61) "Allah’ım, İslam Dini'ni iki Ömer'in biriyle kuvvetlendir."
Bu ifade ile aslı yoktur. "Ömeran "Ömer, Ali ve cahiliyyet devrinde künyesi Ebu'l-Hakem iken Resul-i Ekrem'in Ebu Cehil dediği Ömer b. Hişam'ın ismidir. Tağlib yolu ile bunlar murattır. Fakat anlam bakımından hadis doğrudur. Ahmed, Cami'inde, Tirmizi ve diğerleri İbn-i Ömer'den merfu' olarak "Allah’ım şu iki kişiden biri ile yani Ebu Cehl ve Ömer'den Sen'in katında daha sevimli olanı ile İslamiyeti kuvvetlendir." Diğer rivayette: "Allah’ım, İslamiyeti Ömer ile izzetlendir." Diğer rivayette de; "Özellikle Ömer ile te'yid eyle." şeklindedir. Bütün bu rivayetlerin te'lifi mümkündür. Şöyle ki, önce ikisinden biri hakkında dua etti, sonra Ebu Cehl'in Müslüman olmayacağını anlayınca duasını yalnız Hazret-i Ömer'e tahsis etti ve bu duası kabul oldu.
62) “Allahümme salli ala Nebiyyin kabbeleke : Allah’ım Seni öpen Peygamber'e rahmet et."
Avamı takımı (Peygamber (s.a.s.)in Hacerü'l-Esved'i öptüğü vakit bunu söylerlerse de aslı yoktur. Bu ifade ile lafız bakımından aslı olmadığı gibi, ma'na bakımından da küfürdür. Şam alimlerinden ve zamanının uleması sayılan Abdünnebiyyi'l-Mağribi bu hususta yazdığı risalesinde bunu söyleyeni tekfir etmiştir. Bu hatanın menşei avam takımıdır. Onlar bazı zatlardan: "Allah’ım, şu Hacerü'l Esved'i öpen Peygamber'e rahmet et." veya Sen'i öpen Peygamber'e Allah rahmet etsin." dediklerini duydular ki bunun iki şekli de doğrudur. Onlar bu iki ibareyi birbirine katarak bu fesadı doğurdular. Allah kullarını esirger. Bu şekilde ifade edeni tekfir değil, sözlerini iltifata hamlederek ve hüsn-i zan etmek daha uygun olur. İltifat şöyle olur: Önce Allah'a hitab ederek, Allahım, o Peygamber'e rahmet et; ondan sonra da taşa yönelerek, "Ey taş, seni öpen" şeklinde olur. Nitekim Resul-i Ekrem Veda Haccı'nda cemaate yönelerek; "Tebliğ ettim mi?" dedikten sonra Allah'a yönelerek, Allahım, Sen şahid ol" demiştir. İltifatın şartı, kendisinden konuşulanın, bir kişi olması şart olduğu için bu hal Peygamber'e mahsustur. Burası ayakları kaydıran ve üzerinde düşünülmesi gereken önemli bir mes'eledir.
63) “Kulun verdiği eman, emandır."
İbn-i Hüman, aslı olduğu bilinmemiştir, dedi.
64) "Görünüşe göre hüküm vermekle me'murum. Gizli işleri Allah bilir."
Usul-i fıkıh alimleri arasında böylece şöhret bulmuş ve hatta Müslim şerhi Nevevi'de de; "Ben insanların kalblerini araştırmakla me'mur değilim." şeklinde ifade edilmiştir. Fakat meşhur hadis kitapları arasında olmadığı gibi dağınık risaleler arasında da yoktur. Iraki, kesin olarak aslı olmadığını söylemiştir. Müzeni ve diğerleri de bunun inkar etmişlerdir. Bunu inkar edenlerden birisi de "Tahric-i Beyzavi" de Hafız İbn-i'l-Mülakkan'dır. Zerkeşi, bu ifade ile bilinmemiştir, dedi. Suyuti; Şafii'nin sözüdür, risalesinde vardır, dedi. Hafız İmadü'd-Din İbn-i Kesir muhtasar hadisleri topladığı eserinde; senedini bulamadım dedi.
65) “Lokmayı küçültmek ve iyice çiğnemekle emrolunduk."
Nevevi sahih olmadığını söylemiştir.
66) “Arıların beyi Ali'dir."
İbn-i Debi', aslı yoktur, dedi. Deylemi Hasen b. Ali'den rivayetinde: Ben mü'minlerin emiri, beyiyim dedi ve bunu Resul-i Ekrem'e ref ederek; "Ya Ali, sen Müslümanların efendisi ve mü'minlerin emirisin" buyurduğunu söyledi (Yasub) Kamus'da anlattığı gibi arıların beyidir. Zerkeşi hadisi Taberani'nin Ebu Zer’den rivayet ettiğini, Suyuti de İbn-i Asakir'in Selman'dan rivayet ettiğini söylemiştir.
67) “Dad harfini konuşanların en fasihi benim."
Ma'nası sahih fakat İbn-i Kesir ve İbn- Cevzi'nin dedikleri gibi insanların dilinde meşhur olan bu ifade ile hadisin aslı yoktur. Büyük mevki sahibi olmakla "Celali Muhalla"nın Şerh-i Cemi'i'l'-Cevami'de bunu zikrederek hiçbir tenbihte bulunmaması şaşılacak bir şeydir. Yine bunun gibi "Mukaddemetü'l-Cezeriyye" şerhinde Şeyh Zekeriyya da aynı şekide zikretmiştir.
68) “Ben Kureyş'den olmakla beraber Arapların da ne fakihiyim."
Suyuti, hadisi ashab-ı Garaib'in anlattığını, ravi ve senedinin bilinmediğini söylemiştir.
69) “Ben, benim için gönlü mahzun olanlar ileyim."
Sehavi diyor ki: Bunu Gazali Bidaye'de anlatmıştır. Şüphe yok ki, söz burada tamamlanmamıştır. Tamamı; "Ben, benim için kabirleri gayb olanların yanındayım." dır. Merfu' hadislerde he iki şıkkın da aslı yoktur.
70) “Ben ilmin şerhiyim, Ali de kapısıdır."
Hadisi, Tirmizi Cami'inde rivayet etti ve münkerdir, dedi. Sehavi de; bunun doğru tarafı yok, dedi. İbn-i Main Ebu Hatem ve Yahya b. Said de, aslı olmayıp yalan olduğunu söylediler. Ayrıca İbn-i Cevzi de bunu Mevzuat'ına aldı. Zehebi ve diğerleri de bu görüşe katıldılar. İbn-i Dakik, hadis sabit değildir, dedi. Bazıları da batıl olduğunu söylediler. Darekutni de sabit olmadığını söylemiştir.
Suyuti'nin anlattığına göre; Hafız Askalani'ye bu hadisden sorduklarında Hafız; ne Hakim'in dediği gibi sahih ve ne de İbn-i Cevzi'nin dediği gibi merfu değil, belki hasen'dir, dedi. Zerkeşi'nin anlattığına göre; Hafız Ebu Said el-Alai de; mevzu olması şöyle dursun en doğrusu ravileri i'tibariyle ne sahih ve ne de zayıf, belki hasen'dir dedi.
71) “Ben Allahu Teala'dan mü'minler de bendendir."
Askalani diyor ki: Bu ihtilaflı bir yalandır. Zerkeşi bilinmediğini; Ebu Teymiye, mevzu olduğunu; Sehavi de, Deylemi senedsiz, Abdullah b. Hirad'dan merfu olarak hadisi şöyle rivayet etti, demiştir: "Ben Allah'dan, mü'minler de bendendir. Bir mü'mine eziyet eden bana eziyet etmiş olur."
72) “Hakkı i'tiraf edene insaf ile muamele et."
Sehavi, hadis olduğunu bilemem, dedi.
73) “Cebde olanı ver ki, gaibde olan sana gelsin"
Lafzı i'tibariyle aslı yok, fakat ma'na itibariyle sahihtir. Zira ayet-i celilede; "Hayırdan neyi infak ederseniz O (Allah) halefini size verir." buyurulmuştur. Yine Buhari ile Müslim'de; “İnfak et ki, infak olunasın." diye varid olmuştur. Hazret-i Ebu Bekr malının tümünü infak edip yırtık bir câre büründüğüne dair rivayet edilen hadis de lafız bakımından sahih değilse de ma'na bakımından sahihtir. Yani malının tamamını infak etmiştir.
74) “Toprak deve sidiğinden kırk gün pis kalır."
Ravileri arasında hadis uyduran Davud vardır.
75) “Bilal ezan okurken "şın" harfini "sin" diye okurdu."
Müzeni Burhanü's-Sefaksi'den rivayetine göre; avamın dilinde böyle bir şey dolaşıyorsa da hadis kitaplarında yoktur, dedi.
76) "(Sabah namazında) güneş Ali b. Ebu Talib için geç doğmuştur."
Ahmed b. Hanber, aslı olmadığını; İbn-i Cevzi de, mevzu olduğunu söylemişlerdir. Fakat Suyuti İbn-i Münzir'den, İbn-i Şahin ve İbn-i Merduye de rivayet etmişlerdir. Tahavi ve Kadı Iyaz, sahih olduğunu söylemişlerdir. Ben de derim ki: Belki menfi olan, Hazret-i Ali için güneşin doğmaması, müspet olan da Resul-i Ekrem'in duası ile geç doğmasıdır. Tafsili siyer kitaplarındadır.
77) “Kanını damara hululü gibi şeytan da insana hulul eder. Onun yollarını açlıkla daraltınız."
Hadisi Gazali İhya'da zikretti. Iraki de, Buhari ile Müslim'in Safiyye'den rivayet ettiklerini, yalnız son fıkra olan (yolunu daraltın) kısmının bulunmayıp bazı sofilerin kelamı olduğunu söyledi.
78) “Yer ile gök arasında (Velhan) adında bir şeytan var. Adem oğullarının sekiz misli askeri var, bir de (Hızb) adında bir halifesi vardır."
İbn-i Cevzi, mevzu olduğunu söylemiştir.
79) “Alim ile öğrencisi bir köye uğradıkları vakit (onların hürmetine) Allahu Teala kırk gün o köyün mezarlığından azabı kaldırır."
Hafız Celalü'd-Din, aslı olmadığını söylemiştir.
80) “Kul için medh ü sena ile dolmuş şark ile garp arası kadar genişlikle sahifeler neşredilir. Fakat Allah katında sivrisinek kanadı kadar değerleri olmaz"
İhya'da yazılı olan bu hadisi Iraki, bu şekilde bulmadığını söylemiştir. Buhari ile Müslim'de; "Yemiş içmiş şişman, semiz ve besili insan, kıyamet günü huzur-u ilahi'ye getirilir. Fakat bu şişmanlık Allah katında sivrisineğin kanadı kadar değer taşımaz" şeklindedir.
81) “Kısa boylu kadın bazan uzun boylu çocuk doğurur."
Cevheri'nin rivayet ettiği bu söz Kamus sahibinin anlattığı gibi, hadis değil, belki darb-ı mesel ve bir atasözüdür.
82) “Hazret-i İbrahim aleyhi's-selam ve Ebu Bekiri's-Sıddık'ın Cennet'de sakalları vardır."
Taberani'de de Musa aleyhis's-selam'ın sakalı göbeğine kadar uzayacak şeklinde, Kurtubi'nin de Hazret-i Harun ve hatta Adem hakkındaki rivayetlerinin Askalani'nin de dediği gibi hiçbiri sabit değildir.
83) “Allahu Teala aklı yarattığı vakit akla, dön bu yana, buyurdu. Akıl döndü. Dön o yana, yine döndü. Bunun üzerine Allahu Teala, İzz ü Celalim hakkı için senden şerefli hiçbir şeyi yaratmadım. Seninle alır ve seninle veririm."
İbn-i Teymiye ve arkadaşları yalan ve uydurma olduğunda ittifak ettiler. Makaasıd'da da böyledir. Fakat ihya'da zikredilmiştir. Iraki diyor ki: Taberani Kebir ve Evsat'ında ve bir de Ebu Nuaym zayıf senedler ile rivayet etmişlerdir.
84) “Lahinli (teganni ile yapılan) duaları Allah kabul etmez.”
Hadis sabittir. Fakat Takıyyü'd-Din-i Sübki hadisi reddediyor. Lahinden maksat i'rab ve binada hata olduğunu söyliyenler de vardır. Bazıları da lahinden gaye haksız yere yapılan dualardır, dediler.
85) “Allahu Teala zenginlerin tadını yoksulların yemeğine verdi."
Askalani mevzu olduğuna hükmetti. Celalü'd-Din-i Suyuti Mevzuat'ının sonunda anlattığına göre; "Allahu Teala zenginlerin yemeğinin tadını yoksulların yemeklerine aktardı." hadisinden kendisine sorulduğunda mevzu olduğunu söylemiştir.
86) “Allahu Telaa münafıklara buğzetmek üzere mü'minlerden, mü'minlere de buğzetmek üzere münafıklardan söz aldı."
Hadis olarak bulunmadı.
87) “Allahu Telaa her sene altıyüz bin kişinin tavaf etmesini Ka'be'ye va'detti. Şayet insanlardan bir mikdar dolmazsa Allahu Teala o sayıyı meleklerle tamamlar. Kıyamet günü Ka'be, Zifafa hazırlanmış bir gelin gibi süslenir. Onu tavaf eden herkes, eteklerine sarılır. O Cennet'e girinceye kadar etrafında dolaşır ve onunla beraber Cennet'e girerler."
Iraki, aslı bulunmamıştır, dedi.
88) “Allahu Teala tüylü ve kıllı erkekleri sever, tüylü kadını sevmez"
Abdu'l -Gafir-i Farisi de bu mealde bir hadis söyler. Hadisi, Suyuti zikretti ve hadise dair bir söz söylemedi.
89) “Allah, işsiz boş duran adamı sevmez."
Zerkeşi, aslı bulunmamıştır, dedi. Suyuti de, İbn-i Adiyy'e göre İbn-i Ömer'den rivayet edilmiş fakat hadiste terk edilen kısım var. O da: "San'atkar kulunu Allah sever." Deylemi de Hazret-i Ali'den rivayetinde; "Allahu Teala kulunu helal kazanç yolunda yorgun görmeği sever." dedi. Bu lafzan hadis değilse de ma'nen hadisdir. Mebnası bakımından en kuvvetli rivayet Seyyid b. Mansur'un Müsned'inde İbn-i Mes'ud'dan mevkuf olarak rivayet ettiği şu hadisdir:
"Kişiyi ne dünya ve ne de ahiret işinde olmayıp boş durduğu halde görmekten hoşlanmam."
90) “Allahu Teala çok karı boşayan adamı sevmez."
Sehavi diyor ki: Bu ifade ile böyle bir hadisi bilmem. Fakat; "Allah katında helallerin en çirkini talaktır, yani karı boşamaktır." hadisi vardır. Yine "Zevk için evlenen ve koca değiştiren kadın ve erkekleri sevmem." hadisi de vardır.
91) “Arkadaşları arasında kendisini üstün ve imtiyazlı gören kimseyi Allahu Teala sevmez."
İbnü'd-Debi': böyle bir hadis bilmiyorum, dedi. Ben de derim ki: İbn-i Asakir'de; "Allahu Teala kulunun emsalleri arasında kendisini imtiyazlı görmesinden hoşlanmaz" şeklinde rivayet edilmiştir.
92) “Allahu Teala'nın ölüleri nakleden melekleri vardır."
Sahavi, aslı yoktur, dedi.
93) “Allahu Teala'nın öyle melekleri var ki, göz kapaklarının arası beşyüz senelik mesafedir."
Aslı bulunmamıştır.
94) “Siz amele ilham olunduğunuz bir zamandasınız. İleride bir zaman gelecek ki, onlar mücadeleye ilham olunurlar."
Hadis İhya'da zikredildi. Iraki, böyle bir hadis bulamadım dedi.
95) “Size en az verilen, yakın ve sabr-ı azamettir. Bunlardan nasibini alan kimse, artık gece kalkamadım ve fazla oruç tutamadım diye üzülmesin."
Hadis İhya'da yazılıdır. Iraki, aslını bulamadım, dedi. Abdu'l-Berr'in Muaz'dan rivayetinde: Allahu Teala yakinden daha az hiçbir şey indirmemiştir. Ben de derim ki: Bu, Allahu Teala'nın; "Size ilimden az mikdar verilmiştir." ayet-i celilesinden alınmıştır. "Amelde azimete gelince, bu da azdır." ayet-i celilesi bunu ifade etmektedir.
96) “Öyle günahlar var ki, onlar ancak Arefe vakfesi mahveder."
İhya'da Ca'fer b. Muhammed'in bu hadisi Resul-i Ekrem'e isnad ettiği söylenmişse de Iraki, ben aslını bulamadım, dedi.
97) “Güç yetmemek ismettendir."
Sofilerin sözüdür. Hatta Şafii'nin hoşuna giden sözlerden birisidir. Abdullah b. Ahmed "Zevaidü'z-Zühd"ünde Avf b. Abdullah'dan rivayetinde Abdullah diyor ki: "Dünyalıktan arayıp da elde edemeğin şey ismettendir." (Bir nevi korunmaktır) Bunu Suyuti anlatmıştır.
98) “Müsafir de, malı da tehlikededir."
Nevevi Tehzib'inde, bunun hadis olmayıp eskilerden birisinin, bazıları da Hazret-i Ali'nin sözü olduğunu söylerlerse de İbnü's-Sikkat ve Cevheri, çöl Araplarının sözü olduğunu söylerler. Yine hadiste; "İnsanlar, Allahu Teala'nın müsafire olan merhametini bileydi herkes yolculuğa çıkardı. Müsafir ve eşyası tehlikededir. Fakat Allahu Teala'nın koruduğu müstesnadır." buyurulmuştur. Bu hadisi Deylemi Ebu Hüreyre'den merfu ve fakat senedsiz olarak rivayet etmiştir. Ayrıca İbn-i Esir de Nihaye'de rivayet etmiştir, fakat zayıftır. Yine Deylemi Ebu Hüreyre'den senedli ve merfu olarak rivayetinde; "Müsafir için olan lutufları insanlar bilseydi hep yolculuk halinde sabahlarlardı. Allah yolculara son derece merhametlidir." Bu da zayıftır.
99) “Her sözünde istisna etmek kişinin imanının kemalindendir."
Münkerdir.
100) “Ölü yedi gün evindeki insanları, evine gidip gelenleri görür."
Menakıb-ı İmama-ı Ahmed'de Beyhaki diyor ki: Bunu Ahmed'den sordular. Batıldır, aslı yoktur, dedi. Sehavi; "ma'nası düşünülür, dedi. Nevevi; karanlık bir söz ve uyduran da günahkar bir kimsedir. Bunu uydurana Allah da lanet etsin ve yatacak yer bulamasın, dedi.
101) “İstifade edilen şeyi sahibine nisbet etmek, yani bu yardım bana filancandandır, demek, bildiği şeyde şükür ve doğruluktan gelir. Bundan sükut etmek faidelendiği kimseyi anmamak, bildiği şeyde yalancılık ve küfran-ı ni'metten gelir."
İbn-i Cemaat Mensek-i Kebir'inde anlattığı gibi, hadis değil belki Süyan-ı Sevri'nin sözüdür.
102) “Gül, Resul-i Ekrem'in veya Burak'ın terinden meydana gelmiştir."
Sehavi'nin anlattığına göre, Nevevi sahih olduğunu, Askalani de mevzu olduğunu söylemiştir. Ebu Asakir de aynı fikirdedir. Zerkeşi; Müsned-i Firdevs'de ve İbn-i Fars'ın "Kitabü'r-Reyhan"ında, rivayet yolu vardır, der.
103) “Söz gümüş, ise sükut altındır.”
İbnü'd-Debi''in anlattığına göre, hadis değil belki Hz. Süleyman'ın sözü veya Lokman'ın oğluna yaptığı öğütlerdendir. Hattabi der ki: Bu ifadesiz ve boş sözler hakkındadır. Yoksa konuşmak bazı yerlerde vacip ve bazılarında da mendubdur. Ben de derim ki: "Susan kurtulur." hadisi boş sözlere hamledilir. Nitekim: "Allah'a ve ahiret gününe iman eden söylerse hayır söylesin, söylemezse sükut etsin." buyurulmuş ve bu hadiste hayırlı sözlerin kötülüğe sükuttan çok daha iyi olduğuna önemle tenbih edilmişlerdir. Çünkü birincinin faidesi umumi, ikincinin faidesi ise azdır. Nehy-i Münker'de olduğu gibi.5
104) “Alimler de Allah'ın dostu olmazsa, Allahu Teala'nın hiç dostu yok demektir."
Bu, hadis değil, imam-ı Azam ve Şafii'nin sözüdür. Denildi ki; alimlerin aleyhinde konuşanların kalblerini Allahu Teala öldürür. Diğer bazıları da; alimleri gıybetin büyük günah olduğunu, diğer bazıları da; alimlerin etlerinin öldürücü zehir olduğunu söylemişlerdir.
105) “(Yemen tarafından) Rahmeti bulmak için geldim."
Iraki, aslı bulunmamıştır dedi.
106) “Allahu Teala'nın ilk yarattığı akıldır."
Hadisi İbn-i Davud-ı Mihber rivayet etti. Sehavi Mihber'in yalancı olduğunu söyledi. Askalani ise; bu hususta bir de, "Allahu Teala'nın ilk yarattığı kalemdi." rivayeti var ki, bu rivayet daha kuvvetlidir, dedi.
107) “Çöplükte biten güle yaklaşmayın (Kimliği belli olmayan kadınlar ile evlenmeyin.)"
İbn-i Debi'in anlattığına göre; Darekutni İfrad'ında ve Askeri, Vakıdı'den rivayet etmişlerdir. Darekutni sahih olduğunu söyledi. Suyuti de hadisi, Deylemi, Ebu Said'den rivayet etmiştir dedi. Ben de: İster mevkuf olsun, ister merfu olsun hadisin mevzu olduğunu söylerim. "Tuhfetü'l-Arus" sahibi de Hazret-i Ömer'den mevkuf olarak hadisi rivayet etmiştir. Hadisin metni: "Asaleti olmayan kadınlar ile evlenmeyin. Onun doğuracağı çocuk da kendisi gibi olur. Asaletli kadın alınız ki, doğan çocuk kadının babası, amcası ve kardeşi gibi olsun.”
108) “Ey İbn-i Revaha, kafiyeli sözden sakın."
İhya'da bu ifade ile yazılan bu hadis hakkında Iraki, aslı bulunmamıştır, dedi. İbn-i Sünni'nin "Er-Riyaza" ve Ebu Nuaym'in "El-Hilye"sinde, sahih sened ile Hazret-i Aişe'den şöyle rivayet etmiştir: "Hazret-i Aişe; "Kafiyeli sözlerden sakın. Zira Resul-i Ekrem ve Ashabı Kafiyeli söz konuşmazlardı." dedi. İbn-i Hibban'ın rivayetinde de, "Kafiyeli sözlerden uzaklaş." şeklindedir. Buhari de İbn-i Abbas'dan benzerini rivayet etmiştir. Maznum olan kafiyeli sözler güçlükle söylenenlerdir. Fakat kendiliğinden gelen ve cümlenin dizilmesine uygun olan sözler yasak değil belki şeriatta buna müsaade edilmiştir. Nitekim Resul-i Ekrem; "Allah’ım, faidesiz ilimden, huşu'suz kalbden, doymayan nefisden, kabul olmayan duadan ve bu dördünden Sana sığınırım." buyurmuş ve bunlar da kafiyeli düşmüştür.
109) “Hangi şey gizlenmez? Olan şey buyurdu."
Askalani, aslını bulumadım, dedi.
110) “İyi veya kötü gizli hallerini açıklamayan kimseye Allahu Teala o hallerinden bir elbise giydirir ve onunla bilinir, yani açığa çıkmayan gizli hali kalmaz. Bir mü'min dolaba girip orada ibadet etse bile bunu herkes duyar ve sabahleyin konuşurlar."
Ben de derim ki: Bunun ma'nasını Allahu Teala'nın, "Gizlemek istediğiniz şeyi Allahu Teala açığa çıkarır." ayet-i celilesi takviye etmektedir. Denildi ki: Allahu Telaa'nın, "Gizliyi de bilir, sır olanı da bilir." ayet-i celilesinin ma'nası, gizli yapılanlar ile, açıkta olanları veya gizli olanlar ile henüz hiç olmayanları da bilir. Çünkü Allahu Teala varlıkları bildiği gibi ma'dum olan yokları da, olacağı da, olmayacağı da, olursa nasıl olacağını da bilir. Ve O, bir şeyin olmasını irade edince o şey hemen oluverir.
111) “İman, kalb ile inanmak, dil ile ikrar ve a'zalar ile amelden ibarettir."
Sehavi diyor ki: Hadisi bu şekilde İbn-i Mace Hazret-i Ali'ye merfu olarak Abdü's-Selam b. Salih'den rivayet etmiştir. İbn-i Cevzi ise mevzu olduğuna hükmetmiştir. Lakin Suyuti; İbn-i Cevzi'nin bunu Mevzuat'ına alması doğru değildir, dedi. Ben de derim ki: Firuzabadi "Es-Sıratu'l-Müstakim" kitabında diyor ki: Bu hususta meşhur olan "İman, söz ve ameldir. İman artar eksilir, iman artmaz eksilmez" mealindeki hadislerin hiçbiri sahih değildir. Zerkeşi, "İman artmaz ve eksilmez" diye bir hadis rivayet edenler için; iyi bir dayak ve uzun müddet hapsedilmeleri lazımdır, dedi.
112) “Patlıcan ne maksatla yenirse ona şifadır."
Askalani, Zerkeşi, Suyuti, İbn-i Cevzi ve Zehebi hadisin batıl olup aslı olmadığını ve diğer hadis lafızları da, zındıkların uydurması olduğunu söylemişlerdir.
113) “Zemzem suyu hangi niyetle içilirse ona şifadır."
Hadis ihtilaflıdır. Sahih, hasen ve zayıf olduğunu söyliyenler varsa da, mevzu olduğunu kimse söylememiştir.
114) “Kadınların nefesleri ile erkeklerin nefeslerini uzaklaştırın (birbirine değmesinler).”
Hadisi, İbnü'l-Hac; bayram namazı İbn-i Cemaet tavaf hakkında anlattı ise de sabit değildir. Tavaf hakkında Resul-i Ekrem'den, "Kadınlar ile erkeklerin arasını açın." şeklinde rivayet edilmiştir.
115) “Baklagiller hakkında rivayet edilen hadisler”
İbnü'd-Debi ve Zerkeşi'nin anlattıkları gibi aslı yoktur, batıldır.
116) “Sadakayı erken verin.."
İbn-i Cevzi hadisin mevzu olduğunu söyledi ise de Askalani mevzu olmadığını kaaildir. Suyuti de diyor ki: Hadiis Tebarani Evsat'ında Ali'den Ebu'ş Şeyh de Enes'den rivayet etmişlerdir.
117) “Ümmetimin cimrileri terzilerdir."
Sehavi, bu hadisi bulamadığını; İbnü'd-Debi aslı olmadığını, zira "Erkeklerin en makbul işi terzilik, kadınların da eğiriciliktir." diye Seh b. Sa'd'dan rivayet edilen hadis bunu reddeder, dedi.
118) “Cimri insan bir din adamı da olsa Allah'ın düşmanıdır.”
Aslı yoktur. Bunun gibi; "Abid de olsa cimriler Cennet'e giremez, Fasık da olsa cömerdler Cennet'e girer" rivayetleri de asılsızdır.
119) “Soğuk dinin düşmanıdır."
Hadis değil, belki büyük imam Seyyid b. Aziz-i Dımeşki'nin sözüdür.
120) “İyi kimse kendi ehline daha çok iyilik edendir.”
Hadis değil, umumi bir sözdür.
121) “Bereket kızlardadır."
Sehavi'nin İbn-i Abbas'dan rivayetinde şöyle denilmektedir: Adamın biri kız çocuğunun olmaması için dua ediyordu. Bunun üzerine Resul-i Ekrem böyle buyurmuştur dedi. Senedleri arasında hadis uydurmakla töhmetlenen bir zat vardır. Bu rivayet kız çocuklarının ölümlerinin kerem-i ilahi olmasına münafi değildir. Çünkü makamların değişmesiyle hal ve durumlar da değişebilir. Taberani Kebir ve Evsat'ında, daha başkaları da İbn-i Abbas'dan rivayetlerinde; Resul-i Ekrem kızı Rukıyye için ta'ziye edildiği sırada, "Allah'a hamd olsun, kız çocuklarını defn etmek bir lutuf ve ihsandır." Bezzar'ın rivayetinde, "defn" yerine, "mevt" kelimesi vardır. Yani kız çocuğunun ölüsü iyilik ve ihsandır. İbn-i Ebü'd-Dünya'nın rivayetinde; İbn-i Abbas'ın bir kız çocuğu öldü. İnsanlar ta'ziye için yanına gidince, "Mahrem idi Allah onu örttü. İmanı var idi, Allah ona yeter ve bir ücret idi ki, Allah onu gönderdi." dedi. Bunu duyanlar bu sözlerin birbirine uygun düşen Arapçasına bir cümle daha katmak istedilerse de lafz ve ma'na bakımından uygun düşecek bir söz bulamadılar. Halbuki bu hüküm Allah'ın takdiri idi. Güç ve kuvvet ancak Allah'dandır, mealinde ilaveler yapılabilirdi.
122) “Bereket, ekmek ufaklarında, ip'in uzunluğunda ve küçük sulardadır."
Sehavi, bu hadisi Makaasıd'ında zikretti ve Nesei'ye uyarcasına batıldır, dedi ki, Nesei de yalan olduğunu söylemiştir. Ben de derim ki: Bereket hadisini Suyuti Camiüs-Sağir'inde, Ebü'ş-Şeyh de "Sevab" da İbn-i Abbas'dan ve başkaları da İbn-i Ömer'den rivayet etmişlerdir. "Saffiru" hadisi hakkında izahat gelecektir.
123) “Ortak tencere kaynamaz"
İbnü'd-Debi', hadis değildir, dedi.
124) “Güler yüz, yemek yedirmekten hayırlıdır."
Sehavi, böyle bir hadis bilmiyorum, dedi.
125) “Öldüreni öldürmekle müjdele"
Sehavi, aslı yoktur, dedi.
126) “Kavun karpuzun fazileti hakkındaki hadisler.”
Ebu Ömer Et-Tevkani, bu hususta bir risale yazdı, ise de İbnü'd-Debi ve Zerkeşi'nin anlattıklarına göre bu babdaki hadislerin hepsi batıldır. Ben de derim ki, faziletlerini ifade eden rivayetlerin batıl olduğu doğrudur. Fakat Şemal-i Tirmizi ve diğerlerinde olduğu gibi Resul-i Ekrem'in karpuzu hurma ile yediği sabittir.
127) “Tokluk (çok yemek) zekayı giderir."
Lafzı bakımından hadis değil, fakat Amr b. As ve diğer Ashab'dan bu mealde rivayetler vardır.
128) “Din temizlik esasları üzerine kurulmuştur."
İhya'da zikredilmişse de aslı, İbnü'd-Debi'in ifadesine göre, bulunamamıştır. Ben de derim ki: Belki bu ifade ile aslı bulunmamış, fakat İbn-i Hibban'ın Zuafa'sında Aişe'den, "Temizlenin, zira İslamiyet temizdir,"; Taberani de son derece zayıf bir sened ile İbn-i Mes'ud'dan, "Nezafet imana da'vet eder." şeklinde rivayetler vardır. Suyuti de diyor ki: Bundan daha kuvvetlisi Tirmizi'nin Sa'd b. Ebi Vakkas'dan merfu olarak rivayet ettiği şu hadistir: "Allah temizdir, temizi sever; etrafınızı temizleyiniz." Yine Tirmizi Sa'd b. Ebi Vakkas'dan rivayetinde; "Allah güzeldir, güzeli sever; temizdir, temizliği sever; Kerim'dir, kerem sahiplerini sever; cömerttir, cömertleri sever. eli ile işaret ederek: Şu etrafınızı temizleyin ve Yahudilere benzemeyin" buyurmuştur. Kurtubi Esma-i Hüsna şerhinde: Bu hadisi Bezzar Müsned'inde zikretti, demiştir. Ayrıca Rafii de senedli olarak Ebu Hüreyre'den rivayetinde; "Bütün gücünüzle temizliğe dikkat edin. Zira Allahu Teala İslam Dinini temizlik esasları üzerine kurdu. Cennet'e ancak temizler girebilir." buyurulmuştur.
Dostları ilə paylaş: |