ÜÇÜNCÜ fasilarafat ve müzdeliFE'de telbiYE



Yüklə 1,14 Mb.
səhifə20/34
tarix17.01.2019
ölçüsü1,14 Mb.
#97982
1   ...   16   17   18   19   20   21   22   23   ...   34

Muallel Hadisin Hükmü:

Muallel hadis, illet sıhhatini giderdiğinden, tek kelime ile merduddur; makbul değildir. Hüküm çıkarmakta kullanılamaz. 329



İllet Konusunda Yazılan Eserler:

Ulûmui'l-hadîsin bu en zor şubesinde eser verenler eksik olmamıştır. Buhârî, Ahmed İbnu Hanbel, Tirmizi, Müslîm, Ebu Bekr el-Esrem, Ebu Ali en-Neysâburî, İbnu Ebî Hâtim er-Râzi, Ebu Abdillah el-Hâkim, Ebu Bekr el-Hallâl ve Ebu Yahyâ es-Sâcî, Kitâbu'l-ilel ismiyle eserler vermişlerdir. Dârakutnî'nin de Tilmizi el-Hâfız Ebu Bekr el-Berkânî tarafından cemedildiği bilinen müsnet tarzında tanzîm edilmiş 12 ciltlik bir İlel'i mevcuttur. İbnu'l-Cevzi'nin el-İlelü'l-Mütenâhiye fi'l-Ehâdîsi'l-Vâhiye adında üç ciltlik bir eseri mevcut ise de, bir çok hadîs hakkındaki "illet'lidir" hükmüne alimler katılmamışlardır. Hafız İbnu Hacer'in ez-Zehrü l-Matlûl fı'l-Haberi'l-Ma'lûl adlı İlel'i burada zikre değer.330



E) Müdrec Hadîs:

Müdrec kelimesi, bir şeyi bir şeye eklemek veya içine sokup yerleştirmek manasına gelen idrac'dan ism-i mef'uldür. Derc ve idrâc kelimeleri dilimize de girmiştir. Hadis ıstılahındaki manâsına göre ise, râvisi tarafından isnadına veya metnine hadisin aslında olmayan bazı sözler sokuşturulmuş olan hadis demektir. Ravi hadisi bu şekilde rivâyet edince, dinleyenler de bu ilâveyi hadisten zannedip, öylece rivayet ederler.331

Sahih, hasen ve müsnedlerin râvileri, çoğu zaman hadislerin -gerek metninde gerek senedinde- bulunan önemsiz de olsa ziyadeleri ve bu ziyadeleri yapanları gösterirler. Böyle yapmalarının sebebi de, müdrec sözü ve o sözü söyleyeni göstermedikleri takdirde, bunların müdrec olduğunu düşünmeyerek kendilerinden olduğu gibi rivayet edecek insanların bulunabileceğinden ve bu suretle -istemeyerek- Rasul-i Ekrem (s.a.s)'e veya onun hadislerini eda edecek kimseye karşı yalan söylenmesine müsaade etmiş olacaklarından korkmalarıdır. Kasden müdrec yapmanın bir nevi kizb ve tedlîs olduğundan ve bunu da ancak îmanı zayıf ve akîdesi bozuk kimselerin yapacağından şüphe yoktur.332

Bir hadisin metninde idracın vaki olup olmadığı çeşitli şekillerde bilinir:



l. Hadisin bir başka sahih isnadla gelen rivayetinde müdrec olan kısım, kendisine idrac edilen hadis metninden ayırdedilmiş olur.

2. Râvinin veya buna vakıf olan hadis imamlarının açık beyanları ile müdrec olan kısım bilinmiş olur.

3. Bir hadisin müdrec olduğu bazan da o sözün Rasul-i Ekrem (s.a.s) tarafından söylenmiş olmasının aklen imkansız bulunmasıyla anlaşılır.333

Müdrecin Kısımları:

Tarifden de anlaşıldığı üzere idrâc senede de olabilir metne de. Hadîs bu durumlara göre müdrecü'l-metn veya müdrecü'l-isnâd ismini alır.



1) Müdrecü'l-Metn:

Hadise kendi sözlerini katan bazı raviler bunu, hadisi izah ve tefsir etmek için yaparlar. Metinde görülen bu idrâc bâzan metnin baş kısmında, bazan ortasında, bazan da sonunda olur. Ancak çoğunlukla sondadır. En az gözükeni metnin ortasındaki idractır.334

Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın hadîsini kaydettikten sonra, râvi hemen arkaya kendisinin veya bir başkasının sözünü kaydeder. Araya herhangi bir fâsıla, açıklayıcı bir ibâre koymadığı için, ilâve kısım hadîs metninin devamı zannedilir. Arkadan gelenler de bunu olduğu gibi rivâyet ederler.

Bu durumda, hadîsin müdrec olduğu birkaç yolla anlaşılır.



* Hadîs, başka tarîklerden gelen veçhiyle karşılaştırılır.

* Duruma muttalî olan muhaddislerin açıklaması vardır.

* Bazan derci yapan râvi bunun derc olduğunu açıklamıştır.

* Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'in böyle bir şeyi söylememiş olacağı aklen bilinir.

Buna örnek İbnu Mes'ud'un rivâyet ettiği, namazda okunacak teşehhüdle ilgili hadîstir: "...İbnu Mes'ud der ki: Hz. Peygamber elimden tuttu ve bize teşehhüdü öğretti. ...bunu okuyunca -veya bunu yerine getirince- namazını ifa etmiş olursun, dilersen kalk, dilersen otur".

Ebu Dâvud'un rivâyetinde Züheyr İbnu Mu'aviye, bu son kısmı merfu hadîsle birleştirerek tek bir metin olarak rivâyet eder. Hadîsi Züheyr'den alanların çoğu hep bu şekilde rivâyet ederler. Hâkim der ki: "Bu, İbnu Mes'ûd'un kendi sözünün hadîse derc'idir." Beyhaki ve Hatib de aynı şeyi söylerler. Üstelik, aynı hadîsi Züheyr'den rivâyet eden Şebâbe İbni Sevvâr, asıl hadîs metniyle İbnu Mes'ûd'un sözünü ayırmış ve araya "Abdullah (radıyallahu anh); buyurdu ki" dedikten sonra "Bunu okuyunca..." diyerek arka kısmın İbnu Mes'ûd'a ait olduğunu belirtmiştir. Bu açıklayıcı rivâyet Dârakutnî'de mevcuttur. Dârakutnî ayrıca; Şebâbe hakkında "sika" diyerek bu ziyadeye güvenilmesi gerektiğini belirtir.

Şu halde Şebâbe'nin rivâyeti, diğer müdrec rivâyetlerden esah'dır, açıkladığı husus da doğruya daha yakındır. Çünkü hadîsi bu şekilde rivâyet eden başkaları da mevcuttur. 335



a) Metnin başında olan idrac: Hadiste idrâc şeklinin, hadisin başında oluşuna Ebu Hureyre'nin rivâyet ettiği şu hadis bir misaldir: Rasulullah (s.a.s) buyurmuştur ki: "Abdesti eksiksiz, tam alınız. Cehennemde yanacak ökçelere yazık." Bu hadisin baş tarafındaki "Abdesti eksiksiz alınız" sözü Rasulullah (s.a.s)'a ait değildir. Rasulullah (s.a.s) sadece "Cehennemde yanacak ökçelere yazık" buyurmuştur. Bu sözü hadisin baş tarafına ravi Ebu Hureyre getirmiştir. Ebu Katan ve Şebâbe de hadisi Şu'be'den rivâyet ederken, bu ilâveyi Ebu Hureyre'nin değil de Rasulullah (s.a.s)'in sözü zannetmişlerdir. Buharî'deki bir hadisde "Ebu Hureyre dedi ki: "Abdesti eksiksiz alınız" zira Rasul-i Ekrem (s.a.s) "Cehennemde yanacak ökçelere yazık" buyurdu", diye geçmektedir. Bu hadis de, "Abdesti eksiksiz alınız" sözünün Ebu Hureyre'ye ait olduğunu, Rasulullah (s.a.s)'e ait olmadığını gösterir.336

b) Metnin ortasında olan idrac: Umumiyetle râvînin hadis metnini tamamlamadan metinde geçen bir kelimeyi açıklamak veya çıkardığı bir hükmü beyanda istical etmesinden ileri gelir. Bunun örneği, vahyin başlangıcı ile alakalı Hz. Aişe (radıyallahu anha) rivâyetine Zührî'nin dercidir. Hz. Aişe, rivâyette Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın Hira mağarasında yaptığı gece ibadetlerini anlatırken: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) Hira mağarasına çekilir orada tahannüs ederdi" ifadesine yer verir. İşte Zührî, hadîsi rivayet ederken bu ibârenin ardından ilave eder: "Bu (tahannüs), birkaç gece devam eden ibadettir". Aslında bu açıklama Zührî'nin şahsî sözü ve eklemesidir, gayesi de tahannüs'ün ne mânâya geldiğini açıklamaktır. Bu durumu bilmeyen onları hadisin asıl lafızları zanneder.337

c) Metnin sonunda olan idrac: Abdullah b. Mesud’dan şunları söylediği rivayet edilmiştir: Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Allah’a bir şeyi şirk koşarak ölenler Cehennem’e girerler.” (Ben de derim ki) “Allah’a bir şeyi şirk koşmadan ölenler ise Cennete girerler.” Bu hadisin ilk kısmı da Hz. Peygamber’e ait merfu’ bir hadistir. İkinci kısmı ise Abdullah b. Mesud’un sözüdür ve mevkufdur. Onun, bazı rivayetlerinde bulunan “ben de derim ki” sözünü dikkate almadan hadisi rivayet edenler, her ikisini de Hz. Peygamber’in sözü olarak nakletmişlerdir.338




Yüklə 1,14 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   16   17   18   19   20   21   22   23   ...   34




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin