T B M M
Tutanak Hizmetleri Başkanlığı
Komisyon :Uzlaşma Giriş : Tarih :04/12/2012 Stenograf : Kayıt:Uzlaşma Sayfa:
04 Aralık 2012 Salı
BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.35
-----0-----
AYLA AKAT (Batman) – Değerli milletvekilleri ve danışman arkadaşlarımız, yine uzman arkadaşlarımız; 2 no.lu Komisyonumuzun 4 Aralık tarihli toplantısını açıyorum.
Bugünkü toplantımızda hocalarımız Profesör Doktor Yusuf Şevki Hakyemez, Profesör Doktor Yavuz Atar ve yine uzman arkadaşlarımızdan Taylan Barın, Tarık Olcay, Mehmet Parsak, Oğuz Turhan, Kürşat Türker Ercan -yok, Kürşat Bey yok- Yusuf Uygar, Yusuf Buzgan ve Ferhat Kabaiş arkadaşımız bugünkü toplantımıza katılmışlar.
Geçen hafta itibarıyla, yani 30/11/2012 tarih ve 2 no.lu Komisyonumuzun toplantısında yasama bölümünün ilk maddesi “Türkiye Büyük Millet Meclisinin kuruluşu ve milletin temsili” başlığı altında tartışmalar yürütülmüş ve kısmi olarak uzlaşılan bir metin açığa çıkmış. Bugünkü toplantımıza başlamadan önce hem bu metin üzerindeki tartışmalarımızı tamamlamak üzere yeniden bir tartışma açma önerisini sunuyorum hem de ki 2’nci madde olarak da milletvekili seçilme yeterliliğine dair tartışmalarımız olacak. Komisyonumuz uygun görürse bu maddeden de başlanabilir.
Bir de, sanırım, AKP’nin, komisyonunuza yapmak durumunda olduğu bir açıklama var geçen hafta, bu hafta bir değerlendirme yapacağız başkanlık sistemi önerinize dair. O konuda da bir açıklama yapmak isterseniz komisyonumuza, öncelikle, bu konudaki açıklamanızı alıp sonra madde üzerindeki değerlendirmelere başlayabiliriz.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Teşekkür ediyorum.
Değerli Başkanım, bizim, yani Parlamentoyla Hükûmet arasındaki ilişkiler konusunda önerdiğimiz sistemle ilgili değerlendirmeleri başta sunmuştuk, ama müzakeremizi etkilemeyen bir durum. Fakat biz bu akşam için dedik, “salı akşamı” dedik geçen hafta, bu akşam değerlendireceğiz. Bugün maddelerimizden devam edelim.
ATİLLA KART (Konya) – Ben de, orada, kısa bir beyanda bulunmak isterim Değerli Başkanım.
AYLA AKAT (Batman) – Buyurun Sayın Kart.
ATİLLA KART (Konya) – Tabii şu: Sizin de ifade ettiğiniz gibi, salı günü siz yetkili organlarınızda bu konuda bir değerlendirme yapacaktınız, biz bunu sanki gündüz yapılacak gibi anladık ama akşam saatlerinde yapılacağını ifade ediyorsunuz, tamam, elbette olabilir. Ama tabii şudur: Yani bu konudaki tercihinizin budan sonraki çalışma süreci ve takvimini etkileyeceğini, belirleyici olacağını, ben yeri gelmişken ifade etmek gereğini duyuyorum.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Tabii tekrarlayınca ben de mukabil edeyim.
Bizim başkanlık sistemi görüşümüz vazgeçeceğimiz “Şu şöyle olduğu için bu olmaz.” diyebileceğimiz bir duruş değil, sürekli bir duruş. Fakat buradaki müzakeremizde üç parti parlamenter veya başkanlık parlamenter sistemini savunduğuna göre müzakerede artık o konuyu bir müzakere engeli olarak ileri sürmeyiz. Ya, onu şey edeceğiz. Yani biz…
AYLA AKAT (Batman) – Şöyle algılayabilir miyiz…
AHMET İYİMAYA (Ankara) - Biz net irademizi, yarın toplantı olacaksa yarın arz ederiz, daha güzel. Biz maddelere devam edelim.
AYLA AKAT (Batman) – Tamam, o zaman biz maddelerden devam edelim.
Yeterli oldu mu Sayın Bal bu açıklama sizin için?
FARUK BAL (Konya) – Tabii saygıyla karşılıyoruz ama Türkiye Büyük Millet Meclisiyle ilgili müzakereler parlamenter demokratik sistemin Meclisi konsepti içerisinde devam ettiğini arkadaşların bilmesi lazım.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Biliyorlar Hocam, hiç kuşku yok.
AYLA AKAT (Batman) – Evet, evet, zaten önümüzdeki yasama metnine başladık ve hâliyle bugün 2’nci maddeyi değerlendireceğiz. Belirttiğiniz üzere parlamenter sistemin gerekleri çerçevesinde bir tartışma zemini maddeler üzerinde devam ediyor. Bu konuda, sanırım, AKP’nin de bir itirazı yok. Yarın, hani bu akşam yapacakları değerlendirmeleri bu hafta içerisinde muhtemelen komisyonla da paylaşırlar.
Değerli arkadaşlar, bugün tartışılmak üzere bize sunulan metin, milletvekili seçilme yeterliliğine dair. Bu konuda bir itirazı olan grubumuz yok herhâlde çünkü geçen hafta hazırlanan metni sordum yani 1’inci maddeye ilişkin, Meclisin kuruluşu ve milletin temsiline dair. Zaten her grup kendi önerisini yazmış ve bu şekilde tamamlanmış bilgisini verdi uzman arkadaşlarımız. Eğer bu konuda bir itiraz yoksa biz 2’nci maddeden başlayabiliriz. Daha sonra, belki, varsa bir düzenleme ana komisyonda düzenlenebilir.
FARUK BAL (Konya) – Geçelim.
AYLA AKAT (Batman) – Seçilme yeterliliğine dair, arkadaşlar, hemen hemen tüm siyasi parti grupları seçilme yaşıyla başlamış. AKP ve BDP Grubunun önerisinde on sekiz yaş, CHP Grubununkinde yirmi bir yaş, MHP Grubu da yirmi beş yaşı belirtmek suretiyle “Yaşını dolduran her vatandaş milletvekili seçilebilir.” kısmı da tüm gruplar tarafından ortak belirlenmiş. Bu konuda…
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Bir şey yok, paranteze yazacaksın.
AYLA AKAT (Batman) – Bu konuda bir tartışma, uzlaşma zemini…
FARUK BAL (Konya) – Yaş konusunda mı Sayın Başkan?
AYLA AKAT (Batman) – Evet yaş konusunda.
Buyurun Sayın Bal.
FARUK BAL (Konya) – Şimdi, burada, Adalet ve Kalkınma Partisiyle Barış ve Demokrasi Partisinin on sekiz yaşı milletvekili seçilebilmek için yeterli gördükleri anlaşılmaktadır. Bunun bir siyasi karar olduğu kanaatindeyiz. Anayasa hukuku açısından değerlendirdiğimizde, milletvekili seçilebilmek için yeterli ekonomik, sosyal, eğitim seviyesini tamamlamadan, hayata hazırlanmadan bir genci bu yarışın içerisine sokmanın yanlış olduğunu düşünüyoruz. Dolayısıyla, on sekiz yaşını bitirmiş yani liseyi yeni bitirmiş ya da liseden henüz ayrılamamış, hayatın zorluklarını fark edememiş, hâlâ, ebeveyninin velayetinden yeni çıkmış bir gencin ağır bir sorumluluk altına itilmesi, o genç açısından da hakkaniyetle bağdaşmamaktadır.
Bir başka açıdan değerlendirdiğimizde ise, varsayalım ki şeklen birkaç tane genç hani masada bir çiçek gibi görünsün diye seçildi, ikinci dönemi bunun yirmi iki yaşında olacaktır. Milletvekilliği yapmış, yirmi iki yaşında, yüksek tahsilini yapamamış, efendim, askerliğini de yapamamış, işi gücü olmayan bir genç, ondan sonra ne yapacak? En yüksek noktadan milletin temsilcisi olarak bulunmuş, ondan sonra geriye kalan, varsayılan ömrü muhtemelen bir elli yıl olacaktır, ortalama yaş durumuna göre, o elli yılı nasıl geçirecektir? Bu da bir ciddi sorundur. Dolayısıyla, bunu gerektirici hiçbir makul neden yok. Ancak gerek Adalet ve Kalkınma Partisi gerekse BDP’nin -hangisi öyle yapıyorsa yanlış yapıyor- bir siyasi projeye göre bunu söyledikleri, bu öneride bulundukları düşüncesi akla geliyor. Diğer taraftan, akli, ilmî, hukuki bir gerekçesi olmadığına göre bir siyasi projeye göre böyle bir öneride bulunmuş olduğu kanaati var. Açık söylemek gerekirse, ileride planladıkları birtakım açılımların devamı olarak bazı kişileri Meclise taşıyabilmenin yolunu açabilmek için yaş faktöründen hareket ediyorlar. Askerlik şartı da “yaş” kavramı ortasında, yaş kapsamı içerisinde yapılmamış olacağına göre askerliğini yapmamış kişileri Meclise taşıma amacını gütmektedir. Bu da -belirtmekte fayda var- açılım projesi kapsamı içerisindeki birtakım ekserliğini yapmamış terörist kişilere Meclis yolunu açma anahtarıdır bu. Dolayısıyla, Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz, kesinlikle, hiçbir taviz vermeden buna karşıyız.
AYLA AKAT (Batman) – Buyurun Sayın Hocam, Rıza Bey.
RIZA TÜRMEN (İzmir) – Efendim, teşekkür ederim. Şimdi, tabii ki siyasetin gençleşmesi, Meclisin gençleşmesi arzu edilen şeylerdir. Yani, Türkiye gibi yaşça genç bir nüfusa sahip bir ülkede elbette ki Mecliste gençlerin bulunması, gençlere kapıların açılması bu anayasada yapılması gereken şeylerden biri ama bu yaş on sekiz mi olmalıdır, onda pratik birtakım sorunlarla karşılaşıyoruz.
Bir kere benim anlamadığım bir şey var: Bu görüşülürken, ilk aramızda görüşme yapılırken Adalet ve Kalkınma Partisi seçilme yaşı olarak yirmi bir yaşını savunmuştu, Sayın Mehmet Ali Şahin yirmi bir yaşını savunmuştu, “Bundan daha küçük olmaz.” demişti ama sonra anlaşılan bu görüş değişti. On sekiz yaş zaten çocukluk yaşı, on sekiz yaşına kadar herkes çocuk. Bir kere çocukluktan yeni çıkmış bir insanı Meclise almak istiyoruz bu öneriyle, on sekiz yaş önerisiyle. Erginlik yaşı yirmi yaşlarından başlıyor otuza kadar gidiyor. Yani tam ergin bile olmamış birini Meclise milletvekili olarak sokacağız. Bu, gerek Faruk Bey’in de belirttiği gibi maddi gücü bakımından gerek akli yetenekler bakımından… Aslında ne kadar hazır böyle bir kişi, çocukluktan yeni çıkmış bir kişi Meclise girmeye ve ne beklenebilir onun karşılığında?
Tabii, bir de askerlik problemimiz var. Askerliği milletvekili seçmek için bir koşul yapacaksak eğer, o zaman tabii on sekiz yaş olmaz ya askerliği koşul yapmayacaksınız Meclise girmek için, milletvekili seçilmek için ya da on sekiz yaşını değiştireceksiniz. İkisi bir arada olmaz tabii burada. Askerliğini yapmamış birini Meclise soktuğunuz zaman milletvekiliyken mi askere gidecek, o zaman ne olacak yani? Bu, askerlik mecburi hizmet olarak kaldıkça nasıl olacak? Yani partisi seçim kazanırsa, mesela bakan olursa bakanlığı bırakıp askerliğe mi gidecek çocuklar? Böyle garip durumlarla karşılaşabiliriz.
AYLA AKAT (Batman) – Onu da düzeltiriz.
RIZA TÜRMEN (İzmir) – Yani pratik bakımdan on sekiz yaşın doğru bir tercih olmadığı görüşündeyiz, yirmi bir yaş daha makul, daha doğru bir şey gibi duruyor bize.
Sağ olun.
AYLA AKAT (Batman) – Teşekkür ederim Sayın Türmen.
Buyurun Sayın İyimaya.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Teşekkür ediyorum.
Arkadaşlar, bir düzeltme yapmak istiyorum. Tabii, geçen günkü çalışmamızda bu Türkiye milletvekilliği benim eskiden beri özlemim, hatta bir teklifim de vardı, okudum, Faruk Bey Başkandı galiba, kendi teklifim de vardı. Ama, bir parti görüşü olarak arkadaşlarımız arasında konuştuğumuz bir durum değil. Sabahleyin grup toplantımız vardı, Mehmet Ali Bey’le tekrar müzakere ettik. Benim idealim yani gizli bir senato, farklı gerekçelerini de şey yapmıştım. Biz onu da bu akşam müzakere edeceğiz parti olarak bunu benimseyebilir miyiz diye, bu kaydı ihtiraziyi arkadaşlara arz edeyim -sayısı ne olur, olursa, 100 mü olur 50 mi olur?- yarın ifade edebilirim.
Arkadaşlar, tabii, milletvekilliği yaşı meselesi aniden gelişen bir tercih olarak bizim partide ortaya doğdu. Başka partilerce de geçici olarak telaffuz edildi ama ampirik olarak, gözlemsel olarak ben inceleme de yaptırdım, gerçekten dünyada yani rüşt yaşından itibaren milletvekili seçilme yeterliliğini tanıyan bayağı ülke var, şu anda listeler önümde yok ama önümüzdeki günlerde paylaşırım. Bizim araştırma servisinde de var, aşağıda var herhâlde. Bayağı ülkeler var. Ona “meritokrasi” mi diyorlar Hocam? Meritokrasi… Yani genellikle… Bir nükteyi de paylaşayım: Genç bir milletvekili, kongre üyesi - Amerika’da parlamentoda- seksen iki yaşındaki bir senatöre “Bu moruğun burada ne işi var?” diyor ve nüktede umûr, parlamento umûründe bir şeydir, nüktesinde bir örnektir o, klasik parlamento hukukunda, siyaset biliminde okutulur: “Söyleyin o eşeğe, otuz yaşındaki eşek daima seksen iki yaşındaki gençten daha yaşlıdır.” diyor. Eşeklerin yaşı, çünkü gerçekten otuz yaşında…
Burada, bütün mesele, aslında şöyle bir sorun var, demokrasilerin sorunu: Yaşlılarla gençler arasında yani tecrübeyle dinamizmi bağdaştıracak bir denge, altın denge. E, siz şimdi on sekiz yaşa fırsat vereceksiniz ki o dengeyi sağlayacaksınız. On sekizden belki 2 milletvekili olur, yirmiden şu kadar milletvekili olur… Parti listeleme sırasında şey eder. Ben, böyle, işin aşağıya indirilmesinin parlamentoya genç parlamenterlerden teşekkül eden bir organ olmak yerine parlamentoya gençlik enerjisiyle meritokratik tecrübe arasındaki o altın dengeyi sağlayacak bir imkân veriyoruz, o bakımdan. Hatta bizim bu anayasa değişikliği teklifine kadar geldi, olgunlaştı, biz imza da attık; Parlamentoya verildi mi, onu bilmiyorum, o noktada net değilim.
Ayrıca, askerlik, bugün askerlik yapısal bir dönüşüme uğruyor. Yani, ben zannetmiyorum, sürekli, her vatandaşın askere gideceği mecburiyetinin ilanihai anayasalarda kalacağı veya yasalarda kalacağını zannetmiyorum çünkü teknoloji geliştikçe askerlik hizmetinde demografik ihtiyacın azalacağını düşünüyorum. Bu anlayış içerisinde biz bunu yazdık. Tabii, bu şeydir, yine olabilirlik meselesidir. CHP bize yakın veya biz onlara yakınız. CHP ile MHP arasında nihayet dört yaş fark var. Bu tabanın aşağıya indirilmesi parlamentonun bir tecrübesizlikler topluluğu hâline gelmesi anlamına gelmez. Bence enerjiyle tecrübe arasındaki denge için bu yaşın elverişli olduğunu düşünüyorum.
Teşekkür ediyorum.
AYLA AKAT (Batman) - Biz teşekkür ederiz Sayın İyimaya.
Şimdi, bu konuda BDP’nin de önerisi, seçilme yaşının seçme yaşında olduğu gibi on sekiz olması yönünde. Tabii ki burada on sekiz yaşa çekilmesi noktasındaki önerimizin hem akli hem ilmî hem de hukuki gerekçeleri var. Bunda, bu öneride bulunmamızın altında aranabilecek en son gerekçe, bunun siyasi bir gerekçe olması yönündedir. Ülkemiz nüfusunun yüzde 60’ı otuz yaş altı, çok açık ve şimdi, biz, on sekiz yaşa çektiğimizde, siyasi partiler listelerini bir bütün on sekiz yaşından dolduracaklar diye bir şey yok. Eğer bir insan “On sekiz yaşında ben seçilmek istiyorum.” diye siyasi partilere başvurduysa, bunun her türlü, işte çok zor koşullarda Türkiye’de yaşam standartlarının iyi olarak tanımlayabileceğimiz kesimin çok sınırlı olduğunu belirtiyoruz. Çok zor koşullarda bu ağır yükün altına girmek isteyen on sekiz yaşındaki gençlerin önüne de böyle bir set, böyle bir engel çekilmemesi gerektiğini… Bunu öncelikle, bir, kişinin kendisinin bu yeterliliği kendinde gördüğünde bir siyasi partide siyaset yapma noktasındaki iradesini açığa vurma noktasında bir destek görmesi gerektiği, yasal anlamda, anayasal anlamda; iki, buna, onu seçecek kitle karar verecek. Bu halkın bir kararı söz konusu olacak. Halk buna itiraz edebilmelidir. Sonuçta, her siyasi parti kendisini bir toplumsal taban içerisinde örgütler ve bu toplumsal taban ihtiyaçlarına uygun da politika yapar. Burada en son yapılması gereken, ortaya konulan teklif üzerinden bir niyet okuması yapmaktır. Yapılan niyet okumasının, çok tehlikeli olduğunu ve buradaki uzlaşma zeminini de zorladığını belirtmek istiyoruz.
Diğer bir gerekçe, şimdi bizim eğitim sistemimizde yaş sınırı beşe indi, 4+4 var, on yedi yaşında bitirmiş oluyor. Eğer kişi eğitimini on yedi yaşında tamamlamak… Bugün Avrupa ülkelerine baktığınızda zaten insanların yükseköğrenim yapma yirmi iki, yirmi üçlerde. Öyle, hemen gidip, yükseköğrenime başvurmuyorlar, insanların gençlik yaş sınırı çok çok daha fazla yaşamın o ağır yükü altına girme noktasında.
Diğer bir boyutu zorunlu askerlikle ilgili de bizim bir teklifimiz var. Biz zorunlu askerliğin de kaldırılması gerektiğini savunuyoruz zaten. O yüzden, çalışmamızdaki, kendi önerimizdeki açıklamamızda, düzenlememizde bir askerlik tanımı yok, seçim için, yeterlilik şartları arasında aranan bir askerlik tanımı yok. “Vatani görevini yapmış olsun.” diye bir teklifimiz yok. Ama burada şunu belirtmek gerekiyor: Türkiye’de demokratik temel hak ve özgürlüklerin ve demokratikleşmenin önünü tıkayabilecek temel mantık, ancak ve ancak ülkenin içinde bulunmuş olduğu siyasal, toplumsal koşullar olabilir. Sürekli, bu siyasal, toplumsal koşullara atıfta bulanarak, ülkenin içinde bulunmuş olduğu siyasal krizlere ve bu krizlerin açığa vurmuş olduğu -ki son otuz yıldır yaşanan bir savaş gerçeği var- bu gerçeklere atıfta bulunursak temel hak ve özgürlükler noktasında hiçbir adım atamayız ki hani bu çerçevede değerlendirilir ama ülkenin demokratikleşmesi, gençlerin siyasete aktif olarak katılabilmesinin önünü açılabilmesi için biz bir on sekiz yaş değerlendirmesi yaptık. Çok açık söylüyorum, ben hiçbir genç arkadaşımın, hangi siyasi partinin çatısı altında olursa olsun siyaset yapma iradesi varsa onu masada bir çiçek olarak görmem, bu zihniyetin de karşısında olurum. Gençlerin siyaset yapmasının önündeki engellerin kaldırılması, öncelikle o siyasi partiyi var olandan daha aktif, dinamik bir noktaya taşıyacaktır, toplumsal sorunlar vâkıf olma, bu sorunların gerektirmiş olduğu performansı ortaya koyma noktasında. Bunu “bir masada çiçek” tanımıyla değerlendirmemek lazım.
Ben yaşamımda hep… Beş yaşında okula başladım, çok genç bir öğrenciydim, on altı yaşında liseyi bitirdim, üniversiteye gittim, sınıfın en genciydim, bitirdim, parlamentoya geldim, parlamentonun en genciydim ve bu genç olmak hiçbir zaman benim yaşamımda bir engelleyici durum arz etmedi, 2007’de otuz yaşındayken seçildik. Bunun gibi, ben, Türkiye’de, şans verilmesi gereken birçok… Her siyasi partinin kendi tabanında şans vermesi gerektiğini düşünüyorum, gençlere fırsat tanınması gerektiğini düşünüyorum.
Diğer bir boyutu vardır ki önemli olan gençlerin siyaset yapmaya meyilli olmasıdır, bizim bunu özendirmemizdir, bizim bunu teşvik etmemizdir, aslolan budur. Biz bunun önünü açacağız ki gençler siyasetin içerisinde kendilerini var edebilsinler. “Ben de siyasette bir ivme kazandırabilirim.” düşüncesi içerisinde olabilsinler. Kadın haklarını geçen hafta tartıştınız, yine değerlendirme yapacağız ama bunun üzerinden bir örnek veriyorum, bazı şeyleri siz Anayasa’da yazsanız bile bunun toplumsal karşılığı olmuyor. Biz burada on sekiz yapsak bile toplumsal değişim, dönüşümdeki algı “Ya, gençtir, başaramaz, ülkeyi temsil edemez, vekillik yapamaz.” algısı değişmediği sürece belki hiçbir siyasi parti -ben, BDP açısından böyle bir risk yoktur, böyle bir tehlike yoktur ama diğer siyasi partiler açısından da değerlendirdiğimde- belki on sekiz yaşındakine görev vermeyecek, yirmi bir verecek, yirmi beş verecek, otuz verecek. O toplumsal algıyı da görme, o toplumsal algıya da uygun listeler belirleme sorumluluğu altındadır. Kadınlar açısından siz istediğiniz kadar “Kadın erkek eşittir.” deyin, bu Anayasa’da yazar ama bunun toplumda karşılığı olmadığı sürece biz bu eşitliği sağlayamıyoruz. Ben bugün ülkenin en önemli sorunu olarak gördüğüm Kürt sorununun demokratik, barışçıl çözümü noktasında partimi bir misyon partisi olarak görüyorum ama yarın öbür gün ben yine demokratik muhalefetin içinde bu sorun çözülse bile yer alacağım çünkü şu an biz Anayasa’da 4 temel madde üzerinde değişiklik yapsak belki bu sorun çözülecek, silahlar susacak ama biliyorum ki biz Anayasa’da 10 defa da “Kadın erkek eşittir.” desek bu eşitlik sağlanmayacak ve benim mücadele gerekçelerim var olacak. O yüzden, buraya koymuş olduğumuz metinlerin, yapmış olduğumuz düzenlemenin bu anki var olan sistem, var olan toplumsal algı, değişim, dönüşüm noktasındaki iradeyle bağlantılı değerlendirilmesi yerine biz ne istiyoruz? Bizim ülkemizde, genç nüfusun oranı nedir? Bu genç nüfusu siyasete nasıl teşvik edebiliriz? Siyasetin içinde yer alabilecekleri mekanizmaları nasıl açık tutabiliriz? Bu yönü değerlendirmemiz gerektiğine inanıyorum. Akli, ilmî ve hukuki olarak da bunun değişik… İstediğimiz kadar hani bunu tartışabiliriz ama bir niyet okuma yapmayı ve bunu siyasi bir gerekçe adı altında, hani ”askerliğini yapmamış terörist kişilerin Meclise taşınması” olarak böyle bir genel değerlendirme toplumdaki algıyı da kapatacak. Gençlerin siyaset yapmasının önündeki engelleri kaldırma arzusunun önüne böyle toplumsal kaygılar, toplumsal korkulardan beslenmiş cümlelerle engeller çekmek, setler çekmenin de doğru olduğunu düşünmüyorum. Kaldı ki evet, ülke örneklerinde de var, 45 ülkenin anayasasında seçilme yaşı on sekiz ve biz on sekiz yaşın altındaki bütün çocukların… Rıza Hocam söyledi, ben de arzu ediyorum ve diliyorum ki hem Anayasa’mızda hem de yasalarımızda düzenlendiği üzere keşke on sekiz yaşını doldurmayana kadar biz çocuk diyebilseydik. Maalesef çok erken yaşta çocukluktan çıkan, çok erken yaşta gençlikten çıkan bir nüfusa… Olağanüstü koşullar altında, olağanüstü bir çocukluk, olağanüstü bir gençlik yaşayan bir ülkeyiz biz. O nedenle, on sekiz yaşın altındaki nüfusumuzun karşı karşıya olmuş olduğu toplumsal riskler ve bu risklerin en önemlisi belki, Türkiye gündemine toplumun değişik kesimlerinde, değişik algılarla “TMK mağduru”, “taş atan çocuklar” vesaire olarak yansımıştır. Biz bu kesimi her sıfatla yargılayabiliyoruz, hatta tırnak içinde söylüyorum terörist olarak yargılayabiliyoruz ama bunların seçilemeyeceğini düşünüyoruz, bu çok ciddi bir algı sorunudur diye değerlendiriyorum.
Buyurun Hocam, Sayın Batum.
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Efendim, ben de şunu söyleyeyim sadece: Şimdi, efendim, bu on sekiz yaşta benim de şöyle tereddütlerim var yani parti olarak dışınd.: Biz bunu çok uzun değil, eylül ayında, ekim ayında tartıştık burada. Ben kesinlikle o yüzden BDP’de bir önyargı filan aramıyorum. Bir tek BDP on sekiz olduğunda direndi “on sekiz olsun” dedi. Fakat AKP, sizler hiç o yönde bir şey ileri sürmediniz.
AHMET İYİMAYA (Ankara) – Ben yoktum.
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Zatıaliniz yoktunuz ama diğer arkadaşlar vardılar. Sonra, bir anda Sayın Başbakan söyleyince on sekiz geldi. Ben de bunda çok net olarak… Bu kadar temel bir sorunda, bu kadar farklı bir görüşün ortaya atılmasında, bende hiç kimsenin kafasının arkasındakini okumam, çok da net söylüyorum, BDP’de en ufak bir kafasının arkasındakini okumak gibi bir şeye de yeltenmeyi bile düşünmem ama AKP’nin bunu neden yaptığında soru işaretleri var. Şimdi sonuca da bağlayacağım. Bu geldiğinde, biz bunu partide de tartıştık, on sekiz geldiğinde. Birçok arkadaşla hakikaten baktık, Fransa’da da on sekize düşürdüler yeni seçilme yaşını, Almanya’da şurada burada, bütün bu ülkelerde baktık, hangilerinde on sekiz, hangilerinde daha yukarı yaşlar diye baktık.
Şimdi, burada, Türkiye’de olmayan iki tane temel sorun var. Bunlara, o dönemde Sayın Başbakan bunu dile getirdiğinde çözüm üretip üretmeyeceğinize şöyle baktık: Madem on sekiz olanlar da var, yukarı olanlar da var, acaba buna nasıl bir çözüm ürettiler diye. Sizden gelen bir taslak vardı, bir anayasa değişikliği taslağı vardı, AKP’den gelen; buna baktık -sizin hazırlayanların içinde olmadığınıza inanıyorum ama en azından biliyorsunuzdur- bu geldiğinde bize, iki soruna çözüm üretilmemişti. Şimdi, 4+4+4’le gerçekten bu çocuk, on sekiz yaşında üniversiteye girmeden milletvekili olma gibi bir seçenekle karşı karşıya. Şimdi, şu olabilir: Çocuk istemez “Ben bir mesleğe atılacağım -şimdi bunu bir çözmesi lazım- size ne?” der, sonra kimse ona “Neden üniversite okudun, okumadın” demez veya dönüp “Ama ben milletvekili olacağım.” deyip üniversiteyi bitirdiğinde, 2 dönem milletvekili oldu, 3 dönem oldu, 4 dönem oldu; on altı sene oldu, otuz dört yaşında çocuk ayrıldı, milletvekilliğinden başka hiçbir şeyi yok. Şimdi, bu arkadaş üniversiteyi mi okuyacak? Bir mesleği mi var? Milletvekilliği meslek mi? Buna acaba nasıl bir çözüm üretecekler diyorduk biz, eğitimle hiçbir şey yok buna.
FARUK BAL (Konya) – Üniversiteyi bitirmiş sayılır.
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Bitirmiş sayılır mı diyeceğiz? Bir.
İkinci anayasal sorunumuz şuydu, çok şey de söyleyeyim, bunu aramızda tartıştık çünkü. İkincisi şuydu: Ya peki askerliği ne yapacaklar? Şimdi, Fransa yıllar süren askerliğin zorunlu -bizdeki gibi- hizmet olmasından vazgeçti, “Askerlik profesyonel ordudur, parasını verirsen girer.” dedi bu sisteme geçti. Şimdi, bizde zorunlu askerlik var iken bir çocuk bakkal olmak için bile esnaf bilmem ne odasına kayıt olmak, askerlik kaydı…
AYLA AKAT (Batman) – Evlenmek için.
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Evlenmek için askerlik yaptığı kaydını arar iken, milletvekili olmak için, baktım sizin o ilk taslağa “Askerlik hizmetini yapmış sayılır.” diyor. Ya, sayılır da yani şöyle bir şey olsun hiç olmazsa, dersin ki: “Ertelenir, otuz yaşını geçtikten sonra ertelenmez.” dersin mesela, bir şey dersin.
PROF. DR. YUSUF ŞEVKİ HAKYEMEZ – Hangi taslaktan bahsediyorsunuz Hocam?
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Bize verdikleri taslak, AKP’nin bize on sekiz yaş için verdiği. Şimdi buna da geleceğim yani…
PROF. DR. YUSUF ŞEVKİ HAKYEMEZ – Kanunla ilgili bahsediyorsunuz.
BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Kanun ama Anayasa’da değişiklikte de önermişlerdi o taslakta “on sekiz yaşa indirilir.” diyorlar seçilmede ve buna karşılık da “Anayasa şöyle düzeltilir.” diyorlardı, Anayasa’nın 76’ncı maddesindeki seçilme yeterliliği baktık, yanlış, Anayasa’ya aykırı. Şimdi, burada da bakıyorum askerliği koymamışsınız. Tekrar söylüyorum: BDP’nin son derece şey. “Askerlik zaten zorunlu bir hizmet olmaktan çıksın.” diyor. Ya şimdi bunu açıkça söyleyeceksiniz, biz de ona göre söyleyeceğiz. “Biz askerliğin artık zorunlu olmaktan çıkartılmasını istiyoruz, zaten orada da bu düzenlemeyi getirdik.” O zaman diyeceğiz, kendi içinde tutarlı. Askerlik zorunlu, milletvekilleri için değil ya da bir çözüm üreteceksiniz “Otuz yaşına gelinceye kadar ertelenir, otuz yaşından sonra ertelenmez.” diyeceksiniz, biz de anlayacağız bunu “tamam” diyeceğiz.
Dostları ilə paylaş: |