060) Mümtahine Suresi:
Rahman ve Rahîm Allah'ın adıyla...
1.Ey iman edenler, düşmanımı ve düşmanınızı dostlar edinmeyin! Onlar, size gelen gerçeği inkâr etmişken siz onlara dostluk gösteriyorsunuz. Onları Rabbiniz olan Allah'a iman ettiğiniz için peygamberi ve sizi (yurdunuzdan) çıkarıyorlardı. Eğer sizler, Benim yolumda ve hoşnutluğum uğrunda savaşa çıktıysanız (böyle yapmazsınız). Siz, dostluk göstererek onlara sır veriyorsunuz, oysa Ben sizin gizlediklerinizi de açıkladıklarınızı da tamamen bilirim ve içinizden her kim onu yaparsa, artık düz yolun ortasında şaşırmış olur.
2.Eğer onlar sizi yenip de ele geçirirseler, hepinize düşman kesilirler, sizlere ellerini ve dillerini kötülükle uzatır, hepinizin kâfir olmasını isterler.
3.Kıyamet gününde ne yakınlarınız, ne de evlatlarınız size fayda vermezler. O, aranızı ayıracaktır. Allah, bütün yaptıklarınızı görür.
4.Sizin için güzel bir örnek İbrahim ile beraberindekilerde oldu. Onlar vaktiyle kavimlerine: "Biz,sizlerden ve Allah'tan başka taptıklarınızdan uzağız ve siz Allah'ın birliğine iman edinceye kadar sizi tanımıyoruz. Sizinle aramızda ebedi bir düşmanlık başladı." demişlerdi. Yalnız İbrahim'in babasına: "Kesinlikle senin için bağışlanma dileyeceğim, fakat senin için Allah'tan (gelecek) hiçbir şeyi önlemeye gücüm yetmez." demesi başka. "Ey Rabbimiz, biz ancak Sana güvendik, Sana gönül verdik ve bütün gidiş Sanadır!" dediler.
5.Ey Rabbimiz, bizi o küfredenlerin fitnesi kılma ve bizleri bağışla ey Rabbimiz! Çünkü Sensin ancak öyle üstün olan, öyle hikmet sahibi olan!
6.Gerçekten onlarda sizin için, Allah'a ve ahiret gününe ümit besleyenler için güzel bir örnek olmuştur. Her kim de aksine giderse bilsin ki, Allah çok zengindir, her hamd yalnız O'nadır.
7.Umulur ki, Allah, sizinle onlardan düşmanlaştıklarınız arasında bir dostluk meydana getirir. Allah gücü yetendir. Allah çok bağışlayandır, merhamet edendir.
8.Allah size, sizinle din hususunda savaşmayan ve sizi yurtlarınızdan çıkarmayan kimselere iyilik etmenizi ve kendilerine adaletli davranmanızı yasaklamaz. Çünkü Allah, adalet gösterenleri sever.
9.Allah, yalnızca sizinle diri hususunda savaşanlara, sizi yurtlarınızdan çıkaranlara ve çıkarılmanıza arka çıkanlara dostluk etmenizi yasaklıyor size. Her kim de onlara dostluk ederse, işte onlar, kendilerine yazık eden zalimlerdir.
10.Ey iman edenler, mümin kadınlar hicret ederek size geldiklerinde kendilerini imtihan edin! İmanlarını Allah bilir. Eğer siz onların inanan kadınlar olduklarını öğrenirseniz, artık onları kâfirlere iade etmeyin! İnanan kadınlar, kâfirlere helal değildir, kâfirler de mümin kadınlara helal olmazlar. Ancak kâfirlerin harcadıkları mehri onlara (geri) verin! kendilerine mehirlerini verdiğimiz takdirde o inanan kadınlarla evlenmenizde de size bir günah yoktur. Kâfir kadınların da ismetlerine yapışmayın (onları nikâhınızda tutmayın) ve harcadığınızı isteyin; kâfirlerde harcadıklarını istesinler. Bunlar, size Allah'ın hükmüdür. Aranızda O hükmediyor. Allah, bjlendir, hikmet sahibidir.
11.Eğer karılarınızdan biri kâfirlere kaçar, siz de onlardan bunun acısını çıkarırsanız, karıları gitmiş olanlara harcadıkları kadarını ganimetten veriniz ve iman etmiş olduğunuz Allah'tan korkunuz!
12.Ey peygamber, inanan kadınlar Allah'a hiçbir şeyi ortak koşmamaları, hırsızlık yapmamaları, zina etmemeleri çocuklarını öldürmemeleri, elleriyle ayakları arasında bir iftira uydurup getirmemeleri ve sana hiçbir iyi işte karşı gelmemeleri şartıyla sana biat etmeye geldikleri zaman biatlarını kabul et ve Allah'tan onların bağışlanmalarını dile! Çünkü Allah çok bağışlayandır. merhamet edendir.
13.Ey iman edenler, Allah'ın kendilerine gazap etmiş olduğu ve kabirlerdeki kâfirlerin ümidini kestiği gibi ahiretten ümidini kesmiş olan bir topluluğu dost tanımayın!
061) Saf Suresi:
Rahman ve Rahîm Allah'ın adıyla...
1.Göklerdeki ve yerdeki her şey Allah ıçin tesbih etmektedir. O, öyle üstündür, öyle hikmet sahibidir.
2.Ey iman edenler, niçin yapmayacağınız şeyi söylersiniz?
3.Yapmayacağınız şeyi söylemeniz, Allah katında büyük öfke ile karşılanır.
4.İyi bilin ki, Allah kendi yolunda kurşunlu bir bina gibi saf bağlayarak çarpışanları sever.
5.Hani bir zaman Musa kavmine: "Ey kavmim, benim size (gönderilmiş) Allah'ın peygamberi olduğumu bildiğiniz halde niçin bana eziyet ediyorsunuz?" demişti. Sonra onlar yamukluk edince, Allah'da kalplerini yamulttu. Öyle ya, Allah fasıklar güruhunu doğru yola çıkarmaz!
6.Bir vakit de Meryem oğlu İsa: "Ey İsrail oğulları, ben size Allah'ın elçisiyim. Önümdeki Tevrat'ın doğrulayıcısı ve benden sonra gelecek, adı Ahmed olan bir peygamberin müjdecisi olarak geldim." dedi. Sonra o, onlara apaçık delillerle gelince: "Bu apaçık bir büyüdür!" dediler.
7.İslama davet edilirken Allah'a karşı yalan uydurandan daha zalim de kim olabillr? Allah da zalimler topluluğunu muvaffak etmez.
8.Onlar, Allah'ın nurunu ağızyarıyla söndürmek istiyorlar. Allah ise nurunu tamamlayacaktır, isterse kâfirler hoşlanmasınlar!
9.O'dur dinini bütün dinlere üstün kılmak için peygamberini hidayet kanunu ve hak dini ile gönderen; isterse müşrikler hoşlanmasınlar!
10.Ey iman edenler, sizi acı bir azaptan kurtaracak bir ticareti göstereyim mi size?
11.Allah'a ve Resulüne iman edip mallarınız ve canlarınızla Allah yolunda savaşırsınız; eğer bilirseniz bu sizin için çok hayırlıdır.
12.Günahlarınızı bağışlar ve sizi altından ırmaklar akan cennetlere, Adn cennetlerinde hoş hoş meskenlere koyar. İşte büyük kurtuluş odur.
13.Seveceğiniz bir diğer (nimet) daha var; Allah'tan yardım ve yakın bir zafer! Müjdele müminleri!
14.Ey iman edenler, Allah yardımcıları olun! Nitekim Meryem oğlu İsa havarilere: "Allah yolunda benim yardımcılarım kimdir?" dedi. Havarileri: "Biz Allah (yolunun) yardımcılarıyız." dediler Bunun üzerine İsrail oğullarından bir grup iman etti, bir grup inkâr etti. Biz de iman edenleri düşmanlarına karşı destekledik o suretle onlar üstün gelip yüze çıktılar.
062) Cuma Suresi:
Rahman ve Rahîm Allah'ın adıyla...
1.Göklerde ve yerde ne varsa hepsi, mülkün sahibi, öyle lekesiz mukaddes, hem güçlü hem hikmet sahibi olan Allah için tesbih eder.
2.O'dur, ümmiler içinde kendilerinden olup onlara ayetlerini okuyan, onları temize çıkarıp parlatan, onlara kitap ve hikmet öğreten bir peygamber gönderen. Oysa bundan önce açık bir sapıklık içindeydiler.
3.Onlardan henüz kendilerine katılmamış diğer insanlara da (göndermiştir o peygamberi). O, öyle güçlü, öyle hikmet sahibidir.
4.İşte o Allah'ın lütfudur, onu dilediğine verir. Allah, çok büyük lütuf sahibidir.
5.Kendilerine Tevrat yükletilip de sonra onu taşımayanların durumu, ciltlerle kitap taşıyan eşeğin haline benzer. Allah'ın ayetlerini yalanlayan topluluğun durumu ne çirkin! Allah, zalimler topluluğunu doğru yola çıkarmaz.
6.De ki: "Ey Yahudiler, siz diğer insanların değil de yalnız kendinizin Allah'ın dostları olduğunuzu iddia ediyorsanız, haydi ölmeyi temenni edin, eğer (davanızda) samimi iseniz!
7.Oysa onlar, ellerinin sunduğu günahlar yüzünden onu asla temenni etmezler. Allah zalimleri bilir.
8.De ki: "Haberiniz olsun, o kaçıp durduğunuz ölüm, mutlaka gelip size çatacaktır; sonra O, bütün görünmeyeni ve görüneni bilene döndürüleceksiniz de O size neler yaptığınızı haber verecektir."
9.Ey iman edenler, Cuma günü namaz için çağrı yapıldığında hemen Allah'ın zikrine (anılmasına) koşun ve alım satımı bırakın; eğer bilirseniz, o sizin için daha hayırlıdır.
10.Namaz kılındıktan sonra da yeryüzüne dağılın, Allah'ın bol nimetinden nasip arayın ve Allah'ı çok zikredin ki, kurtuluş bulabilesiniz.
11.Böyle iken, bir ticaret veya eğlenti (eğlence) gördüklerinde ona fırladılar ve seni ayakta bıraktılar. De ki: "Allah'ın katındaki, eğlenceden de ticaretten de hayırlıdır ve Allah rızık verenlerin en hayırlısıdır."
063) Münafikun Suresi:
Rahman ve Rahîm Allah'ın adıyla...
1.Münafıklar sana geldiklerinde: "Şehadet ederiz, gerçekten sen Allah'ın Resulüsün!" dediler. Allah da biliyor ki, sen şüphesiz O' nun Resulüsün! Bununla beraber Allah şahitlik ediyor ki, doğrusu münafıklar katiyyen yalancıdırlar. Yeminlerini bir kalkan edinip de Allah yolundan yan çizmektedirler, Doğrusu onlar ne fena yapıyorlar.
2.Yeminlerini kalkan yapıp (insanları) Allah'ın yolundan çevirdiler. Onların yaptıkları ne kötüdür!
3.O şu yüzdendir; onlar önce imana gelmişler sonra küfre gitmişlerdir de o kalplerine mühürlenmiştir; artık anlamaz olmuşlardır.
4.Sen onları gördüğün zaman cisimleri (fiziki görüntüleri) tuhafına gider; konuşurlarsa dediklerine kulak verirsin. Sanki onlar dayanmış keresteler gibidirler. Her bağırışı aleyhlerine sanırlar. Onlar düşmandırlar, onlardan sakın! Allah gebertsin onları, nereden çevriliyorlar!
5.Onlara: "Gelin Allah'ın Resulü sizin için bağışlanma dilesin!" denildiği zaman da başlarını bükerler ve görürsün ki büyüklük taslayarak yan çizip giderler.
6.Onlar için bağışlanma dilesen de dilemesen de haklarında aynıdır; Allah, onları asla bağışlamaz ve Allah fasıklar güruhunu doğru yola çıkarmaz.
7.Onlar: "Allah'ın Resulünün yanındakilere nafaka vermeyin ki, dağılsınlar!" diyorlar. Oysa göklerin ve yerin hazineleri Allah'ındır, fakat münafıklar anlamazlar.
8.Diyorlar ki: "Eğer Medine'ye dönersek, herhalde en güçlü, en şerefli olan en zayıf olan alçağı oradan çıkaracaktır." Oysa göç, haysiyet Allah'ın, Resulünün ve müminlerindir, fakat münafıklar bilmezler.
9.Ey iman edenler, ne mallarınız, ne de evlatlarınız sizleri Allah'ı anmaktan alıkoymasın! Her kim öyle yaparsa, İşte onlar, hüsrana düşenlerdir.
10.Her birinize ölüm gelip de: "Rabbim beni kısa bir süre için tehir etsen de sadaka versem ve iyilerden olsam!" demesinden önce size verdiğimiz rızıklardan (Allah için) harcayın!
11.Oysa Allah, eceli geldiği zaman hiçbir kimseyi asla geri bırakmaz. Allah, bütün yaptıklarınızdan haberdardır.
064) Tegabun Suresi:
Rahman ve Rahîm Allah'ın adıyla...
1.Göklerde ve yerde ne varsa Allah'ı tesbih eder. Mülk O'nun, hamd O'nun ve O, herşeye kadirdir.
2.O'dur sizi yaratan, öyle iken kiminiz mümin kiminiz de kâfirdir. Allah ise ne yaparsanız görür.
3.Gökleri ve yeri hak ile yarattı, sizi şekillendirdi. Şekillerinizi de güzel yaptı. Sonunda gidiş de O'nadır.
4.Göklerde ve yerde ne varsa bilir ve her neyi saklar ve herneyi açıklarsanız hepsini bilir. Allah bütün sinelerin özünü bilir.
5.Bundan önce küfredenlerin haberi gelmedi mi size? Ki, yaptıklarının vebalini tattılar, ayrıca onlara acı bir azap da var.
6.Çünkü onlara peygamberleri apaçık mucizelerle geliyorlardı da onlar: "Bizi bir insan mı yola getirecek?" deyip küfretmişler ve aksine gitmişlerdi. Allah da muhtaç olmadığını gösterdi. Öyle ya; Allah zengindir, her türlü övgüye layıktır.
7.Küfredenler asla diriltilmeyeceklerini iddia ettiler. De ki: "Hayır, Rabbim hakkı için mutlaka diriltileceksiniz, sonra da kesinlikle yaptıklarınız size anlatılacak ve o Allah'a göre kolaydır.
8.Onun için siz, Allah'a, Resulüne ve indirdiğimiz nura (Kur'an'a) iman edin! Allah, ne yaparsanız haberdardır.
9.Sizi o dernek gününe dereceği (toplanma günü için toplayacağı gün varya), işte o gün teğabün (kar ve zarar) günüdür, her kim Allah'a iman eder de yaraşıklı iş yaparsa, Allah onun kabahatlarını örter ve onu içinde ebedi kalacakları altından ırmaklar akan cennetlere koyar. İşte büyük kurtuluş odur!
10.Küfredip ayetlerimizi yalanlayanlara gelince, onlar cehennemliklerdir, orada ebedi kalacaklardır. Orası ne kötü varılacak yerdir.
11.Allah'ın izni olmadan hiçbir musibet başa gelmez, her kim de Allah'a iman ederse, O, onun kalbine hidayet verir. Allah herşeyi bilir.
12.İman edin de Allah'a itaat edin, peygambere de itaat edin. Eğer aksine giderseniz bilin ki Resulümüzün görevi açık bir tebliğden ibarettir.
13.Allah'tan başka tanrı yoktur. Onun için müminler yalnız Allah'a dayansınlar!
14.Ey iman edenler, haberiniz olsun ki, eşlerinizden ve çocuklarınızdan size düşman olan vardır, o halde onlardan sakının! Ne var ki, affeder, kusurlarına bakmaz, örterseniz, şüphe yok ki, Allah, çok bağışlayandır, merhamet edendir.
15.Doğrusu mallarınız ve çocuklarınız bir fitne (imtihan)dir. Büyük mükâfat ise Allah katındadır.
16.Onun için gücünüz yettiği kadar Allah'tan korkun, dinleyin, itaat edin ve harcayın, kendiniz için hayır yapın. Her kim de nefsinin hırsından korunursa işte onlar kurtuluşa erenlerdir.
17.Eğer Allah'a bir güzel borç sunarsanız onu sizin için katlayıverir ve sizi bağışlar. Allah, çok mükâfat verendir, cezalandırmada acele etmeyendir.
18.Görünmeyeni de görüneni de bilir, güçlüdür, hikmet sahibidir!
065) Talak Suresi:
Rahman ve Rahîm Allah'ın adıyla...
1.Ey peygamber, kadınları boşayacağınız zaman, onları iddetlerine doğru boşayın ve iddeti de sayın; Rabbiniz Allah tan korkun; açık bir terbiyesizlik yapmaları durumu dışında onları evlerinden çıkarmayın, kendileri de çıkmasınlar! Bunlar Allah'ın belirlediği sınırlardır. Her kim Allah'ın sınırlarını aşarsa, kendisine zulmetmiş olur. Bilmezsin, belki Allah, onun arkasından bir iş çıkarır.
2.Sonra sürelerini doldurmaya yaklaştıklarında, onları güzellikle tutun veya güzellikle ayrılın ve içinizden adalet sahibi iki erkeği şahit tutun! Şahitliği de Allah için doğru yapın! Bu size söylenenleri duydunuz, bununla Allah'a ve ahiret gününe iman eden kimselere öğüt verilir. Her kim de Allah'tan korkarsa, Allah ona bir çıkış yolu sağlar.
3.Onu hatır ve hayaline gelmez bir taraftan rızıklandırır. Her kim Allah'a tevekkül ederse O ona yeter. Kesinlikle Allah emrini yerine getirir. Allah, her şey için bir ölçü tayin etmiştir.
4.Adetten kesilmiş kadınlarınız hakkında şüpheye düşerseniz, onların iddeti de üç aydır; adet görmeyenler de öyledir. Yüklülerin süresi ise doğum yapmalarıdır. Her kim Allah'tan korkarsa, Allah onun işine bir kolaylık verir.
5.İşte bu (anlatılan hükümler), Allah'ın size indirdiği emridir. Her kim Allah'tan korkarsa, Allah onun kabahatlarını örter ve mükâfatını büyütür.
6.O kadınların, gücünüze göre oturduğunuz meskenin bir bölümünde oturmalarını sağlayın ve onlara baskı yapmak için kendilerine zarar vermeye kalkışmayın! Eğer yüklü iseler, doğumlarını yapıncaya kadar nafakalarını verin! Sizin için çocuğu emzirirlerse ücretlerini verin ve aranızda güzelce anlaşın. Eğer zorlaşıyorsanız, bu durumda çocuğu baba hesabına başka bir kadın emzirecektir.
7.Varlıklı olan varlığı nisbetinde nafaka versin, rızkı dar olan da Allah'ın kendisine verdiğinden nafaka verin! Allah hiç kimseyi kendisine verdiğinden başkasıyla mükellef (sorumlu) tutmaz. Allah bir zorluğun arkasından bir kolaylık yapar.
8.Nice memleket (halkı), Rabbinin ve peygamberlerinin emrinden çıkıp azdı da Biz onu çetin bir hesaba çektik ve görülmemiş bir azaba çarptırdık.
9.O şekilde yaptığının cezasını tattı ve işinin sonucu bir hüsran oldu.
10.Allah onlar için şiddetli bir azap hazırlamıştır. O halde Allah'tan korkun, ey özü pak, aklı temiz olanlar, iman edenler işte Allah size bir öğüt indirdi!
11.Allah'ın nurlar saçan, yollar açan ayetlerini sizlere karşı okuyan bir peygamber gönderdi, iman edip yararlı işler yapanları karanlıklardan aydınlığa çıkarsın diye. Her kim Allah'a iman edip dürüstçe çalışırsa, onu, içinde ebedi kalmak üzere altından ırmaklar akan cennetlere koyacaktır. Allah ona gerçekten güzel bir rızık vermiştir.
12.Allah ki, yedi gök yaratmıştır, yerden de onların bir mislini. Allah'ın herşeye kadir olduğunu ve Allah'ın, bilgisiyle herşeyi kuşattığını bilesiniz diye, (bunların) aralarından emir inip duruyor.
066) Tahrim Suresi:
Rahman ve Rahîm Allah'ın adıyla...
1.Ey Peygamber! Eşlerinin rızasını arayarak Allah'ın sana helâl kıldığı şeyi niçin sen kendine haram ediyorsun? Allah çok bağışlayan çok esirgeyendir.
2.Allah size yeminlerinizi çözmeyi meşrû kılmıştır. Allah sizin sahibinizdir. O bilendir, hikmetle yönetendir.
3.Peygamber, eşlerinden birine gizlice bir söz söylemişti. Fakat eşi, o sözü başkalarına haber verip Allah da bunu Peygamber'e açıklayınca, Peygamber (eşine) bir kısmını bildirmiş bir kısmından da vazgeçmişti. Peygamber bunu ona haber verince eşi: "Bunu sana kim söyledi?" dedi. Peygamber "Bilen, her şeyden haberi olan Allah bana söyledi." dedi.
4.Eğer ikiniz de Allah'a tevbe ederseniz ne iyi, çünkü kalpleriniz eğildi. Ve eğer Peygamber'e karşı birbirinize arka olursanız (bilin ki) onun dostu ve yardımcısı Allah, Cibrîl ve müminlerin iyileridir. Bunun ardından melekler de ona arkadır.
5.Eğer o sizi boşarsa belki de Rabbi ona, sizden daha hayırlı, kendisini Allah'a teslim eden, inanan, gönülden itaat eden, tevbe eden, oruç tutan dul ve bakire eşler verir.
6.Ey inananlar! Kendinizi ve ailenizi bir ateşten koruyun ki onun yakıtı insanlar ve taşlardır. Onun başında gayet katı, şiddetli, Allah'ın kendilerine buyurduğuna karşı gelmeyen ve emredildikleri şeyi yapan melekler vardır.
7.(İnkâr edenlere): "Ey kâfirler! Bugün özür dilemeyin. Siz ancak işlediklerinizin cezasını çekeceksiniz." (denilir.)
8.Ey iman edenler! Samimi bir tevbe ile Allah'a dönün. Umulur ki Rabbiniz sizin kötülüklerinizi örter, Peygamber'i ve onunla birlikte iman edenleri utandırmayacağı günde Allah sizi, içlerinden ırmaklar akan cennetlere sokar. Çünkü onların nurları, önlerinde ve yanlarında koşar da, "Ey Rabbimiz! Nurumuzu tamamla, bizi bağışla, çünkü sen her şeye kâdirsin." derler.
9.Ey Peygamber! Kâfirler ve münafıklarla savaş, onlara karşı sert davran. Onların varacağı yer cehennemdir. O gidilecek yer, ne de kötüdür!
10.Allah, inkâr edenlere, Nuh'un karısı ile Lut'un karısını misal verdi. Bu ikisi, kullarımızdan iki salih kulun (nikâhı) altında idiler, onlara hıyanet ettiler. (Kocaları,) Allah'tan hiçbir şeyi onlardan savamadı. (Onlara): "Haydi girenlerle birlikte siz de ateşe girin!" denildi.
11.Allah, inananlara da Firavun'un karısını örnek gösterdi. O şöyle demişti: "Rabbim! Bana yanında cennetin içinde bir ev yap, beni Firavun'dan ve onun (kötü) işinden kurtar. Ve beni şu zalim toplumdan kurtar!"
12.Irzını korumuş olan, İmrân kızı Meryem'i de Allah örnek gösterdi. Biz, ona ruhumuzdan üfledik ve Rabbinin sözlerini ve kitaplarını tasdik etti. O, gönülden itaat edenlerdendi.
067) Mülk Suresi:
Rahman ve Rahîm Allah'ın adıyla...
1.Ne yücedir O ki, mülk O'nun elindedir ve O, herşeye gücü yetendir.
2.O ki, ölümü ve dirimi yarattı, sizi imtihana çekip hanginizin davranış bakımından daha güzel olduğunu bildirmek için. O öyle güçlü, bağışlayandır
3.O ki, birbirine uygun yedi gök yaratmıştır. O Rahman'ın yarattığında hiçbir nizamsızlık göremezsin. Haydi çevir gözü(nü), görebilir misin hiç bir çatlak, bir kusur?
4.Sonra gözü(nü) tekrar tekrar çevir; o göz, güçsüz, yorgun bir halde sana döner!
5.Andolsun ki, Biz o dünya göğünü takım takım kandillerle donattık ve onları şeytanlar için atmalar (atış yapılan mermiler) yaptık; ayrıca onlara o çılgın ateş azabını hazırladık.
6.Kendi Rablerini inkâr edenler için de cehennem azabı vardır. Ona gidiş de ne kötü sondur.
7.İçine atıldıklarında onun kaynarken çıkan hıçkırışını işitirler.
8.Hemen hemen öfkeden patlayacak gibi bir hale gelir, içine bir alay atıldıkça her defasında onun bekçileri onlara: "Size gocundurucu (uyarıcı) bir peygamber gelmedi mi?" diye sorarlar.
9.Onlar: "Evet, bize gocundurucu (uyarıcı) bir peygamber geldi; ama biz ona inanmadık ve "Allah hiçbir şey indirmedi. Siz büyük sapıklık içindesiniz." diye yalanladık." derler.
10.Ve derler ki: "Biz dinleseydik veya aklımızı kullansaydık, bu çılgın ateşin içinde bulunmazdık!"
11.İşte günahlarını itiraf ettiler. Kahrolsun, o halde çılgın ateş yarenleri!
12.Çünkü O Rablerine görmeden saygı besleyenler varya, muhakkak ki, bağışlanma ve büyük bir mükâfat onlar içindir.
13.Sözünüzü ister gizleyin, ister açığa vurun. Çünkü O, bütün sinelerin özünü bilir.
14.Bilmez mi O yaratan ki, O herşeyi inceden inceye bilen, herşeyden haberdar olandır.
15.O, yeryüzünü size boyun eğdiren yaratıcıdır. Haydi, o arzın omuzlarında yürüyün de O'nun rızkından yiyin. Dönüş yalnızca O'nadır.
16.Emin misiniz o göktekinden; sizinle yeri göçürüvermesinden? O zaman bakarsın ki, o yer çalkalanıyor!
17.Yoksa siz gökte olanın üzerinize mermiler yağdıran birini göndermesinden güvencede misiniz? O zaman tehdidimin nasıl olduğunu bilirsiniz!
18.Andolsun ki, onlardan öncekiler de yalanladılar, ama nasıl oldu inkârım?
19.Bakmazlar mı üstlerinde uçan kuşlara, kanat süzerlerken ve yumarlarken? Rahman'dır ancak onları tutan! Şüphesiz ki, O herşeyi görür.
20.Ya da kim oluyor sizin Rahman'dan başka (yardım beklediğiniz) şu ordularınız ki, sizi kurtarsın? Kâfirler ancak bir aldanış içindedirler.
21.Ya da o rızkınızı keserse, kimdir şu sizlere rızık verecek olan? Hayır bir ürküntü ve azgınlık içinde inada dalmışlar!
22.Şimdi yüz üstü kapanarak giden mi daha doğru, yoksa dosdoğru bir cadde üzerinde dümdüz giden mi?
23.De ki: "O'dur ancak sizi yaratan, size dinleyecek kulak, görecek gözler, duyacak gönüller veren! Fakat sizler pek az şükrediyorsunuz!"
24.De ki: "O'dur sizi yeryüzünde zürriyet halinde yaratıp yayan! Nihayet hep toplanıp O'nun huzuruna getirileceksiniz!"
25.Böyle iken diyorlar ki: "Ne zaman (gerçekleşecek) bu tehdit? Eğer doğru söyleyenlerseniz?"
26.De ki: "(Ona ait) o bilgi ancak Allah'ın katındadır. Ben, yalnızca açıkça anlatan bir uyarıcıyım (peygamberim).
27.Derken vakti gelip de onu yakından gördüklerinde o inkâr edenlerin yüzleri kötüleşti ve: "İşte o sizin kendinize davet edip durduğunuz budur!" denildi.
28.De ki: "Gördünüz mü, Allah beni ve beraberimdekileri yok etse ya da bize merhamet buyursa, iki takdirde de kâfirleri elem verici azaptan kurtaracak kimdir?"
29.De ki: "O, öyle Rahman'dır. işte biz O'na iman ettik ve O'na dayanmaktayız. İleride sizler de kimin açık bir sapıklık içinde bulunduğunu bileceksiniz!"
30.De ki: "Gördünüz mü, eğer sabaha kadar suyunuz batakalırsa (çekilecek olsa), size kim bir akarsu getirebilir?
068) Kalem Suresi:
Rahman ve Rahîm Allah'ın adıyla...
1.Nun, Kaleme ve kalem ehlinin satıra dizdiklerine ve dizecekleri hakkı için,
2.sen Rabbinin nimeti sayesinde, deli değilsin.
3.Ve muhakkak senin için tükenmez bir mükâfat var.
4.Ve herhalde sen, pek büyük bir ahlak üzerindesin.
5.Yakında göreceksin ve görecekler,
6.O fitne, o delilik hanginizdeymiş.
7.Şüphesiz Rabbindir, yolundan sapanı en iyi bilen, yine O'dur doğru yola erenleri en iyi bilen.
8.O halde tanıma o yalan diyenleri!
9.Arzu ettiler ki, sen (onları) yağlasan onlar da sana yağ yapacaklardı.
10.Tanıma şunların hiç birini; çok yemin eden o aşağılık,
11.gammaz, koğuculukla gezer,
12.hayrı engelleyen, saldırgan, vebal yüklü,
13.zobu (kaba), sonra da takma (soysuzlukla damgalı),
14.mal ve oğulları var diye.
15.Karşısında ayetlerimiz okunurken: "Eskilerin masalları." dedi.
16.Yakında Biz onu o hortumunun üzerinden damgalayacağız
17.Haberiniz olsun ki, Biz onlara bela vermişizdir, (tıpkı) o bağ sahiplerine bela verdiğimiz gibi. O sırada ki, sabah olunca mutlaka onu devşireceklerine yemin etmişlerdi.
18.(Allah izin verirse, diye) bir istisna da yapmıyorlardı.
19.Derken onlar uyurken Rabbin tarafından bir dolaşan (afet) onun üzerinden dolaşıverdi.
20.Sabaha kadar o bağ sırıma (biçilmiş tarlaya) dönmüştü.
21.Derken sabaha yakın birbirlerine seslendiler.
22."Haydi, kesecekseniz harsinize (ekininize) erkence koşun!" dediler.
23.Hemen fırladılar, şöyle mızırdaşıyorlardı (fısıldaşıyorlardı):
24."Sakın bugün aranıza bir yoksul sokulmasın!" diyorlardı.
25.Sadece engelleme gücüne sahip (bir tavırla) erkenden gittiler.
26.Ama bağı gördüklerinde: "Biz her halde yanlış gelmişiz.
27.Yok, biz mahrum edilmişiz." dediler.
28.En mutedil olanları: "Ben size Rabbinizi tesbih etsenize, demedim mi?" dedi.
29.Onlar: "Rabbimiz Seni tenzih ederiz, doğrusu bizler zalimlermişiz!" dediler.
30.Sonra döndüler, kendilerini kınıyorlardı:
31."Yazıklar olsun bizlere; bizler doğrusu azgınlarmışız.
32.Ola ki, Rabbimiz bize onun yerine daha hayırlısını verir; gerçekten biz bütün ümidimizi Rabbimize çeviriyoruz." diye.
33.İşte böyledir azap. Elbette ahiret azabı daha büyüktür, fakat bilselerdi!
34.Şüphesiz ki, korunan takva sahipleri içindir Rabbinin katında nimetleri bol cennetler.
35.Ya artık, müslümanları suçlular gibi yapar mıyız?
36.Neyiniz var, nasıl hükmediyorsunuz?
37.Yoksa size ait bir kitap var da onda şu dersi mi okuyorsunuz?
38."Siz bu âlemde neyi beğenirseniz o mutlaka sizin olacak" diye (mi yazıyor o kitapta).
39.Yoksa size karşı üzerinizde kıyamet gününe kadar sürecek yeminler taahütler mi var, "Siz her ne hüküm verirseniz mutlaka öyle olacak." diye.
40.Sor bakalım onlara, içlerinden ona kefil hangisi?
41.Yoksa onların ortakları mı var? O halde ortaklarını getirsinler, doğru söylüyorsalar!
42.Saktan keşfolunacağı (gerçek bütün çıplaklığıyla ortaya konulup iş büyümeye başladığı) gün secdeye davet edililirler, ama artık güçleri yetmez.
43.Gözleri düşmüş, kendilerini bir zillet sarmış bulunur. Oysa onlar, o secdeye sağ salim iken davet ediliyorlardı.
44.O halde Bana bırak bu sözü yalanlayanları! Biz onları bilmeyecekleri yönden derece derece azap uçurumuna yuvarlarız.
45.Ve Ben, onların iplerini uzatır (süre tanır)ım, çünkü fendim sağlamdır.
46.Yoksa sen onlardan bir ücret istiyorsun da bu yüzden onlar ağır borç altında mı eziliyorlar?
47.Yoksa gayb yanlarında da onlar mı yazıyorlar?
48.O halde Rabbinin hükmüne sabret de balık sahibi (Yunus peygamber) gibi olma! Hani o, öfkeye boğulmuş da seslenmişti.
49.Ona Rabbinden bir nimet yetişmiş olmasaydı, o fezaya, alana elbette yerilmiş olarak atılacaktı.
50.Fakat Rabbi onu seçti de iyilerden kıldı.
51.Ve gerçekten o küfredenler o zikri (Kur'an'ı) işittikleri zaman az daha seni gözleriyle kaydıracaklardı; bir de durmuşlar: "O şüphesiz bir deli." diyorlar.
52.Hâlbuki o (Kur'an) bütün akıllı âlemler için bir öğüttür.
Dostları ilə paylaş: |