasım oldu bu türap Ahırı toprak! dediler

25. BÎTLtSLt MÜŞTAK BABA (1759-1832)

Asıl adı Muhammed Mustafa olan Müştak Baba470 H. 1172 (M. 1759) yılında Bitlis'te dünyaya geldi. 10 yaşında babasını kaybedince dedesi Hacı Süleyman'ın himayesine girdi. Şems-i Bitlisî (Hacı Mahmud Hoca)'den temel eğitimim aldı. 20 yaşında tasavvufa yöneldi.

Bağdat'ta birçok alim, arif, fazıl kimseyle görüştü, onlara kendini kabul ettirdi. Trabzon ve istanbul'da bulundu. H. 1247 (M. 1832) yılında istanbul'dan Bitlis'e gelirken Muş'ta 75 yaşında iken şehit edildi.

Müştak Baba'nın bir divanı vardır. Şiirleri Din ve Tasavvuf ağırlıklıdır. Aruz veznim ustalıkla kullanmıştır.471

Merülü/Mefa'aü/Mefrilii/Fa'ülün

Dervîş gerektir ede Allah 'a tevekkül Dost cevrine sabreyleye ağyare tahammül

Mürşid eteğin desteleye destine muhkem Dergahına yüzler süre b&-icz u tezellül

Derviş gerek saye-i teslim ola pamal Ahir ola ta bahr-ı dil mürşide vasıl

Derviş gerek katre-ifani ola evvel Ta şems-i ruh hazret-i şeyhe ola şamil

Derviş gerek fanî-i fi'ş-şeyh ola sermest TO. ni'met-i 'uzma-yı bekaya ola nail

Dervîş gerektir ki ola şeyhine Müştak Sırrın ede ayine-i kalbinde tahayyül

445


26. ADtLE SULTAN (1826-1899)

Osmanlı hükümdarı II. Mahmud'un kızı olan Adile Sultan,472 Osmanlı Hanedanı içinde yetişen ve divanı olan tek kadın şairedir. Şürlerinin büyük bir bölümü dinî-tasavvufî mahiyettedir. Kocasını ve kızım kaybettikten sonra Nakşibendî tarikatı şeyhlerinden Bala Tekkesi şeyhi Ali Efendiye intisap eden Adile Sultan, dindarlığı ve yardımseverliğiyle tanınırdı. 1899 yılında vefat etti.

Kafiye hataları ve vezin yanlışlıklanyia şiirde pek başarılı olamayan A-dile Sultan, Tahassümame, îftirakname gibi manzumeleriyle bazı mersiyele-rinde ruhunun kederlerim anlatmıştır. Kendi divanım bastınnanuştır. En sağlam nüshası İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi'ndedir.473

Münacaat


Gelüb düştüm kapuna ben aman Allah meded Allah Günahın bahrine taldım aman Allah meded Allah

Kul senin ihsan senin derd ile derman sana Emrile ferman senin aman Allah meded Allah

Sen beni var eyledin aşık-ı zar eyledin Cümle iradat senin aman Allah meded Allah

Kul senin iken aceb kimlere minnet ider Kudret ü hikmet senin aman Allah meded Allah

Adile mahzundur halim arz idemez Derdim derman ol aman Allah meded Allah

t. XX. Yüzyıl Dinî-Tasavvufî Türk Edebiyatı Mutasavvıflanndan Birkaç Örnek

Cumhuriyetin ilanı ile tekke ve zaviyeler kapatılmıştır. Mevcut mutasavvıf kimlikli şahsiyetler de dinî nitelikli şiirleriyle bu geleneği sürdürmeye çalışmışlardır. Mihrabî, Yozgatlı Hüznî, Aşık Molla Rahim, Zeynel Usul Baba vb. bu yüzyılın mutasavvıf kimlikli şahsiyetlerinden birkaçıdır.

Son yıllarda aşık tarzında şiirler söyleyen aşıkların da dinî-tasavvufî mahiyetteki süre yöneldikleri görülmektedir. Ancak bu tür şiirler birer çeşniden ileri gidememektedir. Ancak bu tür bir yönelişi Yünus-Kaygusuz heye-camnın yeniden canlanması olarak görmekteyiz. Bu ise kültür bütünlüğümüz açısından önem taşımaktadır.

446

27. EDÎB HARABÎ (1853-1916)



Asıl adı Ahmed Edib'tir. 17 yaşında son devir Bektaşî ululanndan Mehmed Ali Hilmi Dede'ye mürid olmuştur ama babalık icazeti almadığın-dan istanbul Bektaşîleri arasında sevilmemiştir.

Aruz ve hece vezniyle rahat şiir söyleyebilen Edîb Harabî'nin şiirierinde hiciv yanı ağır basmaktadır. Laubali Bektaşî lisanım bilen önemli şairlerden biri olan Edîb Harabî'nin nefeslerinin bir kısmı devrin gazete ve mecmualannda da yayınlanmıştır. 1916'da istanbul'da vefat etmiştir.474

Yo Rab senin mekanın yok Yatağın yok yorganın yok Hem dinin hem imanın yok Her bir şeyden münezzehsin

Sesin çıkmaz avazın yok Abdestin yok namazın yok Hiçbir yere niyazın yok "Kul huvallahu ahad"sın

Kapın büyük açan yoktur Seni kapıp kaçan yoktur Anan yoktur baban yoktur Ya Rab "Allahüssamed"sin

Elmasın yok boncuğun yok Aban keben gocuğun yok Kann kızın çocuğun yok "Lem yelid ve lem yüled"sin

Her bir şeye kudretin var Akla sığmaz hikmetin var Yetmiş iki milletin var Senhallak-ı "künfekan"sın

Sağın da var solun da var Eğri doğru yolun da var Bir Harabı kulun da var Senhalhak-ı "künfekan"sın

m Güzel, A., Dim-Tasavvuff Türk Edebiyatı, s. 469, 470. Aynca bu konuda bir doktora çalışması da yapılmıştır.

447


"Kofu nün" hitabı izhar olmadan Biz bu kainatın ihtisasıyız Kimseler vasıl-ı dîdar olmadan Ol "kabe kevseyn"in "ev edna "siyiz

Yok iken Adem 'le Havva alemde Hak île hak idik sırr-ı mübhemde Bir gececik mihman kaldık Meryem 'de Hazret-i isa'nın öz babasıyız

Zdhida şanımız "innafetahna" Harabî kemleri serseri sanma Bir kılı kırk yarar kamiliz amma Pîr Balım Sultan 'in budalasıyız

Bize peder dedi tıfl-ı Mesiha "Rabbîemt" diye çağırdı Musa "ten terani" diyen biz idik ana Biz Tür-ı Sina'nın tecellasıyız

"Kuntu kenz" remzinin olduk agahı Hakka'l-yaktn gördük cemalullahı Ey hoca bizdedir sırr-ı ilahî Biz Hacı Bektaş'infükarasıyız

Bize takdir olmuş Kalü Bela'dan Anınçün sakin-i meyhaneyiz biz "Sakahüm" harım ta ezelîden içtik dost elinden mestaneyiz biz

Hakk'ı her biseye kadir biliriz Dünya vü ukbaya nazır biliriz Her nereye baksak hazır biliriz Sacid-i Kabe vü büthaneyiz biz

Harabî sen bizi divane sanma Özünü fehm etmez mestane sanma Yıkılmış çürümüş kaşane sanma Gencîneler dolu viraneyiz biz

448

28. MİHRABÎ (1860-1920)



Kınm hanları ailesine mensup olan Mihrabî, iyi bir tahsil yapmıştır. Ho-cası Tikveşli Yusuf Efendidir. Bektaşi Münir Baba'ya intisabı vardır. Uzun süre Bektaşi Tekkesi'nde rehberlik yapmıştır. Postnişin yapılmak işlenmişse de o bunu kabul etmemiştir. Meczub bir kişiliği vardır.475

Sahra-yi cedide yeni bir Mecnun Münasip gördüler intihab oldum Sahra benden ben de sahradan memnun Şöyle ki ne mamur ne harab oldum

Eski Mecnun gitti Leyla diyerek Basımda bin türlü sevda diyerek Geldim bu aleme Mevla diyerek Kamu mecnunlara ülü'l-bab oldum

Mihrabı bu aşka girelden beri Yolunda can ü baş yerelden beri Cennet-i Cemale erciden beri Şeyh idim evvelce şimdi şab oldum

4

Allah deyip bağırma Irak sanıp çağırma Hakkı dilden ayırma Şeytan güler bu hale



Hayali bir yerdesin Sen arada bir yerdesin Hak sende sen nerdesin Nedir cevap suale

Levh-i mahfuzdur yüzün Anı şerheyler sözün Arif bilir iç yüzün Cahil düşer zevale

Kur'anîdir sözümüz Rahmanidir yüzümüz Hakkı görür gözümüz Aldanmayız hayale

449


Aba deyip ödeme Secdegah ol Ölenle Hateme er Hateme Dondur yüzün cemale

Mihrabi cimde ayat Müteşabih muhkemat işte destimde berat Sun ey saki piyale

29. ZEYNEL USUL BABA

1914 yılı Ankara-Beypazan doğumlu olan Zeynel Baba,476 ilkokulu Karaşar'da tamamladı. Dedesinin vefatı ve maddi imkansızlıklardan dolayı eğitimine devam edemeyince 1929 yılında Ankara'ya gelip muhtelif işlerde çalıştı. Bu arada evlenen Zeynel Baba; II. Dünya Savaşı yıllannda askerlik görevim tamamladıktan sonra kırtasiyecilik işiyle uğraştı. Soyadı kanunuyla da Usul adım aldı.

Hayatım zor şartlar altında kazanan Zeynel Baba; sürekli dinî sohbetlere katılarak manevî dünyasını zenginleştirmiştir. 1950 yılında Basri Babanın müridi olan Ziya Babayla tanışmış, kendisine intisap ederek nasip almıştır. Bir süre sonra Baba unvanım almış. Ziya Babanın isteği üzerine de Tireli Basan Baba tarafından Halife yapılmıştır. 1977 yılında hac vazifesin! yerine getirerek Hacı olan Zeynel Baba; hayatı boyunca dinî muhtevalı şiirler yazmıştır. Dinî Tasavvufî Türk Edebiyatının XX. yüzyıldaki son temsilcilerin-dendir diyebiliriz. Rahatsızlığı sebebiyle 18 Eylüll990'da vefat etmiştir. Şiirlerinden birkaç örnek verelim:

İlahi:


Tevhidi belle Olsun seninle Her dem her yerde Sensin Allah 'im

içimde canım Damarda kanım Lutf-u ihsanım Sensin Allah'ım

Acıkan doyan Susayan kanan Gizliyi duyan Sensin Allah'im

450


Zararı karım Sim esrarım Yar-ü ağyarım Sensin Allah'ım

Zevk ile zorun Namus u dnm Hep kull-i varım Sensin Allah'ım

Söyleyen dildir Zeynel değüdir Hakikat odur Sensin Allah'ım

Na'at:


Her dem huzurunda olmak isterim Kabul et olayım ya Resulallah Aşk ile namazım kılmak isterim Lütfeyle lalayım ya Resulallah

Münkir olanları yakma nanna Onlar da katilsin er kotarma Tabibler tabibi minnetim sana ihsan et bunlara ya Resulallah

Bed kelam söyleme dervise bir an Arayanlar bulur yoklukta ey can Hatice Fatıma dertlere derman Deva kıl dertlere ya Resulallah

Kesrelerden geçip olasın bahri Musahip eyle gel lutfile kahrı Hidayet kapışı entemu şehri Nasib et bizlere ya Resulallah

Dervişin elidir Allah 'in eli Manası Muhammed esrarı Ali Vahiyyi söyleyen ağzında dili Kul eyle Zeynel 'i ya Resulallah

Nutuk:


Boşa cihanı dolanma Gel ödeme bil ademi Yollarda bunalıp kalma Gel ödeme bil ademi

451


Nutfe ruhla adem oldu Zatı nuru île doldu Dış üe içi bir oldu Gel ödeme bil ademi

Her kim ki nefsini bildi Arayıp dostunu buldu Adem'e secde emroldu Gel Ödeme bil Ödemi

Yapış Ödem'in cimden Cevherlerin al dilinden Nüş eyle nazar gölünden Gel Ödeme bil Ödemi

Şef-t alem Mustafa İlm-i hatemdir Murtaza Sebeb-i zuhuru eşya Gel ödeme bil ademi



Zeynel, ademi Hak bildi Emre uyup secde kıldı Anın ile nemdem oldu Gel ödeme bil Ödemi
Yüklə 1,6 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   26   27   28   29   30   31   32   33   34




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin