ÜÇÜNCÜ fasilarafat ve müzdeliFE'de telbiYE



Yüklə 0,56 Mb.
səhifə19/19
tarix27.12.2018
ölçüsü0,56 Mb.
#86768
1   ...   11   12   13   14   15   16   17   18   19

YİRMİ YEDİNCİ BÖLÜM

Abdest aldıktan sonra elbisesine biraz su serpmek veya abdest azalarındaki suyu kurutmak hakkındaki rivayetler; ayrıca, abdest alırken boynunu meshetmek hakkındaki rivayetler de batıldır. Ben de derim ki: Tirmizi'nin Vail'den rivayet ettiği bir hadisde, Resul-i Ekrem'in abdest alırken boynun meshettiği söylenmiştir. Hocalarımız da bunu müstehap görmüşlerdir. Abdest alırken yıkadığı her azada okunacak dualar hakkındaki rivayetler de batıldır. Bu hususta en sağlam rivayet, her azaya başlarken, besmele çekmek rivayetidir. Halbuki Ahmed bin Hanbel, abdestte besmele hakkında hiçbir rivayet sabit değildir, dedi. Fakat bu husustaki rivayetler, hasen rivayetlerdir. Ben derim ki: Bir yandan hasen, bir yandan hiçbir sabit değil, demek, tenakuz olur. Besmeleden bahsemiştir. Yoksa, abdeste başlarken Besmele ile başlamak, Cumhur'a göre sünnet, İmam-ı Ahmed'e göre vaciptir. Ebu Davud'un rivayetinde, abdestisz namaz olamıyacağı gibi Besmelesiz de abdestin olamıyacağı bildirilmektedir. İbn-i Mace de, ikinci fıkrasıyla yetinmişir. Yani Besmelesiz abdest olmaz, kısmını almıştır. Şunu bilmiş ol ki, abdestin bütün teferruatının Resul-i Ekrem'den sadır olması şart değildir. Ondan sadır olmadı diye mekruh veya bid'at olması lazım gelmez. Tanınmış alimler ve gerçek şeyhler, her azaya uygun dualar bulmuş ve bunların abdest esnasında okunmalarını güzel görmüşlerdir. Buna bid'at veya mekruh denemez. Abdesti bittikten sonra şehadet getirerek, "Allahümme'c'alni mine't-tevvabine..." demek hakkındaki hadis ile Takıy bin Muhalled'in Müsned'inde rivayet ettiği "Sübhaneke"llahümme.." hadisi ile abdestten evvel Besmele getirmek hakkındaki hadisi, Sünen ve Müsned sahipleri rivayet etmişlerdir.



YİRMİ SEKİZİNCİ BÖLÜM

Aybaşı adetinin en kısa müddetini üç gün, en uzun müddetini on gün diye tahsis etmek de batıldır. Ben derim ki: Bunun da müteaddid rivayet yolları vardır. Darekutni, İbn-i Adiy ve İbn-i Cevzi gibi zatlar bu hadisi rivayet etmişlerdir. Aslında zayıf olsa da, rivayet yollarının çokluğu hadisi hasen mertebesine yükseltirler. Böyle bir rivayete mevzu demek uygun olmaz.

Kazaya kalmış namaz borcu olan kimsenin bu borcu dururken kıldığı vakit namazı sahih olmaz, diye rivayet edilen hadisin de aslı yoktur. İbrahim-i Harbi, Ahmed bin Hanbel'e bu hadisden sordu. Ahmed bin Hanbel 'de: Böyle bir hadis bilmiyorum, diye cevap verdi. Yine Harbi: Ben de Resul-i Ekrem'den böyle bir rivayet duymadım, dedi. Ben de derim ki: Kaza ile eda arasında tertibi gerektiren bu rivayetten başka rivayetleri bizim imamlar bulmuşlardır.

YİRMİ DOKUZUNCU BÖLÜM

Batıl hadislerin diğer bölümleri:



1- "Nisan'ın çıktığını bana müjdeleyenin Cennet'e girmesine kefil olurum."

2- "Zımmiye eziyet eden, bana eziyet etmiş olur."

Ben de derim ki: Hatib’in İbn-i Mes'ud'dan rivayetinde, "Zımmiye eziyet eden kimsenin kıyamet gününde hasmı ben olurum." buyurulmuştur.



3- "Ramazan orucuna başladığınız ilk gün, Kurban gününüzdür. (Yani, Ramazan'ın ilk günüyle Kurban Bayramı aynı güne tesadüf eder.)"

4- "At üzerinde de olsa, dilenciyi boş çevirmeyin."

Bu iki hadise dair yukarıda izahat verilmiştir.



5- "Dilenci yalan konuşmasa, ona vermeyen felah bulmazdı. " Ukayli, Resul-i Ekrem'den bu hususta bir şey sabit olmamıştır, dedi. Yukarıda buna dair de izahat verilmiştir. Ayrıca, güzel yüzlerden hayır ve bereket talebi, cömertlerin Cennet'e girecekleri ve Allah'a yakın oldukları, cimrilerin de uzak olduklarına dair rivayetlerin asılları yoktur. Ben de derim ki: Bu husustaki hadisi, Tirmizi Ebu Hüreyre'den, Beyhaki Cabir'den ve Taberani Aişe'den rivayet etmişlerdir.

6- "Cariye edininiz, onlar iyidirler." gibi rivayetler ile bekarlığı öven hadislerin de aslı yoktur. Ben derim ki: Ebu Ya'la Huzeyfe'den merfu olarak "200 tarihinde hayırlınız, çoluk çocuğu olmayıp pratik olanlarınızdır." şeklinde rivayet edilmiştir. Sehavi de, bu ma'nada daha pek çok hadisler olduğunu söylemiştir, Mesela:

1- Haris bin Usame, İbn-i Mes'ud'dan merfu olarak rivayetinde: "İnsanlar öyle bir zamana gelecek ki, o zamanda bekar kalmak onlara helal olacaktır."

2- Deylemi'nin Huzeyfe bin el-Yemani'den merfu olarak anlattığı; "Hicri 160 yılından sonra, kadınlarınızın hayırlısı, döl getirmeyenleridir." "54 yılından sonra da, evladlarınızın hayırlısı, kız çocuklarınızdır" rivayetleridir.

3- Tirmizi Ebu Umame'den merfu olarak; "Benim katımda en çok gıptaya şayan olan dostum, vücudu hafif ve külfetli olmayan kimsedir..." Bu rivayeti ayrıca, Beyhaki Zühd'ünde, Hakim de Müstedrek'inde zikretmişlerdir. Şamlılara göre, bu isnad sahihtir. Ayrıca İbn-i Mace de, bunu başka bir yol ile, Ebu Umame'den rivayet etmiştir. Bu rivayeti te'yid eden, Hatib ve diğerlerinin İbn-i Mes'ud'dan merfu olarak rivayet ettikleri; "Allah bir kulu sevdiği vakit, onu, yalnız kendisiyle başbaşa bırakarak aile gailesinden korur." hadisi ile, Deylemi'nin Enes'den merfu olarak rivayet ettiği; "Öyle bir zaman gelecek ki, o zamanda insanların ağaç, kedi ve köpek gibi şeyleri yetiştirmekle uğraşmaları, evlat yetiştirmelerinden daha hayırlıdır." hadisidir.

Sedir ağaçlarını kesmemek hakkında rivayet edilen hadisler de, Ukayli ve Ahmed'e göre, sahih değillerdir. Ben de derim ki: Ebu Davud ve Ez-Ziya Abdullah bin Habeşi'den sahih sened ile, "Sedir ağacını kesen kimseyi Allahu Teala yüzüstü Cehennem'e düşürür.", "Deylemi'nin de Hz. Ali'den merfu olarak, "Ağaçların en iyisi sedir ağacıdır." şeklinde rivayetleri vardır.

Aslı olmayan diğer bazı rivayetler: Mercimek, pirinç, bakla, patlıcan, nar, üzüm, göynük, hıyar, kavun, karpuz, ceviz, peynir ve keşkülü öven hadislerdir. Bu hususlarda bir risale tertip edilmişse de, hiçbirinin aslı yoktur. Buna dair en sağlam rivayet, "Dünya ve ahiretin en makbul yemeği ettir." hadisi ise de, Ukayli'ye göre bu da sahih değildir. Bu hususa dair yukarıda izahat geçmiştir. Ayrıca, eti bıçak ile kesmemek hakkındaki rivayet de doğru değildir. Bizzat Resul-i Ekrem'in bıçak ile et kestiği sabittir. Sokakta yememek hakkındaki rivayetler de doğru değildir. Yalnız mideyi temizlemesi için aç karnına karpuz yenmesine dair, İbn-i Asakir'in bir rivayeti vardır. Bu rivayetin, şaz olduğunu da kabul etmiştir ki, buna göre mevzu olmadığı anlaşılır.

"Kına" hakkındaki rivayetlerin hiçbirisi sahih değildir. Bu hususta en sağlam rivayet Tirmizi'nin rivayet ettiği, "Dört şey peygamberlerin sünnetindendir. Misvak, güzel koku ve kına." hadisidir. Hocamız, bunun bir rivayet hatası olduğunu söylemiştir. "Bu da, (Hına) ve (Hıytan) kelimelerinin Arapça yazılışlarıyla birbirine benzemelerinden doğan bir hatadır." dedi. Ben de derim ki: Yazılışların benzemesinden meydana gelmiş bir yanlışlık olduğunu açıklamak hatalı olur. Çünkü hadisler, yazıyla değil, ağızdan ağıza ezberleniyorlardı. Aynı zamanda, sakalı kınayla boyamak hakkındaki rivayet de sahihtir. Ayrıca, Taberani ve Hatib'in İbn-i Ömer'den merfu olarak, "Cennet halkının en güzel kokusu kınadır." rivayetleri de vardır. Akik yüzüğü takınmak hakkındaki rivayetler de sahihtir. Rü'yayı kadınlara anlatmamak ve gayr-ı meşru olarak doğan çocukların Cennet'e girmeyeceklerine dair rivayetler de sahih değildir. Hele bu son rivayet, "Kimse kimsenin günahını yüklenmez." mealindeki ayete muarızdır. Ben de derim ki: Hadis doğru olduğu takdirde ayete muarızı olmaz. Çünkü Ahmed, Ebu Davut, sahih sened ile, Hakim ve Beyhaki de Ebu Hüreyre'den, "Veled-i zina üç kötünün biridir: Ana, baba ve kendisi." rivayet ettikleri hadis, hasen ve ma'nası sahihtir. Yine Taberani ile Beyhaki de Ebu Hüreyre'den, "Veled-i zina üç kötünün biridir: Ana, baba ve kendisi." rivayet ettikleri hadis, hasen ve ma'nası sahihtir. Yine Taberani ile Beyhaki İbn-i Abbas'dan,..." ...O da, anne ve babasının yolunda olursa..." cümlesini ziyade etmişlerdir. Cennet temizdir. Cennet'e pis nefisler giremez, oraya ancak temiz olanlar girerler. Halbuki bu çocuk, gayr-ı meşru temas neticesinde pis sudan meydana geldiği için, anne ve babasının değil, kendi pisliğinin cezasını çeker.15

"Fasık'ın kusurlarını söylemek gıybet değildir." hadisi de bunlardandır. Darekutni ve Hatib, birçok rivayetleri olan bu hadisin batıl olduğunu söylemişlerdir. Ben de derim ki: Taberani, zayıf sened ile Muaviye bin Hayde'den bu hadisi rivayet etmiştir. Bunu te'yid eden, "İnsanların şerrinden korumak için, kötü adamın kötülüğünü anlatın." mealinde birçok rivayet yolları vardır.

Asılsız hadislerden birisi de, pireye sövmekten men' etmek hakkındaki hadistir. Ukayli bu hususta Resul-i Ekrem'den sahih bir rivayetin olmadığını söylemiştir. Ben de derim ki: Bu onun garip bir görüşüdür. Zira Ahmed, Bezzar ve Edeb'de Buhari, ayrıca Taberani'nin Enes'den rivayetlerinde; Resul-i Ekrem bir adamın pireye sövdüğünü duyunca, "Ona sövmeyin, o bir peygamberi sabah namazına uyandırmıştır." buyurdu. Satranç oyununun mübah veya haram olmasına dair rivayetlerin hepsi yalandır. Onu Sahabe-i Kiram men etmişlerdir. (Buna dair söz, yukarıda geçmiştir) Dininden döndüğü için kadının öldürülmeyeceğine dair rivayetin de aslı yoktur. Ben de derim ki: Resul-i Ekrem, kadınları öldürmekten nehyetmiştir. "Kendisine hediye verilen kimsenin yanında bulunanlar o hediyeye ortaktırlar." rivayetinin de aslı yoktur. (Buna dair izahat yukarıda geçmiştir.) Abdurrahman bin Avf'ın emekliyerek ve zıplayarak Cennet'e gereceğine dair rivayetin de aslı yoktur. Abdal, Kutup, Gavs, Nukeba, Nüceba ve Evtat gibi terimlerinin hiçbirinin aslı yoktur. Batıl ve uydurma şeylerdir. Bu hususta en sağlam rivayet, İmam-ı Ahmed'in münkatı olarak rivayet ettiği, "Şam halkına sövmeyin, zira onlarda Abdallar vardır. Biri ölünce başka birisi onun yerine geçer." hadisidir ki, bu da sahih değildir. Ben de derim ki: Hem merfu ve hem de Sahabe ve Tabiin'e mevkuf olarak bu hususta birçok rivayetler vardır. Suyuti bunları müstakil bir risalede toplamıştır.

Namazda, rüku ederken elleri kaldırmanın men'ine dair rivayet edilen hadislerin de aslı yoktur. Nitekim, İbn-i Mes'ud'dan rivayet edilen bir hadiste: Ben Resul-i Ekrem'in ardında nice namazlar kıldım, yalnız birinci tekbirde ellerini kaldırır, diğerlerinde kaldırmazdı." hadisi gibi, İbn-i Mübarek, Resul-i Ekrem'in rükua gittiği vakit, ellerini kaldırdığına dair Salim'in rivayet ettiği hadis sabittir. Fakat, İbn-i Mesud'un bu husustaki rivayetleri sabit değildir, dedi. Ben de derim ki: İbn-i Mesud'un hadisini Ebu Davud ve Tirmizi rivayet etmişler ve Tirmizi hasen olduğun söylemiştir. Ayrıca, aynı hadisi Nesei de İbn-i Mübarek'den rivayet etmiştir. Artık bunun aksine olarak İbn-i Mübarek'den gelen rivayetin değeri kalmaz. Bu hususta Evzai ile Ebu Hanife'nin münazaraları da meşhurdur. Tahavi ve Beyhaki, sahih sened ile Esved'den Ömer bin el-Hattab'ın, Tahavi'de Hz. Ali'nin yalnız iftitah tekbirinde ellerini kaldırıp başka yerde kalmadıklarını rivayet etmişlerdir. Buna benzer daha birçok rivayetler vardır.

Yine aslı olmayan rivayetlerden birisi de, "Kıyamet günü insanlar babaları tarafından değil, anneleri tarafından çağırırlar." hadisidir. Bunu, "İmamlarıyla çağırılırlar." şeklinde rivayet edenler vardır ki, bu rivayet Kur'an'a uygundur. Anneleriyle çağırılırlar, diyenler üç sebep gösterirler. Birisi, İsa (A.S.) a hürmet, diğeri Hasan ve Hüseyin'in ana tarafının faziletli olması, üçüncüsü de veled-i zinaların mahcub olmamalarıdır. Beğavi böyle anlatmışsa da, bu rivayet sahih hadislere uymaz. Buhari, babalarıyla çağırılacaklarını söylemiştir.

Uydurulan yalan hadikslerden birisi de; "Resul-i Ekrem'in sema' ve raksederek omuzundan ridasının düşmüş olmasına...." dair rivayettir. Uydurana Allah lanet etsin.

Ayrıca, "taşa da hüsnü zannetsen mükafat alırsın." rivayeti de putperestlerin uydurmasıdır. "Fukara ile yemek yiyiniz. Kıyamet günü onların Allah katında mevkileri vardır." rivayeti de uydurmadır. Ben de: Öyle değildir, derim. Bu hususa dair tafsilat geçmişir. Yine, "Aşkını gizleyip ölenler şehid olur." rivayeti de uydurmadır. Ben de doğru olduğunu söylerim ki, buna dair açıklama yukarıda geçmiştir.

"Mağfiret edilmiş kimseler ile bir arada yiyenlerin günahları bağışlanır." rivayetinin de aslı yoktur. Esasen bu rivayetin dayanağı bir rü'yadır. Rü'ya ile hadis isbat edilmez.

"Tırnaklarını karşılıklı kesenler göz ağrısı görmezler." Aslı yoktur.

"Namazda iken annen çağırırsa icabet et, baban çağırırsa icabet etme." Rivayeti de yalandır. Ravisi olan Abdulaziz bir çok yalan hadisler uydurmuştur.

Humeyd'in Cabir'den (Et-Tehiyyatü) nün evvelinde Besmele okunması hakkındaki rivayeti de yalandır. Humeyd için, kimisi değersiz bir adam, kimisi de yalancı olduğunu söylerler. Ben de derim ki: Bu duruma göre rivayetin mevzu değil, zayıf olması gerekir. Çünkü, Taberani'nin de İbn-i Zübeyr'den merfu olarak bu hususta rivayeti vardır. Allamei Cezeri, bu husustaki rivayetin doğru olduğunu kabul ederek, bu hadisi kitabına almıştır.



Bütün bu hadislerin uydurma oldukları kendiliklerinden anlaşılır.



1 Aliyyu’l-Kari, Mevzu Hadisler, İlim Yayınları: 21.

2 Aliyyu’l-Kari, Mevzu Hadisler, İlim Yayınları: 21-23.

3 Aslında bunlar birer fıkhi terimdir. Muhakale, başağındaki buğdayı takdir edilen misali ile satmak demektir.

Müzabene de, dalındaki yaş hurmayı kendi ağırlığında takdir edilen kuru hurma ile satmaktır. Fıkıhta bunlara dair hükümler vardır. Lakin vaiz efendi kusura bakılmazsa bugünkü bazı lafcılar gibi bu ahkamından habersiz idi. (M. Yaşar Kandemir)

4 Udeba: Şeriat, hizmet ve hak edeblerinde bulunanlardır. Nukaba: Göklerde saklı olan şeyleri çıkarabilenlerdir. Bunlar 300 kişidir. Nüceba: Bunlar da 40 kişidir. Başkalarının ağırlıklarını yüklenir, onların haklarında tasarruf ederler. (M. Yaşar Kandemir)

5 Ben de derim ki: İnsanın şerefi, düşünüp konuşmasındandır. Kelam sayesinde meleklerden üstün dereceyi almıştır. O halde mubah sözler de olsa konuşması sükutundan iyidir (M. Yaşar Kandemir).

6 Ben de derim ki; Her ne suretle olursa olsun dilenciliğin bir zillet olduğu doğrudur. Ancak yola çıkmış, harçlığını kaybetmiş olanın veya parası ile yemek verilmesi mutad olmıyan yerlerde yemek istemekte mahzur yoktur. (M. Yaşar Kandemir)

7 Mi'rac veya bir bozgun günüdür.

8 Danik, dirhemin altıda biridir.

9 Bununla beraber firar düşmanla karşılaşıp şiddetli dayanışmadan sonra olur. Bu son fıkraya ben i'tiraz ediyorum. (Firar) denebilmek için mutlaka düşmanla karşılaştıktan sonra olması şart değildir. Çünkü (sizden kaçtım) ayet-i celilesi meydandadır. Hazret-i Musa arandığını duyunca hiç kimse ile karşılaşmadan tabana kuvvet firar etmiştir. Ancak bu firar, peygamber olmadan önce idi. (M. Yaşar Kandemir)

10 Zaten dalalet olan adetteki bid'atler değil, ibadetteki bid'atlerdir (M. Yaşar Kandemir)

11 Tıpkı bizim Hacı Bayram Camiindeki makara çevirmeler gibi. (M. Yaşar Kandemir)

12 Kim ne derse desin yukarıda anlatıldığı gibi, böyle bir dağın aslı ve astarı yoktur. (M. Yaşar Kandemir)

13 Kim ne derse desin yukarıda anlatıldığı gibi, böyle bir dağın aslı ve astarı yoktur. (M. Yaşar Kandemir)

14 Resul-i Ekrem zamanında ne Şam'ın mescidi ve ne de minaresi vardı. Her ne kadar, kelam kitaplarında böyle rivayetler varsa da, İsa Aleyhisselam'ın bu minareye ineceğini acaba kim söylemiştir? Ne olaydı bunu bileydik? Mevzu hadisleri ayıklarken böyle şüpheli şeyleri Aliyyü'l-Kari "Ben de derim ki.." sözü ile ilave etmese çok daha iyi yapardı. (M. Yaşar Kandemir)

15 Bu rivayet yerinde değildir. Bir çocuk, kimden ve ne suretle doğarsa doğsun, küçük yaşta ölürse veya büyüdükten sonra iman ederse, yine Cennetliktir, Çünkü istisnasız olarak her çocuk Müslüman doğar. (M. Yaşar Kandemir)

Yüklə 0,56 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   11   12   13   14   15   16   17   18   19




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin