Münci Kapani Hoca, İnsan Haklarının Uluslararası Boyutları kitabında şöyle diyordu (Bilgi Yayınevi, 1991, s.58):
“Adına ne denirse densin, (bunlar) aslında birer çekince niteliğindedir. Bunların kabul edilebilir olup olmadığına zamanı geldiğinde İnsan Hakları Komisyonu karar verecektir. Komisyon, Türk hükümetinin ‘yorum’larını geçersiz saydığı takdirde -ki bu güçlü bir olasılıktır- ne olacaktır?”
İşte Hoca’nın “güçlü olasılık” dediği olay şimdi patlak vermiş bulunuyor. Bunlar hep 12 Eylül’ün ve kuyruklarının başımıza sardırdığı pislikler. Şimdi temizleyebilirsen temizle.
Türkiye imzasına uysa, Kıbrıs’la ilgili davaların sonu gelmeyecek. Uymasa, AB’ye girmeye kilitlendiği bir sırada, Avrupa Konseyiyle alay etmiş olacak.
Saygıdeğer kimi kalemler, AB’nin ikiyüzlülüğünü yazıyorlar. “Bizi Gümrük Birliğine alırken, insan hakları demediler” diyorlar.
Gümrük Birliği bir ticarî olay idi. Bir para olayı. Paranın milliyeti, dini, imanı, Allahı, insan hakları, o yüzü, bu yüzü olur mu? Heriflerin ağzının suyu akıyordu girelim diye, Çiller de bayıla bayıla balıklama daldı.
Şimdi, Avrupa’nın 2 yüzlülüğünü bırakın da, 2 ucu pis bir değneği elinden bırakmayan çocuğa “elim sende” bile oynatır mısınız, onu söyleyin.
Dostları ilə paylaş: |