545 Şûrayı Devlet Teşkilâtı Kanunu Lâyıhası, TBMM Zabıt Ceridesi, c.19, (İ:6, 11.11.1341, c.1) Oturum tutanaklarına ekli, s.1
546 Anayasa Teklifinin hangi tarihte hazırlandığı ve Meclise sunulduğuna ilişkin bilgiler için bkz. Şeref Gözübüyük, Zekâi Sezgin, 1924 Anayasası Hakkındaki Meclis Görüşmeleri,AÜSBF İdari İlimler Enstitüsü Yayını, 1954. Özellikle “Teşkilatı Esasiye Hakkında Kanunu Esasi Encümeni Mazbatası ve Teklifi Kanunisi”nin hazırlanışı şekli ve tarihine ilişkin belirsizlik için Tahsin Bekir Balta’nın açıklaması. s.XI; Ayrıca, teklif metni ve gerekçesi için s.1 vd.
547 Türkiye Cumhuriyeti İlk Anayasa Taslağı, Boyut Yayın Grubu, İstanbul 1998; Bir tıpkıbasım olan bu çalışmanın ilk sayfasında “Teşkilat-ı Esasiye Kanunu, Proje Halindedir. Gazi M.K., 1339-1342” yazmaktadır.
548 Faruk Alpkaya, Türkiye Cumhuriyeti’nin Kuruluşu (1923-1924), İletişim Yayınları, İstanbul, 1998, s.269
549 Ibid., s.17
550 Ibid., s.1
551 TBMM Zabıt Ceridesi, c.8/1, (İ:36, 13.4.1340, c.1), s.634
552 İdari dava terimi, sadece maddeyi görüşen milletvekillerini şaşırtmamıştır. Tanıtılması için yazılar yazılmasına karşın öğretide yerleşmesi de süre almıştır. Örneğin, Siyasal Bilgiler Okulu İdare Hukuku Profesörü Hasan Refik Ertuğ, Okulda 1942 yılından itibaren verdiği derslerinde, idare davası ve idare yargısı terimlerini kullanmaktadır. Hasan Refik Ertuğ, İdare Hukuku Dersleri I: İdare’nin Denetlenmesi,Ar Basımevi, Ankara, 1947. İdarenin yargısal denetiminin tanıtılması için çeviriler yayınlanmıştır. Bonnard’ın idarenin yargısal denetimi konusunda önemli kuramsal tartışmaların yer aldığı, kuramsal yönü ağır basan eseri 1939 yılında yayınlanmıştır. Roger Bonnard, İdarenin Kazaî Murakabesi,(Çeviren Ahmed Reşid Turnagil), İstanbul Üniversitesi Ana İlim Kitapları Tercüme Serisi Hukuk 2, İstanbul, 1939; İstanbul ve İzmir Barolarında da tanıtım konferansları yapılmış, sunuşlar basılmıştır. Abdülhak Kemal, “Cumhuriyet Devrinin İdare Sahasındaki Feyizli Bir İhdası: İdarî Kaza”, İstanbul Baro Mecmuası, Cumhuriyetin onuncu yıldönümü münasebetiyle neşredilen fevkalâde sayı, 1933, s. 4197; Refik Şevket İnce, “İdarî Kazada İptal Davalarının Mahiyeti ve Hukukî Neticeleri”, İzmir Baro Dergisi,yıl 2, 1937, sy.3-7, s.311-328; Ekrem, “İdarî Kaza”, İdare (Dahiliye Vekâletinin Aylık Mecmuası), yıl 7, 1934, sy.70, s.368-371
553 İbrahim Ali, “İdari Heyetler”, İdare, yıl 3, sy.28, 1930, s.1468
554 Shaw&Shaw, History of the Ottoman Empire and Modern Turkey, c.II, s.379
555 Örneğin bkz. Ekinci, Tanzimat ve Sonrası Osmanlı Mahkemeleri, s.337
556 Şûrayı Devlet Teşkilâtı Kanunu Lâyıhası,TBMM Zabıt Ceridesi, c.19, (İ:6, 11.11.1341, c.1) oturum tutanaklarına ekli, s.1; Kanunlaşmış hali, 23 teşrinisani 1341 tarih ve 669 sayılı Şûrayı Devlet Kanunu, R.G., 7 kanunuevvel 1341, sy.238; Düstur, 3. tertip, c.7, s.94-101
557 TBMM Zabıt Ceridesi, c.28, İ:1, 1.3.1339, c:1, s. 5
558 Şûrayı Devlet Teşkilâtı Kanunu Esbabı Mucibe Lâyıhası, TBMM Zabıt Ceridesi, c.19, (İ:6, 11.11.1341, c.1)’oturum tutanaklarına ekli, s.1
561 İdari yargıda, idarenin hukuksallığını denetlemenin tek aracı iptal davasıdır (tam yargı davası zararların giderimini amaçlar). Bu dava “bir idari işleme” karşı açılır. İşlem temelli bir denetim yapılmasının nedeni, idari yargının Fransa’da bakan-yargıç sisteminden evrilmiş olmasıdır. Bu tarihsel aşamada idarenin herhangi bir uygulamasından yakınan kişinin ilk önce idareye başvurması gerekmektedir. İdarenin vereceği karar yargısal bir karar sayılmakta; Fransız Devlet Şurası bundan sonra, sanki bir temyiz mercii gibi devreye girmektedir. 1889 tarihli Cadot kararıyla bakan-yargıç sistemi sona erdikten sonra da Fransız Devlet Şurası bu koşulu sürdürmüş; önüne mutlaka açık bir idari işleme karşı gelinmesini istemiştir. Bu “işlem koşulu”, yargısal denetimden kaçmak isteyen idarenin işine yaramış, idare yapılan başvuruları yanıtsız bırakarak yargısal denetimin önünü tıkamıştır. İdarenin bu kaçışının önüne, “zımni ret” varsayımını kabul eden 17 Temmuz 1900 tarihli Yasa ile geçilmiştir.
562 TBMM Zabıt Ceridesi, c.19, (İ:6, 11.11.1341, c.1), s.135
563 Göreli, Devlet Şûrası, s.50
564 Şenyapılı, Ankara Kentinde Gecekondu Gelişimi (1923-1960) adlı çalışmasında, iki kroki sunmaktadır. “1923’ten önce varolan ve 1945’e dek yapılan kamu binaları dağılımı” ve “1923-1945 arasında Türk ve yabancı mimarlar tarafından yapılan kamu binaları dağılımı”nı aktaran bu iki krokide, Orduevi binası yer almakta, fakat hemen yanında bulunan Şûrayı Devlet binasının alanı boş gösterilmektedir. Tansı Şenyapılı, Ankara Kentinde Gecekondu Gelişimi (1923-1960), Kent-koop Yayınları, Ankara, 1985, s.34- vd.
İnci Aslanoğlu’nun Erken Cumhuriyet Dönemi Mimarlığı (1923-138) isimli kapsamlı çalışmasında da, dönemin kamu binaları tek tek tanıtılmış olmasına karşın, Şûrayı Devlet binası yer almamaktadır. İnci Aslanoğlu, Erken Cumhuriyet Dönemi Mimarlığı (1923-138),ODTÜ Mimarlık Fakültesi Yayınları, Ankara, 2001; Ayrıca, İnci Aslanoğlu, “1928-1946 Döneminde Ankara’da Yapılan Resmi Yapıların Mimarisinin Değerlendirilmesi”, in Tarih İçinde Ankara (der. Ayşıl Tükel Yavuz), ODTÜ Ankaralılar Vakfı, Ankara, 2000, s.271-286
Şûrayı Devlet binasının izine rastlanılamayan diğer bir kaynak Yıldırım Yavuz, “1923-1940 Arası Ankara’da Mimari”, (ed. Enis Batur) Ankara Ankara,Yapı Kredi Yayınları, 1994, s.201-205
565 Metin Sözen, Mete Tapan, 50 Yılın Türk Mimarisi, İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, 1973, s.168
566 Ibid., s.99
567 Aslanoğlu, “1928-1946 Döneminde Ankara’da Yapılan Resmi Yapıların Mimarisinin Değerlendirilmesi”, s.108
568 Sözen, Tapan, 50 Yılın Türk Mimarisi, s.170
569 1924 Anayasası’nın dilinin, 10.1.1945 tarih ve 4695 sayılı Yasa ile sadeleştirilmesi ile 51. maddede düzenlenen Şûrayı Devlet teriminin yerini “Danıştay” terimi almıştır. Bu tarihten sonra 1946 yılında Şûrayı Devlet Kanununda değişiklik yapan 4904 sayılı Kanun’da da Danıştay adı kullanılmıştır. 1952 yılında 5997 sayılı Kanun ile Anayasa’nın eski diline dönüşmüştür. Buna uygun olarak da 1954’teki kanun değişikliğinde Devlet Şurası, 1959 yılındaki kanun değişikliğinde ise tekrar Şûrayı Devlet terimleri kullanılmıştır.
570 Tekeli de bir söyleşisinde modernist mimari ile ilgisini belirtmektedir: “İlk yıllardan beri Modernist Mimari ilkelerinin ve etiğinin bize çekici ve inandırıcı geldiğini başka vesilelerle de söylemiştim. Bu ilkeler ve etik anlayışı, ilkokul yıllarından başlayarak bizim kuşağımıza güçlü bir biçimde öğretilen, ulusça çağdaş medeniyet düzeyine ulaşmamızı amaçlayan Atatürk ilkeleri ve Cumhuriyet öğretisi ile de uyumlu görünüyordu. Mimaride bizim tarihselci, nostaljik, rejyonalist yaklaşımlardan uzak durmamızın nedeni herhalde bu düşünceler olmalı. ... İlk yıllardan beri, toplumsal bir sanat olan mimarlığın mimar için değil toplum için ve toplumun olanakları ile yapıldığı, mimarlığın bir gösteriş aracı değil bir hizmet mesleği olduğu galiba köklü bir biçimde bilincimize yerleşmiş. Bu bilinç bizi tüm tasarımlarımızda yapı ekonomisini en başlarda düşünmeye, inanılır gerekçelere dayanan biçimleri aramaya, olağan, belki dingin denebilecek bir mimariye yöneltiyordu.” Doğan Tekeli ile 5.3.2002 tarihinde yapılan söyleşi, http://www.arkitera.com/diyalog/dogantekeli/soylesi.html (1.5.2005)
571 Danıştay Albümü (1868-1968), Danıştay Yayınları, Ankara, 1968
572 “Resepsiyon”, “yabancı hukuk alımı”, “hukuk sisteminde benzerlik” kavramları için bkz Cahit Can, Hukuk Sosyolojisi ve Tarih Açısından Resepsiyon, Basılı olmayan doçentlik tezi, Ankara 1982; Ayrıca Bozkurt, Batı Hukukunun Türkiye’de Benimsenmesi, s.114 –147; Esin Örücü, “Conseil d’Êtat: The French Layer of Turkish Administrative Law”, International and Comparative Law Quarterly,vol.49, July 2000, s.679