TÜRKLER VE IRAK KÜRTLERİ ARASINDA
GÜVEN TESİSİ
PROJE LİDERİ:
DAVID L. PHILLIPS
HAZİRAN, 2009
THE ATLANTIC COUNCIL
ABD
İÇERİK
ÖNSÖZ
GİRİŞ
YÖNETİCİ ÖZETİ
KARŞILIKLI ÇIKARLARIN TESBİTİ
TÜRK GÖRÜŞ VE ÇIKARLARI
IRAK KÜRTLERİ GÖRÜŞ VE ÇIKARLARI
IRAK GÖRÜŞ VE ÇIKARLARI
İRAN GÖRÜŞ VE ÇIKARLARI
ABD GÖRÜŞ VE ÇIKARLARI
AVRUPA GÖRÜŞ VE ÇIKARLARI
TARİH ÜZERİNE İNŞA ETMEK
TÜRKİYEDEKİ KÜRTLER
IRAKTAKİ KÜRTLER
GELECEK İŞBİRLİĞİNİ KURMAK
TÜRKİYE VE IRAK KÜRDİSTANI ARASINDA EKONOMİK BAĞLARI TEŞVİK ETMEK
ENERJİ GELİŞİMİ VE ULAŞIM ALANLARINDAKİ İŞBİRLİĞİNİ KUVVETLENDİRMEK
KERKÜK’ÜN STATÜSÜNÜ BARIŞ İÇERİSİNDE ÇÖZÜMLEMEK
IRAK KÜRDİSTAN’INDA İYİ YÖNETİM VE AZINLIK HAKLARINI GELİŞTİRMEK
IRAK KÜRDİSTAN’INDAKİ PKK VARLIĞINI ELE ALMAK
PKK KAMUSAL DESTEĞİNİ AZALTMAK
SONUÇ
KISALTMALAR
TEŞEKKÜRLER
YAZAR HAKKINDA
ÖNSÖZ
Ortadoğu bölgesindeki en hassas ve geleceği parlak ilişkilerden biri Türkiye ile Irak arasındaki ilişkidir, bu iki ülke de ABD için çok önemlidir. Türkiye’nin Irak ile ilişkilerinde önemli olan Irak Kürdistanına bakışıdır. Türk liderler, Kürt Bölgesel Yönetimini (KBY), PKK terörist grubuna karşı yeterince sert olmamakla suçladılar. Diğer yandan, Türkiye istikrarlı bir Irak’ın kendi avantajına olduğunun farkında ve Irak Kürdistanı ile geliştirilecek ilişkilerin enerji ve ticaret alanlarında kendisi için çok yarar sağlayacağının bilincinde. Iraklı Kürtler de Türkiye’ye kuşku ile bakıp, Türkiye’nin Kürt azınlığına davranış biçimini problemlerin kaynağı olarak gösteriyorlar. Dahası bu ilişki, Iraklı Kürtlerle Bağdat’teki merkezi yönetim arasındaki gerilim ile daha da karmaşık bir biçim alıyor.
Bu gerilimlere rağmen veya belki bu gerilimler yüzünden, Türkler ve Iraklı Kürtler bölgenin istikrarını sağlamak amacıyla pragmatik bir işbirliği ihityacı içerisinde olduklarının farkındalar. Türk ve Kürt bölgesel yönetiminin resmi makamları ekonomi ve enerji alanlarında işbirliği için görüşmeler başlattılar ve bu görüşmeler bazı konularda işbirliği ve uzlaşı biçiminde meyve vermeye başladı. ABD kuvvetleri çekilirken Irak’ta istikrara duyulan ihtiyaç ta gözönüne alınırsa, bu çabaları desteklemesi ABD’nin de yararınadır.
Atlantic Council’in kıdemli üyesi David L. Phillips tarafından ortaya çıkarılan “Türklerle Irak Kürtleri Arasında Güven Tesisi” adlı bu döküman, bu diyaloglar için bir yol haritası çizmektedir. Bu rapor, sivil toplumu işin içine katmanın önemini vurgulayarak, Türklerle Irak Kürtleri arasında güven tesis etmek için enerji, ekonomi ve güvenlik işbirliğinden, sınırlar boyunca azınlık haklarının geliştirilmesine kadar değişik alanlarda pratik öneriler sunmaktadır. Rapor, hedefe doğru ilerlemek için Türklerin ve Iraklı Kürtlerin üstlenebileceği eylemleri saptamakta ve diğer yanda ABD hükümetine de bu yerel çabaları desteklemek için atabileceği adımlar için öneriler sunmaktadır.
Raporun çıktıları, Türklerle Iraklı Kürtler arasındaki çeşitli sorunların haritasını çıkartmak amacıyla başlatılan ve David L. Phillips tarafından başkanlık edilen bir diyalog sürecinde paylaşıldı. 13-15 Nisan tarihlerinde, Atlantic Council, aralarında Kürt politika belirleyicileri ve Kürt bölgesel hükümetinin üyeleri ile önde gelen Türk kanaat önderlerinin “opinion maker” ve uzmanlarının aralarında bulunduğu 14 Türk ve Iraklı ile bir toplantı düzenledi. Aynı zamanda Phillips bölgeye ziyaretlerde bulunarak Türkiye ve Irak’ta kıdemli resmi makamlarla görüşmelerde bulundu. Bu raporun, İstanbul ve Erbil’le yapılacak diyaloglarda ele alınacak tartışmalar için kıvılcımlar yaratmasını ümit ediyoruz.
Atlantic Council, bu açılım için Norveç hükümetinin vermiş olduğu cömert desteği takdir etmektedir, özellikle onsuz bu çabanın mümkün olamayacağının bilinciyle Büyükelçi Wegger Strommen’e ayrıca teşekkürü bir borç biliriz. Atlantic Council’de Transatlantik İlişkiler programının director yardımcısı, Cindy Romero, büyük bir beceri ile delegasyonların ziyaretlerini koordine etti ve araştırmaya yardımcı oldu. Bu proje aynı zamanda, Tarnsatlantik program ve çalışmalar bölmünün direktörü ve başkan yardımcısı Fran Burwell’in katkılarından da yararlanmıştır. En değerli katkıları da tabii ki, Türk ve Iraklı Kürtlerin diyalogları ile kazandık, toplulukları arasındaki ilişkilerde ileri adımlar atabilmek için iyi niyet ve açık görüşle yapıcı önerilerde bulundular.
Frederick Kempe
Başkan ve CEO
TÜRKLER VE IRAK KÜRTLERİ ARASINDA GÜVEN TESİSİ
GİRİŞ
Obama yönetiminin Irak’tan askerleri çekmek için uygulayacağı sağduyulu planı, kendi kendini yönetebilen ve komşular ile barış içerisinde olan istikrarlı bir devlet ister. İntihar bombası olaylarındaki son günlerdeki artış ve gericilerin şiddet olaylarındaki ani yükseliş Irak’ın süregelen kırılganlığının göstergeleridir. Her ne kadar Kuzey Irak nispeten barış içerisinde ise de, Kürt Bölgesel Yönetimi (KBY) ile Irak Federal Devletinin arasındaki ciddi sorunlar ileride bir çatışmaya dönüşebilir, diğer yandan Irak Kürtleri ile Kuzey bölgesinde yaşayan diğer topluluklar arasındaki problemler de benzer bir potansiyele sahipdir. Dengesizlik ve şiddet, Irak ve genel olarak tüm bölgede ciddi sonuçlar doğurur.
13-15 Nisan 2009 tarihinde ABD’nin Atlantic Council (ACUS)’i, Türkler, Iraklı Kürtler ve diğer Iraklılardan oluşan bir grubu topladı. Toplantının amacı, Türklerle Iraklı Kürtler arasındaki ilişkileri etkileyen sorunları ortaya çıkartarak işbirliğinin geliştirilmesi için neler yapılabileceğini değerlendirmekti. Bu tartışmalara ABD ve Avrupa kökenli uzmanlar da katıldı.
Atlantic Council, İstanbul ve Erbil’de yapılacak müteakip toplantılarda Türk ve Iraklı Kürtlerin bu diyaloğa ve sonuçlarına sahip çıkarak karşılıklı ilişkiyi, iletişimi ve işbirliğini kurumsallaştıracaklarını ümit etmektedir.
“ikinci kademe” olarak adlandırılan faaliyetler, sivil toplumun karşılıklı anlayışbirliği yaratacağı bir içerikte olup karar vericilere görüş transferi ve kamuoyu oluşturulması ile güven tesisine katkıda bulunacaktır. İkinci kademe faaliyetleri, her iki tarafın resmi makamlarının mevcut çabalarının ve son bir yıl içerisinde Türkiye ile Kürt Bölgesel Yönetimi arasında gelişmiş olan pozitif eğilimin yerine geçen faaliyetler olmayıp, söz konusu çabaları destekler maiyettedir.
Bu rapor, Washington’daki ilk seminerde yapılan görüşmeler üzerine oturtulmuştur. Aynı zamanda araştırma sırasında toparlanan ek bilgi ve görüşlerden ve yazarının Türkiye ve Irak’a yapmış olduğu son ziyaretteki görüşmelerinden de yararlanılmıştır. Türklerle Iraklı Kürtler arasında yapıcı ilişkileri teşvik edip desteklerken bu rapor, diğer yandan bölgede kalıcı barış ve zenginliğin temelini oluşturacak entegrasyonu besleyerek Obama yönetimine yardımcı olacak bir kaynak teşkil etmektedir.
YÖNETİCİ ÖZETİ
Obama yönetiminin Irak’tan “sağduyulu çekilme” planı, Afganistan ve Pakistan’daki durumun kötüleşmesi ile daha da acil hale gelmiştir. Çekilme planının istenilen ölçekte ve zamanında yapılabilmesi için ABD, Irak’ın istikrar ve komşuları ile barış içerinde bir duruma kavuşmasını beklemektedir. Mezhep kavgaları kaçınılmazdır fakat Irak’ı batırmaz. Oysa ki Araplar ve Kürtler arasındaki etnik anlaşmazlıklar bölgesel etkileri olan çok büyük felaketlere yol açabilir.
Bu rapordaki görüşler ve öneriler, Türklerle Irak Kürtlerinin 13-15 Nisan 2009 tarihinde Washington’da yapmış oldukları toplantıdaki görüşmelere ve yazarının Türkiye ve Irak’a yapmış olduğu son seyahatteki görüşmelerine ve toplamış olduğu bilgilere dayanmaktadır. İstanbul ve Erbil’de gelecekte toplantılar yapılması planlanmaktadır. Eylül 2009 için planlanan İstanbul’daki toplantı için Türkler ve Iraklı Kürtlerden oluşan çekirdek grubun genişletilmesi ve Türkiye ve Irak medya temsilcilerine brifing verilmesi planlanmaktadır. Ortak çalışma kolu oluşturulması planlanan konular şöyle sıralanabilir (i) ticaret/yatırım (ii) enerji gelişimi/ulaşım (iii) çevre/su sorunları. Çalışma kolları, Türklerin ve Iraklı Kürtlerin avantajlarını entegre edecek ortak işbirliği alanları saptayacaklardır. Katılımcılar, bölgede barış ve refahı garanti altına alabilmek ve çatışmaları yatıştırabilmek için Türklerle Iraklı Kürtler arasında ortak bir gelecek kurmanın zorunlu olduğu hususunda anlaştılar.Bu amaçla, bu rapor çıkarlar çakışınca işbirliği oluşturmak ve çıkarlar çatışınca çıkan anlaşmazlıkları önlemek üzere temel olarak Iraklıların, Iraklı Kürtlerin, bölgesel oyuncuların ve diğer ana paydaşların görüş ve çıkarlarını değerlendirmektedir. Çıkarları tarihin şekillendirdiğini gözönüne alarak bu rapor, Türkiye’deki ve Irak’taki Kürtlerin tarihini dikkate almaktadır. Aynı zamanda bu rapor, işbirliği olanaklarını değerlendirmekte ve Iraklılar arasında, diğer yanda da Türkiye ile Irak Kürdistanı arasındaki gerginlik noktalarına dikkat çekmektedir. Bölge hala kırılgan ise de, rapor, Türkiye ile Kürdistan Bölgesel yönetimi arasında, geçen yıl resmi makamlar arasında sürdürülen yapıcı diyaloglar sonucu oluşan olumlu havanın önemlli bir gelişme kaydetmiş olduğunu vurgulamaktadır.
Türkiye ile Iraklı Kürtler arasındaki görüşmelerin geleceğine temel teşkil etmesi için aşağıda öneriler sunulmaktadır:
-
Irak Kürdistanında Türk ticaretini ve yatırımını teşvik etmek için Habur kapısı ve Zakho, sınırın her iki tarafında da geliştirilmeli, transit işlemleri modernize edilmeli, sıkışıklığı azaltmak için ikinci bir sınır kapısı açılmalıdır. Türkiye ve Irak Kürdistanı karşılıklı olarak ticareti teşvik edecek ofisler açmalıdır. Ekonomik koşulları geliştirmenin, Türkiye’deki Kürtleri yatıştırmak gibi ek bir faydası da olacaktır.
-
Türkiye ve KBY arasında enerji gelişimi ve ulaşım konularındaki işbirliğini beslemek için Irak federe devleti ve KBY, Irak Kürdistanından petrol ihracatına izin veren son düzenlemeler üzerindeki kurguları tamamlamalı, ulusal hidrokarbon ve gelir paylaşımı kanunlarını tamamlamalıdır. Bu programlar, Irak petrolünün üretimini hızlandıracak ve Nabucco boru hattının karlılığını arttıracaktır.
-
Kerkük’ün ve diğer tartışmalı bölgelerin durumunu barışçıl bir çözüme kavuşturmak için ilgili taraflar, zorlukları aşmak için çabalarını yoğunlaştırmalıdır. Bu iş uzadıkça toplumsal şiddet olasığı da aynı oranda artacaktır. Kerkük’ü vermek hiçbir Kürt politikacısının aşamayacağı bir kırmızı çizgi de olsa, Irak’ın 2005 anayasasının 140. Maddesi içerisindeki parametrelerde, çarpışan iddiaları bağdaştıracak boşluk mevcuttur.
-
Irak Kürdistan’ının yönetimini ve azınlık haklarını geliştirmek için KBY, anayasasını müzakere etmeli ve hızla yerel yönetim için ademi merkeziyet düzenlemeleri ile insan hakları beyannamesini de içeren taslak anayasasını kabul etmellidir. Azınlık haklarını korumak ve teşvik etmek için KBY, azınlık okullarını finanse etmeli, kamu işlemlerinde azınlık dillerinin kullanımını sağlamalı ve azınlık yerleşim birimlerinin isimlerine, işaretlerine ve sembollerine izin vermelidir. Buna ilave olarak, yerel güvenlik birimi memurları, hizmet etmekte oldukları topluluğun etnisitesini yansıtmalıdır.
-
Irak Kürdistanındaki PKK varlığını ele almak için KBY, PKK lojistiğini kırmak üzere daha etkin bir çaba ile PKK kıdemli önderlerini yakalamalı, finans kanallarını yasaklamalı ve Kandil civarındaki kontrol noktalarını, dağ geçitlerini de içerecek biçimde sıkılaştırmalıdır. Üçlü Güvenlik Komisyonunun Iraklı delegeleri arasına daha fazla KBY temsilcisinin dahil edilmesi, istihbarat paylaşımına daha fazla Kürt yetkilisinin angaje olmasını sağlayacaktır.
-
Türkiye’deki Kürtlerin PKK’ya olan kamusal desteğini azaltabilmek üzere, Ankara, Kürt kimliğini tanımak için ek adımlar atmalı, örneğin, anayasada vatandaşlığın temeli olan “Türklüğü” ortadan kaldırmalıdır. PKK problemi, sadece güvenlik önlemleri ile çözülemez. Nihai çözüm, Türkiye’nin sürdürülebilir demokratikleşmesinde ve gelişiminde, diğer yandan da PKK liderleri ve kadrosu için af düzenlemelerinde yatmaktadır. İş alanı yaratmak için yapılacak yatırımlar ve sosyal servisler de kamusal desteğin kurutulmasına yardımcı olacaktır.
-
Obama yönetiminin tam ilgisini garanti edebilmek üzere ABD, Kuzey Irak ve Bölgesel sorunlar için Özel bir temsilci atamalıdır. Özel elçi iç içe geçmiş olan güvenlik, demokrasi ve gelişim konularının entegrasyonunda ABD çabalarının odaklanmasına yardımcı olacak, bu problemlerin profilini yükseltecek, makamlar arasındaki işlemleri modernize edecek, Bağdat ve Ankara’daki ABD büyükelçiliklerinin çabalarını tamamlayacak ve Amerikan hükümetinin Irak ve Türkiye’ye bakan birimleri arasındaki koordinasyonu sağlayacaktır.
TÜRKLERLE IRAK KÜRTLERİ ARASINDA GÜVEN TESİSİ
KARŞILIKLI ÇIKARLARIN TESPİTİ
Irak Kürdistanı, potansiyel olarak patlamaya hazır durumdadır ve bölgenin istikrarı için bir tehditdir. Kerkük’ün statüsü, tartışmalı bölgelerin durumu, ve KBY, Türkmen ve Araplar arasındaki ilişkilerin hepsi çatışmanın artışını sağlayacak patlama noktalarıdır. Türkiye’nin bağımsız Irak Kürdistanı hakkındaki kuşkusu, KBY tarafından kontrol edilmekte olan bölgelerdeki PKK varlığı ile alevlenmektedir. Irak’ın kendi içerisinde ya da Türkiye ve İran da dahil komşuları arasında gelişecek çatışma ortamı, bölgenin ve ABD’nin çıkarları açısından ciddi bir gerileme yaratacaktır.
Başkan Barack Obama’nın göreve başlayışından sadece 77 gün sonra Türkiye’yi ziyaret etmesi ABD-Türkiye ilişkilerinin önemini vurgulayan bir olgudur. Bu ziyaret, her iki ulusa da 50 yıldan fazla bir zamandır fayda sağlamış olan stratejik ortaklığın genişletilmesi için tarihsel bir fırsat idi.
Türkiye, ABD’nin en kuvvetli ve güvenilir müttefiklerinden biridir. Avrupa ile Asya arasındaki yerleşimi ile soğuk savaş döneminde Sovyetler Birliği ile ilgili olarak kritik bir rol oynadı. Laik demokrasisi ile Mülüman çoğunluğu olan diğer ülkelere örnek teşkil etmektedir. 11 Eylül’den sonra Türkkiye, Afganistan’a yapılan operasyonlarda kritik bir menzildi. Afganistandaki Uluslararası Güvenlik Destek Kuvvetini iki kez yönetti ve bugün için de Nato’nun Afganistan’daki aktivitelerinde krtik bir role sahiptir. Kendi ülkesindeki radikal marjinal İslamcı grupların saldırılarına rağmen Türkiye, El-kaideye karşı mücadelede çok önemli bir ortaktır. Türkiyenin katılımı ABD’nin diğer stratejik çıkarları açısından da çok kritiktir: Irak’tan askerlerin çekilmesi, İran’ın nükleer gelişiminin sınırlandırılması, Hazardaki kaynakların geliştirilmesi ve Kafkas bölgesinden transferi ile enerji güvenliğinin sağlanması. Türkiye, G-20’nin bir parçası olup, ekonomik krizden çıkışta önemli bir role sahiptir.
ABD aynı zamanda Irak Kürtleri ve KBY ile kuvvetli bir dayanışma içerisindedir. ABD’nin yönettiği “Operation Provide Comfort” birliği, 1991 körfez savaşından sonra onbinlerce Kürtün hayatını kurtardı. “Operation Nortern Watch” birliği ile ise ABD güvenliği, 36. Paralelin kuzeyinde uçuşa kapalı bir saha yaratıp, Irak sailhlı kuvvetlerinin baskınlarını engelleyerek, Iraklı Kürtlerin kendi kendilerini yönetmeleri için gerekli koşulları hazırladı. 2003 yılında ABD silahlı kuvvetlerinin Irak’a Türkiye üzerinden geçmesi engellendiği için, ABD, Saddamın devrilmesinden sonra kuzey Irak’ta istikrarı sağlayabilmek üzere KBY ve peşmergeleri ile daha da yakın çalışmaya başladı. Kendiliğinden ulusal koruma olarak işlev gören peşmergeler, kuzey Irak’ın kurtatılmasında da önemli rol oynadılar, ve takip eden askeri operasyonların desteğinde de sıkı ve etkin birer güç olarak yer aldılar. Irak Kürdistanında tek bir ABD vatandaşı, askeri ya da işadamı kaçırılmadı, yaralanmadı veya öldürülmedi. Bağdat’taki politik işbirliğinde Iraklı Kürtler devamlı olarak Irak’ın laik ve demokratik eğilimlerini desteklediler. Irak’ın istikrarını korumak için uzlaşma gerektiğinde ödünde bulunmaları için veya Arap grupları arasında arabuluculuk yapmaları için başvuruldular.
Mayıs 2008’de resmi temas başladıktan sonra Türkiye-KBY ilişkileri çok gelişti. Önemli pozitif eğilimlere rağmen, gelişme kırılgandır ve çok kolay tersine dönebilir. Büyük bir PKK saldırısı, askerin karşılık vermesine neden olabilir, böylece Türkiye-KBY ilişkileri tekrar gerilebilir ve Türk Kürtleri radikalleşebilir. Türkiye ve KBY’yi, kökleri derinde olan düşmanlığın üstesinden gelmek ve gelecek için ortak bir vizyon çerçevesinde işbirliği oluşturmak üzere yönlendirmede, ABD’nin angaje olması gereklidir.
Bu nedenle, bölgede taraf olan tüm partilerin farklı bakış açılarını ve çıkarlarını doğru tesbit etmek zorunludur. Çıkarların doğru tesbiti, çıkarlar çakışınca işbirliği oluşturmak ve çıkarlar ters düşünce çatışmayı en aza indirgemek için atılması gereken adımlarda yol gösterici olacaktır.
TÜRK GÖRÜŞ VE ÇIKARLARI
Türkiye, eğer Kerkük KBY’ye katılırsa, bağımsız ve ekonomik açıdan kendi kendine yeten bir Kürt devletinin temelini oluşturacağından ve bunun da Türk Kürtlerine daha fazla bağımsızlık için esin vereceği düşüncesi ile sürekli bir korku içerisindedir. Eğer Türkiye, Kürtlerin haklarını kısıtlar, veya Kerkük’ün statüsü için yapılacak referandumu engelleme ya da PKK’yı vurma amacı ile büyük bir askeri operasyon düzenlerse, AB’de Türkiye’ye karşı olanlar, bu durumu Ankara’nın adaylığını engellemede bahane olarak kullanabilir.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Adalet ve Kalkınma Partisi, AB’nin üyelik krtierlerini karşılayabilmek üzere büyük adımlar atmışlardır. Ancak Iraklı Kürtlerle çatışma, Türk iç politikasını kutuplaştırarak güç dengelerini güvenlik kurumları ve laik elitler lehine bozacaktır. PKK’yı yok etmeden KBY ile işbirliğine karşı çıkanlar, Irak Kürdistanında ikmal malzemeleri ve güvenlik açılarından Türkiye’ye bağımlı bir devlet yaratmak istemektedirler. Onların Rusya, Çin ve İrana olan bağları kuvvetlendiren Eurasia stratejileri, aynı zamanda batının önemini azaltacaktır. Gerilimin artması, aynı zamanda Türk şirketlerinin Irak Kürdistanındaki başat pazar paylarını kaybetmelerine yol açabilir. Gelecekte, Üretim Paylaşım Anlaşmalarında Türk enerji şirketlerine tanınacak imtiyazlı koşulların tehlikeye girmesine ek olarak, bölgesel gerilimin artması, Ceyhan boru hattına akacak petrolün kesilmesine yol açarak Türkiye ve Avrupadaki tüketicileri etkileyecek ve Türkiye’nin enerji sağlayan transit ülke konumundaki güvenilirliğine zarar verecektir.
Türkiye’nin kendi bölgesindeki PKK üyelerini hedef seçme yasal hakkını hiç kimse inkar edemez. Ancak sadece askeri çözüm, PKK için halk desteğini arttırarak, problemi alevlendirecektir. Atlantic Council’deki toplantıda yer alan Türk katılımcılar, sadece askeri çözüm ile PKK’nın yenilemeyeceği görüşünü savundular. Silahları bırakma, seferberliği kaldırma ve topluma kazandırma ile birlikte hali hazırda “Türklük” mefhumuna dayalı olan vatandaşlığın yasal tanımının değiştirilmesine dayalı bir stratejiyi savundular.
Türkiye’nin, İran’ı frenleyebilmek için istikrarlı bir Irak’a ihtiyacı vardır. Güçlü Iraklı Şii gruplar, Tahran’ın çıkarlarını genişletmek üzere çeşitli eylemlerde bulunurken; istikrarlı, demokratik ve batı yanlısı Irak Kürdistanı, artan biçimde kaotik, politik olarak kutuplaşmış ve dinsel olarak radikalleşmiş Irak’tan doğacak bağnaz şiddete karşı gerekli olan bir tampon bölge oluşturacaktır.
IRAK KÜRTLERİ GÖRÜŞ VE ÇIKARLARI
Kürtler dünyada en kalabalık nüfusa sahip, devleti olmayan azınlık konumundadırlar; Türkiye, Irak, İran, Suriye ve Ermenistan’dak bölgeleri kapsayan bir coğrafik alana yayılmış 30 milyon Kürt olduğu tahmin edilmektedir. Iraklı Kürtler daha büyük bir Kürdistan istemiyorlar. Iraklı Kürtlerin ayrı olan belirgin kimliklerine rağmen, Kürt liderler – Kürdistan bölgesinin başkanı Mesud Barzani ve Irak cumhurbaşkanı Celal Talabani – federal, ademi merkeziyetçi ve demokratik Irak’ı kabul etmektedirler. Dışardaki dünya ile İran üzerinden bağlantısı olacak uç bir devlet yerine Iraklı Kürtler, geleceklerini batı ile birlikte görüyorlar ve diğer yandan, Avrupa ve trans-Atlantik kurumları ile tamamen entegre olmuş bir Türkiye ile iyi ilişkilerin öneminin farkındalar.
ABD’nin Irak’tan çekilecek olması, KBY’yi, kendisinden ayrılıkçı tutkuları olduğu için şüphelenen ve ABD ile yapmakta olduğu işbirliği nedeniyle kızan Irak federal hükümeti ile kavgalarında, giderek artan oranda, kendi kendini idare etmek zorunda bırakacaktır. Bu sırada, düşman komşular, kendi çıkarları için girişimlerde bulunabilirler. Güçlendirilmiş bir KBY, kendi bölgesi üzerinde daha büyük bir kontrolun sahibi olacak ve fırsatları daha etkin bir biçimde karşılayacaktır. Yaklaşmakta olan geçiş sürecinde Kürt liderleri, sabırlı, esnek ve devlet adamı kimliğinde olma gereksinimi içerisindedirler.
Irak Kürtleri, 1991’deki Körfez Savaşından beri kazanmış oldukları kapsamlı otonomi ve zorlukla elde edilmiş kazançlarından vazgeçmek istememektedirler. Irak’ın bölünmesinden sorumlu tutulmak istememekle birlikte, hiçbir Kürt liderinin, özellikle de yaklaşmakta olan 25 temmuz seçimlerinden önce, aşamayacağı “kırmızı çizgiler” vardır. Hidrokarbon ve Gelir Paylaşımı anlaşmaları gibi diğer anlaşmazlık konularında da esneklik göstermeleri beklenmektedir.
IRAK GÖRÜŞ VE ÇIKARLARI
On yıllar boyunca süren Baas yönetimi ve 6 yılı aşkın bir süredir devam eden ABD işgalinden sonra, Iraklıların çoğu, kendi içinde ve komşuları ile barış içerisinde bir ülkede yaşamak için sonsuz bir istek duymaktadırlar. Bağnazlığın kaynaması, “Irak’ın oğulları”nın dönüşü, ve Mezopotamyada El-Kaidenin canlanması, zaten aşılması zor sorunlar oluşturmuştur hali hazırda. Olaylar, Irak’ın geleceği için ilave ciddi riskler olarak, Türkiye veya İran tarafından müdahaleyi haklı çıkartacak bir zemin oluşturmaktadır.
Başbakan Nuri al-Maliki, Arap milliyetçiliğini güçlendirerek halk desteği kazanmıştır. Irak Kürdistanındaki muhalifleri, Maliki’nin Irak anayasasının altını oyduğunu ve Irak’In Hidrokarbon ve Gellir Paylaşımı yasalarında katı bir tutum takındığını, KBY’yi yabancılaştırma ve Araplarla Kürtler arasındaki gerilimi alevlendirme riskini yarattığını düşünmektedirler. Yönetimdeki otoriter yaklaşımı, diğer Şii grupları ve Sunni tarikat şeyhlerini de yabancılaştıracaktır.
Iraklı Kürtlere göre, Maliki’nin yönetimdeki merkeziyetçi yaklaşımı ve silahlı kuvvetlerdeki lider pozisyonlarına Baas’çıları geri getirme çabaları, anti-demokratik eğilimlerin erken uyarıcıları olabilir. Iraklı Kürtler, Irak’taki çatışmaların her zaman için Bağdat’ın aşırı gücünden ve toplumun militarize olmasından kaynaklandığına inanmaktadırlar. Maliki kendisini, Saddamın imajı altında kuvvetli bir adam olarak biçimlendirme cazibesinden korumalıdır.
İRAN GÖRÜŞ VE ÇIKARLARI
Tahran, çoğunluğun iktidarını ve Şiilerin egemenliğini mümkün kılacağı için demokratik ve federal Irak’ı desteklemektedir. İran, çoğunluğu Şii olan ve petrol zengini bölgeleri de barındıran, Irak’ın güneydoğusundaki etki çemberini garantilemek istemektedir. Buna paralel olarak zayıf ve Şiilerin yönettiği ve İran’ın iradesine bağımlı olan bir Irak arayışındadır.
Irak’In mevcut politik liderlerinin çoğu Irak muhalefetindendir. Bazıları, Baas rejimi sırasında İran rejiminden politik, güvenlik ve finansal açılardan destek aldıkları Tahran’da yerleşiktiler. Bugün Tahran, tarihsel olarak ilgi duymakta olduğu Irak Kürdistanındakiler de dahil, Irak’taki olayları etkilemek için bu ilişkileri kullanmaktadır. “Böl ve yönet” prensibine bağlı kalarak İran, etkisini arttırmak için Irak’ın zayıflıklarından yararlanmaya çalışmaktadır.
İran, Irak federe hükümetine karşı çıkan Şii milisleri, Ansar al-Islam’ı ve Mezopotamya’daki el-kaide ile bağlantılı olan Sunnileri destekleyerek, Irak’ta istikrarı ve ABD’nin çabalarını baltalamaya çalışmaktadır. ABD geri çekilme planı askıda iken İran, olayları manipule etmek amacıyla Irak’ın istikrarını bozmaya çalışmaktadır. Ancak, Irak’ın sınırlarını aşacak istikrarsızlığa ve kargaşaya yol açacağı için iç savaşın olmasını istememekte ve Irak’ın tamamen kontroldan çıkmasını amaçlamamaktadır.
Tahran, yönetiminden memnun olmayan yerel grupları bastırmak için demir bir yumruk kullanmaktadır. İran ABD’nin, İran’a karşı rejim stratejisinin bir parçası olarak, PKK’nın İran kolu olan Kürdistan’ın özgür yaşamın partisi (PJAK)’a silah ve para kaynakları sağladığını düşünmektedir. Tahran, PKK/PJAK’a karşı ağır silahlarla yapmakta olduğu saldırılara ek olarak, Türkiye ile birlikte askeri operasyonlar da dahil ilave önlemler almayı düşünmektedir.
Dostları ilə paylaş: |