(Araya girer.) Lütfen, Cezmi Bey, kırıcı olmayalım.
CEZMİ-
|
(Öğretmene) Aman be hoca. Cezmi Bey, Cezmi Bey, İllallah yahu. Kırk kere söyledik. Sadece Cezmi... Sadece Cezmi...
|
ÖĞRETMEN-
|
Kusura bakmayın, Cezmi Bey, pardon sadece Cezmi. Alışkanlık işte.
|
CEZMİ-
|
Benimki de alışkanlık ama...
|
ÖĞRETMEN-
|
Söz... Bir daha söylemem. Yalnız lütfen, kırıcı olmayalım, olur mu?
|
CEZMİ-
|
Tamam hoca, anladık... Kırmak dökmek yok. Görüyorsun. Gayet medenî iki insan gibi konuşuyoruz işte. (Esnafa) Bak, bacım. Ben de bu tabelâyı buraya asamazsın diyorum. Dank etmedi mi? Bayan mayan dinlemem, alırım dalağını.
|
SELİM-
|
Sök ciğerini Cezmi abi. Ellerin dert görmesin...
|
ÖĞRETMEN-
|
Cezmi Bey, pardon, sadece Cezmi, lütfen, bu doğru değil. Kibar olun biraz. Güzellikle olmalı her şey. Tatlı dil yılanı...
|
CEZMİ-
|
(Öğretmene) Bırak şimdi kompozisyon mevzularını hoca. Bu yılan tatlı dilden anlamıyor... (1.Esnafa) Bak ablacığım, senin için bir kere daha tekrarlıyorum. Bu tabelâ sökülecek... Yoksa en yakın dişçiden randevu alman gerekecek...
|
1.ESNAF-
|
Bir dakika, bir dakika... Beni tehdit mi ediyorsunuz siz? Burası dağ başı mı be? Derhal terk edin burayı. Polis çağırırım yoksa.
|
CEZMİ-
|
Çağırırsın elbet. Bu senin en tabiî hakkın. Polis çağırırsın çağırmasına da... O polisi 24 saat dükkânda tutmak zor olmaz mı?
|
1.ESNAF-
|
Nedenmiş o?
|
CEZMİ-
|
Ağır anlıyorsun be bacım. Geç intikal ediyorsun. Yorma beni. Şimdi polis geldi, gitti diyelim. Sonra ne olacak? Biz hep burdayız, anam. Bu civardayız. Bizim inşaat sahamız, şantiyemiz, atölyemiz burası. Bilmem şimdi anlatabildim mi?
|
1.ESNAF-
|
Tamam tamam, anlaşıldı. Nasıl diyorsanız öyle olsun. Değiştiririz, olur biter. İkna oldunuz mu? (Kendi kendine) Çattık be! Deli mi ne?
|
CEZMİ-
|
Ha şöyle! (Selim’e) Değiştir şu tabelâyı koçum!
|
SELİM-
|
Memnuniyetle, abi. (Tabelâyı kaldırır, altından “Bolkepçe Aş Evi” yazısı çıkar.)
|
CEZMİ-
|
Ellerin dert görmesin koçum. Ha şöyle. Şu isimdeki asalete bak! (Öğretmene) Bak hoca hanım, gördün mü? Ne güzel anlaştık işte. Kırmadan, dökmeden. Ne demişler? Hayvanlar koklaşa koklaşa, insanlar konuşa konuşa. Değil mi ya? (İkinci dükkânın önüne yürürken)
|
ÖĞRETMEN-
|
Bir dakika Cezmi Bey, pardon, sadece Cezmi. Böyle olmaz. Bizim yöntemimiz bu değil. Böyle olmamalı. Biz olumlu hareket etmeliyiz.
|
CEZMİ-
|
Olmadı hoca hanım! Şimdi bizimki olumsuz hareket mi? Herkesin yöntemi kendine icabında. Sonra, bak nasıl meseleyi hâl yoluna koyduk. Ha, kabul. Biz biraz kestirmeden gidiyoruz, ama netice? Netice nasıl?
|
ÖĞRETMEN-
|
İyi ama, biz insanları ikna etmek zorundayız. Medenî insanlar ikna yöntemini kullanırlar.
|
CEZMİ-
|
Ne demek yani? Biz de kendi çapımızda insanları ikna ediyoruz işte. Ama bir dakika. Hatırın kalmasın. Bir de senin yöntemi deneyelim. Neydi o? İkna yöntemi... (Esnafa seslenir.) Esnaf kardeş! Rica etsem, dükkândan dışarı çıkar mısın?
|
2. ESNAF-
|
|