(Arif’in arkasından) Tanıyorsun değil mi? Delikanlı çocuktur. Sanattan anlar. İki de şiir kitabı yayınlamış. Aslına bakarsan, asıl şair o, bizimki kafiye cambazlığı.
ORHAN-
|
Allah Allah. Bilmiyordum. Şiir kitabı ha... O kadar yani.
|
ŞAİR-
|
E tabiî ya! Bizim çaycımız bile şairdir cancağızım. Malûm, çobanından bakanına şair bir milletiz.
|
ORHAN-
|
(Şiir yazılı kâğıdı şaire uzatır.) Buyur üstat. Emanet aldığım şiir.
|
ŞAİR-
|
İşe yaradı mı bari?
|
ORHAN-
|
Yaramadı üstat. Çok karamsarmış.
|
ŞAİR-
|
Ee herkesin şiirden beklentisi farklı tabiî. Herkes farklı bir şiirin müşterisi. Doğrusunu istersen hikâye bundan gerisi.
|
ORHAN-
|
(Çaydan bir yudum çeker. Bardağı kaldırıp bakar. Şaire) Üstat be, çay için de bir şiirin var mı?
|
ŞAİR-
|
(Çayından bir yudum alır.) Çayın kendisi şiirdir cancağızım. Ona kimse şiir yazamaz. Mamafih vaktiyle bir iki mısra karalamıştım. (Çantasını açar. Kâğıt tomarını çıkarırken) Noksanlık olmasın kafamızın tahtasında / Bakalım neler varmış şairin çantasında. (Çantayı Orhan’a uzatır.) Tutar mısın ciğerimin nikotinsiz köşesi / Paslanmasın gönül kapının menteşesi. (Kâğıtlardan birini çeker.) Dünyanın en nefis içkisi çaydır / Demlemesi zor, içmesi kolaydır / Çayın içildiği yer gecekondu olsa bile saraydır / Çaya hasret kalmak feci bir olaydır...
|
|
(Birkaç saniye gerilim müziği. “İyi Kötü Çirkin” filminin müziği kullanılabilir. Önde Cezmi, ardında öğretmen ve Selim, sahneye girerler. Selim’in koltuğunda Türkçe Sözlük vardır.)
|
ORHAN-
|
Bunlar bizimkiler... Operasyon başlıyor. (Seslenir.) Cezmi abi, Selim! Gelin, çay içelim. Vay be! Yine kafiyeli oldu. Cezmi abi, Selim! Gelin, çay içelim.
|
CEZMİ-
|
Bir dakika Orhan kardeş. Görev başındayız. Daha sonra.
|
ORHAN-
|
Peki ama ben kalkıyorum. Lokalde buluşuruz. Size kolay gelsin. (Çıkışa yürür.)
|
CEZMİ-
|
Eyvallah kardeş. Yarım saate kalmaz, biz de lokalde oluruz.
|
ŞAİR-
|
(Kendi kendine konuşur gibi) Ben de kalkayım cancağızım. Daha yazılacak bir sürü şiir var. (Çıkar.)
|
CEZMİ-
|
(Dükkândan içeri seslenir.) Efendi! Bir dakika dışarı gelir misin?
|
ÖĞRETMEN-
|
(Araya girer.) Pardon, Cezmi Bey. Bana bırakın siz. Ben konuşurum.
|
CEZMİ-
|
Hoppala! Böyle zırt pırt araya girme, hoca. Sonra söyledik değil mi? Cezmi Bey değil, sadece Cezmi...
|
ÖĞRETMEN-
|
Peki, Cezmi Bey, pardon, sadece Cezmi... İzin verir misiniz, önce ben konuşayım. (Seslenir.) Sayın dükkân sahibi, bakar mısınız lütfen?
|
1.ESNAF-
|
|