ONSEKİZİNCİ BÖLÜM
Habeşileri ve Sudanlıları yeren hadisler. Mesela:
1- "Bırakın şu Sudanlıları, o siyah derilileri ancak yiyip içmeği ve münasebette bulunmayı bilirler."
2- "Zenci'nin karnı doydu mu gözü zinada; acıktığı vakit de hırsızlıkta olur." Ben de derim ki: Bu hadisi İbn-i Adiy, zayıf sened ile Aişe'den rivayet etmiştir. Ayrıca bu hadiste, cömertlik ve kahramanlıklarından da bahsedilir.
3- "Zencilerden sakının. Zira onlar çirkin yaratıklardır."
4- Resul-i Ekrem, bir yerde bir sofra gördü ve, "Bu yemek kimin için hazırlandı?" diye sordu. Habeşiler için hazırlandığı söylenince Resul-i Ekrem, "Onlara yedirmeyin, zira onlar acıkınca gözleri hırsızlıkta, doyunca da gözleri zinadadır." buyurdu.
Türkleri (hadım edilmiş) insanları ve köleleri yeren hadisler de bunlar gibi uydurmadır. Mesela:
1- "Allahu Teala burulmuş insanlarda hayırı murad edeydi, onlardan ibadet eden evlad meydana getirtirdi." (Buna dair izahat geçmiştir.)
2- "Ahir zamanda insan oğlunun malik olduğu şeylerin en kötüsü kölelerdir." Ben de derim ki: Camiu's-Sağir'de olduğu gibi, bunu Ebu Ya'la la-beis sened ile İbn-i Ömer'den rivayet etmiştir.
3- "Habeşiler size dokanmadıkça siz de onlara dokanmayın. Zira Ka'be'nin hazinelerini iki baldırı çıplak karabacaklı Habeşi çıkaracaktır." Bu hadisi Ebu Davud ve Hakim Müstedrek'inde İbn-i Ömer'den rivayet etmişlerdir.
4- "Size dokunmadıkça Türklere dokunmayın. Zira benim ümmetimi ilk soyacak olan onların melikeleridir. Bunlar, Kantura neslindedirler." Camiu's-Sağir'de olduğu gibi, bunu da Taberani, İbn-i Mes'ud'dan rivayet etmiştir. Kantura, Halil-i İbrahim'in cariyelerindendir. Nihaye'de yazıldığı gibi, Türk ve Sin adında evladları olmuştur.
ONDOKUZUNCU BÖLÜM
Hadisin batıl olduğunu ifade eden, karinelerin bulunmasıdır. Mesala:
Hayber hakkından cizyenin kaldırılmış olduğuna dair rivayet gibi. Bu rivayet, 10 yönden batıldır.
1- Burada Sa'd bin Muaz'ın şehadetinden bahsedilmektedir. Halbuki Sa'd bundan önceki Hendek muharebesinde ölmüştür.
2- Yine bu rivayette, Muaviye bin Ebu Süfyan şöyle yazdı, denilmektedir. Halbuki Muaviye, fetih senesinde Müslüman olmuştu.
3- Aslında o zaman Araplar arasında cizye bilinmiyordu. Tebük yılında nazil oldu ve ilk olarak cizyeyi Resul-i Ekrem Necran hıristiyanlariyle Yemen yahudilerine yükledi. Medine yahudilerine cizye yüklemedi. Çünkü onlar, Resul-i Ekrem ile cizye nazil olmadan önce muahede etmişlerdi. Sonra muahedeyi bozdukları için öldürülenleri öldürüldü, diğerleri de Hayber ve Şam'a gittiler. Resul-i Ekrem, Hayberliler ile musaleha ettiği vakit, yine cizye yoktu. Sonradan cizye ayeti nazil oldu, fakat onlar eski muahede üzerine kaldılar. Cizyeyi önceden musaleha, akdetmediği kimselere vurmuştur ki, Hayberlileri de şüpheye düşüren burasıdır.
4- Yine bu rivayette onlara, ağır ve parasız işçilik yaptırılmadığından bahsedilmektedir. Halbuki Resul-i Ekrem zamanında bunların hiçbiri yoktur.
5- Resul-i Ekrem, Hayber halkıyla aslında bir muahede yapmamıştır. Ancak, size dilediğim muameleyi tatbik ederim, buyurmuştur. Bu durum karşısında hangi cizyeyi kaldırmış oluyor? Çünkü onlara zaten ebedi bir emniyet verilmemişti.
6- Gerçekte bir cizye kaldırma olayı olsa, bunu herkesin nakletmesi gerekirdi. Halbuki Sahabe, Tabiin ve hadis alimlerinden hiçbirinin böyle bir şeyden haberleri olmayıp yalnız yahudilerin bunu iddia etmiş olmalarıdır.
7- Hayberliler cizyeyi kaldırmayı gerektirecek iyi bir harekette de bulunmadılar. Müslümanlar ile savaştı. Sahabeyi öldürdü. Resul-i Ekerm'i zehirledi ve düşmanlarını onunla harbe teşvik ettiler. Bu iltifata nereden mazhar olacaklardı?
8- Resul-i Ekrem, bu anlattıklarımıza yaklaşmayan Yemen ve Necranlılardan bile cizyeyi kaldırmadığı halde, küfürlerinde inat ve husumetlerinde son haddine varan Hayberlilerden cizyeyi neden kaldıracaktı? Küfür ve husumetin şiddeti nisbetinde ukubet ve cezanın da artması gerekirken cizyenin, kaldırılması nasıl düşünülebilir?
9- İddia ettikleri gibi şayet Resul-i Ekerm onlardan cizyeyi kaldırmış olsa, onların da düzelmiş olmaları gerekirdi. Ve buna göre, onları memleketlerinden sürüp çıkarmaya lüzum kalmazdı. Birbirine zıd olan bu şeyler, bir arada nasıl düşünülebilir?
10- Bu iddia doğru olsa, Sahabe ve Tabiin bunlardan cizye almakta ittifak etmez, belki Hayber halkını istisna ederlerdi. Halbuki, Şeyh Ebu Hamid, Kadı Ebu Tayyib, Ebu Ya'la ve diğerleri, bunun uydurma bir yalan olduğunu kesin olarak söylemişler, Hatib-i Bağdadi de yalan olduğunu birçok yönlerden isbat etmiştir.
YİRMİNCİ BÖLÜM
Bu bölüm bu hususta külli kaideler beyanındadır.
Güvercin hakkında rivayet edilen hadislerin hiçbiri sahih değildir. Mesela:
1- "Güvercin bakmak Resul-i Ekrem'in hoşuna giderdi."
2- "Resul-i Ekrem yeşilliğe, turunç ve ağaç kavununa ve kızıl güvercine bakmaktan hoşlanırdı. "Ben de derim ki: Taberani, İbn-i Sünni ve Ebu Nuaym Kabeşe'den, yine İbn-i Sünni ve Ebu Nuaym Ali'den ve yine Ebu Nuaym Aişe'den, "Resul-i Ekrem turunç ve kızıl güvercine bakmaktan hoşlanırdı" diye rivayet etmişlerdir. Yeşilliğe ve akar suya bakmaktan hoşlandığını da rivayet etmişlerdir.
3- Yalnızlıktan Resul-i Ekerm'e şikayette bulunan bir kimseye Resul-i Ekrem, "Güvercin bulundursanız hem onunla eğlenir, hem de yumurtasından faydalanırdınız." demiştir.
4- "Kanadı kesik güvercinler bulundurunuz, zira onlar çocuklarınızdan cinleri uzaklaştırır." Ben de derim ki: Bu hadisi Şirazi, Hatib ve Deylemi İbn-i Abbas'dan ve İbn-i Adiy Enes'den rivayet etmişlerdir. Zekeriye bin Yahya diyor ki: Ebu'l-Buhteri, Harunu Reşid'in huzuruna girdi. Harunu Reşid güvercin uçuruyordu. Buhteri'ye, güvercin hakkında bir rivayet biliyor musun, diye sordu. Buhteri; evet, Hişam babasından, o da Hz. Aişe'den rivayetinde, "Resul-i Ekrem güvercin uçururdu." dedi. Bunun üzerine Reşid Buhteri'yi yanından kovdu ve Kureyş'den olmayaydı ben bunu kadılıktan azlederdim, dedi. Ben de derim ki: Bu boş bir mazerettir. Zira yalan söylediği ve hele Resul-i Ekrem'e yalan isnadında bulunduğunu kesin olarak bildikten sonra, adaletten sakıt olmuş ve azledilmeyi haketmişti. Diğer bir rivayette, senin bu sözün yalandır dedi ve bu yalana sebep olan güvercini de öldürdü. Güvercin hakkında en sağlam rivayet; Resul-i Ekrem bir adamın güvercin peşinde dolaştığını görünce,
"Şeytanın peşinde dolaşan şeytandır." buyurmasıdır. Ben de derim ki: Bu rivayet Askalani'nin de dediği gibi mevzu değil, belki hasen bir rivayettir. Çünkü bunun şahitleri de vardır.
Dostları ilə paylaş: |