198
harp, zelzele gibi büyük olaylar anlatsa da destan reel ifadelerden uzak hazır kalıplar halinde, belli bir sosyal çevre içine oturmamış, mahalli renklerden yoksun olarak karşımıza çıkıyor.
Destan
Dinleyin ahibba edeyim beyan Dillerde daima söylerisin heman Bin üçyüz on üçte bitin ki tamam Yunarüler ile olan kavgayı
Daim kahbelikle çıkar meydane Eşkıyadır diye eder bahane Kadın, erkek demez kasdeder cane Hiç mi düşünmekler ganî Mevla 'yi
iptida Girid'e bin parmak vurdu Miralay Vaso 'yu kumandan koydu Cezire usatı bunlara uydu Şübhesiz anlar da bulur belayı
Devletlere hemen haber erişti Cümlesi hep birden telaşa düştü Harb sefineleri çabuk yetişti Abluka ettiler hemen adayı
Vaso'ya nasihat hiç kar ekmedi Fenalıklanndan hiç vazgeçmedi Henüz oradadır çıkıp gitmedi Lakin kaptırmazlar hazır lokmayı
Yunanîler kat'en karar verdiler Hayır yok Girit'ten bize dediler Hudut boylanna yüz çevirdiler Bak şimdi yediler tatlı helvayı
Hududu boş sandı bu serseriler Açlık, susuzluktan canları inler Görsünler vahşîlik anları neyler Taciz eylediler bütün dünyayı
Giriştiler hudut tecavüzüm Cesur görünmeğe halkın gözüne Nasıl çıkacaklar insan yüzüne Şiddetli gördüler müdafaayı
199
Pek çok tecavüze cür'et ettiler Hayli leş bırakıp geri gittiler Kaçarken birbirin şurup ittiler îsîamlar arkadan çekti yunayı
Huda-yı lemyezel haksız iş yapmaz Mazlumların ahın yerde bırakmaz Yakında gösterir pek çok uzatmaz Bir anda mahveder kavm-ı adayı
Padişah tahtında çok sabır etti Elbet bu sabrın da vadesi yetti Umum kumandana irade etti Görsünler düşmanlar şimdi kavgayı Beş rumt Nisan 'da harb ilan oldu Düşmanların yüzü saranp soldu Yunan askerleri acep ne oldu Bırakıp kaçtılar koca ovayı
Ol saat çalındı hücum borusu islam askerleri arslan yavrusu Eğer isterseniz sözün doğrusu Bunlara layıktır demek fedayi
Her taraftan girişildi kavgaya Otuz altı saat sırtı sıraya Top, tüfenk sesleri çıktı semaya Zabitler kesmedi hiç kumandayı
Edhem Paşa geldi meyddn-ı harbe Askere buyurdu korkmayın asla istirahat edin var asker burda Teneffüs ediniz biraz havayı
Asker dedi Paşa 'm rica ederiz Biz ceng ü cidalde rahat ederiz Ölür isek dahi rahat ederiz Biz istemeyiz işbu tabiyeyi
Gelürken anamız eyledi nida Ay&llerinizle edin elveda Yavrularınız! gözetsün Huda Allah açık itsün sizlere rahı
Ömrümüz var ise yine geliriz înşaallah sizi hep sağ buluruz Ya şehid veyahut gazi oluruz Hemen biz bu yolda olduk fedayî
200
Babalanmızın öptük elini Kimimiz bıraktık taze gelini Bu devlet uğruna verip serini Canlar atıp geldik bizler burayı
Böyle söylenerek hep vedalaştık Hududa gelince bunca dağ aştık Kimimiz kurşuna sînemiz açtık Biz hiç düşünmeyiz artık dünyayı
Yaşasınlar şeci, arslan askerler Cesur kahramanlar er oğlu erler Şecaatlerinden titriyor yerler Edelim anlara hayır duayı
Hayri Paşa eydür: Haydi ileri Gün bugün evlatlar kalmayın geri Memnun eyleyelim Hak Peygamberi O emir kılmıştır bize gazayı
Bir taraftan Neş'et Paşafirkası Bulundur mevki' hudut ortası Göründü karşıdan düşman noktası Yerelim düşmana şimdi cezayı
Memduh Paşanın da çoktur gayreti Görenlerin mutlak artar hayreti Bir başka kuvvettir Hak din kuvveti Tarumar ettirir bütün adayı
Hakkı Paşa daim gözetir hakkı Hatırdan çıkarmaz cenab-ı Hakk'ı Yedirir askerlere güzel erzakı Gayreti tuttu kubbe-i mînayı
Haydar Paşa dahi vezîr-i sadık ismi müsmmaya hem de mutabık Askeri kendine düşmüş muvafık Hatırdan çıkarmaz ulu Mevla 'yi
Gazi Osman Paşa, hem Osman Paşa Nüfuzları geçer dağlara tasa Korkmaz bu arslanlar salar ateşe Memnun eylediler bütün dünyayı
Erkan-ı harbier de hep gider önden Fenn-i harbie çektik düşmana perde Sıkıştı düşmanlar hem üç dört yerde Aldık ellerinden biz Tesalya 'yi
201
Herde bütün süvarikolları Muayene etti bunlar yolları Dehşete getirdi gören bunları Toz duman ettiler bütür ovayı
Az. uzak durdular Yeni Şehir'den Piyadeler dahi geldi nehirden Arş ileri etti cümlesi birden Kaçtı Yunanlılar bırakt(ı) orayı
Istikbale çıktı ordaki Türkler Birlikte Rumlar'la hem Yahudiler Büyürün diyerek davet ettiler Çok ettiler Yunanlı 'dan şekvayı
înayet-i rahmet yetişti bize Üçler'le Yediler hem Kırklar bile Birlikte girdiler Yeni Şehir'e Şükür fetheyledik diktik bayrağı
Mehmed acizleri söyledim yani Usan-ı acz ile işbu destanı Kusurum bilirim çoktur noksanı Görünüz fakiri afve sezayı236
Aşık Mehmed
b.b. Aruz Ölçüsüne Dayalı Türler
Halk edebiyatı ürünlerinin manzum eserleri, önceleri millî vezin hece ile sözlü olarak söyleniyordu. Bilindiği gibi, îslamiyetten önceki Türk hayatında idare eden sınıfla idare edilen boy-il-ulus ve budun arasında duygu, düşünce, ülkü; hayat ve kainat anlayışı bakımından fazla bir fark yoktu.
Türkler, îslamiyeti büyük çoğunluk halinde 10. asırdan itibaren kabul ettiler. îslamiyeti kabulleri, aslında yerleşik ve göçebe olan Türklerin hayatlarında eski an'aneler devam etti. Hatta, eski dinlerin bazı an'anelerini îslamlaştırdılar. Ancak şehir ve kasabalarda sonradan kurulan medreseler mahdut sayıdaki insanları yeni dinin emrinde îslamî ilimler ile bilgi bakımından üstün hale getirince manevî hava bozuldu. Havas ve avam adlarıyla bir ikilik doğdu. Tabiî ki bunların bir edebiyattan da beraberlerinde geldi. Havas'ın edebiyatı Divan-Yüksek Zümre Edebiyatı idi. Avam'ın edebiyatı da Halk Edebiyatı idi. Aslında Divan Şairleri XX. yüzyıla kadar halk şiiri türün-de eserler vermişlerdir. Halk şairleri de bu yüksek zümre edebiyatı tür ve şekillerinde pek çok eser vermişlerdir. Halk şairleri, bilhassa-saz şairleri, Divan şairlerinden etkilenme ve biraz da özenti sonucu aruzla şiirler yazmış-
202
lardır. Bunlar aruzu iyi bilmedikleri için, aruzlu şiirleri birçok teknik kusurlarla doludur. Onlar, belirli kalıpların çevresinde dolaşmışlar, kulak dolgun-luğunun sağladığı yatkınlıkla aruz kalıplanna uyan şiirler söylemişler ya da yazmışlardır. Bilhassa XVII. asırdan sonra bazı Divan edebiyatı şekilleri, saz şairleri tarafından kullanılmış ve bunlara hususi isimler verilmiştir. Halk şiirinin. Divan şiirinden aldığı belli başlı nazım şekli gazeldir. Gazel şeklinde şiir söylemek Yunus Emre, Kaygusuz Abdal ile başlamıştır. Yunus ve Kaygusuz, dört mısra halinde telakki edilmesi mümkün olan Musammat (mısra ortaları da kafiyeli) gazel şeklim kullanmıştır. Böylece bir gazel-koşma kaynaşması ortaya çıkmıştır.
17. asırda Gevheri ve Aşık Ömer aruz veznim, divan şiiri dilini ve nazım şekillerim büyük ölçüde kullanmışlardır. Bu bir gelenek halini almış ve XIX. asRIn sonuna kadar devam etmiştir.
Halk şiirine mahsus aruz vezniyle söylenen şiirlerin başlıcalaRI: Divan, Selis, Semaî, Kalenderi, Satranç, Vezn-i Ahar'dır. Bunlar birbirlerinden ancak vezinleri, makamları ve ahenkleri ile ayrılmaktadır. Bunlar umumiyetle Murabba (dörtlük), bazen Gazel, Muhammes ve Müseddes şekilleriyle söylenmiştir.
1. Divan
Saz şairlerinin aruzlu şiirlerinin çoğu bu türdedir. Aruzun 3 Füilatün, 1 Failün kalıbında olan şiirlere divan adıNI verirler. Bu adlandırılış, yalnız kalıpla değil, ezgiyle de ilgilidir. Çünkü divanlar, özel bir ezgiyle okunurlar.237 Dörtlüklerden oluşan divanın kafiye şeması: (aaaa, bbba, ccca, ddda)'dır.
Divan
Ser-nigün kıldık zamanın sagar-ı mînasını Çekmeyiz simden gerii sakinin istiğnasını
Saganndan badesinden neş'esinden çektik el Basma çatsın felek ahval-i na-ber-casını
Hırka-püş olduk kalender-mesreb olduk hasılı Hiçe saydık alemin a'lasını ednasını
Düştüler çah-ı kazaya göz göre ikbal için Alemin gördük nice bînO. vü na-bînasını
Biz libas-ıfahn Mekkî çak çok ettik yine Talibi her kimse giysin atlas u dîbasını238
Mekkî
203
Divan
Şerh edip r&z-ı derünum ol cenana söylesem Payine yüzümü sürsem bî-bahane söylesem Katre-i eşkim dökülse dane dane söylesem Çektiğim her türlü gamdan bir nişane söylesem
Tutalım ben söylemişim ol peri ma 'zürdur Tıfl-ı nev-res hal-i dilden bilmemek meşhurdur Bilse de bî-merhamettir hüsnüne mağrurdur Bana rahm etmez o kafir müslümdna söylesem
Halimi takrir edersem yare bt-ma 'na yere Ede mi te 'sîr güya su gece mi mermere Ol kadar mazmunlu sözler söyledim ki dil-bere Bülbül-i güya oturdu bî-zebana söylesem
Çok muhabbet nüshasını alnıma yazdı kalem Başıma cem' oldu hep pervaneler çekti alem Ne çırağlar yaktı gör kim sîneme sem'-i elem Derdimi bir anlar olsa yana yana söylesem
Cam-ı çeşmimdir görünen eldeki peymane-var Saki-i gam dil sürahiden alır meyhane-var Gevheri bu keyfile çok söyledin dîvane-var Kail idim bir kelamı akılane söylesem 239
Gevheri
2. Selis
Saz şairlerinin aruzun feilatün/(failatün) feilatün/feilatün/feilün kalıbı-na uyan şiirlere selis denir. Selis de divan gibi ya gazel örgüsündedir ya da murabba, muhammes, müseddes biçimindedir. Kafiye şeması divanın aynıdır.
Selis
Gide mi haşre kadar hüzn île firkat acaba Yoksa hasıl ola mı yar ile vuslat acaba
O mürüvvetsiz o zülim o sitem-karenin ah Ere mi demlenme dest-i meserret acaba
Baksa bir kerre benim hal-i diğer-günuma ol Çeşm-i insaf ile etmez mi mürüvvet acaba
204
Beni gördükte yüzün döndürür ol afet-i can Ne içindir bana bu rütbe eziyyet acaba
Kime şekva edeyim kimlere feryad edeyim Uzanırsa nideyim leyle-i hasret acaba
Mürg-ı dil-ddr-ı heves bir gün olup meyi ede mi Kona mı Nuri kulun basma devlet acaba.
Tokadı Nurî
Selis
Yine aldı gam u efkar-ı dili dağ-ı tenin Acımaz mı yüreğin merhametin yok mu senin Ne reva çevri ola goncaya serv-i semenin Acımaz, mı yüreğin merhametin yok mu senin
Bunca cevr ettiğini kimseler ey gül edemez Ben gibi nale vü milisleri bülbül edemez Ah u efganıma kafir de tahammül edemez Acımaz mı yüreğin merhametin yok mu senin
Bunca derde kim kodun aşık-ı bî-çareleri Tiğ-ı cevrin ile açtın sineme yöreleri Dağ dağ oldu a kafir ciğerim pareleri Acımaz mı yüreğin merhametin yok mu senin
Çünkü göğsünde yok insafın a zalim nideyim Yarayım başım alıp özge diyara gideyim Sen git ağyar ile gül oyna da ben zar ideyim Acımaz mı yüreğin merhametin yok mu senin
Derd-i aşkın komadı Nuri mecalim yetişir Bu kadar çekmeye de kalmadı halim yetişir Yetişir çekticeğim gayri a zalim yetişir Acımaz mı yüreğin merhametin yok mu senin 240
Tokatlı Nurî
3. Semaî
Aruzun Mefaîlün/ Mefaîlün/ Mefaîlün/ Mefaîlün kalıbındaki şiirlere Semaî denir. Ayrı bir ezgi ile okunur. Kafiye düzeni, divan ve selise olduğu gibidir. Semaîler üç türlüdür.
a. Gazel, murabba, muhammes, müseddes biçiminde olanlar,
b. Musammat Semaî: Aruzun aynı kalıbında olan, fakat her beyti kafiyeli dört parçadan meydana gelen Semaîlerdir.
205
c. Ayaklı (yedekli) Semaî
Halk şairleri aruzun 4 Mefailün kalıbına Mafailün/ faulün ya da 2 Mafailün parçası ulayarak yazdıkları şüriere Ayaklı Semaî ya da Yedekli Semaî adı verilir.242
Semaî
Fitil veş giy külahı şem'a-yı süzmeden çıkma Dalaş sem 'in civarın merkez-i pervaneden çıkma
Eğer maksat seyahatsa gönül derya-yı vahdette Hubab-ı bade veş devret leb-i peymaneden çıkma
Eğer yarin yanağın okşamak öpmek ise arzun Deragus eyle dendan-ı dehan-ı soneden çıkma
Eğer Seyrani'ye süret-perest dersen bu deyrin sen Asıl divanna suret gibi büthaneden çıkma243
Seyranî
Semaî
Efendim gel bana bildir bu istiğna ne adettir Bana bildir bu istiğna ne adettir adalettir Bu istiğna ne adettir adalettir halavettir Ne adettir adalettir halavettir nezakettir
Nice ta'rifedem medhin bu alemde senin dilber
Edem medhin senin bu alemde dilber rüyin enver
Bu alemde senin dilber rüyin enver lebin sükker
Senin dilber rüyin enver lebin sükker saadettir
Yanaginda açılmıştır o gonca-ter gül-i ra'na Açılmıştır o gonca-ter gül-i ra 'na gözü şehla O gonca-ter gül-i ra 'na gözü şehla ne hüb sevda Gül-i ra'na gözü şehla ne hüb sevda ne takattir
Cüda kılmaz seni Hengam bedenden can cüda olsa Seni Hengam bedenden cüda olsa feda olsa Bedenden can cüda olsa feda olsa geda olsa Cüda olsa f eda olsa geda olsa şefaattir144
Hengamî
4. Kalenderi
Kalenderi, hakkında fazla bir inceleme görülmemektedir. Ancak Kalenderî'nin "Ahilik, Babaîlik, Abdallık, Haydarilik.. vb" gibi tarikatların isimi olması sebebiyle bu tarzdaki şiirlere de bu ismin verilmesi ihtimal dahilinde
206
ve şiirin Kalenderî'lere mahsus ayinlerde okunan Nefes/veya Nutuk'lann ahengi ile okunmaszndan ileri gelmektedir" şeklinde tarif edilmektedir.
Kalenderîler, aruzun Mefülü/ Mefailü/ Feilün kalıbı ve hece'nin 7+7 vezinleri ile yazıldığı ve özel bir beste eşliğinde söylendiği görülmektedir. Bazı araştırmacılar. Kalenderi'lerde kullanılan veznin, aruz'dan alınıp Halk edebiyatına mal edildiğim söylerler. Hakikatte ise, bu böyle değildir. Yapılan araştırmalar, Kalenderîlerin aruz'la değil, hece ile yazıldığını gösteriyor.
Kalenderîler de; divanlar, selisler, semailer gibi gazel, murabba, muhammes, müseddes biçimlerinde yazılırlar. Kalenderîler yapılarına göre üçe ayrılır.
a. Aruzun özel bir kalıbı ile gazel, murabba, muhammes, müseddes, biçimlerinde olanlar.
b. Ayaklı(yedekli) Kalenderler. Bu, Divan şiirindeki müstezatın aynıdır. Yine aruzun mefülü /mefaülü /mefaîlü /feulün kalıbında, mefülü /feülü /feülün, veya mefülü /mefail parçaları(ziyade) ulanan şiirleri ayaklı(yedekli) Kalenderi derler.
c. Hece ölçüsü ve dörtlükler biçiminde yazılan Kalenderîler. Hece ölçüsündeki dörtlüklerden oluşan Kalenderîler, bir dörtlüğün üçüncü mısrası, ondan sonraki dörtlüğün birinci mısrası olarak aynen tekrarlanır. Yalnız, son dörtlükte kafiye, anlam ve uyum bozulur.
Kalenderi
İçtin mi a canım yine mestane durursun Gamzen gibi aşıklara bigane durursun
Kimden söz işittin ki cefa hakkına dair Böyle güzelim hatırı virane durursun
Geç şahım otur basımın üstünde yerin var El bağlı efendim kime divane durursun
Bir çift idiniz vuslat-ı devlette geçen gün Nettin esini ey peri bir done durursun
Sen al ile basımdan alıp aklımı şimdi Ey rind-i felek-meşreb edîbane durursun
Öldürmek ise Nuri kulun kasdina böyle Cem hançeri oldur o paşam ya ne durursun
Tokatlı Nuri
Kalenderi
Gönlüm seni ey şüh-i sitem-ger sever oldu flicrin bana ah kim neler etti neler oldu
207
Sensiz geceler hem-demim ah-ı seher oldu Her saat-ı hicrin bana bin yıl kadar oldu
Feryad u figanım bu gece arşa dayandı Derd ü gam ile didelerim kana boyandı Firkat günü ah böyle uzandıkça uzandı Her saat-ı hicrin bana bin yıl kadar oldu
Rahm eyle bu firkat odunu sondur e fendim Bir katre zülal-ı lebim gönder efendim Mehcür olalı bir iki üç gündür efendim Her saat-ı hicrin bana bin yıl kadar oldu
Ahımla cihan gamz eder bu ne aceb ah Hicran oduna can u ciğer y andı bu şeb ah Neyse bu Gedayî kulunu terke sebeb ah Her saat-ı hicrin bana bin yıl kadar oldu246
Gedayî
5. Satranç
Satranç teriminin bir tür adı oluşunun sebebi bilinmemektedir. A. T. Onay, "Bu şekilde irticalen şiir söylemek güçlüğü mucib olduğu için sadrenc'den veyahut bentlerinin adedi onaltıyı, ekseriya, tecavüz etmediği için satranç tahtasının şeklinden alınmış olması muhtemeldir. "demektedir.
Satranç, musammat beyitlerden olduğu için, her mısra iki eşit parçaya bölünür ve iç kafiye bulunur. Musammat mısralar alt alta yazılırsa bir dörtlük elde edilir.
îç kafiyeye göre kafiye şeması: abab- aaab- dddb'dir. Satranç, hece ölçüsünün 8+8 kalıbına da uyar.
Saz şairlerinin aruzla yazdıkları türlerden biri olan Satranç'ın örnekleri de azdır. Ve ancak XIX. yüzyılda görülür. Aruzun 4 müfteilün kalıbındadır. Gazel biçimindedir. Özel bir beste ile söylenir.
Satranç
Medhine meddah olalım hüsrev-i hüban güzele Vasfına sözler bulalım dinleye yaran güzele
Benzeyemez hür u melek hidmetine çektik emek Dişleri zer sone gerek zülfü perişan güzele
Dayanamam nazlanna tüti gibi sözlerine Çekme seza gözh'rine kuhl-i Sıfahan güzele
208
Söyleme efsane gibi bakması bigane gibi Sem 'ine pervane gibi yan güzele yan güzele
Söylese diller dolaşır bakmaya gözler kamaşır Sırmalı kaftan yaraşır serv-i hıraman güzele
Yüzüne zer hızma ile cebhe zeheb düzme ile Başta oya yazma ile yakışır elvan güzele
Ruhları gül gonca femi kendi aşiret Hatem'i Gezseler Rum u Acem 'i olmaya akran güzele
Serv-i sehî kametime k&met-i kıyametime Gelse eğer da 'vetime kesmeli kurban güzele
Emrine ta 'at edelim cevrine gayret edelim Haneyi halvet edelim bir gece mihman güzele
Cam ile mey süzdürelim bezme şeker ezdirelim Seyr ederek getirelim bağ ile bostan güzele
Dertli-i efkendeleriz vasfım güyendeleriz Can baş ile bendeleriz şimdi Alt-şan güzele249 Aşık Dertlî
6. Vezn-i Aher
Saz şairlerinin 4 müstef Hatun kalıbında yazdıkları şiirlere Vezn-i aher denir.
Vezn-i Aher'de her mısra, ilk üçü birbiriyle kafiyeli, dört eşit parçaya bölünmüştür. Her parça, ardından gelen nusraların başında tekrarlandığı gibi, öteki parçalar da aynı mısra da birbirini izler. Bir bent'teki mısraların her parçası, ayrı harflerle gösterilirse, bent'in şeması şöyle olur:
abcç- bcçd- cçde- çdef. Şimdi buna bir örnek verelim:
Vezn-i Aher
Ey vasl-ı cennet/kıl cana minnet/vay serv-i kamet/can içre cansın Kıl cana minnet/vay serv-i kamet/can içre cansın / nevres fidansın Vay serv-i kamet/can içre cansın / nevres fidansın/şüh-ı cihansın Can içre cansın / nevres fidansın/şüh-ı cihansın/gözden nihansın
Üftaden oldum / gül gibi soldum / sor bana n 'oldum / cevrinle canan Gül gibi soldum /sor bana n 'oldum/ cevrinle canan /oldum perişan Sor bana n 'oldum / cevrinle canan / oldum perişan / ey fitne-devran Cevrinle canan/oldum perişan / ey fitne-devran /ahir zamansın
209
Bir hüb edasın /pek dil-rübasın / lîk pür-cefasın / sırrın bilinmez Pek dil-rübasın / lîk pür-cefasın / sırrın bilinmez / nakşın alınmaz Lîk pür-ce fasın / sırrın bilinmez/nakşın alınmaz/mislin bulunmaz Sırrın bilinmez/nakşın alınmaz/mislin bulunmaz/bir nev-civansın Aşüfte halim/re f et melalim /gel beri zalim/lütfet ne dersem Re f et melalim /gel beri zalim /lütfet ne dersem/ol bana hem-dem Gel beri zalim / lütfet ne dersem / ol bana hem-dem / gönlüme her dem Lütfet ne dersem /ol bana hem-dem /gönlüme her dem /günden ayansın Ettimse ahi/fethetti mahı/aşk-ı ilahî /var sende gayet Fethetti mahı / aşk-ı İlahî/var sende gayet / Hak'tan hidayet Aşk-ı ilahî/var sende gayet / Hak'tan hidayet / Nün nihayet Var sende gayet / Hak 'tan hidayet / Nün nihayet / sahib-i divansın25'
Tokatlı Nuri
Örnekte görüldüğü gibi, dört mısralı vezn-i aherde iç kafiyelerin durumu:
a. Her bent'in birinci nusraındaki ikinci parça, ikinci mısraın basında,
b. Her bent'i birinci misnndaki üçüncü parça, üçüncü mısraın üçüncü parçası olarak,
c. Her bent'in birinci mısraındakison parça, dördüncü mısraın birinci parçası olarak tekraralamr.
Her bendi üç mısralı vezn-i aher de vardır. Ancak örneğine az rastlanır:
Vezn-i Aher
Ey can-ı alem/bir ince belsin /her sırra mahrem /sen bî-bedelsin Ey can-ı alem /her sırra mahrem /vay gonca gül-f em /gayet güzelsin Gayet güzelsin/sen bî-bedelsin / bir ince belsin/tul-i emelsin
Ey çeşm-i fettan /anladım bildim /yok sende iman /beyhude yeldim Ey çeşm-i fettan /yok sende iman / katlime ferman /ben reva kıldım Ben reva kıldım/beyhude yeldim /anladım bildim /ahir ecelsin
Çok derde düştüm/var söyle yare/ aşkınla pistim /yandım ne çare Çok derde düştüm/aşkınla pistim /yandım tutuştum/bir şîvekare Bir şîvekare /yandım ne çare / var söyle y are / durmasın gelsin
Bir vasla ermek / hübların şahı /yüz yüze sürmek / diller penahı
Bir vasla ermek /yüzyüze sürmek /yok mudur görmek / sen hüsn-i mahı
Sen hüsn-i mahı / diller penahı / hübların şahı /burc-i hilalsin
210
Durdunsa bensin/aferin Nün/gülsüz dikensiz/etme gurur Durdunsa bensiz / gülsüz dikensiz / istemem sensiz / cennat ü huri Cennat ü huri/etme gurüri / aferin Nuri / sahib-gazelsin 252
Tokatlı Nurî
Vezn-i aher, aruz'un müstefilatün kalıbında yazıldığı gibi, divan'lar şeklinde de yazılır. Vezn-i aher'in bir de zincirleme biçimi vardır. Zincirleme vezn-i aherde nusralar, ya iki, ya da dört müstefilatün parçasından meydana gelirler.
Vezn-i aher aruzun müstefilatün kalıbında yazıldığı gibi aşağıdaki biçimde olan divanlar da vezn-i aher sayılmaktadır. Bu birkaç bentten oluşan vezn-i aherin kafiyelerinin genel seması; divan, selis. Semaî ve Kalenderininn aynıdır. aaab-(aaaa-abab- aaba)- bbba- ccca...
Olpen-rü çeşm-i ahu mehlikalar canıdır Çeşm-i ahu zülf-ü hoş-bü canımın cananıdır Mehlikalar canımın eğlencesi candan aziz Canıdır cananıdır candan aziz mihmanıdır
Mübtela-yi derd-i aşkı ol perinin cism ü can Derd-i askı kim çekerse istemez mülk-ü cihan Ol perinin istemez üftadesi bag-ı cenan Cism ü can mülk-ü cihan bağ-ı cenan kurbanıdır
Hal ü hattı nazenindir her eddsı dilrüba Nazenindir şuh ü mümtaz neş 'edar sahih- vefa Her edası neş 'edar ayine-veş ibret-nüma Dilrüba sahib-vefa ibret-nüma unvanıdır
Hamd-i bî-had tazelendi sayesinde bezm-i Cem Tazelendi cam-ı gül-gün zümre-i ali-himem Sayesinde zümre-i uşşak bütün erbab-ı dem Bezm-i Cem ali-himem erbab-ı dem meydanıdır
Ey Hüzün barekallah yazdı hamen nazm-ı ter Barekallah kadri vardır her sözün hikmette bir müciz-eser Yazdı hemen her sözün hikmette bir mucîz-eser Nazm-ı ter manend-i zer müciz-eser divanıdır154
Huzürî
c. Halk Edebiyatında Nesre Dayalı Türler
Halk edebiyatının belli başlı nesir türleri; mitler, efsaneler, hikayeler, masallar, fıkralar, temaşa eserleri (Karagöz, Orta Oyunu, Meddahlık) ve
211
bilmeceler: kukladir. Bunlardan ferdi olanları olmakla beraber, pek çoğu anonim olan ve bir kısmı folklor mahsulü durumunda bulunan nesir türlerine atasözlerini de eklemek gerekir.
1. Mitler
Mitoloji, Mit bilimi anlamına gelir. Mit (Yunuancası: Myth; Osmanlı Türkçesinde: Usture, esatir) ise bazı araşürmacılara göre "ilkel toplumlar için olay 'fable' 'fiction'" karşılığı olarak kullanılmıştır. Mitin asıl anlamı "Gerçek hikaye" bunun da ötesinde "Sahip olunan çok değerli şeyler, kutsal, değerli ve manalı olandır."
Bugün bu kelime hayal, tasavvur, gerçeğin bozulması anlamlanna gelmektedir. Etnolog, sosyolog, tarihçi ve din adamlarına göre ise "Kutsal geleekler, ilkel inanışlar, örnek modeller" anlamını taşımaktadır.
Mitin herkes tarfindan kabul edilebilir bir tarifim yapmak çok zordur.
Mitler, kutsal bir hikayeyi ihtiva eder. İlkel zamanlarda meydana gelmiş olduğuna inanılan bir olay, veya şeylerin nasıl meydana geldiğini anlatır. Olaylarda yer alan karakterler taunlar ve tabiat üstü varlıklardır.
Mitler her zaman yaratılışla ilgilidir. Bir şeyin nasıl hayata geçtiğini ya da bir davranışın oluşum biçimini izah eder.
Mitler olağanüstü varlıkların hikayesini ve onların kutsal güçlerim açıklar. Bu bakımdan insanlara bir model sunar.
tikel insanlar, mitik olayları yalnız hatırlamakla kalmaz, kendilerim bu olayları zaman zaman yeniden yaşamakla yükümlü tutarlar.
Bu özelliklerinden dolayı mitlere saygı gösterilir, ulu orta anlatılmazlar. Genellikle yaşlı öğretmenler öğrencileri ile ormanda inzivaya çekildiklerinde ve giriş merasimlerinde anlatılır.255
Mitler, efsane ve masallara bazı bakımlardan benzemekle birlikte bazı yönlerden aynlır:
Mit ve efsane her ikisi de gerçek kabul edilir. Mit uzak geçmişi ve farklı bir dünyayı, efsane yakın geçmişi ve günümüz dünyasını; mit insan dışı varlıkları efsane insanı konu edilir. Mit kutsal kabul edilirken efsane genellikle kutsal, fakat bazı hallerde kutsal da olmayabilir.
Mit ve masal ayrımında da masal kurmaca, herhangi bir zaman dilinimde, herhangi bir yerde, insan ve diğer varlıklar arasında geçmesi gibi özellikleriyle mitten aynlır. En önemlisi de masal kutsal kabul edilmez.
Dostları ilə paylaş: |