069) Hakka Suresi:
Rahman ve Rahîm Allah'ın adıyla...
1.O hak olan (kıyamet).
2.Nedir o hak olan (kıyamet)?
3.Ve sana dirayetle ne bildirdi, o hak olan (kıyamet)in ne olduğunu?
4.Semud ve Ad inanmadı o (beyinlerinde patlayacak) kıyamete!
5.Semud haddi aşan (korkunç bir gürültü) ile yok edildi.
6.Ad ise şiddetli bir rüzgâr, azgın bir fırtına ile yok edildi.
7.Allah, köklerini kesmek için onu yedi gece, sekiz gündüz aralıksız onların üzerine musallat etti. Bir de görürsün o topluluğu ki, o süre zarfında içleri kof hurma kütükleri gibi yıkılıp kalmışlar.
8.Bak şimdi görebilir misin onlardan bir kalıntı?
9.Firavun da, ondan öncekiler de attı üstüne getirilen o ülkeler(in halkı Lut kavmi) de hep o hatayı işlediler.
10.Hep Rablerinin peygamberine karşı geldiler; o da onları gittikçe artan bir tutuşla alıverdi.
11.Oysa Biz, o su kabardığı zaman sizi akan gemide taşıdık.
12.Onu sizlere bir ibret yapalım ve belleyici kulaklar bellesin diye.
13.Çünkü Sur'a bir tek üfleme üflendiğinde,
14.o yer ve dağlar yükletilip arkasından bir çarpılış çarpıldıklarında,
15.işte o zaman o kıyamet kopmuş olacaktır.
16.Ve gök yarılmış, o da o gün sarkmıştır.
17.Melek de kenarları üzerindedir ve üstlerinde o gün Rabbinin Arş'ını sekiz melek taşır.
18.O gün (sorguya) arzolunursunuz; öyle ki, gizli bir haliniz kalmaz.
19.işte o zaman, kitabı sağından verilen der: "Alın okuyun kitabımı!
20.Çünkü ben hesabıma kavuşacağımı sezmiştim."
21.Artık o hoşnut bir hayattadır.
22.Yüksek bir cennettedir.
23.Devşirmeleri (meyveleri) yakındadır.
24.Yiyin, için, afiyet olsun; geçmiş günlerde yaptıklarınıza karşılık olarak!
25.Ancak kitabı sol tarafından verilen der ki: "Eyvah! Keşke kitabım verilmeseydi bana!
26.Ve hesabımın ne olduğunu öğrenmeseydim!
27.Ne olurdu o ölüm iş bitiren olsaydı!
28.Malım benden yana hiç bir şeye yaramadı.
29.Mahvoldu saltanatım, gücüm!"
30.Tutun onu, hemen bağlayın onu!
31.Sonra ancak cehenneme yaslayın onu!
32.Sonra da boyu yetmiş arşın bir zincirde yollayın onu!
33.Çünkü o, şanı yüce Allah'a inanmıyordu.
34.Yoksulun yiyeceğine hiç bakmıyordu.
35.Bugün de ona burada kanı sıcak bir yakın yoktur.
36.Bir irinden başka bir yiyecek de yoktur.
37.Onu günahkâr canilerden başka kimse yemez.
38.Artık yok, yemin ederim gördüklerinize
39.ve görmediklerinize!
40.O (Kur'an), hiç şüphesiz şanlı bir peygamberin getirdiği sözdür.
41.Ve O, bir şair sözü değildir. Siz pek az inanıyorsunuz!
42.Bir kâhin sözü de değildir. Siz pek az düşünüyorsunuz!
43.O, âlemlerin Rabbi tarafından indirilmedir.
44.O Bizim adımıza bazı laflar uydurmaya kalkışsaydı,
45.Elbette Biz onu, o yüzden yeminiyle yakalar (kuvvetle tutar hıncını alır)dık!
46.Sonra da onun iliğini keser atardık.
47.O vakit sizden hiçbiriniz ona siper de olamazdınız.
48.Ve o, hiç şüphesiz takva sahipleri için unutulmayacak bir öğüttür.
49.Bununla beraber Biz biliyoruz ki, sizden inanmayanlar var.
50.Ve kesinlikte o, kâfirler için bir hasret (vahlanma) vesilesidir.
51.O, hiç şüphesiz, gerçeğin ta kendisidir.
52.Haydi, Rabbinin yüce ismi ile tesbih et!
070) Mearic Suresi:
Rahman ve Rahîm Allah'ın adıyla...
1.İsteyen biri, olacak bir azabı istedi.
2.Kâfirler için yok onu engelleyecek.
3.O, miraçların sahibi Allah'tandır.
4.Melekler ve Ruh (Cebrail), süresi elli bin yıl tutan bir günde ona yükselip çıkarlar.
5.O halde sabret biraz, güzel bir sabır ile!
6.Çünkü onlar, onu uzak görürler.
7.Biz ise onu yakın görürüz.
8.O gün, gök erimiş bir maden gibi olur.
9.Dağlar da atılmış renkli yün gibi.
10.Ve bir dost dosta halini sormaz.
11.Birbirlerine gösterilirlerken, suçlu o günün azabından kurtulmak için fidye vermek ister; oğullarını,
12.karısını, kardeşini,
13.kendisini barındıran fasilesini (kabilesini)
14.ve yeryüzünde bulunanların hepsini (verip) sonra kendisini kurtarsa.
15.Hayır, çünkü o salgın alevli bir ateştir.
16.Derileri soyan ateştir.
17.Çağırır arkasını dönüp tersine gideni.
18.Toplayıp toplayıp kasaya yığanı.
19.Gerçekten insan hırslı ve huysuz yaratılmıştır.
20.Fenalık dokununca mızıkçı,
21.hayır dokununca kıskançtır.
22.Sadece namaz kılanlar bunun dışındadır.
23.Onlar ki, namazlarına devam ederler.
24.Onlar ki, mallarında belli bir hak vardır.
25.Hem isteyen için, hem de istemekten utanan yoksul için.
26.Ve onlar ki, ceza gününü tasdik ederler.
27.Ve onlar ki, Rablerinin azabından korkarlar.
28.Çünkü Rablerinin azabından emin olunmaz.
29.Ve onlar ki, apışlarını (ırzlarını) korurlar.
30.Ancak karılarına ve sahibi bulundukları cariyelere başka, çünkü bundan dolayı kınanmazlar.
31.Fakat ondan ötesini arayanlar ise haddi aşan haşarılardır.
32.Ve onlar ki, kendilerine emanet edileni korur, verdikleri sözü yerine getirirler.
33.Ve onlar ki, şahitliklerinde dürüstdürler.
34.Ve onlar ki, namazları üzerine muhafızlık ederler.
35.İşte onlar, cennetlerde ağırlananlardır.
36.Şimdi ne oluyor o küfredenlere ki, sana doğru boyunlarını uzatarak koşuyorlar?
37.Sağdan ve soldan bölük bölük.
38.Onlardan her biri nimet cennetine sokulacağını mı umuyor?
39.Yağma yok, Biz onları o bildikleri şeyden yarattık.
40.Artık o doğuların ve batıların Rabbi için yemine ne hacet; şüphesiz ki, Bizim elbette gücümüz yeter!
41.Onları kendilerinden hayırlısına değiştirebiliriz ve Bizim önümüze geçilmez.
42.O halde bırak onları, kendilerine vadolunan güne çatacakları ana kadar dalsınlar ve oynayadursunlar.
43.O gün ki, kabirlerden hızlı hızlı çıkacaklar, sanki, çantalarıyla dikmelere(putlara) gidiyorlarmış gibi fırlayacaklar.
44.Gözleri düşkün, kendilerini bir zillet saracak da saracak. Odur işte onların vadolunup durdukları gün!
071) Nuh Suresi:
Rahman ve Rahîm Allah'ın adıyla...
1.Haberiniz olsun ki, Biz Nuh'u: "Kendilerine elim bir azap gelmeden önce kavmini uyar!" diye kavmine gönderdik.
2.Dedi ki: "Ey kavmim, haberiniz olsun, ben size açık bir uyarıcıyım!
3.Şöyle ki, Allah'a kulluk edin, O'ndan korkun ve bana itaat edin!
4.Günahlarınızı bağışlasın ve sizi belirti bir vakte kadar ertelesin. Kuşkusuz, Allah'ın takdir ettiği vakit gelince ertelenmez, eğer bilseydiniz!"
5.Dedi ki: "Ey Rabbim, ben kavmimi gece gündüz davet ettim.
6.Fakat benim çağırmam, sadece onların kaçmalarını artırdı.
7.Ve ben, onları bağışlaman için her davet ettiğimde onlar, parmaklarını kulaklarına tıkadılar, elbiselerine büründüler, direndiler ve kibirlendikçe kibirlendiler.
8.Sonra ben onları yüksek sesle çağırdım.
9.Sonra hem ilan ederek söyledim onlara, hem gizli gizli söyledim.
10."Gelin, Rabbinizin bağışlamasını isteyin, çünkü O, bağışlaması çok bir bağışlayandır!" dedim.
11.Bol hayır (yağmur) ile göğü üzerinize salsın.
12.Size mallar ve oğullarla yardım etsin ve sizin için cennetler yapsın, sizin için ırmaklar yapsın.
13.Neden siz Allah için bir vakar ummazsınız?
14.Oysa O, sizi bu aşamaya kadar aşama aşama yaratmıştır.
15.Görmediniz mi, Allah'ın yedi göğü nasıl uygun tabakalar halinde yarattığını?
16.Ayı içlerinde bir ışık, güneşi de bir lamba yapmıştır.
17.Ve Allah, yerden ot bitirir gibi, sizi yetişdirdi.
18.-Sonra sizi onda geri çevirecek ve sizi bir çıkarış daha çıkaracak!
19.Allah, yeri sizin için bir sergi yapmıştır.
20.Ondan (açılan) geniş geniş yollarda gidesiniz diye.
21.Nuh dedi ki: "Ey Rabbim! Biliyorsun onlar, bana isyan ettiler, malı ve çocuğu kendisine hasardan başka birşey arttırmayan kimsenin ardınca gittiler.
22.Büyük büyük hilelere giriştiler.
23."Sakın ilahlarınızı bırakmayın; ne Vedd'i ne Suva'ı, ne Yağus'u, ne Yeuk'u ve ne de Nesr'i" dediler.
24.Çoklarını şaşırttılar. Sen de zalimlerin ancak şaşkınlıklarını artır!"
25.Birçok günahları yüzünden suda boğuldular da ateşe atıldılar ve kendilerine Allah'tan başka yardımcılar bulamadılar.
26.Nuh demişti ki: "Ey Rabbim, yeryüzünde (yurt sahibi) hiç bir kimse bırakma!"
27.Çünkü Sen, onları bırakırsan, kullarını yoldan çıkarıyorlar ve nankör facirden başkasını doğurmuyorlar.
28.-Ey Rabbim, beni, babamı, annemi, mümin olarak evime gireni, bütün inanan erkekleri ve inanan kadınları bağışla! Zalimlerin ise ancak helakını artır!"
072) Cin Suresi:
Rahman ve Rahîm Allah'ın adıyla...
1.De ki: "Cinlerden bir grubun (Kur'an'ı) dinleyip de şöyle dedikleri bana vahyolundu: "İnan olsun biz acaip bir Kuran dinledik.
2.Doğru yola iletiyor. Biz de ona iman ettik, Rabbimize hiç kimseyi ortak koşmayacağız.
3.Doğrusu O Rabbimizin şanı çok yüksektir, ne bir arkadaş edinmiş, ne de bir çocuk.
4.Doğrusu bizim beyinsiz, Allah'a karşı saçma şeyler söylüyormuş.
5.Doğrusu biz insanları ve cinleri Allah'a karşı asla yalan söylemez sanmışız.
6.Doğrusu insanlardan bazı erkekler cinlerden bazı erkeklere sığınırlardı da onların istilalarını artırıyorlardı.
7.Doğrusu onlar sizin sandığınız gibi sanmışlardı ki, Allah hiç bir kimseyi asla peygamber göndermeyecek.
8.Doğrusu biz o göğü yokladık da onu kuvvetli muhafızlar ve atılmaya hazır ateşin aleviyle doldurulmuş bulduk.
9.Doğrusu biz dinlemek için onun bazı mevkilerinde otururduk. Fakat şimdi her kim dinleyecek olursa, kendisini gözetleyen bir alev buluyor.
10.Doğrusu biz bilmiyoruz, o yeryüzündeki kimselere bir kötülük mü arzu edilmiştir, yoksa Rableri onlara bir hayır mı dilemiştir.
11.Doğrusu bizler: Bizlerden iyi olanlar da var, olmayanlar da var. Dilim dilim tarikatlar olmuşuz.
12.Doğrusu biz anladık ki, Allah'ı yeryüzünde aciz bırakmamıza ihtimal yok, kaçmakla da O'nu asla aciz bırakamayız.
13.Doğrusu biz o hidayet rehberini dinlediğimizde ona iman ettik. Her kim O Rabbine iman ederse artık ne hakkı yenmek ne de istila olunmak korkusu kalmaz.
14.Ve doğrusu bizler: Bizlerden müslümanlar da var, bizlerden haksızlar da var. Müslüman olanlar, işte onlar doğru yolu arayanlardır.
15.Ama haksızlar, cehenneme odun olmuşlardır!"
16.Onlar gerçekten o yol üzere dosdoğru gitselerdi, elbette kendilerini bol bir su ile suvarırdık.
17.Onları onun içinde imtihan edelim diye. Her kim de Rabbini anmaktan yüz çevirirse O, onu gittikçe yükselen bir azaba sokar.
18.Şüphesiz ki, mescitler hep Allah içindir, o halde Allah'ın yanında başka birine dua etmeyin!
19.Allah'ın kulu kalkmış O'na dua ederken neredeyse onun etrafında keçeler gibi birbirlerine geçeceklerdi.
20.De ki: "Ben ancak Rabbime dua ederim ve O'na hiçbir ortak koşmam."
21.De ki: "Haberiniz olsun, ben size kendiliğimden ne bir zarar verebilirim, ne de bir irşad yapabilirim.
22.De ki: "Allah'tan beni kimse kurtaramaz ve ben, O'ndan başka bir sığınacak bulamam.
23.Ancak Allah'tan ve elçilik görevlerinden bir tebliğ yapabilirim. Her kim de Allah'a ve Rasulüne isyan ederse, muhakkak ona içinde ebedi kalacakları cehennem ateşi vardır.
24.Nihayet o vadolundukları şeyi gördüklerinde, artık bileceklerdir, kimmiş yardımcısı en zayıf ve sayıca en az olan!
25.De ki: "Ben dirayetle bilmem, o size vadolunan yakın mı, yoksa Rabbim onun için bir uzun süre mi koyar?"
26.O bütün gaybı bilir, fakat gaybına kimseyi apaçık vakıf kılmaz.
27.Seçtiği bir elçiden başka; çünkü onun önünden ve ardından gözetleyiciler dizer.
28.Rablerinin gönderdiklerini hakkıyla ulaştırmış olduklarını, onlarda bulunan her şeyi kuşattığını ve herşeyi bir bir saymış olduğunu bilsin diye.
073) Müzzemmil Suresi:
Rahman ve Rahîm Allah'ın adıyla...
1.Ey o örtünen,
2.gece kalk, pek azı hariç,
3.yarısı yahut ondan biraz eksilt (yarısından az kalk)
4.veya artır (buna ilave et, yarısından ziyade kıl) ve Kur'an'ı ağır ağır, güzel güzel oku!
5.Çünkü Biz sana ağır bir söz vahyedeceğiz;
6.Çünkü gece neşesi, hem daha dokunaklı hem de deyişçe daha sağlamdır.
7.Çünkü sana gündüzün uzun bir yüzüş vardır (birçok meşguliyetin vardır).
8.Rabbinin ismini an ve herşeyden kesilerek O'na çekil (O'na bütün varlığınla yönel)
9.O doğunun ve batının Rabbi'dir. O'ndan başka tanrı yoktur. O halde yalnız O'nu vekil tut!
10.Başkalarının sözlerine sabret ve onları güzel bir terkedişle terket
11.Refah ve zevk sahibi o inkârcıları Bana bırak ve onlara biraz mühlet ver!
12.Çünkü Bizim yanımızda bukağılar ve ateş var,
13.boğazda kalan bir yiyecek ve acı bir azap vardır.
14.0 gün yer ve dağlar sarsılacak, dağlar erimiş bir kum yığınına dönecektir!
15.Haberiniz olsun Biz size üzerinize şahit olacak bir peygamber gönderdik, tıpkı Firavun'a peygamber gönderdiğimiz gibi;
16.Firavun o peygambere isyan etti de Biz onu vahim bir tutuşla tuttuk alıverdik!
17.O halde eğer inkâr ederseniz, çocukları ak saçlı kocalara (ihtiyarlara) çevirecek olan o günde nasıl korunursunuz?
18.Gök onun dehşetiyle çatlamıştır ve O'nun va'di yerine getirilmiştir.
19.İşte bu, bir öğüttür; artık dileyen Rabbine (varan) bir yol tutar!
20.Gerçekten Rabbin biliyor ki sen, muhakkak gecenin üçte ikisine yakınını, yarısını ve üçte birini ibadetle geçiriyorsun, beraberinde bulunan bir grup da (böyle yapıyor). Oysa geceyi, gündüzü Allah takdir eder. Sizin bundan ötesini başaramayacağınızı bildiği için size lütuf ile muamelede bulundu. Bundan böyle Kur'an'dan kolayınıza geleni okuyun; O, içinizden hastaların olacağını, diğer bir kısmının Allah'ın lütfundan bir kar aramak üzere yeryüzünde yol tepeceklerini, diğer bir kısmının da Allah yolunda çarpışacaklarını bilmektedir; O halde o (Kur'an)dan kolayınıza geleni okuyun; namazı kılın, zekâtı verin ve Allah'a karz-ı hasen verin! Kendi hesabınıza hayır olarak ne (iyilik) yapıp gönderirseniz, onu Allah yanında daha hayırlı ve karşılık olarak daha büyük bulacaksınız. Allah'tan bağışlanma dileyin! Şüphesiz ki Allah, çok bağışlayan, çok merhamet edendir.
074) Müddessir Suresi:
Rahman ve Rahîm Allah'ın adıyla...
1.Ey o örtünen,
2.gece kalk, pek azı hariç,
3.yarısı yahut ondan biraz eksilt (yarısından az kalk)
4.veya artır (buna ilave et, yarısından ziyade kıl) ve Kur'an'ı ağır ağır, güzel güzel oku!
5.Çünkü Biz sana ağır bir söz vahyedeceğiz;
6.Çünkü gece neşesi, hem daha dokunaklı hem de deyişçe daha sağlamdır.
7.Çünkü sana gündüzün uzun bir yüzüş vardır (birçok meşguliyetin vardır).
8.Rabbinin ismini an ve herşeyden kesilerek O'na çekil (O'na bütün varlığınla yönel)
9.O doğunun ve batının Rabbi'dir. O'ndan başka tanrı yoktur. O halde yalnız O'nu vekil tut!
10.Başkalarının sözlerine sabret ve onları güzel bir terkedişle terket
11.Refah ve zevk sahibi o inkârcıları Bana bırak ve onlara biraz mühlet ver!
12.Çünkü Bizim yanımızda bukağılar ve ateş var,
13.boğazda kalan bir yiyecek ve acı bir azap vardır.
14.O gün yer ve dağlar sarsılacak, dağlar erimiş bir kum yığınına dönecektir!
15.Haberiniz olsun Biz size üzerinize şahit olacak bir peygamber gönderdik, tıpkı Firavun'a peygamber gönderdiğimiz gibi;
16.Firavun o peygambere isyan etti de Biz onu vahim bir tutuşla tuttuk alıverdik!
17.halde eğer inkâr ederseniz, çocukları ak saçlı kocalara (ihtiyarlara) çevirecek olan o günde nasıl korunursunuz?
18.Gök onun dehşetiyle çatlamıştır ve O'nun va'di yerine getirilmiştir.
19.İşte bu, bir öğüttür; artık dileyen Rabbine (varan) bir yol tutar!
20.Gerçekten Rabbin biliyor ki sen, muhakkak gecenin üçte ikisine yakınını, yarısını ve üçte birini ibadetle geçiriyorsun, beraberinde bulunan bir grup da (böyle yapıyor). Oysa geceyi, gündüzü Allah takdir eder. Sizin bundan ötesini başaramayacağınızı bildiği için size lütuf ile muamelede bulundu. Bundan böyle Kur'an'dan kolayınıza geleni okuyun; O, içinizden hastaların olacağını, diğer bir kısmının Allah'ın lütfundan bir kar aramak üzere yeryüzünde yol tepeceklerini, diğer bir kısmının da Allah yolunda çarpışacaklarını bilmektedir; O halde o (Kur'an)dan kolayınıza geleni okuyun; namazı kılın, zekâtı verin ve Allah'a karz-ı hasen verin! Kendi hesabınıza hayır olarak ne (iyilik) yapıp gönderirseniz, onu Allah yanında daha hayırlı ve karşılık olarak daha büyük bulacaksınız. Allah'tan bağışlanma dileyin! Şüphesiz ki Allah, çok bağışlayan, çok merhamet edendir.
075) Kıyamet Suresi:
Rahman ve Rahîm Allah'ın adıyla...
1.Yoo! Yemin ederim o kalkım gününe (kıyamet gününe)!
2.Yine Yoo! Yemin ederim o pişman cana (kınayan nefse)!
3.insan sanıyor mu ki kemiklerini derleyemeyiz?
4.Evet derleriz, parmak (uç)larını bile tesviyeye (eski haline getirmeye) gücümüz yeter!
5.Fakat insan önünde (ileride) günah işlemek ister,
6.sorar: "O kıyamet günü ne zaman?" diye.
7.Ne zaman ki o göz şimşek çakar,
8.ay tutulur,
9.güneş ve ay toplanır,
10.O gün insan: "Nereye kaçmalı?" der.
11.Hayır hayır! Yok bir siperi
12.O gün ancak siper (varılacak yer) Rabbinedir,
13.o gün insan, önce ve sonra yaptıkları ile ayıtılır.
14.Doğrusu insan kendine karşı bir basirettir ( kendisinin ne yaptığını gayet iyi bilir).
15.Mazeretlerini ortaya (sayıp) dökse de!
16.Depretme ona dilini telaşından onu (tekrarlamak için)!
17.Çünkü onun derlenip toplanması Bize aittir!
18.Biz onu (Kur'an'ı) okuduğumuz zaman okuduğunu takip et!
19.Sonra onun açıklaması da yine Bize aittir.
20.Hayır, hayır! Siz peşini (geçici dünyayı) seviyorsunuz.
21.Ahireti bırakıyorsunuz!
22.Nice yüzler o gün ışılar, parlar,
23.Rablerine bakarlar!
24.Nice yüzler de o gün ekşir, pusarır;
25.kendilerine bel kıran belalı bir iş yapılacağını anlar.
26.Hayır, hayır! Ne zaman ki, can köprücüklere dayanır
27.ve: "Okuyacak kim var?" denilir
28.ve o zaman (o da bunun) tam bir ayrılış olduğunu sezmiş,
29.el, ayak, bacak bacağa dolaşmıştır.
30.O gün kişi yalnız Rabbinin huzuruna sevkedilir.
31.Ama o ne sadaka verdi ne de namaz kıldı.
32.Fakat yalan dedi ve döndü.
33.Sonra da gerneşe gerneşe yakınlarına gitti.
34.O bela sana layıktır!
35.Evet gerektir o bela sana gerek!
36.İnsan sanır mı başıboş bırakılacağını?
37.O (Rahme) dökülen bir damla meniden değil miydi?
38.Sonra bir pıhtı oldu, derken (Allah onu) biçime koydu, derken tesviye etti;
39.derken ondan da iki eşi yaptı: Erkek ve dişi!
40.(Artık) o ölüleri diriltmeye kadir değil mi?
076) İnsan Suresi:
Rahman ve Rahîm Allah'ın adıyla...
1.Gerçekten insan üzerinden öyle uzun bir süre gelip geçti ki o anılmaya değer bir şey bile değildi?!
2.Çünkü Biz insanı bir takım katkılarla karıştırılmış bir nutfeden yarattık; onu evire çevire deneyelim diye de onu işiten ve gören bir varlık yaptık.
3.Muhakkak Biz ona (doğru) yolu gösterdik; ister şükredici olsun, ister nankör kâfir!
4.Çünkü Biz, kâfirler için zincirler tomruklar, bir de çılgın ateş hazırladık!
5.Haberiniz olsun iyiler, kalkışı kafur öten dolu bir kadehten içeceklerdir.
6.Allah'ın kullarının içtiği bir çeşme ki güzel yollar ırak onu akıtırlar da akıtırlar.
7.Adaklarım yerine getirirler ve şerri salgın olan günden korkarlar.
8.Yoksula, yetime, esire seve seve yemek yedirir.
9."Size sadece Allah rızası için yediriyoruz, siz. ı ne bir karşılık isteriz ne de bir teşekkür!"
10."Çünkü biz Rabbimizden korkarız, bir suratsız kara günden!" (derler.)
11.Allah da onları o günün şerrinden korur ve kendilerini bir parlaklık ve bir sevince erdirir.
12.Sabretmelerine karşılık onlara bir cennet ve ipek verir.
13.Orada koltuklar üzerine yaslanmışlardır. Orada ne güneş görürler, ne de şiddetli soğuk;
14.üzerlerine cennet gölgeleri sarkmış ve devşirimleri (meyveleri) de bol bol önlerine konmuştur.
15.Gümüş kaplar ve billur küplerle çevrelerinde dolaşılır,
16.gümüşten billurlar (ki hizmetçiler) onları türlü türlü biçimlere koymuşlardır.
17.Ve orada katkısı zencefil olan bir kadeh sürülür.
18.Selsebil denilen bir çeşme.
19.Etraflarında daima genç çocuklar dolaşır; görünce onları saçılmış inciler sanırsın.
20.Gördüğüm zaman orada bol bir nimet ve büyük bir saltanat görürsün.
21.Üstlerinde ince ipekten ve kalın atlastan yem yeşil elbiseler vardır; gümüş bileziklerle süslenmişlerdir. Rableri onlara tertemiz bir içki sunmaktadır.
22."İşte bu, sizin bir mükâfatınızdı, çalışmanız mükâfat ile karşılandı."
23.Gerçekten Kur'an'ı Biz sana aşama aşama indirdik.
24.O halde Rabbinin hükmünü vermesi için de sabret. Onlardan bir günahkâra veya nanköre itaat etme!
25.Rabbinin ismini hem (sabah) erken, hem de ikindiüstü an!
26.Gecenin bir kısmında O'na secde et ve uzun bir gece O'nu tesbih et!
27.Çünkü onlar peşini (geçici dünyayı) severler ve önlerindeki ağır bir günü (kıyameti) bırakırlar.
28.Onları Biz yarattık, kundaklarım da Biz bağladık. Dilediğimiz vakit de kılıklarım değiştiririz.
29.İşte bu bir öğüttür, dileyen Rabbine bir yol tutar!
30.Şu da var: Allah dilemedikçe, hiçbirşey dileyemezsiniz; çünkü herşeyi bilen, hikmet sahibi ancak Allah' tır.
31.O dilediğini rahmeti içine kor; zalimlere ise acı bir azap hazırlamıştır.
077) Murselat Suresi:
Rahman ve Rahîm Allah'ın adıyla...
1.Andolsun iyilik yapılması için (o birbiri ardınca) gönderilenlere,
2.büküp devirenlere,
3.neşrederek yayanlara,
4.(gerçek ile batılı) seçip ayıranlara,
5.sonra bir öğüt bırakanlara,
6.gerek mazur kılmak gerekse uyarmak için olsun,
7.elbette size va'd olunan şey muhakkak meydana gelecektir.
8.Hani o yıldızlar silindiği vakit.
9.o gök kubbe açıldığı vakit,
10.dağlar savrulduğu vakit,
11.peygamberler bekleme yerlerine vardırıldığı vakit (kıyamet günü),
12.bunlar hangi güne ertelenmiştir?
13.Ayırım gününe!
14.Ayırım gününün ne olduğunu bilir misin?
15.O gün yalan diyenlerin vay haline!
16.Önceki toplulukları helak etmedik mi?
17.Sonra arkalarına takacağız geridekileri!
18.Biz suçluları öyle yaparız!
19.O gün yalan diyenlerin vay haline!
20.Yaratmadık mı sizi hor bir sudan?
21.Onu güvenli bir yere (rahme) koyduk.
22.Belirli bir vakte değin!
23.Demek ki ölçmüşüz, demek ki Biz ne güzel güçlüleriz.
24.O gün yalan diyenlerin vay haline!
25.Yeryüzünü bir tokat (toplanma yeri) yapmadık mı?
26.Gerek diriler gerekse ölüler için.
27.Ve orada, oturaklı yumru yumru dağlar oturtup size tatlı su sunmadık mı?
28.O gün yalan diyenlerin vay haline!
29.Haydi boşalıp (gidin) o yalan dediğinize.
30.haydi boşalın (gidin) bir üççatallı (üç kola ayrılmış) gölgeye;
31.-ne gölgelendirir, ne de alevden korur.
32.Çünkü o öyle kıvılcımlar atar ki, her biri bir saray gibi.
33.Sanki sarı hopalar (erkek develer) gibi.
34.gün yalan diyenlerin vay haline!
35.Bugün onların nutukları tutulacağı gündür.
36.İzin de verilmez ki, özür dileyeler!
37.O gün yalan diyenlerin vay haline!
38.İşte bu o ayırt etme günüdür; topladık sizi ve öncekileri;
39.Bir fenniniz (çareniz) varsa beni atlatın!
40.O gün yalan diyenlerin vay haline!
41.Şüphesiz ki takva sahipleri gölgeliklerde pınar başlarında
42.ve canlarının istediğinden meyveler içindedirler.
43."Yaptığınız işlere karşılık yiyin, için; afiyet olsun!"
44.İşte Biz güzellik yapanları böyle karşılarız!
45.O gün yalan diyenlerin vay haline!
46.Kısa bir süre yiyin, zevkedin! Çünkü suçlularsınız!
47.O gün yalan diyenlerin vay haline!
48.(Yerken, içerken de) onlara "Rükû edin!" denildiği zaman, rükû etmezler.
49.O gün yalan diyenlerin vay haline!
50.Artık bundan sonra hangi söze inanacaklar?
Dostları ilə paylaş: |