Necdet Sakaoğlu
koleksiyonu
runa çağırıp, "Ben mülkümde dilediğim yere konarım. Sen, burada su yoktur bahanesiyle bana nasıl karşı çıkarsın?" diyerek payladı. Bunu haber alan Çorlu kadısı korkup kaçtı. Padişahın Edirne'ye girişinde hırsızlar, soyguncular sokaklarda a-sılarak garip bir gösteri düzenlendi, ibrahim, Edirne'nin odununu beğenmedi, "istanbul'un odunu eyi, ateşi vâfir idi. İstanbul'dan odun getürülsün!" dedi. Başkentte sokak eylemlerinin başladığı, halkın ayaklanmaya çağırıldığı duyulunca ibrahim, İstanbul'a döndü. Pek çok insan idam edildi. Kırklareli-Çatalca yolunu kesen Molla Aynî adlı haydut ve adamları, yakaladıkları çiftlik sahiplerini şişe geçirip kuzu gibi çeviriyorlar, kadınlarını kızlarını kızgın saca oturtup kalçalarına kızdırılmış nal çaktırıyorlardı. Çatalca bostancı ustası bunlarla Isıranca eteklerinde cenk etti. Yakalananlar İstanbul'da kazığa vuruldu.
ibrahim 20 Ekim 1644'te Arzodası'nda huzuruna çıkan Avusturya elçisine öylesine çabuk sorular sordu ve azarladı ki, a-damcağız düşürdüğü yüzüğünün bile farkına varmadan huzurdan çıktı.
30 Nisan l645'te Serdar Yusuf Paşa donanma ile Girit seferi için istanbul'dan ayrıldı. İstanbul'da şenliklere vesile olan bu olaydan 2 ay sonra 26 Haziran günü Darphane yakınındaki bir başçı dükkânından çıkan yangın, Bayezid Külliyesi çevresini, Yahnikapan Sarayı'nı kül etti. Bayezid Hamamı yanından Darphane tarafına sıçradı. Buradaki çarşı yandı. Poyraz, ateşi güney ve batı yönlerine yayarken Narhçı Hasan Efendi'nin, Büyük Hocazade'nin konakları, Nişancı Camii ve Hamamı ile çevre semtler büyük zarar gördü. Ateş, Langa' ya ve Kumkapı'ya ulaştı. Yenikapı'da kent surlarına dayandı. Kumkapı'daki suriçi ve sur dışı tüm meyhaneler o gece sabaha kadar yandı. Ertesi gün Langa Limanı'ndaki yapılar, kefere mahalleleri denen Rum ve Ermeni semtleri, kiliseler, kereste mağazaları, Çingene barakaları yandı. 30 saat süren bu yangının bir benzeri 30-40 yıldır görülmemişti. Bir ay sonra yangın yerlerini vezirazamla dolaşan ibrahim, yarı yanmış kiliselerin duvarlarındaki freskoların ne olduğunu sordu. Mehmed Paşa gerekli açıklamalarda bulununca bunların yeni-
den yapılmasını emretti. Bu büyük yangına kadar, ibrahim'in her dediğinde bir hikmet keşfedip türlü hediyeler, rüşvetler sunarak mevkiini koruyan Vezirazam Mehmed Paşa, yangın yerlerinin imarında bir başarı gösteremedi. Halkın büyükçe bir bölümü kışa evsiz barksız girdiler. Mehmed Paşa 17 Aralık l645'te azledildi.
Hanya'nın fethi müjdesi ile Haliç'te ve Galata açıklarında günlerce donanma ve şenlik düzenlendi, ibrahim, Hanya fatihi Yusuf Paşa'nın Girit'ten getirdiği mermer sütunlar dışında kendisine bir şey sunmamasına içerlediği gibi, ada hakkında hiçbir bilgisi olmadığı için, Girit'in fethedil-memesine de kızıyordu. Şubat 1646'da bir gün Yusuf Paşa'yı çağırıp hemen hareket edip Girit'i almasını emretti. Yusuf Paşa, bunun hazırlıklar ve uygun mevsim gerektirdiğini söyleyince "Sen kendini bir hizmet mi ettim sanıyorsun? Bu kadar hazinemi sarf edip bir alay dinsizi öldürtme-den mallarıyla memleketlerine yolladın!" diye çıkışınca Yusuf Paşa "Gerçi hazine sarf eyledik. Amma büyük bir kaleyi fethettik. Küffarı katletmek bir iş değildi. Lakin sonu vahim olurdu" yollu yanıt verdi. Vezirazam Salih Paşa'nın yalvarmalarına aldırmaksızın Yusuf Paşa'yı boğduran ibrahim'in, ölüye bakıp "Ne güzel, kırmızı elma gibi yanakları varmış, yazık oldu, kıydım!" demesi meşhurdur.
Deli Hüseyin Paşa'yı Girit serdarlığına atayan İbrahim'in son 2 yılı büsbütün ruhsal bunalımlar içinde geçti. "Yürek sıkılması" tanısı konan hastalığı için istanbul'un tüm şeyhlerini, üfürükçülerini ziyaret etmeye başladı. 2 yaşındaki kızını Fazlı Paşa ile nikahlayarak büyük bir düğün düzenletti. Bu düğün için ellişer adamın güçlükle taşıdığı muazzam iki nahil yaptırıldı. Kenan Paşa Sarayı önünden Eski Saray'a kadar, nahillerin geçirileceği cadde boyunca evlerin saçakları, cumbaları yıktırıldı. Vezirazam sağdıç oldu. 50 bohça giysi, yüklü katırlardan iki katar çeyiz, şekerden yapılma türlü şekiller ve ağaç maketleri için Salih Paşa 50.000 kuruş harcamak zorunda kaldı. Çocuk gelin sembolik biçimde Eski Saray'dan alınıp kuşbazlar içinden Atmeydanı'na, oradan da saraya getirildi. 1647'ye gelindiğinde büsbü-
Dostları ilə paylaş: |