III- SONUÇ VE ÖNERİLER
Türkiye ve Avusturya’nın ekonomik ve ticari alanlarda uzun yıllardır süren beraberlikleri, bugün iki ülke arasındaki ticaret hacmini yaklaşık 1,5 milyar Euroluk bir büyüklüğe taşımıştır. İki ülkenin ticaret partnerleri listesine baktığımızda, her iki ülkenin de birbirlerinin ticaret partnerleri arasında 20 ila 25. sıra civarında bulunduklarını görmekteyiz. Üzerinde birleşilen konu, potansiyelin bunun daha fazlasını mümkün kılacak düzeyde olduğudur.
Her iki ülkenin mevcut potansiyellerinin ikili ticari ilişkiler bağlamında aktive edilmesi yönündeki en önemli şans, hiç şüphesiz ki, ekonomik ve ticari ilişkilerin sağlam bir mukavelevi ve kurumsal temele sahip olmasıdır. Bu sağlam altyapı, ticari ilişkilerde ön şart olan “deneme ve güven kazanma” gibi sıfatlarla nitelendirilebilecek ilk aşamanın geride bırakıldığının açık bir göstergesidir. Esasen bu temel üzerine bir bina da inşa edilmiş bulunmaktadır. Türkiye istatistiklerine göre 1,6 Milyar ABD Doları; Avusturya istatistiklerine göre 1,5 Milyar Euro ticaret hacmi küçümsenmemesi gereken bir seviyedir. Geriye, bu sağlam temel üzerine inşa edilmiş binayı, tabir caizse “restore” etmek ve “hareketlendirmek” kalmaktadır.
“Güven” bağlamındaki en önemli gelişmelerden biri de bu yıl içinde yaşanmıştır. ÖMV’nin Petrol Ofisi’nin % 34’ünü satın alması çok önemli bir gelişmedir ve Avusturyalı firmaların Türkiye’ye ticari bağlamda veya yatırım bağlamında yönelmelerinde dikkatle değerlendirmeleri gereken bir husustur.
İlgililerin dikkatine sunulan bu çalışmamız ile ticari ve ekonomik ilişkilerin restorasyonuna yönelik ip uçları bulunmaya gayret edilmiş ve buradan yola çıkarak aşağıdaki önerilerin “hareketlenmeye” katkıda bulunabilecek hususlar mahiyetinde olduğu sonucuna varılmıştır.
1) Senede bir defa, dönüşümlü olarak, sektörel bazda “ihtisas ticaret heyeti” ziyaretleri düzenlenmelidir. Zira, ticaret heyeti ziyaretleri belli ihtisas alanlarına özel olarak düzenlendiğinde daha etkili ve verimli olmakta, genel ticaret heyetleri düzenlemelerinde ise ilgi dağılabilmektedir.
Bu kapsamda düzenlenecek organizasyonların “yatırım” odaklı olmasına özen gösterilmelidir. Hatta, yeni bir açılımla “Yatırım Heyeti” organizasyonları yapılmalıdır.
2) Türk girişimcileri ve işadamları için çok ciddi iki sorun olan ve “Tehditler” bölümünde “Türk Firmalarının Avusturya’daki Yatırım Güçlükleri” ve “Vize Sorunu” alt başlıkları kapsamında özetlemeye çalıştığımız konularda, Avusturya tarafı rasyonel yaklaşımlarla yeni açılımlar getirmelidir. Bu takdirde, görülecektir ki, Türkiye-Avusturya ekonomik ve ticari ilişkilerinde son derece hareketli, canlı, renkli, verimli ve uzun vadeli gelişmeler yaşanacaktır.
3) Firmalar, geleneksel dış ticaret yöntemleri dışındaki uygulamalar (özellikle karşılıklı ticaret uygulamaları) konusunda bilinçlendirilmeli ve ilgili kurumlar tarafından bu konuda eğitimler verilmeli, bu suretle ticaret hacminin geliştirilmesi sağlanmalıdır.
4) İki senede bir defa, dönüşümlü olarak, ürün sergisinin de yapılacağı, Avusturya’da bir “Türk” ve Türkiye’de bir “Avusturya” Haftası veya yeni bir oluşumla, müşterek “Türk-Avusturya Ticaret Haftası” organize edilmelidir.
5) İş Konseyi’nin Türkiye ve Avusturya tarafları ortaklaşa basın toplantıları düzenlemeli, ticari ve ekonomik ilişkiler konusunda basın ve kamu oyunu aydınlatmalıdırlar.
6) İş Konseyinin Türkiye ve Avusturya’daki üye sayılarının arttırılması ve üye kompozisyonunun genişletilmesine gayret edilmeli, bu bağlamda bilhassa Türkiye’deki Avusturya firmaları ve Avusturya’daki Türk firmaları üyeliğe özendirilmelidir.
7) Avusturya’daki Türk işadamları tarafından kurulan “işadamları derneği” paralelinde, Türkiye’deki Avusturya firmalarının da dernekleşmesi yönünde girişimde bulunulmalıdır.
8) Türkiye’ye gelen turistler için, Turizm Bakanlığıyla birlikte hazırlanacak genel bir program çerçevesinde Türk ürünlerini tanıtıcı faaliyetler yapılmalıdır. Türkiye’ye gelen Avusturyalı turistlerin bir kısmının aynı zamanda, ithalat ve ihracat ile iştigal eden işadamları olduğu dikkate alındığında bu tür bir programın daha da anlamlı olacağı sonucuna varılmaktadır.
9) Ticari ve ekonomik konuların bir bütünlük içinde ele alındığı önemli bir platform olan Karma Ekonomik Komisyon (KEK) toplantılarının, bugüne kadar olduğu gibi düzenli olarak gerçekleştirilmesine azami hassasiyet gösterilmelidir.
10) Türkiye’deki KOBİ’lerin de, Türkiye-Avusturya ticaretinde aktif rol alabilmesini teminen, İş Konseyi toplantılarının, özellikle Avusturya sanayinde önem arzeden sektörler dikkate alınarak, İstanbul dışında, Türkiye’nin hızla gelişen çeşitli merkezlerinde gerçekleştirilmesi yönünde çalışmalar yapılmasında fayda bulunmaktadır.
11) Türkiye’nin Orta Asya Cumhuriyetlerindeki etkinliği dikkate alınarak, İş Konseyi faaliyetleri çerçevesinde, Türk ve Avusturyalı işadamlarından oluşacak heyetler ile bu bölgeye yönelik ziyaretler gerçekleştirilmesi önemli faydalar sağlayacak, yeni açılımların sağlanması mümkün olabilecektir.
12) Fuarcılığın önemi dikkate alınarak, Türkiye’deki ve Avusturya’daki Fuar idareleri, karşılıklı işbirliği konusunda yöntem geliştirmeli; “Fuar Temsilciliği” verme yönünde girişimde bulunmalıdırlar.
Kuvvet Analizi’nde yer alan saptamalarımızdan yola çıkarak daha birçok öneri getirebilme imkanı mevcuttur. Bunları analizimizin genelinden çıkarımlar yapacak okuyucuya bırakıyoruz. Bizim düşünemediğimiz, dikkatimizden kaçan konularda da, ilgili tüm tarafların katkılarıyla bu çalışmanın farklı boyutlarda ve ayrıntılarda daha da geliştirilebileceğini ifade etmek isteriz. Ancak bu tür çalışmaların hayatiyet kazanabilmesi, uygulamaya intikalleriyle mümkündür. Aksi takdirde bunlar, kağıt üzerinde kalmış bir fikir cimnastiğinden öteye geçemeyecektir. Bu nedenle, önerilerin bir kısmının uygulamaya intikal ettiğini görmek, ayrı bir mutluluk kaynağı olacaktır.
Bu şekilde geliştirilecek ve derinleştirilecek firmalararası ilişkilerin sonuçları zamanla Türkiye ile Avusturya arasındaki ticaret ilişkilerinin rakamsal dökümüne de yansıdığı takdirde, yaptığımız bu etüd amacına ulaşmış olacaktır.
Son söz:
Bu çalışma, 2000’li yılların başında, ikinci defa yapmaya başladığımız Viyana Büyükelçiliği Başmüşavirliği görevimiz esnasında, Türk ve Avusturyalı işadamlarıyla paylaşmak üzere hazırladığımız kuvvet analizinin “2006 Versiyonu”dur. Eski çalışmamızdaki bazı “gri” noktaların, aradan çok uzun bir zaman geçmiş olmamasına rağmen, giderek “açık gri” ve “beyaza” dönüştüğünü, burada net olarak ve memnuniyetle ifade etmek gerekmektedir.
Her iki çalışma karşılaştırıldığında yine memnuniyetle görülmektedir ki, Türkiye “istikrar” yönünde çok mesafe kaydetmiştir. İyimser olmamızı gerektiren pek çok gelişme yaşanmıştır. Bir yandan yatırım ortamının iyileşmesi, diğer yandan AB uyum sürecinde alınan yol umut vaat eder bir tablo sergilemektedir.
Bu noktada Türkiye’nin Avusturyalı dostlarından beklediği, yeni bir “Türk Marşı” bestelemeleridir. Zira Türkiye bu yeni beste için yeteri kadar “enstrüman” sunmaktadır.
Ankara
Ağustos 2006
Dostları ilə paylaş: |