TüRKÇe kur’an-i keriM



Yüklə 1,71 Mb.
səhifə21/28
tarix26.05.2018
ölçüsü1,71 Mb.
#51750
növüYazı
1   ...   17   18   19   20   21   22   23   24   ...   28

041) Fussilet Suresi:

Rahman ve Rahîm Allah'ın adıyla...

1.Ha, Mim.

2.O Rahman (bağışlaması, bütün varlıkları kapsayan) ve Rahim (çok merhametli Allah) tarafından indirilmiştir.

3.Öz Arapça bir Kur'an olmak üzere, bitecek bir topluluk için ayetleri ayırt edilmiş, açıklanmış bir kitap.

4.Hem müjdeci olarak, hem gocundurucu; onun için çokları onlara basını çevirmiştir de işitmezler

5.ve şöyle demektedirler: "Kalplerimiz, senin bizi çağırdığın şeye karşı örtüler içinde, kulaklarımızda da bir ağırlık var ve seninte aramıza bir gergi (perde) çekilmiştir. Haydi, yap yapacağını çünkü biz yapıyoruz!".

6.De ki: "Ben, sadece sizin gibi bir insanım, ancak bana tanrınızın bir tek tanrı olduğu vahyolunuyor. Onun için hep O'na yönelin ve O'nun bağışlamasını isteyin; vay haline o ortak koşanların

7.ki, zekâtı vermezler ve onlar ahireti de inkâr ediyorlar.

8.Şüphesiz, iman edip iyi iyi işler yapanlar için minnetsiz bir mükâfat vardır.

9.De ki: "Siz gerçekten yeri iki günde yaratanı inkâr edip duracak mısınız? Birde O'na eşler mi koşuyorsunuz? O, bütün âlemlerin Rabbidir.

10.Hem ona üstünden ağır baskılar (dağlar) yaptı, onda bereketler meydana getirdi ve onda azıklarını dört gün içinde araştıranlar için bir düzeyde takdir buyurdu.

11.Sonra göğe doğruldu da o bir duman iken ona ve yere: "İkiniz de ister istemez gelin!" dedi. İkisi de: "isteye isteye geldik." dediler.

12.Böylece onları iki günde yedi gök olmak üzere yerine koydu ve her gökte (bulunan meleklere) işlerine ait emrini vahyetti. Dünya gökyüzünü kandillerle donattık ve koruduk, işte bu, hep o çok güçlü ve herşeyi bilenin takdiridir.

13.Bunun üzerine yine başlarım çevirirlerse, o zaman de ki: "Size Ad ve Semud'u (çarpan) yıldırım gibi bir yıldırım haber veriyorum.

14.Onlara:" Allah'tan başkasına tapmayın!" diye önlerinden ve arkalarından peygamberler geldiği zaman "Rabbimiz dileseydi melekler gönderildi. Onun için biz sizin gönderildiğiniz şeylere inanmayız!" dediler.

15.Sonra Ad (kavmi) yeryüzünde haksız yere kibirlenmek istediler ve: "Bizden daha kuvvetli kim var?" dediler. Ya kendilerini yaratmış olan Allah'ın onlardan daha kuvvetli olduğunu bir düşünmediler de mi? Fakat ayetlerimizi inkâr ediyorlardı.

16.Biz de kendilerine dünya hayatında zillet azabını tattırmak için uğursuz günlerde üzerlerine sarsar rüzgârı (dondurucu veya çok gürültülü bir kasırga) gönderdik. Elbette ki, ahiret azabı daha zahmetlidir; hem de onlar kurtarılamayacaklardır.

17.Semud'a gelince, Biz onlara yolu gösterdik de onlar, hidayete karşı körlüğü sevmek istediler, derken yaptıktan yüzünden kendilerini o hor azap yıldırımı alıverdi.

18.İman edip de korunanları ise kurtardık.

19.Allah düşmanlarının toplanıp ateşe sevkolunacakları gün ise artık onlar, baştan sona hep tutuklanırlar.

20.Hatta ona vardıklarında kulakları, gözleri ve derileri neler yaptıkları konusunda aleyhlerine şahitlik ederler.

21.Derilerine: "Niçin aleyhimizde şahitlik ettiniz?" derler. "Bizi herşeyi söyleten Allah söyletti. Sizi de ilk defa O yarattı, yine O'na götürülüyorsunuz." derler.

22.İlkin kulaklarınızın, gözlerinizin ve derilerinizin aleyhinize şahitlik edeceğinden sakınmazdınız, fakat Allah'ın yaptıklarınızdan birçoğunu bilmeyeceğini zannetmiştiniz.

23.İşte Rabbinize beslediğiniz o zannınız, sizi helaka sürükledi de hüsrana düşenlerden oldunuz.

24.Artık sabredebilirlerse ateş kendilerine bir ikametgâhtır. Yok, eğer hoşnutluğa dönmek isterlerse, hoşnut edileceklerden değildirler.

25.Hem onlara bir takım yanaşıklar sardırmışızdır da (tebelleş ettirmişizdir de) onlar, kendilerine önlerindekini ve arkalarındakini süsleyivermişlerdir. Cinlerden ve insanlardan kendilerinden önce geçen ümmetler içinde onların aleyhine de (azap) söz(ü) hak olmuştur; çünkü hep kendilerine yazık etmişlerdir.

26.Bir de küfredenler: "Şu Kur'an'ı dinlemeyin ve ona (okunurken) yaygara yapın, belki bastırırsınız," dediler.

27.işte Biz de onun için o küfredenlere şiddetli bir azap tattıracağız ve kendilerine yaptıkları amellerin en kötüsünün cezasını vereceğiz.

28."Allah düşmanlarının cezası, işte odur: Ateş! Ayetlerimizi inkâr etmelerinin cezası olarak, ondadır ancak onların ebedilik evi!

29.Ve o küfredenler muhakkak diyecekler ki: "Ey Rabbimiz göster bize, cinlerden ve insanlardan bizi saptıranların ikisini de onları ayaklarımızın altına alalım, en aşağılıklardan olsunlar!"

30.Haberiniz olsun ki "Rabbimiz Allah'tır." deyip de sonra doğru gidenler yok mu, onların üzerine melekler şöyle iner: " Korkmayın, üzülmeyin, va'dolunup durduğunuz cennet ile neşelenin!

31.Bizler sizin hem dünya hayatında, hem de ahirette dostlarınızız, size orada canınızın çektiği vardır ve size orada ne isteseniz vardır.

32.Bağışlamasına ve merhametine nihayet olmayan Allah 'tan konukluk olarak!

33."Ben şüphesiz müslümanlardanım." deyip dürrüstlükle çalışarak Allah'a davet eden kimseden daha güzel sözlü de kim olabilir?

34.Hem hasene (güzellik, iyilik) de bir değildir kötülük de. Kötülüğü, en güzel olan hasene ile önle. O zaman bakarsın ki, seninle arasında bir düşmanlık bulunan kimse yakılgan(şefkatli) bir hısım gibi olmuş!

35.O rütbeye ise ancak sabredenler kavuşturulur ve o rütbeye ancak (fazilette) büyük pay sahibi olan kavuşturulur.

36.Şayet seni şeytandan (gelen) bir dürtüş dürtecek olursa, hemen Allah'a sığın, O'dur ancak işiten, bilen!

37.Gece ile gündüz ve güneş ile ay, O'nun (kudretinin) delillerindendir. Güneşe ve aya secde etmeyi de onları yaratan Allah'a secde edin, gerçekten O'na ibadet edecekseniz!

38.Buna karşı kibirlenmek isterlerse, haberleri olsun ki, Rabbinin huzurundakiler gece-gündüz O'nu teşbih ederler hem onlar usanmazlar.

39.Senin yeryüzünü (kuraklıktan) boynu bükük huşu halinde görmen de O'nun ayetlerindendir; Biz ona suyu indiriverdiğimizde hareketlenir ve kabarır. Şüphe yok ki, ona o hayatı veren elbette ölüleri dirilticidir. Doğrusu O, herşeye gücü yetendir.

40.Ayetlerimizde ilhada sapan sapkınlar (ayetlerimize yalan diyenler) elbette Bize gizli kalmazlar. O halde ateşe atılan mı hayırlıdır, yoksa kıyamet gününde güven içinde gelecek olan mı? Düşünün de istediğinizi yapın, çünkü o her ne yaparsanız görür.

41.Onlar, O Kur'an kendilerine geldiğinde onu inkâr edenlerdir. Hâlbuki o, benzeri bulunmaz bir kitaptır.

42.Ona ne önünden, ne ardından batıl yaklaşamaz. O, bütün kaniatın övdüğü bir hikmet sahibi tarafından peyderpey indirilmiştir.

43.Sana senden önceki peygamberlere denilenden başkası denilmiyor ve şüphe yok ki, Rabbin hem bir bağışlama sahibidir, hem de elem verici bir azap.

44.Ve eğer Biz onu yabancı dilde bir Kur'an yapsaydık diyeceklerdi ki: "Ayetleri genişçe açıklansaydı ya! Arab'a yabancı dil (öyle) mi?" De ki: "O iman edenler için bir rehber ve şifadır, iman etmeyenlerin ise kulaklarında bir ağırlak vardır ve o, onlara karşı körlüktür. Onlara uzak bir yerden haykırılır.

45.Andolsun ki. Musa' ya o kitabı verdik de onda ihtilaf edildi. Eğer Rabbinden bir söz geçmiş olmasaydı aralarında iş bitirilirdi. Kesinlikle onlar, onun hakkında kuşkulu bir şüphe içindedirler.

46.İyi iş yapan kendi yararına, kötü yapan da kendi zararına yapmıştır. Yoksa Rabbin, kullara zulmeden değildir.

47.Kıyametin saatini bilmek O'na havale edilir. O'nun bilgisi olmaksızın ne meyvelerden biri tomurcuklarından çıkar, ne bir dişi gebe kalır ne de doğurur. (Allah): "Ortaklarım neredeymiş?" diye onlara haykıracağı gün, (onlar) : "Bizden hiçbir şahit olmadığım huzurunuza arz ederiz." diyeceklerdir.

48.Önceden tapıp durdukları şeyler onlardan kaybolup gitmişler ve onlar kendileri için kaçacak bir yer kalmadığım anlamışlardır.

49.İnsan hayır istemekten usanmaz da kendisine bir kötülük dokunuverirse hemen ümidi keser, ümitsizliğe düşer.

50.Şayet kendisine dokunan bir sıkıntıdan sonra, ona tarafımızdan bir rahmet tattırırsak mutlaka der ki: "Bu benim hakkımdır. Kıyametin başıma dikileceğini (kopacağını) de sanmıyorum. Faraza Rabbime döndürülecek olursam mutlaka benim için O'nun yanında daha güzeli vardır." Fakat o zaman Biz o inkâr edenlere ne yaptıklarım haber vereceğiz ve onlara mutlaka yoğun bir azap tattıracağız.

51.Evet, insana bir nimet verdiğimiz zaman yan büker, basının tutuğuna gider, bildiği gibi hareket eder. Kendisine bir kötülük de dokunuverdi mi artık enine boyuna duaya dalar.

52.De ki: "Söyleyin bakalım! Eğer o Kur'an Allah tarafından (gelmiş olup) da sonra siz onu inkâr etmişseniz o zaman uzak bir ayrılığa düşenden daha şaşkın kim olabilir?"

53.İleride Biz onlara hem ufuklarda (kendilerinin bulunduğu Harem sınırları dışında), hem kendi nefislerinde delillerimizi öyle göstereceğiz ki, sonunda onun gerçek olduğu kendilerine açıkça belli olacak. Rabbinin herşeye şahit olması kâfi değil mi?

54.Uyan! Onlar Rablerinin karşısına çıkacaklarından şüphe içindedirler; uyan ki, O herşeyi kuşatmıştır.

042) Sura Suresi:

Rahman ve Rahîm Allah'ın adıyla...

1.Ha, Mim.

2.Ayn, sîn, kaf.

3.O güçlü, hikmet sahibi Allah sana, senden öncekilere de işte böyle vahyediyor.

4.Bütün göklerdeki ve yerdeki O'nundur ve O, öyle ulu, öyle yücedir.

5.Hemen hemen gökler üstlerinden çatlayacak gibi titreşiyorlar. Melekler Rablerine hamd ile teşbih ediyorlar ve yeryüzündeki kimseler için bağışlanma diliyorlar. Uyan, Allah'tır öyle bağışlayan, öyle merhamet eden!

6.O'nun dışında dostlara tutunanlara gelince, Allah onların üzerinde gözcüdür. Sen üzerlerine vekil değilsin.

7.İşte böylece sana Arapça bir Kur'an vahyetmekteyiz ki, Anaşehir (Mekke) halkını ve çevresindekileri uyarasın ve hakkında şüphe olmayan o toplama (kıyamet) gününün dehşetini haber veresin. Bir grup cennette, bir grup da cehennemdedir.

8.Allah dileseydi elbette (insanların) hepsini bir tek ümmet de yapardı. Fakat dilediğini rahmetinin içine koyuyor. Zalimlere gelince onlara ne bir dost vardır, ne de bir yardımcı.

9.Yoksa (onlar) O'ndan başka dostlar mı edindiler? Fakat gerçek dost ancak Allah'tır. Ölüleri O diriltir ve herşeye gücü yeten de O'dur.

10.Herhangi birşey hakkında ihtilafa düştüğünüzde hüküm Allah'a aittir. İşte de: "O Allah, benim Rabbim, Ben O'na dayanmaktayım ve hep O'na sığınırım."

11.O gökleri ve yeri yaratan, size kendilerinizden eşler ve hayvanlardan da çiftler yaratmıştır. Sizi bu suretle üretip duruyor. O'nun benzeri gibi birşey yoktur. O, öyle işiten, öyle görendir.

12.Göklerin ve yerin kilitleri O'nun. Rızkı dilediğine açar ve kısar; çünkü O, herşeyi bilir.

13.O,size dinde Nuh'a tavsiye ettiğini, sana vahyettiğimizi ve İbrahim, Musa ve İsa'ya tavsiye ettiğimizi de kanun kıldı. Şöyle ki: Dini doğru tütün ve onda ayrılığa düşmeyin. Bu davet ettiğin iş müşriklere ağır geldi. Allah, ona dilediklerini seçecek ve kendine yüz tutanları (yönelenleri) de ona hidayetle eriştirecektir.

14.Kendilerine bilgi geldikten sonra ayrılığa düşmeleri sadece aralarındaki düşmanlık ve ihtirastan dolayıdır. Eğer Rabbin tarafından "belirli bir vakte kadar" şeklinde bir söz geçmemiş olsaydı aralarında verilen hüküm mutlaka yerine getirilir ve (iş) bitirilirdi. Kendilerinden sonra Kitab'a mirasçı kılınanlar da ondan kuşkulu bir şüphe içindedirler.

15.Bunun için sen durma çağır ve emrolunduğun gibi doğru gitl! Onların arzularına uyma ve de ki: "Ben Allah'ın indirdiği her kitaba iman getirdim ve aranızda adalet yaparım diye emrolundum. Allah bizim de Rabbimiz, sizin de Rabbinizdir. Bizim amellerimiz bize, sizin amelleriniz de size (aittir). Aramızda tartışmaya gerek yoktur. Allah hepimizi bir araya getirecek ve hep O'na gidilecektir.

16.Bu kabul edildikten sonra Allah hakkında tartışmaya kalkışacakların delilleri Rableri yanında geçersizdir. Üzerlerine bir gazap ve kendilerine şiddetli bir azap vardır.

17.Hakka dair kitap ve mizanı (adalet terazisini) indiren o Allah'tır. Ve ne bileceksin belki de kıyamet yakındır!

18.Ona inanmayan imansızlar onun çabuk gelmesini isterler, inananlar ise gerçek olduğunu bilirler de ondan korkar ve sakınırlar. İyi bil ki kıyamet hakkında tartışanlar uzak (derin) bir sapıklık içindedirler.

19.Allah kullarına çok lütufkârdır. Dilediğine rızık verir. O çok kuvvetli, çok güçlüdür.

20.Her kim ahiret ekimi isterse, onun ekinini artırırız; her kim de dünya ekimini isterse, ona da ondan veririz, ama ahirette ona hiç bir nasip yoktur.

21.Yoksa onların Allah 'in izin vermediği şeyleri dinde kendilerine meşru kılan ortakları mı var? Eğer o fasıl kelimesi (azabımın ertetenmesine dair ezelde geçen söz) olmasaydı aralarında hüküm verilir (işleri) bitirilirdi. Gerçekten zalimler için acı bir azap vardır.

22.O zalimleri kazandıkları şeyin cezası tepelerine inerken korkudan titrerlerken göreceksin, iman edip güzel güzel işler yapanlar ise cennetlerin hoş hoş bahçelerinde olacaklardır. Rablerinin yanında onlar için her istedikleri vardır, işte bu büyük lütuf.

23.İşte bu müjdeyle Allah, iman edip iyi iyi işler yapan kullarım müjdeliyor. De ki: "Buna karşı sizden yakınlıkta sevgiden başka bir karşılık istemem." Her kim çalışır da bir güzellik kazanırsa ona orada daha fazla bir güzellik veririz; çünkü Allah, çok bağışlayıcıdır, çokça şükrün karşılığım verendir.

24.Yoksa Allah'a karşı bir yalanı mı iftirayı mı, diyorlar. Allah dilerse senin de kalbini üstünden mühürleyiverir. Allah batılı yok eder, sözleriyle hakkı gerçekleştirir. Şüphe yok ki O, bütün sinelerin içyüzünü bilir.

25.O'dur kullarının tevbesini kabul eden, kötülükleri affeden ve bütün yaptıklarınızı bilen.

26.İman edip iyi amel yapanların duasını kabul buyurur, lütfundan onlara fazlasını da verir, kâfirlere gelince, onlara şiddetli bir azap vardır.

27.Bununla beraber Allah kullanna bol bol rızık seriverseydi, yeryüzünde azar ve taşkınlak ederlerdi. Fakat dilediği kadar ölçü ile indiriyor. Şüphesiz ki O, kullarından haberdardır, onları görendir.

28.İnsanlar ümitlerini kestikten sonra yağmuru indiren ve rahmetini her tarafa yayan O'dur. Övülmeye layık olan gerçek dost O'dur.

29.Göklerin ve yerin yaratılışı ve onlarda ürettiği her canlının üretilişi de O'nun ayetlerindendir. Ve O dilediği zaman onları toplamaya da kadirdir.

30.Başınıza ne musibet geldiyse kendi ellerinizle kazandıklarınız yüzündendir. Oysa birçoğunu da bağışlıyor.

31.Hem siz yeryüzünde (O'nu) aciz bırakacak değilsiniz. Ve sizi Allah'tan başka kurtaracak ne bir koruyucu ne de bir yardımcı yoktur.

32.Yine O'nun ayetlerinden biri de denizde dağlar gibi akanlar (gemiler)dir.

33.Dilerse o rüzgârı durduruverir de (yelkenle giden gemiler) sırtı üzerinde durakalırlar. Şüphesiz ki bunda çok sabreden, çok şükreden herkes için nice ayetler vardır.

34.Yahut da içindekilerin kazançlarıyla onları helak eder; birçoğunu da bağışlar.

35.Hem ayetlerimiz hakkında mücadele edenler bilsinler ki, kendileri için kaçacak bir yer yoktur.

36.Özetle, size verilmiş bulunan şeyler sadece bu dünya hayatinin geçici menfaatidir. Allah'ın yanında bulunanlar ise iman edip sadece Rablerine güvenen kimseler için daha hayırlı ve daha kalıcıdır.

37.Onlar ki, günahın büyüklerine ve açık çirkinliklere uzak bulunurlar ve öfkelendikleri vakit de kusur örterler;

38.Onlar, Rablerinin davetini kabul etmekte ve namazı kılmaktalar; buyrukları aralarında danışıklıdır (işlerim de aralarında danışarak çözerler) kendilerine verdiğimiz rızıklardan başkalarına dağıtırlar;

39.Kendilerine bir saldırı olduğu vakit birbirleriyle yardımlaşır, öçlerini alırlar.

40.Kötülüğün cezası yine onun gibi bir kötülüktür. Ama kim affedip islah ederse onun mükâfatı Allah'a aittir. Şüphesiz o zalimleri sevmez.

41.Her kim zulme uğradıktan sonra öcünü alırsa artık onlar üzerine (ceza vermek için herhangi bir) yol yoktur.

42.Yol, ancak haksız yere yeryüzünde azgınlık ederek, insanlara zulmedenler üzerinedir, işte onlara acı bir azap vardır.

43.Her kim de sabreder, suç öderse işte bu, üstün davranışlardandır.

44.Her kimi de Allah şaşırtırsa artık bundan sonra ona hiçbir dost yoktur. O zalimleri azabı gördükleri vakit: "Geri dönmeye bir yol var mı?" derken göreceksin.

45.Sen onları, o ateşe sunulurlarken aşağılanmadan dolayı boyunlarım bükerek gözaltından bakarlarken göreceksin! İman etmiş olanlar da şöyle derler: "Gerçek zarara uğrayanlar Kıyamet günü hem kendilerine hem ailelerine yazık etmiş kimselerdir." Bakın zalimler gerçekten sürekli bir azap içindedirler.

46.Onların, Allah'ın önünden kendilerim kurtaracak dostlar da yoktur. Allah kimi de saptırırsa artık onun için (çıkar bir) yol yoktur.

47.Allah tarafından geri çevrilmesine çare olmayan bir gün gelmeden önce Rabbinizin davetine uyun, çünkü o gün sizin için ne sığınacak bir yer vardır, ne de inkâra çare.

48.Yine de aldırmıyorlarsa Biz de seni üzerlerine gözcü göndermedik ya! Sana düşen sadece tebliğdir. Fakat Biz insana tarafımızdan bir rahmet tattırdığımız zaman bununla sevinirse de duyar; kendi ellerinin yaptıkları yüzünden başlarına bir fenalık gelirse o zaman da insan hepsini unutan bir nankör olur.

49.Göklerin ve yerin mülkü Allah'ındır. Dilediğim yaratır, dilediği kimseye dişiler, dilediği kimseye de erkekler bahşeder.

50.Yahut da erkekli dişili ikizler verir, dilediğini de kısır yapar. Gerçekten O'nun ilmi çok, kudretine nihayet yoktur.

51.Bununla beraber hiçbir insan için Allah'ın şu üç suret dışında doğrudan doğruya ona söz söylemesi mümkün değildir; ancak, ya vahiy ile, ya perde arkasından ya da bir elçi gönderir, izniyle ona dilediğini vahyeder. Çünkü O, çok yüksek ve çok hikmet sahibidir.

52.Ve işte sana da böylece emrimizden bir ruh vahyettirdik. Sen kitap nedir, iman nedir bilmiyordun. Ama Biz onu bir nur kıldık. Onunla kullarımızdan dilediğimize hidayet vereceğiz. Ve emin ol sen de (insanları) doğru bir yola çağırıyorsun.

53.O Allah'ın yoluna ki, göklerde ne var, yerde ne varsa hepsi O'nundur. Uyan, bütün işler döner dolaşır Allah'a varır.



043) Zuhruf Suresi:

Rahman ve Rahîm Allah'ın adıyla...

1.Ha, Mim.

2.Bu parlak Kitab'ın kadrini bilin!

3.Doğrusu, Biz onu Arapça olarak okunacak bir Kur'an yaptık ki akıl erdiresiniz.

4.Ve gerçekten O Bizim nezdimizdeki Ana Kitapta. Çok yüksek, çok hikmetlidir.

5.Siz haddi aşan bir kavim olduğunuz için, şimdi sizden o öğüdü bertaraf mı edeceğiz (bir kenara mı atacağız).

6.Oysa Biz öncekiler arasında nice peygamber gönderdik.

7.kendilerine hiçbir peygamber gelmiyordu ki, onunla kesinkes eğlenmesinler.

8.Onun için Biz onlardan daha sert pençelileri helak ettik. (Kur'an'da) öncekilerin mİsali geçti.

9.Andolsun ki onlara: "Gökleri ve yeri kim yarattı?" diye sorsan elbette: "Onları O çok güçlü ve herşeyi bilen yarattı." derler.

10.O ki, yeryüzünü sizin için bir beşik yaptı ve doğru gidesiniz diye size yollar açtı.

11.O ki bir ölçü ile yukarıdan su indirmekte ve onunla Ölü bir beldeye hayat neşretmekteyiz, işte siz de (kabirlerinizden) öyle çıkarılacaksınız.

12.Ve O ki bütün çiftleri yarattı ve sizin için gemilerden ve yumuşak hayvanlardan bineceğiniz şeyler yaptı.

13.Ki, sırtlarına kurulasınız sonra üzerlerine yerleştiğinizde Rabbinizin nimetini anıp şöyle diy esiniz : "Ne yücedir O Allah ki, bunu bizim hizmetimize vermiş; yoksa biz bunu yanaştıramazdık (kendimize boyun eğdiremezdik).

14.Ve muhakkak biz dönüp dolaşıp Rabbimize varacağız."

15.Böyle iken tuttular kullarından ona bir cüz tasladılar (bir kısmım O'nun bir parçası saydılar). Gerçekten insan çok nankör, açık bir küfürbazdır.

16.Yoksa O, yaratıp durduğu mahlûklarından kendine kızlar edindi de oğullarla imtiyazı size mi verdi?

17.Oysa onlardan biri o Rahman'a fırlattığı mesel (yakıştırdığı kız çocuğu) ile müjdelendiği zaman yüzü simsiyah kesiliyor da üzüntüsünden yutkunup yutkunup dolukuyor.

18.Ya, onlar süs içinde yetiştirilip de mücadeleye gelince beceremeyecek olan (kız çocukların)ı O'na isnad ediyorlar öyle mi?

19.Onlar, Rahman'ın kulları olan melekleri de dişi yaptılar. Yaratılışlarında hazır mı bulundular? Şahitlikleri yazılacak ve sorguya çekilecekler.

20.Bir de dediler ki: "Rahman dileseydi biz onlara tapmazdık." Bu hususta onların bir bilgileri yoktur, sadece atıyorlar.

21.Yoksa Biz onlara bundan önce bir kitap vermişiz de ona mı tutunuyorlar.

22.Hayır! Hayır, şöyle dediler: "Bizler atalarımızı bir din üzerinde bulduk, biz de onların izlerince giderek murada ereriz."

23.Yine böyle senden önce hangi memlekette bir uyarıcı gönderdikse, onun refah içindeki takımı demişti ki: "Bizler atalarımızı bir din üzerinde bulduk, biz de onların izlerine uyarız."

24.(Uyarıcı) : "Size atalarınızı üzerinde bulduğunuzdan daha doğrusunu getirdimse de mi?" deyince, onlar: "Biz sizin gönderildiğiniz şeylere inanmıyoruz" dediler.

25.Bunun üzerine Biz de onlardan intikamım aldık. Bak o yalan söylüyorsun diyenlerin sonu nasıl oldu?

26.Bir vakit İbrahim, babasına ve kavmine: "Haberiniz olsun, ben o sizin taptıklarınızdan beriyim.

27.O beni yaratan başka. O beni doğru yola iletecektir." dedi.

28.O, bu sözü, soyu arasında kalan bir kelime yaptı ki, tevhide dönsünler.

29.Fakat bunları ve atalarını kendilerine hak ve apaçık anlatan bir peygamber gelinceye kadar faydalandırıp yaşattım.

30.Yaşattım da kendilerine hak gelince : "Bu bir sihirdir, biz buna inanmayız." dediler.

31.Ve: "Ne olurdu şu Kur'an iki şehirden (Mekke, Taif) bir büyük adama indirilseydi?" dediler.

32.Rabbinin rahmetini onlar mı taksim ediyorlar? Onların dünya hayatındaki geçimlerini aralarında Biz taksim ettik. Bir kısmım diğerinin üstüne çıkardık ki derecelerle bazısı bazısını tutsun çalıştırsın. Rabbinin rahmeti ise onların toplayıp biriktirdiklerinden daha hayırlıdır.

33.Eğer insanlar hep (küfre sapacak) bir ümmet olacak olmasaydı. Biz o Rahman'ı inkâr eden kimselerin evlerine muhakkak gümüşten tavanlar ve üzerlerinde çıkacaktan asansörler yapardık.

34.Odalarına kapılar; üzerlerine kurulacakları koltuklar, kanepeler, altın'dan süsler yapardık. Doğrusu bütün bunlar dünya hayatinin geçici metal; ahiret ise Rabbin kalında takva sahipleri içindir.

35.Daha nice altın ziynetler verirdik. Çünkü bunların bizce hiçbir kıymeti yoktur. Bütün bunlar dünya hayatının geçici menfaatinden başka bir şey değildir. Ahiret ise Rabbin katında takva sahipleri içindir.

36.Her kim Rahman'ın zikrinden (Kur'an'dan) körlük edip görmemezlikten gelirse Biz ona bir şeytan sardırırız (musallat ederiz), artık o ona arkadaş olur.

37.Muhakkak onlar (şeytanlar) onları yoldan çıkarırlar, onlar ise onları doğru sanırlar.

38.Sonunda Bize geldiği zaman: "Ah! Keşke benimle senin aranda doğu ile batı arası kadar uzaklık olsaydı; sen ne kötü arkadaşmışsın!" der.

39."Böyle söylemek bu gün size hiç de fayda vermez, çünkü zulmettiniz, hepiniz azapta müştereksiniz."

40.O halde sağırlara sen mi işittireceksin. Yahut körlere, apaçık bir sapıklık içinde bulunanlara sen mi doğru yolu göstereceksin?

41.Şu halde şayet Biz seni alıp götürürsek (hayatını sona erdirsek), elbette onlardan intikam alacağız.

42.Yahut onlara yaptığımız tehdidi sana gösterirsek! Şüphesiz Biz onlara bunu yapmaya da muktediriz

43.Sen hemen o sana vahyedilene tutun! Muhakkak ki sen doğru bir yol üzerindesin.

44.Ve muhakkak ki o (Kur'an) hem senin için, hem kavmin için bir şereftir ve ileride bundan sorulacaksınız.

45.Senden önce gönderdiğimiz peygamberlerimize de sor: Biz Rahman'dan başka ibadet olunacak ilahlar yapmış mıyız?

46.Andolsun ki, Musa'yı mucizelerimizle Firavun'a ve topluluğuna gönderdik. (Musa) vardı : "Haberiniz olsun ben bütün âlemlerin Rabbinin peygamberiyim." dedi.

47.Onlara böyle mucizelerimizle vardığında, onlar hemen bu mucizelere gülüverdiler.

48.Onlara gösterdiğimiz her bir mucize diğerinden daha büyüktü. Belki vazgeçerler diye tuttuk onları azaba çektik

49.Bu halde (iken bile) diyorlardı ki: "Ey sihirbaz, sende olan ahdi hürmetine bizim için Rabbine dua et. Çünkü biz artık yola geleceğiz."

50.Bunun üzerine kendilerinden azabı açtığımızda hemen cayıverdiler.

51.Firavun, kavminin içinde bağırıp şöyle dedi: "Ey kavmim! Mısır kırallığı ve benim altımdan akan şu nehirler benim değil mi? Artık gözünüzü açsanıza!

52.Yoksa ben şundan dana hayırlı değil miyim ki, o hem zavallı hem de meramını anlatamıyor.

53.Eğer o dediği gibi ise, üzerine altın bilezikler atılsa ya, veya yanında melekler dizilse gelse ya!"

54.Bu şekilde (Firavun) kavmini küçümsedi, onlar da ona itaat ettiler, çünkü dinden çıkmış günahkâr bir kavim idiler.

55.Böylece Bizi gazaplandırdıkları zaman Biz de kendilerinden intikam aldık, hepsini birden boğuverdik.

56.Böylece onları sonrakiler için hem bir ibret, hem de bir örnek kıldık.

57.Meryem oğlu İsa bir misal olarak ortaya atıldığında kavmin hemen ondan çığrıştılar

58."Bizim ilahlarımız mı daha hayırlı, yoksa o mu?" dediler. Bunu sana sadece bir tartışma olsun diye fırlattılar (ortaya attılar). Doğrusu onlar çok kavgacı bir kavimdirler.

59.Hayır, o (İsa) kendisine nimet verdiğimiz ve İsrail oğullarına örnek kıldığımız halis bir kuldur.

60.Dilersek sizden yeryüzünde yerinize geçecek melekler yaparız.

61.Gerçekten o (İsa) saat için bir ilimdir (kıyametin yaklaştığım gösteren bir bilgidir). Onun için sakın kıyametin geleceğinden şüpheye düşmeyin de bana uyun, işte tek doğru yol ancak budur.

62.Ve sakın sizi şeytan çelmesin; çünkü o size açık bir düşmandır.

63.İsa da açık mucizelerle geldiği vakit şöyle dedi: "Ben size hikmet ve anlaşmazlığa düştüğünüz şeylerin bir bölümünü açıklamak üzere geldim. Onun için Allah' tan korkun ve bana itaat edin.

64.Haberiniz olsun Allah benim Rabbim, sizin de Rabbiniz ancak O'dur. Onun için hep O'na ibadet edin! İşte bu tek doğru yoldur."

65.Sonra o gruplar kendi aralarında (İsa hakkında) ihtilafa düştüler. Onun için acı bir günün azabından dolayı vay o zulmedenlerin haline!

66.Hep kıyamete, hiç farkında değillerken onun ansızın başlarına gelivermesine bakıyorlar.

67.O gün Allah'tan korkanlar hariç dostlar, birbirlerine düşmandırlar,.

68."Ey Benim kullarım! Bugün size hiç korku yoktur ve siz üzülmeyeceksiniz de.

69.Benim ayetlerime iman edip de samimi müslüman olan kullarım!

70.Girin cennete siz ve eşleriniz sevinç ve mutluluklar içinde!"

71.Altından tepsiler ve sürahiler ile üzerlerine dönülür dolaşılır. Nefislerin hoşlanacağı, gözlerin lezzet alacağı şeyler hep oradadır. Ve siz orada ebedi kalacaksınız.

72.İşte bu, sizin yaptığınız ameller sebebiyle mirasçı kılındığınız cennet!

73.Orada sizin için birçok meyveler vardır, onlardan yiyeceksiniz.

74.Haberiniz olsun ki suçlular cehennem azabında ebediyyen kalacaklardır.

75.Kendilerinden o azap gevşetilmez ve onlar onun içinde her ümidi kesmişlerdir.

76.Biz onlara zulmetmemişizdir. Fakat kendileri zalim idiler.

77.Ve şöyle bağrışmaktadırtar: "Ey Malik, Rabbin (bizi yok edip) işimizi bitiriversin!" O da der ki: "Siz her zaman (burada) duracaksınız."

78.Andolsun ki Biz, size gerçeği gönderdik; fakat çoğunuz gerçekten hoşlanmayanlarsınız.

79.İşi sıkı mı büktüler, fakat işte sıkı büken Biziz.

80.Yoksa onların sırtarım ve fısıltılarım işitmediğimizi mi sanıyorlar? Hayır, işitiriz; hem de yanlarında elçilerimiz vardır, yazarlar.

81.De ki: "Rahman'ın bir oğlu olsaydı, ben ona tapanların ilki olurdum."

82.Münezzehtir, yücedir o göklerin ve yerin Rabbi, Arş'ın Rabbi onların nitelendirdikleriden.

83.Şimdi bırak onları dalsınlar, oynaya dursunlar, va'dolunduklan günleri (gelip) çatasıya kadar!

84.O gökte de ilah, yerde de ilahtır. Hikmet sahibi O'dur, herşeyi bilen O'dur.

85.Ve O ne yücedir ki, göklerin, yerin ve aralarındakilerin hükümranlığı O'nundur. Kıyamete dair bilgi de O'nun yanındadır. Ve hep döndürülüp O'na götürüleceksiniz.

86.O'ndan başka yalvarıp durdukları şeyler şefaat de edemezler; ancak bilerek gerçeğe şahitlik eden kimseler başka!

87.Andolsun ki, onlara kendilerini kimin yarattığım sorsan elbette: "Allah" derler. O halde (haktan) nasıl çevrilirler.

88.Onun (peygamberin) "Ey Rabbim, bunlar muhakkak imana gelmez bir kavimdir." demesi hakkı için söylerim ki:

89."Şimdi sen onlardan vazgeç de "Selam!" de! Artık ilerde bileceklerdir.



Yüklə 1,71 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   17   18   19   20   21   22   23   24   ...   28




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin