Uluyazi cem İskender



Yüklə 0,58 Mb.
səhifə13/13
tarix01.11.2017
ölçüsü0,58 Mb.
#25864
1   ...   5   6   7   8   9   10   11   12   13

ERCAN Ertan


Danışman : Prof. Dr. Metin TİMUR

Anabilim Dalı : Su Ürünleri Yetiştiriciliği

Programı (Varsa) : Yetiştiricilik

Mezuniyet Yılı : 2010

Tez Savunma Jürisi : Prof. Dr. Metin TİMUR

: Prof. Dr. M. Salih ÇELİKKALE

: Prof. Dr. Osman ÖZDEN

: Prof. Dr. Meriç ALBAY

: Doç. Dr. Devrim MEMİŞ



Sazan Balığı (Cyprinus Carpio L.,) Yetiştiriciliğinde Atık Suların Biyolojik Entegre Sistemle Arıtımının Araştırılması Üzerine Bir Çalışma

Tüm dünyada su ürünleri yetiştiriciliğinde kapalı devre sistemlerin gelişimi, entensif yetiştiriciliğe doğru süratle eğilimi arttırmıştır. Bu sistemlerde biyolojik arıtım en ekonomik yöntem olarak suyun tekrar kullanımına olanak sağlamaktadır.

Balık yetiştiriciliğinin çevreye olumsuz etkileri; askıdaki katı maddeler ve çözünmüş besin tuzlarıdır. Yetiştiricilik sistemlerindeki besin yükünün en az düzeye indirilmesi için çok farklı arıtım metodları kullanılmaktadır. Entegre arıtım sistemleri, balık yetiştiriciliğinden kaynaklanan etkilerin en aza indirilmesinde en uygun metot olarak görülmektedir.

Bu çalışmada, balık yetiştiriciliğinden kaynaklanan askıdaki maddelerle, metabolizma yan ürünlerinin tatlısu midyeleri (Unio pictorum) ve tatlısu makrofiti (Elodea canadensis) ile biyolojik olarak arıtımını oluşturan model bir sistem çalışılmıştır.

Deneysel kapalı devre akvaryum sisteminde sazan balıkları, tatlısu midyeleri ve makrofitler toplam 1680 litre su hacmine sahip üç akvaryuma (630L-420L-420L) yerleştirilmişdir.

Deneme boyunca, akvaryumların çıkış suyundan alınan örneklerde fiziksel ve kimyasal (sıcaklık, pH, çözünmüş oksijen, amonyum, nitrit, nitrat, orto-fosfat, toplam fosfor, klorofil-a) analizler yapılmıştır.

Deneme süresince balık, midye ve bitkiler için doğal ortam koşulları sağlanmış ve oluşabilen stres faktörleri fizyolojik gözlemlerle incelenmiştir.

Balıklar, %29,5 protein ve %9,51 yağ oranına sahip pelet yemle ad libitum olarak beslemiştir. Denemeyi oluşturan 2 grupta seksen beş adet sazan balığı, başlangıçta 16,21g ve 16,48g ağırlğa sahip iken, 105 günlük besleme sonunda 59g ve 59,77g ağırlığa ulaşmışlardır.

Bu çalışma sonunda, sazan balıkları yetiştiriciliğinden çıkan atık suyun, entegre arıtım sistemi ile başarılı bir şekilde arıtıldığı anlaşılmıştır. Bu sistemle, sazan balıklarından çıkan atık suyun, arıtılıp daha kontrollü kapalı devre sistemlerde yeniden kullanılabilirliği ve çevreye etkisinin en az olabileceği gösterilmiştir. Sonuç olarak bu sistemle, hem doğal suların sürdürülebilirliği sağlanabilirken, su ürünleri yetiştiriciliğinden kaynaklanan organik kirlilikte bu yöntemle en alt düzeye indirgenebilmektedir.

   


A Research Study On Bıologıcal Integrated Wastewater Treatment System On Carp(Cyprinus Carpio L.,) Breedıng

Intensive aquaculture in recirculating systems is rapidly developing all over the world. To enable reuse of water in these systems, biological treatment is considered the most economically feasible approach in nowadays.

The negative impact of aquaculture derives are mainly from particulate and dissolved nutrients in culture systems. Different methods have been tried to minimize the effects of nutrient loading. Integrated aquaculture is a feasible method to reduce the environmental impacts of by- products from fish culture.

In this study model system is proposed, in which particulate and dissolved metabolites from the effluents of the fish culture are removed by biofilters of freshwater bivalves (Unio pictorum) and freshwater macrophyta(Elodea canadensis). Mechanical solids removal, nitrification, and nutrient assimilation are done by macrophyta and bivalve.

Experimental recirculating aquarium system has 1680 liter water volume. In this system mirror carp, freshwater bivalve and macrophyta were stocked in 3 aquariums. The aquariums volumes are respectively 630-420-420 liter.

During the experiment the physical and chemical water analysis, from the outlet waters of the aquariums were; water temperature, pH, dissolved oxygen, ammonia, nitrite, nitrate, ortho-phosphate, total phosphorus, chlorophyll-a.

Throughout the experimental study, natural conditions were supplied to ensure for carp, freshwater bivalve and macrophyta. Stress factors were also observed by some physiological observations.

The fish were fed ad libitum with a diet containing 29,5% crude protein and 9,51% lipid. Eighty-five carp of two group sizes 16,21 g and 16,48 g grew respectively to 59 g and 59,77 g in 105 days of feeding.

At the end of this study, this integrated system effected significant improvements in the water quality of effluent being released from mirror carp. These improvements may be sufficient to enable recirculation of effluent back into the carp production ponds creating a more controlled system with minimal environmental impacts. So, this integrated system has been shown as a sustainable for water resources and reducing the environmental impacts of aquaculture effluent.

SU ÜRÜNLERİ AVLAMA VE İŞLEME TEKNOLOJİSİ ANABİLİM DALI

  

ÜÇOK ALAKAVUK Didem

Danışman : Prof. Dr. Sühendan MOL

Anabilim Dalı : Avlama ve İşleme Teknolojisi Anabilim Dalı

Programı : İşleme Teknolojisi

Mezuniyet Yılı : 2010

Tez Savunma Jürisi : Prof. Dr. Sühemdan MOL

: Prof. Dr. Mehmet ÇELİK

: Doç. Dr. Özkan ÖZDEN

: Doç. Dr. Taçnur BAYGAR

: Doç. Dr. Saadet KARAKULAK

İstanbul Piyasasında Hazır Yemek Olarak Satılmakta Olan Su Ürünlerinde Riskli Mikroorganizmların Belirlenmesi

Son yıllarda dünya nüfusunun artışı, gıda teknolojilerindeki gelişmeler ve besleyici gıdalara olan talep hazır yemeklere olan ilgiyi arttırmıştır. Bu talebin karşılanmasında sağlıklı ve lezzetli olan su ürünlerinden imal edilmiş hazır yemekler önemli bir yer tutmaktadır. Bununla birlikte, su ürünleri diğer gıdalara göre daha hassas ve çabuk bozulan gıdalar olduğundan su ürünlerinden hazırlanmış yemeklerin üretiminde daha dikkatli olunmalıdır. Bozulma mikroorganizmalarına ek olarak su ürünleri birçok değişik insan patojenini de içermektedir. Bu yüzden su ürünlerinden imal edilmiş hazır yemeklerde gıda güvenliği çok önemlidir.

Bu çalışmada hazır yemek olarak en çok tüketilen donmuş ve soğutulmuş su ürünlerinde gıda zehirlenmesine sebep olan mikroorganizmaların varlığı ve miktarının tespit edilmesi amaçlanmıştır. 2007-2008’de iki çeşit donmuş ürün (balık köftesi ve okyanus lokumu) dört farklı süpermarket zincirinin yedişer şubesinden, üç farklı soğutulmuş ürün (deniz ürünleri salatası, kalamar dolma, midye dolma) 12 farklı şarküteriden temin edilmiştir.

Yaz ve kış örneklemeleri iki tekrarlı olarak yapılmıştır. Ortam sıcaklığının artışına bağlı olarak yaz örneklemesinde temin edilen ürünlerin mikrobiyal yükü kış örneklemelerinde temin edilen ürünlerinkine göre daha yüksek bulunmuştur. Tüm örneklerde toplam mezofilik aerobik ve psikrofilik bakteri yükü limit değerlerin altında tespit edilmiştir. Örneklemesi yapılan tüm dondurulmuş ve soğutulmuş ürünlerin koliform bakteri yükü açısından tüketiminin riskli olduğu görülmüştür. Örneklerin Escherichia coli yükü genelde limitin üzerinde tespit edilmiştir. Psikrofilik bakteri, toplam koliform, Escherichia coli, Staphylococcus aureus, Bacillus cereus ve Clostridium perfingens yükleri okyanus lokumu örneklerinde en düşük oranlarda tespit edilirken midye dolma örneklerinde en yüksek oranda bulunmuştur.

Sonuç olarak; çalışmamızda su ürünlerinden imal edilen hazır yemeklerde hijyen eksikliği saptanmıştır. İyi kalitede ham materyal ve katkı maddesi, personel hijyeninin sağlanması, çapraz kontaminasyonun önlenmesi, gıda güvenliği kurallarının su ürünleri işletmelerinde uygulanmasının gerekli olduğu çok açıktır. Satış koşullarının iyileştirilmesi de özellikle su ürünlerinden imal edilmiş hazır soğutulmuş yemeklerde çok önemlidir.

Determination of the Risky Microorganisms In Ready-to-Eat Seafood Selling In Istanbul Market

In recent years, an a result of the increase of world population, developement of food technologies and demand for nutritious foods ready-to-eat foods became popular all over the world. Since they are healthy and tastefull ready-to-eat seafoods are the important part of this demand. However, it is well known that seafoods are more sensitive and perishable than other foods and more attention must be paid for ready-to-eat seafood process. In addition to spoilage microrganisms seafood comprises several different human pathogens. Thus food safety for ready-to-eat seafood is more important.

In this study it was aimed to determine the presence and levels of microorganisms causing food poisining in widely consumed frozen and chilled ready-to-eat seafood. Two types of frozen seafoods (fish balls and surimi based mediterrenean delight) from seven branches of four different supermarket chains and three types of chilled seafoods (seafood salad, stuffed calamari, stuffed mussel) from twelwe different retail market have been obtained during 2007-2008. Duplicate sampling has been carried out both in winter and in summer.

It has been determined that microbial levels of the summer samples are higher than the winter samples due to the ambient temperature. Total viable count and total psychrophilic aerobic bacteria counts of all samples were below the limit values. It has been found risky to consume all frozen and chilled seafood due to the coliform bacteria. In general Escherichia coli levels of the samples are over the limits. It has been determined that total psychrophilic bacteria, total coliform, Escherichia coli, Staphylococcus aureus, Bacillus cereus, and Clostridium perfingens levels in Mediterranean delight samples are lower than others but all these bacteria were higher in stuffed mussels.

In conclusion, a lack of hygiene at the production stage of ready-to-eat seafood has been seen in this study. It is clear that it is essential to use high quality raw material and ingredients, to provide personel hygiene, to prevent cross-contamination, to maintain food safety rules in the seafood processing establishments. Improving the selling conditions is also very important especially for the quality of chilled ready-to-eat seafood.


SU ÜRÜNLERİ TEMEL BİLİMLERİ ANABİLİM DALI

YARDIMCI Cumhur Haldun
Danışman : Doç. Dr. Gülşen ALTUĞ

Anabilim Dalı : Su Ürünleri Temel Bilimleri

Programı (Varsa) : İç Sular Biyolojisi

Mezuniyet Yılı : 2010

Tez Savunma Jürisi : Doç. Dr. Gülşen ALTUĞ

: Prof. Dr. Akın CANDAN

: Prof. Dr. Rikap YÜCE

: Prof. Dr. Bülent KESKİNLER

:Doç. Dr. Reyhan AKÇAALAN ALBAY

Sapanca Gölü Bakteriyolojik Kirlilik Düzeyi İle Enterobacteriaceae Üyelerinde Beta-Laktam Antibiyotik Dirençlilik Frekansının Araştırılması

Bu çalışma, Sapanca Gölü’nün bakteriyolojik kirlilik düzeyini biyoindikatör Toplam Koliform ve Fekal Kolifom bakterilerle belirlemek ve bunları kimyasal su kalitesi parametreleri ile ilişkilendirmek, Sapanca Gölü yüzey sularından ayırımı yapılan Enterobacteriaceae üyesi bakterilerin β-laktam antibiyotik türevlerine olan dirençliliklerini tespit etmek amacı ile planlanmıştır.

Şubat 2005-Ocak 2006 tarihleri arasında Sapanca Gölü’nde seçilen 7 istasyondan alınan yüzey suyu örnekleri aynı gün laboratuvara getirilmiştir. Membran Filtrasyon Tekniği ile süzülerek m-Endo ve m-FC besiyerinde inkübe edilen örneklerde Fekal Koliform ve Toplam Koliform düzeyi tespit edilmiştir. Biyokimyasal testlerle teşhisi yapılan Enterobacteriaceae üyelerinin AMC, AMP, CRO, CTX, CXM ve IPM’e karşı dirençlilik yüzdeleri araştırılmıştır.

Gölün Batı tarafını temsil eden ilk üç istasyonda toplam koliform ve fekal koliform 24x103 kob/100 ml düzeyinde saptanmıştır. Yerleşim alanlarının bulunduğu ve evsel atıkların daha yoğun olduğu bu bölgede, yaz boyunca devam eden yüzme amaçlı kullanım için bu durumun potansiyel risk oluşturduğu, klimatik etkenlere (yağmur, rüzgâr, dalga) bağlı olarak sonraki örneklemelerde Batı kısımda noktasal kirlilik olarak düşünülen bakteriyel yoğunluğun diğer istasyonlara da zaman zaman taşınabildiği görülmüştür.

Enterobacteriaceae familyasına ait 146 izolatın % 67,12’si Ampisiline dirençli bulunmuş ve bunu sırasıyla % 63,01 olarak CXM, %50,00 olarak AMC, %36,98 olarak IPM, %2,74 olarak CTX ve % 1,37 olarak CRO izlemiştir.

Sonuçlar Sapanca Gölü’nden izole edilen bakterilerin tüm dünyada yaygın olarak kullanılan beta-laktam antibiyotik türevlerine karşı gösterdiği dirençliliğin, evsel atıkların olumsuz etkilerinden biri olduğunu göstermiştir. Ekosistem ve halk sağlığı için önemli olan bakteriyolojik kirliliğin, bölgede Enterobacteriaceae üyelerinde beta-laktam antibiyotik dirençliliğini arttırdığı ve çoklu antibiyotik dirençli bakterilerin enfeksiyon etkeni olarak potansiyel risk oluşturduğu görülmüştür.

  

 

Level Of Bacterıal Pollutıon And Frequency Of Beta-Lactam Antıbıotıc Resıstance Of Enterobacterıaceae In The Surface Water From Sapanca Lake



This study was planned to determine the level of bacteriological pollution of Lake Sapanca with bioindicator bacteria, Total Coliform and Fecal Coliform, and their relationship with some water quality parameters, and to investigate the resistance of Enterobacteriaceae members, isolated from surface waters of Sapanca Lake, to beta-lactam antibiotic derivatives.

The surface water samples were taken from seven stations selected at Lake Sapanca and transported to the laboratory in the same day between February 2005 and January 2006. The level of Fecal Coliform and Total Coliform were determined in the samples filtered using Membrane Filtration Technique and incubated on m-Endo, m-FC agar. The antibiotic resistance percentage of Enterobacteriaceae members, identified using biochemical tests, to AMC: Amoxicillin clavulanic acid, AMP: Ampicillin, CRO: Ceftriaxone, CTX: Cefotaxime, CXM: Cefuroxime, IPM: Imipenem were investigated.

In first three stations, represented Western part of the lake, levels of Total Coliform and Fecal Coliform were determined as 24x103 cfu/100 ml. This result posed a potential risk for swimming throughout summer season, as this is a residential area and has a higher amount of domestic waste water. It was observed that bacteriological pollution was carried to the other stations by climatic factors (rain, wind, and wave) in the following sampling period.

146 strains belonging to Enterobacteriaceae, were resistant to ampicillin (AMP) in the percentage of 67,12% and followed by the other antibiotics; CXM 63,01%, AMC 50,00%, IPM 36,98%, CTX 2,74%, and CRO 1,37%.

The results indicate that the resistance of isolated bacteria against beta-lactam antibiotics, which are used as current antibacterial agents all over the world, is one of the negative effects of anthropogenic factors in Sapanca Lake. As a result of bacterial pollution which is important in ecosystems and thus in human health, the level of beta-lactam antibiotic resistance of Enterobacteriaceae members increased and multi-drug resistance bacteria are a potential risk of infection in this region.

ÇARDAK Mine

Danışman : Doç. Dr. Gülşen ALTUĞ

Anabilim Dalı : Temel Bilimler

Programı (Varsa) : Deniz Biyolojisi

Mezuniyet Yılı : 2010

Tez Savunma Jürisi : Prof Dr. Bayram ÖZTÜRK

: Prof. Dr. Ayşe OGAN

: Doç. Dr. Gülşen ALTUĞ

: Doç. Dr. Fatma ARIK ÇOLAKOĞLU

: Doç.Dr.Nuray BALKIS



İstanbul Boğazı’ndan İzole Edilen Enterobacteriaceae Üyelerinin Dağılımı Ve Ağır Metal Dirençliğinin Araştırılması

Bu çalışmada, İstanbul Boğazı’nda Karadeniz çıkışı ve Marmara Denizi girişinde seçilen istasyonlardan alınan deniz suyu örneklerinde Enterobacterieaceae üyesi bakterilerin dağılımını ve ağır metal tuzlarına karşı dirençlilik düzeylerini araştırmıştır. Ayrıca indikatör bakteri ve mezofilik aerobik heterotrofik bakteri düzeylerini fizikokimyasal parametreler ile ilişkilendirerek belirlemek ve ağır metal dirençliliğinin deniz ortamında plazmite bağlı olarak dağılım oranını belirlemek amaçlanmıştır.

Şubat 2006-Mart 2007 tarihleri arasında aylık olarak yüzeyden (0-30 cm) ve farklı derinliklerden alınan deniz suyu örneklerinde, API 20E, (Biomereux) kullanılarak tanımları yapılan Enterobacterieaceae üyesi 126 adet izolat bakır (CuSO4), nikel (NiCl2), magnezyum (MgSO4), kadmiyum (CdCl2), civa (HgCl2) ve çinko (ZnSO4) tuzlarına karşı dirençlilikleri belirlenmiştir. Minimum İnhibisyon Konsantrasyonu (MİK) testlerine alınmıştır. Dirençli oldukları tespit edilen izolatlarda dirençliliğin plazmite bağlı olup olmadığını belirlemek için Miniprep Kit (Qiagen/Courtaboeuf) kullanarak plazmit izolasyonu ve plazmit eleminasyonu testleri yapılmıştır. Ortamın bakteriyolojik kirlilik yükünü belirlemek amacı ile membran filtrasyon tekniği kullanılarak fekal koliform ve total koliform analizleri, heterotrofik bakteri bolluğunu belirlemek için Marine Agar’a yayma ekim metodu kullanılarak kültür edilebilir toplam mezofilik aerobik bakteri sayımları yapılmıştır.

Fiziko-kimyasal parametreleri belirlemek amacı ile CTD ile (SBE-15) sıcaklık, tuzluluk, çözünmüş oksijen spektrofotometrik olarak nitrit azotu, nitrat azotu,orto fosfat ve klorofil-a analizleri yapılmıştır. Sonuçta bu çalışma bulguları ile İstanbul Boğazı’nda bakteriyolojik kirliliğin ve heterotrofik aerobik mezofilik bakteri bolluğunun en yüksek Marmara Denizi girişinde olduğu, 20 metrenin altında tespit edilen yüksek bakteri sayısının derin deşarj standartlarının üzerinde olduğu ve İstanbul Boğazı Marmara Denizi girişi bölgesinde derin deşarjın amacının gerçekleşmediği alt tabaka sularının Karadeniz’e karışmak yerine Marmara Denizine döndüğü bakteri düzeyleri ile tespit edilmiştir.

İlk kez bu çalışma ile İstanbul Boğazı’nda Enterobacteriaceae üyesi izolatların dağılım oranı tesit edilmiş, rastlanma sıklığı en yüksek izolat % 28 oranı ile E. coli bulunurken, bunu sırasıyla % 19 ile Enterobacter spp. (% 12 E. cloaceae + % 3,17 E. sakazakii + % 1,59 E. gergoviae + 1,59 E. aerogenes), %16 ile Klebsiella spp. (% 9.57 K. pneumoniae + %3.17 K. oxytoca + % 3.17 K. ornithinolytica), % 14 Serratia spp. (%3.17 Serratia odorifera, % 8. 73 Serratia marcescens, % 2,38 Serratia plymutica), % 7 Citrobacter spp., (% 4,76 Citrobacter frenduii, % 2,38 Citrobacter braakii), %6 Salmonella enterica, % 6 ile Proteus spp (% 3,17 Proteus mirabilis, % 2,38 Proteus vulgaris ) ve % 4 ile Pantoe agglomerans izlemiştir Tüm izolatlarda en yüksek ağır metal dirençlilik frekansını sırasıyla E. coli, Enterobacter cloaceae, Serratia marcescens, Citrobacter ,Klebsiella pneumoniae, Pantoe agglomerans, Salmonella enterica ve Proteus mirabilis izolatları göstermiştir. Ağır metallere dirençli oldukları tespit edien izolatlar ağır metallerin doğal olarak ortamdan uzaklaştırılmasında kullanılacak adapte kültürlere aday türler olarak stoklanmıştır. Ağır metal dirençliliğinin % 39 - % 52 aralığında plazmitler yolu ile ortamdaki alıcı diğer bakterilere aktarılabileceği yine ilk kez bu çalışma bulguları ile ortaya konmuş sonuçlar çevresel faktörlerle ilişkilendirilerek tartışılmıştır.

Heavy Metal Resıstance And Dıstrıbutıon Members Of Enterobacterıaceae Isolated From The Istanbul Straıt

The aim of this study was to determine the distribution and heavy metal resistance of Enterobacteriaceae members present in sea water samples obtained from stations selected at the Black Sea exit and Marmara sea entry of the Strait of Istanbul by relating indicator bacteria and mesophilic aerobic heterotrophic bacteria levels to physico-chemical parameters and to detect the rate of heavy metal distribution depending on plasmid in marine environment.

126 isolates of members of the family Enterobacteriaceae were identified using API 20E (Biomereux) in sea water samples obtained from surface (0-30 cm) and various depths in monthly samplings from February 2006 to March 2007. The isolates were subjected to Minimum Inhibition Concentration (MIC) tests using micro dilution technique in order to determine the resistances to the salts of copper (CuSO4), nickel (NiCl2), magnesium (MgSO4), cadmium (CdCl2), mercury (HgCl2) and zinc (ZnSO4). Plasmid isolation and plasmid elimination tests were conducted in order to determine whether the resistances of isolates that were detected to be resistant depend on plasmid by Miniprep Kit (Qiagen/Courtaboeuf). Fecal and total coliform analyses were performed in order to state the bacterial pollution load of the environment using membrane filtration technique whereas countings of the total number of culturable mesophilic aerobic bacteria were carried out using spread plate technique on marine agar for determining heterotrophic bacterial abundance.



Temperature, salinity and dissolved oxygen were collected with a CTD (SBE-15) and nitrites, nitrates, ortho-phosphates and chlorophyll-a analysis were performed spectrophotometrically in order to determine physico-chemical parameters. In conclusion, according to the results of this study it was shown that - the bacterial pollution and the abundance of heterotrophic aerobic mesophilic bacteria are highest at the Marmara Sea entry in the Strait of İstanbul, - the high number of bacteria determined below 20 meters are higher than deep discharge standards - and the deep discharge at the Marmara Sea entry of the Strait of Istanbul was not attaining its purpose and the lower layer waters were returning to Marmara Sea instead of merging in Black Sea as pointed out by bacterial levels.

The distribution rate of the isolates of the Enterobacteriaceae members in the Strait of Istanbul was determined for the first time in this study; the highest frequency was obtained from the isolate E. coli with 28 %, followed by Enterobacter spp. with 19 % (12 % E. cloaceae + 3.17 % E. sakazakii + 1.59 % E. gergoviae + 1.59 % E. aerogenes), Klebsiella spp. with 16 % (9.57 % K. pneumoniae + 3.17 % K. oxytoca + 3.17 % K. ornithinolytica), Serratia spp. with 14 % (Serratia odorifera 3.17 % + Serratia marcescens 8.73 % + Serratia plymutica 2.38 %), Citrobacter spp. with 7 %,(4,76 % Citrobacter frenduii + 2,38 % Citrobacter braakii Salmonella enterica. with 6 %, Proteus spp. with 6 % (Proteus mirabilis 3.17 % + Proteus vulgaris 2.38 %) and Pantoe agglomerans. with 4 %. The highest heavy metal resistance frequency among all isolates were showed respectively by E. coli, Enterobacter spp., Serratia spp., Citrobacter spp., Klebsiella spp, Pantoe spp., Salmonella spp. and Proteus spp. Isolates that were defined as resistant to heavy metals were stocked as candidate species for adapted cultures devoted to the natural elimination of heavy metals from the environment. Furthermore, the transfer of heavy metal resistance to other source bacteria in the environment via plasmids with ratios from 39 - 52 % was also exhibited the first time in this study; the results are discussed considering the effects of environmental factors.
Yüklə 0,58 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   5   6   7   8   9   10   11   12   13




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin