4. Açıklık ilkesi: Dersin işlenmesi sırasında ne kadar çok duyu organı-nin katılımı sağlanırsa öğrenmede o ölçüde kolaylaşacak, unutma da o ölçüde zorlaşacaktır. Öğrencinin madde ve eşya üe karşı karşıya getirilmesi, ya da bulundukları yere götürülmesi doğal şartlarda incelenmesidir. Bu tür çalışmalarda öğrencinin duyu ortamlarıyla birlikte duyguları da işe katılacağından, öğrendikleri tam, sağlam ve doğru olur. Bu bilgiler kalıcı ve uzun ömürlü olacağı gibi uygulaması da kolay bilgilerdir.
Karagöz işlenirken eğer imkan varsa öğrenciler bir oyuna götürülebilir. Mesela deyimler öğrenilirken hikayeleri de anlatılırsa öğrencide bilgi kalıcı olacaktır.
5. Somuttan soyutu ilkesi: Öğrenciler duyu organları aracılığıyla öğrenirler. Beş duyu organım öğrenmeye katmak, öğretimin temel şartlanndandır. Konunun gözle görülmesi, elle tutulması, parçalara aynlabilmesi öğrenilme-sini kolaylaştırır, unutulmasını azaltır. Somut konular bazen eşya ve maddenin incelenmesine dayandığı gibi çoğunlukla örneklerle işlenir. Öğretimde ne kadar çok eşya ve maddeden yararlanılırsa ve çeşitli örnekler verilirse soyut konuların ve kavramların öğrenilmesi o kadar kolaylaşır. Konunun ve öğrencinin özelliklerine göre görsel-işitsel araçlardan yararlanılmalıdır.
Koşma'mn şekil özellikleri anlatılırken tahtaya bir koşma örneği yazılıp özellikleri şiir üzerinde gösterilmelidir.
6. Ekonomiklik ilkesi: Öğretimde yapılacak her şeyin en kısa yoldan, en az zaman, emek, para ve enerji ile yapılması gerekmektedir. Bunun için öğretim etkinlikleri planlanmalıdır. Öğrencinin kişisel zaman ve enerjilerinin yerinde ve ekonomik kullanılmasında rehberlik yapılmalıdır. Öğrencinin üretken olması için elverişli ortam hazırlanmalıdır.
Bu ilkeler bütün halinde uygulanırsa Türk halk edebiyatının öğretinunde başarının sağlanması kolaylaşacaktır. Zaman iyi değerlendirilmelidir.
126
C. Halk Edebiyatı öğretiminde Kullanılan Genel Metodolojiler
1. Lengüistik ve Tarihî Metot:
Tarihî araştırma yolu, diğer tarihî bilimlerde olduğu gibi her şeyden önce geçmişten kalan edebî deUUere, belgelere dayanır, bunları yorumlar. Tarihî görüş açışım, kültür varlığuun zamana bağlılığı olarak ifade edebilir.
Tarihî metotta, günlük bir olay ele alınır. Burada hadiseler diğerleriyle mukayese edilir. Olayı nakleden kimselerin şahsiyetlerinin, yazdı kaynakların tenkidi vb. gibi çeşitli ikincil metodlar bulunmaktadır.
Almanya'da Grimm kardeşler bu metodun mimarı sayılır. Onlar Alınan Halk Bilimi'nin ferdî ve kollektif taraflarım bizzat nakilleri, melodik olarak tespit etmişler ve bugüne bir miras olarak bırakmışlardır. Grimm Kardeslere göre "dil" milletler için yıkılmayan bir abidedir. Zira insanoğlu dünü bugüne dil ile bağalyabilmektedir. Masallar, ata sinleri, fıkralar, bilmeceler^, ninniler, ağıtlar, destanlar vb. nin hepsi sözlü gelenek neticesinde tarihî seyr içinde "dil" ile abideleşnüştir. öyleyse bu abideyi belli sarsılmaz bir kaideye oturtmak gerekir. Bu da metodla, yöntemle olur.
Bu metot şuuru başlangıçta masallar, türküler, destanlar, ata sözleri sa-hasında Almanya'da John Meiler'in çalışmasıyla başladı. O, "Deutsche Volkskunde" adlı eserinde bu işi tarihî şuur içinde değerlendirmeyi hedef aldı. Daha sonra Ludvig Uhland ve Rochus ve Uliencson, Meier'in bu görüşlerim şüpheli ve romantik buldular, onun görüşünü çürüttüler. Bunlar meselenin daha detaylı bir şekilde ele ahnmasım istediler. Anonim halk türküleri-nin ilk söyleyicilerini ve ilk söylendiği zamanı tesbite çalıştılar.
Bilhassa 1906 yıllannda çeşitli halk grupları arasında" ağız. derlemeleri" yapıldı. Bunlardan/
Bu anonim halk türkülerinin tarihî kökeni, yayılması ve gelişmesi safha-sı dikatle incelendi. Tarihî seyri, zaman ve mekan içinde dilbilimi ile de tespit edildi, ilim adamları bu anlayıştan hareket ederek, arştırmalanni daha çok edebî eserler üzerine yoğunlaştudilar. Bu edebî eserlerde hem zaman, hem de lengüistik (dilbilim) normları bulabilmektedirler. Bu buluş da ancak lengüistik metodla olmaktadır. Bunlar özellikle anonim halk şarkılannın şekil ve muhtevaları üzerinde araştırma yaptılar. Ayrıca tarihî seyr içinde kalıplaraşarak nesilden nesile gelen halk şarkılannın yalnız bir varyanta bağlı kalmayıp diğer sözlü nakilleri de dikkate alarak değerlendirmişlerdir.
Halk şiirinin gelişmesin! aynı zamanda tarihî norm içinde o cemaatin kültür hakimiyetim ve sosyal yapışım aksettirmesi bakımından ele alırsak daha başka neticeler de elde edebiliriz.
127
Tarih! ve Lengüistik metot. Halk edebiyatı mahsullerinde önemli bir faktördür. Hatta halk şiirleri üzerinde yapılan ilmî araştırmalar o dönemin ve halkın kültür yapışım daha iyi anlayabilme bakımından bir giriş derecesindedir. Yani dilbilim üzerinde yapılan analizler, değişen yönleriyle araştırılan tarihî görüşler pek çok taranlA durumları aydınlatmaktadır.
1900'lü yıllardan kısa bir süre sonra bu metodun ilmî temeli genişletilmiş, uzman dilbilimi ile birleştirilmiştir. Burada Grinun Kardeşler'in halk bilimi üzerindeki araştmnalanndan hareketle mücerretten müşahhasa yani kelimelerden eşyaya ulaşılmıştır.
Tarihî-Lenguistik Halk Edebiyatı metodu ile halk edebiyatı mahsullerim tarihî ve dilbilim açısından inceleriz. Yani bugün kullandığımız bir atasözü önce tarihî varyantlanna göre asıriar öncesine kadar gideriz. Daha sonra onu lengüistik açıdan hangi asra ait olduğunu tespit etmeye çalışırız.
Tarihî-Lenguistik araştırma bize tarihî bir simgeyi verir. Günümüzde kullanılan "Adelet mülkün temelidir" sözünü bugün Viyana kapısında Latince olarak buluyoruz. Demek ki bu söz daha önceden de söylenmiştir.
Günümüzde söylenen ve bilinen atasözleri, deyimler, fıkralar ve bilmeceleri tarihf-lenguistik açıdan ele aldığımız zaman tarihî bakımdan en eski deviriere götürürüz. Lengüistik açıdan ele aldığımız zaman ise ilk çıktığı dil özelliklerim, fonetik, morfolojik ve sentaks bakınından taşıdığı özelliklede tarihî dönemim tespit ederiz. Mesela:
Divanü Lügati't-Türk'te "Kalın kaz kılavuzsuz bolmaz;" Yunus Emre'de "Hiç kılavuzsuzun kuşlar mı uçar? "; Kaygusuz Abdal'da "Kılavuzsuz kuş uçmaz";128 Kemal Ommî'de "Çün kılavuzsuz uçarsın yoldan azsan tan mıdır?": Güvatö'de "Kuşlar kılavuzın geçdi." Ve Dadaloğlu'nda "Kuşlar kılavuzın geçdi."129 sözleri geçmektedir. Bu da gösteriyor ki bu atasözümüz günümüzde de tarihî ve lengüistik özellikleri en belirgin şekilde taşımaktadır.
Bu ve bunun gibi örneklerin bol olduğu halk edebiyatında tarihî-lenguistik metot çahşmalanmızın verimli hale gelmesinde kullanılacak ilk ilmî metoddur.
2. Coğrafi Metot
Coğrafî metot, halk biliminde kültür varlığının mekana bağlılığıdır. Yani çağdaş halk varlığının mekana sıkı sıkıya bağlı oluşu yaşayan haliyle, aynısıyla tespiti ve bu sahadaki bütün kaynakları kullanarak halk kültürü araştınnasının ortaya çıkışıdır. Mekan kaydı olmadan halk bilgisine ait tespit
128
edilen malzemenin değeri yoktur. Tarihî bilgilerin bulunamayışı geçici zaman için mazur görülebilir, fakat mekan kaydının tespit edilemeyişi düşünülemez, zira her araştırmanın temel kaynağı mekan ile başlar.
Coğrafî metot, tarihî-lenguistik metoda mekan hazırlamaktadır. Coğrafi mekan yoluyla millî kültürün çevreyle olan bağları tespit edilir ve bunlardaki önemli özellikler su yüzüne çıkarılır. (Weis) Millî kültürün tespitinde mekanın öenmi büyüktür. Farklı mekanlarda yaşayan insanlar arasında iklim, tabiat şartları vb. sebeplerden farklılıklar görülür. Mesela Karadeniz Bölgesi ile Akdeniz Bölgesinde yaşayanlar arasında organik farklar olduğu gibi adet, an'ane ve dil vakımından da farklılıklar vardır.
Halk bilgisinde mekana bağlı bu farklılıkların görüş açısının tespiti haritacılık ile mümkündür. Ana mekana kadar gitmek ve haritaları yapmak zordur. Ancak bu çalışma tarzı sayesinde halk bilimiyle ilgili özellikler görünür ve rahatça kavranır bir hale gelir. Bu tespitlerle bölgede folklorik unsurlar, mahallî orijinalliği ile kavranır, tespit edilir, ortaya konur. Coğrafî mekanda yapılacak araştırmalarda tabiat şartlarım, ekonomi ve ulaşım durumlarım, dil bölgelerim, ağız derlemeye uygun yerleri ve kişileri, dinî yaşayışların inanç, itikat, ibadet, mezhep ve tarikat bölgelerim de gösteren bağlantılarım bulup çıkarma imkanım buluruz.
Coğrafik-tarihî yöndeki "Fin Metodu"nan takip edebildiği ölçüde bugünkü masal incelemeleri de yer düşüncesine sıkı sıkıya bağlıdır. Derlenen milletlerarası masal materyalleri yığını sabit kısaltma sistemi aracılığıyla masal tipilerine göre coğrafi düzenleme gereklidir. Kendine has değişken ve motif haritalannın bağlandığı bir genel genişleme haritasının izerinde coğra-fik yayılma tespit edilebilir. Çalışma tekniği masal olguları, onların motifleri ve geleneksel masal özellikleri hakkında cetvel halinde bir bakış gerektirmektedir. Bu inceleme şekli onun en eski şeklinin, en sık geleneksel masal zenginliğinin çıktığı ilk örneğinin aktanimasına yarar. Bunlardan mantıkî, armonik anlam birliği olarak ilk masal metni tekrarlanır. "Fin" metodunun eleştirilecek yanı, yayılma sınırları ve gidiş yollarındaki coğrafî çizgilerden masalın ilk yurdunu tespit etmek, gerekir. Burada tarihî kriterlerden de yararlanılır, özellikle tarihi verilebilecek edebî eserlerden.
Walter Anderson, coğrafî-tarihî masal incelemelerim kültür bölgesi araş-tırmalannın yanma koyuyor, eğer halk hikayelerinin yayılma yollannın bir çok durumda kültürün genel yollarıyla birleştiğim kural olarak koyabiliyorsa. Masal incelemeleri masalın yerlerine değil, aksine masalın gelişim sürecinin kendisine birçok zor mesele arz eden aktarma yollannın düzenliliğine bağlıdır. A. Wesselski'nin "Fin" metodum duyduğu bu tereddüte rağmen, bu metodun çalışma biçimlerinin halk hikayeleri alanında bir milletler arası ortak çalışmayı mümkün kıldığı ve bir çok ülkelerin halk aktanmianna (masal, efsane, eğlenceli fıkralar, bulmaca, deyimler) bir giriş yarattığı inkar edilemez.
129
A. Aame tarafından çıkarılan tipler katoloğuna S. Thompson'un alü ciltlik "Halk edebiyatınm motif indeksi" eklenmiştir. Fin olculunun sayısız monografileri metodun büyük alanlı, milletler ötesi konular için ne kadar önemli olduğunu gösteriyor.130
3. Psikolojik Metot
Halk varlığının psikolojik yorumlanmasuun daha büyük, hazırlayıcı çalışmalar yapan diğer bilim dallannın yardımı olmadan yapılamayacağı açıktır. Etnoloji, filoloji, tarih veya sosyoloji yardımcı bilim dalları olarak ortya çıkarlar ve psikolojiye yalnızca çok az yer bırakırlar. Psikolojik çalışma tar-zının basında, R. Andree'mn "etnografik paraleller ve karşılaştırmalar" (1878) da da gösterdiği gibi etnolojiyle bağım sürdürür. Bunlar her şeyden önce yerküre üzerinde psikolojik paralelliği görünen halk inancının olaylarıdır; nazar vb...
Finlandiya okulu içindeki masal araştırması tarihî-coğrafik çalışma tarzım psikolojik çalışma tarzıyla bağlıyor. Hikaye varlığının sözlü aktanmında ruhsal faktörlerin önemi ortaya çıkıyor, ister halk bilgisi geleneğinin saklan-masında olsun isterse değiştirilmesinde. Psikolojik açıklama bölgelerinde Fr. Ranke yeni efsane araştırmalarım mitolojik yorumlamaların güvensizliğinden kurtarmak için daha da ileriye görürüyor. Anahtar sözcük "efsane ve yaşan-tı"dır. Halk efsaneleri artık "Tanrı mitleri"m değil, aksine insan zihin alanlarım tanıtmalıdır.
Fr. Stroh halk dilinin sözlüksel yapışım inceliyor. Ulusların ve halk gruplannın karakterize edilmesi, psikolojik esaslara dayalı halk bilgisi için verimli bir konu olduğu görülmüştür.
Bugünkü halk bilgisi sosyal psikolojiye ihtiyaç duyar.
4. Sosyolojik Metot
Sosyolojik halk bilgisi; her şeyden önce somut sosyal yapı için çaba gösterir. Sosyolojik halk bilgisinin bilimsel kavram alanım öncelikle bir sosyal büyüklük gösteren "toplum" kavramı oluşturur. Cemiyet amaçlı olmaktan ziyade daha çok doğal olarak büyüyen organik, sosyal bir teşekküldür. Mevcut doğal hayatın içine böyle bir cemiyet kültürel bağlardan, dil, gelenek-görenek ve dünya görüşü birliğinden oluşur.
Sosyolojik halk bilgisi yalnızca halkla ilgili cemiyet teşekküllerim göstermekle kalmaz. Manevî bir bilim olarak her şeyden önce kendini o cemiyetlerde kültür taşıyıcısı, aktanmcı, sözü edilen halk varlığının taşıyıcısı sayar.
Sosyolojik metot alan araştırmasıyla başlar. Bu metot tek tek gözlemlerin bir statik birlikte taşınmasından daha çok olmayı ister. O, birlikte yaşamadır.
130
Sosyolojik açıdan bakıldığmda bağın en kuvvetli gücü toplumun ortak dünya görüşüdür. Psikolojik halk bilgisi, daha çok millî dünya görüşünün manevî-ruhsal yanlanm görür. Tek tek sosyal gruplar hakkındaki çalışmalar sosyolojk-tarihsel metodu izler.
Sonuç olarak diyebiliriz ki bugünkü halk bilgisüun bilimsel çalışmala-nnda birçok değişik karışık ilişkiler olsa da bütün metotlar birlikte etki gösterirler.
D. Halk Edebiyataida Anlama ve Anlatan Yöntemleri
1. Düz Anlatan Yöntemleri:
Direkt anlatımdır. Tarif ve izah etme usulüdür. Ders konulanmn, öğretmen tarafından anlatılması esasına dayanan bir metottur. Buna takrir de denir. Anlatma en eski öğretim metotlanndan biridir.131
Bir konunun aktanimasında veya bir dersin işlenişinde öğretmen öğren-cilerine doğrudan hitap eder ve konuyu kendisi işler. Ayrıntıları bir bakışta görülmeyen, sebep sonuç ilişkileri kolayca fark edilmeyen durumlarda bu metoda baş vurmak yerinde olur. Öğretmen, bu metodu kullanırken ortaya bir takım fikirler koymalı, sentezler yapmalı, deliller göstermeli, gerekli açıklamalarda bulunmalıdır.132 Bu metot, gerekli temel bilgilerin verilmesi, bilginin kalabalık gruplara ulaştınîması, zamanın iyi kullanılması, kolay ve ekonomik olması bakımından eğitim ve öğretim için faydalıdır, öğrencilerin kavramakta güçlük çektikleri veya anlayamadıkları konularda öğretmen, anlatma yöntemine başvurur.133
Mesela Türk halk edebiyatmm öğretiminde halk hikayesi işlenirken öğretmen hîkayenin tanımım, sınıflandınîmasını, özelliklerim, kahramanlarım öğrencilere anlatarak verebilir.
2. Soru-Cevap Yoluyla Anlatan Yöntemleri:
Öğretmenin bir konu hakkında öğrencilerine, soru yoluyla amaçlanan bilgileri sezdirme ve kavratma metodudur. Bu metotta öğretmen, konu ile ilgili sorulan isabetli olarak önceden seçmelidir. Hazırlanan sorular, öğrencileri mutlaka düşünmeye, şahsi yetenek ve teşebbüslerini ortaya çıkarmaya yaramalı, onların muhakeme kabiliyetlerim geliştirmelidir. Bu düşünceden hareketle soru-cevap metodu her konu için esas alınmalı; öğrencilerin zeka ve düşünce melekesin! bu metotla geliştirmeli, işlenen konularla ilgili bilgi ve görüşlerim öğrencilere kendi kendine buldurabilmelidir.134
Solulara verilen cevaplar yanlış da olsa dersin amacı bakımından faydalıdır, çünkü medenî cesaret ve konuşma alışkanlığı kazandırılmış olunur.
131
Öğrencinin derse ilgisinin artmasında ve motive olmasına, düşünme yetene-ğinin gelişmesine önemli ölçüde yardımcı olur.135
Derste halk hikayesinin özellikleri verildikten sonra bir halk hikayesi okutulup ardmdan metinle ilgili daha önce hazırlanmış sorular sorularak öğ-rencilere hikayenin kahramanlan buldurulur; mekan ve zamanla ilgili tespitler yaptırılır. Böylece halk hikayesinin kavranmasına yardımcı olunur.
3. Drama Yoluyla Anlatan Yöntemleri:
Bİr olay, fikir veya durumun grup önünde dramatize edilmesi esasına dayanır.136
Bazı konularda geçen düşünce veya olaylar öğrencilere gösteri niteliğin-de yansıtılır. Öğretmen bu metotla amacım kolayca sezdirip kavratmalı; bunun için de konu ile ilgili bir takım araç-gereçlerden yararlanmalı, hatta yetenekli öğrencilerin jest ve mimiklerinden istifade edebilmelidir. Böylece sınıfta sanatçı, konu, öğrenci bütünleşmesi sağlanmış olacaktır.137
Özellikle tahkiyeli metinlerin işlenmesi esnasında yapılacak oyunlaştırma fayda sağlar. Öğrenciler metindeki kahramanların kişiliğine bürünür, onların nasıl düşündüğünü, ne hissettiğim, nasıl davrandığım yasayarak anlar. Bu metodun uygulanmasıyla öğrenciler başkaları gibi hisseder, başkaları gibi düşünür ve başkaları gibi davranırlar,'38 paylaşmayı ve paylaştırmayı öğrenirler.
Bir şiirin okunması, bir fıkranın anlatılması veya bir masalın canlandı-niması bu metoda örnek verilebilir.
4. Bireysel Öğrenci Çalışmaları ile Anlatım Yöntemleri:
Öğrencilerin bireysel olarak bir konu hakkında araştırma yapmalarıdır. Öğrenci yaptığı arşatırmayı öğretmenin de yardımı ile sınıfta sunar. Bu metot şu şekilde de uygulanabilir: öğretmen her öğrenciden konuyla ilgili araştırma yapmasını isteyebilir. Mesela, öğrenciler büyüklerinden mani'yi öğrenirler. Derste mani konuşu işlenirken her öğrenci bir mani söyleyebilir.
5. Yavaş ve Hızlı Öğrenenlere Anlatım Yöntemleri:
Bir sınıftaki öğrencilerin hepsinin öğrenme düzeyi aynı değildir. Bazı öğrenciler normale göre daha yavaş, bazı öğrenciler de daha hızlı öğrenebilir. Öğretmen öğrencileri hakkında mümkünse rehber öğretmenlerinden bilgi almalı veya öğrencileri gözlemleyerek her öğrenciye seviyesine uygun bir metot izleyebilmelidir. Yavaş Öğrenenlere özel ilgi gösterilmeli, gerekirse konu onun anlayabileceği şekilde tekrar anlatılmalıdır. Bir sınıfta çabuk öğ-
132
renenlerin derse ilgisini sürekli sağlamak da oldukça zordur. Öğretmen bunu göz önünde bulundurarak çabuk öğrenenleri dersle ilgili başka faaliyetlere yönlendirebilmelidir.
6. Ezber Yoluyla Öğretim Yöntemleri:
Ezber; "bir metni veya bir sözü eksiksiz, tekrarlayabilecek biçimde akılda tutmadır."
Halk edebiyatının öğretiminde ezber yoluyla öğretimden de yararlanılmalıdır. Öğrenciye; "koşma, türkü, mani, bilmece, atasözü, deyim, fıkra, tekerleme" ezberlettirilebilir. Böylece çocuk, konu işlenirken hafızasındaki örnekleri hatırlayacaktır. Ayrıca atasözü, deyim vb. ezberletilmesi çocuğa cümle yapışım verir, kelime hazinesin! zenginleştirir ve kendisine güveni arttırır.
7. Grup Çalışmaları Yoluyla Anlatım Yöntemleri:
Bir sınıfta öğrencileri belli gruplara ayınp aralannda iş bölümü yapıp belirli bir ders konuşu üzerinde çalışmalarım sağlamaya yönelik bir metottur. Gruba mensup öğrenciler birbirlerinden istifade ederler, etkilendikleri oranda faydalanırlar.139 Amaç, grubun tüm üyelerinin etkinliğe katılmasıdır. Grup çalışması pek çok şekilde olabilir. Mesela öğrenciler gruplara aynlarak halk edebiyatıyla ilgili konular (masal, fıkra, hikaye, destan, bilmece, atasözü, deyim, türkü, mani vb) gruplar arasında paylaştırılır ve öğrencilerden bu konulan araştırmaları istenebilir. Gruplardan, masal, fıkra gibi türlerin canlan-diniması istenebilir.
E. Türkçenin Öğretiminde Halk Edebiyatı Türlerinden Faydalanma Yöntemleri
Türk Halk Edebiyaü'na ait 'Ninni, Mani, türkü, destan, atasözü, masal, tekerleme, deyim, hikaye vb. tör'lerle 'Türkçenin, çocuklara öğretilmesi daha kolaydır. Böylece hem çocuğun hayal dünyası zenginleşir, hem de doğruluk, güzellik, yardımseverlik, hayvan sevgisi, adalet gibi kavramları öğrenmesi kolaylaşır. Ayrıca bu türlerin çocuğun kelime hazinesin! zenginleştireceği, cümle yapışım geliştireceği de düşünülmelidir.
Bu yöntemler kullanılarak çocuğa öyle bir eğitim verilmelidir ki çocuk kopya kabul etmemeli kendi kendine öğrenmiş olmalıdır. Bunun da başlama yaşı'ilköğretimin ilk sınıfları 'dır.
Bu cümleden olarak, ilk-orta öğretimlerimizde kültür aktanmında en önemli rolü üstlenmiş olan Türkçe dersinin genel amaçları. Milli Eğitim Bakanlığı, 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu''nda140 açıkça belirtilmiştir.
ilkele-rine uygun olarak;
1. Öğrencilere; görüp izlediklerim, okuduklarım tam ve doğru olarak anlama gücü kazandırmak; ; 2. Onlara: görüp izlediklerim, dinlediklerim, okuduklarım, incelediklerin!, tasarladıklarım söz ya da yazı
133
Bu cümleden olarak programda belirtildiği gibi, Türkçe öğretimi aynı zamanda hedef kitlenin "Ben kimim?" sorusuna cevap vermesidir.
Çocuklara millî kimlik kazandırma yolunda Türkçe öğretmenlerim büyük görevler düşmektedir. Öğretmenin, araç olarak kullanacağı metinler kültür aktarımı ve millî kimlik kazandırmak için çocuklara yol gösterici olmalıdır.
Çocuklanmıza "Türkçe'nin öğretiminde", Halk edebiyatı ürünlerinden;
ninni, mani, varsağı. Semaî, destan, türkü, güzelleme, koçaklama, taşlama, ağıt, nasihat, hikaye.. vb'lerinden yararlanılmalıdır. Zira bu tör'ler, ezberleti-lirse, çocuk, hem zihnen gelişir, hem kelime hazinesi zenginleşir, hem cümle yapışı kalıplaşır, hem kendine güveni gelir, hem de Türkçeyi sever ki böylece Türkçe öğretimindeki hedefe de ulaşılmış olur. İşte şimdi bu kültür varlıkla-nmızdan; ninni, mani, türkü ve destan'ın Türkçe öğretimindeki fonksiyonlarım satır baştan ile vermeye çalışalım:
1. Ninniden Faydalanma Yöntemleri
Çocuğun uyumasının sağlanması ya da ağlamasının durması için, sade bir dille ve hece ölçüsüne göre ezgili olarak söylenen ürünlerdir. Söyleyeni belli olmayan bu ürünler dörtlüklerden ve nakarat bölümlerinden oluşur.
Ninniler, bizi anadilimizle tanıştıran musiki zevkini tattıran en hoş ve çocuk benliğine en tesir eden ilk ürünlerdir. Ninnilerin şairi bestekarı annelerinüzdir (Demiray, 2003).
Ninni; "Annelerimizin çocuklarım uyutmak için söyledikleri türkülerdir ki, sabit şekli ve bir edebi kıymeti yoktur" (Onay, 1996).
"Annelerin süt emen çocuklarım uyutmak için ezgi ile söyledikleri mamur ve mensur sözlerdir" (Elçin, 2000).
"En az iki- üç aylıktan üç-dört yasma kadar annenin çocuğuna, onu ku-cağında, ayağında veya beşikte sollayarak daha çabuk ve daha kolay uyutmak yahut ağlamasını susturmak için hususi bir beste ile söylediği ve o an-daki halet-i ruhiyesini yansıtır mahiyette, umumiyetle mani türünde bir dörtlükten meydana gelen türkülerdir' (Çelebioğlu, 1995).
Ninnilerin Ana Dili Eğitimindeki Önemi: Çocukların beyinlerindeki dil'le ilgili merkezlerin gelişmesi, diğer bütün bilişsel fonksiyolann gelişmesi gibi uyarıcılar vasıtası ile olmaktadır. Ninniler de bebeklerin dil merkezleri
ile doğru ve amaca uygun olarak anlatma beceri ve alışkanlığım kazandırmak; 3. Öğrencilere Türk dilini sevdirmek, kurallarım sezdirmek; onları, Türkçeyi gelişim süreci içinde bilinçle, özenle ve güvenle kullanmaya yöneltmek; 4. On/ara; dinleme, okuma alışkanlık ve zevkim kazandırmak, estetik duygulannm geliş'meşinde yardımcı olmak: S. Türlü etkinliklerle öğrencilerin kelime dağarcığım zenginleştirmek; 6. Onların, ulusal duygusunu ve ulusal coşkusunu güçlendirmede kendi payına düşeni yapmak; 7. Sözlü ve yazılı Türk ve dünya kültür ürünleri yoluyla, Türk kültürünü tanıma ve kazan-malannda: Türk yurdunu ve ulusunu, doğayı, Hayatı, insanlığı sevmelerinde yardımcı olmak; 8.. On-lara bilimsel, eleştirici, doğru, yapıcı ve yaratıcı düşünme yollarım kazandırmada Türkçe dersinin pa-yina düşeni gerçekleştirmektir.
134
nin harekete geçmesinde ve Türkçenin fonotik yapışırım oluşmasında büyük öneme sahiptir. En çok söylenegelen ninnilerden birisini ele alarak, çocuk üzerindeki etkisini görelim.
Dandini dandini dastana Danalar girdi bostana Kov bostancı danayı Yemesin lahanayı
Da ve na hecelerinin tekrarı ile yaratılan ritim, çocukta sakinleşmeyi yaratırken, ilerde ağzından dökülecek hecelerin de bunlar olacağı muhakkaktır.
Hade benim yavrum ninni Uyuşun da büyüsün ninni Tıpış tıpış yürüsün ninni Ninni benim yavrum ninni
Çünkü ninni 'lerie kendi dilinin ilk kelimelerim, nağmelerim alır, onun gelecekte kullanacağı dilin ilk izleri ile birlikte Türkçenin hususiyetleri bu ninniler aracılığı ile zihninde yer almaya başlar.
Ninnilerin çocuktaki dil bilincinin yerleşmesinde, gelişmesinde önemli katkıları olduğu yadsınamaz bir gerçektir. Çocuklarınım büyütürken bu ge-leneğimizden onları mahrum bırakmamaya özen göstermeliyiz. Ninnilerimiz-le büyüyen çocuklanmız, hem daha erken konuşmaya başlar, hem de ileride konuşması kusursuz olur.
2. Maniden Faydalanma Yöntemleri
"her türlü hayat hadisesin!, aşk, gurbet, hasretlik, kıskançlık, tabiat vb. temleri işleyen manilerin ilk iki mısrası duyu, düşünce ve hayalin giriş kısmı-nı teşkil eder (Kudret, 1980)" 3. ve 4. mısralarda ise asıl konuyu vermeye çalışır" (Dizdaroğlu, 1969: 50).
Dostları ilə paylaş: |