Sınai mülkiyet mevzuatı büyük ölçüde AB mevzuatından ve uluslararası sözleşme metinlerinden faydalanılarak hazırlanmıştır. Ancak fikri mülkiyete ilişkin düzenlemeler temel haklar kapsamında bulunduğu hâlde kanun yerine KHK ile yapıldığından bazı kısımları Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmiş ve boşluk oluşmuştur. Yine bu KHK’larda sık sık değişikler yapıldığı için kanunun kendi içindeki sistematiği bozulmuştur.
1951 yılında yürürlüğe giren 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu; uluslararası sözleşmeler, teknolojik gelişmeler ve korsan faaliyetlerle mücadele gibi amaçlarla birçok kez değişikliğe uğramıştır. Ancak fikri haklar sistemindeki uluslararası ve ulusal gelişmelere uyum sağlanması ve uygulamadaki sorunların giderilmesi bakımından zorunluluk arz eden bu değişiklikler sonucunda 5846 sayılı Kanun’un sistematiği ve terim birliği olumsuz olarak etkilenmiştir.
Türkiye İlaç Sektörü 2011 yılı itibariyle yıllık 11,2 milyar ABD dolarlık bir hacme sahiptir ve büyük oranda jenerik/eşdeğer ilaç üreticisi bir ülkedir. Türk ilaç sektörünün iç talebi artarak devam etmekte olup, artan talebe bağlı olarak cari açık artarak 2011 yılında yaklaşık 4,4 milyar ABD dolara ulaşmıştır. Türkiye ihracat hacminde ve dolayısıyla ihracatın ithalatı karşılama oranında %13 ile potansiyelinin çok altında kalmaktadır. Ekonomi Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığının yeni kanunlarında orijinal ürün geliştirilmesine yönelik teşvik açıklayan yeni düzenlemelere benzer hükümler ve mevcut uluslararası anlaşmaların getirdiği asgari korumanın üzerine çıkılmadan sağlanabilecek esnekliklere ilişkin yeterli hükümler fikri mülkiyet mevzuatında bulunmamaktadır.
Fikri mülkiyetin sağlık konularına ilişkin etkileri dolaylı şekilde Sağlık Bakanlığı ve Sosyal Güvenlik Kurumunda görülmektedir. Her iki Kurum açısından orijinal ürünlerin pazarda bulunma süresinin uzaması hâlinde bu ürünlerin jeneriklerinin piyasaya arzı gecikeceğinden kamu maliyesi açısından yük artacağı gibi ilaca erişimde sınırlı kalacaktır.
Henüz orijinal ürün geliştirme de gelişmiş ülkeler seviyesinde bulunmamamıza rağmen fikri mülkiyet haklarında koruyuculuğu uluslararası anlaşmalar gereği bu ülkeler seviyesinde uygulamamız, tüm vatandaşların sağlığa erişimini sağlama politikamız nedeniyle kamu maliyesine ciddi bir yük getirerek maliyetleri arttırmakta ve mevcut cari açığı büyütmektedir.
551 sayılı Patent Haklarının Korunması Hakkında K.H.K., 554 Sayılı Endüstriyel Tasarımların Korunması Hakkında K.H.K , 555 Sayılı Coğrafi İşaretlerin Korunması Hakkında K.H.K’nin cezai yaptırımlarla ilgili maddelerinin atıf yaptığı bazı hükümlerin Anayasa mahkemesi tarafından iptal edilmesi ve iptal kararlarının, patent ve tasarım açısında 10.06.2010, coğrafi işaretler açısından 30.11.2009 tarihinde yürürlüğe girmiş olmasına rağmen, yeni yasal düzenlemenin yapılmamış olması sebebiyle, bu hakların cezai yaptırımla korunması konusunda yasal boşluk bulunmaktadır.
Ticari sırların korunması konusunda henüz müstakil bir yasal düzenleme bulunmamaktadır.
Telif Hakları ve Kültür Endüstrileri
İnternet kullanımının yaygınlaşması ve eserlerin dijitalleştirilmesi olgusu ile beraber fiziki korsanlık yerini dijital korsanlığa bırakmıştır. Buna bağlı olarak dijital ortamdaki eserleri yayma ve bu eserlere ulaşım kolaylığı neticesinde fikri hak ihlallerinde önemli bir artış meydana gelmiştir. Dijital ortamdaki eserlerin kalite kaybına uğramaksızın çoğaltılabilmesi, internet ortamındaki kullanıcı sayısının çokluğu, bazı web sitesi sunucularının yurtdışı menşeili olması ve benzeri sebeplerle yasal olmayan yollarla eserlerin dağıtımı ve kullanımı mümkün olmakta ve bu faaliyetleri gerçekleştiren kişilerin tespit edilmesi uzun ve kapsamlı bir çabayı gerektirmektedir.
Dijital alandaki verilere sağlıklı şekilde ve kısa sürede ulaşılamamasının da etkisiyle fikri mülkiyet alanındaki davalar uzun sürmekte ve bu nedenle ihlaller bakımından her ne kadar kanunda ağır cezalar öngörülse dahi caydırıcılık düzeyi beklenen seviyeye ulaşamamaktadır.
Ülkemizde faaliyet gösteren meslek birliklerinin sayısının fazla oluşu, tek elden lisanslama yapılmasını güçleştirmekte ve meslek birlikleri arasında yapılan ortak protokollerle bu güçlük aşılmaya çalışılmaktadır. Bununla birlikte hali hazırda toplu hak yönetimi konusundaki problemler sürmektedir.
Meslek birliklerinin sayısının fazla olması nedeniyle bazı meslek birlikleri kendi alanlarında lisans sözleşmesi yapmak ve sözleşme bedellerini toplamak için gereken finansal, beşeri ve altyapısal kaynaklara sahip bulunmamaktadır. Diğer taraftan meslek birliklerinin üyeleri ve repertuarları konusunda ortak veri tabanı oluşturmaları için yeterli kaynak ayrılması ihtiyacı bulunmaktadır.
Bitki çeşidi hakları ve tohum endüstrisi
Ar-Ge yatırımlarına ayrılan kaynaklar yeterli değildir.
Türkiye’de özel sektörde faaliyet gösteren tohum üreticisi firmaların tecrübeleri ve sermaye birikimleri piyasaya hâkim uluslararası firmalarla rekabet etmede yeterince güçlü değildir.
Özel sektör-üniversite ve kamu işbirliği istenilen seviyede değildir.
Eğitim ve tanıtım çalışmaları yeterli değildir.
Konuya ilişkin olarak kamu, özel sektör ve üniversite işbirliği yetersiz olmakla birlikte, bu alana ilişkin farkındalığın artırılması hususu da önemini korumaktadır.
Fikri ve Sınai Mülkiyetin Oluşturulması
Ülkemizde teknolojik ilerlemenin hızlandırılması adına devlet tarafından sağlanan destekler ve uygulamadaki yatırım finansman modelleri ihtiyaçları karşılayacak düzeyde olmadığı değerlendirilmektedir. Yeni fikirler veya Ar-Ge faaliyetlerine ilişkin erken aşamadaki yatırımlar genellikle girişimcinin kendisi tarafından finanse edilmekte, finansman sağlanamaması durumunda ise geliştirilmeye muhtaç ve büyük potansiyel arz eden projeler sonlandırılmaktadır. Türkiye’de ürün geliştirme ve ticarileşmeye dönük destekler mevcut olmakla birlikte, bunların önemli bir kısmı nakit destekler seklinde kurgulanmamış olup, nakit olanların ise limitleri sınırlı düzeyde belirlenmiştir. İleri teknoloji alanında faaliyette bulunan girişimciler ile yapılan görüşmeler neticesinde tespit edilen önemli diğer bir problem ise, bahsi geçen girişimcilerin Ar-Ge faaliyetlerinin yatırımın başlangıç aşamasında çeşitli kurum ve kuruluşlardan hibe veya geri ödemeli destek temin edebilmelerine rağmen, Ar-Ge çalışmaları sonrasında elde ettikleri ileri teknoloji içerir prototip uygulamasını geliştirmek adına herhangi bir kaynak bulamamalarıdır.
Araştırmacılara yönelik fikri mülkiyet eğitim programı bulunmamaktadır.
Hızlandırıcı ve inkübatörler yeterli sayıda değildir ve etkin çalışmamaktadır.
Ar-Ge desteklerinin birçok kurum tarafından verilmesi sebebiyle karışıklık yaşanmaktadır.
Kamunun sağladığı hizmetlere yönelik hizmet kıstasları ve etki analizi bulunmamaktadır.
Uluslararası rekabetçilik endekslerinde gözlendiği üzere bürokrasi oldukça yüksek, oysa girişimcilerimizin rekabetçilik düzeyi gelişmiş ülkelerin altında olmakla birlikte devletin göreceli konumuna göre çok daha iyi durumdadır.
Finans kaynaklarına erişim konusunda iş melekleri girişim sermayesi düzenlemeleri 2012 yılında yapılmış olmasına rağmen uygulamaya yönelik adımların henüz atılmamış olmasından dolayı etkin olarak işlememektedir.
Fikri Mülkiyet Sisteminin geliştirilmesi için öncelikli alanlardan birisi üniversite-sanayi işbirliğinin geliştirilmesinde FMH’nin rolünün doğru şekilde belirlenmesidir. Bu kapsamda, FMH konusunda uzman kişilerin de desteğiyle yenilikçiliği teşvik edici şekilde patent ücretlerinde, patent başvurularında ve benzeri hususlarda kolaylıklar sağlanması gerekmektedir. Ancak, söz konusu çalışmanın Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın üniversite-sanayi işbirliği çalışmalarıyla tam uyumlu olabilmesi açısından yeterli eşgüdüm sağlanmalıdır.
Öte yandan, özellikle FMH konusunda zorluk yaşanan sektörlerin tespit edilerek bu sektörlerde kolaylaştırmalar sağlanması da önemlidir.
Üniversitelerdeki FMH politikalarının oluşturulmasında da her üniversitenin kendi koşullarına uygun şekilde davranmasına yönelik eylemler de Eylem Planına derç edilebilir.
Taklit ve korsan üretimle mücadele, rekabeti bozucu etkilerin önlenmesi, uluslararası uygulamalarla hukuki düzenlemelerin iç düzenlemelere yansıtılması gerekmektedir.
Taklit ve korsan endüstrisinin ülkemizin ulusal ekonomisindeki hacmi ve ekonomiye olan etkilerinin (vergi kaybı, istihdam kaybı, vs.) irdelendiği bir rapora ulaşılamamıştır. Bu tip araştırma raporları ekseriyetle yabancı ülkeler veya bazı sivil toplum kuruluşlarınca hazırlanmakta olup, kaynak oluşturabilecek nitelikte kamu kurumlarının ilgili paydaşlarla birlikte hazırladıkları resmi raporlara ihtiyaç duyulmaktadır.
Teknoloji Transferi ve Fikri Mülkiyetin Ticarileştirilmesi
TUSIAD 2011 YOIKK raporunda sınai mülkiyet haklarına ilişkin olarak devlet tarafından verilen destek ve teşviklerin -ARGE merkezi teşviklerindeki sınai mülkiyet hakları personeli konusundaki destek dışında- yalnızca koruma faaliyetlerine odaklandığı, şirketlerin sınai mülkiyet hakları organizasyonu kurması veya altyapı oluşturulması konusunda teşvik sistemi bulunmadığı tespitine yer verilmektedir.
Fikri Mülkiyet Haklarının Yaptırımı
Fikri Mülkiyet Suçlarının genel itibariyle takibi şikâyete bağlı olması nedeniyle hak sahibi veya marka vekilleri tarafından Cumhuriyet Savcılıklarından alınan arama kararı doğrultusunda işlem yapılmaktadır. Güvenlik Şube Müdürlüklerinin görev alanı kapsamında özellikle belirli tarihlerdeki iş yoğunluğu nedeniyle hak sahibi veya marka vekillerinin arama yapılmasını talep ettiği yerler hakkında arama kararı almadan önce Güvenlik Şube Müdürlüklerinin de görüşünün alınması gerektiği düşünülmektedir.
Taklit ve korsan ürünlerle mücadele kapsamında meslek birlikleriyle ve marka temsilcileriyle iletişime geçmekte zaman zaman zorluklar yaşanmaktadır.
Fikri ve sınai haklarla ilgili Yargıtay kararları herkesin erişimine açık değildir.
Hâkim ve Cumhuriyet savcılarının eğitimi konusunda; Stajyer hâkim ve Cumhuriyet savcılarının hizmet öncesi eğitiminde, Fikri ve sınai haklar ihtisas mahkemelerinde görevlendirilecek hâkim ve Cumhuriyet savcılarının görevlendirilmelerinden önceki eğitiminde, Fikri ve sınai haklar ihtisas mahkemelerinde görev yapan hâkim ve Cumhuriyet savcılarının hizmet içi eğitiminde, sistematik bir fikri ve sınai haklar eğitim programı bulunmamaktadır.
Yurt dışı tebligatları konusunda yaşanan sıkıntılardan dolayı veya yurt içinde ilgili şirkete tebligat yapılamamasından dolayı taraf teşkili sağlanamamakta ve duruşmalar ertelenebilmektedir. Yine, bilirkişilerin raporu geç tanzim etmesi diğer bir erteleme sebebi olup, delillerin istenmesi gerekmekteyse, delillerin ilgili yer veya kurumlardan istenmesi üzerine delillerin temininin sağlanamaması da ertelemeye neden olmaktadır.
1 Tam Zaman Eşdeğer: Bir yıl içerisinde Ar-Ge’de çalışan insan gücünü Ar-Ge faaliyetlerine ayırdığı zamanı kişi/yıl olarak tanımlayan değerdir. Bir TZE bir kişi-yıl olarak düşünülebilir. Dolayısıyla zamanının % 30'unu Ar-Ge çalışmaları için ve kalanını da diğer faaliyetlerde harcayan bir kişi, 0,3 TZE olarak ele alınmaktadır. Benzer olarak, tam zamanlı bir Ar-Ge çalışanı, bir Ar-Ge biriminde sadece 6 ay istihdam edildiyse, bu 0,5 TZE anlamına gelir.