027) Neml Suresi:
Rahman ve Rahîm Allah'ın adıyla...
1.Ta, Sin. Bunlar sana Kuran'ın ve apaçık bir kitabın ayetleridir,
2.birer hidayet ve müjde olmak üzare o mü'minlere
3.ki namazı dürüst kılarlar, zekâtı verirler ve ahirete de kesin olarak inanırlar.
4.Ahirete inanmayanların yaptıklarını kendilerine süslü göstermişizdir de onlar ilerisini göremezler, kalpleri körelmiştir.
5.Onlar, o kimselerdir ki kendilerine azabın kötüsü vardır, ahirette en çok ziyana uğrayanlar da onlardır.
6.Ve gerçekten sen bu Kur'an'a bilgisinin nihayeti olmayan bir hikmet sahibi tarafından erdiriliyorsun.
7.Hani bir vakit Musa ailesine: "Gerçekten bir ateş(in varlığını) hissettim. Ya ondan size bir haber getireceğim yahut bir yalın şule alıp geleceğim, gerek ki, bir ocak yakar ısınırsınız.
8.Ona vardığında şöyle seslenildi: "Haberin olsun, bu ateşteki kimse ve bunun çevresindekiler mübarek kılınmıştır; münezzehtir o âlemlerin Rabbi Allah)
9.Ey Musa! Gerçek şu, Benim o daima üstün ve hikmet sahibi olan Allah!
10.Ve bırak asanı! " Derken onu çevik bir yılan gibi çalkanıp kıvranır görünce, dönüp kaçtı ve arkasına bakmadı. "Ey Musa, korkma; çünkü peygamberler benim huzurumda korkmaz."
11.Ve bırak asanı! " Derken onu çevik bir yılanAncak kim haksızlık yapar, sonra da yaptığı kötülüğü iyiliğe çevirirse Ben onu da bağışlayıcıyım, merhamet edenim. Yılan gibi çalkanıp kıvranır görünce, dönüp kaçtı ve arkasına bakmadı. "Ey Musa, korkma; çünkü peygamberler benim huzurumda korkmaz."
12.Bir de elini koynuna sok; bembeyaz, kusursuz çıksın, Firavun ve kavmine dokuz mucizeden biri olarak. Çünkü onlar yoldan çıkmış bir toplum oldular.
13.Bu şekilde ayetlerimiz, hakikatı gözlerine sokarak onlara vardığı vakit: "Bu apaçık bir büyüdür!" dediler.
14.Ve vicdanları bunlar(ın doğruluğun)a kesin bir kanaat getirdiği halde sırf zulüm ve kendilerini büyük görme yüzünden onları inkâr ettiler; fakat bak o bozguncuların akibeti nasıl oldu!
15.Andolsun ki, Davut'a ve Süleyman'a bir ilim verdik. İkisi de: "Bizi mü'min kullarının birçoğundan üstün kılan Allah'a hamdolsun." dediler.
16.Ve Süleyman Davud'un yerine geçip dedi ki: "Ey insanlar, bize kuş dili öğretildi ve bize herşeyden verildi. Şüphesiz ki bu apaçık bir lütufdur."
17.Cinlerden, insanlardan ve kuşlardan orduları Süleyman'ın huzurunda toplandı. Bunların hepsi (Onun tarafından) sevk ve idare olunuyorlardı.
18.Hatta karınca deresi üzerine vardıklarında bir karınca şöyle dedi: "Ey karıncalar! Haydi, yuvalarınıza girin, Süleyman ve ordusu farketmeyerek sizi kırıp geçirmesin."
19.O da, onun bu sözünden dolayı gülercesine tebessüm etti ve: "Ey Rabbim, beni nefsime hâkim kıl ki, bana ve anama-babama verdiğin nimetlere şükredeyim ve hoşnut olacağın iyi bir iş yapayım ve beni rahmetinle iyi kulların arasına sok!"dedi.
20.Bir de kuşları denetledi ve: "Bana ne oluyor, Hüdhüd'ü göremiyorum? Yoksa kayıplara mı karıştı?
21.Onu mutlaka ağır bir cezaya çarptırıldım veya boynunu keserim, ya da bana muhakkak mazeretim gösteren açık, kesin bir gerekçe getirir." dedi.
22.Derken bekledi, çok geçmeden (Hüdhüd) geldi ve: "Ben senin etraflıca bilmediğin bir şeyi öğrendim ve sana Sebe'den sağlam bir haber getirdim." dedi.
23.Çünkü ben, orada onlara hükümdarlık eden, kendisine herşey verilmiş, yüce bir tahtı olan bir kadın buldum.
24.Onu ve halkını, Allah'a değil, güneşe secde ediyorlar gördüm. Şeytan onlara yaptıklarını yaldızlamış ve bu şekilde kendilerini yoldan saptırmış da doğru gidemiyorlar.
25.Göklerde ve yerde gizli olan herşeyi ortaya aran ve sizin gizlediğiniz ve açığa vurduğunuz şeyleribilen Allah'a secde etmesinler diye.
26.Allah O'ndan başka hiçbir tanrı yoktur. 0, yüce Arşın sahibidir.
27.(Süleyman) dedi ki: "Doğru mu söyledin, yoksa" yalancılardan mısın, bakacağız.
28.Şu mektubumu götür onlara bırak; sonra geri çekil de, ne sonuca varacaklarına bak!
29.Kadın dedi ki: "Ey ileri gelenler bana çok önemli ve saygıdeğer bir mektup bırakıldı.
30.Süleyman'dan; o Rahman ve Rahim Allah'ın adıyla (başlamakta)dır.
31.Şöyle ki: " Bana karşı baş kaldırmayın ve müslümanlar olarak gelin bana!"
32.(Melike): "Ey ileri gelenler! Bu işimde bana bir fikir verin; sizin haberiniz olmadan ben hiçbir işi kestirip atmış değilim." dedi.
33.Dediler: "Biz güçlüyüz ve yiğit savaşçılarız; ama karar sana aittir. Ne emredeceğini düşün."
34.-(Melike) dedi ki: "Doğrusu, hükümdarlar bir memlekete girdiler mi orayı perişan ederler ve halkının şerefli kişilerini zillete uğratırlar; evet böyle yaparlar.
35.Ben onlara hediye ile bir heyet göndereceğim de bakacağım elçiler ne ile dönecekler?"
36.Bunun üzerine gönderilen (elçi) Süleyman'a vardığı vakit (SüIeyman): "Siz bana mal ile yardım mı etmek istiyorsunuz? Bakın Allah'ın bana verdiği size verdiğinden daha iyidir. Hayır, siz hediyenize güveniyorsunuz.
37."(Ey elçi) Onlara var (söyle); iyi bilsinler ki, kendilerine asla karşı koyamayacakları ordularla gelir, onları, muhakkak surette hor ve hakir halde oradan çıkarırız!"
38.(Süleyman kendi adamlarına dönerek): "Ey Heyet kendileri teslimiyyet gösterip bana gelmeden önce, o kadının tahtını bana kim getirir?" dedi.
39.Cinlerden bir ifrit: "Sen makamından kalkmadan önce ben onu sana getiririm. Ve gerçekten bunu yapmaya hem gücüm, hem de güvenim var." dedi.
40.Yanında kitaptan bir ilim bulunan zat ise: "Ben onu sana gözünü kırpmadan önce getiririm." dedi. Derken onu yanında duruyor görünce: "Bu, Rabbimin bir lutfudur; beni imtihan için ki, şükredecek miyim, yoksa nankörlük mü edeceğim. Kim şükrederse ancak kendisi için şükreder, her kim de nankörlük ederse, şüphe yok ki, Rabbim herşeyden müstağnidir, büyük ihsan sahibidir" dedi.
41.Süleyman) dedi ki: "Tahtını tanınmaz duruma şokun, bakalım tanıyacak mı, tanımazlardan mı olacakı?"
42.Bunun üzerine (Melike) gelince: "Böyle mi senin tahtın?" denildi. (O da): "Sanki o! Zaten bize daha önce bilgi verildi ve biz müslüman olduk! dedi.
43.Daha önce Allah'tan başka taptığı şeyler, on (un müslüman olmasın) a engel olmuştu; çünkü inkâra bir kavimden idi.
44.Ona: "Köşke gir!" denildi. Derken (Melike) onu görünce derin bir su sandı ve eteklerini topladı. Süleyman: "O parlak bir köşk, sırçadan!" dedi. Kadın: "Ey Rabbim, gerçekten ben önce nefsime zulmetmişim, şimdi Süleyman'ın maiyyetinde, âlemlerin Rabbi olan Allah'a teslim oldum."dedi.
45.Andolsun ki, Allah'a ibadet edin diye Semud'a da kardeşleri Salih'i göndermiştik; hemen birbirleriyle çekişen iki fırka oldular.
46.Salih dedi ki: "Ey benim kavmim, iyilikten önce niçin kötülüğe koşuyorsunuz? Ne olur Allah'a istiğfar etseniz, belki rahmetine ulaşırsınız."
47.Onlar: "Biz, senin ve beraberindekilerin yüzünden uğursuzluğa uğradık." dediler. O da: "Sizin uğursuzluğunuzun sebebi Allah tarafından biliniyor. Doğrusu siz imtihana çekilen bir kavimsiniz." dedi.
48.Şehirde dokuz çete vardı ki, bunlar o yerde bozgunculuk yapıyor, iyilik yapmaya yanaşmıyorlardı.
49.Allah'a and içerek, birbirlerine şöyle dediler: "Ona ve ailesine bir gece baskını yapalım, sonra da velisine yemin edelim: Biz onun öldürülmesi sırasında orada değildik; gerçekten sözümüz sözdür, doğru söylüyoruz, diyelim."
50.(Onlar) böyle bir tuzak kurdular, Biz de onlar farkına varmadan, tuzak kurmuştuk.
51.Şimdi bir bak! Tuzaklarının akibeti nasıl oldu? Kendilerini ve kavimlerini toptan helak ediverdik.
52.İşte haksızlıkları yüzünden çökmüş bomboş evleri! Şüphesiz bunda bilen bir toplum için ibret alacak bir ders vardır.
53.Oysa iman edip sakınanları kurtardık.
54.Lut'a da peygamberlik verdik. O vakit kavmine şöyle demişti:"Siz, gözünüz göre göre o rezaleti yapacaksınız ha!?
55.Sahi siz, kadınları bırakıp şehvet için ille de erkeklere mi gideceksiniz? Doğrusu siz ne yaptığını bilmez bir topluluksunuz."
56.Buna kavminin cevabı sadece: "Çıkarın şu Lut ailesini memleketinizden; çünkü onlar, çok temizlik taslayan kimselerdir." demeleri olmuştu.
57.Bunun üzerine onu ve ailesini kurtardık; ancak kansının geride kalanlar arasında obnasını takdir etmiştik.
58.Onların üzerine öyle bir yağmur yağdırdık ki... Ne kötüdür o uyarılmış olanların yağmuru!
59.De ki: "Hamdolsun Allah'a ve selam olsun O'nun seçtiği kullarına!' Allah mı daha hayırlı, yoksa onların ortak koştukları mı?
60.Yoksa gökleri ve yeri yaratıp sizin için gökten bir su indiren mi? Biz, o su ile gözleri ve gönülleri açan bahçeler bitirmekteyiz. Siz onların bir ağacını bile bitiremezdiniz. Allah' la birlikle bir tanrı mı var? Hayır, onlar, sapıklığa giden bir topluluktur.
61.Yoksa yeryüzünü bir karargah kılıp onun içinde ırmaklar akıtan, onun için oturaklı dağlar yapan ve iki deniz arasına bir engel koyan mı? Allah'la birlikte bir tanrı mı var? Hayır, onların çoğu ilim ehli değildir.
62.Yoksa darda kalan kendisine dua ettiği zaman, onun duasını kabul edip kötü durumdan kurtaran ve sizleri yeryüzünün yönetcileri kılan mı? Allah'la birlikte bir tanrı mı var? Siz. pek az düşünüyorsunuz!
63.Yoksa size kara ve denizin karanlıklarında yol gösteren ve rahmetinin önünde rüzgârdan müjdeci gönderen mi? Allah'la birlikte bir tanrı mı var? Allah, yüksek, çok yüksektir onların ortak koştuklarından!
64.Yoksa halkı önce yaratıp sonra yaratmayı tekrarlaycak olan ve size gökten ve yerden rızık veren mi? Allah'la birlikte bir tanrı mı var? De ki: "Hayır getirin delilinizi eğer doğru söylüyorsanız!
65.De ki: "Göklerde ve yerde Allah'tan başka kimse gaybı bilmez. Onlar, ne zaman yeniden diriltileceklerini bilmezler.
66.Hayır, ahiret hakkında kendilerine ardarda bilgi verilmektedir; fakat onlar bu hususta bir şüphe içindedirler, daha doğrusu onlar ondan kördürler.
67.Ve o küfredenler dediler ki:"Biz ve atalarımız toprak olduğumuz zaman mı, gerçekten biz mutlaka yeniden diriltilecek miyiz?
68.Yemin ederiz ki, bu tehdit bize de bundan önce atalarımıza da yapıldı. Bu, eskilerin masallarından başka birşey değildir."
69.De ki: "Hele yeryüzünde bir dolaşın da bakın suçluların sonu ne olmuş?
70.Onlara karşı üzülme ve yaptıkları hileler yüzünden bir darlığa düşme!
71.Bir de: "Bu vaad ne zaman, eğer doğru söylüyorsanız?" diye soruyorlar.
72.De ki: "Belki de çabuk gelmesini istediğiniz o azabın bir kısmı ensenize binmiş bulunuyor."
73.Muhakkak Rabbin, insanlara karşı mutlak bir nimet sahibidir; fakat onların çoğu şükretmezler.
74.Oysaki Rabbin onların sineleri ne gizliyor ve ne açıklıyorlarsa hepsini mutlaka biliyor.
75.Gökte ve yerde açık bir kitapta bulunmayan hiçbir gizli şey yoktur.
76.Haberiniz olsun ki, bu Kur'an İsrail oğullarına, ihtilaf edip durdukları şeylerin pek çoğunu anlatır.
77.Gerçekten o doğruyu gösteren kesin bir hidayet ve müminler için sırf bir rahmettir.
78.Elbette Rabbin, hükmüyle aralarında yargısını infaz buyuracaktır ve O, güçlüdür, herşeyi bilendir
79.O halde Allah'a güven. Sen, şüphesiz açık bir gerçek üzerindesin.
80.Şüphesiz sen, ölülere duyuramazsın; arkalarını dönüp kaçarlarken sağırlara da çağrıyı işittiremezsin.
81.Sen o körleri sapıklıklarından kurtarıp hidayete erdirecek de değilsin. Sen, ancak ayetlerimize inanacaklara işittirirsin de onlar müslüman olur kurtuluş bulurlar.
82.Söylenen söz başlarına geleceği zaman, onlar için yerden bir dabbe çıkarırız, insanların ayetlerimize kesin bir inanmadıklarını kendilerine söyler.
83.Ve her milletten ayetlerimizi yalanlayanlardan bir grup yaparak mahşere sevkedeceğimiz gün, artık onlar hep zapt altına alınıp tutuklanırlar.
84.Nihayet geldikleri zaman, Allah: "Siz, Benim ayetlerimi, onları ilmen kavramadığınız halde yalanladınız mı? Değilse ne yapıyordunuz?" buyurur.
85.Zulmetmeleri yüzünden aleyhlerinde söz gerçekleşir (söylenen başlarına gelir) ve artık nutukları tutulur (konuşamazlar).
86.Onlar, içinde istirahat etsinler diye geceyi, göz açmaları için gündüzü yarattığımızı görmediler mi? Kesinlikte bunda iman edecek bir topluluk için birçok ibretler vardır.
87.Hele Sur üfürüleceği, üfürülüp de Allah'ın dilediği kimselerin dışında bütün göklerdeki kimselerin ve yerdeki kimselerin hepsi ürperdiği ve hepsinin hor ve hakir olarak geldikleri gün ne korkunçtur!
88.Bir de o dağları görür, onları sabit sanırsın; oysa onlar, bulut geçer gibi geçip gider. Bu, herşeyi sapasağlam yaratmış olan Allah'ın sanatıdır. O, şüphesiz bütün yaptıklarınızdan haberdardır.
89.Her kim iyilikle gelirse, o zaman kendisine ondan daha hayırlısı vardır ve onlar o günkü korkudan güven içinde kalırlar.
90.Her kim de kötülükle gelirse, artık yüzleri ateşte sürtülür. Başka değil, sırf yaptığınız amellerin karşılığı ile karşılanacaksınız.
91.Ben, yalnızca bu beldenin, onu saygın kılan ve herşey de kendilerinin olan Rabbine ibadet etmekle emrolundum. Ve yine halis müslümanlardan olmamla emrolundum.
92.Bir de Kuran okuyayım diye emrolundum. Her kim doğru yolu kabul ederse, yalnızca kendi yararına kabul etmiş olur. Kim de sapa giderse de ki: "Ben, yalnızca tehlikeyi haber verenlerdenim."
93.ve de ki: "Hamdolsun Allah'a; 0, size ayetlerini gösterecek de onları tanıyacaksınız. Rabbin ne yapacağınızdan gaflette değildir."
028) Kasas Suresi:
Rahman ve Rahîm Allah'ın adıyla...
1.Ta, Sin, Mim.
2.Bunlar, sana o apaçık kitabın ayetleridir!
3.Sana Musa ile Firavun kıssasından bir kısmını iman edecek bir topluluğa ibret olsun diye, bütün gerçeği ile okuyacağız.
4.Çünkü Firavun, o yerde baş kaldırmış ve halkını fırka fırka edip arkasına takmıştı; onlardan bir grubu ezmek istiyor; oğullarını boğazlatıyor, kadınlarını hayata atıyordu. O kesinlikle bozgunculardandı.
5.Biz de o yerde ezilmekte olanlara lütufta bulunmak, onları öncül rehberler yapmak ve onları varisler kılmak istiyorduk.
6.Ve onlara arzda (yeryüzünde) hakimiyet verip Firavun, Haman ve ordularına korktukları şeyi, onların vasıtasıyla gösterelim.
7.O sırada Musa'nın annesine: "Onu emzir; ona zarar gelmesinden bir korku hissettiğinde, kendisini denize bırakıver ve artık korkup üzülme! Biz, muhakkak onu sana iade edeceğiz ve kendisini peygamberlerden biri yapacağız." diye vahyettik.
8.Bunun üzerine Firavun hanedanı onu yitik olarak aldılar, çünkü o, ileride kendilerine bir düşman, bir tasa olacaktı. Doğrusu Firavun da Haman da askerleri de hep canilerdi.
9.Firavun'un karısı: "Bana da sana da bir göz bebeği, bunu öldürmeyin, belki bize yarar, ya da evlat ediniriz." dedi ve onlar farkında değillerdi.
10.Musa'nın annesinin yüreği ise bomboş sabah etti. Şayet inananlardan olması için kalbine kuvvet vermeseydik, az daha onu açığa vuracaktı.
11.Musa'nın ablasına "Onun izini takip et." demişti annesi. O da onlar farkına varmadan uzaktan gözetledi.
12.önceden ona emzikçileri (süt anneleri) yasaklamıştık. Ablası varıp: "Sizin hesabınıza bunun bakımını üstlenecek ve ona iyi davranacak bir aile buluvereyim mi?"dedi.
13.Böylece Biz, Musa'yı annesine geri verdik ki, annesinin gözü aydın olsun, üzülmesin ve Allah'ın va'dinin kesinlikle gerçek olduğunu bilsin diye; fakat çoklan bilmezler.
14.Musa kıvamına erip dengini bulduğunda ona bir hâkimiyet ve bir kim verdik. İşte Biz ile davrananları böyle mükâfatlandırırız.
15.Bir de, halkının habersiz bulunduğu bir sırada şehre girdi, orada dövüşmekte olan iki adam buldu. Biri kendi taraftarlarından, biri düşmanlarındandı. Kendi taraftarlarından olan düşmanlarından olana karşı kendisinden yardım istedi. Musa da ona bir yumruk indirdi ve işini bitiriverdi. Bunun üzerine: "Bu, şeytanın işindendir. O, gerçekten şaşırtıcı belli bir düşmandır." dedi.
16."Ey Rabbim, doğrusu ben kendime yazık ettim, artık bağışlamanla benim suçumu ört!" dedi. 0 da onu bağışladı. Gerçekten O, çok bağışlayan, çok merhamet edendir.
17."Ey Rabbim, bana lütufta bulunduğun şeyler hakkı için, artık suçlulara asla destek vermeyeceğim dedi.
18.Derken şehirde korku içinde çevreyi gözetleyerek sabahladı ve birden dön kendisinden yardım isleyenin yine feryad ettiğini gördü ve Musa ona: "Besbelli sen bir yaramazsın!" dedi.
19.Her ikisinin de düşmanı olan adamı yakalamak isteyince o: "Ey Musa. dün bir adamı öldürdüğün gibi beni de öldürmek mi istiyorsun? Sen yalnızca yeryüzünde bir zorba mı olmak istiyorsun, ara buluculardan olmak istemiyor musun?" dedi.
20.Şehrin öte başından bir adam koşarak geldi ve: "Ey Musa, haberin olsun, ileri gelenler seni öldürmek için hakkında görüşme yapıyorlar; hemen çık git, ben senin iyiliğini isteyenlerdenim." dedi.
21.Hemen korku içinde çevreyi gözetleyerek şehirden çıktı ve: "Ey Rabbim, kurtar beni bu zalim kavimden!" dedi.
22.Musa, Medyen tarafına yöneldiğinde: "Umarım Rabbim beni düz yola çıkarır." dedi.
23.Medyen suyuna vardığında, suyun üstünde hayvanlarını sulayan bir küme insan buldu. Bunların ötesinde de hayvanlarını alıkoyan iki kadın gördü. Onlara: "Derdiniz nedir?" diye sordu. Onlar: "Biz, çobanlar çekip gitmedikçe sulamayız ve babamız da büyük bir pirdir." dediler.
24.Bunun üzerine ikisine hayvanlarını suladı, sonra gölgeye çekildi ve: "Ey Rabbim, ben gerçekten bana indirdiğin hayırdan dolayı bir fakirim!" dedi.
25.Derken o iki kadından biri utana utana yürüyerek ona gelip: "Babam, bize su çekivermenin ücretini ödemek için seni çağırıyor." dedi. Bunun üzerine varıp ona başından geçeni anlatınca o: "Korkma, kurtuldun o zalim topluluktan!" dedi.
26.O iki kadından biri: "Babacığım, onu ücretle tut. Çünkü tuttuğun ücretlilerin en hayırlısı o güçlü güvenilir adamı!" dedi.
27.O: "Haberin olsun ben, bana sekiz yıl çalışmana karşılık şu iki kızımdan birini sana nikâhlamak istiyorum. On yıla tamamlarsan o da kendinden. Ben, sana zorluk göstermek istemiyorum; inşallah beni iyi kimselerden bulacaksın." dedi.
28.Musa: "O, benimle senin arandadır. Bu iki süreden hangisini ödersem (doldurursam), bana karşı bir düşmanlık yok demektir ve sözleşmemize Allah kefildir!" dedi.
29.Musa belirlenen süreyi doldurup ailesiyle yola çıktığı zaman, Tur tarafından bir ateş hissetti. Ailesine:"Durun, ben bir ateş hissettim, umarım size ondan bir haber veya o ateşe bir eksi (kor) getiririm de belki bir ocak yakıp ısınırsınız." dedi.
30.Ateşin yanına gelince o mübarek bölgedeki vadinin sağ kıyısında bulunan ağaçtan şöyle seslenildi ona: "Ey Musa, haberin olsun Benim, Ben, Allah, âlemlerin Rabbi!
31.Bırak asanı!" Musa, onun bir çevik yılan misali hareket ettiğini görünce öyle bir dönüp kaçtı ki, arkasına bile bakmadı. "Ey Musa, yüzünü dön ve korkma; çünkü sen güvenlik içinde olanlardansın!
32.Elini koynuna sok, çıksın bembeyaz, kusursuz olarak. Korkudan (açılan) kollarını kendine kavuştur! İşte bu ikisi, Rabbinden Firavun'a ve ileri gelen adamlarına karşı sana iki kesin delil! Çünkü onlar, yoldan çıkan bir topluluk oldular"
33.Musa: "Ey Rabbim, ben onlardan bir adam öldürdüm, korkarım beni hemen öldürürler.
34.Kardeşim Harun ise lisanca benden daha açık konuşur; beni tasdik eden bir yardımcı olarak maiyetimde ona da peygamberlik ver;doğrusu ben, beni yalanlamalarından korkuyorum!" dedi.
35.Allah buyurdu ki: "Pazını kardeşinle güçlendireceğiz ve sizin için bir saltanat kuracağız da size ulaşamayacaklar. Ayetlerimiz hakkı için, siz ve size uyanlar üstün geleceksiniz!"
36.Musa bunun üzerine açık açık ayetlerimizle onlara varınca: "Bu uydurma bir büyüden başka birşey değildir; biz bunu önceki atalarımızdan da işitmedik." dediler.
37.Musa da: "Rabbim kimin tarafından hidayetle geldiğini ve bu dünya yurdunun sonunda iyi neticenin kimin olacağını daha iyi bilir. Doğrusu, zalimler kurtuluşa eremezler."dedi.
38.Firavun ise şöyle dedi: "Ben, sizin için benden başka bir tanrı bilmiyorum. Ey Haman, haydi benim için çamur üzerine bir ocak yak da bana bir kule yap; belki Musa'nın tanrısına çıkarım; ama ben kesinlikle onun yalan söyleyenlerden olduğunu sanıyorum."
39.O ve askerleri, yeryüzünde haksızlıkla kibirlenmek istediler ve Bize döndürülmeyeceklerini sandılar.
40.Biz de onu ve ordularını tuttuk denize fırlatıverdik. Bak şimdi o zalimlerin sonu nasıl oldu?
41.Biz, onları ateşe davet eden başkumandanlar yaptık. Kıyamet gününde de yardım görmezler.
42.Hem bu dünyada onlara arkalarından bir lanet yağdırmaktayız, hem de Kıyamet gününde pek nefret edilenlerden olacaklardır.
43.Andolsun ki, Biz Musa'ya o kitabı, ilk nesilleri helak ettikten sonra, insanların vicdanlarını aydınlatacak görüşler ve bir hidayet ve rahmet olmak üzere verdik; belki düşünür, ibret alırlar.
44.Musa'ya o emri vahyettiğimiz sırada sen batı yönünde bulunmuyordun, olayı görenlerden de değildin.
45.Fakat Biz, birçok nesiller yarattık, ömürleri de uzun oldu. Sen Medyen halkı arasında ikamet ederek ayetlerimizi onlardan okuyup öğrenmedin; fakat peygamberlik verip gönderen Biz olduk.
46.Yine Biz seslendiğimiz zaman da sen Tur'un yanında değildin; fakat senden önce kendilerine bir uyarıcı gelmemiş olan bir topluluğu uyarasın diye Rabbinden bir rahmet olarak gönderildin; ola ki, düşünüp ibret alırlar.
47.Kendi elleriyle yaptıkları günahlar yüzünden başlarına birer felaket geldiğinde: "Ey Rabbimiz, bize bir peygamber gönderseydin de ayetlerine uyup müminlerden olsaydık." demesinler diye.
48.Fakat şimdi onlara katımızdan gerçek (Kur'an) geldiği zaman: "Musa'ya verilen (mucize) gibisi verilseydi ya!" dediler. Oysa bundan önce Musa'ya verileni de inkâr etmediler mi? Onlar: "Birbirini destekleyen iki büyü" dediler ve: "Biz, hiçbirine inanmayız!" dediler.
49.De ki: "O halde eğer doğru söylüyorsanız, Allah katından bu ikisinden daha doğru bir kitap getirin ben de ona uyayım!"
50.Eğer yine çağrına uymazlarsa, artık bil ki, onlar sadece kendi heveslerinin peşinde gidiyorlar. Allah tarafından bir doğru delil olmaksızın sırf kendi hevesleri peşinde giden kimselerden daha şaşkın kim olabilir? Muhakkak ki Allah zalimler topluluğunu başarıya erdirmez.
51.Andolsun ki, iyi düşünsünler diye, onlar hakkında sözü uladık da uladık.
52.Bundan (Kur'an' dan) önce kitap verdiklerimiz ona iman ediyorlar.
53.O kendilerine okununca hemen: "Biz buna iman ettik; bu şüphesiz Rabbimizden gelen bir gerçektir. Doğrusu biz önceden müslümandık." derler.
54.İşte bunlar sabretmiş olmalarına karşılık mükâfatları iki kat verileceklerdir. Bunlar, kötülüğü iyilikle savarlar ve kendilerine verdiğimiz rızıktan da hayır için harcarlar.
55.Onlar, boş söz işittiklerinde ondan yüz çevirirler ve: "Bizim işlerimiz bize, sizin işleriniz size; selam size! Allah'a ısmarladık! Biz, cahillik edenleri aramayız." derler.
56.Doğrusu sen, sevdiğini doğru yola iletemezsin; fakat Allah dilediğini doğru yola iletir ve doğru yola erecekleri o daha iyi bilir.
57.Bir de: "Haklısın, ama biz doğru yolu tutup seninle birlikte olursak yerimizden yurdumuzdan olur çarpılırız." dediler. Biz onlara kendi katımızdan bir rızık olarak her türlü ürünün taşınıp getirdiği güvenli mukaddes bir yeri mekan kılmadık mı? Fakat çoğu bilmezler.
58.Bununla birlikte Biz, refahtan şımarmış nice memleketleri helak ettik. İşte arkalarından pek az oturulabilmiş olan yerleri! Onlara Biz varis olduk.
59.Bir de Rabbin memleketleri, kendlerine ayetlerimizi okuyan bir peygamberi ana noktalarına göndermedikçe helak edici değildir. Biz, o memleketleri yalnızca halkı zulüm ederken helak etmişizdir.
60.Size verilen şeyler, yalnızca dünya hayatının geçici malı ve süsüdür. Allah yanındaki ise hem daha hayırlı, hem kalıcıdır; artık düşünmeyecek misiniz?
61.Kendisine güzel bir vaadde bulunduğumuz ve ona erişecek kimse, kendisine dünya hayatının geçici zevkini yaşatıp da sonra kıyamet gününde huzuruna celb edilecekler arasında olacak kimse gibi olur mu?
62.Hele onlara haykırıp da: "Nerede o iddia ettiğiniz ortaklarım?" diyeceği gün,
63.Aleyhlerinde hüküm verilmiş olanlar: "Ey Rabbimiz, işte azdırdığımız kimseler! Biz onları kendi azdığımız gibi azdırdık. Sana masum olduğumuzu arzettik;onlar bize tapmıyorlardı.
64.Bir de onlara: "Haydi, yalvarın o ortak koştuklarınıza!" denir. Yalvaracaklar, fakat onlar, kendilerine cevap vermeyecekler ve azabı göreceklerdir. vaktiyle doğru yolu görselerdi ya!
65.Hele onlara haykırıp da: "Gönderilen peygamberlere ne cevap verdiniz?" diyeceği gün;
66.Artık onlara o gün bütün haberler kör (kapkaranlık) olmuştur. O vakit onlar birbirlerine de soruşamazlar.
67.Ancak tevbe edip iman ederek iyi işlerde bulunan kimse işte o, kurtuluşa erenlerden olmayı umabilir.
68.Rabbin, dilediğini yaratır ve seçer. Seçim hakkı onların değildir. Allah, onların ortak koştuklarından münezzeh ve yücedir!
69.Sineleri ne saklıyor ve ne açığa vuruyorlar, Rabbin bilir.
70.Allah O, O'ndan başka tanrı yoktur. Önünde sonunda hamd O'nadır, hüküm O'nundur. Nihayet döndürülüp O'na götürüleceksiniz.
71.De ki: "Söyleyin bakayım, eğer Allah, geceyi üzerinizde kıyamet gününe kadar sürekli kılarsa, size bir ışık sağlayacak Allah'tan başka tanrı kim? Hala dinlemeyecek misiniz?"
72.De ki: "Haber verin bakayım, eğer Allah gündüzü üzerinizde kıyamet gününe kadar sürekli kılarsa, size içinde dinleneceğiniz bir gece getirecek Allahtan başka tanrı kim?! Hala görmeyecek misiniz?"
73.Rahmetinden geceyi ve gündüzü sizin için yaptı ki, hem içinde dinlenesiniz hem de çalışıp lütfundan isteyesiniz de şükredesiniz.
74.Ve hele onlara haykırıp da "Nerede o iddia ettiğiniz ortaklarım?" diyeceği gün!
75.Bir de her ümmetten bir şahit çıkarıp da: "Haydi, kesin delilinizi getirin!" dediğimizde artık gerçeğin Allah'ın olduğunu bilmiş olacaklar ve o uydurdukları şeyler kendilerinden kaybolup gitmiş olacaktır.
76.Doğrusu Karun, Musa'nın kavmindendi ve onlara karşı azıtmıştı. Ona öyle hazineler vermiştik ki, anahtarları gerçekten güçlü kuvvetli bir bölüğe ağır geliyordu. O zaman. kavmi ona şöyle demişti: "Güvenme (böbürlenme), çünkü Allah, güvenenleri (böbürlenenleri) sevmez.
77.Allah'ın sana bu vergisi içinde ahiret evini ara ve dünyadan nasibini de unutma; Allah'ın sana ihsan ettiği gibi sen de iyilik et ve yeryüzünde bozgunculuk arama; çünkü Allah, bozguncuları sevmez!"
78.O: "Ben, ona yalnızca bendeki bir ilim sayesinde nail oldum." dedi. Allah'ın ondan önce o nesiller içinden ondan kuvvetçe daha çetin ve taraftarları daha çok nice kimseleri helak etmiş olduğunu bilmiyor muydu? Suçlular, günahlarından sorgulanmaz.
79.Derken, ihtişamı içinde kavminin karşısına çıktı. Dünya hayatını arzu edenler: "Ah ne olurdu, şu Karun'a verilen gibisi bizim de olsa; o gerçekten büyük bir bahtiyar (varlık sahibi)!" dediler.
80.Kendilerine ilim verilmiş olanlar ise: "Yazıklar olsun size! Allah'ın sevabı, iman edip iyi işler yapanlar için daha hayırlıdır. Ona ise sadece sabredenler kavuşturulur." dediler.
81.Derken Biz onu, hem de sarayı ile birlikte yerin dibine geçirdik. O zaman Allah'a karşı yardımına gelecek taraftarları da olmadı kendisini kurtaracaklardan da değildi.
82.Dün onun yerinde olmayı temenni edenler de bu sabah şöyle diyorlardı: "Vay be, demek ki, Allah, nimetini kullarından dilediğine seriyor ve kısıyor. Eğer Allah bize lutufta bulunmasaydı, bizi de batırmıştı. Ay, demek ki, gerçekten kâfirler felah bulmayacaklar!"
83.O ahiret evini (son yurdu) onu, yeryüzünde ne böbürlenme ve ne de bozgunculuk yapmak isteyenlere veririz. Ve o mutlu son takva sahiplerinindir.
84.Her kim bir iyilikle gelirse, o vakit ona ondan daha hayırlısı var; kim bir kötüIükle gelirse, kötülük yapanlar, sadece yaptıklarıyla cezalanırlar.
85.Herhalde o Kur'an'ı sana farz kılan, seni mutlaka bir döndürülecek yere kadar geri getirecektir. De ki: "Rabbim kimin hidayetle geldiğini ve kimin açık bir sapıklıkta bulunduğunu daha iyi bilir."
86.Sen, sana kitap indirileceğini ümit etmiyordun; fakat Rabbinden bir rahmettir o. O halde sakın kâfirlere arka çıkma!
87.Ve sakın sana indirildikten sonra, Allah'ın ayetlerinden seni çevirmesinler; hemen Rabbine davet et ve sakın ortak koşanlardan olma!
88.Allah'la birlikte diğer bir tanrıya daha çağırma; O'ndan başka tanrı yoktur. O'nun zatından başka herşey helak olacaktır. Hüküm O'nundur ve nihayet döndürüIüp O'na götürüleceksiniz.
Dostları ilə paylaş: |