Sözü edilen şartlar şunlardır: 1. Rus ordusuna karşı silahlı direnişe katılan hiç kimse herhangi bir cezaya tâbi tutulmayacak
2. Savaş esirleri en kısa zamanda serbest bırakılacak
3. Göç edenlerin yurtlarına dönmelerine izin verilecek
4. Hiç kimsenin malı zorla elinden alınmayacak
5. Halktan alınacak olan vergi miktarı en aza indirilecek
6. Yerli halkın hak ve hukukuna sınırlama getirilmeyecek
7. Halkın dini inanç ve ibadetlerine karışılmayacak
8. Ülkedeki cami ve medreselere dokunulmayacak
9. Yerli halkın örf, adet ve geleneklerine hiçbir şekilde karışılmayacak (Bababekov, 1990: 108).
Rus Çarlığının Türkistan sorumlusu General Skobelev Kurmancan’ın bu istekleri karşısında, onun halkına olan sorumluluğuna, bağlılığına ve sevgisine şahit olmuş bu yüzden Kurmancan Datka’ya “Alay Dağlarının Gerçek Çariçesi (Melikesi)” diyerek onu takdir etmiştir (Yuvaçev, 1991: 251).
Hakikatte o dönemdeki tarihi olaylar göz önüne alındığında Kurmancan Datka’nın önünde iki yol vardır: Savaş ve Barış. Datka, askeri yönden ve silah teçhizatı bakımından şartların eşit olmadığının farkında olduğu için savaşa devam etmektense barış yapılmasını uygun görmüştür. Evet, belki Kırgız halkı tam anlamıyla bağımsız olamayacaktı ama en azından yaşamaya devam edecekti. Bu noktada Kurmancan Datka’nın Rusların savaş hukukunu yok sayarak bir soykırım yapabileceklerini düşünmüş olması da muhtemeldir.
Alay Hanışası barışı seçmiş ve daha sonra onun ne kadar isabetli bir karar aldığına tarihî vakalar şahit olmuştur. Direniş her ne kadar başarılı olamasa da Abdıldabek gibi bağımsızlığı seven yiğitlerin yetişmesi devam etmiştir. Kurmancan Datka oğullarıyla birlikte bütün Alay Dağları’ndaki Kırgızların sorumluluğunu üstlenerek Rus İmparatorluğu’nun hâkimiyetini kabul etmiştir. Türkistan coğrafyasının Rus İmparatorluğu’nun kolonisine dönüştürülmesinden sonra da Kurmancan Datka önemli bir siyasî lider olarak birçok olayda rol oynamıştır (Aynakulova, 2011: 228). Ruslar yapılan antlaşmadan sonra, Kurmancan’ın ölümüne kadar ona karışmamışlar ve bu müstesna kraliçenin ülkesini yönetmesine izin vermişlerdir. Böylece O, 1907 yılında vefat edinceye kadar, Rus hâkimiyetinde 30 yıla yakın bir süre Kırgız Türklerinin huzurlu bir şekilde yaşamasını temin ederek onlara liderlik yapmıştır (Köse, 2002: 59).
Alay Hanışası’nın ismi Kırgız halkının tarihî geleceği ile doğrudan doğruya bağlantılıdır. O, konar-göçer yaşayan göçmen halkının istikbalini düşünüp, onların siyasî menfaatlerini ve istiklalini ömrünün sonuna kadar savunmuştur. Halkı, Datka anneyi hayatının sonuna kadar el üstünde tutmuştur. Bu sebepten Kurmancan Datka’nın insanlık yönü ve siyasî faaliyetleri Kırgız halkı tarafından kabul görmüş Kırgızistan’ın ulusal tarihinde kendisine büyük bir yer edinmiştir (Ömürzakova, 2002: 145-146).
Kurmancan Datka’nın bir evladını kaybederken verdiği tepki, onun olaylara bakış açısının anlaşılmasında bizlere yardımcı olmaktadır. Kurmancan Datka’nın küçük oğlu Kamçıbek’in ismi bir cinayete karışmıştır. Bundan dolayı Kamçıbek, Ruslar tarafından idam cezasına çarptırılmıştır. Yakınları Kurmancan Datka’ya gelerek idamdan önce oğlunu zindandan kurtarabileceklerini ifade etmelerine rağmen Kurmancan Datka bu kişilere şu ibretlik cevabı vermiştir; “Evet biliyorum, bu söylediklerinizi yapabileceğinize de inanıyorum; ancak bu takdirde nice analar ağlar. Benim oğlum idam edilirse bir tek ben ağlarım, başka anaların ağlamasına asla gönlüm razı olamaz” (Yedikıta, 2010: 18-22). Bu vaka Kurmancan Datka’nın bir anne olarak yaşadığı evlat acısını yansıtmakta olup kendi halkının refahı için biricik evladından bile feragat edecek kadar dirayetli ve cesur bir kadın olduğunu göstermesi açısından mühimdir.
Fakat onun gerek kendi halkı olan Kırgız halkının gözünde, gerekse Orta Asya halkları ve uluslararası alanda tanınmasında, şüphesiz Çarlık Rusya’sının emperyalist politikalarına karşı korkusuzca verdiği mücadele ve izlediği politika olmuştur. Kurmancan Datka, sadece Kırgız halkının değil, diğer Orta Asya halklarının da Rus sömürü ve işgal hareketine karşı, haklarını korumaya çalışmış ve oğullarıyla birlikte onlara liderlik yapmıştır. Otuz yıldan fazla süren bu mücadele Kurmancan Datka’nın, Türk ve dünya tarihinde büyük bir kahraman lider olarak anılmasını sağlamıştır.
XIX. yüzyılda Asya ülkelerinde yaşayan Kırgızlar ve özellikle de kadınlar siyaset ve politika ile ilgilenmemişlerdir. Ancak Kurmancan Datka, Alimbek Datka ile birlikte zaman zaman Hokand Hanlığı’na gidip gelmişler, ülkenin siyasetine müdahil olmuşlardır. Ülkedeki her türlü yönetim işlerinden haberleri olmuş sosyal anlamda çok büyük işler yapmışlardır. Kurmancan Datka, Alimbek Datka’nın eşi olduğundan daima bir devlet büyüğüne yakışacak şekilde davranmıştır. O, öngörü sahibi ve akıllı bir kadın olmakla birlikte eşi Alimbek’i çok sevmiş ve daima ona saygı duymuştur. Zaten eşinin öldürülmesinden sonra Alay Vadisi’ndeki halkın başına geçmiş ve O’nun siyasetini devam ettirmiştir. Ayrıca Kurmancan bir anne olarak beş oğlu ve iki kızını çok iyi terbiye ederek yetiştirmiştir. Büyük oğlu Abdıldabek Ruslara karşı mücadeleye liderlik yapmış vatanı, halkı ve namusu için kendisini feda etmiştir. Onun hakkında Ruslar bile hayranlıklarını ifade eden sözler söylemişler ve yazılar yazmışlardır. Mesela Rus General Skobelev, Kumancan Datka ile buluşmasında Ona: ‘’Siz bir anne olarak çocuklarınızla gurur duymalısınız’’ demiştir.
Eşinin ölümünden sonra Kurmancan Datka Alay Dağları’ndaki Kırgızlarının liderliğini üstlenmiş ayrıca onların annesi, kardeşi, arkadaşı, sırdaşı olmuştur. Bununla birlikte yöneticilik ve komutanlık vasfı sayesinde bu toplumu bir arada tutmayı başarmıştır. Güzelliğinin ve akıllı bir kişiliğe sahip olmasının yanı sıra, toplum içerisinde sergilemiş olduğu davranışlarının tesiri, kişiliği ve kritik olaylara verdiği tepkiler iyi bir lider olmasında etkili olmuştur. Onun bir komutan olarak da Ruslara karşı vermiş olduğu mücadele, Kurmancan Datka’nın şahsında Müslüman Türk kadınının ne kadar cesur ve soylu olduğunu göstermektedir. Yine Ruslarla yapmış olduğu anlaşmadan anlaşılacağı üzere kendi menfaatinden çok halkının geleceğini düşünmesi ise ince siyasetini ve liderliğini göstermektedir.
Sonuç Türk-İslam tarihinde kadınların, büyük işler başarmış dahi olsalar genellikle arka planda kaldıkları ve gizli kalmayı tercih ettikleri bilinmektedir. Ancak XIX. yüzyılda Türkistan coğrafyasında Kırgız bir ailede dünyaya gelen Kurmancan için durum böyle değildir. O, Türk ve Müslüman bir hanımı temsil etmesinin yanında, siyasi ve askeri arenada da kendini ispatlamış, gerektiğinde halkı için fedakârlık yapmaktan çekinmemiş ve adını “Alay Hanışası” namıyla tarihe yazdırmıştır. Kurmancan’ın, gerek Kırgızlar ve gerekse Orta Asya halkları arasında ön plana çıkmasında dönemin siyasi, askeri, ekonomik ve toplumsal olayların rolünün olduğu açıktır. Bununla beraber Hokand Hanlığı’nda, Datka (General) unvanına sahip ve bir dönem hanlıkta baş vezirlik yapan, Alimbek Datka ile evlenmesi onun hayatında dönüm noktası olmuştur.
Kurmancan, Alimbek ile evlendikten sonra eşine danışmanlık yapmış, birçok kararı birlikte almışlar ve daima aktif siyasetin içinde olmuştur. O dönemden itibaren Kurmancan, ülkenin siyasi olaylarına, Hokand beylerinin faaliyetlerine eşi Alimbek Datka ile birlikte katılmaya başlamıştır. Kurmancan, eşi Alimbek Datka görev icabı ülkenin farklı yerlerine gittiğinde onun yokluğunu hissettirmemiş, O’na bağlı olan Kırgız boylarını başarılı bir şekilde yöneterek deneyim kazanmıştır. Kurmancan’ın ilk siyasî faaliyetlerinde eşinin büyük tesirinin olduğu görülmektedir. Ancak onun gerçek anlamda tanınmasında, eşinin öldürülmesinden sonra Hokand Hanlığı’ndaki olaylar ve Çarlık Rusya’sına karşı verdiği destansı mücadelesi etkili olmuştur.
Alimbek Datka’nın ölümünden sonra Güney Bölgesi’ndeki Kırgızların başına Kurmancan’ın büyük oğlunun veya üvey oğlunun geçmesi gerekirken, halkın ileri gelenleri Kurmancan’ı bu göreve layık görmüşlerdir. Bu duruma onun daha önce edindiği yönetim tecrübesi, adaletli olması ve öngörü sahibi olması dolayısıyla, halkın kendisine duyduğu teveccüh vesile olmuştur. Kurmancan alacağı kararlarda istişareye çok önem vermiş ve aksakallar meclisini toplayarak daima onların fikirlerini almıştır. Yani bir nevi demokrasiyle bağdaşan bir yönetim formatını benimsemiştir.
Kurmancan, hem Buhara Emir’inden hem de Hokand Hanı’ndan “Datka” (General) unvanı alarak Türk tarihinde bir ilki başarmıştır. Yani Türk tarihinde ilk defa bir kadın, general rütbesiyle onurlandırılmıştır. O dönemde Buhara Emirliği ile Hokand Hanlığı’nın savaş halinde olduğu düşünülürse bu olayın ne kadar kıymetli olduğu, Kurmancan’ın mücadele halinde olduğu rakipleri tarafından bile takdir edildiği anlaşılacaktır.
Ruslar XIX. yüzyılın ikinci yarısında Hokand Hanlığı’nı ele geçirdikten sonra, kendilerine direnen göçmen Kırgızları ortadan kaldırmak için, Alay Bölgesi’ne saldırmışlar ancak başarılı olamamışlardı. Rusların başarısız olmasında Kurmancan Datka’nın, daha önce boylar arasındaki çatışmaları önleyerek onları birleştirmesi ve böylece Kırgız boylarının hep birlikte mücadele etmesi en önemli etken olmuştur. Bu durum Kurmancan Datka’nın ileri görüşlü ve teşkilatçı bir lider olduğunun anlaşılması açısından iyi bir örnek teşkil etmektedir.
Ruslar istedikleri neticeyi alamayacaklarını anlayınca, Alay bölgesinin en tesirli lideri Kurmancan Datka ile görüşme ihtiyacı duymuşlardır. Bu iş için görevlendirilen Rus General M.D. Skobelev, Kurmancan Datka’nın taleplerini kabul ettikten sonra onurlu bir anlaşma yapılmış ve böylece Güney Kırgızistan’da sükûnet hâkim olmuştur.
Bu anlaşma daha sonraki süreçte bazı eleştirilere konu olsa da, dönemin şartları göz önüne alındığında iyi bir seçenek gibi durmaktadır. Çünkü eğer savaşa devam edilirse Rusların orantısız şekilde güçlü olmalarından kaynaklı Kırgız halkının yok olma ihtimali mevcuttur. Bir adım daha ileri gidersek bugün Kırgızlar diye bir millet ve Kırgızistan diye bir ülke olmayabilirdi. Yani yapılan anlaşma Kırgız halkına zaman kazandırmıştır denilebilir.
Kurmancan Datka’nın Kırgızistan’ın tarihinde yeri ve rolü çok büyüktür. O, halkı ile halkı için yaşamış ve halkının istiklali için mücadele etmiştir. Ruslara karşı oğullarıyla birlikte yaptığı destansı mücadelesi O’na mücahide bir hanım sıfatını kazandırırken, gerektiğinde halkının iyiliği için fedakârlık yapmaktan kaçınmamıştır. Mesela Ruslar tarafından haksız bir şekilde cezalandırılmak istenen küçük oğlunu yakınlarının hapisten kaçırma teklifine: ‘’Bir anne için çocuğunun ölümünü görmekten daha büyük azap yoktur. Eğer çocuğumun lehine karar versem, halkımı zor durumda bıraksam bu dünyada da öteki dünyada da Rabbim beni affetmez. Allah böyle takdir etmişse elden ne gelir, suçsuz ölüm-şehit ölümdür. Kamçıbek’in diğer dünyası inşallah cennet olur’’ diye cevap vermiştir.
Kurmancan Datka özelde Kırgızların, genelde ise bütün Türkistan Müslümanlarının Rus ve Çin gibi emperyalist ülkelere karşı durabilmeleri için boy, soy, ırk vb. farklılıkların yerine Müslüman halkların birleşmesi gerektiğini düşünmüştür. Kurmancan Datka’nın vasiyeti olarak tarihe geçen şiirden bir dörtlük bu durumu teyit eder niteliktedir.
Göremezsem dünyayı, gökyüzünü, yıldızı
İçemezsem ot kokan (o güzelim) kımızı
Hepsini getirip, çağırın “Sağ”ı, “Sol”u
Ölümüm bile birleştirsin Kırgız”ı.
Bu duruma başka bir misal de, eşi Alimbek Datka’nın Doğu Türkistan Müslümanlarına yardım edebilmek amacıyla Çin’e karşı yaptığı seferlerde O’na tam destek olması gösterilebilir. Hiçbir zaman inandığı değerlerden taviz vermeyen Kurmancan Datka, birçok hikâye, roman, şiir, şarkı gibi edebiyat ürünlerine de konu olmuştur.