(Kalkar. Nutuk çeker gibi) Aşktan bahsetmek kolay değil ama / Aşk deyince tuz basarım yarama / Bende artık sevinç neşe arama / İsterim ki girmesin hiç kimse yârimle arama / Haciz koydular bankadaki parama / Tarama yar tarama / Yâr zülüfün tarama / Tuzlu su doldurdu felek benim matarama...
ORHAN-
|
(Ağlamaya başlar.) Ne derin aşk be! (Şaire) Üstat, bu şiiri geçici olarak alabilir miyim? İade etmek şartıyla...
|
ŞAİR-
|
(Uzatır.) Elbette cancağızım. O kadar beğendiysen...
|
ORHAN-
|
(Kalkar, önünde birkaç kere eğilir.) Çok teşekkür ederim üstat, çok teşekkür ederim. Allah ne muradın varsa versin.
|
ŞAİR-
|
Rica ederim cancağızım. Ne önemi var?
|
METİN-
|
Ağzına sağlık üstat. Çok etkilendim.
|
BAŞKAN-
|
Al benden de o kadar. Şair be, senin sesin ciğerden kopup geliyor gibi.
|
ŞAİR-
|
Şiir bu, başkan. İşkembeden gelecek değil ya!
|
BAŞKAN-
|
Şiir deyince akan sular durur. Yalnız insan bazen efkâr dağıtmak istiyor. Ne dersin? Bir okey çevirelim mi? Allah seni inandırsın, sabahtan beri kareyi tamamlayalım diye bekliyoruz.
|
ŞAİR-
|
(Masanın üzerindeki kâğıtları toplar. Metin’e) Çantamı rica edeyim, güzel insan. (Çantayı alıp kâğıtları içine doldurur.) Bana müsaade, dostlar! Sizler buyurun oturun. Karenizi bir başkasıyla kurun. Oyunla moyunla kaybedecek zamanım yok. Benim o tür işlere karnım tok. Şu sıralar uzun şiirler yazmaya alışıyorum. Hortumnâme diye bir destan üzerine çalışıyorum.
|
ORHAN-
|
(Saatine bakar.) Sayın başkanım, bana izin var mı? Şair abimiz böyle aşk şiiri okuyunca, birden hatırladım. Çok önemli bir randevum vardı benim.
|
BAŞKAN-
|
Hadi git bakalım. Nasılsa bugün kareyi kuramadık.
|
ORHAN-
|
Sağ ol başkanım. Allah seni başımızdan eksik etmesin. Allah ne muradın varsa versin... (Koşarak çıkar.)
|
|
(Bekir’le Murat nefes nefese girerler.)
|
BAŞKAN-
|
Hah, işte bizim ekip geldi. Yapışık ikizler. Bekir’le Murat... (Bekir ve Murat’a) Kareyi kim tamamlıyor çocuklar?
|
BEKİR-
|
Bana bakmayın. İşim var.
|
BAŞKAN-
|
Ya sen Murat?
|
MURAT-
|
Ben de yokum, başkan. İşim var. Daha doğrusu birlikte işimiz var. Acil bir iş.
|
METİN-
|
Allah Allah... Neymiş bu acil iş?
|
BEKİR-
|
İş değil aslında, daha çok sanatsal bir etkinlik...
|
BAŞKAN-
|
Sanatsal bir etkinlik ha. Vallahi bravo!
|
BEKİR-
|
Yaaa!
|
MURAT-
|
Ne dersin başkan? Hemen şurda bir prova yapalım mı?
|
BAŞKAN-
|
Yahu biz burda kareyi tamamlayalım diye çırpınıyoruz. Adamlara bak! Prova yapacaklarmış. Ne provasıymış bu?
|
MURAT-
|
Yıl başında bir piyesimiz var ya, başkan! “Türkçem Eyvah” diye. Onun provası...
|
BAŞKAN-
|
Tamam ama şimdi sırası değil, sonra yapın provanızı. Önce biriniz şu kareyi tamamlasın...
|
BEKİR-
|
Küçük bir prova, başkan. Havaya girelim.
|
MURAT-
|
Hadi başkan... Çok önemli, biliyorsun... Derneğimizin faaliyetleri arasında bu da var. Aksatamayız. İhmal edemeyiz.
|
BEKİR-
|
Elbette. Bak üstelik şair de burada.
|
MURAT-
|
Evet ya! Üstat be! Bir de şu bizim oyunla ilgili bir şiir yazsan!
|
ŞAİR-
|
Yazalım elbette. Hatta şimdi doğaçlama söyleyelim: Türkçem, eyvah, Türkçem, eyvah! / Türkçemize yabancılar saldırıyor vah vah! / Korumazsak savunmazsak bu dile yazık günah / Akıl, fikir, insaf versin bize Allah...
|
BEKİR-
|
Eyvallah üstat. Ağzına sağlık. (Başkana) Ne diyorsun başkan? Başlayalım mı?
|
BAŞKAN-
|
|