(Kalkar, başını Metin’in omzuna yaslar.) Sorma hocam. Bitmişim ben. Yanmışım. İçim yangın yeri... Ateşimi okyanuslar söndürmez.
METİN-
|
Vay vay vay! İtfaiye çağırayım diyorum ama boşuna desene.
|
ORHAN-
|
(Ayrılır.) Ne itfaiyesi hocam? Kül olmuşum ben, kül.
|
METİN-
|
Eee, sen şimdi külü küle karıştırmak istersin. Kerem gibi... Hadi bana müsaade. Ben lokale gidiyorum. Başkanın canı sıkılır şimdi. İki satır tavla oynarız belki. (Çıkışa yürür.)
|
ORHAN-
|
Güle güle, Metin. Yarım saate kalmaz, gelirim ben de. (Lokantadan yana uzanır. Eliyle Suzan’ı çağırır.)
|
SUZAN-
|
(Omzunda çantayla gelir. İşveli) Orhaaan.
|
ORHAN-
|
(Duygulu) Suzaaan.
|
SUZAN-
|
(İşveli) Orhaaan.
|
ORHAN-
|
(İçli) Suzaaan.
|
SUZAN-
|
Ee, yeter ama, Suzan, Suzan... Adımı mı ezberliyorsun nedir?
|
ORHAN-
|
Öyle deme Suzan. Hoşuma gidiyor. Her nefeste Suzan demek istiyorum. Dinle bak, Suzan, Suzan, Suzan...
|
SUZAN-
|
Peki peki, tamam. Bana söyleyeceğin bir şey mi var?
|
ORHAN-
|
Hangi bir şey, Suzan’ım. Hangi bir şey? Binlerce şey var. Hangisinden başlasam, bilmiyorum. Ama önce gözlerimin içine bak!
|
SUZAN-
|
Gözlerinin içine mi? Ne diye bakacakmışım?
|
ORHAN-
|
Bak işte.
|
SUZAN-
|
(Dikkatle bakar.) Bakıyorum.
|
ORHAN-
|
Ne görüyorsun?
|
SUZAN-
|
Kocaman bir boşluk...
|
ORHAN-
|
Yapma ya! İyi bak! Dikkatli bak!
|
SUZAN-
|
(Bakar.) Bakıyorum, bakıyorum.
|
ORHAN-
|
Eee, şimdi ne görüyorsun?
|
SUZAN-
|
(Bir süre bakar. Birden) Çapaaak!
|
ORHAN-
|
Dalga geçme ama... Ben çok ciddiyim.
|
SUZAN-
|
Ben de.
|
ORHAN-
|
Neyse. Sana bir aşk şiiri okumak istiyorum Suzan'ım.
|
SUZAN-
|
(Şaşkın) Yaa! Aşk şiiri ha.
|
ORHAN-
|
Tabi ya! Ne sandın?
|
SUZAN-
|
Ne bileyim, şaşırdım. Hiç şair tipi yok sende. Hayret! (Dudak büker.) E hadi, oku bakalım.
|
ORHAN-
|
(Ceplerini aranır, kendi kendine) Nerde bu kâğıt yahu? (İç cebinden bir kâğıt çıkarır, nutuk çeker gibi) Üç kilo patates, bir kilo soğan, bir bağ maydanoz... (Telâşlı) Tüh bu annemin Pazar listesi. (Suzan’a( Affedersin Suzan'ım. (Cebinden başka bir kâğıt çıkarıp okur.) Kendi kendine) Hah işte bu. (Yüksek sesle abartılı biçimde okur.) Aşktan bahsetmek kolay değil ama / Aşk deyince tuz basarım yarama / Bende artık sevinç neşe arama / İsterim ki girmesin hiç kimse seninle arama / Haciz koydular bankadaki parama / Tarama yâr tarama / Yâr zülüfün tarama / Tuzlu su doldurdu felek benim matarama... (Kâğıdı katlayıp cebine koyarken) Nasıl, beğendin mi?
|
SUZAN-
|
Eh, fena değil. Ama çok karamsar...
|
ORHAN-
|
O zaman bir dakika Suzan'ım, sana yazdığım son şiiri dinlemek ister misin?
|
SUZAN-
|
Tabiî dinlerim akıllım. Hadi oku!
|
ORHAN-
|
Bak dinle! Sen bana gelirken bütün yollara / Kırmızı halılar sermek isterim / Sana en güzel armağan olarak / Soy adımı vermek isterim.
|
SUZAN-
|
Soy adını vermek mi? Pışşık! Eski Medeni Kanunda kaldı o, akıllım. Artık herkes kendi soy adını kullanıyor. Senin haberin yok galiba.
|
ORHAN-
|
Ama ben başka bir şey söylemek istiyorum Suzan'ım. Niye anlamak istemiyorsun?
|
SUZAN-
|
Canım sen de doğru düzgün anlat. Ne öyle, kırmızı halılar sermek falan. Ne bu? Devlet erkânı mı karşılıyoruz? Bakan mı geliyor, başbakan mı?
|
ORHAN-
|
Bak Suzan'ım. Hayatımın kız kulesi. Ömrümün domates fidesi. N’olur kızma! Bu, çok önemli benim için. Gerçekten.
|
SUZAN-
|
E sıktın ama. Söylesene!
|
ORHAN-
|
(Öksürür.) Suzaaan.
|
SUZAN-
|
Eveeet!
|
ORHAN-
|
Suzaaan!
|
SUZAN-
|
Eee!
|
ORHAN-
|
Çocuklarımın annesi olur musun?
|
SUZAN-
|
Ne! Ne dedin? (Çantayla Orhan’ın kafasına vurmaya başlar. Öfkeyle bağırır.) Ahlâksız! Terbiyesiz! Alçak! Demek dulsun. Üstelik çocukların da var. Benim duygularımla oynamaya utanmıyor musun?
|
ORHAN-
|
Bir dakika Suzan'ım, bir dakika. Yanlış anladın. Benimle evlenir misin demek istiyorum?
|
SUZAN-
|
Evlenmek mi? (Sakinleşir, oturur.) Dul değilsin değil mi?
|
ORHAN-
|
Hayır Suzan'ım. Nereden çıkarıyorsun? Kısmetse ilk olacak...
|
SUZAN-
|
Çoluk çocuk da yok...
|
ORHAN-
|
Elbette Suzan'ım.
|
SUZAN-
|
O zaman başka...
|
ORHAN-
|
Eee, ne diyorsun? Cevabın?
|
SUZAN-
|
|