İllet Nasıl Bilinir:
Kusurun gâmız olması sebebiyle bir hadîsin muallel olduğunu söylemek zor bir iştir. Bunu muallil, râviye başkalarının muhalefet etmiş olmasından başka mevsul'de irsâle merfu'da vakfa veya bir hadîsin diğer bir hadîse girmiş olması gibi muhtelif durumlara delalet eden karinelerle, zann-ı gâlib sahibi olarak hadîsin adem-i sıhhatine hükmeder. Bazan kesin hükme varamayıp, sıhhat hususunda tevakkufu ihtiyar eder.
Hadîsin sıhhatini bozucu bir hükme gitme işi, hadîsin bütün senetlerini cemedip, râviler arasındaki ihtilafı görüp sonra da ravilerin zabt ve itkan durumlarını iyice tedkikten geçer. İllet'e daha ziyade senedde rastlanır, az da olsa metinde de rastlanmıştır. Nevevî'nin kaydettiği senetle ilgili örneğe göre: "Alış veriş yapanlar birbirlerinden ayrılmadıkça (akdi bozmada) muhayyerdirler" hadîsini Ya'la İbnu Ubeyd, Süfyan-ı Sevrî'den Süfyan Amr İbn-i Dînâr'dan" şeklinde rivâyet etmiştir. Halbuki Ya'la hadîsi rivâyet ederken bir hata yapmış, Abdullah İbnu Dînârı "Amr İbnu Dînâr" yapmıştır. 325
Hadislerdeki İllet Çeşitleri:
Hadislerin metin ve isnadında bulunan ve hadisin muallel olmasına sebep olan illetleri el-Hakimu’n-Nisaburi on bölümde toplamıştır. Bunları, aynı zamanda muallel hadislere misal vermiş olmak için, bir kısmına örnekler göstererek sıralayalım:
1- Sened görünüşte sahîh ise de, içinde yer alan râvilerden birinin, hadîsi rivâyet ettiği şeyhle görüşüp görüşmediği, ondan işitme (sema) yoluyla hadis alıp almadığı kesin değildir.
Mesela:
Ebu Hureyre’den (r.a.) Rasulullah’ın (s.a.v.) şöyle dediği rivayet edilmiştir:
“Çok dedikodulu bir mecliste oturan o meclisten kalkmadan önce “Subhaneke Allahumme ve bi hamdike lailahe illa ente, estağfiruke ve etubu ileyk” diye dua ederse o mecliste ettiği dedikodunun günahı mağfiret olunur.”
Bu hadisin illetini belirtmek üzere Buhari ile Müslim arasında geçen bir olayı açıklamak gerekir.
Meşhur hadis alimi Müslim bir gün Buhari’ye gelerek, gözlerini öper ve şöyle der:
“Bırak ayaklarını da öpeyim ey üstadların üstadı; muhaddislerin efendisi; hadis illetlerinin tabibi! Muhammed b. Selam, Mahled b. Yezid, İbnu Cureyc, Musa b. Ukbe, Suheyl-babası-Ebu Hureyre isnadıyla sana bir mecliste dedikodu etmenin keffareti konusunda bir hadis rivayet etmiş; bunun illeti ne, bana söyle.” Buhari:
“Güzel bir hadistir. Bu konuda yeryüzünde bundan başka bir hadis bilmiyorum; fakat ma’luldür.” Müslim itiraz ederse de Buhari illetini söylemez. Ancak ısrar edince aynı hadisin Musa b. İsmail-Vuheyb-Musa b. Ukbe-Avn b. Abdullah isnadıyla kendisine ulaşan tarikını zikreder ve şunları söyler
“Bu daha evladır; çünkü Musa b. Ukbe’nin Suheyl’den bizzat işiterek rivayeti olduğu zikredilmemiştir.” Bunun üzerine Müslim “Sana buğzeden ancak hasedinden eder. Dünyada senin bir mislin olmadığına şehadet ederim.” diyerek hayranlığını belirtmekten kendisini alamaz.
Buhari’nin illetlidir dediği hadisin isnadı ile Müslim’in isnadı karşılaştırılırsa şu sonuca varılır: Buhari’nin isnadında Ebu Hureyre atlanmış, hadis bir tabiin olan Avn b. Abdullah’dan rivayet edilmiştir. O halde Müslim’in merfu olarak bildiği hadis aslında mürseldir. Ayrıca Buhari’nin “Musa b. Ukbe’nin Süheyl’den doğrudan doğruya işiterek rivayeti olduğu zikredilmemiştir.” sözü üzerinde durduğumuz illettir. O halde bu hadiste iki illet vardır ve mualleldir.
2- Sika râvinin mürsel olarak rivâyet ettiği bir hadîsin başka bir yoldan müsned (isnadı tam) olarak gelmesi ve bu müsned rivâyetin zahiren sahih olması,
Yukarıdaki misal bu illet çeşidi için de verilebilir. Açıklamaya dikkat edilirse görülür ki Buhari’nin rivayetinde Ebu Hureyre atlandığından hadis mürseldir. Bununla beraber Müslim’in sorduğu senedle isnadı tam olarak rivayet ediliyor; o rivayet sahih görünüyor…
3- Belli muayyen bir sahâbenin rivâyeti olarak bilinen bir hadîs, ayrı ayrı memlekete mensup olan râvilerin birbirlerinden rivâyetleri sırasında, bir başka sahâbeye nisbet edilerek rivayet edilmesi.
4- Sahâbî'den bilinen bir hadîsin Tâbiî'ye nisbet edilerek rivayet edilmesi.
Osman b. Süleyman’dan… Babasından nakledildiğine göre “Hz. Peygamber’i bir akşam namazında Tur suresi’ni okurken duymuştur.”
El-Hakimu’n-Nisaburi’ye göre bu hadis üç yönden illetlidir. Önce Osman, Süleyman oğlu Osman değil; Ebu Süleyman oğlu Osman’dır. İkincisi Osman’ın yalnızca Nafi’ b. Cübeyr b. Mut’im’den rivayeti vardır, dolayısıyla babasından rivayeti söz konusu değildir. Üçüncüsü de Ebu Süleyman Hz. Peygamber’i görmemiş; ondan hadis işitmemiştir.
5- An'ane ile326 rivayet edilen bir hadîsin isnadından bir râvi düşmesi olmuştur. Bu durum, aynı hadîsin sahîh olarak bir başka tarîkden gelmesiyle anlaşılır.
6- Bir râvi bir hadisi müsned olarak rivâyet etmiş olduğu halde, o râviden bir başka şahıs bunu gayr-ı müsned (inkıtalı) olarak rivayet eder ve hadîs bu şekliyle bilinir.
7- Bir isnadda râvilerin isimleri muntazaman zikredilirken ikinci bir isnadda bir râvinin ismi mübhem kalır.
8- Bir şeyhle karşılaşıp bir kısım hadîsler aldığı halde, o şeyhten almadığı hadisleri de doğrudan ona nisbet ederek rivâyet edecek olursa aradaki şahsı zikretmediğinden bu hadîsler muallel olur.
9- Bir râvinin hadîsleri aldığı muayyen bir tarîki vardır. Ancak o tarîkte yer alan ricalden biri değişik bir yoldan da hadîs rivâyet eder. Böyle durumlarda râvi dikkatsizliği yüzünden, bunu da mutâdı olan tarîkle rivâyet edecek olursa, hadîsi muallel olur.
10- Hadîs bir tarîkte merfu, başka bir tarîkde mevkûf gelmiştir. 327
Ebu Süfyan’dan, Cabir b. Abdullah’dan, Hz. Peygamber’e nispet edilerek rivayet edilmiştir:
“Kim namaz esnasında gülerse namazı iade eder; abdesti etmez.”
Bu hadisin başka bir yönden rivayeti şöyledir.
“Ebu Süfyan’dan rivayet edilmiştir, Cabir b. Abdullah’a namazda gülen adam (ın hükmü) soruldu. O: “Namazı iade eder; abdesti etmez.” dedi.
Burada şu önemli noktaya işaret etmek gerekir. Bir hadisin birkaç senedi olur da illet yalnız bunlardan birisinde bulunursa hadis o senetle illetlidir. Bu illetin diğer isnadlara yapılan rivayetlere bir zarar vermesi bahis konusu olamaz.
Son olarak bir de metindeki illete misal vererek bu konuyu bitirelim. Müslim’in rivayetine göre Katade Evzai’ye Enes b. Malik’den naklen şunları yazmıştır:
“Hz. Peygamber’in, Ebu Bekir, Ömer ve Osman’ın arkasında namaz kıldım; hepsi de namaza Fatiha ile başlıyor; kıraatin ne başında ne sonunda “Besmele”yi okumuyorlardı.”
İbnu’s-Salah’a göre bir kısım alimler, “okumanın başında ve sonunda besmeleyi okumuyorlardı.” kısmını illetli bulmuşlardır. Nitekim hadisin Buhari ve Müslim’in ittifak ettikleri kısmında bu ifade yoktur. Ayrıca hadisin bu kısmı değişik rivayet edildiği ve aralarında bir tercih yapılmadığı için muztarib sayılmıştır.328
Dostları ilə paylaş: |