Sezgin Tanrıkulu : Teşekkürler.
Baskın Oran: Efendim, bu Kıbrıslı Türklerin hakkında, şimdi ben üniversiteden dört kere atıldım, biri 71 darbesinde, üçü de 80 darbesinde. Her birinde idari mahkeme kararı ile geri döndüm. Son dönüşüm 90 yılının sonundadır. İlk döndüğümde benden ders vermem istendi. Verdiğim dersler arasında bir de doktora dersi vardı. Doktora dersine müracaat edenler arasında Kıbrıslı Türk çocukların olduğunu görünce çok sevindim. Aman dedim, ben 86’da bir kitap yazmıştım, “Türk-Yunan İlişkileri ve Batı Trakya Sorunu” diye. B.Trakya’da çok değişiklikler, gelişmeler olmuştuk, aman dedim, şimdi bunlar Yunanca bilir, ben bunlara ödevler veririm, kitabı güncelleriz. Bir baktım, çocuklar geldi, bir kelime Yunanca bilmiyorlar. Kıbrıslı Türk çocukları. Şimdi ben alışmışım 1960’larda Kıbrıslı Türkler geldikleri zaman çatır çatır Rumca konuşurlardı, bilirlerdi. Şimdi bu ne demektir. Kıbrıs’ta “Lingua Franca” yok demektir. “Lingua Franca” herkesin konuştuğu, anlaştığı ortak dil demektir. Bir zamanlar Roma imparatorluğundaki Latince gibi. Kuzey’de Türkçe konuşuluyor, Güneyde Rumca konuluyor. Eh medeniyet icabı İngilizce ilave ediyorlar buna. Dolayısıyla, kaçınılmaz olarak Kıbrıs adasında bir devlet kurulurken, önümüzdeki yıllar kurulacak bu devlet, bunun iki dilli olması kaçınılmaz. Ama bu kurulurken. Kuruduktan sonra, kurulduktan 81 yıl sonra, resmî dilin ikinci bir resmî dille takviyesi meselesi getireceğinden çok şey götürür. Getireceği şeyi başka türlü kazanmak mümkündür. Mesela Türkiye’de il genel meclisleri var, Türkiye’de il özel meclisleri var, belediye meclisleri var. Buralarda kurulacak olan düzende üniter devlet ile hiç ilgili olmadan yerel kültürün üretilebilmesi olanağı var. Bakın Yunanistan üniter devlet mi? Üniter devlet. Peki valilerin yaklaşık on beş yıldır seçimle geldiklerini biliyor musunuz? Bunun üniter devletle bir ilişkisi yok. Bunun demokrasiyle ve yönetici zihniyetin alt kimlikleri tanıma ya da tanımamasıyla ilişkisi var. Ve Valiler seçimle gelmeye başlayalı beri bu Batı Trakya azınlığı eskiye oranla müthiş rahat etti. Batı Trakya azınlığının bütün taleplerinin karşılandığını söyleyemem, kitap yazdım bu konuda, 370 sayfalık kitabım var, bütün talepleri yerine gelmedi ama vallahi taleplerinin yüzde 80’i yerine geldi. Bunların üniter devletle, dil ile, şununla, bununla ilişkisi yok. Eskiden Batı Trakya azınlığı kahvede Türkçe dinlediği veya Türkçe televizyon izlediği zaman karakola çekiliyordu hemen. Şimdi, 7 tane FM istasyonu var Türkçe yayın yapan Batı Trakya’da ki, bunlar 110-120.000 kişi. Bir avuç insan. Olay bu. Yine de, düne kadar Türkiye’de Kürtçe kaset yasaktı. Dünden önce, bazı belediyeler bazı kasabalarda Kürtçe veya Arapça kelime başına para cezası kesiyorlardı.
Görüyorsunuz ki bir ilerleme var, ama diyeceksiniz ki bu ilerleme çok yavaş oluyor, çok yavaş oldu bugüne kadar. Ama dış dinamiğin, AB üyeliği perspektifinin olduğu bir toplumda, ben doğrusu hiçbir Kürdün AB üyesi bir ülkeden kalkıp ta bağımsızlığını isteyebileceğini zannetmiyorum. Ama bakın size söylediğim gibi, kültürel hakların bütün yasaklayıcı zihniyetin ortadan kaldırılarak verildiği bir Türkiye’de ve AB üyesi bir Türkiye’de ben Kürt olsam kalkıp bağımsız devlet düşünmezdim. Ama ben Kürt değilim, karışmam da. Yahu, bakınız, şu anda farkında mısınız, tarihî bir olayı gerçekleştiriyoruz. Kürtlerin bağımsız bir devlet kurup kuramayacaklarını tartışıyoruz. Bu çok güzel bir Türkiye, işte. Bu çok güzel. Bu tartışmanın yapılabildiği Türkiye çok güzel bir Türkiye. Bilmiyorum bu tarihsel ânın farkında mısınız.
Dostları ilə paylaş: |