Mevzu Hadisler:
1) “Tabebetin son noktası dağlamaktır."
Bu hadis değil, İbn-i Debi-i Yemani'nin "Muhtasar-ı Makaasıd" adlı eserinde söylediği sözüdür. Askalani"nin de dediği gibi. Araplar arasında meşhur bir darb-ı mesel halindedir.
2) “Allahu Teala'nın Kitabından bir ayet Muhammed ve alinden hayırlıdır."
Askalani, aslını bulamadım, dedi.
3) “Peygamberler öncü, fakihler efendi. Bunlar ile oturmak ziyadeliktir."
Hulasa'da anlatıldığı gibi mevzu'dur.
4) “İmam-ı A'zam, ümmetimin ışığıdır."
Hadis alimlerinin ittifakı ile mevzu'dur.
5) “Allahu Teala ancak kendi Kitabınının doğru olmasını kabul eder."
Sehavi; böyle bir hadis bilmiyorum diyor.
6) “Abdallar Velilerdendir."
Muhtelif ifadeler ile merfu olarak Enes’den rivayet edilmişse de İbn-i Debi’nin anlattığına göre hepsi zayıftır. İbn-i Salah’ın rivayetinde, abdallar hakkında en kuvvetli rivayet Hazret-i Ali’nin: “Abdallar Şam’da bulunur.” sözüdür. Udebâ, nücebâ, nukabâ tabirlerine gelince bunlar da bazı tarikat şeyhlerinin terimleridir.4 Hadiste böyle bir şey sabit değildir. Ben de derim ki: Zerkeşi Ahmed’in Müsned’inde Ubade b. es-Samit’in merfu olan rivayetinde “Bu ümmetin abdalları 30 kişidirler. Onlardan biri öldüğü vakit Allah Teala yerine başka birini geçirir.” Bu hadis hasendir ve Hilye’de İbn Mesud hadislerinden de deli vardır. Suyuti de “el-Ukubat ale’l-Mevzuat” adlı eserinde açıkladığı gibi bu hadisin daha bir çok şahidleri var, demiştir ve sonra da, bunu müstakil bir risale olarak kaleme aldığını ilave etmiştir.
7) “Yoksullara yedirin. Zira Kıyamet günü onlarda üstünlük vardır. Kıyamet günü geldiği vakit bir münadi: hayatta birbirinize nasıl özür diledinizse şimdi gidin fakirlere özür dileyin, diye nida eder.”
İbnu’d-Debi’nin anlattığına göre: Askalani, bunun aslının olmadığını, Sehavi: bu anlamda daha bir çok rivayetler anlatıp hepsinin batıl olduğunu söyledikten sonra Zehebi, İbn Teymiyye ve diğerlerinin de bu hususta geçmiş hükümleri olduğunu anlatmıştır. Ben de derim ki: Üstadımız Hafız Celaleddin-i Suyuti diyor ki: Bu hadisin başını Ebu Nuaym Hilye’de, Ebu Musa’dan rivayet etmiştir. O da: “Yoksulları yedirin. Zira onlar Kıyamet günü mevki sahipleridir.” şeklindedir.
8) “Soğuktan korunun. Zira kardeşiniz Ebu’d-Derda’nın ölümüne sebep olan odur.”
Sehavi, bu hadisin aslı olmadığını ve şayet aslı varsa te’vile muhtaç olduğunu söylemiştir. Çünkü Ebu’d-Derda Rasul-i Ekrem’den çok sonra ölmüştür. Menufi: Bunun te’vili mümkündür. Rasul-i Ekrem bir mucize kabilinden istikbalde muhakkak olacak bir şeyden mazi ile haber vermiş olabilir, dedi.
9) “Afetlerden sakının ve korunun.”
Sehavi, bu ifade ile bulunamamıştır, dedi.
10) “Töhmet yerlerinden sakının. Dedikoduya sebep olacak şeylerden uzaklaşın.”
Bu Hazret-i Ömer’in: “Töhmet yollarına giren töhmet altında kalır” sözünün anlamıdır. Haraiti, Mekarim-i Ahlak’a merfu olarak Ömer’den şu ifade ile rivayet etmiştir. “Töhmet yerlerinde bulunan kimsenin, kendisine kötü sanıda bulunanı yermeye hakkı yoktur.”
11) “İyilik ettiğin kimsenin kötülüğünden sakın.”
Sehavi: bunu hadis olarak bilmiyorum. Eskilerden birinin sözü olmak ihtimali vardır, dedi. Dinyuri’nin “Mücalese”sinde Hazreti Ali’den mevkuf olarak: “Kerem sahibi kimselere saygı gösterildiği vakit yumuşar ve tevazu gösterir. Fakat düşük kaliteli olanlar taltif edildikleri vakit katılaşır, böbürlenirler.
12) “Solgun çehrelerden sakının. Zira o, hastalık veya uykusuzluktan değilse müslümanlara karşı kalbinde kin ve çekememezliktendir.”
Hadisi Deylemi Müsned’inde İbn-i Abbas’dan rivayet etmiştir. Askalani aslını bulamadığını ve her ne kadar İbn-i Kayyım Tıbb-ı Nebevi’de bunu zikrettiyse de senedsiz olduğunu söylemiştir.
13) “Hızır ve İlyas’ın her sene hac mevsiminde buluştuklarına dair rivayet edilen hadis.”
Hafız Askalani: Bu hususta hiçbir şey sabit değildir, dedi. Ben de derim ki: herhalde bu husustaki rivayetlerin hiçbiri sahih değil demek istemiştir. Yoksa Suyuti’nin anlattığına göre: Ukayli ve Darekutni, İfrad’ında ve İbn-i Asakir de İbn-i Abbas’dan rivayetlerinde Rasul-i Ekrem: “Hızır ile İlyas her sene Hac mevsiminde buluşur ve birbirinin başını traş ederler. Sonra dua ederek ayrılırlar.” buyurmuştur.
14) “Toplanın ve ellerinizi kaldırın. Biz de toplandık ve ellerimizi kaldırdık. Sonra üç kere: Allah’ım, müslümanlara mağfiret eyle ki, Kur’an-ı kerim gayb olmasın. Ulemayı aziz et ki, din kaybolmasın.” dedik.
Bu hadis mevzudur. Yine bunun gibi “Allah’ım, müslümanları mağfiret eyle, ömürlerini uzat ve kazançlarını bereketlendir.” rivayeti de, Leali’de anlatıldığı gibi mevzudur.
15) “Rasul-i Ekrem’in anne ve babasını diriltmesi hakkındaki rivayetler”
İbn-i Dıhye’nin de dediği gibi mevzudur. Bu hususta müstakil bir risale te’lif ettim.
16) “Ümmetimin (dini meselelerdeki) ihtilafı (mezhep farkları) rahmettir.”
İmamların çoğu bunun aslı olmadığını zannettiler. Fakat Kurtubi “Garibu’l-Hadis”de istitraden zikretti ve kendi kanaatine göre aslı olduğunu bildirdi. Ayrıca Suyuti de Nasr-ı Makdisi'nin "Kitabü'l-Hibe"sinde ve Beyhaki "Risale-i Eş'ariyye"de senedsiz zikretti. Ayrıca Halimi ve Kadi Hüseyin, İmamü'l-Haremeyn ve diğerleri de hadisi zikrettiler. Bazı hafızlar belki bize vasıl olmayan bazı kitaplarda yazılmış olur dediler. Her şeyi Allah bilir. Ayrıca Zerkeşi de Nasru'l-Makdisi Kitabü'l-Hibe" de merfu' olarak, Beyhaki de Medhal'inde, Kasım b. Muhammed'den ve Ömer b. Abdül'a-Aziz'den: "Muhammed'in Ashabının ihtilaf etmemesi beni sevindirmez, zira onlar ihtilaf etmeseydi ruhsat olmazdı."
Suyuti diyor ki: Bu rivayet ahkamda ihtilaflarına delalet etmektedir. Bazıları da: San'at ve benzeri işlerde ihtilaftır. Bunu da bir cemaat anlatmıştır. Murad ettiği işlerde kullarını çalıştıran Allahu Teala'yı noksan sıfatlardan tenzih ederim. Müsned-i Firdevsi'de Cübeyr yolu ile Dahhak ve İbn-i Abbas'dan merfu olarak rivayetlerinde: "Ashabımın ihtilafı sizin için rahmettir." İbn-i Sa'd Tabakat'ında Kaasım b. Muhammed'den; "Muhammed salla'llahu aleyhi vessellem'in Ashabının ihtilafı insanlar için rahmettir." rivayetleri vardır. Ben derim ki: Bundan anlaşılan, diğer ümmetlerin ihtilafı zahmet ve azabdır. Lafız bakımından her ne kadar ayrı olsa da ma'na bakımından bunu te'yid eden; "Ümmetim sapıklık üzerine toplanmaz, ittifak etmez" hadisidir. Hadisi İbn-i Ebi Asım "Es-Sünne" de Enes'den rivayet etti. Ayrıca Tirmizi de İbn-i Ömer’den; "Bu ümmet asla dalalet üzerinde toplanmaz, Allah'ın kudreti topluk iledir." Yine Ahmed Müsned'inde ve Tabarani Kebir'inde Ebu Nasr el-Gıfari'den merfu' olarak rivayet ettiği hadisde "Ümmetimin dalalet üzerine toplanmamasını Rabbimden istedim. Rabbim de bunun kabul buyurdu." dedi.
17) “Kadınları Allahu Teala geride bıraktığı gibi siz de geride bırakın."
Hidaye kitabında, hadis meşhurdur, denilmiştir. İbn-i Humam, meşhur olamsı şurada dursun merfu olduğunu da kabul etmez. Sahih olan İbn-i Mes'ud'a merfu' olmasıdır. Yani ancak oraya dayanır ve yukarı geçmez.
18) “Sünneti gizli ve düğünü i'lan edin."
Sehavi; birinci fıkrasının aslı yoktur, dedi. Çünkü çocuğun sünnetini i'lan hakkında da hadisler varid olmuştur.
19) “Dünyayı yıkmayı murad ettiğim vakit, önce Beyt'imi (Ka'beyi) yıkarım. Sonra da diğer dünyayı yıkarım."
Iraki aslı olmadığını söylemiştir.
20) “Allahu Teala birinci kat göğe inmek istediği vakit bizatihi Arşından iner."
Deccal gibi birinin uydurmasıdır.
21) “Yediğiniz vakit yemekten artırın."
Hadisi Sehavi rivayet etti ve hakkında yorumda bulunmadı. Fakat İbn-i Debi' diyor ki: Buhari'deki, Resul-i Ekrem südün son damlasını içtiği ve yemek kabını sıyırdığı rivayeti bunu reddeder. Ben de derim ki: "Artığı kalmayan yemek ve suda hayır yoktur." hadisi ile: "İçtiğiniz vakit sudan artırın, yani bardakta bir miktar kalsın." hadisi buna uygun düşer. Birinciyi İyaz, ikinciyi de İbn-i Esir zikretmiştir. Bunları te'lif etmek de mümkündür. Sonuna kadar bitirmek caiz olduğu gibi başkasına faydası dokunmak için bir miktar bırakmak daha efdaldir. Zaten bu gayeyi taşmazsa (dökülüp kaybolacağından) son lokmaya kadar bitirmek efdaldir. Nitekim, bir mikdar bırakın veya tamamen bitirin şeklinde rivayetler vardır.
22) “Ey Muaz, Yemen'e gittiğin vakit oradan sür'atle geç, zira orada iri ve kara gözlü güzeller vardır."
Sehavi hadis olduğun bilmediğini, Menufi de bunun mevzu' olmasıyla hükmetmek daha doğru olacağını söylemiştir.
23) “Talebe hocasının karşısında oturduğu vakit Allahu Teala yetmiş rahmet kapısı açar, hocanın önünden yeni doğmuş gibi günahlarından çıkmış, sıyrılmış olduğu halde kalkar, öğrendiği her harfe altmış şehid sevabı yazılır ve her sözüne Allahu Teala bir senelik ibadet sevabı verir."
24) “Yemek ile akşam namazı hazırlandığı vakit, yemeği namaz üzerine takdim ediniz, önce yeyiniz ve sonra kılınız."
Iraki, hadis kitaplarından bu ifade ile aslı olmadığını söylemiştir. Buhari ile Müslim'de hadisin aslı şöyledir: "Yemek hazırlandığı ve akşam ezanı da okunduğu vakit, önce yemeği yeyin." şeklindedir.
25) “Salihler anıldığı vakit Ömer'i hatırlayınız ve onu sevmeye koşunuz."
"İkmal" de İyaz, Kurtubi ile İbn-i Esir, İbn-i Mes'ud'un sözü olarak rivayet etmişlerdir. "Zehire" de ezan bahsinde Iraki'nin sözünden anlaşılan hadis olmasıdır. Belki de mevkuf hadis olduğunu kasdetmiştir.
26) “Kadı'nın sultana iltica ettiğini gördüğün vakit bilmiş ol ki, o soyguncudur. Zengine sığındığını gördüğün vakit bil ki, riyakardır. Sakın ona aldanma, hatta hakkı yerine getirir, mazlumu korursa da ona aldanma. Bu kabil hareketi şeytani bir hiledir. Bilginler bunu bir yol kabul etmişlerdir."
Hadis değil, Sevri'nin sözüdür. Yine; "Sevmediğim bir kimse ile karşılaştığım vakit hal ve hatırımı sorarsa ona karşı gönlüm yumuşar ya yemeğini yiyip misafiri olduğum kimselere karşı durumum nice olur?" Bunun için hadisde; "Allah’ım, facir kimsenin ni'metini bana nasib edin de beni ona karşı medyun-ı şükran etme." diye varid olmuştur. Ve yine denildi ki; bir alim arandığı vakit sultanın yanında bulunması ne de çirkin şeydir. Yine denildi ki; emir kapısında fakir ne kötü, fakir kapısında emir ne güzeldir.
27) "Sevgi samimi olduğu vakit edeb şartları sakıt olur."
İbn-i Debi' hadis olmadığını söylemiştir. Ben de derim ki: Risale-i Kuşeyriye'de olduğu gibi Cüneyd'in sözüdür.
28) "Benim üzerime salevat getirdiğinizde onu umumileştirin, yani diğer peygamberleri ve Al ve Ashabımı da bu salevata katın."
Sehavi; bu ifade ile bulunmamıştır, dedi.
29) "Güneş gölgesi bir buçuk- iki zira' olduğu vakit öğleyi kılın."
Batıldır.
30) "Oğlun büyüdüğü vakit onu kardeş yerine koy."
Bu ifade ile varid olmamıştır. Bu, Taberani'nin Evsat'ında Ebu Nuaym'den ve Darekutni'nin de merfu olarak rivayet ettikleri; "Çocuk yedi sene efendi ve başkandır, yedi sene de köle ve tutsaktır, yedi sene de kardeş ve vezirdir. Razı olursan ne ala, razı olmazsan zaten ona karşı vazifeni yaptın. Sen de boş verirsin." hadisinin anlamıdır. Fakat bunun da senedi zayıfdır.
31) "Mektup yazarken baş tarafına "lag" deyip başlamayın. O kelime şeytanının adıdır. Fakat "Allah" diyerek başlayın."
"Leali" de anlatıdıldığı gibi mevzu'dur.
32) “Su başında bulunduğun vakit suyu vermekte cimrilik etme."
Sehavi; bunu hadis olarak bulamadım, demiştir.
33) "Tabağınıza sinek düştüğü vakit onu suyuna batırın."
Sahihdir. "Sonra da onu atın" rivayeti Mağrib'de olduğu gibi uydurma ve mevzu'dur.
34) "Dört şey dört şeyden doymaz; Toprak yağmurdan, kadın münasebetten, göz bakmaktan ve alim ilimden."
İbn-i Cevzi'nin anlattığı gibi mevzu'dur. Sehavi diyor ki; Hakim "Tarih-i Nisabur'da ve Ebu Nuaym Hilye'de, Süleyman-ı Temimi'den, Muhammed b. Fadl'dan rivayet ettiler. Fakat bu adam yalancılık ve hadis uydurmakla ittiham edilmiştir. Ayrıca Zerkeşi Hadisi İbni Adiyy'in Hazret-i Aişe'den rivayet ettiğini ve münker olduğunu söylemiştir. Menufi ise; meşhur olan hakimlerden birisinin sözüdür, dedi.
35) Pirinç hakkında rivayet edilen hadis de İbn-i Debi'e göre sabit değildir. Ben de derim ki; Ebu Nuaym Tıbb-ı Nebevi'de Hazret-i Ali'den merfu' olarak ve Deylemi de; "Dünya yemeklerinin en iyisi ve sonra da pirinçtir" diye rivayet etmişlerdir.
36) "Denize nisbetle kara, karaya nisbette yer ağıl gibidir."
Aslı bulunmamıştır.
37) "Yerler yedi kattır. Her katında sizin Peygamberiniz gibi bir peygamber vardır."
Bu, İbn-i Abbas'dan rivayet edilmiştir. İbn-i Kesir İbn-i Cerir'e izafe ederek der ki: Bu rivayetin İbn-i Abbas'dan geldiği sahih ise İsrailiyyata hamledilir. Peygamberimiz'e yükseltilmeyen bu gibi sözler merdudddurlar.
38) “Kudsi yerler kimseyi tenzih etmez, kişiyi tenzih eden ameldir.”
Malik Muvatta'ında Yahya b. Said'den rivayet etmiştir. Şöyle ki: Ebu'd-Derda' Selman'a; şu mukaddes yere gel, diye yazdı. Selman da cevap olarak bunu söyledi. Bu hem mevkuf ve hem munkatı'dır. İbn-i Melik Hutbetü'l-Meşarık şerhinde der ki: Babam hocasından şöyle nakleder; Mekke'de öldüğü ve orada defnedildiği halde o mekana layık olmayanlar başka tarafa nakledilir. Fakat ben böyle bir şey bulamadım dedi.
39) "Sadaka vermek veya borç ödemekle işinize başlayın."
İbn-i Debi bunu anlattı ve insanların dilinde böyle bir söz dolaştığı halde ben aslını bulamadım dedi.
40) "Mevsiminde soğuktan Allah'a secde et, O'na sığın."
Suyuti'nin anlattığına göre; bunu Ebu Nuaym Hilye'de Tavus'tan rivayet etti ve "Böyle denilmiştir." dedi.
41) "Ey komşu dinle."
Bu Haccac'ın kendinden şikayet eden Enes'e söylediği bir sözdür.
42) "Ben Allah'ın Resulü olduğuna şehadet ederim."
Rafii; Resul-i Ekrem teşehhüdünde yani Et-tahiyyat okurken böyle söyledi, diyor. Askalani ise "Telhis-i Tahric"inde; aslı olmadığını söyler. Belki tevatüren kendisinden rivayet edilen teşehhüdünde herkes gibi şehadeti okumasıdır. Namaz haricinde ve diğer hallerde ise Seleme b. el-Ekva'nın rivayet ettiği hadiste Resul-i Ekrem; "Beni kavmimim çıkaracağından korktuğum vaki.." diye başlayan hadisin sonunda; "Ben Allah'ın Resulü olduğuma şehadet ederim." dedi. Ve yine Cabir; Resul-i Ekrem'in duası bereketiyle babasının borcunu ödediği gibi fazlasına da sahip olduğu kendisine bildirdiği ve müjdelendiği vakit, Resul-i Ekrem: "Ben Allah'ın Resulü olduğuma şehadet ederim." demiştir dedi.
43) "Ölüye ikram, onu defnetmektir."
Sehavi; merfu olarak bulunamadığını, ancak İbn-i Ebi'd-Dünya Eyyub-i Sahtiyani yolu ile rivayet ettiğini söylemiştir. Eyyub diyor ki:
"Ölünün, aile efradından beklediği iyilik, bir an önce kendisini mezarına koymalarıdır." "Cenazeyi sür'atle defnedin." hadisi de buna delalet etmektedir. Beyhaki; öldüğü kesin olarak bilindiği vakit cenazeyi acele defnetmek için hususi bir bab ayırmış ve burada Taberani'nin merfu' sened ile rivayet ettiği; hadisinde; "Sizden biriniz öldüğü vakit onu bekletmeyin, sür'atle kabrine götürün." Diğer ifade ile de; "Sabahleyin ölen kimse güneş dönmeden kabrine girmeli, akşama doğru ölen kimse de geceyi mezarda geçirmelidir" buyurulmuştur. Sonra Sehavi devamla diyor ki: Mekke halkı bundan gafildir. Çünkü onlar geceden ölen cenazelerini sabah namazına kadar, sabah namazından sonra ölen cenazelerini öğleye kadar, öğleden sonra öleni de ikindiye kadar Ka'be'de bekletirler. Hattabi de; merhum Sehavi'nin bunları reddetmesi çok yerinde bir harekettir, dedi. Zira şeyhimiz arif-i bi'llah Muhammed b. Iraki de onların bu hareketini redderdi. Ben de derim ki: Cemaati çoğaltmak bakımından Mekkeliler cenazelerini bekletmelerinde ma'zur sayılabilirler. Güzel maksadları ve güzel görülen bid'atleri ancak Allah bilir. İbn-i Mes'ud'dan merfu ve mevkuf olarak rivayet edilen sahih bir hadisde; "Mü'minlerin güzel gördüğü, Allah katında da güzeldir." buyurulmuştur.
44) "Ekmeğe saygı göserin."
Birçok rivayet yolları varsa da hepsi birbirinden daha zayıftır. Sehavi diyor ki: Bu hadisi merfu kabul etmek zordur. Hele Hakim'in Müstedrek'inde Hazret-i Aişe'den, "Ekmeğe saygı gösterin." rivayeti oldukça sağlamdır. Askalani de bu rivayetin sağlam şahid olduğunu söylüyor. Ben derim ki: Bağavi "Mu'cemü's-Sahabe"sinde bunu; "Zira Allahu Teala ekmeği göklerin bereketinden yani yağmur vasıtasiyle indirdi." ziyadesiyle rivayet etmiştir.
45) "Şahidlere ikram edin, zira Allahu Teala onlar sayesinde hakları meydana çıkarır ve zulmü önler."
Ukayli, mazbut bir hadis olmadığnı: Sağani, mevzu olduğunu ve fakat Iraki, farkında olmadığını söylerler. Suyuti ise, hadisi Deylemi'nin İbn-i Abbas'dan rivayet ettiğini söylemiştir. Ben de derim ki: Iraki "İhya"nın hadislerini çıkarırken Hakim'den rivayetinde, Hakim isnadının sahih olduğunu, ayrıca Suyüti de İbn-i Cevzi'nin Mevzuat'ına aldığı hadislerini reddetmekte bunu zikretmiş ve Zehebi de bu hususta susmuştur.
46) "Toprak yemek her Müslümana haramdır."
Beyhaki; bu hususta birçok hadisler rivayet edilmişse de hiçbiri sahih değildir, dedi. Birçokları da bu görüşe katılmıştır. Hatta Sehavi'ye göre de hüküm böyledir. Nitekim Sehavi diyor ki: Toprak yemenin haram olduğuna dair rivayet edilen hadislere dair bir risale yazılmışsa da hadislerinin hiçbiri sahih değildir. Ben de derim ki: Hadislerin sahih olmamalarından hasen veya zayıf olmamaları lazım gelmez. Taberani'nin Ebu Hüreyre'den merfu olarak rivayetine dayanarak Suyuti Camiü's-Sağir'inde bu hadisi; "Toprak yiyen kendini öldürmeye yardım etmiş gibi olur." ifadesiyle rivayet etmiştir.
47) "Keşkül yemek hakkındaki hadis.
Muhtasar'da anlatıldığına göre; "Münasebet zayıflığından Cebrail'e şikayet ettim. Cebrail de bana keşkül yemeği öğüt verdi." Bazıların göre mevzu ve diğer bazıların göre de zayıfdır. Muaz'ın rivayetinde Muaz Resul-i Ekrem'e,
“Cennet yemeklerinden hiç yedin mi? diye sordu. Resul-i Ekrem;
"Evet, keşkül getirildi bana, yedim ve erkeklik kuvvetim kırk misli arttı." buyurdu. Bunun için Muaz da daima yemeğe keşkül ile başlardı.
Bu rivayeti keşkül sahibi Muhammed b. el-Haccam uydurmuştur. Rivayet yollarının çoğu ondan geçer ve ravilerinin çoğu da yalancıdır. Başka rivayet yolu varsa da orada da İbrahim el-Ezdi gibi güvenilmeyen ravi vardır. Tirmizi'nin Şemali'nde İbn-i Hacer-i Mekki diyor ki; Taberani'nin Evsat'ındaki rivayetinde:
"Gece namazı kılmakta ayakta durabilmem için Cebrail bana keşkül yedirdi." denmişse de mevzu olduğu söylenerek reddedilmiştir.
48) "Niyyetini halis et de kırda yat uyu, korkma."
Ed-Debi'nin anlattığı gibi hadis değildir.
49) "Bütün dertlerin başı nefsin arzularına uymaktır."
İbn-i Debi' eskilerin sözü olup, hadis olmadığını, söylemiştir.
50) "Alıcıya yardım edin."
İbn-i Debi'in anlattığına göre; bu ifade ile veya "Müşteri" lafziyle de aslı yoktur.
51) "Ammenin belasından Allah'a sığınırım."
Suyuti'nin dediği gibi, aslı yoktur.
52) "Öğüd tutun ve arabuluculuğu kabul edin."
İbn-i Debi' hadis olmayıp darb-i mesel kabilinden atasözü olduğunu söylemiştir.
53) "Tekrar etmek saadettir."
İbn-i Debi'; bu lafz ile bulunmamış olduğunu söyledi. Ben de derim ki: Dillerde meşhur olan; "Yeni bir şey anlatmak tekrar etmekten hayırlıdır." sözüdür. Fakat Tirmizi'nin Şemail'inde anlattığına göre; Resul-i Ekrem bazan bir sözü iyice anlaşılsın diye üç defa tekrar ederdi.
54) "İbadetlerin efdali, en zahmetlisi, en yorucu ve en zor olanıdır."
Zerkeşi; bu hadis olarak bilinmiyor, dedi. Suyuti de bu hususta sükutu tercih etti. İbn-i Kayyim; Menazil şerhinde aslı olmadığını söyledi. Ben de derim ki: Ma'nası sahihdir. Zira Buhari ile Müslim Hazret-i Aişe'den: "Mükafat emek nisbetindedir." diye rivayet etmiştir. İbn-i Esir'in "Nihaye"sinde bu hadis İbn-i Abbas'a istinad edilmiştir.
55) "Yakınlar ikrama daha layıktır."
Sehavi, bu ifade ile bilinmiyor. Fakat Resul-i Ekrem Ebu Talha'ya:
"Onu yakınlarına ver." buyurmuştur. Hadisi Buhari ile Müslim rivayet ettiler.
56) "En iyi hüküm vereniniz Ali"dir."
Sehavi; merfu olarak bu ifade ile bilinmemiştir, diyor. Fakat Hakim Müstedrek'inde; bu rivayet sahihdir, dediği gibi, ayrıca İbn-i Mes'ud'un "Biz Medine'de en iyi hakimin Ali olduğunu söylerdik." rivayetini de tasrih etmiş ve doğruluğunu kabul etmiştir. Sehavi der ki: Bu vasıfda olan hadisin hükmü en doğrusu merfu olmaktır. Ben de bunda açık bir i'tiraz olduğunu söyledim. İbn-i Ferişte'nin Meşarık şerhinde anlattığına göre; Hazret-i Ömer en iyi okuyucumuz Ubeyy ve en iyi hakimimiz de Ali'dir, derdi. Ben derim ki: Açıkça Tirmizi'nin İbn-i Ferişte rivayetinde; "Ümmetim arasında ümmetime en merhametlisi Ebu Bekir, Allahu Teala'nın emrilerinde en titiz davrananı Ömer ve en ciddi haya sahibi Osman ve en iyi hüküm vereni de Ali'dir." hadisi Suyuti'nin rivayet ettiği gibidir.
Hafız es-Sehavi Fetva kitabında şöyle yazıyor: Melaikelerin Hazret-i Osman'dan nerede haya ettiklerinden soruldu. Ben de buna dair inanılır bir hadis bulamadığını söyledim. Fakat hocamız Bedr'en Nısabe bir risalesinde Cemal-i Kazeruni'den şöyle rivayet ediyor; Resul-i Ekrem Medine'de muhacir ve ensar'ı birbirine kardeş ettiği vakit, Enes'in gıyabında Hazret-i Osman'ı da ona kardeşlik etmek için çağırmıştı. Hazret-i Osman geldiği vakit göğsü açıktı. Melekler ondan utanarak geri çekildiler. Resul-i Ekrem de göğsünü örtmesini kendisine emretti ve ondan sonra melekler tekrar yerlerini aldılar. Resul-i Ekrem meleklere niçin geri çekildikleri sebebini sorunca, Osman'dan haya ettik de ondan, dediler.
57) "Cennet halkının çoğu ahmak (görülen) kimselerdir."
Makaasıd, hadisi biraz zayıf, Kurtubi 'de sahih olarak rivayet etmişlerdir. Bir de; "Yüksek makamlar akıl sahipleri içindir." ziyadesi var ki, Iraki'nin dediği gibi bunun da aslı yok. Belki Ahmed b. Ebu'l-Havari'nin ilavesidir. Iraki diyor ki: Biraz zayıf olduğunu söyleyerek rivayet etmişlerdir. Halbuki böyle değildir. Zira İbn-i Adiyy münker olduğunu söylemiştir. Sonra denildi ki: "Dünya adamlarının aksine olarak din işlerinde anlayışlı ve dünya işlerinde ahmak olan saf ve temiz kimselerdir." Yanız dünyalıkta her şeye akıl erdirip din hususunda geri kalanlar makbul değildir. Nitekim ayet-i celilede; "Dünya yaşayışından aşikare olan bilirler, halbuki onlar ahiretten habersizdirler." buyurulmakla yerilmişlerdir. Sehl-i Tüsteri; eblehleri, gönülleri Allah aşkiyle yanıp tutuşan kimseler, diye tefsir etmiştir. Şüphesiz bu tevcih çoğunluk kelimesine uygun düşmez. Daha doğrusu diğerlerinin de dedikleri gibi beleh; ihtiyar, salabetli ve dini hükümlerde dayanışma gösterip kanaatlerinde sarsılmayan kimseler, demektir. Sofilerin bazı muhakkikleri de; beleh, Cennet ve Cennetin ni'metleri ve Allah'a mülakat ile yetinen kimselerdir, dediler. "Nihaye" de ise beleh, eblehin çoğuludur ki, kötülüklerden bihaber ve iyilikten başka bir şey bilmiyenler, demektir. Diğer bir rivayette de; herkese iyi sanıda bulunup kimse için kötülük düşünmiyen kimse demektir. Zira onlar dünyanın dedikoduklarından sıyrılıp yalnız ahiret için uğraşan kimselerdir. Elbette Cennet'in çoğunluğunu onlar teşkil ederler. Fakat "ebleh" akılsız kimse demektir ki hadisin şümulüne girmez.
58) "Abdest suyunuza ikram edin, saygı gösterin."
İbn-i Teymiye mevzu' olduğunu söyledi. "Zeyl" de de böyle kabul edildi.
59) "İnsanların dili, Allah'ın kalemidir."
İbn-i Debi', aslı yoktur, dedi.
60) "Allah’ım, hükümdarı ve avenesini ıslah et."
Iraki, aslı olmadıığını söylemiştir.
Dostları ilə paylaş: |