TüRKİYE’de interneti İncelemek konulu



Yüklə 467,36 Kb.
səhifə10/14
tarix02.11.2017
ölçüsü467,36 Kb.
#26668
1   ...   6   7   8   9   10   11   12   13   14

Chat’in Geleceği


Görüşülen kişilerin hepsi de chat’in geleceğinin “parlak” olduğunu, gelişen teknoloji ile birlikte chat olanaklarının çeşitlenerek artacağını düşünmektedir. Chat’in gelecekte yaşamın bir parçası haline geleceği öne sürülmektedir. Görüşülen kişilerin konuyla ilgili görüşleri aşağıdaki gibidir:
B: Teknolojinin insanı giderek daha bireysel ve yalnız hale getirdiği konuşuluyor. Chat bir kültür olarak önerilse de yalnızca chat yapan bir insan çok antisosyal bir hale gelebiliyor.

Chat kültürünün öleceğini sanmıyorum. Nasıl ki bir zamanlar telsizle "break ...break" şeklinde iletişim kurulduysa teknoloji geliştikçe bunun değişik versiyonlarının çıkacağını ve kullanımının artacağını düşünüyorum. Görüntülü ve sesli chat yaygınlaştığında belki kendini gizleyen insanlar buna gerek duymayacak ve o zaman chat olması gereken noktaya gelecek.”


C: Chat gelişerek devam edecek. Şu anki teknoloji yeterli bence. İnsanlar eskiden de yalnızdı. 15-20 yıl önce chat yapma olanağı olsaydı ben yine yapardım. Bence İnternet tekerlek, penisilin, yerçekimi, suyun kaldırma kuvveti gibi uygarlık tarihinin en önemli buluşlarından biri. İnsanlar artık yüzyüze ilişkiler kurmuyor, her türden daha sorumsuz ilişkiler kuruluyor ve yaşanıyor. Ben Marksistim, ve artık yavaş yavaş devrim umudumuz kalmadı, onun için ICQ gibi bir yabancılaşma yaşanıyor ama kötü bir yabancılaşma değil bu. Benim zaten bir beklentim yok artık.”
H: Görsel olanakların artmasıyla chat bir sektör olarak çok gelişecek. Nasıl televizyon icat olduktan sonra herkes akşamları zamanının büyük bir bölümünü buna ayırıyor, teknolojinin gelişmesiyle beraber insanlar için chat yapmak daha cazip hale gelecek.”
M: Bence gelecekte chat çeşitlenerek devam edecek. Daha görsel biçimleri yaygınlaşacak. Sesli ve görüntülü biçimleri zaten var. İnsanlar giderek daha kapalı mekanlarda yaşıyor ve yalnızlaşıyor. Sonuç olarak chat ortamı farklı olanak ve olanaksızlıklarıyla farklı bir mekan.”

T: Biz mektuplaşma çağını yaşadık, dergilerde adresler verilirdi, o insanlarla aynı şu anda chat’te yaptığımız gibi konuşurduk. Duygularını yazarak anlatıyorsun, kendi başına kalmışsın, hatıra defteri yazıyormuşsun gibi. Tek farkı karşındaki kişinin sana soru sorması. Bir günlük tutuyorsun. Onun için chat’in öleceğini sanmıyorum.”


SONUÇ

Gündelik yaşamda toplumun kimi kesimleri tarafından yoğun biçimde kullanılan İnternet yeni bir iletişim biçimi olarak chat’i yaratmıştır. Kadın ve erkek toplumsal cinsiyet rollerinin tıpkı gerçek yaşamda olduğu gibi yansıdığı bir ortam olan chat, kadınlar ve erkekler tarafından farklı amaçlarla yapılmaktadır. Kadınlar, daha çok aile bireylerinden haber alma ve arkadaşlarla sohbet etme amacıyla chat yaparken, erkekler yeni kadınlarla tanışma ve chat’te başlayan ilişkiyi mümkün olan en kısa sürede gerçek yaşama taşıma amacı taşımaktadırlar.

Çeşitli olanak ve olanaksızlıklarıyla yeni bir iletişim deneyimi olan chat yapmak, kadınlar tarafından günlük tutmaya, eski zamanlardaki mektup arkadaşlığına benzetilmektedir.

İletişimde farklı avantaj ve dezavantajlara sahip olan chat’in tercih edilmesinin en büyük nedeni, ilişkilerde sağladığı ‘özgürlük’ ve ‘rahatlık’tır. Gerçek yaşamda olduğunun tersine, chat’te kurulan ilişkilerde görece sorumluluk bulunmaması, Sayar gibi birçok araştırmacı tarafından, “sorumluluğun olmadığı yerde gerçeklik, sahicilik olmayabilir” iddiası ile eleştirilmektedir (Sayar 2002:67).

Chat, yazılı ve sözlü kültür özelliklerini kendinde birleştirerek yeni ve melez bir iletişim yapısı oluşturmaktadır. Sesli ya da yüzyüze iletişimin kontrol mekanizmalarından yoksun olan chat, aynı zamanda anındalık özelliği ile yazılı iletişimden farklılaşmaktadır.

Chat, özellikle kadınlar ve farklı ve alternatif cinsel, kültürel kimlikler için için belirli bir iletişim ve kendini ifade etme alanı sunmaktadır.




  • Koyulaştırılmış vurgular bana ait.

Referanslar:




    • Geray, Haluk (1995). “Küreselleşme ve Masaüstü Sömürgecilik”. Mürekkep. Kış Bahar.33-48

    • Göka, Erol, Internet Aşkları, “Buradan Böyle” içinde, Okuyanus Yayınları, İstanbul, Temmuz 2001

    • Liska, Allan ve Ilana Grune, Bir Post-Modern Kültür Olarak İnternet, Bilgi ve Toplum, s:2, 23-38, 1999

    • Oğuzertem, Yasemin Alptekin, “Eğitim İçin İnternet-İnternet İçin Eğitim”, Bilgi-Toplum, sayı 3, 23-30, 2001

    • Ong, Walter J.,Sözlü ve Yazılı Kültür, Metis Yayınları, İstanbul, Eylül 1995

    • Robins, Kevin, İmaj, Ayrıntı Yayınları, İstanbul, 1999

    • Sayar, Kemal, Psikolojik Mekan Olarak Siberalan, Yeni Symposium 40(2):60-67, 2002

    • Sørensen, Anne Scott, Approaches to the Internet and the Genre of Chatting, Cyborgs and Cyberspace Working Paper, University of Southern Denmark, 2001

    • Turkle, Sherly, Siber-Psikiyatr İle Bir Seans, Bilgi ve Toplum, s:2, 39-48, 1999

    • TÜBİTAK BİLTEN, Bilgi Teknolojileri Yaygınlık ve Kullanım Araştırması, 2000



  1. Burcu Y. Çavuş- “Mekan ve Uzam Arasında: İstanbul’daki İnternet Kafeler”



Mekan ve Uzam
İnternet kafeler, insanların saat başı ücret ödeyerek İnternet erişiminden faydalandıkları mekanlardır. Toplumun tüm bireylerine açık, herkesin duygu ve düşüncelerini ifade edebildiği ve birbirleriyle rahatça iletişim kurabildiği bir kamusal alan olma özelliği taşıyan İnternet kafeler, aynı zamanda bireyleri başka bir mekana/uzama (siber uzay) da taşıma özelliğine sahiptir. Siber uzay, “bir telefon konuşmasının geçtiği yerdir. Telefon cihazının içinde değil, ama iki telefonun arasında, iki insanın arasında... Onların buluştuğu ve iletişim kurduğu tanımsız yerdir... Bu iletişim gerçek olmasa da sahicidir ve gerçek sonuçlar doğurur çünkü içten ve ciddidir” (Sterling 1992). Kısaca, siber uzay, insanlığın somuttan soyuta tüm iletişim ihtiyacını giderebildiği, tanımlanamayan/sanal alandır. Bu sanal ortamda gerçek olan şey, insanların duyguları, düşünceleri, aralarında kurdukları iletişim ve bunun gerçek hayata olan yansımasıdır.

Dolayısıyla, siber uzay, her ne kadar sanal veya olmayan bir mekanı tanımlasa da, aslında tanımlı bir mekanın yani kamusal alanın içinde somut yansımaları olan gerçek bir mekandır. Uzamın daha çok soyutlaştırıcı-yalnızlaştırıcı etkisini vurgulayan Fransız düşünürü Marc Augé, onu “aile ve özel yaşam gibi antropolojik olmayan, ancak insanların konuşmadan, soyut ve tasarlanmamış bir diyalog içinde bulundukları, yalnızlığa teslim olmuş bir dünya” olarak tanımlar (Augé 1995). Augé’ye göre siber uzaya en iyi örnek olan, İnternet kafelerin, ATM makinelerinden ve bilet gişelerinden hiçbir farkı yoktur: burada da insanlar, tesadüfen karşılaşmadıkları sürece, insanlarla birebir iletişime girmez ve bu uğrak yerinde kısa bir ara verip günlük yaşantılarına devam ederler.

Bu açıdan İnternet kafeleri, kısa bilgi alışverişi sağlayan, “e-posta” (“e-mail”) kontrol etme veya rezervasyon yapma gibi işler için gidilen, İnternet kafe yöneticisi dışında çevredeki diğer müşteriler ile herhangi bir iletişim kurma gereği duyulmayan yerler olarak tanımlamak mümkündür. İnternet kafelerde iletişim sanal olduğu için, sosyalleşme kısıtlanır ve bireyler, uzamın yalnızlığında ve sonsuz sanal haber/iletişim okyanusunda kaybolur. Kısacası, İnternet’in ve İnternet kafelerin bu biçimde kullanımı, daha çok Amerika, İngiltere ve Avrupa’nın diğer gelişmiş ülkelerinde geçerlidir. Sosyo-ekonomik durumu itibariyle gelişmekte olan ülkeler arasında bulunan Türkiye’ye bakıldığında, İnternet kafelerin kamusal alan ya da eğlence ve sosyalleşme alanı olarak kullanımının daha yaygın olduğunu söylemek mümkün müdür?
İnternet, Dijital Bölünme ve Önlemler
Üretimden tüketime, ticaretten eğitime, seyahâte, eğlenceye ve alışverişe uzanan servisleriyle İnternet, ekonomik, kültürel, sosyal, politik ve bireysel iletişimdeki hareket ve hızı arttırarak, insanların yaşam alanlarını kısa sürede ele geçirmiş, ve zaman ve mekan farklılıklarını yok ederek, küresel ve yapay bir mekan ve zaman yaratmıştır. Bu uzama erişimi olan ve olmayan bireyler arasında da bir bölünmeye sebep olmuştur. Bireyleri ve toplumları her açıdan etkileyebilecek bu tehdidin, yani “Dijital Bölünme”nin (“Digital Divide”) boyutlarını Manuel Castells şöyle açıklamaktadır: “Her alanda yeniliklere ve onların uygulanmasına olanak sağlayan Enformasyon Ağı, bu ağa dahil olmayan bireyleri ve ülkeleri küreselleşme sürecinin dışında bırakarak, marjinalleştirecek veya yok edecektir” (Castells 2000) Özetle, Dijital Bölünme, İnternet erişimi olmak ya da olmamaktan ileri bir parçalanmadır ve İnternet’in temellerinin atıldığı ilk günlerde tohumları atılmıştır.

Bugün “606 milyon bireyin İnternet kullanıyor olmasına rağmen, dünya nüfusunun %80’i İnternet’i kullanmak bir yana, hayatlarında telefon sesi bile duymamıştır.İnternet kullanıcılarının %90’nı bu ülkelerde ve ancak % 1’i Ortadoğu ve Afrika’da yaşamaktadır” (IBS). Tarihsel çizgiye bakılacak olursa, kişi başına düşen İnternet kullanım oranını arttırmak amacıyla, endüstrileşmiş ülkeler, erişimi kolaylaştırmaktan, ücretleri düşürmeye kadar çeşitli önlemler almışlardır. İnternet kullanımını yaygınlaştırmak adına bir başka adım da, 1994’de kamuya hizmet veren ilk İnternet kafenin – Cyberia’nın Londra’daki açılışı olmuştur. Kısa sürede, dünyanın pek çok yerinde açılan İnternet kafeler, her kesimden insanların, nispeten daha düşük fiyatlarla İnternet hizmetinden faydalanması için iyi bir fırsat yaratmıştır.

Bugün endüstrileşmiş ülkelerdeki İnternet kafeleri 3 ana grupta toplamak mümkündür. İlk grupta, büyük şirketler için tasarlanmış, video-konferans sistemlerinden İnternet eğitim ve danışmanlığına kadar pek çok konuda hizmet veren İnternet kafeler yer almaktadır. İkinci gruptaki İnternet kafeler, siber kulübe (“cyber booth”) dediğimiz, hava alanlarında, otellerde ve restoranlarda yer alan bir veya iki kişinin kısa süreli kullanabileceği yerlerdir. Augé’nin bahsettiği, birebir iletişimden tamamen yalıtılmış, siber uzam kulübeleri. Üçüncü gruptakiler ise, endüstrileşmekte olan ülkelerde daha yaygın olan, siber kafelerdir: kahve içerken İnternet’te sörf yapmaya, ya da bir taraftan ‘reel’ arkadaşınızla konuşurken, diğer taraftan ‘sanal’ arkadaşınızla sohbet etmenize imkan tanıyan, kamusal ve/veya sosyal mekanlardır.

Sonuçta, İnternet kafelerin işletmeye açılması ile kullanıcı sayısının artması hedeflense de, endüstrileşmiş ülkelerdeki insanlar, kuruluş amacı (İnternet kullanımını yaygınlaştırmak) itibariyle ucuz olması gereken İnternet kafe fiyat tarifelerinin yüksekliğinden dolayı, sınırlı bir k-İnternet erişiminden faydalanamamaktadır.


Türkiye’de İnternet ve İnternet Kafeler
Bilişim Teknolojisi kullanan 49 ülke arasında Türkiye;

  • Teknolojik donanımın yeterliliği, bilgisayar teknisyenleri sayısı ve İnternet okuryazarlığı açısından 22.,

  • Bilgisayar ve İnternet erişim hizmeti ihracatı açısından 28.,

  • İnternet kullanıcı sayısı, veri gizliliğinin yasal çerçevesi ve İnternet’e yapılan yatırım konularında ise 44.’dür. (Envarlı 2003)

Telekom’un servis için belirlediği yüksek fiyatlar ve hizmet kalitesinin düşüklüğü, İnternet konusunda eğitim veren veya İnternet teknolojisi kullanan okulların yetersizliği ve yukarıda sayılan bir çok nedenden dolayı, Türkiye’de işyerleri dışında İnternet kullanımının yaygınlaşamamıştır. İnternet kullanımının yaygınlaştırılması için İnternet kafeler, endüstrileşmiş ülkelerle eş zamanlı olarak Türkiye’de de kurulmuş ve “açıldıkları ilk iki yıl içerisinde (1996-1998) müşterileri tarafından kültürel ve profesyonel anlamda kullanılmaya başlanmıştır. İnternet kafelerin kuruluşu, sağladıkları ucuz İnternet erişimi ile demokratik iletişim ağı kurma yönünde büyük bir adım olsa da, İnternet erişim sorununa kökten bir çözüm getirmemiştir” (Sevindik 2002)

Zamanla, İnternet kafe sayısının artması, İnternet’e bağlanma konusunda müşterilerin İnternet kafelerde yaşadığı teknik sorunlar, bilgisayar oyunları kültürünün dayanılmaz cazibesi ve İnternet kafeleri ziyaret eden kitlenin demografik özellikleri, enformasyon ağının parçası olmak isteyen kullanıcıların İnternet kafelere İnternet erişimi için gelme isteğini kırmıştır. İnternet kafelere atfedilen İnternet erişimi misyonu yerini kültürümüzde yer alan diğer eğlence/sosyalleşme mekanlarının (80’lerin Atari salonları ve babalarımızın kahvehaneleri) karakteristik özelliklerine bırakmıştır. Misyondaki bu gerileme, sanıldığı gibi, İnternet kafelerin yok olmasına değil, kahvehaneler ve oyun salonları gibi kökleşmesine, her köşe başında İnternet kafe açılmasına ve bu mekanın şehir yaşamının ayrılmaz bir parçası olmasına kadar uzanmıştır. İstanbul’da bir İnternet kafe müşterisi ortalama 2 saat 45 dakikasını bu mekanda tüketmektedir. Ancak, önemli olan, bu zamanın ne kadarını gerçekten İnternet erişimi vasıtasıyla bireysel ve/veya toplumsal gelişim için harcadığıdır.

2001-2003 yıllarında İstanbul’da Mekan ve Uzam arasında : İstanbul’daki İnternet Kafeler adlı bir alan araştırması gerçekleştirilmiştir. İstanbul’daki İnternet kafelerle ilgili yapılan bu araştırmanın amacı, İnternet kafe müşterilerinin demografik özelliklerinin İnternet kafeyi kullanış biçimlerini etkileyip etkilemediğidir. İnternet kafe içindeki iletişim şekillerinin karşılaştırmalı analiziyle, İnternet kafelerde gelişen yeni sosyalleşme şekli ve bu sosyalleşmenin günlük hayata olan etkisi araştırılmıştır.

Araştırmanın nüfusu, İstanbul’daki İnternet kafeleri kullanan 300 bireydir. Bu 300 bireyin, İstanbul’daki tüm İnternet kafe kullanıcılarını temsil etmesi hedeflenmiştir. Araştırmada, 10 semt ve 30 İnternet kafe yer almıştır. İstanbul’da her tür sosyo-ekonomik, eğitim, yaş ve cinsiyet grubuna dahil olan bireyler İnternet kafe kullanmaktadır. İnternet kafeleri en çok ziyaret eden kesimin, 18-24 yaş arası lise veya üniversite mezunu orta veya dar gelirli erkek nüfusu olduğu belirlenmiştir.

İnternet kafelerin çoğu 10 sene önce gençlerin buluştukları oyun salonlarını andırmaktadır. Bugün Atari Salonları’nda bulunan Street Fighter, Packman, vs. gibi oyunların yerini bilgisayar oyunları almıştır. Buna, İnternet kafelerin bireysel kullanımdan ziyade, (tek bir masa üzerindeki 3 bilgisayarla) müşteriler arasında etkileşime dönük iç mimarisini de katarsak, onları İnternet kafeden çok diğer klasik sosyalleşme ve/veya eğlence mekanları – kahvehaneler, oyun salonları - olarak nitelendirebiliriz. İnternet kafelerin, adı geçen mekanlardan farklılaşmasını sağlayan en temel özellik olan- İnternet erişimi yok olmuştur. Nitekim, İstanbul’da İnternet kafe olarak açılan bazı kafelerin İnternet erişiminin bulunmadığını gözlemlemek mümkündür.

İnternet kafeleri, uzam olarak değerlendirebilmemiz için, bir bireyin “bağlantıda değilken” (“offline”) olarak yaptıklarının büyük bölümünü (rezervasyonlar, iş arama, banka işlemleri, alışveriş, iletişim, araştırma, konferans, vs) bağlantıdayken (“online”) gerçekleştiriyor olması gibi bir kriter öne sürülmüştü. İstanbul’da boş zamanında arkadaşlarıyla buluşup eğlenceli bir şeyler yapmak isteyenlerin uğrak yeri İnternet kafelerin, teknolojik altyapı eksikliği ve herhangi bir iş yapmaya el vermeyen ‘kalabalık’ ve ‘gürültülü’ ortamı kullanıcılara yukarıda örnekleri verilen aktivitelerin tümünü yapabilme imkanı tanımamaktadır. İnternet kafelerden, eğlenmeye, rahatlamaya, sosyalleşmeye – kısaca ‘boş’ zaman ‘doldur’maya yarayan sosyal, mimari ve teknolojik donanımdan ötesi beklenmektedir. Özetle, İnternet kafeye gelme sebepleri : oyun oynamak (%36) enformasyona erişim (%27), elektronik posta iletişimi (%21) ve chat (%16)dir.
İnternet Oyun Demek
Araştırmada kullanılan ankette, İstanbul İnternet kafe kullanıcılarına hem İnternet’i ne amaçla kullandıkları hem de İnternet kafeye gelme sebepleri sorulmuştur. İnternet’in anlamı oyun diyenler tüm kullanıcıların %33’nü, İnternet kafeye oyun oynamak için gelenler ise % 36’sını oluşturmaktadır. Düşük gelirli İnternet kullanıcılarının %56’sı, orta gelirlilerin %49’u, yüksek gelirlilerin ise %42’si oyun oynamayı çok sevmektedir. Gelir seviyesindeki artış oyun oynama isteğini ters orantıda etkilemektedir. Gelir seviyesi arttıkça oyun oynama isteği azalsa da, oyun oynamayı sevenlerin oranı yüksek gelirliler arasında da yüksektir.

Oyun oynama isteğini etkileyen bir diğer değişken de, eğitim durumudur. İlkokul ve orta okuldaki kullanıcıların ilgisi %67 civarında iken, üniversitede okuyanların %48’i, üniversite mezunlarının %36’sı oyuna ilgi duymaktadır. Aynı düşüş yaş değişkeni için de geçerlidir. 8-15, 16-17, 18-24, 25-35 yaş gruplarında oranlar sırasıyla, %77, %63, %50 ve %23 şeklinde seyretmektedir. Erkeklerin %52’si, kadınların da %32’si oyun oynamayı çok sevmektedir. Sonuç olarak, İnternet kafelere oyun oynamak için gelen müşteriler, daha çok düşük gelirli, ilk ve orta okulda okuyan erkeklerdir. İstanbul’da gençler boş zamanlarının büyük bölümünü oyun salonları ya da kahvehaneler yerine bilgisayar başında İnternet kafelerde geçirmektedir.

İnternet kafe kullanıcılarının çoğu eğlenmek için oyun oynasa da, farklı amaçlarla oynanan oyunlar da mevcuttur: Planlama, kurgu, bireysel gelişim ve eğitim. Cunnigham’ın bu konudaki karşıt savı, “eğitmek amacıyla 1970’lerde piyasaya sürülen oyunların yeteri kadar satmamasından dolayı, oyun yazılımı üretiminin eğlence sektörünün eline geçmesi ve oyunların yavaş yavaş, anarşi, yıkım, karşı duruş gibi değişik pazarlama stratejileriyle caddelerde dolaşan genç bir hedef kitleye hitap etmesi” şeklindedir (Cunnigham 2000). Öyle ki, gerçek savaş ve dövüş sahnelerinin birebir simülasyonlarını sunan aksiyon oyunları, heyecan, şiddet ve saldırganlık gibi duyguların yüzeye çıkması için tasarlanmışlardır. İstanbul’daki İnternet kafelerde, oyun oynayan kitlenin %29’u eğlence sektöründe büyük bir piyasa payı olan bu tür aksiyon oyunlarını tercih etmektedir.

Öncelikle, gelir durumunun oyun tercihleriyle birebir bağlantısı olduğu saptanmıştır. Düşük ve orta gelirli müşteriler % 40 oranında aksiyon oyunlarını seçmektedir. Yüksek gelirli müşteriler en çok FRP (%18) yani fantezi oyunlarını sevmektedir. Gelir seviyesindeki artış, İnternet kafe kullanıcılarını aksiyon oyunlarından fantezilere, takım oyunlarından tek kişilik oyunlara yönlendirir.

Buna benzer bir saptama, yaş grupları arasında da ortaya çıkar. 15 yaşın altındaki kullanıcıların % 52’si, 16-17 yaş grubunun %35’i ve 18-24 yaş arasının % 30’u aksiyon oyunları oynamaktadır. 25 – 35 yaş arası ise FRP (% 34) veya spor (% 28) oyunlarını tercih ederler. 35 yaş üstü kullanıcılarının % 53’ü oyun oynamaz. Türkiye’de ilk ve orta öğretim hayatı boyunca, çok az kişi bilgisayar ve İnternet kullanmayı öğrenir. Buna ek olarak, “ailelerin oyunların, sosyalleşmeyi kısıtladığı konusundaki önyargıları ve aksiyon oyunlarının şiddete yönlendirdiği kaygısı da eklenince, yasağın doğurduğu arzu, aksiyon oyunlarını vazgeçilmez kılar” (Sanger 1997) Oyun oynamak, oyun kültürü hakkındaki bilgisizliklerinden ve ailevi baskılardan dolayı, gençler için bireysel gelişimden çok bir kaçış aracıdır.

Cinsiyet değişkeni ve oyun türleri arasındaki ilişki , bu tespite ayrı bir bakış açısı getirmemizi sağlar. Kadınların % 41’ i oyun oynamaz. Oyun oynayanların % 18’i fantezi ve %15’i spor oyunları, erkeklerin ise %32’si aksiyon oyunları oynar. Buna ek olarak, Sultanbeyli, Rumelihisarüstü, Gaziosmanpaşa ve Fatih gibi semtlerde- kadın İnternet kafe kullanıcılarının azlığı veya yokluğu dikkat çekicidir. İnternet kafelerin daha çok erkekler tarafından kullanılıyor ve erkeklerin oyun tutkusunun gözler önüne seriliyor olması, kadın İnternet kafe kullanıcılarının ve oyun oynayanların sayısını azaltmıştır. Bu açıdan, İnternet kafeler erkek dominantlığının belirgin olduğu sosyal atmosfere sahip Atari salonları ve kahvehanelerle bir benzerlik daha taşırlar.

Sonuç olarak, aksiyon oyunlarının şiddetin ortaya çıkışını sağladığı yönündeki argümanlar, ailelerin oyun oynanan ortamları sakıncalı bulması, oyun oynayanların yabancılaşması gibi şikayetler, İstanbul İnternet kafelerinde gelişen oyun kültürünü değerlendirebileceğimiz önemli kıstaslar değillerdir. Önemli olan, bu durumun, İnternet kültürünün, topluma yayılmasını, kadınların ve ailelerin İnternet kafelere olumlu yaklaşmasını vedaha da önemlisi, İnternet ve bilgisayar okuryazarlığı gelişimini Engellemektedir.
Chat

İnternet kafelerdeki, bir diğer alışkanlık IRC (“Inter Related Chat) diğer adıyla chat programlarıdır. Chat programları, isterseniz kimliğinizi ve “kişilik özelliklerinizi kolayca gizleyebileceği”niz (“personal anonymity”), karşınızdaki insan/insanlarla önyargısız ve güvenli bir şekilde yazışabileceğiniz ortamlardır. İnternet kullanıcısı bir kadın, birebir görüşmede IRC’ler hakkında şunu söylemiştir : “İstediğim her şey hakkında -aile, okul, iş, yaşam ve aşk- konuşabiliyorum ve kimse benim kim olduğumu” bilmiyor. IRC’ler kullanıcılara kendilerini tanıtırken her türlü özgürlüğü ve gizliliği sunar. İnternet kafe çalışmasında, İstanbul İnternet kafelerindeki IRC kullanıcılarının gizlilik ve özgürlük seçeneklerinden nasıl yararlandıkları ve bu seçeneklerin neler doğurduğu değerlendirilmiştir.

2003 kış aylarında, İstanbul’daki İnternet kafelerde chat esnasında iki trajik olay meydana gelmiştir. İlk olay, Sultanbeyli’de “sanal sohbet” ederken sanal bir kavgaya başlayan iki genç arasında gerçekleşmiştir. Gençler birbirlerinin nerede olduğunu sorunca, aynı İnternet kafede olduklarını anlayıp, Karadeniz İnternet kafenin önünde birbirlerine bıçak çekmiş ve biri ağır yaralanmış biri deölmüştür (Hürriyet 2002). İkinci olay ise, karısını aldatmak isteyen bir adamın, İnternet kafeye gelip tanıştığı ilk kadından çıplak fotoğraf istemesiyle meydana gelmiştir. Rresim gönderen kadın karısı çıkınca, adam boşanma davası açmış ve tek celsede boşanmışdır. İstanbul’da pek çok İnternet kullanıcısı, sanal dünyada kurdukları ilişkileri hemen gerçek hayatta olduğu gibi uygulama veya tamamen gerçek hayata aktarma eğilimindedirler. Gerçeği sanala taşımadan, sanalı gerçeğe taşıma konusundaki bu acelecilik, sanal gerçeğin keşfinin ne kadar başında olduğumuza da işaret eder. Kullanıcıların % 45’i gizliliğini korumak yerine, adını ve e-posta adreslerini yazmaktadır.

15 yaşın altındaki kullanıcıların sadece % 32’si kimliklerini açıklarken, bu oran 16-17 yaş arası için % 37’ye, 18-14 yaş arası için %42’ye ve 25-35 yaş arası için %50’ye tırmanmıştır. Yeni nesil, eskisine oranla kimliğini gizlemek konusunda daha ısrarlıdır. Bu bulgunun sebebi, hayran oldukları birinin kimliğine bürünüp, daha rahat kız veya erkek arkadaş bulabileceklerini düşünmeleri olabilir. Sosyo-ekonomik durumundan ve/veya görünüşünden rahatsız olan gençler de gizlilik hakkından faydalanmak istemektedir. Düşük ve orta gelirlilerin %65’i, yüksek gelirlilerin ise %53’ü sosyo-ekonomik durumunu açıklamaz. Gizlilikten, kendini beğendirmek için görünüşü, sosyo-ekonomik durumu hakkında yalan söylemek gibi bir sonuç çıkaran kullanıcılar, yazıştıkları bireylerin takma adları, kendi adları değilse rahatsız olur. Kullanıcılar, sadece kendilerinin dışında biri olmak ve karşılarındaki kişiyi de sanal kabul edip gerçek hayattan farklı bir tecrübe yaşamak amacıyla IRC kullanımını çoğunlukla reddeder. Gizlilik, sadece kendini beğendirmek için kullanılmaktadır. Elizabeth Reid, IRC’lerdeki gizliliğin önemini anlatırken, “IRC’lerin bireylerin gerçek kimliklerini parçalara ayırıp, “kültürel sınıflandırma”lardan (“cultural clasification”) uzaklaşarak, kültürümüzün öne çıkardığı değer yargılarını farklı kimliklerle sorgulamak için zararsız ve önemli bir mecra olduğunu” açıklamıştır (Reid 1991). İstanbul’daki İnternet kafe kullanıcıları, kültürümüzde yer alan önemli değer yargılarını (örneğin zengin olmak, yakışıklı/güzel olmak) sorgulamak yerine, bunlara IRC yardımıyla nasıl uyum sağlayabileceklerini düşünmektedirler. Böyle düşünmeyen ve kültürün geçerli saydığı değerlere sahip olanlar da, her zaman kendileri hakkında doğru bilgiyi vermek konusunda kararlıdır.

İstanbul’daki İnternet kafelerde kullanıcılar, kendilerini ifade edebilmek için en çok batı müziğine ve aksiyon filmlerine ait figür ve sembolleri kullanmışlardır. Özetle, yaratılan sanal karakter zaten gerçekten çok uzak olamaz; Jordan’ın da belirttiği gibi sadece bireye gerçek olanı sorgulamak, toplumsal değer yargılarının kimliğimiz içindeki yerini araştırmak ve kendimizi sınamak için olanak verir. İstanbul İnternet kafe müşterileri küçük bir çember içinde ve tanıdığık – hatta aynı İnternet kafede olan - arkadaşlarıyla yazışarak, yeni bir sosyalleşme biçimini gerçekleştirir, ama bu adım sanal dünyayı anlamaya ve keşfetmeye yönelik değildir.
Bilgi ve İletişim Mekanı olarak İnternet Kafeler
Türkiye’de İnternet’in, eğitim esansında bilgi kaynağı (“information resource”) veya İnternet teknolojisi eğitim aracı (“teaching tool”) olarak kullanılmaması, Bilgi Toplumu’na (“Information Society”) entegrasyon sürecimizi yavaşlatmakta, bu da ekonomik, siyasal ve sosyo-kültürel anlamda Türkiye’yi endüstrileşmiş ve endüstrileşmekte olan bir çok ülkenin gerisinde bırakmaktadır. İnternet, müşterilerin sadece % 12’si tarafından bir yenilik olarak algılanmaktadır.

Eğitim sistemi içinde bu kadar nadir kullanılan İnternet’in, bireylerin günlük yaşantısının bir uzantısı olarak algılanması elbette beklenemez. Buna rağmen, İstanbul’daki İnternet kafelerde araştırma yapanların oranı oldukça yüksektir: müşterilerin % 27’si araştırma ve iş yapma amacıyla, %21’i ise e- posta (“e-mail”) servisinden yararlanmak için İnternet kafeleri kullanmaktadır. İnternet kafelerde, e-posta yoluyla haberleşmeden en çok yararlanan kesim 25-35 yaş arası (%26), üniversite mezunu (%50), orta halli müşterilerdir (%50).

Bilgi edinmek için ise amaçlı İnternet kullanımına bakıldığında ise çoğunlukla 25-35 yaş arası (% 39), üniversite ve/veya yüksek lisans mezunu (ortalama % 32), orta gelirli (% 28) bireyler İnternet kafeye. Bu sonuç, eğitim seviyesinin ve İnternet okuryazarlığının, İnternet’in bilgi amaçlı kullanımında bir şart olduğunu kanıtlar. Üniversite mezunu müşterilerin % 60’ı dünyada olup bitenle yakından ilgilenip sanal dünyada bu bilgilye ulaşmaya çalışırken, bu oran ilk ve orta dereceli okullarda % 20’lere düşmüştür.

İnternet’e, yeniliklere ve dünyada olup bitene ilgi ve merakın uyandığı yerler olan eğitim kurumları, İnternet ile ilgili gerekli maddi, akademik ve teknolojik katkıyı sağlamadıkları sürece ve en kısa sürede tüm Türkiye çapında İnternet’in yaygınlaşmaması halinde, Türk Toplumu, Bilgi Toplumu’nun dışında kalacaktır. Makalenin başında Manuel Castells’in dijital bölünmenin boyutlarını belirtirken savunduğu gibi: “Her alanda yeniliklere ve onların uygulanmasına olanak sağlayan Enformasyon Ağı, bu ağa dahil olmayan bireyleri ve ülkeleri küreselleşme sürecinin dışında bırakarak, marjinalleştirecek ve hatta yok edecektir”.(Castells, 2000)


Sonuç : Ne Olabilirdi?
Bugün,

  • Daha önce de belirtildiği gibi endüstrileşmiş ülkelerde büyük şirketler, uluslararası video-konferanslarını İnternet kafelerde gerçekleştirip, uluslararası antlaşmalara elektronik imza atmaktadır.

  • Hindistan’ın Dhar Bölgesi’nde Soochanalayas adı altında kurulan İnternet kafeler WiLL adlı bir ağla birbirlerine bağlanmış, tarım alanındaki yolsuzluklar son bulmuş ve bölgenin eğitim, vergi, mühendislik ve yasal işlemleri bu ağ sayesince aktive edilmiştir (Uçkan 2003).

  • Brezilya’da pek çok yolsuzluk vakası, vatandaşların İnternet kafelerden ihbarları sayesinde durdurulmuştur (Uçkan 2003).

  • Avrupa’da pek çok üniversitenin kampüsleri içinde veya çevresinde kurulmuş olan İnternet kafelerde, öğretmenler sanal eğitim sistemi ile ders anlatmaktadır (Sevindik 2002).

  • Avrupa’da ve Amerika’da pek çok ülkede seçmenlerin katılımını arttırmak için elektronik oy tartışmasında, İnternet kafeler en favori oy kullanma mekanlardır(Uçkan 2003).

  • Milyarlarca insan her gün e-mail kontrol etmek, rezervasyon ve günlük daha pek çok işini gerçekleştirebilmek için kısa süreliğine İnternet kafelere uğramaktadır.

  • İstanbul İnternet kafelerinde genellikle eğlence amaçlı oyun oynanmaktadır.


Kaynakça
Augé, Marc. (1995). Non-places: Introduction to Anthropology of Supermodernity. Londra ve New York: Verso. 25-78.
Castells, Manuel. (2000). The Rise of the Network Society, Volume I. USA: Blackwell. 30-31.
Cunningham, Helen. (2000). “Mortal Kombat and Computer Game Girls”. John Caldwell (der.) The Theories of New Media içinde. London: The Athlone Press. 219.
Jordan, Tim. (2000). Cyberpower: The Culture and Politics of Cyberspace and the Internet. New York: Routledge.
Reid, Elizabeth. “Electropolis” (1991). 10 Mart 2003’te indirildi. Web: [http://people.we.mediaone.net/elizrs/electropolis.html]
Sanger, Jack. (1997). Young Children, Videos and Computer Games : Issues for Teachers and Parents. Washington D.C.: Falmer Press. ix.
Sevindik, Tuncay. (2002). İnternet Kafeye Giden Bireylerin İnternet Kafelerden Beklenti Düzeyleri, İnternet ve İnternet Kafeleri Kullanma Amaçlarının Belirlenmesi. Eğitim Bilimleri Anabilim Dalı Yüksek Lisansı Tezi. Elazığ : Fırat Üniversitesi. 2-20.
Sterling, Bruce. (1992). The Hacker Crackdown. USA: Bantam Spectra. xi-xii.
Uçkan, Özgür. (2003). E-devlet, E-Demokrasi ve Türkiye : Kamu Yönetiminin Yeniden Yapılanması için Strateji ve Politikalar – 1. İstanbul: Literatür Yayınları.194-195.


  1. Kerem Batır-“İnternet”in Hukuki Düzenlemesi”


Sanayileşmiş Dünyanın Yönetimleri, et ve çeliğin yorgun devleri, Ben Siberuzamdan, aklın yeni evinden geliyorum. Gelecek adına, geçmişe ait olan sizin, bizleri yalnız bırakmanızı talep ediyorum. Bizler arasında iyi karşılanmayacaksınız. Bizim bir araya geldiğimiz yerde egemenliğiniz yoktur.

...

Bizim seçilmiş bir yönetimimiz yoktur; olmasını da istemiyoruz. İnşa ettiğimiz küresel sosyal alan bize empoze etmeye çalıştığınız tiranlıklardan doğal olarak bağımsız olacaktır.

...

Biz, Siberuzamda Aklın medeniyetini yaratacağız. Dileriz ki bu sizin yönetimlerinizin şimdiye değin kurmuş olduğu dünyadan daha insani ve adil olsun.

John Perry Barlowii

İnternet, kullanıcıları tarafından özgürce düşüncelerini ifade edebilecekleri, yeteneklerini gösterebilecekleri, eleştirilerini yapabilecekleri bir platform olarak algılanmaktadır. Bu noktada en son istenecek şey devletlerin müdahalesidir. Ancak et ve çeliğin yorgun devleri İnternetin ticarileşmeye başlamasından itibaren gözlerini bu alana dikmişler ve çeşitli konularda düzenlemeler yapma gayretinde olmuşlardır. Bunlar temel olarak üç başlık altında toplanabilir; Alan adı düzenlemeleri, fikrî haklarla ilgili düzenlemeler ve içerik düzenlemeleri. Bu yazı ağırlıklı olarak İnternet üzerindeki içeriğin düzenlenmesi ile ilgilidir. Yazının son bölümü, alan adları ile ilgili düzenlemelere ayrılmıştır. Fikrî mülkiyet kapsamlı ele alınması gerektiği, başlı başına bir hukuk dalı oluşturduğu ve bu konuda çeşitli çalışmalar mevcut olduğu (özellikle İnternet üzerinden dağıtılan müzik, peer2peer ağlar vb) için bu yazının kapsamı dışında tutulmuştur.

İnternet Üzerindeki İçeriğin Düzenlenmesi

İnternet doğası gereği diğer medya türlerinden farklıdır. İnternet üzerinden yayın yapmak neredeyse sıfır maliyetli bir iştir; fazla eleman istihdam etmek gerekmez, biraz bilgisayardan anlayan kişi tek başına bir siteyi hayata geçirebilir, kağıt, baskı, dağıtım gibi maliyetler olmadığı için para ile satılması gereken bir yayın ortada yoktur ve sadece reklam geliri ile yayını sürdürmek mümkündür. Dolayısıyla elimizde ucuz, kolay ve denetimi zor bir araç mevcut olduğu için bunu kullanmak isteyen milyonlarca insan milyonlarca siteyi hayata geçirmiştir. İşte bu noktada İnternet içerik denetimi gündeme gelmektedir. İçerik denetimi üzerinde çokça tartışılan ve fakat nasıl yapılacağı konusunda fikir birliğine varılamayan bir konudur. Pek çok devlet ya da uluslararası örgüt içerik düzenlemesiyle ilgili çalışmalar yapmış, bir kaç konu dışında başarılı olunamamıştır.

İnternette içeriğin nasıl düzenleneceğinden önce İnternetin mimarisi hakkında bilgi vermek gerekir. Bu bölümde daha sonra hukuki düzenlemeler için gerekli olduğu kadar teknik özellikleri ve diğer kitle iletişim araçlarından temel farklılıkları belirtilecektir. Bu girişten sonra bugüne kadar ülkelerin İnternet içerikleri ile ilgili olarak yaptıkları yasal düzenlemeler ve bunların sonuçları değerlendirilecektir. Daha sonra uluslararası örgütlerin çalışmaları ve bu bağlamda Avrupa’da yapılan çalışmalar (AB ve Avrupa Konseyi) ayrıntılı olarak ele alınacaktır.


Yüklə 467,36 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   6   7   8   9   10   11   12   13   14




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin