FAHREDDİN-İ ACEMÎ
(ö. 865/1460-61 [?]) İlk Osmanlı şeyhülislâmlarından.
Hayatının ilk devreleri hakkında kaynaklarda bilgi yoktur. İlk tahsilini İran'da yaptığı ve Seyyid Şerîf el-Cürcânînin yanında yetiştiği belirtilir. Osmanlı ülkesine gelişinin Çelebi Mehmed döneminde 820'li (1417) yılların başlarında olduğu sanılmaktadır. Bursa'da kendisi gibi İran'dan gelen Burhâneddin Haydar He-revî'den hadis okuyup İcazet aldı ve Molla Şemseddin Fenârî'nin oğlu Mehmed Sah'ın hizmetine girerek Sultaniye Medresesi'nde onun muîdi oldu. Bazı medreselerde müderrislik yaptıktan sonra 834'te (1430-31) II. Murad tarafından günlük 30 akçe ile başşehir Edirne'ye müftü (müftilenâm, şeyhülislâm) tayin edildi. Görevi sırasında kanaatkar bir hayat sürerek padişahın yevmiyesini arttırmak istemesine dahi karşı çıktı ve aldığı paranın kendisine yettiğini, ihtiyaç fazlası paranın helâl olmayacağını söyleyerek onun takdirini kazandı.
Fâtih Sultan Mehmed zamanında da müftülük görevine devam eden Fahred-dîn-i Acemî, padişahı etkileri altına alan Hurûfîler'in bertaraf edilmesinde önemli rol oynadı. Fazlullah-ı Hurûfî taraftarlarının fikirlerine iltifat etmesinden ve bunların saraya kadar girmelerinden endişeye kapılan Veziriazam Mahmud Paşa durumdan onu haberdar ederek fikirlerini dinleyip çürütmesi için bir plan tertip etti. Fazlullah-ı Hurûfî taraftarlarını konağına davet edip salonun bir köşesine gizlediği Fahreddîn-i Acemî'nin Hu-rûfiler'in fikirlerini bizzat dinlemesini sağladı. Yemek sırasında sapık fikirlerini ortaya koyan Hurûfüer'i dinleyen müftü saklandığı yerden çıkarak onların fikirlerini çürüttü. Hatta Hurûfîler'i saraya kadar takip ederek Fâtih'in huzurunda bir kere daha sert bir şekilde azarladı. Sonra da Edirne'de Üç Şerefeli Ca-mi'de münazaraya davet etti. Halk huzurunda yapılan münazarada bunların sapıklıklarını ve dinsizliklerini ortaya koyarak yakılmak suretiyle idamlarına fetva verdi ve bu hüküm hemen infaz edildi.
Otuz yıldan fazla bir süre müftülük makamında bulunan Fahreddîn-i Acemî ulemâdan olan babasından Şahîh-i Bu-hârî'yi nakil ve rivayete icazetli idi. Pek çok âlim kendisinden hadis dersleri almıştı. Mecdî'ye göre Hayreddin Halil b. Kasım ondan ders gördüğü gibi Alâed-din Arabî Edirne Dârülhadisi'nde iken onun muîdi olmuş, Taşköprizâde'nin babası Hocazâde yine ondan icazet almıştı. Edirne'de vefat ettiği anlaşılan Fahreddîn-i Acemrnin ölüm tarihi kesin olarak bilinmemektedir. Taşköprizâde ve Mecdî biyografisinden bahsederken vefat tarihini vermezler. Ancak Mecdî'nin 870'te (1465-66) onun yerine Molla Ab-dülkerim'in müftü tayin edildiğini belirtmesi613 vefat tarihinin 870'e doğru olduğunu düşündürmektedir. Müstakimzâde, Rifat Efendi ve onlardan naklen İ. Hami Danişmend ise bu tarihi 86S (1460-61) olarak gösterirler. Babinger'in verdiği 4 Cemâziyelâhir 873614 tarihi615 herhangi bîr kaynağa dayanmamaktadır. Mezarının Dârülhadis Camii mihrabı önünde olduğu belirtilir. Edirne'de Üç Şerefeli Cami'nin yanında Horozlu ve Şeceriye Medresesi denilen bir medresesi vardır. Saraçhane'de Horozlu Yokuşu'ndaki bu medrese daha sonra yıkılmış ve yerine 1295'te (1878) Vali Kadri Paşa tarafından ıslahhane yaptırılmış, ardından da bir sanayi mektebi inşa edilmiştir.
Bibliyografya:
Âşıkpaşazâde, Târih, s. 148, 201; Mecdî, Şe-kâik Tercümesi, s. 81-83, 177; Hoca Sâded-din, Tâcü't-teuârîh, II, 430-431; Mahmûd Ke-fevî, Ketâ'ibü a'lSmi'l-ahyâr, Süleymaniye Ktp., Reîsülküttâb, nr. 690, vr. 338"-339a; Deuhatü'l-meşâyih, s. 5 vd.; İlmiyye Salnamesi, s. 327-328; Osman Nuri Peremeci, Edirne Tarihi, İstanbul 1946, s. 114; Danişmend. Kronoloji, 1, 433; Gökbilgln, Edirne ye Paşa Liuâsı, s. 31; a.mlf., "Edirne Şehrinin Kurucuları", Edirne Armağanı, Ankara 1965, s. 164; Babinger, Ma-homet II Le ConquĞrant et son temps, 1432-1481, Paris 1954, s. 327; Baltacı, Osmanlı Medreseleri, s. 564; Mustafa Bilge. İlk Osmanlı Medreseleri, İstanbul 1984, s. 145-146; R. C. Reep. The Muftl of İstanbul, A Study in the Deuelop-ment of the Ottoman Learned Hierarcy, Oxford 1986, s. 105-111, 116-118, 120-121.
FAHREDDİN DEDE EFENDİ616
FAHREDDİN DİVRİĞİ
(ö. 713/1313) Türk dil âlimi ve fakih.
631 (1233} yılında Sivas'ın Divriği ilçesinde doğdu. Asıl adı Muhammed, babasının adı Mustafa'dır. Nesebinin Oğuz-lar'ın Salgur boyuna kadar uzandığı rivayet edilir. Hayatı hakkında fazla bilgi yoksa da Gazze'de hisbe teşkilâtında çalıştığı, Kahire'de Hüsâmiyye Medresesi1 n-de Hanefî fıkhı okuttuğu. Memlûk sultanlarından el-Melikü'n-Nâsır Muham-med b. Kalavun'a hocalık yaptığı bilinmektedir. Ders verdiği kişiler arasında ünlü müfessir ve nahiv âlimi Ebû Hayyân el-Endelüsî de bulunmaktadır. Ebû Hayyân, Kitâbül- İdrâk li-Iisâni'1-Etrâk adlı eserini yazarken "üstadımız Fahred-din" diye bahsettiği hocasından çok faydalandığını belirtmektedir. İleri yaşlarda gözleri kör olan Divriğî Kahire'de vefat etti.
Kaynaklar kendisinin alçak gönüllü, arkadaşlığı iyi, güzel yazı yazan, Kur'anı güzel okuyan bir kimse olduğunu bildirmektedir. 1281'de Kahire Hüsâmiyye Medresesi'nde fıkıh dersleri verdiği bilinen ve Hüsâm diye tanınan oğlu Hüsâ-meddin Hasan Divriğî de tanınmış bir âlimdir.
Fahreddin Divriği'nin XIII. yüzyılın sonlarında Mısır'da iken yazdığı kasideler Memlûk Türkçesi'yle yazılmış ilk örneklerden olmalıdır617 ancak bu şiirler günümüze ulaşmamıştır.
Eserleri.
Fahreddin Divriğî çeşitli ilimlere dair çoğu manzum pek çok eser kaleme almıştır. Kaynaklardan tesbit edilebilen dokuz eserinden sadece üçü tam olarak günümüze ulaşmıştır.
1- Ümmü-hâtü'l-kelimeteyn. Kaşîde fî kava1idi lisâni't-Türkve Kavâ'idü Hsâni't'Türk adlarıyla da anılan eser bugüne kadar ele geçmemiştir. Büyük bir ihtimalle Arapça yazılan bu eser Memlûk Kıpçakçası-nın kaside şeklinde yazılmış bir grameri olmalıdır.618
2- Arâ'i-sü'n-nefâ3is. Farsça olduğu belirtilen619 eserin konusu bilinmemektedir.
3- el-İğrâb U'î-icrâb. Nahivle ilgili olup bazı nüshaları Dımaşk Dârü'l-kütübi'z-Zâhiriyye'de bulunmaktadır.620
4- cİkdul-beyân. Bu Arapça kaside (bediıyye) 132 beyit olup giriş mahiyetindeki ilk elli dokuz beyti bir hükümdara övgü niteliğindedir. Muhammed adını taşıyan bu hükümdar muhtemelen Divriği'nin hocalık ettiği el-Melikü'n-Nâsır Muhammed b. Kalavun'dur. Kasidenin British Museum ve Gotha kütüphanelerinde birer nüshası vardır.621
5- Kaşîde fi'l-'Arabiyye (Kaşîde fi'n-nahu). Kaynaklarda Cemâleddin İbnü'l-Hâcib'in (ö. 646/1248) el-KÛüye'-sinin büyük bir kısmını ihtiva ettiği bildirilen eserin, Kemâleddin el-Üdfüvî'nin el-Bedrü's-safir adlı eserindeki kayda göre (11, vr. 166b) bitirilemediği anlaşılmaktadır.622
6- Şerhu'l-Kaşîdeti'l-mütezammine li-'ilmi'I-'arûz. Aruzun on altı bahri ve bunlarla ilgili bazı uygulamaları (taktf ve zihaf gibi) ihtiva etmektedir. Kaynaklarda zikredilmeyen bu eserin, müellifi tarafından 668 Şevvalinin623 İlk on gününde yazılan otuz bir varaklık bir nüshası Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde Selimiye Kütüphanesi'ndedir.624
7- Kaşîde ii'n-nücûm.625
8- el-Kaşîdetü 'n - nebeviyye. Bu kasidenin on beyti İbn Tağrîberdî'nin el-Menhe-lü'ş-şâfî'si ile Kureşî'nin el-Cevâhirü'i-mudıyye'sı vasıtasıyla günümüze ulaşmıştır.626
9- Nazmü Muhtaşari'!-Kudûrî. Kudûrî'nin Hanefî fıkhıyla ilgili el-Muhtaşar adlı eserinin nazma çekilmiş şeklidir.
Bibliyografya:
Üdfüvî. el-Bedrü's-safir, Süteymaniye Ktp., Fâtih, nr. 4201, II, vr. 166b-167a; Safedî. el-Vâft, V, 31-32; a.mlf., Nektü'l-himyân627, Kahire 1329/1911, s. 274-275; Ku-reşî. el-Ceuâfıirü'l-mudıyye, II, 88; III, 369-370; İbn Hacer, ed-Dürerü7-karnine, IV, 259-260; İbn Tağrîberdî, el-Menhelü'ş-şâft, Nuruosma-niye Ktp., nr. 3429, vr. 385atp; İbn Kutluboğa, Tâcü't-terâcİm628, Dımaşk 1992, s. 238; Süyûtî. Buğyetul-uu'ât, I, 246; Kınalızâde Ali Efendi. Muhtasar ft TabakM'f-Hanefiyye, Arkeoloji Müzesi Ktp., nr. 411, vr. 50"; Temîmî. et-Tabakâtü's-seniyye, Nurııosmaniye Ktp., nr. 3391, vr. 386"; Kâtib Çelebi, Sütte-mü'l-uüsül ilâ tabakâti'l-fühûl, Süleymaniye Ktp., Şehid Ali Paşa, nr. 1887, II, 230; Keşfü'z-zunûn, II, 1345; Müstakimzâde. Tuhfe, s. 453; Leknevî. el-Fevâ'idü'l-behiyye, s. 201; Osmanlı Müellifleri, I, 303-304; Köprülü. Türk Edebiyatı Tarihi, s. 273; Brockelmann, GAL Suppl, II, 924; Hediyyetul-'ârifîn, II, 142-143; liâhul-meknûn, II, 232; Kehhâle, Mu'cemul-mü'ellifîn, XII, 30; Banarlı. RTET, I. 361; Ziriklî, e!-Aclâm (Fethullah), VII, 99; Ahmed Caferoğlu, Türk Dili Tarihi, İstanbul 1984, II, 193; Cevat İzgi, "Türk Dil Bilimcisi Divriğili Mustafaoğlu Mehmet (1233-1313)", TDA, sy. 55 (1988), s. 113-134.
Dostları ilə paylaş: |