el-MEÜKÜ'S-SÂLİH, SALİH
(ö. 765/1364)
Artuklular'ın Mardin kolu hükümdarı (1312-1364).858
MELIKU'T-TUCCAR
İran ve Hindistan'da tüccarların reislerine verilen unvan.
İran'da ilk defa Celâyirliler döneminde (1340-1431) hükümetin tayin ettiği meli-kü't-tüccâr unvanlı tacirlerin varlığından söz edilmektedir. Safevîler devrinde de aynı unvanı taşıyan ve hükümetin gözetiminde çalışan görevliler bulunuyordu; ancak bunlar hakkında fazla bilgi yoktur. Melikü't-tüccârlık makamı asıl önemini Kaçarlar döneminde kazandı. XIX. yüzyılın ikinci yarısında daha fonksiyonel hale gelen bu makam ticarî hayatta önemli görevler yüklendi. 1844 yılında sadece Tahran ve Bûşehr'de bulunan melikü't-tüccârlar daha sonraki yıllarda diğer ticarî merkezlerde de tayin edildi. Bunda şüphesiz Muhammed Şah'ın 1844'te İngiliz tüccarlarının lehine çıkardığı fermanın büyük etkisi olmuştur. Çünkü bu ferman ticarî konularda böyle bir görevlinin bulunmasını emrediyordu. Bu sebeple ticaret merkezi olan her şehre bir melikü't-tüccâr görevlendirildi; Nâsırüddin Şah zamanında da yetkileri genişletildi.
Melikü't-tüccârlar şehirdeki zengin ve etkili kişiler arasından seçilip vali tarafından onaylandıktan sonra işe başlardı. Başlıca görevleri meslektaşları içinde çıkan ihtilâfları ve satıcı ile olan sorunları gidermekti. Bir tüccarın iflâsı durumunda melikü't-tüccânn başkanlığında bir hakem heyeti kurulurdu. Pazar yerlerinin ve gece bekçilerinin organizasyonunu sağlamak da onların görevleri arasındaydı. Başşehirdeki melikü't-tüccâr iktisadî ve malî konularda hükümete tavsiyelerde bulunur ve âdeta şahın ekonomi uzmanı gibi hizmet verirdi. Bundan dolayı bazı kaynaklar onu bir hükümet görevlisi olarak gösterirse de bu doğru değildir. Melikü't-tüccâr sadece ara buluculuk rolüne sahipti. Bir taraftan meslektaşlarına hükümet kararlarını bildirip sorumluluk İçinde hareket etmelerini sağlarken diğer taraftan onların menfaatlerini korur ve hükümetle ilgili işlerini yürütürdü. Bazan seçime dahi gerek kalmadan tüccarlar içinde bir lider ortaya çıkardı. 1858'de Tebriz'de Âgâ Mîr Muhammed İsfahânî adlı bir tüccar bütün tüccarların tabii lideri konumundaydı ve aralarındaki ihtilâfları gidermişti. Bazılarının otoritesi şehrin bütün dükkânlarını kapatacak
kadar güçlü idi. Melikü"t-tüccârlık görevinin birkaç nesil boyunca aynı aile mensuplarına verildiği de olmuştur. Nitekim 1844'te Bûşehr'de bu göreve getirilen Hacı Abdullah Muhammed'den sonra yerini kardeşinin, onun ardından torununun aldığı bilinmektedir. Kaçarlar döneminde melikü't-tüccâr dan başka "müşîrü't-tüccâr, mu'temedü't-tüccâr. muînü't-tüccâr, nâzimü't-tüccâr" gibi unvanlara sahip kişiler de vardı. Ancak bunlar resmî bir konumda olmadıkları gibi melikü't-tüccârın görevlerini de üstlenmiş değillerdi.
1870'lerden sonraki ekonomik kriz hükümetle tüccarlar arasındaki ilişkiyi etkiledi ve hükümetin malî sıkıntıları çözmek amacıyla aldığı yeni tedbirler tüccar sınıfını zor durumda bıraktı. 1890'da yapılan yeni düzenlemeler büyük tüccarların tepkisine sebep oldu ve melikü't-tüccârlann başını çektiği protesto hareketleri meydana geldi. Melikü't-tüccârlar İran'daki Meşrutiyet hareketinde önemli rol oynadılar, bu durum onların hükümet nez-dindeki itibarını kaybetmelerine yol açtı. Kaçarlar'ın düşüşü ve yeni müesseselerin kurulmasıyla da bu makam ortadan kalktı.
Hindistan'da Delhi Sultanlığı döneminde (1206-1414) melikü't-tüccâr unvanlı kişilerin bulunduğu anlaşılmaktadır. Meselâ Sultan Alâeddin Muhammed Şah Halacî'nin perdedân olan ve daha sonra kâdî-i memâlik tayin edilen Hamîdüddin melikü't-tüccâr unvanıyla tanınıyordu. Bunun sebebi, Mültanlı bir tüccar ailesinden gelen Hamîdüddin'in muhtemelen önceleri İran'daki meslektaşları gibi tüccarların reisliğini yapmış olmasıdır. Aynı şekilde XV. yüzyılda Gucerât'ta melikü't-tüccâr unvanlı Behmenî Veziri Mah-mûd-ı Gâvân gibi devlet adamları vardı ve bu unvan onlara yine muhtemelen devlet hizmetinden önceki faaliyetlerinden dolayı verilmişti.
Bibliyografya :
Hasan-ı Fesâî-yi Şîrâzî, Fârsnâme-i Nâşırî (rışr. Ali Kuli Muhbirüddevle), Tahran 1313 hş., I, 308-309; G. N. Curzon, Persia and the Persian Questİon, London 1966,1, 450; N. Bergnİsî, "Tâ-cir", Dânişnâme-i Cİhân-ı İslam, Tahran 1380 hş., VI, 50-52; S. Haluk Kortel. Delhi TürkSul-tanltğında Teşkilât: 1206-1414 (doktora tezi, 200l|, İÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü, s. 131-132; W. M. Floor, "The Merchants (Tujjar) in Qâjâr İran", ZÛMG, CXXVI (1976). s. 101-135; G.G. Gilbar, "Malik al-Tudidjar", E7 (Ing.),VI,276- 277" Rıza Kurtuluş
el-MELİKÜ'Z-ZÂHİR, ÇAKMAK 859 el-MELİKÜ'Z-ZÂHİR, GÂZÎ
Ebü'l-Feth Ebû Mansûr Gıyâsüddîn el-Melikü'z-Zâhir Gâzî b. Salâhiddîn Yûsuf b. Eyyûb (ö. 613/1216)
Eyyûbîler'in Halep kolu hükümdarı (1186-1216).
15 Ramazan 568'de 860 Kahİre'de doğdu. İskenderiye'de İbn Avf, Kahire'de İbn Berrî, Dımaşk'ta FazI el-Banyâsî'den hadis tahsil etti. Ayrıca siyasî ve askerî konularda eğitim aldı. Babası Selâhaddîn-i Eyyûbî onu daha çocuk yaşta iken Halep valiliğine tayin etti, 861Ardından bu görevi, Halep'in kendisine verilmesi karşılığında Mısır'daki bütün haklarından vazgeçeceğini bildiren diğer oğlu el-Melikü'l-Âdil'e verince el-Melikü'z-Zâhir Gâzî Dımaşk'a gitti. Selâhaddîn-i Eyyûbî, (1185) yılındaki ağır hastalığından sonra önemli merkezlerdeki idareciler arasında yeniden görev dağılımı yaptı. Daha önce Mısır'ı başarılı bir şekilde yöneten I. el-Me-likü'l-Âdü'i kendi naibi olarak Mısır'a tayin ederken ondan boşalan Halep'in yöneticiliğini diğer bazı şehirlerle birlikte tekrar el-Melikü'z-Zâhir Gâzî'ye tevcih etti; Ermeni ve Haçlı tehdidine karşı kuzey sınırlarının savunulması görevini de ona verdi. Bunun üzerine el-Melikü'z-Zâhir Gâzî, hıristiyanlar tarafından işgal edilmiş olan Sermîniye'yi ele geçirip çok sayıda esir müslümani kurtardı (584/1188). Ak-kâ ve Yafa'yı geri almak amacıyla girişilen savaşlarda büyük yararlıklar gösterdi. Trablus Kontu 111. Bohemund Halep'e saldırdıysa da el-Melikü'z-Zâhir Gâzî'nin başarılı savunması karşısında yenilerek geri çekilmek zorunda kaldı. Daha sonra el-Melikü'z-Zâhir, babası tarafından Anadolu Selçuklulan'nin tehdit ettiği Malatya emîrine yardıma gönderildi ve Behisni ile Maraş kalelerini ele geçirdi (1191).
Selâhaddîn-i Eyyûbrnin ölümüyle ülke kardeşler arasında taksim edildiğinde Halep, Hârim, Tel Bâşir, A'zâz, Derbüsâkve Menbic el-Melikü'z-Zâhir'in idaresine bırakıldı. Fakat çok geçmeden Selâhaddin'in oğulları el-Melikü'l-Efdal Ali. el-Melikü'l-Azîz ve I. el-Melikü'1-Âdil arasında taht mücadelesi başladı. el-Melikü'1-Efdal'den ayrılıp maiyetine katılan emirlerin de tahrikiyle el-Melikü'1-Azîz Dımaşk'a yürüyüp şehri kuşattı. Bunun üzerine Efdal, el-Melikü'1-Âdil ve diğer Eyyûbî meliklerinden yardım istedi. el-Melikü'z-Zâhir Gâzî onlar arasında barışı sağlamak için ara buluculuk yaptı ve anlaşma sağlandı. Dı-maşk, Taberiye ve Gavr el-Melİkü'1-Efdal'e, Cebele ve Lazkiye el-Melikü'z-Zâhir'e ve-rildi. Mısır'daki eski iktâlan da el-Meli-kü'l-Âdil'e iade edildi (590/1194). el-Meli-kü'l-Azîz, ertesi yıl hâkimiyet sahasını genişletmek için tekrar harekete geçip Dımaşk'ı muhasara ettiyse de el-Melikü'z-Zâhir Gâzî, el-Melikü'l-Efdal ile birlikte hareket ederek onu Mısır'a dönmeye mecbur etti.
el-Melikü'l-Azîz'inölümüy!e(595/1198) yerine I. el-Melikü'1-Âdil geçti, el-Meli-kü'z-Zâhİr Gâzî de onun hâkimiyetini tanıdı. el-Melikü'l-Efdal Dımaşk'ı zaptetmek İçin teşebbüse geçince el-Melikü'z-Zâhir onu destekledi. Hama ve Humus emîrleri de bu ittifaka katıldı. Bunun üzerine el-Melikü'1-Âdil Dımaşk'a hareket etti ve onlardan Önce Dımaşk'a girdi (597/1201). el-Melikü'z-Zâhir Gâzî, Musul Emîri Nûreddin ZengîArslanşah ile beraber 1. el-Melikü'l-Âdil'e karşı sefere çıktıysa da barış istemek zorunda kaldı, el-Melikü'1-Âdil Halep'i tehdit edince el-Me-lîkü'z-Zâhir Gâzî onun hâkimiyetini tanımaya mecbur oldu ve Hama'ya gelen el-Melikü'l-Âdil ile anlaşma yaparak bazı yerlerin idaresini kendi üzerine aldı. yılında Ayıntab, Behisni, Derbüsâk, Harİm, Lazkiye, Kal'atülmudîk ve Kal'a-tünnecm'in onun hâkimiyetinde olduğu anlaşılmaktadır.
Anadolu Selçuklu Sultanı I. Gıyâseddin Keyhusrev, kardeşi II. Süleyman Şah karşısında tutunamayınca Halep'e giderek el-Melikü'z-Zâhir Gâzî ile görüştü (1204). Dâviyye ve İsbitâriyye (Templier ve Hospi-talier) şövalyelerinin 1204-1205 yıllarında Cebele, Lazkiye ve Hama'ya karşı yağma akınlarında bulununca el-Melikü'z-Zâhir Gâzî harekete geçip Haçlılar'ın elindeki Merkad Kalesi'ni ve Trablus Kontluğu'nun hakimiyetindeki toprakları yağmaladı. Ki-likya Ermeni hâkimi I. Leon'a karşı III. Bohemund ile anlaşarak onun Antakya'ya saldırmasına engel oldu, daha sonra Leon ile sekiz yıllık bir antlaşma imzaladı. Haçlılar'ın Humus'a saldırması üzerine Ese-düddin Şîrkûh'a yardım edip şehri Haçlı istilâsından kurtardı. Musul Emîri Nûreddin Arslanşah ve I. Gıyâseddin Keyhusrev ile anlaşarak el-Melikü'l-Âdil'e karşı yürüdüyse de halifenin müdahalesiyle taraflar arasında anlaşma sağlandı (606/1209).
el-Melikü'z-Zâhir Gâzî 25 Cemâziyelâ-hir 613'te 862 Halep Kalesi'nde vefat etti.863 İbnHal-likân onun 20 Cemâziyelâhir'de Öldüğünü söyler.864 Cenazesi önce Halep Kalesi'nde toprağa verildi, ardından kalenin aşağısındaki medresenin yanında hazırlanan türbeye nakledildi. Yerine veliaht tayin ettiği oğlu el-Meli-kü'l-Azîz Muhammed geçti. el-Melikü'z-Zâhir Eyyûbîler'in en zeki, en seçkin ve heybetli hükümdarlarından olup adaletiyle tanınırdı. Halkının ve çevredeki hükümdarların durumunu yakından takip eden bir siyaset adamıydı. Babası Selâhaddîn-i Eyyûbî ondaki hükümdarlık kabiliyetini gördüğü için kendisini çok severdi.
el-Melikü'z-Zâhir Gâzî zamanında mâmur ve müreffeh bir şehir haline gelen Halep yeniden bir ilim ve kültür merkezi olmuştur. el-Melikü'z-Zâhir ticarî hayatın gelişmesi için büyük gayret sarfetmiş ve bu amaçla Venediklİler'le bir anlaşma yapmıştır (604/1207-1208). Halep ve Lazkiye gümrüklerinden elde ettiği gelirlerle güçlü bir ordu kurmuştur. İmar faaliyetlerinde de bulunan el-Melikü'z-Zâhir Gâzî kendi adıyla anılan bir medrese (Zâhiriyye Medresesi) ve çeşitli hayır kurumları tesis etmiştir. Cevşen dağı eteklerinde yer alan Meşhed-i Hüseynî592'de (1196) onun tarafından onarılmıştır. Halep surlarını tamir ettirmiş, Halep'te önemli davaların görüşüldüğü bîr dârüladl inşa ettirmiştir. Şehre su getirmek için yaptırdığı çalışmalar övgüyle anılmaktadır. Liyakatli devlet adamlarını, âlim, şair ve düşünürleri himaye eder, yetenek ve birikimlerinden yararlanırdı. Ömrünün son yıllarında Halep'e giden seyyah ve Şâfıî âlimi Ali b. Ebû Bekir el-Herevî'yi himayesine almış, ders okutması için kendisine Halep dışında bir medrese 865 yaptırmış, Herevî de et-Tezkiretü'l-Hereviyye fi'1-hiyeli'l-har-biyye adlı eserini ona İthaf etmiştir. 579'-da (1183) Halep'e gelen İşrâki filozofu Şehâbeddin Sühreverdî el-Maktûl de el-Melikü'z-Zâhir'in himayesine mazhar olan âlimlerdendir. Hükümdar kendi huzurunda fıkıh ve kelâm tartışmaları yaptırır, karşısındakileri zor durumda bırakan Sühreverdî'ye büyük bir itibar gösterirdi. Bu sırada fukaha Sühreverdî'nin sapıklığına ve katlinin vacip olduğuna dair fetva hazırlayıp Selâhaddîn-i Eyyûbî'ye göndermiş, Selâhaddin'in emriyle Sührever-dî ei-Melikü'z-Zâhİr tarafından idam edilmiştir; ancak bir süre sonra bu uygulamasından pişmanlık duyan el-Melikü'z-Zâhir onun öldürülmesi için fetva verenleri tutuklatıp mallarını müsadere ettirmiştir. Tarihçi İbnü'l-Kıftî, dönemin tıp ve felsefe alanındaki önemli şahsiyetlerinden Fahreddin el-Mardînî, yine tıp alanında çeşitli eserler yazan İbn Sem'ûn da el-Melikü'z-Zâhir'in himaye ettiği şahsiyetlerdendir. Şair Ebü'1-Vefâ eş-Şeref Râcih b. İsmâii el-Esedîyazdığı bir kasideyle onu methetmiştir.866
Bibliyografya :
ibnü'l-Esîr, el-Kâmil, bk. İndeks; Bahâeddin İbnŞeddâd, en-Nevâdirü's-sultâniyye(nşr Ce-mâleddineş-Şeyyâl), Kahire 1415/1994, s. 184-186, 215-216, 329, 352-353; Sıbt İbnü'l-Cevzî, Mir'âtü'z-za.mân, Vlll/2, bk. İndeks; İbnü'1-Adîm, Zübdetü'l-haleb, 111, bk. İndeks; Ebû Şâme, Ki-tâbiı'r-Raazateyn (nşr İbrahim ez-Zeybek), Beyrut 1418/1997, bk. İndeks; İbn Hallikân. Vefe-yât, IV, 6-10; İbnü'l-İbrî. Târîhu Muhtaşari'd-düvel{nşr AntûnSâlihânîel'Yesûî). Beyrut 1890, s. 403; Ebü'l-Fidâ, Târih, m, 123; Nuaymî. ed-Dârİs ft târihi'l-medâris (nşr. Ca'fer el-Hasenî), Kahire 1988,1, 342-344; Cl. Cahen, La Syrie du nord, Paris 1940, bk. İndeks; A History ofthe Crusadesied. R. Lee Wolff-H. W. Hazard). Lon-don 1969, II, bk. İndeks; Ramazan Şeşen, Salâ-haddin Devrinde Eyyûbîler Devleti, İstanbul 1983, s. 91, 105, 134,144,231,251,296,334, 336,352,360-361, 381, 385; Runciman. Haçlı Seferleri Tarihi, III, 70-72, 88-89, 120-122, 133; M. C. Şehabeddin Tekindağ, "Melikü'z-zâhir", /A, VII, 683-684. Abdülkerim Özaydın
Dostları ilə paylaş: |