Türk tekke şİİRİ Eskişehir 2013 Türk Dünyası Kültür Başkenti Ajansı Kapak Ebrusu



Yüklə 0,56 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə12/81
tarix31.12.2021
ölçüsü0,56 Mb.
#112073
1   ...   8   9   10   11   12   13   14   15   ...   81
Turk Tekke Shiiri 2013

TEKKE ŞİİRİNİN TARİHÇESİ
Tekke  şiirinin  doğuşu  ve  başlangıcı  tarikatların  ortaya 
çıkışıyla başlar. Bu anlamda Türkler arasında bilinen ve yayılan 
ilk tarikat Yesevilik’tir. Dolayısıyla bu edebiyatın piri Ahmet Yesevi 
de bilinen ilk Türk sufisi olarakTekke şiirinin de ilk temsilcisidir.
Ahmet Yesevi, geniş halk kitlelerine din ve tasavvufu öğretmek 
ve  benimsetmek  amacıyla  hikmet  adını  verdiği  şiirler  söylemiş 
bir  tarikat  önderidir.  Daha  sonra  Anadolu’nun  Türkleşmesi  ve 
İslamlaşması  için  müritlerini  Anadolu’ya  göndermiş  ve  onlar 
yoluyla da Tekke şiirinin ilk örnekleri bu topraklarda bilinir ve 
söylenir olmuştur.
Ahmet  Yesevi’nin  müritleri,  tasavvufun  Anadolu’da 
yayılmasını  sağladılar.  Bu  olay  neticesinde  Anadolu’da  başka 
tarikatlar da kurulmaya başlandı. Bunlar arasında Mevlevilik ve 
Bektaşilik tesirleri itibariyle söylenmesi gereken ilk tarikatlardır. 
Bunları  Halvetilik,  Nakşibendilik,  Rufailik  gibi  diğer  tarikatlar 
izlemiştir.  Tarikatlar,  halk  ve  aydınlar  nezdinde  geniş  bir  kabul 
görünce  edebiyatı  da  etkilemişler ve  Anadolu  Tekke  şiirinin  ilk 
temsilcileri ortaya çıkmaya başlamıştır.
Bu anlamda sözünü edeceğimiz ilk isimler 13. asırdan itibaren 
eser vermeye başladılar. Bunlar arasında Edip Ahmet Yükneki, 
Yusuf  Has Hacip, söylenmesi gereken isimlerdir. Bunların tarzı 
Divan edebiyatı tarzıdır; fakat tasavvuftan etkilenmişlerdir. Tekke 
şiiri kapsamına uygun eser veren isimler ise Ahmet Fakih, Şeyyad 
Hamza, Âşık Paşa, gibi Türk sufileri bu edebiyatın Anadolu’da 
temelini oluşturan isimlerdir.


13
Bu  çağda  asıl  anılması  gereken  isim  Mevlânâ’dır.  Türkçe 
yazmadığı için Türk edebiyatı içerisinde incelenmeyen Mevlânâ, 
bilhassa divan şairleri üzerinde tesirli olmuştur. Bu tesir günümüze 
kadar  sürmüştür.  Onun  sofiyane  şiirleri  hemen  her  kesimden 
insanı derinden etkilemiştir.  Mevlânâ’nın oğlu Sultan Veled ise 
babasının aksine Türkçe söylemeyi tercih etmiş sufi bir şairdir.
Mevlânâ’nın halk şiiri tarzında eser veren örneği ise Yunus 
Emre’dir. O, sade Türkçe’yle ve milli vezinle yani hece ölçüsüyle 
söylediği  şiirlerle  Anadolu’daki  Tekke  edebiyatının  ilk  büyük 
şairidir ve bu özelliğini asırlar boyunca korumuştur. Denilebilir ki, 
Tekke şiirinde ondan büyük bir isim bir daha gelmemiş, sonraki 
bütün şairler, Yunus Emre çizgisinde şiirler söyleyerek bu geleneği 
sürdüren isimler olmuşlardır.
Yunus Emre’den itibaren, Anadolu’nun iyice Türkleştiği ve 
İslâmlaştığı  bu  asırda  halka  tasavvufu  anlatmak  amacıyla  çok 
sayıda  eserler verilmiştir. Divan şiirinde de tasavvuf  etkisi iyice 
belirginleşmeye başlamıştır. En ilginç örnek olarak burada Seyyid 
Nesimi’yi anabiliriz.
14. asırda Anadolu’daki sufi edebiyat, 13. asırda olduğu gibi 
altın çağını yaşamıştır. Çağın tekke şiirine hâkim olan isim Yunus 
Emre’dir.  Onun  çizgisinde  eser  veren  pek  çok  şair  yetişmiştir. 
Bütün şairler Yunus tarzında söylemeyi tercih etmişledir. Bunlar 
arasında  Said  Emre  ve  Kaygusuz  Abdal,  Yunus’u  takip  eden 
en  önemli  iki  şair  olarak  öne  çıkarlar.  Bunların  dışında  bu  şiir 
geleneğini sürdüren isimler olarak Gülşehri, Eflaki Dede ve Elvan 
Çelebi dikkat çeken isimlerdir.
15. asırda Tekke şiiri iyice kökleşmiş ve kurumlaşmış olarak 
karşımıza  çıkar.  Merkezden  muhite  doğru  bir  yayılmanın  içine 
girer.  Anadolu’nun  dört  bir  yayına  yayılan  tekkeler  ortaya 
zengin bir sufi şiir geleneği çıkarır. Asrın büyük ve etkili tarikatı 
Bayramiliğin  kurucusu  Hacı  Bayram  Veli,  onun  şeyhi  Hamid-i 
Veli,  Eşrefoğlu,    Ömer  Ruşeni,  Kemal  Ümmi,  Cemal  Halveti, 
Muhittin Dolu, Erzurumlu İbrahim Hakkı, Abdurrahim Rûmi, 
İbrahim  Tennûrî,  Akşemseddin,  Emir  Sultan…    tesir  sahaları 
geniş olan isimlerdir. 


14
Aynı asırlarda divan şiirinde de bu anlamda Süleyman Çelebi, 
Germiyanlı  Şeyhi,  Necati  Bey,  Yazıcıoğlu  kardeşler  Yazıcıoğlu 
Mehmet  ve  Ahmet  Bircan  zikredilmesi  gereken  isimlerdir.  Bu 
çağın Yunus Emresi ise Eşrefoğlu Rumi’dir.
16. asra gelince; önce bu asırdaki bir özellikten bahsedelim.
Bu  asırda  Osmanlı  coğrafi  sınırlarını  en  son  noktalarına  kadar 
genişletmiştir. İstanbul, dünyaca tanınan ve kabul gören bir kültür 
sanat  şehri  olmuştur.  Dolayısıyla  bu  genişleme  ve  gelişmelere 
paralel  olarak  tasavvuf   da  genişleyip  yaygınlaşmıştır.  Bilhassa 
Hacı  Bayram’ın  ölümünden  sonra  onun  kurduğu  Bayramiye 
tarikatının  Melamiye-i  Bayramiye  ve  Hamzaviyye  olarak  iki 
kola ayrılması neticesinde  bir Hamzavi-Melami  edebiyat çığırı 
açılmıştır.  Sarban  Ahmet,  Kaygısız  Vizeli  Alâeddin  bu  kolun 
önemli  isimleridir.  Daha  Sünni  bir  içerikte  ise  Eşrefoğlu’nun 
damadı  ve  Halifesi  Abdurrahim  Tirsi,  Sünbül  Sinan,  İbrahim 
Gülşeni,  Ümmi  Sinan,  Üftade,  Sivaslı  Şemseddin,  Nizamoğlu 
Seyyid  Seyfullah  gibi  isimler  eserleriyle  Tekke  şiirinin  önemli 
isimleri olarak karşımıza çıkarlar.
17. asır Osmanlının duraklama devridir. Bu devirde Tekke 
şiiri  varlığını  yine  sürdürmüş  bilhassa  divan  şairleri  arasında 
tasavvuf  cereyanı çok tesirli olmuştur. Bu isimler arasında Nail-i 
Kadim’i, Nabi’yi örnek olarak verebiliriz. Tekke formuna uygun 
eser  verenler  arasında  ise  Aziz  Mahmut  Hüdayi,  Abdülehad 
Nuri, Lamekani Hüseyin, Elmalılı Sinan Ümmi, Oğlanlar Şeyhi 
İbrahim Efendi, Niyazi Mısri, Zakirzade Biçare Abdullah, Derviş 
Himmet sözü edilmesi gereken isimlerdir. Halk şiiri de bu asırda 
tasavvufun yoğun etkisi altındadır. Âşık Ömer, Gevheri bu alanda 
önemli isimler olarak karşımıza çıkarlar.
18. asırda  Lale devrinin dini duygulardan uzaklaşma gibi bir 
geleneği  başlattığını  söylemeliyiz  öncelikle…Bu  durum,  Tekke 
edebiyatını bir  duraklama devri içine sokar. Ama bu durum dînî 
edebiyat üzerinde fazlaca etkili olmamış, önceki dönemdeki sufi 
şairlerin  şiirleri  bu  dönemde  de  tekkelerde  söylenmeye  devam 
edilmiştir.  Yani  sufi  gelenek  sürmüştür.  Her  şeye  rağmen  bu 
asır  da  kendi  sufilerini  ortaya  çıkarmayı  başarmıştır.  Mesela 


15
Sezai  Gülşeni,  Bursalı  İsmail  Hakkı,  Neccarzade  Şeyh  Rıza, 
Cemaleddin Uşşaki, Erzurumlu İbrahim Hakkı gibi şairler bunun 
ispatıdır.  Divan  şiirinde  ise  Esrar  Dede,  Süleyman  Nahifi,  ve 
divan şiirinin zirvelerinden Şeyh Galib Mevleviliğin bu alandaki 
en büyük temsilcileridir.
19. asır batılılaşmanın tesir sahasının çoğaldığı bir asırdır. Yeni 
bir edebiyat anlayışı  toplumda kök salmak üzeredir. Ama gelenek 
de  bütün  olumsuzluklara  rağmen  devam  etmektedir.  Kuddusi, 
Turabi, Osman Şems, Safi, Edip Harabi, Şemsi Hayal, Halk şiiri 
içinde  ele  alınan  fakat  Tekke  şiiri  temsilcisi  de  sayabileceğimiz 
Dertli, Seyrani bu anlamda eser veren şairlerdir. Divan geleneğini 
sürdüren Ziya Paşa, Muallim Naci gibi isimler de dini muhtevalı 
şiirler  yazmışlardır.  Neyzen  Tevfik,  bu  geleneği  farklı  çizgilerle 
sürdüren bir isim olarak anılmalı. Rıza Tevfik de kimi şiirleriyle 
böyledir. Mehmet Akif  ise, divan tarzında ama tümüyle bir din 
şairidir. Yahya Kemal ise geleneği farklı bir düzlemde sürdürür.
20.  asırda  ise  Cumhuriyetin  ilanı  ile  tekkeler  kapatılmıştır. 
Fakat  bu  durum  sufi  şiir  geleneğini  ortadan  kaldıramamıştır. 
Ortaya  önceki  asırlardaki  gibi  güçlü  şairler  mevcut  durum 
sebebiyle  çıkamamış,  fakat  önceki  asır  sufi  şiirlerini  bu  devirde 
de söyleyerek sufi şiir geleneğini yaşatmaya çalışmışlardır.  Edip 
Harabi,  Zikri,  Muzaffer  Ozak,  bu  asrın  önemli  şairleri  olarak 
dikkati çekerler.
Aydınlar arasındaki edebiyatta ise bir süre sonra sûfi gelenek 
bir şekilde kendini yeniden hissettirmeye başlamıştır. Asaf  Halet 
Çelebi  bu  etkiyi  en  bariz  olarak  kendinde  gösteren  bir  isimdir. 
Necip Fazıl, Arif  Nihat Asya gibi şairlerle yeni dönemin dînî şiiri 
bu  anlamda  iki  güçlü  temsilciye  kavuşur.  Böylece  Cumhuriyet 
devri  şairleri  arasında  din  ve  tasavvuf   etkisini  sürdüren  yeni 
şairler  yetişmeye  başlar.  Asaf   Halet,  Necip  Fazıl,  Arif   Nihat 
Asya’dan  sonra  en  dikkat  çeken  isim  Sezai  Karakoç’tur.  Bu 
isimlerin açtıkları bu yeni yolda yetişen pek çok şairimizde hem 
tasavvuftan  etkilenme  hem  de  modern  sufi  şiir  diyebileceğimiz 
şekilde  şiir  örnekleri  yazılmıştır.  Şahin  Uçar,  Akif   İnan,  Ali 
Günvar, Ebubekir Eroğlu, İhsan Deniz, İsmail Karakurt bu tarzda 


16
şiir örnekleri bulunan şairler arasındadırlar. Yine  bu dönemde 
âşık tarzı şiir söyleyen ozanlar arasında da Tekke şiirinin etkileri 
belirgindir.

Yüklə 0,56 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   8   9   10   11   12   13   14   15   ...   81




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin