İnsanlar olgunlaşmak için bazı şeylere muhtaçtır. Bir millet ki resim yapmaz, heykel yapmaz, tekniğin getirdiği şeyleri yapmaz; itiraf etmeli ki o milletin ilerleme yolunda yeri yoktur.
Kültür okumak, anlamak görmek, görebildiğinden anlam çıkarabilmek, ders almak, düşünmek, anlama yeteneğini eğitmektir.
Kültür okumak, anlamak görmek, görebildiğinden anlam çıkarabilmek, ders almak, düşünmek, anlama yeteneğini eğitmektir.
Kültür, tabiatın insanlara verdiği yüksek vasıfları, kendi çocuklarına ve geleceğine vermesi demektir.
Milli kültürü, o milletin eseri olan dil, edebiyat, mimari, müzik, gelenek görenek ve her türlü el sanatları oluşturur.
Milli kültürü, o milletin eseri olan dil, edebiyat, mimari, müzik, gelenek görenek ve her türlü el sanatları oluşturur.
Milli kültürün her çığırda açılarak yükselmesini, milli kültürün temel direği olarak temin edeceğiz.
Sanatkar el öpmez; sanatkarın eli öpülür!
Sanatkar el öpmez; sanatkarın eli öpülür!
Sanatçı, esaslı kültür sahibi olmalı ve tarihi iyi bilmelidir.
Hepiniz milletvekili olabilirsiniz, bakan olabilirsiniz… Hatta cumhurbaşkanı olabilirsiniz. Fakat sanatkar olamazsınız.
Bir millet sanattan ve sanatkardan mahrumsa, tam bir hayata sahip olamaz. Böyle bir millet bir ayağı topal, bir kolu çolak, sakat ve alil bir kimse gibidir.
Aydın ve dindar olan milletimiz, ilerlemenin sebeplerinden biri olan heykeltıraşlığı en üst derecede ilerletecek ve memleketimizin her köşesinde atalarımızın ve bunlardan sonra yetişecek evlatlarımızın hatıralarını güzel heykellerle dünyaya ilan edecektir.
Aydın ve dindar olan milletimiz, ilerlemenin sebeplerinden biri olan heykeltıraşlığı en üst derecede ilerletecek ve memleketimizin her köşesinde atalarımızın ve bunlardan sonra yetişecek evlatlarımızın hatıralarını güzel heykellerle dünyaya ilan edecektir.
Dünyada medeni olmak, ilerlemek ve olgunlaşmak isteyen herhangi bir millet mutlaka heykel yapacak ve heykeltıraş yetiştirecektir.
Atatürk, sanatı seven, sanatçılara değer veren ve onları destekleyen bir devlet adamıdır. Çocukluğundan itibaren sanata ilgi duymuş ve sanatın bazı dallarıyla çok yakından ilgilenmiştir. Gençliğinde şiir ve edebiyata yakınlık duymuş, Namık Kemal'in şiirlerini okumuş ve ondan etkilenmiştir.
Türkiye’de bir Devlet Tiyatrosunun kurulmasının temelleri, ülkenin modernleşmesinde tiyatroyu önemli öğe olarak gören Atatürk’ün zamanında atılmıştır. Bu konu doğrultusundaki en önemli adım kadınların tiyatro mesleğine girmeleridir. Bu konu ile ilgili olarak Atatürk Türk kadınının özgürce sahneye çıkabileceği konusunda güvence vermiştir. Türk kadınları ilk kez, 1923 yılında Vedat Orfi’nin müzikal komedisi “Balo Kaçakları” adlı oyunda sahne almış ve o tarihten itibaren yetenekli sayısız Türk kadın oyuncu, yapımcı ve yönetmenin yolu açılmıştır.
Türkiye’de bir Devlet Tiyatrosunun kurulmasının temelleri, ülkenin modernleşmesinde tiyatroyu önemli öğe olarak gören Atatürk’ün zamanında atılmıştır. Bu konu doğrultusundaki en önemli adım kadınların tiyatro mesleğine girmeleridir. Bu konu ile ilgili olarak Atatürk Türk kadınının özgürce sahneye çıkabileceği konusunda güvence vermiştir. Türk kadınları ilk kez, 1923 yılında Vedat Orfi’nin müzikal komedisi “Balo Kaçakları” adlı oyunda sahne almış ve o tarihten itibaren yetenekli sayısız Türk kadın oyuncu, yapımcı ve yönetmenin yolu açılmıştır.
1. 1924 – Saray Bandosu Devlet Orkestrası olarak adlandırıldı ve Ankara’ya taşındı. 2. 1924- Müzik Öğretmenleri Eğitim Okulu kuruldu. Bu okul sonraları Devlet Konservatuarı’na dönüştü. 3. 1926- Genç Müzisyenler geleneksel kaynaklardan halk besteleri toplamaya başladılar. Bunun temelleri, Adnan Saygun, Ulvi Cemal Erkin ve Halil Bedif Yönetken gibi derlemeciler tarafından oluşturuldu. 4.1927 de Devlet genç yetenekleri yurt dışında devlet bursu ile okumaları için seçmeye başladı. 5. 1932 – Yabancı Müzisyenler, öğretmenler, orkestra şefleri ve besteciler Türkiye’ye çağrıldı. Bunların arasında Joseph Marx., Paulttin de Mith, Bela Bartok ve Eduward Zuekmayer gibi ustalar bulunmaktaydı.
1. 1924 – Saray Bandosu Devlet Orkestrası olarak adlandırıldı ve Ankara’ya taşındı. 2. 1924- Müzik Öğretmenleri Eğitim Okulu kuruldu. Bu okul sonraları Devlet Konservatuarı’na dönüştü. 3. 1926- Genç Müzisyenler geleneksel kaynaklardan halk besteleri toplamaya başladılar. Bunun temelleri, Adnan Saygun, Ulvi Cemal Erkin ve Halil Bedif Yönetken gibi derlemeciler tarafından oluşturuldu. 4.1927 de Devlet genç yetenekleri yurt dışında devlet bursu ile okumaları için seçmeye başladı. 5. 1932 – Yabancı Müzisyenler, öğretmenler, orkestra şefleri ve besteciler Türkiye’ye çağrıldı. Bunların arasında Joseph Marx., Paulttin de Mith, Bela Bartok ve Eduward Zuekmayer gibi ustalar bulunmaktaydı.
Atatürk, Türk müziğinin evrensel müzikteki yerini bir an önce alması amacıyla yapılan çalışmalara önderlik etmiştir. Müzik eğitimi görmeleri için çok sayıda öğrenciyi Avrupa'ya göndermiştir. Ankara'da Musiki Muallim Mektebi ile İstanbul'da Sanayi-i Nefise mekteplerinin açılmasını sağlamıştır.
Atatürk, Türk müziğinin evrensel müzikteki yerini bir an önce alması amacıyla yapılan çalışmalara önderlik etmiştir. Müzik eğitimi görmeleri için çok sayıda öğrenciyi Avrupa'ya göndermiştir. Ankara'da Musiki Muallim Mektebi ile İstanbul'da Sanayi-i Nefise mekteplerinin açılmasını sağlamıştır.
Bu konudaki düşüncelerini de şu sözleriyle ifade etmiştir: "Ulusal ince duyguları, düşünceleri anlatan yüksek deyişleri, söyleyişleri toplamak, onları bir gün önce genel son musiki kurallarına göre işlemek gerektir. Ancak bu sayede Türk ulusal musikisi yükselebilir, evrensel musikide yerini alabilir."
Atatürk 1935 yılında yapmış olduğu bir konuşmada “Bir ulus ki resim yapamaz, bir ulus ki bilimin gerektirdiği şeyleri yapmaz, itiraf etmeli ki o ulusun ilerleme yolunda yeri yoktur. Oysa bizim ulusumuz gerçek nitelikleriyle ilerleyecektir.” sözleriyle Türkiye’de resim ve heykel sanatlarına verdiği önemi belirtmiş
Atatürk 1935 yılında yapmış olduğu bir konuşmada “Bir ulus ki resim yapamaz, bir ulus ki bilimin gerektirdiği şeyleri yapmaz, itiraf etmeli ki o ulusun ilerleme yolunda yeri yoktur. Oysa bizim ulusumuz gerçek nitelikleriyle ilerleyecektir.” sözleriyle Türkiye’de resim ve heykel sanatlarına verdiği önemi belirtmiş
Emperyonist akımın hâkim olduğunu ve Çallı İbrahim, Nazmi Ziya, Avni Lifij gibi değerli ressamların bir bölüm yaşamı Atatürk döneminde geçer. Bundan sonraki dönemde:
Emperyonist akımın hâkim olduğunu ve Çallı İbrahim, Nazmi Ziya, Avni Lifij gibi değerli ressamların bir bölüm yaşamı Atatürk döneminde geçer. Bundan sonraki dönemde:
. Şeref Akdik • Avni Arbaş • Nurullah Berk • Sabri Berkel • Şefik Bursalı • Mahmut Cüda . Fikret Mualla gibi şöhret sahibi olmuş ressamlarımız Atatürk’ün Güzel Sanatlar’da yapmış olduğu reform sayesinde yetişmişler ve Önlenmişlerdir
Osmanlılar zamanında 1883 de “Sanayi Nefise Mektebi Alisi” olarak kurulan yüksekokul 1926 da Atatürk’ün emriyle “Güzel Sanatlar Akademisi” ne dönüştürülmüş ve Fındıklıda çifte Saraylardan önce birine, sonra ikisine taşınmıştır. 10 Eylül 1937 de Atatürk tarafından açılışı yapılan Dolmabahçe Sarayı Veliaht Dairesindeki İstanbul Resim ve Heykel Müzesi, 1939 yılında başlayan yıllık Devlet Resim ve Heykel Sergisi geleneği devam ederek bugün de Türk sanat ve başyapıtları büyük bir gururla sunulmaktadır.
Osmanlılar zamanında 1883 de “Sanayi Nefise Mektebi Alisi” olarak kurulan yüksekokul 1926 da Atatürk’ün emriyle “Güzel Sanatlar Akademisi” ne dönüştürülmüş ve Fındıklıda çifte Saraylardan önce birine, sonra ikisine taşınmıştır. 10 Eylül 1937 de Atatürk tarafından açılışı yapılan Dolmabahçe Sarayı Veliaht Dairesindeki İstanbul Resim ve Heykel Müzesi, 1939 yılında başlayan yıllık Devlet Resim ve Heykel Sergisi geleneği devam ederek bugün de Türk sanat ve başyapıtları büyük bir gururla sunulmaktadır.
Sanayi Nefise Alisi Mektebi Güzel Sanatlar Akademisi’ne dönüştürülmüştür 1926 yılında “Güzel Sanatlar Akademisi” olarak adlandırılan yüksekokul Fındıklı’daki Hatice Sultan Sarayı’na taşınmış ve daha sonraları yanındaki diğer sarayda (eski Edebiyat Fakültesi) eklenerek ve aralar birleştirilerek oldukça büyük bir Güzel Sanatlar Akademisine dönüşmüş, 1982 yılında da Mimar Sinan Üniversitesi’ne geçmiş bulunmaktadır
Sanayi Nefise Alisi Mektebi Güzel Sanatlar Akademisi’ne dönüştürülmüştür 1926 yılında “Güzel Sanatlar Akademisi” olarak adlandırılan yüksekokul Fındıklı’daki Hatice Sultan Sarayı’na taşınmış ve daha sonraları yanındaki diğer sarayda (eski Edebiyat Fakültesi) eklenerek ve aralar birleştirilerek oldukça büyük bir Güzel Sanatlar Akademisine dönüşmüş, 1982 yılında da Mimar Sinan Üniversitesi’ne geçmiş bulunmaktadır
Atatürk'ün, tiyatro, bale, edebiyat, heykeltıraşlık, mimarî, resim, müzik gibi sanat dallarıyla ve sanatçılarla ilgilenmesi, onları desteklemesi Atatürk'ün sanatla çok yakın bir ilişki içinde olduğunun göstergesidir.
Atatürk'ün, tiyatro, bale, edebiyat, heykeltıraşlık, mimarî, resim, müzik gibi sanat dallarıyla ve sanatçılarla ilgilenmesi, onları desteklemesi Atatürk'ün sanatla çok yakın bir ilişki içinde olduğunun göstergesidir.
Atatürk,sanatla ilgili düşüncelerini,Türkiye Büyük Millet Meclisindeki konuşmalarında, Çankaya Köşkünde sanatçılarla yaptığı sohbet ve tartışmalarda belirtmiştir. Atatürk'ün bu konuşma ve tartışmalarda dile getirdiği sanatla ilgili düşünceleri, Türk halkına ileti niteliği de taşımaktadır. Atatürk, sanatın tanımını şu sözlerle açıklamıştır: "Sanat güzelliğin ifadesidir. Bu anlatım sözle olursa şiir, ezgi ile olursa müzik, resim ile olursa ressamlık, oyma ile olursa heykeltıraşlık, bina ile olursa mimarlık olur."
Atatürk,sanatla ilgili düşüncelerini,Türkiye Büyük Millet Meclisindeki konuşmalarında, Çankaya Köşkünde sanatçılarla yaptığı sohbet ve tartışmalarda belirtmiştir. Atatürk'ün bu konuşma ve tartışmalarda dile getirdiği sanatla ilgili düşünceleri, Türk halkına ileti niteliği de taşımaktadır. Atatürk, sanatın tanımını şu sözlerle açıklamıştır: "Sanat güzelliğin ifadesidir. Bu anlatım sözle olursa şiir, ezgi ile olursa müzik, resim ile olursa ressamlık, oyma ile olursa heykeltıraşlık, bina ile olursa mimarlık olur."
Sanatın, bir toplumun ilerlemesindeki öneminin ve vazgeçilmezliğinin bilincinde olan Atatürk, bu düşüncesini şu sözlerle ifade ediliştir: "Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir," "Bir millet sanata önem vermedikçe büyük bir felâkete mahkû»mdur," "Dünyada medenî, ileri ve gelişmiş olmak isteyen herhangi bir millet, mutlaka heykel yapacak ve heykeltıraş yetiştirecektir." Atatürk'ün bu sözleri, sanatla ilgili temel düşüncelerini ifade etmesi bakımından önemlidir.
Sanatın, bir toplumun ilerlemesindeki öneminin ve vazgeçilmezliğinin bilincinde olan Atatürk, bu düşüncesini şu sözlerle ifade ediliştir: "Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir," "Bir millet sanata önem vermedikçe büyük bir felâkete mahkû»mdur," "Dünyada medenî, ileri ve gelişmiş olmak isteyen herhangi bir millet, mutlaka heykel yapacak ve heykeltıraş yetiştirecektir." Atatürk'ün bu sözleri, sanatla ilgili temel düşüncelerini ifade etmesi bakımından önemlidir.
Atatürk'ün sanatçılarla ilgili düşüncelerini ifade ettiği sözleri ise şunlardır: "Sanatçı, toplumda uzun çalışma ve uğraşlardan sonra alnında ışığı ilk hisseden insandır." "Hepiniz milletvekili olabilirsiniz, bakan olabilirsiniz; hatta Cumhurbaşkanı olabilirsiniz, fakat sanatkâr olamazsınız."
Atatürk'ün sanatçılarla ilgili düşüncelerini ifade ettiği sözleri ise şunlardır: "Sanatçı, toplumda uzun çalışma ve uğraşlardan sonra alnında ışığı ilk hisseden insandır." "Hepiniz milletvekili olabilirsiniz, bakan olabilirsiniz; hatta Cumhurbaşkanı olabilirsiniz, fakat sanatkâr olamazsınız."